VEYSEL ATACAN

  • Resimler
  • Araştırmalar
  • Yazılar
  • Videolar

Abese Suresi

  • Abdülbaki Gölpınarlı

    1-Yüzünü ekşitti ve döndürdü.

    2-Yanına kör geldi diye.

    3-Belki o, arınacaktır, ne bilirsin?

    4-Yahut da öğüt alacaktır da ondan faydalanacaktır.

    5-Fakat ihtiyacı olmayana gelince.

    6-Artık sen onun üstüne düştükçe düşüyorsun.

    7-O arınmazsa sana ne?

    8-Ve fakat sana koşup gelen.

    9-Ve korkan kişi.

    10-Sen ondan gaflet ediyor, ona aldırış bile etmiyorsun.

    11-Öyle değil, şüphe yok ki Kur'an, ancak bir öğüttür.

    12-Dileyen dinler, öğüt alır.

    13-Büyük, şerefli sayfalardadır.

    14-Yüceltilmiştir, arıtılmıştır.

    15-Yazıcıların ellerinde.

    16-Büyüklerdir, hayırlı ve itaatlilerdir.

    17-Geberesice insan, ne de kafirdir.

    18-Onu, neden yaratmıştır?

    19-Bir katre sudan; yaratmıştır onu da halden hale döndürmüştür.

    20-Sonra ona yolu kolaylatmıştır da dünyaya getirmiştir.

    21-Sonra öldürmüştür onu da kabre sokmuştur.

    22-Sonra da dilerse diriltir onu.

    23-Gerçekten de insan, onun emrini tam yerine getirmedi gitti.

    24-Artık insan, yediğine de bir baksın.

    25-Şüphe yok ki biz, bir yağmurdur, yağdırdık.

    26-Sonra yeryüzünü bir iyice yardık.

    27-Derken orada tohumlar bitirdik.

    28-Ve üzüm ve yoncalar.

    29-Ve zeytin ve hurma.

    30-Ve çeşitli büyük ağaçları bulunan bahçeler.

    31-Ve meyveler ve otlaklar.

    32-Sizin ve hayvanlarınızın faydası için.

    33-Derken adeta kulakları sağır eden o bağırış gelip çattı mı.

    34-O gün, bir gündür ki kişi kaçar kardeşinden.

    35-Ve anasından ve babasından.

    36-Ve eşinden ve çocuğundan.

    37-Ve onların herbirinin bir derdi var ki başkalarına bakmaya vakti bile yok.

    38-Nice yüzler o gün parılparıl parlar.

    39-Güler, sevinir.

    40-Ve nice yüzler o gün tozlarla bulanır.

    41-Üstlerine bir karalıktır çöker.

    42-İşte onlardır kafirler, suçlular.

  • Ali Bulaç

    1-Surat astı ve yüz çevirdi;

    2-Kendisine o kör geldi diye.

    3-Nerden biliyorsun; belki o, temizlenip-arınacak?

    4-Veya öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar sağlayacak.

    5-Fakat kendini müstağni gören (hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını sanan) ise,

    6-İşte sen, onda 'yankı uyandırmaya’ çalışıyorsun.

    7-Oysa, onun temizlenip-arınmasından sana ne?

    8-Ama koşarak sana gelen ise,

    9-Ki o, 'içi titreyerek korkar' bir durumdadır;

    10-Sen ona aldırış etmeden oyalanıyorsun.

    11-Hayır; çünkü o (Kur'an), bir öğüttür.

    12-Artık dileyen, onu 'düşünüp-öğüt alsın.'

    13-O (Kur'an), 'şerefli-üstün' sahifelerdedir.

    14-Yüceltilmiş, tertemiz (mutahhar) kılınmış.

    15-Katiplerin ellerinde.

    16-(Ki onlar,) Üstün değerli, 'iyilik ve dürüstlük sembolü.'

    17-Kahrolası insan, ne kadar nankördür.

    18-(Allah) Onu hangi şeyden yarattı?

    19-Bir damla sudan yarattı da onu 'bir ölçüyle biçime soktu.'

    20-Sonra ona yolu kolaylaştırdı.

    21-Sonra onu öldürdü, böylece kabre gömdürdü.

    22-Sonra dilediği zaman onu diriltir.

