VEYSEL ATACAN

  • Resimler
  • Araştırmalar
  • Yazılar
  • Videolar

El-Mürselat Suresi

  • Abdülbaki Gölpınarlı

    1-Andolsun, ardı ardınca, iyilikle gönderilenlere.

    2-Şiddetle esip yelenlere.

    3-Bulutları yayıp sürenlere.

    4-Gerçekle aslı olmayanı ayırt edenlere.

    5-Öğütleri telkin edenlere.

    6-Özürle suçu yok etmek hususunda olsun, yahut korkutma hususuna ait bulunsun.

    7-Şüphe yok ki size vaat edilen, mutlaka olacak.

    8-Yıldızların ışıkları sönünce.

    9-Ve gök yarılınca.

    10-Ve dağlar, yerlerinden kopup dümdüz olunca.

    11-Ve peygamberler toplanınca.

    12-Hangi gün için geciktirildi bunlar?

    13-Ayırma günü için.

    14-Ve nedir, bilir misin ayırma günü?

    15-Vay hallerine o gün yalanlayanların.

    16-Önce gelenleri helak etmedik mi?

    17-Sonra da son gelenleri tutar, katarız onlara.

    18-Böyle yaparız günahkarlara.

    19-Vay hallerine o gün yalanlayanların.

    20-Sizi, bayağı ve azıcık bir sudan yaratmadık mı?

    21-Derken onu, karar edilecek kuvvetli bir yerde tutmadık mı?

    22-Bilinen bir müddete dek.

    23-Derken taktir ettik yaratılışını, ne güzel de takdir ederiz biz.

    24-Vay hallerine o gün yalanlayanların.

    25-Yeryüzünü, bir toplantı yeri olarak halk etmedik mi?

    26-Dirilere ve ölülere.

    27-Ve orada, sabit ve metin dağlar yarattık ve sizi, tatlı suyla suvardık.

    28-Vay hallerine o gün yalanlayanların.

    29-Haydi yürüyün yalanladığınıza doğru.

    30-Yürüyün üç kola ayrılmış gölgeye doğru.

    31-Ne gölgelendirir sizi o, ne alevden korur.

    32-O, köşk gibi kıvılcımlar fırlatır.

    33-Sanki o kıvılcımlar, birer sarı erkek devedir.

    34-Vay hallerine o gün yalanlayanların.

    35-Bu, bir gündür ki söz söyleyemezler.

    36-Onlara izin de verilmez, özür getiremezler.

    37-Vay hallerine o gün yalanlayanların.

    38-Budur ayırma günü, sizi de toplarız, öncekileri de.

    39-Artık bir düzeniniz varsa düzüp koşun.

    40-Vay hallerine o gün yalanlayanların.

    41-Şüphe yok ki çekinenler, gölgeliklerdedir ve pınar başlarında,

    42-arzuladıkları meyveleri bulurlar.

    43-Yiyin ve için, afiyetler olsun yaptıklarınıza karşılık.

    44-Şüphe yok ki böyle mükafatlandırırız iyilik edenleri.

    45-Vay hallerine o gün yalanlayanların.

    46-Yiyin ve geçinin az bir müddet, şüphe yok ki suçlularsınız siz.

    47-Vay hallerine o gün yalanlayanların.

    48-Rüku edin denince onlara, rüku etmezler.

    49-Vay hallerine o gün yalanlayanların.

    50-Bundan sonra artık hangi söze inanırlar ki?

  • Ali Bulaç

    1-Birbiri ardınca gönderilenlere andolsun;

    2-Derken kökünden koparıp savuranlara.

    3-Yaydıkça yayanlara.

    4-Böylece ayırdıkça ayıranlara,

    5-Zikr (vahy, öğüt) bırakanlara;

    6-Özür (suçu, eksikliği ortadan kaldırmak) veya uyarmak için.

    7-Şüphesiz, size vaadedilen gerçekleşecektir.

    8-Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği' zaman,

    9-Gök yarıldığı zaman

    10-Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu zaman,

    11-Ve resuller de (şahitlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman

    12-(Bu,) Hangi gün için ertelenmişti?

    13-(Mü'mini müşrikten, haklıyı haksızdan) Ayırma günü için.

    14-Bu ayırma gününü sana ne bildirdi?

    15-O gün, yalanlayanların vay haline.

