VEYSEL ATACAN

  • Resimler
  • Araştırmalar
  • Yazılar
  • Videolar

El-Hakka Suresi

  • Abdülbaki Gölpınarlı

    1-Gerçek olan kıyamet.

    2-Nedir gerçek olan kıyamet?

    3-Ve nedir bildiren sana ki nedir gerçek kıyamet?

    4-Yalanladı Semud ve Âd, insanların başına kopan, akıllarını dağıtan kıyameti.

    5-Derken Semud, helak edildi taşkınlığıyla.

    6-Ve ama Âd, helak edildi müthiş bir ses çıkaran, yıkıp götüren, silip süpüren soğuk bir kasırgayla.

    7-Onu, yedi gece ve sekiz gün, birbiri ardınca musallat etti onlara, o topluluğa baksaydın görürdün ki bu kadar zaman içinde yıkılıvermişler yerlere, sanki içleri kof hurma kütükleriymiş onlar.

    8-Artık görebilir misin, var mı onlardan kalanlar?

    9-Ve Firavun ve ondan önce şehirleri altüst olanlar da suçlar işlemişlerdi.

    10-Derken Rablerinin peygamberine isyan etmişlerdi de onları gittikçe artan bir azapla helak etmişti.

    11-Şüphe yok ki akıp giden gemide taşıdık sizi sular köpürüp coşunca.

    12-Bu, size bir öğüt ve ibret olsun ve belleyip unutmayan kulaklarda kalsın diye.

    13-Sura bir kerecik üfürülünce.

    14-Ve yeryüzü ve dağlar, bir kerecik birbirlerine çarpıp dağılınca.

    15-İşte o gün ansızın kopacak kıyamet kopar.

    16-Ve gök yarılır, o gün bitkin bir hale gelir.

    17-Melekler, etrafında toplanırlar ve Rabbinin arşını o gün, onların üstünde, sekiz melek taşır.

    18-O gün ahvaliniz öylesine meydana çıkarılır ki hiçbir şeyiniz gizli kalmaz.

    19-Derken kimin kitabı, sağ yanından verilirse artık der ki: Gelin, işte okuyun kitabımı.

    20-Zaten ben biliyordum ki kıyamet günü kavuşacağım hesabıma.

    21-Artık o, razı olduğu bir yaşayış, bir zevk içindedir.

    22-Yüce cennettedir.

    23-Meyveleri pek yakındır.

    24-Yiyin için, afiyetler olsun, geçmiş günlerdeki yaptıklarınızın karşılığı olarak.

    25-Ve ama kimin kitabı, sol yanından verilirse artık der ki: Keşke verilmeseydi kitabım.

    26-Ve keşke bilmeseydim, nedir hesabım.

    27-Keşke ölümle olup bitseydi her işim.

    28-Bir fayda vermedi bana mallarım.

    29-Helak olup gitti gücümkuvvetim.

    30-Tutun onu da zincirle bağlayın.

    31-Sonra koca cehenneme atın.

    32-Sonra da onu, boyu yetmiş zira, bir zincire vurun.

    33-Şüphe yok ki o, pek ulu Allah'a inanmazdı.

    34-Ve yoksulun yiyeceğine bakmazdı.

    35-Artık bugün, ona, burada bir dost yok.

    36-Ve irinden başka bir yemek de yok.

    37-Onu da ancak suçlular yer.

    38-Artık iş, sizin sandığınız gibi değil, andolsun gördüğünüze.

    39-Ve görmediğinize.

    40-Şüphe yok ki bu, kerem sahibi bir elçinin sözü elbet.

    41-Ve bu, şair sözü değil, ne de az inanırsınız.

    42-Ve kahin sözü de değil, ne de az düşünürsünüz.

    43-Âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.

    44-Ve eğer bize isnad ederek bazı laflar etseydi.

    45-Elbette onu kudretimizle alırdık.

    46-Sonra da elbette şah damarını çeker koparırdık.

    47-Artık buna mani olamazdı sizden hiçbir kimsecik.

    48-Ve şüphe yok ki Kur'an, çekinenlere öğüttür.

    49-Ve şüphe yok ki biz, elbette biliriz, sizden, yalanlayanlar vardır.

    50-Ve şüphe yok ki Kur'an, kafirlere adeta bir hasrettir.

    51-Ve şüphe yok ki o, elbette gerçeğin ta kendisidir.

    52-Artık pek ulu Rabbinin adını anarak tenzih et onu.

  • Ali Bulaç

    1-'Elbette gerçekleşecek olan' (kıyamet).

    2-Nedir o 'muhakkak gerçekleşecek olan?'

    3-O gerçekleşecek olanı (kıyameti) sana bildiren nedir?

    4-Semud ve Ad (toplumları), karia’yı yalan saydılar.

    5-Bu nedenle Semud (halkı), korkunç bir sesle helak edildi.

    6-Ad (halkın)a gelince; onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile helak edildiler.

    7-(Allah) Onu, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin üzerlerine musallat etti. Öyle ki, o kavmin, orada sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi çarpılıp yere yıkıldığını görürsün.

    8-Şimdi onlardan hiç arta kalan (bir şey) görüyor musun?

    9-Firavun (kavmi), ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler (halkı da hep) o hata ile (tarih sahnesine) geldiler.

    10-Böylece Rablerinin elçisine isyan ettiler. Bu yüzden onları, şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla yakaladı.

    11-Gerçek şu ki, su taştığı zaman, o gemide Biz sizi taşıdık;

    12-Öyle ki, onu sizlere bir ibret (hatırlatma ve öğüt) kılalım. 'Gerçeği belleyip kavrayabilen' kullar da onu belleyip-kavrasın.'

    13-Artık sur'a tek bir üfürülüşle üfürüleceği.

    14-Yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça parça olacağı zaman.

    15-İşte o gün, vakıa (bir gerçek olan kıyamet) artık vukubulmuş (gerçekleşmiş)tur.

    16-Gök yarılıp-çatlamıştır; artık o gün, 'sarkmış-za'fa uğramıştır.'