    23-Hayır; ona (Allah'ın) emrettiğini yerine getirmedi.

    24-Bir de insan, yediğine bir bakıversin;

    25-Biz şüphesiz, suyu akıttıkça akıttık,

    26-Sonra yeri yardıkça yardık;

    27-Böylece onda taneler bitirdik,

    28-Üzümler, yoncalar,

    29-Zeytinler, hurmalar,

    30-Boyları birbiriyle yarışan ve içiçe girmiş ağaçlı bahçeler.

    31-Meyveler ve otlaklıklar,

    32-Size ve hayvanlarınıza bir yarar (meta) olmak üzere.

    33-Fakat 'kulakları patlatırcasına olan o gürleme' geldiği zaman,

    34-Kişi o gün, kendi kardeşinden kaçar;

    35-Annesinden ve babasından,

    36-Eşinden ve çocuklarından,

    37-O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir işi vardır.

    38-O gün, öyle yüzler vardır ki apaydınlıktır;

    39-Güler ve sevinç içindedir.

    40-Ve o gün, öyle yüzler de vardır ki üzerini toz bürümüştür.

    41-Bir karartı sarıp-kaplamıştır.

    42-İşte onlar da, kafir, facir olanlardır.

  • Diyanet İşleri Başkanlığı

    1-Yanına kör bir kimse geldi diye (Peygamber) yüzünü asıp çevirdi.

    2-Yanına kör bir kimse geldi diye (Peygamber) yüzünü asıp çevirdi.

    3-Ne bilirsin, belki de o arınacak;

    4-Yahut öğüt alacaktı da bu öğüt kendisine fayda verecekti.

    5-Ama sen, kendisini öğütten müstağni gören kimseyi karşına alıp ilgileniyorsun.

    6-Ama sen, kendisini öğütten müstağni gören kimseyi karşına alıp ilgileniyorsun.

    7-Arınmak istememesinden sana ne?

    8-Sen, Allah'tan korkup sana koşarak gelen kimseye aldırmıyorsun.

    9-Sen, Allah'tan korkup sana koşarak gelen kimseye aldırmıyorsun.

    10-Sen, Allah'tan korkup sana koşarak gelen kimseye aldırmıyorsun.

    11-Dikkat et; bu Kuran bir öğüttür.

    12-Dileyen onu öğüt kabul eder.

    13-O, kutsal kılınmış, yüceltilmiş, arınmış sahifeler üzerindedir.

    14-O, kutsal kılınmış, yüceltilmiş, arınmış sahifeler üzerindedir.

    15-İyi kimseler, saygıdeğer elçilerin eliyle yazılmıştır.

    16-İyi kimseler, saygıdeğer elçilerin eliyle yazılmıştır.

    17-Canı çıksın o insanın, o ne nankördür!

    18-Allah onu hangi şeyden yaratmış?

    19-Onu meniden yaratıp merhalelerden geçirerek ona şekil vermiş;

    20-Sonra, yolu ona kolaylaştırmıştır.

    21-Sonra onu öldürür ve kabre koyar.

    22-Sonra, dilediği zaman onu tekrar diriltir.

    23-Hayır; Allah'ın kendisine buyurduğunu hala yerine getirmemiştir.

    24-İnsan, yiyeceğine bir baksın;

    25-Doğrusu suyu bol bol indirmekteyiz.

    26-Sonra yeryüzünü iyice yarmakta ve orada taneli ekinler, üzümler, sebzeler, zeytin, hurma ağaçları ve bahçelerde koca koca ağaçlı meyveler ve çayırlar bitirmekteyiz.

    27-Sonra yeryüzünü iyice yarmakta ve orada taneli ekinler, üzümler, sebzeler, zeytin, hurma ağaçları ve bahçelerde koca koca ağaçlı meyveler ve çayırlar bitirmekteyiz.

    28-Sonra yeryüzünü iyice yarmakta ve orada taneli ekinler, üzümler, sebzeler, zeytin, hurma ağaçları ve bahçelerde koca koca ağaçlı meyveler ve çayırlar bitirmekteyiz.

    29-Sonra yeryüzünü iyice yarmakta ve orada taneli ekinler, üzümler, sebzeler, zeytin, hurma ağaçları ve bahçelerde koca koca ağaçlı meyveler ve çayırlar bitirmekteyiz.