    16-Biz, öncekileri helak etmedik mi?

    17-Sonra arkadan gelenleri onların izinde yürüteceğiz.

    18-İşte Biz, suçlu-günahkarlara böyle yapıyoruz.

    19-O gün, yalanlayanların vay haline.

    20-Sizi basbayağı bir sudan yaratmadık mı?

    21-Sonra onu savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.

    22-Belli bir süreye kadar;

    23-İşte (buna) güç yetirdik. Demek ki, Biz ne güzel güç yetirenleriz.

    24-O gün, yalanlayanların vay haline.

    25-Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı?

    26-Dirilere ve ölülere.

    27-Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı bir su içirmedik mi?

    28-O gün, yalanlayanların vay haline.

    29-Kendisini yalanladığınız (azab)a gidin.

    30-Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin.

    31-Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı) alevden korur.

    32-Gerçekten o, sanki her biri saray olan bir kıvılcım saçar.

    33-Her biri, sanki sapsarı erkek deve sürüleri gibidir.

    34-O gün, yalanlayanların vay haline.

    35-Bu, onların konuşamayacakları bir gündür.

    36-Ve onlara özür beyan etmeleri için izin verilmez.

    37-O gün, yalanlayanların vay haline.

    38-Bu, hüküm günüdür; sizi ve öncekileri 'birarada topladık.'

    39-Şayet kurabileceğiniz hileli bir düzeniniz varsa, durmaksızın bana karşı kurun.

    40-O gün, yalanlayanların vay haline.

    41-Şüphesiz muttaki olanlar, gölgeliklerde ve pınar-başlarındadır;

    42-Ve canlarının çekip-arzu ettiği meyveler (arasındadırlar).

    43-Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin ve için.

    44-Elbette Biz, 'iyi ve güzel' davrananları işte böyle ödüllendiririz.

    45-O gün, yalanlayanların vay haline.

    46-(Sizler de dünyada) Yiyin ve biraz yararlanın. Çünkü siz, suçlu-günahkar kimselersiniz.

    47-O gün, yalanlayanların vay haline.

    48-Onlara: "Rüku edin" denildiği zaman, rüku etmezler.

    49-O gün, yalanlayanların vay haline.

    50-Artık onlar, bundan sonra hangi söze inanacaklar?

  • Diyanet İşleri Başkanlığı

    1-Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.

    2-Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.

    3-Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.

    4-Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.

    5-Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.

    6-Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.

    7-Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.

    8-Yıldızların ışığı giderildiği zaman,

    9-Gök yarıldığı zaman,

    10-Dağlar pamuk gibi atıldığı zaman,

    11-Peygamberlere ümmetleri hakkında şahidlik vakitleri bildirildiği zaman;

    12-Bu, hangi güne bırakılmıştı?

    13-Hüküm gününe bırakılmıştı.

    14-Hüküm gününün ne olduğunu sen nerden bilirsin?

    15-O gün yalanlamış olanların vay haline!

    16-Öncekileri yok etmedik mi? Ardından, sonrakileri de onlara katarız.

    17-Öncekileri yok etmedik mi? Ardından, sonrakileri de onlara katarız.

    18-Suçlulara böyle yaparız.

    19-O gün, yalanlamış olanların vay haline!.

    20-Sizi bayağı bir sudan yaratıp onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmedik mi?

    21-Sizi bayağı bir sudan yaratıp onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmedik mi?

    22-Sizi bayağı bir sudan yaratıp onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmedik mi?

    23-Buna gücümüz yeter; Biz ne güzel güç yetireniz!

    24-O gün yalanlamış olanların vay haline!

    25-Biz yeryüzünü, dirilerin ve ölülerin toplantı yeri yapmadık mı?

    26-Biz yeryüzünü, dirilerin ve ölülerin toplantı yeri yapmadık mı?

    27-Orada yüksek yüksek sabit dağlar var edip size tatlı sular içirmedik mi?

    28-Yalanlamış olanların vay o gün haline!

    29-İnkarcılara o gün şöyle denir: "yalanlayıp durduğunuz şeye gidin;"

    30-"gölge yapmayan ve ateşten de korumayan cehennem dumanının üç kollu gölgesine gidin."

    31-"gölge yapmayan ve ateşten de korumayan cehennem dumanının üç kollu gölgesine gidin."