    17-Melek(ler) ise, onun çevresi üzerindedir. O gün, Rabbinin arşını onların da üstünde sekiz (melek) taşır.

    18-Siz o gün arzolunursunuz; sizden yana hiçbir gizli (şey), gizli kalmaz.

    19-Artık kitabı sağ-eline verilen kişi, der ki: "Alın, kitabımı okuyun."

    20-"Çünkü ben, gerçekten hesabıma kavuşacağımı sanmış (anlamış)tım."

    21-Artık o, hoşnut bir yaşama içindedir.

    22-Yüksek bir cennette.

    23-Devşirilecek (meyve ve eşsiz ürün)leri pek yakındır.

    24-"Geride kalan günlerde, 'peşin olarak sunduklarınıza karşılık olmak üzere,' afiyetle yiyin ve için."

    25-Kitabı sol eline verilen ise; o da, der ki: "Bana keşke kitabım verilmeseydi."

    26-"Hesabımı hiç bilmeseydim."

    27-"Keşke o (ölüm herşeyi) kesip bitirseydi.

    28-"Malım bana hiçbir yarar sağlayamadı."

    29-"Güç ve kudretim yok olup gitti."

    30-(Allah buyruk verir:) "Onu tutuklayın, hemen bağlayın."

    31-"Sonra çılgın alevlerin içine atın."

    32-"Daha sonra onu, uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincire vurup gönderin."

    33-"Çünkü, o, büyük olan Allah'a iman etmiyordu."

    34-"Yoksula yemek vermeye destekçi olmazdı."

    35-"Bundan dolayı bugün, kendisine hiçbir sıcak dost yoktur."

    36-"İrin ve kan karışımından başka bir yemek yoktur."

    37-"Bunu da, hata edenlerden başkası yemez."

    38-Hayır; gördüklerinize yemin ederim,

    39-Görmediklerinize de.

    40-Hiç şüphesiz o (Kur'an), şerefli bir elçinin kesin sözüdür.

    41-O, bir şairin sözü değildir. Ne az inanıyorsunuz?

    42-Bir kahinin de sözü değildir. Ne az öğüt alıp-düşünüyorsunuz?

    43-Alemlerin Rabbinden bir indirilmedir.

    44-Eğer o, Bize karşı bazı sözleri uydurup-söylemiş olsaydı.

    45-Muhakkak onun sağ-elini (bütün güç ve kudretini) çekip-alıverirdik.

    46-Sonra onun can damarını elbette keserdik.

    47-O zaman, sizden hiç kimse araya girerek bunu kendisinden engelleyip-uzaklaştıramazdı.

    48-Çünkü o (Kur'an, Allah'tan sakınan) muttakiler için bir öğüttür.

    49-Elbette Biz, içinizde yalanlayanların bulunduğunu biliyoruz.

    50-Gerçekten o (Kur'an), kafirler için bir hasrettir.

    51-Ve şüphesiz o, kesin bir gerçektir (hakku'l-yakîn).

    52-Öyleyse, büyük Rabbini ismiyle tesbih et.

  • Diyanet İşleri Başkanlığı

    1-Gerçekleşecek olan!

    2-Nedir o gerçekleşecek olan gün?

    3-Gerçekleşecek olanın ne olduğunu sana ne bildirir?

    4-Semud ve Ad milletleri tepelerine inecek bu gerçeği yalanladılar.

    5-Bu yüzden Semud milleti zorlu bir sarsıntı ile yok edildi.

    6-Ad milleti de bu yüzden önünde durulmaz, dondurucu bir rüzgarla yok edildi.

    7-Allah onların kökünü kesmek üzere, üzerlerine o rüzgarı yedi gece sekiz gün, estirdi. Halkın, kökünden çıkarılmış hurma kütükleri gibi yere yıkıldıklarını görürsün.

    8-Onlardan arda kalmış bir şey görür müsün?

    9-Firavun, ondan öncekiler ve alt üst olmuş kasabalarda oturanlar da suç işlemişlerdi.

    10-Rabbinin peygamberine baş kaldırmışlardı. Bunun üzerine Rableri onları şiddeti arttıkça artan bir şekilde yakaladı.

    11-Su taştığı vakit, size bir ibret olmak üzere, anlayışlı kulaklar anlasın diye süzülen gemide, sizi Biz taşımışızdır.

    12-Su taştığı vakit, size bir ibret olmak üzere, anlayışlı kulaklar anlasın diye süzülen gemide, sizi Biz taşımışızdır.

    13-Sura bir üfürüş üfürüldüğü, yer ve dağlar kaldırılıp bir vuruşla birbirine çarpıldığı zaman, işte o gün olacak olur, kıyamet kopar.

    14-Sura bir üfürüş üfürüldüğü, yer ve dağlar kaldırılıp bir vuruşla birbirine çarpıldığı zaman, işte o gün olacak olur, kıyamet kopar.

    15-Sura bir üfürüş üfürüldüğü, yer ve dağlar kaldırılıp bir vuruşla birbirine çarpıldığı zaman, işte o gün olacak olur, kıyamet kopar.

    16-Gök yarılır; o gün düzeni bozulur.

    17-Melekler onun çevresindedirler; o gün Rabbinin arşını onlardan başka sekiz tanesi yüklenir.

    18-O gün siz huzura alınırsınız, hiçbir şeyiniz gizli kalmaz.

    19-Kitabı sağından verilen; "Alın, kitabımı okuyun, doğrusu bir hesaplaşma ile karşılaşacağımı umuyordum" der.

    20-Kitabı sağından verilen; "Alın, kitabımı okuyun, doğrusu bir hesaplaşma ile karşılaşacağımı umuyordum" der.

    21-Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir.

    22-Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir.

    23-Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir.

    24-Onlara şöyle denir: "Geçmiş günlerde, peşinen işlediklerinize karşılık afiyetle yiyiniz içiniz."

    25-Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.

    26-Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.

    27-Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.

    28-Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.

    29-Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.

    30-İlgililere şöyle buyurulur: "O'nu alın, bağlayın."

