VEYSEL ATACAN

  • Resimler
  • Araştırmalar
  • Yazılar
  • Videolar

El-İnsan Suresi

  • Abdülbaki Gölpınarlı

    1-Gerçekten de insana, zamanın bir çağı gelmişti ki anılır bir şey bile değildi insan.

    2-Şüphe yok ki biz insanı, bir katre sudan, erkeklik suyuyla kadınlık suyunun rahimde birleşmesinden yarattık sınamak için, derken onu, duyar, görür bir hale getirdik.

    3-İster şükretsin, ister nankör olsun, gerçekten de biz ona doğru yolu gösterdik.

    4-Şüphe yok ki kafirlere zincirleri, boyundurukları ve yakıp kavuran cehennemi hazırladık.

    5-İtaat eden ve iyilikte bulunanlar, şüphe yok ki kaselerle şaraplar içerler ki kafur ırmağının suyu da karıştırılmıştır bu şaraba.

    6-Allah'ın has kullarının içtiği bu şarap, bir kaynaktan çıkar ki onlar, diledikleri gibi, diledikleri yerlerde, onu akıtıp fışkırtırlar.

    7-Adaklarını yerine getirir onlar ve şerri, her yanı saran, kaplayan günden korkarlar.

    8-Ve ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula ve yetime ve tutsağa verirler, onları doyururlar.

    9-Sizi, ancak Allah rızası için doyurmadayız ve sizden istemeyiz ne bir karşılık, ne bir şükür.

    10-Şüphe yok ki biz, suratları astıran, azabı pek şiddetli olan gün, Rabbimizden korkarız.

    11-Derken Allah da korumuştur onları, bugünün şerrinden ve yüzlerine bir parlaklık, gönüllerine bir sevinçtir, vermiştir.

    12-Ve sabretmelerine karşılık da mükafatları, cennettir ve ipeklilerdir.

    13-Yaslanırlar orada tahtlara, orada ne güneş görürler, ne zemheri.

    14-Ağaçların gölgeleri, yakındır onlara ve meyveleri, adamakıllı ram olmuştur onlara.

    15-Ve sunulur onlara gümüş kadehler ve sırça sağraklar.

    16-Öylesine sırça ki incecik gümüşten ve hepsini de içecekleri miktara, susuzluklarına göre ölçmüşlerdir adeta.

    17-Ve bir kadehle susuzlukları giderilir ki içindeki şaraba zencefil karıştırılmıştır.

    18-Orada bulunan ve şarılşarıl akan, her yana giden, boğazdan kayan selsebil kaynağından.

    19-Etraflarında, ölümsüz delikanlılar dolaşır, onları görünce sanırsın ki saçılmış incilerdir.

    20-Ne yana baksan nimetler görürsün, ne yana baksan, pek büyük ve zevalsiz bir saltanat ve devletler.

    21-Üstlerinde, ipincecik yeşil ve ipek elbiseler, kalın ipekten dokunmuş libaslar vardır ve gümüş bilezikler takınırlar ve Rableri, onları tertemiz bir şarapla suvarır.

    22-Şüphe yok ki bu, size bir mükafattır ve çalışmanız, makbuldür.

    23-Şüphe yok ki biz indirdik Kur'an'ı sana ayetayet ve zamanzaman.

    24-Artık sabret Rabbinin hükmüne ve uyma, onlardan suçlu, yahut nankör olana.

    25-Ve an Rabbinin adını sabah ve akşam.

    26-Ve geceleyin de secde et artık ona ve tenzih et uzun gecelerde onu.

    27-Şüphe yok ki bunlar çabucak gelipgeçeni severler de o ağır günü artlarına atar, bırakırgiderler.

    28-Biz yarattık onları ve kuvvetlendirdik yaratılışlarını ve dilersek onları değiştiririz de yerlerine, onlara benzer başkalarını getiririz.

    29-Şüphe yok ki bu, bir öğüttür, artık kim dilerse Rabbine doğru, bir yol tutar.

    30-Ve Allah dilemedikçe onlar, dileyemezler; şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir.

    31-Dilediğini rahmetine alır; ve zalimlere gelince: Elemli bir azap hazırlamıştır onlara.

  • Ali Bulaç

    1-Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti.

    2-Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.

    3-Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.

    4-Doğrusu Biz kafirlere zincirler, demir halkalar (tomruklar) ve çılgınca yanan bir ateş hazırladık.

    5-Şüphesiz ki iyiler (ebrar), karışımı kafur olan bir kadehten içerler.

    6-Allah'ın kullarının kendisinden içtikleri bir kaynak; onu fışkırttıkça fışkırtıp akıtırlar.

    7-Adaklarını yerine getirirler ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar.

    8-Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler.

    9-"Biz size, ancak Allah'ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür."