    30-Sonra yeryüzünü iyice yarmakta ve orada taneli ekinler, üzümler, sebzeler, zeytin, hurma ağaçları ve bahçelerde koca koca ağaçlı meyveler ve çayırlar bitirmekteyiz.

    31-Sonra yeryüzünü iyice yarmakta ve orada taneli ekinler, üzümler, sebzeler, zeytin, hurma ağaçları ve bahçelerde koca koca ağaçlı meyveler ve çayırlar bitirmekteyiz.

    32-Bunlar sizin ve hayvanlarınız için geçimliktir.

    33-O muazzam gürültü, kıyamet kopup geldiği zaman;

    34-O gün, kişi kardeşinden, annesinden, babasından, karısından ve oğullarından, kaçar.

    35-O gün, kişi kardeşinden, annesinden, babasından, karısından ve oğullarından, kaçar.

    36-O gün, kişi kardeşinden, annesinden, babasından, karısından ve oğullarından, kaçar.

    37-O gün, herkesin kendine yeter derdi vardır.

    38-O gün bir takım yüzler aydınlıktır, gülmekte ve sevinmektedir.

    39-O gün bir takım yüzler aydınlıktır, gülmekte ve sevinmektedir.

    40-O gün birtakım yüzler de tozlanmış ve onları karanlık bürümüştür.

    41-O gün birtakım yüzler de tozlanmış ve onları karanlık bürümüştür.

    42-İşte bunlar inkarcı olanlar, Allah'ın buyruğundan çıkanlardır.

  • Diyanet Vakfı

    1- (Peygamber), yüzünü ekşitti ve geri döndü.

    2- Âmanın kendisine gelmesinden ötürü

    3- Belki o temizlenecek,

    4- Yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.

    5- Kendini (sana) muhtaç görmeyene gelince,

    6- Sen ona yöneliyorsun,

    7-Oysa ki onun temizlenip arınmasından sen sorumlu değilsin.

    8-Fakat koşarak sana gelen,

    9-Ve (Allah'tan) korkarak gelenle,

    10-Sen onunla ilgilenmiyorsun.

    11-Hayır! Şüphesiz bunlar bir öğüttür,

    12-Dileyen ondan (Kur'an'dan) öğüt alır,

    13-O, değerli sahifelerdir,

    14-Tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış mukaddes sahifelerde,

    15-Katiplerin ellerindedir,

    16-Değerli ve güvenilir katiplerin.

    17-Kahrolası insan! Ne inkarcıdır!

    18-Allah onu neden yarattı?

    19-Bir nutfeden (spermadan) yarattı da ona şekil verdi.

    20-Sonra ona yolu kolaylaştırdı.

    21-Sonra onun canını aldı ve kabre soktu.

    22-Sonra dilediği bir vakitte onu yeniden diriltir.

    23-Hayır! (İnsan) Allah'ın emrettiğini yapmadı.

    24-İnsan, yediğine bir baksın!

    25-Yağmurlar yağdırdık,

    26-Sonra toprağı göz göz yardık,

    27-Bu suretle orada ekinler bitirdik,

    28-Üzümler, yoncalar,

    29-Zeytinlikler, hurmalıklar,

    30-İri ve sık ağaçlı bahçeler,

    31-Meyveler ve çayırlar bitirdik.

    32-(Bütün bunlar) sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir.

    33-Kulakları sağır eden o ses geldiğinde,

    34-İşte o gün kişi kardeşinden, kaçar.

    35-Annesinden, babasından,

    36-Eşinden ve çocuklarından.

    37-O gün, herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır.

    38-O gün bir takım yüzler parıl parıl,

    39-Güler ve sevinir.

    40-Yine o gün birtakım yüzleri de keder bürümüş,

    41-Hüzünden kapkara kesilmiştir.

    42-İşte bunlar kafirlerdir, günahkarlardır.

  • Edip Yüksel

    1-Surat astı ve döndü;

    2-O kör adam geldi diye.

    3-Ne bilirsin, belki de o arınacak;

    4-Yahut ta öğüt alacak ve ona mesajın yararı dokunacaktı.