    31-"Sonra cehenneme yaslayın"

    32-"Sonra onu boyu yetmiş arşın olan zincire vurun";

    33-"Çünkü, o, yüce Allah'a inanmazdı."

    34-"Yoksulun yiyeceği ile ilgilenmezdi."

    35-"Bu sebeple burada bugün onun bir acıyanı yoktur."

    36-"Günahkarların yiyeceği olan kanlı irinden başka bir yiyeceği de yoktur."

    37-"Günahkarların yiyeceği olan kanlı irinden başka bir yiyeceği de yoktur."

    38-Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki, Kuran şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.

    39-Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki, Kuran şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.

    40-Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki, Kuran şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.

    41-O, şair sözü değildir; ne az inanıyorsunuz!

    42-Kahin sözü de değildir; ne az düşünüyorsunuz!

    43-Kuran, Alemlerin Rabbinden indirilmedir.

    44-Eğer o (Muhammed), Bize karşı, ona bazı sözler katmış olsaydı, Biz onu kuvvetle yakalardık, sonra onun şah damarını koparırdık.

    45-Eğer o (Muhammed), Bize karşı, ona bazı sözler katmış olsaydı, Biz onu kuvvetle yakalardık, sonra onun şah damarını koparırdık.

    46-Eğer o (Muhammed), Bize karşı, ona bazı sözler katmış olsaydı, Biz onu kuvvetle yakalardık, sonra onun şah damarını koparırdık.

    47-Hiçbiriniz de onu koruyamazdınız.

    48-Doğrusu Kuran Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüttür.

    49-İçinizde yalanlayanlar bulunduğunu şüphesiz bilmekteyiz.

    50-Doğrusu Kuran, inkarcılar için bir üzüntüdür.

    51-O, şüphesiz kesin gerçektir.

    52-Öyleyse çok büyük olan Rabbinin adını tesbih et.

  • Diyanet Vakfı

    1-Gerçekleşecek olan;

    2-(Evet) nedir o gerçekleşecek olan?

    3-Gerçekleşecek olanın (kıyametin) ne olduğunu sen nereden bileceksin?

    4-Semud ve Ad kavimleri, kapılarını çalacak felaketi (kıyameti) yalan saymışlardı.

    5-Semud'a gelince: Onlar pek zorlu (bir sarsıntı) ile helak edildiler.

    6-Ad kavmi ise, uğultulu, kasıp kavuran bir fırtına ile mahvedildiler.

    7-Allah onu, ardarda yedi gece, sekiz gün onların üzerine musallat etti. Öyle ki (eğer orada olsaydın), o kavmi, içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş halde görürdün.

    8-Şimdi onlardan arda kalan bir şey görüyor musun?

    9-Firavun, ondan öncekiler ve altı üstüne getirilen beldeler halkı (Lut kavmi) hep o günahı (şirki) işlediler.

    10-Böylece Rablerinin peygamberlerine karşı geldiler, O da onları pek şiddetli bir şekilde yakalayıverdi.

    11-Şüphesiz, su bastığı vakit sizi gemide biz taşıdık;

    12-Onu sizin için bir ibret ve öğüt yapalım ve belleyici kulaklar onu bellesin diye.

    13-Artık Sur'a bir tek defa üflendiği,

    14-Yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine tek çarpışla çarpılıp darmadağın edildiği zaman,

    15-işte o gün olacak olur (kıyamet kopar).

    16-Gök de yarılır ve artık o gün o, çökmeye yüz tutar.

    17-Melekler onun (göğün) etrafındadır. O gün Rabbinin arşını, bunların da üstünde sekiz (melek) yüklenir.

    18-(Ey insanlar! ) O gün (hesap için) huzura alınırsınız; size ait hiçbir sır gizli kalmaz.

    19-Kitabı sağ tarafından verilen:" Alın, kitabımı okuyun" der.

    20-" Doğrusu ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum."

    21-Artık o, hoşnut kalacağı bir hayat içindedir,

    22-Yüce bir cennette,

    23-Meyveleri sarkmış halde.

    24-(Onlara denir ki:) Geçmiş günlerde işlediklerinize (iyi amellerinize) karşılık, afiyetle yeyin, için.

    25-Kitabı sol tarafından verilene gelince, der ki:" Keşke, bana kitabım verilmeseydi!"

    26-"Şu hesabımın ne olduğunu bilmeseydim!"

    27-Keşke onunla (ölümümle) her iş olup bitseydi!

    28-Malım bana hiç fayda sağlamadı;

    29-Saltanatım da benden (koptu), yok olup gitti.

    30-Onu yakalayın da, (ellerini boynuna) bağlayın;

    31-Sonra alevli ateşe atın onu!

    32-Sonra da onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincir içinde oraya sokun!

    33-Çünkü o, ulu Allah'a iman etmezdi,

    34-Yoksulu doyurmaya teşvik etmezdi.

    35-Bu sebeple, bugün burada onun candan bir dostu yoktur.

    36-İrinden başka yiyecek de yoktur.

    37-Onu (bile bile )hata işleyenlerden başkası yemez.

    38-Görebildikleriniz üzerine yemin ederim,

    39-Ve göremediklerinize ki,

    40-Hiç şüphesiz o (Kur'an), çok şerefli bir elçinin sözüdür.

    41-Ve o, bir şair sözü değildir. Ne de az iman ediyorsunuz!

    42-Bir kahin sözü de değildir (o). Ne de az düşünüyorsunuz!

    43-(O), alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.

    44-Eğer (Peygamber) bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı,

    45-Elbette onu kıskıvrak yakalardık.

    46-Sonra onun can damarını koparırdık (onu yaşatmazdık).

    47-Hiçbiriniz buna mani de olamazdınız.

    48-Doğrusu o (Kur'an), takva sahipleri için bir öğüttür.

    49-İçinizde (onu) yalan sayanlar bulunduğunu şüphesiz bilmekteyiz.

    50-Muhakkak o, kafirler için bir iç yarasıdır.

    51-Ve o, gerçekten kat'i bilginin ta kendisidir.