    32-O gölgenin saçtığı her bir kıvılcım sanki birer sarı devedir, konak gibi de büyüktür.

    33-O gölgenin saçtığı her bir kıvılcım sanki birer sarı devedir, konak gibi de büyüktür.

    34-Yalanlamış olanların o gün vay haline!

    35-Bu, onların konuşamayacakları gündür.

    36-Onlara izin de verilmez ki özür beyan etsinler.

    37-Yalanlamış olanların o gün vay haline!

    38-"Bu, sizleri ve öncekileri topladığımız hüküm günüdür."

    39-"Eğer bir düzeniniz varsa Bana kurun."

    40-Yalanlamış olanların o gün vay haline!.

    41-Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlar, elbette gölgeliklerde ve pınar başlarındadırlar.

    42-Canlarının istediği meyveler arasındadırlar.

    43-Onlara denir ki: "İşlediklerinize karşılık afiyetle yiyiniz, içiniz."

    44-Biz, iyi davrananlara işte böyle karşılık veririz.

    45-O gün yalanlamış olanların vay haline

    46-Yiyiniz, biraz zevkleniniz bakalım, doğrusu sizler suçlularsınız.

    47-O gün yalanlamış olanların vay haline!

    48-Onlara "Rüku edin" denildiğinde rükua varmazlar.

    49-O gün yalanlamış olanların vay haline!

    50-Kuran'dan başka hangi söze inanacaklar?

  • Diyanet Vakfı

    1-Yemin olsun, (iyiliklerle) birbiri peşinden gönderilenlere;

    2-Şiddetle eserek (zararlıları) savurup atanlara;

    3-(Hakikat ve hayırları) yaydıkça yayanlara;

    4-(Hak ile batılı) birbirinden iyice ayıranlara;

    5-Öğüt telkin edenlere;

    6-(Allah'a yönelenleri) arıtmak, (kötüleri) sakındırmak için.

    7-Bilin ki size vadolunan şey gerçekleşecek!

    8-Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman,

    9-Gökkubbe yarıldığı zaman,

    10-Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman,

    11-Peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyamet kopmuştur).

    12-(Bu alametler) hangi vakte ertelenmiştir?

    13-Ayırım gününe.

    14-(Resulüm!) Ayırım gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin!

    15-O gün (Peygamber'i ve ahireti) yalan sayanların vay haline!

    16-Biz, (bunlar gibi inkarcı olan) öncekileri helak etmedik mi?

    17-Sonra arkadakileri de onların ardına takacağız.

    18-İşte biz suçlulara böyle yaparız!

    19-O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

    20-(Ey insanlar!) Biz sizi dayanıksız bir sudan yaratmadık mı?

    21-İşte o suyu, sağlam bir yere yerleştirdik.

    22-Belli bir süreye kadar.

    23-Biz buna güç yetirmişizdir. Ve bizim gücümüz ne büyüktür!

    24-O gün (hakikatleri) yalan sayanların vayhaline!

    25-Biz, yeryüzünü toplanma yeri yapmadık mı?

    26-Dirilere ve ölülere.

    27-Yeryüzünde haşmetli dağlar yarattık, sizlere tatlı sular içirdik..

    28-O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

    29-(İnkarcılara o gün şöyle denilir:) yalan sayageldiğiniz azaba doğru gidin!

    30-Üç kola ayrılmış, bir gölgeğe gidin.

    31-Ki ne gölgelendiren ne de alevden koruyandır.

    32-O, saray gibi kocaman kıvılcım saçar.

    33-Her bir kıvılcım, sanki birer sarı deve gibidir.

    34-O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

    35-Bu, (kafirlerin) konuşamayacağı bir gündür.

    36-Onlara izin de verilmez ki (sözde) mazeretlerini beyan etsinler.

    37-O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

    38-(O zaman şöyle denir:) Bu, ayırım günüdür. Sizi ve sizden öncekileri bir araya getirdik.

    39-(Azaptan kurtulmanız için) bir hileniz varsa, gösterin bana hilenizi!

    40-O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

    41-Şüphesiz (o gün) takva sahipleri, gölgeliklerde ve pınar başlarında,

    42-Canlarının çektiği çeşit çeşit meyveler arasındadırlar.