    10-"Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimiz'den korkuyoruz."

    11-Artık Allah, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir.

    12-Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir.

    13-Orada tahtlar üzerinde yaslanıp-dayanmışlardır. Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler.

    14-(Meyvelerin) Gölgeleri onlara pek yakın ve devşirilmeleri kolaylaştırıldıkça kolaylaştırılmış.

    15-Çevrelerinde gümüşten billur kablar, kupalar dolaştırılır.

    16-Gümüşten billur kaplar ki, onları belli bir ölçüyle tespit etmişlerdir.

    17-Orada onlara bir kadeh içirilir ki, karışımı zencefildir.

    18-Bir pınar ki orada "selsebil" olarak adlandırılır.

    19-Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır-durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın.

    20-Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün.

    21-Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir şarab içirmiştir.

    22-Şüphesiz, bu, sizin için bir mükafaattır. Sizin çaba-harcamanız şükre değer (meşkur: makbul) görülmüştür.

    23-Gerçek şu ki, Kur'an'ı senin üzerine 'safhalar halinde bir indirme tarzıyla (tenzil)’ indiren Biziz, Biz.

    24-Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkar veya nankör olana itaat etme.

    25-Ve sabah, akşam Rabbinin adını zikret.

    26-Gecenin bir bölümünde O'na secde et ve geceleyin uzun uzadıya O'nu tesbih et.

    27-Gerçek şu ki bunlar, çarçabuk geçmekte olan (dünyay)ı seviyorlar. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakıyorlar.

    28-Onları Biz yarattık ve bağlarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz zaman da onları benzerleriyle değiştiririz.

    29-Şüphesiz, bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol bulabilir.

    30-Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

    31-Dilediğini Kendi rahmetine sokar. Zalimlere ise, onlar için acı bir azap hazırlamıştır.

  • Diyanet İşleri Başkanlığı

    1-İnsanoğlu, var edilip bahse değer bir şey olana kadar, şüphesiz, uzun bir zaman geçmemiş midir?

    2-Biz insanı katışık bir nutfeden yaratmışızdır; onu deneriz; bu yüzden, onun işitmesini ve görmesini sağlamışızdır.

    3-Şüphesiz ona yol gösterdik; buna kimi şükreder, kimi de nankörlük.

    4-Doğrusu, inkarcılar için zincirler, demir halkalar ve çılgın alevli cehennem hazırladık.

    5-Şüphesiz iyiler kafur katılmış bir tastan içerler.

    6-Bu ancak Allah'ın kullarının taşıra taşıra içebileceği bir pınardır.

    7-Onlar verdikleri sözleri yerine getirirler, fenalığı yaygın olan bir günden korkarlar.

    8-Onlar içleri çektiği halde, yiyeceği yoksula, öksüze ve esire yedirirler.

    9-"Biz sizi ancak Allah rızası için doyuruyoruz, bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Doğrusu biz çok asık suratların bulunacağı bir günde Rabbimizden korkarız" derler.

    10-"Biz sizi ancak Allah rızası için doyuruyoruz, bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Doğrusu biz çok asık suratların bulunacağı bir günde Rabbimizden korkarız" derler.

    11-Allah da onları bu yüzden o günün fenalığından korur; onların yüzüne parlaklık ve neşe verir.

    12-Sabırlarının karşılığı, cennet ve oradaki ipeklerdir.

    13-Orada tahtlara yaslanırlar; orada yakıcı sıcak ve dondurucu soğuk görmezler.

    14-Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış ve onların koparılması kolaylaştırılmıştır.

    15-Çevrelerinde gümüş kaplar ve billur kaseler dolaştırılır.

    16-Billurları gümüş gibi parlaktır, onları ölçüp ölçüp dağıtırlar.

    17-Orada, zencefil karışık bir tasla içirilirler.

    18-O pınara "Selsebil" denir.

    19-Yanlarında ölümsüz gençler dolaşır; onları gördüğünde saçılmış birer inci sanırsın.

    20-Oranın neresine baksan, nimet ve büyük bir saltanat görürsün.

    21-Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan elbiseler vardır; gümüş bileziklerle süslenmişlerdir Rableri onlara tertemiz içecekler içirir.

    22-"İşte bu sizin işlediklerinizin karşılığıdır, çalışmalarınız şükre değer" denir.

    23-Kuran'ı sana indiren şüphesiz Biziz.

    24-Rabbinin hükmüne kadar sabret; onların günah işleyen ve inkarcı olanlarına uyma.

    25-Rabbinin adını sabah akşam an.

    26-Geceleyin O'na secde et; O'nu geceleri uzun uzun tesbih et.

    27-Doğrusu insanlar, çabuk elde edilen dünya nimetlerini severler de ağırlığı çekilmez günü arkalarında bırakırlar.