    52-O halde, ulu Rabbinin adını yüceltip noksanlıklardan tenzih et.

  • Edip Yüksel

    1-Gerçekleşen (olay).

    2-Nedir o gerçekleşen!

    3-Gerçekleşenin ne olduğunu nerden bileceksin?

    4-Semud ve Ad (halkı) sarsıcı olayı yalanladı.

    5-Ve Semud o azgın (sarsıntı) ile yok edildi.

    6-Ad ise sert ve azgın bir kasırga ile yok edildi.

    7-Onu, yedi gece ve sekiz gün boyunca üzerlerine bir bela olarak saldı. Halkın, çürümüş hurma gövdeleri gibi yere yıkıldıklarını görürsün.

    8-Onların hiç bir kalıntısını görüyor musun?

    9-Firavun, ondan öncekiler ve altüst olan (Sodomlu) larda kötülük işlemişti.

    10-Rab'lerinin elçisine isyan ettiler. Bunun sonucu olarak da onları şiddeti gittikçe artan bir biçimde yakalamıştı.

    11-Su taşınca sizi akıp giden (sal) üzerinde taşımıştık.

    12-Ki o size bir ders olsun ve dinleyen kulaklar anlasın.

    13-Boruya bir kez üfürüldüğü zaman,

    14-Yer ve dağlar kaldırılıp birbirine çarpılıp darmadağın edildiği zaman,

    15-İşte o gün kaçınılmaz olay gerçekleşmiştir.

    16-Gök yarılmıştır, parçalanmıştır.

    17-Melekler her yandadır. Rabbinin yönetimi o gün sekiz (evren) üzerinde egemen olacaktır.

    18-O gün ortaya çıkarılırsınız ve hiçbir şeyiniz gizli kalmaz.

    19-Kitabı sağından verilen, "Alın kitabımı okuyun," der,

    20-"Hesabımla karşılaşacağıma inanıyordum."

    21-O mutlu bir yaşantı içindedir,

    22-Yüksek bir cennette (bahçede),

    23-Meyveleri ulaşılabilecek mesafededir.

    24-Geçmiş günlerinizde yaptığınız işlerden ötürü afiyetle yiyiniz, içiniz.

    25-Kitabı solundan verilenlere gelince, onlar, "Keşke kitabım bana verilmeseydi," der,

    26-"Hesabımın ne olduğunu öğrenmeyeydim."

    27-"Keşke ölümüm sonsuz olsaydı."

    28-"Param bana yaramadı."

    29-"Tüm gücümü yitirdim."

    30-Yakalayın, bağlayın onu.

    31-Ve sonra cehennemde yakın.

    32-Sonra, onu yetmiş arşın boyunda bir zincire vurun.

    33-Çünkü o, Yüce ALLAH'a inanmıyordu.

    34-Yoksullara yedirmeğe de çalışmıyordu.

    35-Bu yüzden onun buralarda bir dostu yoktur.

    36-Hiç bir yiyeceği de... İrin hariç,

    37-Onu ancak günahkarlar yer.

    38-Yemin ederim gördüklerinize,

    39-Ve görmediklerinize,

    40-Ki bu şerefli bir elçinin (getirdiği) sözdür.

    41-O bir şair sözü değildir; ne de az inanıyorsunuz?

    42-Kahin sözü de değildir; ne de az düşünüyorsunuz?

    43-Evrenlerin Rabbinden indirilmedir.

    44-O bize bazı sözler yakıştırsa,

    45-Biz onu kuvvetle yakalar,

    46-Sonra, ondan vahyi keserdik.

    47-Ve sizden kimse de buna engel olamazdı.

    48-Kuşkusuz bu, erdemliler için bir hatırlatmadır.

    49-İçinizden yalanlayanlar olduğunu iyi biliyoruz.

    50-O, inkarcılar için bir üzüntü kaynağıdır.

    51-O, kuşkusuz mutlak gerçektir.

    52-Öyleyse Büyük olan Rabbinin ismini yücelt.

  • Elmalılı Hamdi Yazır

    1-(Gerçekleşecek) Kıyamet!

    2-Nedir, o Kıyamet?

    3-Gerçekleşenin (Kıaymetin) ne olduğunu sen nerden bileceksin?

    4-Semûd ve Âd, kapılarını çalacak olan o felaketi yalan saymışlardı.

    5-Semûd kavmi korkunç bir sesle yok edildi.

    6-Âd kavmi ise gürültülü ve azgın bir fırtına ile yok edildiler.

    7-Allah o fırtınayı üzerlerine yedi gece sekiz gündüz musallat etmişti. Öyle ki, o kavmi içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş halde görürdün.

    8-Bak şimdi görebilir misin onlardan bir kalıntı?

    9-Firavun, ondan öncekiler ve altı üstüne getirilen beldeler de hep o hatayı işleyegeldiler.

    10-Hep Rablerinin elçilerine karşı geldiler. O da onları pek şiddetli bir şekilde yakalayıverdi.

    11-Kuşkusuz, sular kabarınca sizi gemide biz taşıdık.

    12-Onu size bir ibret yapalım ve belleyici kulaklar bellesin diye.

    13-Sûr'a bir tek üfleme üflendiği,

    14-Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman,

    15-İşte o gün olacak olur.

    16-O gün gök yarılmış, sarkmıştır.

    17-Melekler de onun etrafındadır, O gün Rabbinin Arşını bunların da üstünde sekiz melek yüklenir.

    18-O gün (hesap için Allah'a) arz olunursunuz, öyle ki gizli bir haliniz kalmaz.

    19-Kitabı sağından verilen, "alın okuyun kitabımı.."

    20-"Çünkü ben hesabıma kavuşacağımı sezmiştim" der.

    21-Artık o hoşnut bir hayattadır.

    22-Yüksek bir cennettedir.

    23-Ki o cennetin meyveleri sarkmıştır.

    24-"Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü afiyetle yeyin, için." (denir).

    25-Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: "Keşke kitabım verilmeseydi de,

    26-Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim,

    27-Ne olurdu o ölüm, iş bitirici olsaydı.