    5-Kendisini zengin görüp önemsemeyene gelince;

    6-Sen ona yöneliyorsun.

    7-Onun arınmamasından sana ne?

    8-Oysa, sana büyük bir hevesle gelen,

    9-Saygı gösterdiği halde,

    10-İlgi göstermedin ona.

    11-Doğrusu, bu bir hatırlatmadır.

    12-Dileyen bundan öğüt alır.

    13-Onurlu kitaplardadır,

    14-Yüce ve temiz.

    15-Elçilerin elleriyle (yazılmıştır).

    16-Onurlu ve güzel huylu (elçiler).

    17-Yazıklar olsun insana; ne kadar da nankördür!

    18-Onu hangi şeyden yaratmıştı?

    19-Bir spermadan onu yarattı; ölçü ve biçim verdi.

    20-Sonra ona yolu kolaylaştırdı.

    21-Sonra onu öldürdü, mezara koydu.

    22-Dilediği zaman da onu diriltti.

    23-Ne var ki O'nun kendisine emrettiğini yerine getirmedi.

    24-İnsan, yiyeceğine bir baksın!

    25-Biz suyu döktükçe döktük.

    26-Toprağı yardıkça yardık.

    27-Ve orada taneler bitirdik,

    28-Üzümler, çayırlar,

    29-Zeytinler, hurmalar,

    30-İri ve sık ağaçlı bahçeler,

    31-Meyveler ve sebzeler...

    32-Size ve hayvanlarınıza bir geçimlik olarak.

    33-Sonra, o müthiş patlama gerçekleşince,

    34-O gün kişi kaçar: kardeşinden,

    35-Annesinden, babasından,

    36-Eşinden ve çocuklarından...

    37-O gün herkesin kendisine yetecek işi vardır.

    38-O gün bazı yüzler var ki aydınlık;

    39-Güleç, neşeli.

    40-O gün bazı yüzler de perişan;

    41-Karanlık bürümüştür.

    42-İşte onlar inkarcılardır, sapanlardır.

  • Elmalılı Hamdi Yazır

    1-(Peygamber) Yüzünü ekşitti ve döndü.

    2-Kendisine âmâ geldi, diye.

    3-Ne bilirsin, belki o temizlenecek?

    4-Veya öğüt belleyecek de öğüt ona fayda verecek.

    5-Ama buna ihtiyaç hissetmeyene gelince,

    6-Sen ona yöneliyorsun.

    7-Onun temizlenmemesinden sana ne?

    8-Ama sana can atarak gelen,

    9-Allah'tan korkarak gelmişken,

    10-Sen onunla ilgilenmiyorsun.

    11-Hayır hayır, sakın. Çünkü o Kur'ân bir öğüttür.

    12-Artık dileyen onu düşünür.

    13-O, değerli sahifelerdedir.

    14-Yüksek tutulan tertemiz sahifelerde.

    15-Yazıcıların ellerindedir,

    16-Değerli, iyi yazıcıların.

    17-O kahrolası insan, ne nankör şey.

    18-O yaratan onu hangi şeyden yarattı?

    19-Bir damla sudan, onu yarattı da biçime koydu.

    20-Sonra ona yolunu kolaylaştırdı.

    21-Sonra onu öldürdü de kabre koydurdu.

    22-Sonra dilediği vakit onu tekrar diriltir.

    23-Hayır hayır, doğrusu o, hiç Allah'ın emrini tam yerine getirmedi,

    24-Bir de o insan yiyeceğine baksın.

    25-Biz o suyu bol bol döktük.

    26-Sonra toprağı nasıl da yardık.

    27-Bu suretle orada ekinler bitirdik.

    28-Üzümler, yoncalar,

    29-Zeytinlikler, hurmalıklar,

    30-İri ve sık ağaçlı bahçeler,

    31-Meyveler, çayırlar bitirdik.

    32-Siz ve hayvanlarınız faydalansın diye.

    33-Kulakları sağır eden o gürültü geldiğinde,

    34-O gün kişi kaçar, kardeşinden...

    35-Anasından, babasından..

    36-Eşinden ve oğullarından.

    37-Onlardan her birinin o gün başından aşan işi vardır.

    38-Yüzler var ki, o gün parıl parıl,

    39-Güler, sevinir.