    28-Onları yaratan, mafsallarını pekiştiren Biziz; dilersek onları benzerleri ile değiştiriveririz.

    29-Bu sadece bir öğüttür; dileyen, Rabbine giden yolu tutar.

    30-Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Doğrusu Allah, bilendir, Hakim'dir.

    31-Dilediğine rahmet eder. Zalimlere, işte onlara, can yakıcı bir azap hazırlamıştır.

  • Diyanet Vakfı

    1-İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi?

    2-Gerçek şu ki, biz insanı katışık bir nutfeden (erkek ve kadının dölünden) yarattık; onu imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık.

    3-Şüphesiz biz ona (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör.

    4-Doğrusu biz, kafirler için zincirler; demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık.

    5-İyiler ise, kafur katılmış bir kadehten (cennet şarabı) içerler.

    6-(Bu,) Allah'ın has kullarının içtikleri ve akıttıkça akıttıkları bir pınardır.

    7-O kullar, şiddeti her yere yayılmış olan bir günden korkarak verdikleri sözü yerine getirirler.

    8-Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler.

    9-"Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz."

    10-"Biz, çetin ve belalı bir günde Rabbimizden (O'nun azabına uğramaktan) korkarız" (derler).

    11-İşte bu yüzden Allah onları o günün fenalığından esirger; (yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir.

    12-Sabretmelerine karşılık onlara cenneti ve (cennetteki) ipekleri lütfeder.

    13-Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar; ne yakıcı sıcak görülür orada, ne de dondurucu soğuk.

    14-(Cennet ağaçlarının) gölgeleri, üzerlerine sarkar; kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur.

    15-Yanlarında gümüşten kaplar ve billur kupalar dolaştırılır.

    16-Gümüşten öyle kadehler ki onları istedikleri ölçüde tayin ve takdir etmişlerdir.

    17-Onlara orada bir kaseden içirilir ki (bu şarabın) karışımında zencefil vardır.

    18-(Bu şarap) orada bir pınardandır ki adına Selsebil denir.

    19-O insanların etrafında öyle ölümsüz genç nedimler dolaşır ki, onları gördüğünde, etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın.

    20-Ne yana bakarsan bak, (yığınla) nimet ve ulu bir saltanat görürsün.

    21-Üzerlerinde yeşil ipekten ince ve kalın elbiseler vardır; gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz bir içki içirir.

    22-(Onlara şöyle denir:) Bu, sizin için bir mükafattır. Sizin gayretiniz karşılığını bulmuştur.

    23-(Resulüm!) Kur'an'ı sana biz, evet biz indirdik.

    24-Artık Rabbinin hükmüne (boyun eğip) sabret; onlardan hiçbir günahkara, yahut hiçbir nanköre boyun eğme.

    25-Sabah akşam Rabbinin ismini yadet.

    26-Gecenin bir kısmında O'na secde et; gecenin uzun bir bölümünde de O'nu tesbih et.

    27-Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahireti) ihmal ediyorlar.

    28-Onları biz yarattık; onların yaratılışını sapasağlam yaptık. Dilediğimizde (kendilerini yok eder) yerlerine benzerlerıni getiririz.

    29-Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Aırtık dileyen Rabbine bir yol tutar.

    30-Sizler ancak Rabbinizin dilemesi (izin vermesi) sayesinde (bir şeyi) dileyebilirsiniz. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.

    31-O, dilediğini rahmetine dahil eder. Zalimlere gelince, onlar için elem verici bir azap hazırlamıştır.

  • Edip Yüksel

    1-İnsanın üzerinden, kendisinin anılmaya değer bir şey olmadığı bir zaman periyodu geçmemiş midir?

    2-Biz insanı bir sıvı karışımdan yarattık ki onu sınayalım. Bu yüzden onu işiten ve gören yaptık.

    3-Ona yolu gösterdik; ya şükredendir, ya da nankör.

    4-İnkarcılar için zincirler, prangalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır.

    5-İyiler ise, kafur (CHO) karıştırılmış bir kadehten içerler.

    6-ALLAH'ın kullarının taşıra taşıra içtikleri bir kaynak...

    7-Onlar sözlerini yerine getirirler ve alabildiğine kötü olan bir günden korkarlar.

    8-Yoksula, öksüze ve tutsağa sevdikleri yiyecekleri yedirirler.

    9-"Biz sizi ALLAH rızası için yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür beklemiyoruz."

    10-"Biz, suratsız ve belalı bir günden ötürü Rabbimizden çekiniriz."

    11-Nitekim, ALLAH onları o günün kötülüğünden korur ve onlara neşe ve sevinç verir.

    12-Direndikleri için onları bahçe ve ipekle ödüllendirir.

    13-Orada koltuklara yaslanırlar; orada ne (yakıcı) güneş ne de dondurucu soğuk görürler.