    28-Malım bana hiç fayda vermedi.

    29-Gücüm de benden yok olup gitti."

    30-(Zebanilere şöyle denir): "Onu yakalayın da bağlayın."

    31-"Sonra cehenneme atın onu."

    32-"Sonra da boyu yetmiş arşın zincir içerisinde onu oraya sokun."

    33-Çünkü o, büyük Allah'a inanmıyordu.

    34-Yoksula yedirmeye teşvik etmiyordu.

    35-Bu sebeple bugün burada onun candan bir dostu yoktur.

    36-Bir irinden başka yiyecek de yok.

    37-Onu günahkârlardan başkası yemez.

    38-Andolsun gördüklerinize,

    39-Ve görmediklerinize..

    40-Kuşkusuz Kur'ân, şerefli bir peygamberin (Allah'tan) getirdiği sözdür.

    41-O bir şair sözü değildir, siz çok az inanıyorsunuz.

    42-Bir kâhin sözü de değildir, ne de az düşünüyorsunuz!

    43-O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir.

    44-O, bize isnâden bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı,

    45-Elbette biz onu bundan dolayı kuvvetle yakalardık.

    46-Sonra da onun şah damarını keser atardık.

    47-O vakit sizden hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.

    48-O hiç kuşkusuz, takva sahipleri için unutulmayacak bir öğüttür.

    49-Bununla beraber biz biliyoruz ki sizden inanmayanlar var.

    50-Kuşkusuz bu Kur'ân kafirler için bir pişmanlık vesilesidir.

    51-Gerçekten o, şüphe götürmez bir bilgidir.

    52-O halde, haydi tesbih et Rabbinin yüce ismiyle

  • Suat Yıldırım

    1-Kesin gerçekleşecek olan,

    2-Evet nedir o gerçekleşecek olan?

    3-Gerçekleşecek kıyameti sen nereden bileceksin?

    4-İşte Semûd ve Âd milletleri de o kafalara çarpan kıyamet dehşetini yalan saymışlardı.

    5--Bunlardan Semûd o korkunç zelzele ile yok edildi. Âd ise azgın bir kasırga ile imha edildi.

    6--Bunlardan Semûd o korkunç zelzele ile yok edildi. Âd ise azgın bir kasırga ile imha edildi.

    7-Allah o kasırgayı üzerlerine yedi gece, sekiz gün kesintisiz olarak salıverdi. Öyle ki sen, o halkı içi boş hurma kütükleri gibi yerlere serilmiş görürdün.

    8-Şimdi onlardan geri kalan bir şey görebilir misin?

    9-Firavun da, ondan öncekiler de, altüst edilip yerin dibine geçirilen Lût milletine ait kasabaların ahalileri de hep o günaha (yani şirke) girdiler.

    10-Rab'lerinin elçisine isyan ettiler, Allah da onları şiddetle cezaya çarptırdı. [50,14; 26,105-123-141]

    11-Unutmayın ki Nûh zamanında, sular taştığı vakit, sizi (varlığınıza vesile olan atalarınızı) emniyetli gemide Biz taşımıştık! Onu sizin için hem bir ibret vesilesi kılalım, hem de can kulağı ile dinleyip ders alanlar iyice bellesinler diye böyle yapmıştık. [36,41-42; 43,12-14; 16,14; 35,12]

    12-Unutmayın ki Nûh zamanında, sular taştığı vakit, sizi (varlığınıza vesile olan atalarınızı) emniyetli gemide Biz taşımıştık! Onu sizin için hem bir ibret vesilesi kılalım, hem de can kulağı ile dinleyip ders alanlar iyice bellesinler diye böyle yapmıştık. [36,41-42; 43,12-14; 16,14; 35,12]

    13-Artık sûra kuvvetle üflendiğinde,yer ve dağlar yerlerinden kaldırılıp bir tek darbe ile çarpılıp paramparça edildiğinde,

    14-Artık sûra kuvvetle üflendiğinde,yer ve dağlar yerlerinden kaldırılıp bir tek darbe ile çarpılıp paramparça edildiğinde,

    15-İşte o gün olan olur, kıyamet o gün kopar!

    16-O gün gök yarılır, parçalanır, iyice kuvvetten düşer.

    17-Melekler de göğün etrafında bulunurlar. O gün Rabbinin Arş'ını, sekiz melek taşır.

    18-O gün bütün yaptıklarınızla Allah'a arz olunursunuz; öyle ki sizden en ufak bir şey bile gizli kalmaz.

    19-Hesap defteri sağ tarafından verilen neşelenir ve: “İşte defterim! Buyurun okuyun, inceleyin!” [84,9]

    20-“Zaten ben hesabımla karşılaşacağımı biliyordum!” der.

    21-O artık mutluluk veren bir yaşam içindedir.

    22-Çok güzel ve pek kıymetli cennet bahçelerindedir.

    23-Meyveleri hemen el ile koparılacak durumdadır.

    24-Kendilerine şöyle denilir: “Geçmiş günlerinizde yaptığınız güzel işlerden dolayı afiyetle, yiyin, için!”

    25-Ama hesap defteri sol tarafından verilen kimse: “Eyvah der, keşke verilmez olaydı bu defterim!

    26-Keşke hesabımı bilmez olaydım!

    27-N'olurdu, ölüm her şeyi bitirmiş olaydı!

    28-Servetim, malım bana fayda etmedi!

    29-Bütün gücüm, iktidarım yok oldu gitti!”

    30-Allah cehennem bekçilerine emir verir: “Tutun bağlayın onu, kelepçeleyin!”

    31-Sonra da cehenneme fırlatın.

    32-Sonra da onu, yetmiş arşın uzunluğundaki zincire vurun!”

    33-Çünkü o, büyükler büyüğü Allah'a inanmazdı.

    34-Çünkü o, fakiri doyurmayı teşvik etmezdi.

    35-Bugün artık burada O'nun bir dostu olmaz.

    36-Yiyecek olarak da cehennemliklerin irininden başka bir şey bulunmaz.