    40-Yüzler de var ki, o gün tozlanmış,

    41-Onları karanlık bürümüş,

    42-İşte onlardır kâfirler, haktan sapanlar.

  • Suat Yıldırım

    1-Yanına görmeyen (âma) biri geldi diye yüzünü ekşitti ve sırtını döndü.

    2-Yanına görmeyen (âma) biri geldi diye yüzünü ekşitti ve sırtını döndü.

    3-Ne bilirsin, belki de alacağı öğütle arınacaktı. Yahut nasihati dinleyip ondan yararlanacaktı?

    4-Ne bilirsin, belki de alacağı öğütle arınacaktı. Yahut nasihati dinleyip ondan yararlanacaktı?

    5-Ama irşada ihtiyaç duymayana ise, ona dönüp itibar ediyorsun.

    6-Ama irşada ihtiyaç duymayana ise, ona dönüp itibar ediyorsun.

    7-Halbuki kendisi arınmak istemiyorsa onun arınmamasından sana ne!

    8-Fakat Allaha saygı duyarak sana şevkle koşa koşa gelenle sen ilgilenmiyorsun.

    9-Fakat Allaha saygı duyarak sana şevkle koşa koşa gelenle sen ilgilenmiyorsun.

    10-Fakat Allaha saygı duyarak sana şevkle koşa koşa gelenle sen ilgilenmiyorsun.

    11-Hayır! Öyle yapma! Çünkü o ayetler öğüttür, uyarıdır.

    12-Artık isteyen ders alır.

    13-O ayetler şerefli yüce ve tertemiz sahifelerde, iyilik timsali çok değerli kâtiplerin elleriyle yazılıdır.

    14-O ayetler şerefli yüce ve tertemiz sahifelerde, iyilik timsali çok değerli kâtiplerin elleriyle yazılıdır.

    15-O ayetler şerefli yüce ve tertemiz sahifelerde, iyilik timsali çok değerli kâtiplerin elleriyle yazılıdır.

    16-O ayetler şerefli yüce ve tertemiz sahifelerde, iyilik timsali çok değerli kâtiplerin elleriyle yazılıdır.

    17-Kahrolası kâfir insan, ne nankördür o!

    18-Yaratan onu neden yarattı?Bir meni damlasından yarattı.Yarattı ve güzel bir biçim verdi.Sonra da hayat yolunu kolaylaştırdı.En sonunda da onu öldürür ve kabre koyar. Daha sonra da, istediği zaman onu diriltir.

    19-Yaratan onu neden yarattı?Bir meni damlasından yarattı.Yarattı ve güzel bir biçim verdi.Sonra da hayat yolunu kolaylaştırdı.En sonunda da onu öldürür ve kabre koyar. Daha sonra da, istediği zaman onu diriltir.

    20-Yaratan onu neden yarattı?Bir meni damlasından yarattı.Yarattı ve güzel bir biçim verdi.Sonra da hayat yolunu kolaylaştırdı.En sonunda da onu öldürür ve kabre koyar. Daha sonra da, istediği zaman onu diriltir.

    21-Yaratan onu neden yarattı?Bir meni damlasından yarattı.Yarattı ve güzel bir biçim verdi.Sonra da hayat yolunu kolaylaştırdı.En sonunda da onu öldürür ve kabre koyar. Daha sonra da, istediği zaman onu diriltir.

    22-Yaratan onu neden yarattı?Bir meni damlasından yarattı.Yarattı ve güzel bir biçim verdi.Sonra da hayat yolunu kolaylaştırdı.En sonunda da onu öldürür ve kabre koyar. Daha sonra da, istediği zaman onu diriltir.

    23-Hayır! İnsan, Allah'ın buyruğunu lâyıkıyla yerine getirmedi.

    24-Hele, insan, yiyeceklerinin kaynağına bir baksın: Biz yağmuru gökten şırıl şırıl döktük.Sonra nebat bitsin diye, toprağı iyice sürdük, Orada hububatlar, taneler, üzümler ve yoncalar, zeytinler ve hurmalar, ağaçları gür ve sık bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik.