    43-(Kendilerine:) "İşlediklerinizin karşılığı olarak şimdi afiyetle yeyin için" (denir).

    44-İşte, biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.

    45-O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

    46-(Ey inkarcılar!) Yeyiniz, (dünyadan) faydalanınız biraz! Gerçek şu ki, sizler suçlusunuz!

    47-O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

    48-Onlar, kendilerine: "Allah'ın huzurunda eğilin!" denildiği vakit eğilmezler:

    49-O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

    50-Onlar artık bundan (Kur'an'dan) sonra hangi söze inanacaklar.

  • Edip Yüksel

    1-Andolsun ard arda gönderilenlere,

    2-Esip savuranlara,

    3-Yaydıkça yayanlara,

    4-Ayırdıkça ayıranlara,

    5-Mesajı verenlere,

    6-Bir müjde veya uyarı olarak...

    7-Size söz verilenler kesinlikle gerçekleşecektir.

    8-Yıldızlar söndürüldüğü,

    9-Göğün yarıldığı,

    10-Dağların ufalanıp savrulduğu,

    11-Ve elçilere randevu verildiği zaman,

    12-Belirlenen gün için...

    13-Yani Karar Günü için!

    14-O nasıl bir yargılama günüdür bilir misin!

    15-Yalanlayanların vay haline o gün!

    16-Öncekileri helak etmedik mi?

    17-Sonra, diğerlerini de onlara katmadık mı?

    18-Suçlulara işte böyle davranırız.

    19-Yalanlayanların vay haline o gün!

    20-Sizi değersiz bir sudan yaratmadık mı?

    21-Ve sonra onu iyi korunan bir yere yerleştirmedik mi?

    22-Bilinen bir süreye kadar.

    23-Biz ölçtük, biçtik. Biz en iyi biçim verenleriz.

    24-Yalanlayanların vay haline o gün!

    25-Yeryüzünü bir toplanma yeri yapmadık mı?

    26-Yaşayanlar için, ölüler için...

    27-Üzerine yüksek dağlar yerleştirip size tatlı su içirmedik mi?

    28-Yalanlayanların vay haline o gün!

    29-Haydi yalanlamakta olduğunuz şeye doğru yürüyün.

    30-Yürüyün, (cehennem alevinin) üç kollu gölgesine doğru...

    31-O ne gölgelendirir ne de alevden korur.

    32-Kıvılcımlar saçar, saraylar gibi...

    33-(Rengi de) Sarı deve gibi.

    34-Yalanlayanların vay haline o gün!

    35-Bu, onların konuşamıyacağı bir gündür.

    36-Ve özür dilemeleri için onlara izin de verilmez.

    37-Yalanlayanların vay haline o gün!

    38-Bu, Karar Günüdür. Sizi ve öncekileri toplamışızdır.

    39-Bir planınız varsa bana karşı onu uygulayın!

    40-Yalanlayanların vay haline o gün!

    41-Erdemliler gölgeliklerde ve pınarlar arasında...

    42-Ve canlarının çektiği meyvalar...

    43-Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyip için.

    44-İyi davrananları işte böyle ödüllendiririz.

    45-Yalanlayanların vay haline o gün!

    46-Yiyiniz ve geçici olarak eğleniniz; siz suçlularsınız.

    47-Yalanlayanların vay haline o gün!

    48-Onlara eğilin dendiğinde eğilmezler.

    49-Yalanlayanların vay haline o gün!

    50-Artık bundan sonra hangi hadise (söze) inanırlar?

  • Elmalılı Hamdi Yazır

    1-Andolsun birbiri ardınca gönderilenlere,

    2-Büküp devirenlere,

    3-Yaydıkça yayanlara,

    4-Seçip ayıranlara,

    5-Bir öğüt bırakanlara,

    6-Gerek özür için olsun, gerek uyarı için,

    7-Herhalde size vaad olunan kesinlikle olacaktır.

    8-Hani o yıldızlar silindiği zaman,

    9-Gök yarıldığı zaman,

    10-Dağlar savrulduğu zaman,

    11-Elçiler, tayin edilen vakitlerine erdirildikleri zaman,

    12-Bunlar hangi güne ertelendiler?

    13-Hüküm gününe..

    14-Bildin mi, nedir o hüküm günü?

    15-O gün yalanlayanların vay haline!

    16-Biz, öncekileri helak etmedik mi?

