VEYSEL ATACAN

  • Resimler
  • Araştırmalar
  • Yazılar
  • Videolar

El-Beled Suresi

  • Abdülbaki Gölpınarlı

    1-Andolsun bu şehre.

    2-Ki sen oturmadasın bu şehirde.

    3-Ve babaya ve oğula.

    4-Gerçekten de biz insanı sıkıntı içinde yarattık.

    5-Hiçbir kimsenin, ona gücü yetmez mi sanır?

    6-Ben, birçok mal helak ettim der.

    7-Hiçbir kimse, onu görmez mi sanır?

    8-Onun için halketmedik mi iki göz.

    9-Ve bir dille iki dudak?

    10-Ve ona iki sarp yol gösterdik.

    11-Derken dayanmadı o yokuşa.

    12-Ve bilir misin, yokuş nedir?

    13-Bir kul azat etmek.

    14-Yahut açlık, kıtlık gününde doyurmak.

    15-Yakınlığı olan bir yetimi.

    16-Yahut yerlere döşenmiş bir yoksulu.

    17-Sonra da inananlardan ve birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve acımayı tavsiye edenlerden olmak.

    18-Onlardır işte sağ taraf ehli.

    19-Delillerimize kafir olanlara gelince: Onlardır sol taraf ehli.

    20-Onlaradır kapıları, üstlerine örtülmüş ateş.

  • Ali Bulaç

    1-Hayır; bu şehre yemin ederim,

    2-Ki sen, bu şehirde oturmakta iken,

    3-Babaya ve doğan-çocuğa da.

    4-Andolsun, Biz insanı bir zorluk içinde yarattık.

    5-O, hiç kimsenin kendisine asla güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

    6-O: "Yığınla mal tüketip-yok ettim" diyor.

    7-Kendisini hiç kimsenin görmediğini mi sanıyor?

    8-Biz ona iki göz vermedik mi?

    9-Bir dil ve iki dudak?

    10-Biz ona 'iki yol-iki amaç' gösterdik.

    11-Ancak o, sarp yokuşa göğüs germedi.

    12-Sarp yokuşun ne olduğunu sana öğreten nedir?

    13-Bir boynu çözmek (bir köleye özgürlük vermek)tir;

    14-Ya da açlık gününde doyurmaktır,

    15-Yakın olan bir yetimi,

    16-Veya sürünen bir yoksulu.

    17-Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak.

    18-İşte bunlar, sağ yanın adamlarıdır (Ashab-ı Meymene).

    19-Ayetlerimizi inkar edenler ise, sol yanın adamlarıdır (Ashab-ı Meş'eme).

    20-"Kapıları kilitlenmiş" bir ateş onların üzerinedir.

  • Diyanet İşleri Başkanlığı

    1-Bu şehre (Mekke'ye) yemin ederim; ki sen bu şehirde oturmuşsun.

    2-Bu şehre (Mekke'ye) yemin ederim; ki sen bu şehirde oturmuşsun.

    3-Doğurana ve doğurduğuna and olsun ki;

    4-İnsanoğlunu, zorluklara katlanacak şekilde yarattık.

    5-İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

    6-"Yığın yığın mal tüketmişimdir" diyor.

    7-O, kimsenin kendisini görmediğini mi zannediyor?

    8-Biz onun için iki göz, bir dil ve iki dudak var etmedik mi?

    9-Biz onun için iki göz, bir dil ve iki dudak var etmedik mi?

    10-Biz ona eğri ve doğru iki yolu da göstermedik mi?

    11-Ama o, zor geçidi aşmaya girişemedi.

    12-O zor geçidin ne olduğunu sen bilir misin?

    13-O geçit, bir köle ve esir azadetmek,

    14-Yahut, açlık gününde, yakını olan bir öksüzü, yahut toprağa serilmiş bir yoksulu doyurmaktır.

    15-Yahut, açlık gününde, yakını olan bir öksüzü, yahut toprağa serilmiş bir yoksulu doyurmaktır.

    16-Yahut, açlık gününde, yakını olan bir öksüzü, yahut toprağa serilmiş bir yoksulu doyurmaktır.

    17-Sonra, inanıp birbirlerine sabır tavsiye edenlerden, merhametlilerden olmayı tavsiye edenlerden olmaktır.

    18-İşte bunlar amel defterleri sağdan verilenlerdir.

    19-Ayetlerimizi inkar edenler, işte onlar amel defterleri sollarından verilenlerdir.

    20-Onlar her yönden ateşle kapatılacaklardır.

  • Diyanet Vakfı

    1-Andolsun bu beldeye,

    2-Ki sen bu beldedesin,

    3-Ve andolsun babaya ve ondan meydana gelen çocuğa,

    4-Biz, insanı ( yüzyüze geleceği nice ) zorluklar içinde yarattık.

    5-İnsan, hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

    6-" Pek çok mal harcadım " diyor.

    7-Kimse onu görmedi mi sanıyor?

    8-Biz ona iki göz vermedik mi?

    9-Bir dil ve iki dudak,

    10-Ona iki yolu ( doğru ve eğriyi ) gösterdik.