    14-Ağaçların gölgesi üzerlerine sarkmış ve meyveler yaklaştırılarak koparılmaları kolaylaştırılmıştır.

    15-Onlara gümüş tepsiler ve şeffaf bardaklarda sunulur.

    16-Gümüşten yapılmış şeffaf bardaklar... Onları tam olarak haketmişlerdir.

    17-Orada zencefil (ginger) karıştırılmış bir kadehten içirilirler.

    18-Bir kaynak ki, ona "Selsebil" denir.

    19-Onlara ölümsüz gençler servis yapacaktır. Onları görsen, kendilerini saçılmış inci sanırsın.

    20-Nereye baksan nimetler ve büyük bir yönetim görürsün.

    21-Üstlerinde yeşil kadifeden elbiseler ve ipekler vardır. Gümüş bilezikler takınmışlardır. Rab'leri onlara temiz bir içecek içirir.

    22-Bu, ödülünüzdür ve gayretinize teşekkür edilmiştir.

    23-Kuşkusuz, Kuran'ı sana bir indirişle biz indirdik.

    24-Öyleyse Rabbinin hükmünü izlemekte sabret; onlardan hiç bir nankör günahkara uyma.

    25-Sabah akşam Rabbinin ismini an.

    26-Geceleyin O'na secde et ve O'nu uzun gecelerde yücelt.

    27-Bunlar şu geçici (dünya hayatını) seviyorlar ve önlerindeki ağır bir günü ise önemsemiyorlar.

    28-Onları biz yarattık ve yerleştirdik. Dilediğimiz zaman da onları benzerleriyle değiştiririz.

    29-Bu bir hatırlatmadır: Dileyen, Rabbine varan bir yol tutar.

    30-ALLAH dilemedikçe siz dileyemezsiniz. ALLAH Bilendir, Bilgedir.

    31-O, dilediğini ve/veya dileyeni Rahmetine sokar. Zalimlere ise acı bir ceza hazırlamıştır.

  • Elmalılı Hamdi Yazır

    1-Gerçekten insan üzerine dehirden (zamandan) öyle bir müddet geldi ki o zaman o, anılmaya değer bir şey değildi.

    2-Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık.

    3-Kuşkusuz biz ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör.

    4-Çünkü biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır.

    5-Kuşkusuz iyiler de karışımı kâfûr olan dolgun bir kadehten içerler.

    6-Bir kaynak ki ondan Allah'ın kulları içerler, güzel yollar açarak akıtırlar onu.

    7-O kullar adaklarını yerine getirirler ve fenalığı salgın (olan) bir günden korkarlar.

    8-Düşküne, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler.

    9-"Size sırf Allah rızası için yemek yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz."

    10-"Biz sert ve belalı bir günde Rabbimizden korkarız." derler.

    11-Allah da onları o günün fenalığından korur, yüzlerine parlaklık, gönüllerine sevinç verir.

    12-Sabırlarına karşılık onlara bir cennet ve ipekten elbiseler verir.

    13-Orada donatılmış koltuklar üzerine dayanmışlardır: Orada ne yakıcı güneş görürler, ne de şiddetli soğuk.

    14-Üzerlerine cennet gölgeleri sarkmış, meyveleri bol bol önlerine konmuştur.

    15-Yanlarında gümüşten kaplar, billur kupalar dolaştırılır.

    16-Gümüşten öyle kadehler ki onları türlü türlü biçimlere koymuşlardır.

    17-Onlara orada bir dolu kadeh sunulur ki, karışımı zencefildir.

    18-Bu orada bir pınardır ki, adına "selsebil" derler.

    19-Etraflarında ölümsüz hizmetçiler dolaşır, onları görünce saçılmış inciler sanırsın.

    20-Orada nereye baksan bir nimet ve pek büyük bir mülk görürsün.

    21-Üstlerinde zarif ve yeşil, kalın ipekten bir elbise vardır. Gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara temiz bir içecek içirmiştir.

    22-(Onlara şöyle denir): "İşte bu sizin bir mükâfatınızdı. Gayretiniz karşılığını bulmuştur."

    23-Kur'ân'ı sana kısım kısım biz indirdik biz.

    24-O halde Rabbinin hüküm vermesi için sabret. Onlardan hiçbir günahkâra yahut nanköre itaat etme.

    25-Sabahakşam Rabbinin ismini an.

    26-Gecenin bir bölümünde de O'na secde et (akşam ve yatsı namazlarını kıl). Hem de O'nu uzun bir gece tesbih et (teheccüd namazı kıl).

    27-Çünkü onlar bu dünyayı seviyorlar ve önlerindeki ağır bir günü arkaya atıyorlar.

    28-Onları biz yarattık ve mafsallarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz vakit de kılıklarını değiştiririz.