    17-Sonra geridekileri de onlara katarız.

    18-Biz suçlulara böyle yaparız.

    19-O gün yalanlayanların vah haline!

    20-Biz sizi âdi bir sudan yaratmadık mı?

    21-Onu sağlam bir yerde oturttuk.

    22-Belli bir süreye kadar.

    23-Demek ki biçimlendirmişiz. Ne güzel biçimlendireniz biz.

    24-O gün yalanlayanların vay haline!

    25-Yeryüzünü bir tokat (toplanma yeri) yapmadık mı?

    26-Gerek diriler, gerekse ölüler için.

    27-Orada yüksek yüksek dağlar oturtup da size bir tatlı su sunmadık mı?

    28-O gün yalanlayanların vay haline!

    29-(Kıyameti yalanlayanlara şöyle denir): "Haydin gidin o yalanladığınız şeye doğru."

    30-"Haydi gidin o üç çatallı gölgeye (cehenneme)."

    31-O, ne gölgelendirir, ne alevden korur.

    32-O, saray gibi kıvılcımlar atar.

    33-Sanki o kıvılcımlar, sarı sarı (erkek deve sürüleridir).

    34-O gün yalanlayanların vay haline!

    35-Bugün, konuşamıyacakları gündür.

    36-Kendilerine izin de verilmez ki, özür beyan etsinler.

    37-O gün yalanlayanların vay haline!

    38-Bu, işte o hüküm günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya topladık.

    39-Bir hileniz varsa beni atlatın.

    40-O gün yalanlayanların vay haline!

    41-Kuşkusuz takva sahipleri gölgeler altında ve pınar başlarındadır.

    42-Canlarının çektiğinden türlü meyveler arasındadırlar.

    43-(Onlara): "Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyin, için" (denir).

    44-İşte biz güzel amel işleyenleri böyle mükafatlandırırız.

    45-O gün yalanlayanların vay haline!

    46-Yiyin, zevklenin biraz, çünkü siz suçlularsınız.

    47-O gün yalanlayanların vay haline!

    48-Onlara: "Rüku edin" denildiği zaman etmezler.

    49-Vay haline o gün yalanlayanların!

    50-Artık bundan (Kur'an'dan) sonra hangi söze inanacaklar?

  • Suat Yıldırım

    1-İyilik için birbirinin peşinden gönderilenler,

    2-Esip savuranlar,

    3-Tohumlarını yaydıkça yayanlar,

    4-Hakla batılı, doğru ile eğriyi ayırt edenler,

    5-Hak sahiplerine özür, yahut haksızlara tehdit olarak vahyi getiren melekler hakkı için:

    6-Hak sahiplerine özür, yahut haksızlara tehdit olarak vahyi getiren melekler hakkı için:

    7-Size vâd edilen mutlaka gerçekleşecektir.

    8-Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman,

    9-Gök yarıldığı zaman,

    10-Dağlar parçalanıp savrulduğu zaman,

    11-Resullere ümmetleri hakkında şahitlik vakitleri belirlendiği zaman; beklenen kıyamet kopmuştur.

    12-Bunlar hangi güne ertelendiler?

    13-“Hüküm gününe!”

    14-“Hüküm günü” nedir bilir misin?

    15-Hakkı yalan sayanların o gün vay hallerine!

    16-Biz o peygamberleri reddedenlerden öncekileri yok etmedik mi?

    17-Sonra gidenleri de onların ardına takarız.

    18-İşte suçlu kâfirlere Biz böyle davranırız.

    19-Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine!

    20-Biz sizi basit bir sudan yaratmadık mı?

    21-Sonra da o meni nutfesini belirli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik. [23,13]

    22-Sonra da o meni nutfesini belirli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik. [23,13]

    23-Biz işte böyle takdir ettik. Ne güzel takdir ederiz Biz!

    24-Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine!

    25-Gerek diriler ve gerek ölüler için Biz dünyayı toplanma yeri kılmadık mı?

    26-Gerek diriler ve gerek ölüler için Biz dünyayı toplanma yeri kılmadık mı?

    27-Orada, sağlam yüksek dağlar yarattık ve size tatlı bir su ihsan ettik.

    28-Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine!

    29-Nankörlere ise şöyle denir: “Haydi, durmayın yalan dediğiniz o azaba girin bakalım!”