    25-Hele, insan, yiyeceklerinin kaynağına bir baksın: Biz yağmuru gökten şırıl şırıl döktük.Sonra nebat bitsin diye, toprağı iyice sürdük, Orada hububatlar, taneler, üzümler ve yoncalar, zeytinler ve hurmalar, ağaçları gür ve sık bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik.

    26-Hele, insan, yiyeceklerinin kaynağına bir baksın: Biz yağmuru gökten şırıl şırıl döktük.Sonra nebat bitsin diye, toprağı iyice sürdük, Orada hububatlar, taneler, üzümler ve yoncalar, zeytinler ve hurmalar, ağaçları gür ve sık bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik.

    27-Hele, insan, yiyeceklerinin kaynağına bir baksın: Biz yağmuru gökten şırıl şırıl döktük.Sonra nebat bitsin diye, toprağı iyice sürdük, Orada hububatlar, taneler, üzümler ve yoncalar, zeytinler ve hurmalar, ağaçları gür ve sık bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik.

    28-Hele, insan, yiyeceklerinin kaynağına bir baksın: Biz yağmuru gökten şırıl şırıl döktük.Sonra nebat bitsin diye, toprağı iyice sürdük, Orada hububatlar, taneler, üzümler ve yoncalar, zeytinler ve hurmalar, ağaçları gür ve sık bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik.

    29-Hele, insan, yiyeceklerinin kaynağına bir baksın: Biz yağmuru gökten şırıl şırıl döktük.Sonra nebat bitsin diye, toprağı iyice sürdük, Orada hububatlar, taneler, üzümler ve yoncalar, zeytinler ve hurmalar, ağaçları gür ve sık bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik.

    30-Hele, insan, yiyeceklerinin kaynağına bir baksın: Biz yağmuru gökten şırıl şırıl döktük.Sonra nebat bitsin diye, toprağı iyice sürdük, Orada hububatlar, taneler, üzümler ve yoncalar, zeytinler ve hurmalar, ağaçları gür ve sık bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik.

    31-Hele, insan, yiyeceklerinin kaynağına bir baksın: Biz yağmuru gökten şırıl şırıl döktük.Sonra nebat bitsin diye, toprağı iyice sürdük, Orada hububatlar, taneler, üzümler ve yoncalar, zeytinler ve hurmalar, ağaçları gür ve sık bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik.

    32-Bütün bunları sizin ve davarlarınızın faydalanması için yaptık.

    33-Ama vakti gelip de o kulakları patlatan dehşetli gün geldiği zaman

    34-İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden ve babasından, eşinden ve evlatlarından bile kaçar.

    35-İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden ve babasından, eşinden ve evlatlarından bile kaçar.

    36-İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden ve babasından, eşinden ve evlatlarından bile kaçar.

    37-O gün onlardan her birinin başından aşkın derdi ve tasası vardır.

    38-Yüzler vardır o gün pırıl pırıldır.

    39-Güleçtir, sevinç doludur.

    40-Yüzler de vardır toza toprağa bulanmış,

    41-Üstünü karanlık kaplamıştır.

    42-İşte bunlar kâfir, günaha dadanan, haktan sapan kimselerdir.

  • Süleyman Ateş

    1-Surat astı ve döndü;

    2-Kör geldi diye.

    3-Ne bilirsin belki o arınacak?

    4-Yahut öğüt dinleyecek de öğüt, kendisine yarayacak.

    5-Kendisini zengin görüp tenezzül etmeyene gelince;

    6-Sen ona yöneliyorsun.

    7-Onun arınmamasından sana ne?

    8-Fakat koşarak sana gelen,

    9-Saygılı olarak gelmişken,

    10-Sen onunla ilgilenmiyorsun.

    11-Hayır (olmaz böyle şey); o (ayetler), bir hatırlatmadır.

    12-Dileyen onu düşünüp öğüt alır.

    13-(O öğüt) Sahifeler içindedir: Değer verilen,

    14-Saygı ile yükseltilen, tertemiz (sayfalar)

    15-Yazıcıların ellerinde:

    16-Değerli, iyi (yazıcıların).

    17-Kahrolası insan, ne kadar da nankördür!

    18-(Allah) Onu hangi şeyden yarattı?

    19-Nutfe (sperm)den. Onu yarattı, ona biçim verdi.