    29-İşte bu bir öğüttür. Dileyen Rabbine giden yolu tutar.

    30-Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Kuşkusuz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

    31-Allah dilediğini rahmetine sokar. Zalimlere ise, acıklı bir azap hazırlamıştır.

  • Suat Yıldırım

    1-Dehrin akışı içinde öyle zaman geçti ki, o dönemde, insanın adı bile anılmazdı.

    2-Biz insanı katışık bir meniden yarattık. Onu denemek istiyoruz; bu sebeple de kendisini işiten ve gören bir varlık yaptık. [67,2; 18,7]

    3-Ona yolu da gösterdik: artık ister şükreder, ister nankör ve kâfir olur.

    4-Biz kâfirlere zincirler, kelepçeler, alevli ateşler hazırladık.

    5-İyi insanlar ise, kâfur suyu ile hazırlanmış içecek kâselerini yudumlarlar.

    6-Bu, Allah'ın has kullarının içip, istedikleri yere akıttıkları bir kaynaktır.

    7-Bu kullar, dünya hayatında iken sözlerinde durur, adadıkları şeyi yerine getirir ve felaketi bütün ufukları tutan kıyamet gününden endişe ederlerdi.

    8-Kendileri de ihtiyaç duydukları halde yiyeceklerini, sırf Allah'ın rızasına ermek için fakire, yetime ve esire ikram ederler.

    9-Ve derler ki: “Biz size sırf Allah rızası için ikram ediyoruz, yoksa sizden karşılık istemediğimiz gibi bir teşekkür bile beklemiyoruz.”

    10-Biz, yüzleri ekşiten asık suratlı o günde Rabbimizin gazabından korkarız.”

    11-Allah da onları o günün felaketinden korur, onların yüzlerine nûr, gönüllerine sürûr verir.

    12-Sabretmelerine karşılık onlara cennetler, ipekler ihsan eder.

    13-Koltuklarında diledikleri gibi dinlenir, orada ne güneş sıcağı görürler, ne de dondurucu soğuklara uğrarlar.

    14-Cennet ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkar, meyveleri devşirmeleri pek kolay olur.

    15-Etraflarında hizmet edenler gümüş kaplar, billur kâseler, gümüşî parlaklıkta billur kupalarla dolaşır, onlara ikram ederler.Cennetlikler içeceklerini kendi iştahları ölçüsünce tayin ederler.

    16-Etraflarında hizmet edenler gümüş kaplar, billur kâseler, gümüşî parlaklıkta billur kupalarla dolaşır, onlara ikram ederler.Cennetlikler içeceklerini kendi iştahları ölçüsünce tayin ederler.

    17-Onlara karışımında zencefil bulunan kadehler ikram edilir.

    18-Bu içecekler, adı Selsebil olan pınardandır.

    19-Etraflarında ebedî cennet çocukları dolaşır durur ki, onları gördüğünde parlaklıklarından ötürü etrafa saçılan inciler sanırsın.

    20-Hangi tarafa baksan hep nimet, servet, ihtişam, büyük bir saltanat görürsün.

    21-Elbiseleri ince veya kalın yeşil renkli ipeklerden, atlaslardandır. Gümüş bilezikler takınırlar. Onların Rabbi, kendilerine tertemiz bir içki ikram edip şöyle demiştir: “İşte bütün bunlar sizin mükâfatınızdır! Gayretleriniz makbul oldu.”

    22-Elbiseleri ince veya kalın yeşil renkli ipeklerden, atlaslardandır. Gümüş bilezikler takınırlar. Onların Rabbi, kendilerine tertemiz bir içki ikram edip şöyle demiştir: “İşte bütün bunlar sizin mükâfatınızdır! Gayretleriniz makbul oldu.”

    23-Ey Resulüm! Kur'ân’ı sana parça parça Biz indiriyoruz.

    24-O halde Rabbinin hükmü gelinceye kadar sabret, sakın günaha ve küfre dadananlara itaat etme.

    25-Sabah akşam Rabbinin adını zikret! Gecenin bir kısmında da O'na secde et, geceleyin uzun bir süre de O’na tesbih ve ibadet et.

    26-Sabah akşam Rabbinin adını zikret! Gecenin bir kısmında da O'na secde et, geceleyin uzun bir süre de O’na tesbih ve ibadet et.

    27-Şu insanlar bu peşin dünya hayatını arzulayıp, önlerinde kendilerini bekleyen o ağır günü ihmal ediyorlar.

    28-Onları yaratan, organlarını birbirine bağlayan ve onlara bu sağlam bünyeyi veren Biz'iz.Dilediğimiz vakit elbette onların yerine başkalarını getirebiliriz.

    29-İşte bu, bir öğüttür, bir uyarıdır. Artık dileyen Rabbine varan yolu tutar.