    30-Üç kola ayrılmış gölgeye gidin.

    31-Gidin ama, o, ateşten sizi korumaz, gölgelik olmaz.

    32-O, birer saray gibi kıvılcımlar atar.

    33-O kıvılcımlardan her biri, sanki birer deve yavrusudur!

    34-Hakkı yalan sayanların o gün vay hallerine!

    35-Bugün, kâfirlerin konuşamayacakları bir gündür.

    36-Kendilerine konuşma izni verilmez ki özür dilesinler.

    37-Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine!

    38-Bu gün karar ve hüküm günüdür.Sizi de, önce gelip geçmiş olanları da bir araya topladık.

    39-İşte hepiniz bir aradasınız. Kurtulmak için, bir düzeniniz, bir hileniz varsa, hiç durmayın, derhal uygulayın!

    40-Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine!

    41-Allah'a karşı gelmekten sakınanlar ise o gün gölgeliklerde, pınar başlarındadırlar.

    42-Arzu ettikleri her türlü meyveyi bulurlar.

    43-Dünyada yaptıklarınızdan ötürü âfiyetle yiyin, için!

    44-Biz iyi hareket edenleri işte böyle ödüllendiririz.

    45-Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine!

    46-Ey kâfirler! Yiyin, azıcık zevkedin bakalım. Gerçek şu ki siz mücrimsiniz.

    47-Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine!

    48-Onlara: Haydin Allah'a boyun eğin denildiğinde, boyun eğmezler.

    49-Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine!

    50-Artık bu Kur'ân’a da inanmazlarsa, hangi söze inanırlar acaba?

  • Süleyman Ateş

    1-Andolsun; birbiri ardınca gönderilenlere,

    2-Esip savuranlara,

    3-Yaydıkça yayanlara,

    4-Ayırdıkça ayıranlara,

    5-Öğüt bırakanlara:

    6-Özür yahut uyarmak için.

    7-(Bunlara andolsun) Ki size va'dedilen, mutlaka olacaktır.

    8-Yıldızlar(ın ışığı) silindiği zaman,

    9-Gök yarıldığı zaman,

    10-Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman,

    11-Elçilere vakit belirlendiği zaman:

    12-Ertelenmiş oldukları gün için,

    13-Yani hüküm günü için.

    14-Hüküm gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?

    15-Yalanlayanların vay haline o gün!

    16-Öncekileri helak etmedik mi?

    17-Sonra geridekileri de onların ardına takarız.

    18-Suçlulara böyle yaparız.

    19-(Hakkı) yalanlayanların vay haline o gün!

    20-Sizi adi bir sudan yaratmadık mı?

    21-Onu sağlam bir karar yerine koyduk.

    22-Belli bir süreye kadar.

    23-Biçimlendirdik. Ne güzel biçim vereniz Biz.

    24-Yalanlayanların vay haline o gün!

    25-Arz'ı toplanma yeri yapmadık mı?;

    26-Diriler ve ölüler için.

    27-Orada yüksek yüksek dağlar meydana getirmedik mi? Ve size tatlı su(lar) içirmedik mi?

    28-Yalanlayanların vay haline o gün!

    29-Haydi yalanladığınız(azab)a gidin!

    30-Üç dallı bir gölgeye gidin."

    31-Ki ne gölgelendirir, ne de alevden korur.

    32-O, kütük gibi kıvılcım(lar) saçar.

    33-(Saçtığı) kıvılcım, sanki sarı bir halattır.

    34-Yalanlayanların vay haline o gün!

    35-Bu, konuşamayacakları gündür.

    36-Kendilerine izin de verilmez ki özür dilesinler.

    37-Yalanlayanların vay haline o gün!

    38-İşte bu, hüküm günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya topladık.

    39-Eğer (kurtulmak için yapacağınız) bir hileniz varsa bana hile yapın (da beni atlatın).

    40-Yalanlayanların vay haline o gün! *

    41-Korunanlar ise gölgeler altında, çeşme başındadırlar.

    42-Gönüllerinin çektiği meyvalar içindedirler.

    43-Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için!

    44-Biz, güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.

    45-Yalanlayanların vay haline o gün!

    46-Yeyin, azıcık sefa sürün, siz suçlularsınız!