    37-Onu, büyük şirk suçunu işleyenlerden başkası yemez.

    38-Yok, yok! gördüğünüz ve göremediğiniz âlemlere yemin olsun ki!

    39-Yok, yok! gördüğünüz ve göremediğiniz âlemlere yemin olsun ki!

    40-Bu Kur'ân, pek kerim bir Resulün sözüdür.

    41-O, bir şairin sözü değildir, inanmanız ne de az sizin!

    42-O bir kâhinin sözü de değil! Ne de az düşünüyorsunuz!

    43-O, Rabbülâlemin'den indirilen bir derstir.

    44-Eğer o Resul bizim adımıza birtakım sözler uydursaydı, onu elimizle yakalar, sonra da onun şah damarını keserdik.

    45-Eğer o Resul bizim adımıza birtakım sözler uydursaydı, onu elimizle yakalar, sonra da onun şah damarını keserdik.

    46-Eğer o Resul bizim adımıza birtakım sözler uydursaydı, onu elimizle yakalar, sonra da onun şah damarını keserdik.

    47-Sizden kimse de buna mani olamazdı.

    48-Şüphesiz o müttakiler için bir irşaddır. [41,44; 2,2]

    49-Elbette sizden bazılarının Peygamberi “yalancı” saydığını biliriz.

    50-Şüphesiz o, kâfirler için büyük bir pişmanlık ve karşılaşacakları kesin bir gerçektir. [26,200-201; 34,54]

    51-Şüphesiz o, kâfirler için büyük bir pişmanlık ve karşılaşacakları kesin bir gerçektir. [26,200-201; 34,54]

    52-O halde, (ey şanlı Elçi)! Haydi sen de Rabbinin yüce adını zikret!

  • Süleyman Ateş

    1-Gerçekleşen,

    2-Nedir o gerçekleşen?

    3-Gerçekleşenin ne olduğunu nerden bileceksin?

    4-Semud ve 'Ad (kavimleri), başa çarpan olayı yalanladılar.

    5-Bu yüzden Semud (kavmi) azgın bir vak'a ile helak edildiler.

    6-Ad (kavmi) ise uğultulu, azgın bir kasırga ile helak edildiler.

    7-(Allah) Onu, yedi gece, sekiz gün ardı ardına onların üzerine saldı. O kavmi orada, içi boş hurma kütükleri gibi serilmiş görürsün.

    8-Onlardan hiç geri kalan görüyor musun?

    9-Fir'avn ve ondan öncekiler ve altüst olmuş kentler(in halkı olan Lut kavmi) de hatalı iş yaptılar.

    10-Rablerinin elçisine karşı geldiler. O da onları şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla yakaladı.

    11-Su(lar) kabarınca biz sizi, akıp giden(gemi)de taşıdık.

    12-Ki onu size bir ibret yapalım ve belleyen kulak(lar) onu bellesin.

    13-Sur'a bir tek üfleme üflendiği,

    14-Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman,

    15-İşte o gün, olan olmuştur.

    16-Gök yarılmıştır; o gün o, zayıf, sarkıktır.

    17-Melekler de onun kenarlarındadır. O gün Rabbinin tahtını, üstlerinde sekiz (melek) taşır.

    18-O gün (Allah'a) arz olunursunuz. Sizden hiçbir giz, (Allah'a) gizli kalmaz.

    19-Kitabı sağından verilen: "Alın Kitabımı okuyun" der.

    20-Ben hesabımla karşılaşacağımı sezmiştim zaten.

    21-Artık o, memmun eden bir yaşam içindedir.

    22-Yüksek bir bahçede.

    23-Ki devşirmesi kolay (meyvaları yakın. Oturan, elini uzatıp alabilir).

    24-Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü afiyetle yeyin, için!

    25-Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: "Keşke bana Kitabım verilmeseydi!"

    26-Şu hesabımı hiç bilmemiş olsaydım!

    27-Keşke (ölüm) işimi bitirmiş olsaydı!

    28-Malım bana hiçbir yarar sağlamadı.

    29-Gücüm (saltanatım) benden yok olup gitti

    30-(Allah, cehennemin muhafızlarına buyurur:) "Tutun onu, bağlayın onu."

    31-Sonra cehenneme sallayın onu!

    32-Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu!

    33-Çünkü o büyük Allah'a inanmıyordu.

    34-Yoksulu doyurmaya ön ayak olmuyurdu!

    35-Bugün burada onun için candan bir dost yoktur.

    36-İrinden başka yiyecek de yoktur.

    37-Onu, (bile bile) hata işleyenlerden başkası yemez.

    38-Yoo, yemin ederim; gördüklerinize,

    39-Ve görmediklerinize,

    40-Ki, o (Kur'an) elbette değerli bir elçinin sözüdür.

    41-O, bir şa'irin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz!

    42-Bir kahinin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!

    43-Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.

    44-Eğer o, (Muhammed), bazı laflar uydurup bize iftira etseydi,

    45-Elbette onun sağ(elini veya kuvvet)ini alırdık.

    46-Sonra onun can damarını keserdik.

    47-Sizden hiç kimse buna engel olamazdı.

    48-O (Kur'an), korunanlar için bir öğüttür.

    49-Biz, içinizde yalanlayanlar bulunduğunu elbette biliyoruz.

    50-Doğrusu o, kafirler için hasrettir.

    51-O, kesin gerçektir.

    52-Öyleyse ulu Rabbinin adını tesbih et (O'nun eksikliklerinden uzak, yücelerden yüce olduğunu an).

  • Yaşar Nuri Öztürk

    1-el-Hâkka/geleceği kuşkusuz olan şey!

    2-Nedir o hâkka?

    3-O hâkkanın niteliğini sana bildiren nedir?

    4-Semûd ve Âd kâriayı/başa çarpan olayı yalanlamıştı.

    5-Bunun üzerine Semûd, bir doğal felaket ile helâk edildi.

    6-Âd ise gürleyen sesle gelen rüzgârlı bir fırtınayla mahvedildi.