    30-Ama Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz. Çünkü her şeyi bilen, tam hüküm ve hikmet sahibi olan, Allah'tır. Her şeyi bildiği gibi, rahmet ve hidâyete lâyık olanları da pek iyi bilir.

    31-Böylece dilediğini rahmetine alır. Zalimler için ise, gayet acı bir ceza hazırlamıştır.

  • Süleyman Ateş

    1-İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi?

    2-Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden yarattık da onu işitici, görücü yaptık.

    3-Biz ona yolu gösterdik: Ya şükredici veya nankör olur.

    4-Biz, kafirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır.

    5-İyiler de, karışımı kafur olan bir kadehten içerler.

    6-Bir kaynak ki Allah'ın kulları ondan içerler, (istedikleri yere de) fışkırtarak akıtırlar.

    7-Adaklarını yerine getirirler ve şerri salgın olan bir günden korkarlar.

    8-Yosula, yetime ve esire sevdikleri yemeği yedirirler:

    9-Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz, sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz.

    10-Çünkü biz suratsız, çok katı bir gün(ün azabın)dan ötürü Rabbimizden korkarız. (derler).

    11-Allah da onları, o günün şerrinden korumuş, onlar(ın yüzlerin)e parlaklık ve (gönüllerine) sevinç vermiştir.

    12-Sabrettiklerinden dolayı onları cennet ve ipekle ödüllendirmiştir!

    13-Orada divanlar üzerinde yastıklara dayanırlar. Orada ne (yakıcı) güneş görürler, ne de dondurucu soğuk.

    14-Cennetin gölgeleri, üzerlerine yaklaşmış, meyvaları da aşağı eğdirildikçe eğdirilmiştir.

    15-Yanlarında gümüş kablar, billur kupalar dolaştırılır.

    16-Öyle gümüş kadehler ki onları istedikleri ölçüde takdir etmişlerdir (istedikleri kadar içki alırlar).

    17-Onlara orada, karışımı zencefil olan kadehten içirilir.

    18-Bir çeşme ki adına Selsebil denir.

    19-Çevrelerinde de (öyle) ölümsüz gençler dolaşır ki, onları görsen, kendilerini saçılmış inci sanırsın.

    20-Orada nereye baksan, bir ni'met ve büyük bir mülk görürsün.

    21-(Cennet ehlinin) Üstlerinde yeşil ipekten ince ve kalın giysiler var. Gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz bir içki içirmiş(ve şöyle demiş)tir:

    22-Bu, sizin ödülünüzdür. Çalışmanızın karşılığı verilmiştir!

    23-Muhakkak Biziz, Biz ki sana Kur'an'ı parça parça indirdik.

    24-O halde Rabbinin hükmüne sabret ve onlardan hiçbir günahkara, yahut nanköre ita'at etme.

    25-Sabah akşam Rabbinin adını an.

    26-Gecenin bir bölümünde O'na secde et ve geceleyin uzun zaman O'nu tesbih eyle (şanının yüceliğini an)!

    27-Bunlar, şu çabuk(geçen dünyay)ı seviyorlar da ötelerindeki ağır bir günü bırakıyorlar.

    28-Biz onları yarattık, yapılarını sıkıca bağladık. Dilediğimiz zaman onları benzerleriyle değiştiririz.

    29-Bu bir öğüttür. Dileyen, Rabbine varan yolu tutar.

    30-Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Şüphesiz Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

    31-Dilediğini rahmetine sokar. Zalimlere gelince, onlar için acı bir azab hazırlamıştır.

  • Yaşar Nuri Öztürk

    1-İnsan üzerinden, henüz anılan bir şey olmadığı bir süre geçmedi mi zamandan?

    2-Doğrusu, biz insanı karışım olan bir spermden yarattık. Halden hale geçiririz onu. Sonunda onu işitici, görücü yaptık.

    3-Biz onu yola kılavuzladık. Artık ya şükredici olur ya nankör.

    4-Biz, nankörler için zincirler, bukağılar ve kızgın bir ateş hazırladık.

    5-İyilere gelince, onlar, karışımı kâfur olan bir kadehten içerler.

    6-Bir kaynak ki, Allah'ın kulları ondan içerler ve onu fışkırtarak akıtırlar.

    7-Onlar verdikleri sözü tam bir biçimde yerine getirirler ve kötülüğü salgın olan bir günden korkarlar.

    8-Yoksula, yetime ve esire, yemeği severek yedirirler.

    9-"Biz size yalnız ve yalnız Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık da bir teşekkür de istemiyoruz;

    10-Çünkü biz, asık suratlı, sert bir gün yüzünden Rabbimizden korkarız." derler.

    11-Allah da onları o günün şerrinden korumuş ve kendilerini bir parlaklığa, bir sevince ulaştırmıştır.