    20-Sonra ona yolu kolaylaştırdı.

    21-Sonra onu öldürdü, kabre koydurdu.

    22-Sonra dilediği zaman onu diriltip kaldırdı.

    23-Hayır, insan, O'nun kendisine emrettiğini yapmadı.

    24-İnsan şu yiyeceğine baksın.

    25-Biz suyu iyice döktük.

    26-Sonra toprağı güzelce yardık da,

    27-Orada bitirdik: Dane,

    28-Üzüm, yonca,

    29-Zeytin, hurma,

    30-İri ve gür bahçeler,

    31-Meyva ve çayır;

    32-Sizin ve hayvanlarınızın geçimi için.

    33-Çarpınca kulakları sağır eden o gürültü geldiği zaman,

    34-İşte o gün kişi kaçar: kardeşinden,

    35-Anasından, babasından,

    36-Eşinden ve oğullarından.

    37-O gün, onlardan her kişinin, kendisine yeter derecede işi vardır.

    38-Yüzler var ki o gün parıl parıl,

    39-Güleç, sevinçli.

    40-Yüzler de var ki o gün tozlanmış.

    41-Onları karanlık bürümüş (öylesine üzgün, öylesine dertli).

    42-İşte onlar kafirler, Hak'tan sapanlardır.

  • Yaşar Nuri Öztürk

    1-Yüzünü ekşitti ve öteye döndü;

    2-Yanına kör adam geldi diye.

    3-Nereden bilirsin, belki de o arınıp temizlenecek.

    4-Belki de düşünüp taşınacak da öğüt kendisine yarayacak.

    5-O, kendisini her türlü ihtiyacın üstünde görene gelince,

    6-Ki sen ona yöneliyorsun;

    7-Sana ne onun arınmasından!

    8-O, koşarak sana gelen var ya;

    9-Odur içine ürperti düşen.

    10-Sen ona aldırmazlık ediyorsun.

    11-Hayır, hiç de öyle değil! O, bir düşündürücüdür.

    12-Dileyen onu düşünüp öğüt alır.

    13-Kutsanan-bereketli sayfalardadır o.

    14-Yüceltilen, tertemiz sayfalarda,

    15-Yazıcıların ellerinde;

    16-Ak-pak, mübarek yazıcıların.

    17-Kahrolası insan, ne kadar da nankördür!

    18-Hangi şeyden yarattı onu?

    19-Bir spermden! Yarattı onu, ölçülendirip biçimlendirdi onu.

    20-Sonra, yolu kolaylaştırdı ona,

    21-Sonra öldürdü onu, kabre koydurdu onu.

    22-Sonra dilediği zaman diriltip ortaya çıkardı onu.

    23-Hayır, hayır! O, O'nun kendisine emrettiğini hiç yerine getirmedi.

    24-Hadi, bakıversin insan, kendi yiyeceğine!

    25-Biz suyu döktük de döktük.

    26-Sonra yeryüzünü yardık da yardık.

    27-Ardından orada dâneler bitirdik.

    28-Üzümler, yoncalar,

    29-Zeytinlikler, hurmalıklar,

    30-Gür çimenli, bol ağaçlı bahçeler,

    31-Meyve, otlak/sebze.

    32-Sizin ve hayvanlarınızın yararına.

    33-Şiddetle çarpanın çıkardığı korkunç ses geldiğinde,

    34-Bir gün ki o, kişi öz kardeşinden kaçar,

    35-Öz annesinden, öz babasından,

    36-Eşinden, oğullarından.

    37-O gün onlardan her kişinin kendisine yetecek bir uğraşı vardır.

    38-Yüzler vardır o gün, pırıl pırıl,

    39-Gülen, müjdelerle parıldayan.

    40-Ve yüzler vardır o gün toza-toprağa bulanmış.

    41-Tozu-toprağı da bir is bürümüştür.

    42-İşte bunlardır küfre sapanlar, kötülüğe batanlar.

  • ARAPÇA

    1-بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ عَبَسَ وَتَوَلَّىٰ

    (`abese vetevellâ.)

    2-أَن جَاءَهُ الْأَعْمَىٰ

    (en câehü-l'a`mâ.)

    3-وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّىٰ

    (vemâ yüdrîke le`allehû yezzekkâ.)