    7-Onu, onların üzerine yedi gece-sekiz gün hiç ara vermeden saldı. Topluluğu orada yerlere serilmiş görürsün. İçleri boşaltılmış hurma kütükleri gibidirler.

    8-Onlardan geri kalan bir şey görüyor musun?

    9-Firavun da ondan öncekiler de altı üstüne gelmiş kentler de aynı hataya vücut verdiler.

    10-Rablerinin resulüne isyan ettiler de O da onları, şiddeti arttıkça artan bir yakalayışla yakaladı.

    11-Su azıp köpürdüğünde, biz sizi o akıp gidende taşıdık,

    12-Ki onu size bir hatırlatıcı/düşündürücü yapalım ve kavrayabilen kulak kavrasın.

    13-Sûra bir üfleyişle üflendiğinde,

    14-Yer ve dağlar yükletilip birbirine bir çarpılışla parça parça edildiğinde,

    15-İşte o gün, olması gereken olmuştur.

    16-Gök yarılmıştır. O gün o, lime lime sarkmıştır.

    17-Melek de onun kenarlarındadır. Rabbinin arşını, o gün onların üstündeki sekiz taşır.

    18-O gün arz olunursunuz; hiçbir saklınız-gizliniz kalmaz.

    19-Öz kitabı sağından verilen: "İşte kitabım, okuyun!" der.

    20-"Kendi hesabıma kavuşacağımı sezmiştim zaten."

    21-Artık o, hoşnutluk veren bir yaşayış içindedir.

    22-Yüksek bir bahçe içindedir.

    23-Devşirilmesi kolaydır onun.

    24-Geçmiş günlerde sunduklarınızın karşılığı olarak afiyetle yiyin, için.

    25-Öz kitabı sol taraftan verilene gelince o şöyle der: "Ah, ne olurdu, bana kitabım verilmeseydi!"

    26-"Hesabımın ne olduğunu hiç bilmemiş olsaydım."

    27-"Ah, ne olurdu, iş bitmiş olsaydı!"

    28-"Hiçbir işime yaramadı malım."

    29-"Sökülüp gitti benden saltanatım."

    30-"Tutun onu, derhal bağlayın onu!"

    31-"Sonra cehenneme sallayın onu!"

    32-"Sonra, boyu yetmiş arşın olan bir zincirde yollayın onu!"

    33-"Çünkü o, yüce Allah'a inanmıyordu."

    34-"Yoksulu doyurmaya özendirmiyordu."

    35-"Bugün onun için burada bir sıcak dost yoktur."

    36-"Yıkananların atık sularından başka yemek de yoktur."

    37-"Ki o atık suyu sadece günahkârlar yer."

    38-Hayır, sandıkları gibi değil! Yemin ederim gördüklerinize,

    39-Ve görmediklerinize!

    40-Ki o, çok soylu bir elçinin sözüdür.

    41-Bir şairin sözü değildir o. Ne kadar da az inanıyorsunuz?

    42-Bir kâhinin sözü de değildir o. Ne kadar da az araştırıp düşünüyorsunuz?

    43-Âlemlerin Rabbi'nden bir indiriştir o.

    44-Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi,

    45-Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık.

    46-Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik.

    47-Sizin hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.

    48-Gerçek şu ki o, sakınanlar için tam bir uyarıcı ve düşündürücüdür.

    49-Ve biz, içinizden onu yalanlayanların bulunduğunu kesinlikle biliyoruz.

    50-Ve o, gerçeği örten nankörler/inkârcılar için tam bir hasrettir.

    51-Ve o, kesin bilginin tam gerçeğidir.

    52-Hadi artık, yüce Rabbinin adını tespih et!

  • ARAPÇA

    1-بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ الْحَاقَّةُ

    (elḥâḳḳah.)

    2-مَا الْحَاقَّةُ

    (me-lḥâḳḳah.)

    3-وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْحَاقَّةُ

    (vemâ edrâke me-lḥâḳḳah.)

    4-كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌ بِالْقَارِعَةِ

    (keẕẕebet ŝemûdü ve`âdüm bilḳâri`ah.)

    5-فَأَمَّا ثَمُودُ فَأُهْلِكُوا بِالطَّاغِيَةِ

    (feemmâ ŝemûdü feühlikû biṭṭâgiyeh.)

    6-وَأَمَّا عَادٌ فَأُهْلِكُوا بِرِيحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍ

    (veemmâ `âdün feühlikû birîḥin ṣarṣarin `âtiyeh.)

    7-سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَانِيَةَ أَيَّامٍ حُسُومًا فَتَرَى الْقَوْمَ فِيهَا صَرْعَىٰ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍ

    (seḫḫarahâ `aleyhim seb`a leyâliv veŝemâniyete eyyâmin ḥusûmen fetere-lḳavme fîhâ ṣar`â keennehüm a`câzü naḫlin ḫâviyeh.)

    8-فَهَلْ تَرَىٰ لَهُم مِّن بَاقِيَةٍ

    (fehel terâ lehüm mim bâḳiyeh.)

    9-وَجَاءَ فِرْعَوْنُ وَمَن قَبْلَهُ وَالْمُؤْتَفِكَاتُ بِالْخَاطِئَةِ

    (vecâe fir`avnü vemen ḳablehû velmü'tefikâtü bilḫâṭieh.)

    10-فَعَصَوْا رَسُولَ رَبِّهِمْ فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةً رَّابِيَةً

    (fe`aṣav rasûle rabbihim feeḫaẕehüm aḫẕeter râbiyetâ.)

    11-إِنَّا لَمَّا طَغَى الْمَاءُ حَمَلْنَاكُمْ فِي الْجَارِيَةِ

    (innâ lemmâ ṭaga-lmâü ḥamelnâküm fi-lcâriyeh.)

    12-لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَا أُذُنٌ وَاعِيَةٌ

    (linec`alehâ leküm teẕkiratev vete`iyehâ üẕünüv vâ`iyeh.)

    13-فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ نَفْخَةٌ وَاحِدَةٌ

    (feiẕâ nüfiḫa fi-ṣṣûri nefḫatüv vâḥideh.)