    12-Sabretmelerine karşılık olarak da onları bir bahçe ve ipekle ödüllendirmiştir.

    13-Koltuklar üzerine yaslanarak otururlar orada. Ne bir güneş görürler orada ne de kavurucu bir soğuk...

    14-Bahçenin gölgeleri üzerlerine eğilmiştir. Ve bahçenin meyveleri iyice yaklaştırılmıştır.

    15-Çevrelerinde, gümüşten ve billurdan kaplar dolaştırılır. Kupalardır onlar.

    16-Gümüşten kupalar ki, tam diledikleri ölçüde belirlemişlerdir onları.

    17-Orada kendilerine karışımı zencefil olan bir kadehten içirilir.

    18-Bir pınar ki, orada, selsebil diye anılır.

    19-Dolaşır çevrelerinde, sürekli görevlendirilmiş gençler. Görseydin onları, dizilmiş inciler sanırdın.

    20-Oraya baktığında, nereye göz atsan büyük bir nimet, büyük bir mülk ve yönetim görürsün.

    21-Üzerlerinde yeşil-ince ipeklerle, sırmalı, kalın ipeklerden giysiler vardır. Gümüşten bileziklerle süslenmişlerdir. Ve Rableri onlara tertemiz bir içki ikram etmiştir.

    22-İşte bu size bir ödüldür. Ve sizin gayretiniz şükranla karşılanmıştır.

    23-Biz indirdik o Kur'an'ı sana parça parça, biz!

    24-O halde, Rabbinin hükmü karşısında sabret ve onların günahkârlarına da nankörlerine de boyun eğme.

    25-Rabbinin adını sabahtan da akşamdan da an!

    26-Gecenin bir kısmında da O'na secde et! Ve geceleyin O'nu uzunca tespih et/uzun bir gece boyu O'nu tespih et!

    27-Bunlar, hemen gelecek olanı seviyorlar da ötelerindeki zorlu bir günü ihmal ediyorlar.

    28-Biz yarattık onları ve kuvvetli yaptık bağlarını/eklemlerini. Dilediğimizde benzerleri ile değiştiririz onları.

    29-İşte bu, bir hatırlatıcı ve düşündürücüdür. Dileyen, Rabbine doğru, bir yol edinir.

    30-Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.

    31-Dilediğini/dileyeni rahmetinin içine sokar. Zalimlere gelince, onlar için korkunç bir azap hazırlamıştır.

  • ARAPÇA

    1-بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ هَلْ أَتَىٰ عَلَى الْإِنسَانِ حِينٌ مِّنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُن شَيْئًا مَّذْكُورًا

    (hel etâ `ale-l'insâni ḥînüm mine-ddehri lem yekün şey'em meẕkûrâ.)

    2-إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن نُّطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَّبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعًا بَصِيرًا

    (innâ ḫalaḳne-l'insâne min nuṭfetin emşâc. nebtelîhi fece`alnâhü semî`am beṣîrâ.)

    3-إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا

    (innâ hedeynâhü-ssebîle immâ şâkirav veimmâ kefûrâ.)

    4-إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَلَاسِلَ وَأَغْلَالًا وَسَعِيرًا

    (innâ a`tednâ lilkâfirîne selâsile veaglâlev vese`îrâ.)

    5-إِنَّ الْأَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِن كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا

    (inne-l'ebrâra yeşrabûne min ke'sin kâne mizâcühâ kâfûrâ.)

    6-عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا

    (`ayney yeşrabü bihâ `ibâdü-llâhi yüfeccirûnehâ tefcîrâ.)

    7-يُوفُونَ بِالنَّذْرِ وَيَخَافُونَ يَوْمًا كَانَ شَرُّهُ مُسْتَطِيرًا

    (yûfûne binneẕri veyeḫâfûne yevmen kâne şerruhû müsteṭîrâ.)

    8-وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَىٰ حُبِّهِ مِسْكِينًا وَيَتِيمًا وَأَسِيرًا

    (veyuṭ`imûne-ṭṭa`âme `alâ ḥubbihî miskînev veyetîmev veesîrâ.)

    9-إِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللَّهِ لَا نُرِيدُ مِنكُمْ جَزَاءً وَلَا شُكُورًا

    (innemâ nuṭ`imüküm livechi-llâhi lâ nürîdü minküm cezâev velâ şükûrâ.)

    10-إِنَّا نَخَافُ مِن رَّبِّنَا يَوْمًا عَبُوسًا قَمْطَرِيرًا

    (innâ neḫâfü mir rabbinâ yevmen `abûsen ḳamṭarîrâ.)

    11-فَوَقَاهُمُ اللَّهُ شَرَّ ذَٰلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا

    (feveḳâhümü-llâhü şerra ẕâlike-lyevmi veleḳḳâhüm naḍratev vesürûrâ.)