    11-Fakat o, sarp yokuşu aşamadı.

    12-O sarp yokuş nedir bilir misin?

    13-Köle azat etmek,

    14-Veya açlık gününde yemek yedirmektir,

    15-Yakınlığı olan bir yetime.

    16-Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula.

    17-Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır.

    18-İşte bunlar sağdakilerdir.

    19-Ayetlerimizi inkar edenler ise işte onlar soldakilerdir,

    20-Cezaları, kapıları üzerlerine sımsıkı kapatılmış bir ateştir.

  • Edip Yüksel

    1-And içerim bu kente,

    2-Ki sen bu kentte oturmaktasın.

    3-Doğurana ve doğurduğuna da andolsun.

    4-İnsanı zorluklar arasında (direnmesi için) yarattık.

    5-Kendisine güç yetiremiyeceğimizi mi sanıyor?

    6-(Övünerek) "Çok para harcadım," diyor.

    7-Kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?

    8-Ona vermedik mi: İki göz,

    9-Bir dil ve iki dudak?

    10-Ona iki yolu göstermedik mi?

    11-Ne var ki zor yola katlanamadı.

    12-Zor yolun ne olduğunu bilir misin?

    13-Köleleri özgürlüklerine kavuşturmaktır;

    14-Kıtlık anında doyurmaktır:

    15-Akraba bir öksüzü,

    16-Yahut düşkün bir yoksulu...

    17-Dahası, birbirlerine sabır ve sevgiyi öğütleyen inananlardan olmaktır.

    18-Nitekim mutlular onlardır.

    19-Ayet ve mucizelerimizi inkar edenlerse talihsizlerdir.

    20-Onlar ateşe kapatılacaklardır.

  • Elmalılı Hamdi Yazır

    1-Andolsun bu beldeye

    2-Ki sen bu beldede oturmaktasın.

    3-Ve and olsun baba ve çocuğuna.

    4-Biz insanı gerçekten bir sıkıntı içinde yarattık.

    5-İnsan, kendisine karşı kimse güç yetiremez mi sanıyor?

    6-Ben, yığın yığın mal yok ettim diyor.

    7-Kendisini bir gören olmadı mı sanıyor?

    8-Biz ona iki göz vermedik mi?

    9-Bir dil ve iki dudak?

    10-Ona iki yolu gösterdik.

    11-Fakat o, o sarp yokuşa göğüs veremedi.

    12-Bildin mi sen, o sarp yokuş nedir?

    13-Köle azat etmek,

    14-Veya salgın bir kıtlık gününde yemek yedirmektir,

    15-Yakınlığı olan bir yetime,

    16-Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula.

    17-Sonra da iman edip de sabrı tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır.

    18-İşte bunlar, amel defterleri sağlarından verilenlerdir.

    19-Âyetlerimizi tanımayanlar ise, onlardır işte amel defterleri sollarından verilenler.

    20-Onların üzerlerine bir ateş bastırılıp kapıları kapanacaktır.

  • Suat Yıldırım

    1-Hayır! Gerçek, kâfirlerin dediği gibi değil.Bu şanlı belde hakkı için!

    2-Senin bu beldeye girişin hakkı için!

    3-Hem o değerli baba, hem o değerli evladının hakkı için:

    4-Biz insanı, imtihan ve çile yüklü bir hayata gönderdik. [82,6-7; 95,4-5]

    5-O insan kendi üzerinde kimsenin güç sahibi olmadığını mı sanır?

    6-“Ben yığınla servet tükettim.” diye övünüp durur.

    7-Kendisini gören olmadığını mı sanır?

    8-Biz ona görmesi için gözler,

    9-Gönlüne tercüman olacak dil ve dudaklar, vermedik mi?

    10-Ona hayır ve şer yollarını göstermedik mi? [76,2-3]

    11-Fakat o sarp yokuşu aşmaya çalışmadı. (Böyle yaparak verilen nimetlerin şükrünü eda etmedi.)

    12-Sarp yokuş, bilir misin nedir?

    13-Sarp yokuş: bir köleyi, bir esiri hürriyetine kavuşturmaktır!

    14-Kıtlık zamanında yemek yedirmektir.

    15-Yakınlığı olan bir yetimi,

    16-Ya da yeri yatak, (göğü yorgan yapan, barınacak hiçbir yeri olmayan) fakiri doyurmaktır.

    17-Hem sarp yokuş: Gönülden iman edip, birbirlerine sabır ve şefkat dersi vermek, sabır ve şefkat örneği olmaktır.

    18-İşte hesap defterleri sağ ellerine verilecek olanlar bunlardır.

    19-Ayetlerimizi inkâr edenlerin hesap defterleri ise, sol ellerine verilecektir.

    20-Onların cezası da, kapıları, üzerlerine sımsıkı kapatılmış ateş deposuna konulmak olacaktır.

  • Süleyman Ateş

    1-Yoo, and içerim bu kente,

    2-Ki sen bu şehire girmekte(burada yaşamakta)sın.

    3-Ve (and içerim) doğurucuya ve doğurduğuna ki,

    4-Biz insanı zorluk arasında yarattık.