    47-Yalanlayanların vay haline o gün!

    48-Onlara: "Rüku' edin" dendiği zaman rüku' etmezler.

    49-Yalanlayanların vay haline o gün!

    50-Onlar bun(a inanmadık)dan sonra hangi hadise (söze) inanacaklar?

  • Yaşar Nuri Öztürk

    1-Yemin olsun, o art arda gönderilenlere/meleklere/rüzgârlara/vahyin bölümlerine/kalplere inen doğuşlara,

    2-Esip de büküp devirenlere,

    3-Dağıtıp yayanlara/diriltip harekete getirenlere,

    4-Gerektiği şekilde ayıranlara,

    5-Öğüt ulaştıranlara/Kur'an'ı ulaştıranlara,

    6-Özür yahut uyarı için,

    7-Ki size duyurulmuş olan mutlaka gerçekleşecektir.

    8-Yıldızlar silinip süpürüldüğünde,

    9-Gök yarıldığında,

    10-Dağlar un-ufak edilip savrulduğunda,

    11-Resuller vakte bağlandığında,

    12-Hangi gün için vakte bağlandılar?

    13-Ayrım ve hüküm günü için.

    14-Ayrım ve hüküm gününü sana bildiren nedir?

    15-Yalanlayanların vay haline o gün!

    16-Öncekileri helâk etmedik mi?

    17-Sonra, geriden gelenleri de onların peşlerine takarız.

    18-Biz, suçlulara işte böyle yaparız.

    19-Yalanlayanların o gün vay haline!

    20-Sizi basit bir sudan yaratmadık mı?

    21-Onu dayanıklı karargâhta tuttuk.

    22-Bilinen bir ölçüye/süreye kadar.

    23-Bir ölçüyle yaptık. Ne güzel ölçü koyanlarız biz!

    24-Vay başına o gün, yalanlayanların!

    25-Yeri, bir toplanma zemini yapmadık mı?

    26-Diriler bakımından da ölüler bakımından da.

    27-Orada oturaklı, başını yücelere kaldırmış dağlar oluşturduk. Ve size tatlı bir su içirdik.

    28-Vay haline o gün, yalanlayanların!

    29-Haydi, yalanlamakta olduğunuz şeye gidin!

    30-Haydi, üç çatallı gölgeye gidin!

    31-Ne gölgelendirir ne alevden korur.

    32-Gerçekten o, köşke benzer kıvılcımlar saçar.

    33-O kıvılcım sanki sarımtırak bir halat/bir deve kervanı/bakırdan bir ip gibidir.

    34-Vay haline o gün, yalanlayanların!

    35-Konuşamayacakları gündür bu!

    36-İzin verilmez ki onlara özür dilesinler.

    37-Vay haline o gün, yalanlayanların!

    38-Ayırma günüdür bu! Sizinle öncekileri bir yere topladık.

    39-Eğer bir hileniz/bir tuzağınız varsa, hadi hile yapıp tuzak kurun bana!

    40-Vay haline o gün, yalanlayanların!

    41-Takvaya sarılanlar gölgeler altında, su kaynaklarındadır.

    42-Canlarının çektiği meyvelerle yanyanadırlar.

    43-"Yapıp ürettiklerinize karşılık olarak afiyetle yiyip için."

    44-İşte böyle ödüllendiririz biz, güzellikler sergileyenleri!

    45-Vay haline o gün, yalanlayanların!

    46-Yiyin ve birazcık nimetlenin. Suçlularsınız siz.

    47-Vay haline o gün, yalanlayanların!

    48-Onlara, "rukû' edin!" dendiğinde rukû etmezler.

    49-Vay haline o gün, yalanlayanların.

    50-Artık bundan sonra hangi hadise/söze iman edecekler?

  • ARAPÇA

    1-بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًا

    (velmürselâti `urfâ.)

    2-فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفًا

    (fel`âṣifâti `aṣfâ.)

    3-وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا

    (vennâşirâti neşrâ.)

    4-فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًا

    (felfâriḳâti ferḳâ.)

    5-فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا

    (felmülḳiyâti ẕikrâ.)

    6-عُذْرًا أَوْ نُذْرًا

    (`uẕran ev nüẕrâ.)

    7-إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌ

    (innemâ tû`adûne levâḳi`.)

