VEYSEL ATACAN

  • Resimler
  • Araştırmalar
  • Yazılar
  • Videolar

El-Vakia Suresi

  • Abdülbaki Gölpınarlı

    1-Ansızın kopacak kıyamet kopunca.

    2-Kopacağına dair söylenen sözlerde yalan yok.

    3-Halkı alçaltır, yüceltir.

    4-Yeryüzü şiddetli bir sarsıntıyla sarsılınca.

    5-Ve dağlar, paramparça olunca.

    6-Dağılmış zerre zerre toz haline gelince.

    7-Artık üç bölük olursunuz siz.

    8-Sağ taraf ehli, ama ne de sağ taraf ehli.

    9-Ve sol taraf ehli, ama ne de sol taraf ehli.

    10-Ve bir de ileri geçenler ki herkesi geçmişlerdir.

    11-Onlardır mabutlarına yaklaştırılanlar.

    12-Naim cennetlerinde.

    13-Öncekilerin birçoğu.

    14-Sonra gelenlerdense azı onlardan.

    15-Altınlarla, mücevherlerle bezenmiş tahtlarda otururlar.

    16-Onlara yaslanırlar, birbirlerine karşı.

    17-İhtiyarlamıyan delikanlı hizmetçiler dolaşır etraflarında.

    18-Kaynağından doldurulmuş şaraplarla dolu taslarla ve ibriklerle ve kadehlerle.

    19-O şaraptan başları da ağrımaz ve sarhoş da olmazlar.

    20-Beğendikleri meyvelerden.

    21-İstedikleri kuş etlerinden sunulur onlara.

    22-Ve onlara kara gözlü huriler de var ki.

    23-Sanki haznelerde saklanmış inciler.

    24-Yaptıklarına karşılık.

    25-Orada boş ve çirkin bir söz de duymazlar, günaha ait bir söz de.

    26-Ancak, esenlik size, esenlik denir.

    27-Ve sağ taraf ehli, ama ne de sağ taraf ehli.

    28-Dikensiz sedir ağaçlarıyla.

    29-Ve meyveleri birbirine yaslanıp istiflenmiş muz ağaçlarıyla dolu bir yerdedir onlar.

    30-Ve uzayıp giden bir gölgelik.

    31-Ve çağlayaçağlaya akan sular.

    32-Ve birçok meyveler.

    33-Ne biter, zamanları geçer, ne yiyene yeme denir, yeter.

    34-ve yüksek döşekler.

    35-Şüphe yok ki biz, onların eşlerini de yeniden yarattık.

    36-Onları, kız oğlan kız olarak halkettik.

    37-Cilveli, şirin sözlü, eşlerine aşık ve onlarla yaşıt kıldık.

    38-Sağ taraf ehli için.

    39-Onlarda, evvelkilerden de birçok topluluk var.

    40-Ve sonra gelenlerden de birçok topluluk.

    41-Ve sol taraf ehli, ama ne de sol taraf ehli.

    42-Onlar, iliklere kadar işleyen bir sam yeli içinde, kaynar sular içmedeler.

    43-Ve karardıkça kararan bir dumanın gölgesindeler.

    44-Ne bir serinlik var, ne bir güzellik var.

    45-Bundan önce onlar, nimetler içindeydi.

    46-Ve büyük günahları yapmada ısrar ederlerdi.

    47-Ve biz derlerdi, ölüp bir yığın toprak ve kemik olduktan sonra mı dirileceğiz?

    48-Yoksa önceden gelip geçen atalarımız mı dirilecek?

    49-De ki: Şüphe yok, öncekiler de, sonra gelenler de.

    50-Elbette bilinen günün muayyen ve mukadder vaktinde toplanacaksınız.

    51-Sonra da siz ey yalanlayan sapıklar, şüphe yok ki.

    52-Zakkum ağacının meyvesinden yiyeceksiniz elbet.

    53-Derken karınlar, dolup şişecek.

    54-Derken üstüne, kaynar su içeceksiniz.

    55-Derken susuzluk illetine uğrayıp içecekiçecek de kanmayacaksınız.

    56-Budur ceza günü ziyafetleri.

    57-Biz yarattık sizi, hala mı gerçeklemezsiniz?

    58-Görmez misiniz rahimlere döktüğüm bir katre suyu?

    59-Siz mi yaratıyorsunuz onu, yoksa biz mi yaratmadayız?

    60-Biz takdir ettik aranızda ölümü ve kimse geçemez önümüze bizim.

    61-Sizin gibi bir topluluk yaratıp yerinize geçirmek istersek ve sizi de, bilmediğiniz bir şekle döndürmeyi dilersek.

    62-Ve andolsun ki ilk yaratılışı biliyorsunuz, biliyorsunuz da ne diye düşünmüyorsunuz?

    63-Görmez misiniz ektiğiniz tohumu?

    64-Siz mi bitiriyorsunuz onu, yoksa biz mi bitirmedeyiz?