    12-وَجَزَاهُم بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرِيرًا

    (vecezâhüm bimâ ṣaberû cennetev veḥarîrâ.)

    13-مُّتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ ۖ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرِيرًا

    (müttekiîne fîhâ `ale-l'erâik. lâ yeravne fîhâ şemsev velâ zemherîrâ.)

    14-وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلَالُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْلِيلًا

    (vedâniyeten `aleyhim żilâlühâ veẕüllilet ḳuṭûfühâ teẕlîlâ.)

    15-وَيُطَافُ عَلَيْهِم بِآنِيَةٍ مِّن فِضَّةٍ وَأَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَارِيرَا

    (veyüṭâfü `aleyhim biâniyetim min fiḍḍativ veekvâbin kânet ḳavârîrâ.)

    16-قَوَارِيرَ مِن فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْدِيرًا

    (ḳavârîrae min fiḍḍatin ḳadderûhâ taḳdîrâ.)

    17-وَيُسْقَوْنَ فِيهَا كَأْسًا كَانَ مِزَاجُهَا زَنجَبِيلًا

    (veyüsḳavne fîhâ ke'sen kâne mizâcühâ zencebîlâ.)

    18-عَيْنًا فِيهَا تُسَمَّىٰ سَلْسَبِيلًا

    (`aynen fîhâ tüsemmâ selsebîlâ.)

    19-وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ إِذَا رَأَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤًا مَّنثُورًا

    (veyeṭûfü `aleyhim vildânüm müḫalledûn. iẕâ raeytehüm ḥasibtehüm lü'lüem menŝûrâ.)

    20-وَإِذَا رَأَيْتَ ثَمَّ رَأَيْتَ نَعِيمًا وَمُلْكًا كَبِيرًا

    (veiẕâ raeyte ŝemme raeyte ne`îmev vemülken kebîrâ.)

    21-عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُندُسٍ خُضْرٌ وَإِسْتَبْرَقٌ ۖ وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِن فِضَّةٍ وَسَقَاهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا

    (`âliyehüm ŝiyâbü sündüsin ḫuḍruv veistebraḳ. veḥullû esâvira min fiḍḍah. veseḳâhüm rabbühüm şerâben ṭahûrâ.)

    22-إِنَّ هَـٰذَا كَانَ لَكُمْ جَزَاءً وَكَانَ سَعْيُكُم مَّشْكُورًا

    (inne hâẕâ kâne leküm cezâev vekâne sa`yüküm meşkûrâ.)

    23-إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ تَنزِيلًا

    (innâ naḥnü nezzelnâ `aleyke-lḳur'âne tenzîlâ.)

    24-فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ آثِمًا أَوْ كَفُورًا

    (faṣbir liḥukmi rabbike velâ tüṭi` minhüm âŝimen ev kefûrâ.)

    25-وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَأَصِيلًا

    (veẕküri-sme rabbike bükratev veeṣîlâ.)

    26-وَمِنَ اللَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلًا طَوِيلًا

    (vemine-lleyli fescüd lehû vesebbiḥhü leylen ṭavîlâ.)

    27-إِنَّ هَـٰؤُلَاءِ يُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ وَيَذَرُونَ وَرَاءَهُمْ يَوْمًا ثَقِيلًا

    (inne hâülâi yüḥibbûne-l`âcilete veyeẕerûne verâehüm yevmen ŝeḳîlâ.)

    28-نَّحْنُ خَلَقْنَاهُمْ وَشَدَدْنَا أَسْرَهُمْ ۖ وَإِذَا شِئْنَا بَدَّلْنَا أَمْثَالَهُمْ تَبْدِيلًا

    (naḥnü ḫalaḳnâhüm veşedednâ esrahüm. veiẕâ şi'nâ beddelnâ emŝâlehüm tebdîlâ.)

    29-إِنَّ هَـٰذِهِ تَذْكِرَةٌ ۖ فَمَن شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ سَبِيلًا

    (inne hâẕihî teẕkirah. femen şâe-tteḫaẕe ilâ rabbihî sebîlâ.)

    30-وَمَا تَشَاءُونَ إِلَّا أَن يَشَاءَ اللَّهُ ۚ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا

    (vemâ teşâûne illâ ey yeşâe-llâh. inne-llâhe kâne `alîmen ḥakîmâ.)

    31-يُدْخِلُ مَن يَشَاءُ فِي رَحْمَتِهِ ۚ وَالظَّالِمِينَ أَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا

    (yüdḫilü mey yeşâü fî raḥmetih. veżżâlimîne e`adde lehüm `aẕâben elîmâ.)

İçerik korumalıdır. Sağ tıklama işlevi devre dışı bırakıldı.