    8-فَإِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْ

    (feiẕe-nnücûmü ṭumiset.)

    9-وَإِذَا السَّمَاءُ فُرِجَتْ

    (veiẕe-ssemâü füricet.)

    10-وَإِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْ

    (veiẕe-lcibâlü nüsifet.)

    11-وَإِذَا الرُّسُلُ أُقِّتَتْ

    (veiẕe-rrusülü üḳḳitet.)

    12-لِأَيِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ

    (lieyyi yevmin üccilet.)

    13-لِيَوْمِ الْفَصْلِ

    (liyevmi-lfaṣl.)

    14-وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ

    (vemâ edrâke mâ yevmü-lfaṣl.)

    15-وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    (veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.)

    16-أَلَمْ نُهْلِكِ الْأَوَّلِينَ

    (elem nühliki-l'evvelîn.)

    17-ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْآخِرِينَ

    (ŝümme nütbi`uhümü-l'âḫirîn.)

    18-كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ

    (keẕâlike nef`alü bilmücrimîn.)

    19-وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    (veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.)

    20-أَلَمْ نَخْلُقكُّم مِّن مَّاءٍ مَّهِينٍ

    (elem naḫlukküm mim mâim mehîn.)

    21-فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَّكِينٍ

    (fece`alnâhü fî ḳarârim mekîn.)

    22-إِلَىٰ قَدَرٍ مَّعْلُومٍ

    (ilâ ḳaderim ma`lûm.)

    23-فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ

    (feḳadernâ. feni`me-lḳâdirûn.)

    24-وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    (veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.)

    25-أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ كِفَاتًا

    (elem nec`ali-l'arḍa kifâtâ.)

    26-أَحْيَاءً وَأَمْوَاتًا

    (aḥyâev veemvâtâ.)

    27-وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُم مَّاءً فُرَاتًا

    (vece`alnâ fîhâ ravâsiye şâmiḫâtiv veesḳaynâküm mâen fürâtâ.)

    28-وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    (veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.)

    29-انطَلِقُوا إِلَىٰ مَا كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ

    (inṭaliḳû ilâ mâ küntüm bihî tükeẕẕibûn.)

    30-انطَلِقُوا إِلَىٰ ظِلٍّ ذِي ثَلَاثِ شُعَبٍ

    (inṭaliḳû ilâ żillin ẕî ŝelâŝi şu`ab.)

    31-لَّا ظَلِيلٍ وَلَا يُغْنِي مِنَ اللَّهَبِ

    (lâ żalîliv velâ yugnî mine-lleheb.)

    32-إِنَّهَا تَرْمِي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِ

    (innehâ termî bişerarin kelḳaṣr.)

    33-كَأَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌ

    (keennehû cimâlâtün ṣufr.)

    34-وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    (veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.)

    35-هَـٰذَا يَوْمُ لَا يَنطِقُونَ

    (hâẕâ yevmü lâ yenṭiḳûn.)

    36-وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ

    (velâ yü'ẕenü lehüm feya`teẕirûn.)

    37-وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    (veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.)

    38-هَـٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِ ۖ جَمَعْنَاكُمْ وَالْأَوَّلِينَ

    (hâẕâ yevmü-lfaṣl. cema`nâküm vel'evvelîn.)

    39-فَإِن كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ

    (fein kâne leküm keydün fekîdûn.)

    40-وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    (veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.)

    41-إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي ظِلَالٍ وَعُيُونٍ

    (inne-lmütteḳîne fî żilâliv ve`uyûn.)

    42-وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ

    (vefevâkihe mimmâ yeştehûn.)

    43-كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

    (külû veşrabû henîem bimâ küntüm ta`melûn.)

    44-إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ

    (innâ keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.)

    45-وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    (veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.)

    46-كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَلِيلًا إِنَّكُم مُّجْرِمُونَ

    (külû vetemette`û ḳalîlen inneküm mücrimûn.)

    47-وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    (veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.)

    48-وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ

    (veiẕâ ḳîle lehümü-rke`û lâ yerke`ûn.)

    49-وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    (veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.)

    50-فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ

    (febieyyi ḥadîŝim ba`dehû yü'minûn.)

İçerik korumalıdır. Sağ tıklama işlevi devre dışı bırakıldı.