    5-İnsan, hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

    6-(Gösteriş ve övünme için) "Ben birçok mal telef ettim" diyor.

    7-Kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?

    8-Biz ona vermedik mi: İki göz

    9-Bir dil, iki dudak?

    10-Ona iki tepeyi (anasının iki memesini emmenin veya hayır ve şerrin yolunu) gösterdik.

    11-Fakat o, sarp yokuşa atılamadı.

    12-Sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin?

    13-Bir boynu (kölelik zincirinden) çözmek,

    14-Yahut açlık gününde doyurmaktır:

    15-Akraba olan yetimi,

    16-Yahut hiçbir şeyi olmayan yoksulu.

    17-Sonra inanıp birbirlerine sabır tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmak.

    18-İşte onlar sağın adamlarıdır (Kitabı sağından verilen uğurlu kişilerdir).

    19-Ayetlerimizi tanımayanlar ise solun adamlarıdır (Kitabı solundan verilen uğursuz kişilerdir).

    20-Onlara (kapıları) üzerlerine kilitlenecek bir ateş vardır!

  • Yaşar Nuri Öztürk

    1-Yemin ederim bu kente ki, iş onların sandığı gibi değildir!

    2-Sen bu kente mahremsin/bu kente gireceksin.

    3-Ve doğurana ve doğurduğuna da yemin olsun ki,

    4-Biz insanı gerçekten bir sıkıntı ve zorluk içinde yarattık.

    5-O sanıyor mu ki, hiç kimse ona asla güç yetiremeyecektir!

    6-"Yığınlarla mal telef ettim!" diyor.

    7-Hiç kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?

    8-Biz ona vermedik mi iki göz,

    9-Bir dil, iki dudak?

    10-Kılavuzladık onu iki tepeye.

    11-Akabeye, sarp yokuşa atılamadı o.

    12-Sarp yokuşun ne olduğunu sana bildiren nedir?

    13-Özgürlüğü zincirlenenin bağını çözmektir o.

    14-Yahut da açlık ve perişanlık gününde doyurmaktır o,

    15-Yakındaki bir yetimi,

    16-Yahut ezilmiş-boynu bükük bir yoksulu.

    17-Sonra da iman eden ve birbirlerine sabrı öneren, merhameti öneren kişilerden olmaktır o.

    18-İşte böyleleridir uğur ve bereket dostları.

    19-Bizim ayetlerimizi tanımayanlara gelince bunlar; şomluk, uğursuzluk yâranıdır.

    20-Bunların üzerine, kilitlenecek bir ateş gelecektir.

  • ARAPÇA

    1-بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ لَا أُقْسِمُ بِهَـٰذَا الْبَلَدِ

    (lâ uḳsimü bihâẕe-lbeled.)

    2-وَأَنتَ حِلٌّ بِهَـٰذَا الْبَلَدِ

    (veente ḥillüm bihâẕe-lbeled.)

    3-وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَ

    (vevâlidiv vemâ veled.)

    4-لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي كَبَدٍ

    (leḳad ḫalaḳne-l'insâne fî kebed.)

    5-أَيَحْسَبُ أَن لَّن يَقْدِرَ عَلَيْهِ أَحَدٌ

    (eyaḥsebü el ley yaḳdira `aleyhi eḥad.)

    6-يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُّبَدًا

    (yeḳûlü ehlektü mâlel lübedâ.)

    7-أَيَحْسَبُ أَن لَّمْ يَرَهُ أَحَدٌ

    (eyaḥsebü el lem yerahû eḥad.)

    8-أَلَمْ نَجْعَل لَّهُ عَيْنَيْنِ

    (elem nec`al lehû `ayneyn.)

    9-وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ

    (velisânev veşefeteyn.)

    10-وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ

    (vehedeynâhü-nnecdeyn.)

    11-فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ

    (fele-ḳteḥame-l`aḳabeh.)

    12-وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ

    (vemâ edrâke me-l`aḳabeh.)

    13-فَكُّ رَقَبَةٍ

    (fekkü raḳabeh.)

    14-أَوْ إِطْعَامٌ فِي يَوْمٍ ذِي مَسْغَبَةٍ

    (ev iṭ`âmün fî yevmin ẕî mesgabeh.)

    15-يَتِيمًا ذَا مَقْرَبَةٍ

    (yetîmen ẕâ maḳrabeh.)

    16-أَوْ مِسْكِينًا ذَا مَتْرَبَةٍ

    (ev miskînen ẕâ metrabeh.)

    17-ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ

    (ŝümme kâne mine-lleẕîne âmenû vetevâṣav biṣṣabri vetevâṣav bilmerḥameh.)

    18-أُولَـٰئِكَ أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ

    (ülâike aṣḥâbü-lmeymeneh.)

    19-وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا هُمْ أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ

    (velleẕîne keferû biâyâtinâ hüm aṣḥâbü-lmeş'emeh.)

    20-عَلَيْهِمْ نَارٌ مُّؤْصَدَةٌ

    (`aleyhim nârum mü'ṣadeh.)

İçerik korumalıdır. Sağ tıklama işlevi devre dışı bırakıldı.