    4-أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنفَعَهُ الذِّكْرَىٰ

    (ev yeẕẕekkeru fetenfe`ahü-ẕẕikrâ.)

    5-أَمَّا مَنِ اسْتَغْنَىٰ

    (emmâ meni-stagnâ.)

    6-فَأَنتَ لَهُ تَصَدَّىٰ

    (feente lehû teṣaddâ.)

    7-وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّىٰ

    (vemâ `aleyke ellâ yezzekkâ.)

    8-وَأَمَّا مَن جَاءَكَ يَسْعَىٰ

    (veemmâ men câeke yes`â.)

    9-وَهُوَ يَخْشَىٰ

    (vehüve yaḫşâ.)

    10-فَأَنتَ عَنْهُ تَلَهَّىٰ

    (feente `anhü telehhâ.)

    11-كَلَّا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ

    (kellâ innehâ teẕkirah.)

    12-فَمَن شَاءَ ذَكَرَهُ

    (femen şâe ẕekerah.)

    13-فِي صُحُفٍ مُّكَرَّمَةٍ

    (fî ṣuḥufim mükerrameh.)

    14-مَّرْفُوعَةٍ مُّطَهَّرَةٍ

    (merfû`atim müṭahherah.)

    15-بِأَيْدِي سَفَرَةٍ

    (bieydî seferah.)

    16-كِرَامٍ بَرَرَةٍ

    (kirâmim berarah.)

    17-قُتِلَ الْإِنسَانُ مَا أَكْفَرَهُ

    (ḳutile-l'insânü mâ ekferah.)

    18-مِنْ أَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُ

    (min eyyi şey'in ḫaleḳah.)

    19-مِن نُّطْفَةٍ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُ

    (min nuṭfeh. ḫaleḳahû feḳadderah.)

    20-ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ

    (ŝümme-ssebîle yesserah.)

    21-ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ

    (ŝümme emâtehû feaḳberah.)

    22-ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنشَرَهُ

    (ŝümme iẕâ şâe enşerah.)

    23-كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ

    (kellâ lemmâ yaḳḍi mâ emerah.)

    24-فَلْيَنظُرِ الْإِنسَانُ إِلَىٰ طَعَامِهِ

    (felyenżuri-l'insânü ilâ ṭa`âmih.)

    25-أَنَّا صَبَبْنَا الْمَاءَ صَبًّا

    (ennâ ṣabebne-lmâe ṣabbâ.)

    26-ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقًّا

    (ŝümme şaḳaḳne-l'arḍa şeḳḳâ.)

    27-فَأَنبَتْنَا فِيهَا حَبًّا

    (feembetnâ fîhâ ḥabbâ.)

    28-وَعِنَبًا وَقَضْبًا

    (ve`inebev veḳaḍbâ.)

    29-وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا

    (vezeytûnev venaḫlâ.)

    30-وَحَدَائِقَ غُلْبًا

    (veḥadâiḳa gulbâ.)

    31-وَفَاكِهَةً وَأَبًّا

    (vefâkihetev veebbâ.)

    32-مَّتَاعًا لَّكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ

    (metâ`al leküm velien`âmiküm.)

    33-فَإِذَا جَاءَتِ الصَّاخَّةُ

    (feiẕâ câeti-ṣṣâḫḫah.)

    34-يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ

    (yevme yefirru-lmerü min eḫîh.)

    35-وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ

    (veümmihî veebîh.)

    36-وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ

    (veṣâḥibetihî vebenîh.)

    37-لِكُلِّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ

    (likülli-mriim minhüm yevmeiẕin şe'nüy yugnîh.)

    38-وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُّسْفِرَةٌ

    (vucûhüy yevmeiẕim müsfirah.)

    39-ضَاحِكَةٌ مُّسْتَبْشِرَةٌ

    (ḍâḥiketüm müstebşirah.)

    40-وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ

    (vevucûhüy yevmeiẕin `aleyhâ gaberah.)

    41-تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ

    (terheḳuhâ ḳaterah.)

    42-أُولَـٰئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ

    (ülâike hümü-lkeferatü-lfecerah.)

İçerik korumalıdır. Sağ tıklama işlevi devre dışı bırakıldı.