    14-وَحُمِلَتِ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةً وَاحِدَةً

    (veḥumileti-l'arḍu velcibâlü fedükketâ dekketev vâḥidetâ.)

    15-فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ

    (feyevmeiẕiv veḳa`ati-lvâḳi`ah.)

    16-وَانشَقَّتِ السَّمَاءُ فَهِيَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌ

    (venşeḳḳati-ssemâü fehiye yevmeiẕiv vâhiyeh.)

    17-وَالْمَلَكُ عَلَىٰ أَرْجَائِهَا ۚ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌ

    (velmelekü `alâ ercâihâ. veyaḥmilü `arşe rabbike fevḳahüm yevmeiẕin ŝemâniyeh.)

    18-يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفَىٰ مِنكُمْ خَافِيَةٌ

    (yevmeiẕin tü`raḍûne lâ taḫfâ minküm ḫâfiyeh.)

    19-فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَيَقُولُ هَاؤُمُ اقْرَءُوا كِتَابِيَهْ

    (feemmâ men ûtiye kitâbehû biyemînihî feyeḳûlü hâümu-ḳraû kitâbiyeh.)

    20-إِنِّي ظَنَنتُ أَنِّي مُلَاقٍ حِسَابِيَهْ

    (innî żanentü ennî mülâḳin ḥisâbiyeh.)

    21-فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ

    (fehüve fî `îşetir râḍiyeh.)

    22-فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ

    (fî cennetin `âliyeh.)

    23-قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ

    (ḳuṭûfühâ dâniyeh.)

    24-كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا أَسْلَفْتُمْ فِي الْأَيَّامِ الْخَالِيَةِ

    (külû veşrabû henîem bimâ esleftüm fi-l'eyyâmi-lḫâliyeh.)

    25-وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِهِ فَيَقُولُ يَا لَيْتَنِي لَمْ أُوتَ كِتَابِيَهْ

    (veemmâ men ûtiye kitâbehû bişimâlihî feyeḳûlü yâ leytenî lem ûte kitâbiyeh.)

    26-وَلَمْ أَدْرِ مَا حِسَابِيَهْ

    (velem edri mâ ḥisâbiyeh.)

    27-يَا لَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَ

    (yâ leytehâ kâneti-lḳâḍiyeh.)

    28-مَا أَغْنَىٰ عَنِّي مَالِيَهْ ۜ

    (mâ agnâ `annî mâliyeh.)

    29-هَلَكَ عَنِّي سُلْطَانِيَهْ

    (heleke `annî sülṭâniyeh.)

    30-خُذُوهُ فَغُلُّوهُ

    (ḫuẕûhü fegullûh.)

    31-ثُمَّ الْجَحِيمَ صَلُّوهُ

    (ŝümme-lceḥîme ṣallûh.)

    32-ثُمَّ فِي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعًا فَاسْلُكُوهُ

    (ŝümme fî silsiletin ẕer`uhâ seb`ûne ẕirâ`an feslükûh.)

    33-إِنَّهُ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللَّهِ الْعَظِيمِ

    (innehû kâne lâ yü'minü billâhi-l`ażîm.)

    34-وَلَا يَحُضُّ عَلَىٰ طَعَامِ الْمِسْكِينِ

    (velâ yeḥuḍḍu `alâ ṭa`âmi-lmiskîn.)

    35-فَلَيْسَ لَهُ الْيَوْمَ هَاهُنَا حَمِيمٌ

    (feleyse lehü-lyevme hâhünâ ḥamîm.)

    36-وَلَا طَعَامٌ إِلَّا مِنْ غِسْلِينٍ

    (velâ ṭa`âmün illâ min gislîn.)

    37-لَّا يَأْكُلُهُ إِلَّا الْخَاطِئُونَ

    (lâ ye'külühû ille-lḫâṭiûn.)

    38-فَلَا أُقْسِمُ بِمَا تُبْصِرُونَ

    (felâ uḳsimü bimâ tübṣirûn.)

    39-وَمَا لَا تُبْصِرُونَ

    (vemâ lâ tübṣirûn.)

    40-إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ

    (innehû leḳavlü rasûlin kerîm.)

    41-وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍ ۚ قَلِيلًا مَّا تُؤْمِنُونَ

    (vemâ hüve biḳavli şâ`ir. ḳalîlem mâ tü'minûn.)

    42-وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍ ۚ قَلِيلًا مَّا تَذَكَّرُونَ

    (velâ biḳavli kâhin. ḳalîlem mâ teẕekkerûn.)

    43-تَنزِيلٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ

    (tenzîlüm mir rabbi-l`âlemîn.)

    44-وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْأَقَاوِيلِ

    (velev teḳavvele `aleynâ ba`ḍa-l'eḳâvîl.)

    45-لَأَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَمِينِ

    (leeḫaẕnâ minhü bilyemîn.)

    46-ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَتِينَ

    (ŝümme leḳaṭa`nâ minhü-lvetîn.)

    47-فَمَا مِنكُم مِّنْ أَحَدٍ عَنْهُ حَاجِزِينَ

    (femâ minküm min eḥadin `anhü ḥâcizîn.)

    48-وَإِنَّهُ لَتَذْكِرَةٌ لِّلْمُتَّقِينَ

    (veinnehû leteẕkiratül lilmütteḳîn.)

    49-وَإِنَّا لَنَعْلَمُ أَنَّ مِنكُم مُّكَذِّبِينَ

    (veinnâ lena`lemü enne minküm mükeẕẕibîn.)

    50-وَإِنَّهُ لَحَسْرَةٌ عَلَى الْكَافِرِينَ

    (veinnehû leḥasratün `ale-lkâfirîn.)

    51-وَإِنَّهُ لَحَقُّ الْيَقِينِ

    (veinnehû leḥaḳḳu-lyeḳîn.)

    52-فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ

    (fesebbiḥ bismi rabbike-l`ażîm.)

İçerik korumalıdır. Sağ tıklama işlevi devre dışı bırakıldı.