    65-Dilersek elbette onu kurutup çerçöp haline getirirdik de şaşırırkalır, nadim olurdururdunuz.

    66-Gerçekten de biz derdiniz, ziyan ettik.

    67-Hayır, biz mahrum olduk.

    68-Görmez misiniz içtiğiniz suyu?

    69-Siz mi yağdırıyorsunuz onu buluttan, yoksa biz mi yağdırmadayız?

    70-Dileseydik onu tuzlu, acı bir su haline getirirdik, hala mı şükretmezsiniz?

    71-Görmez misiniz çakmakla çakıp yaktığınız ateşi?

    72-Siz mi onun ağacını meydana getiriyorsunuz, yoksa biz mi meydana getirmedeyiz?

    73-Biz onu, cehennem ateşini bir andırma ve çöllerde konup göçenlere bir fayda olarak halkettik.

    74-Artık pek ulu Rabbinin adını anarak tenzih et onu.

    75-Andolsun yıldızların yerlerine.

    76-Ve şüphe yok ki bu, elbette pek büyük bir anttır bilseniz.

    77-Şüphe yok ki bu, pek güzel ve şerefli Kur'an'dır.

    78-Saklanmış bir kitapta.

    79-Ona, temiz olanlardan başkaları dokunamaz.

    80-Alemlerin Rabbinden indirilmiştir.

    81-Artık siz, bu sözü mü yalanlayacaksınız?

    82-Ve o kitaptan nasibiniz, yalnız onu yalanlamaktan ibaret mi olacak?

    83-Hani can gırtlağa gelince.

    84-Siz de o sırada bakar durursunuz.

    85-Ve biz, ona sizden daha yakınız ve fakat göremezsiniz.

    86-İnanmıyorsanız, ceza görmeyeceğinizi sanıyorsanız.

    87-O gırtlağa gelen canı geri çevirin bakalım doğru söylüyorsanız.

    88-Artık o kişi yakınlaştırılanlardansa.

    89-Artık ona huzur ve rahat ve rızık ve Naim cenneti.

    90-Ve ama sağ taraf ehlindense.

    91-Artık esenlik sana sağ taraf ehlinden.

    92-Ve ama yalanlayan sapıklardansa.

    93-Kaynar suyla ziyafet ona.

    94-Ve cehenneme atılma.

    95-Şüphe yok ki bu, haktır, gerçeğin ta kendisidir.

    96-Artık pek ulu Rabbinin adını anarak tenzih et onu.

  • Ali Bulaç

    1-Vakıa (kesin bir gerçek olan kıyamet) vuku bulduğu zaman,

    2-Onun vukuuna (gerçekleşmesine artık) yalan diyecek yoktur.

    3-O aşağılatıcı, yücelticidir.

    4-Yer, şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığı,

    5-Ve dağlar darmadağın olup ufalandığı,

    6-Derken toz duman halinde dağılıp-savrulduğu,

    7-Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman;

    8-İşte o "Ashab-ı Meymene", ne (kutludur o) "Ashab-ı Meymene".

    9-"Ashab-ı Meş'eme" ne (mutsuz ve uğursuzdur o) "Ashab-ı Meş'eme".

    10-Yarışıp öne geçenler de, öne geçmiş öncülerdir.

    11-İşte onlar, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlardır.

    12-Nimetlerle-donatılmış cennetler içinde;

    13-Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden,

    14-Birazı da sonrakilerden.

    15-'Özenle işlenmiş mücevher' tahtlar üzerindedirler.

    16-Karşılıklı yaslanmışlardır.

    17-Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır;

    18-Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler,

    19-Ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir.

    20-Arzulayıp-seçecekleri meyveler,

    21-Canlarının çektiği kuş eti.

    22-Ve iri gözlü huriler,

    23-Sanki saklı inciler gibi;

    24-Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere (onlara sunulur);

    25-Orada, ne 'saçma ve boş bir söz' işitirler, ne günaha sokma.

    26-Yalnızca bir söz (işitirler:) "Selam, selam."

    27-"Ashab-ı Yemin", ne (kutludur o) "Ashab-ı Yemin."

    28-Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları),

    29-Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları,

    30-Yayılıp-uzanmış gölgeler,

    31-Durmaksızın akan su(lar);

    32-Ve (daha) birçok meyveler arasında,

    33-Kesilip-eksilmeyen ve yasaklanmayan (meyveler).

    34-Yükseklere-kurulmuş döşekler (sedirler).

    35-Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık.

    36-Onları hep bakireler olarak kıldık,

    37-Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt,

    38-"Ashab-ı Yemin" olanlar için.

    39-(Bunların) Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden,

    40-Birçoğu da sonrakilerdendir.

    41-"Ashab-ı Şimal", ne (mutsuzdur o) "Ashab-ı Şimal."

    42-Hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su,

    43-Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler.

    44-Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim).

    45-Çünkü onlar, bundan önce varlık içinde şımartılmış olanlardı.

    46-Onlar, büyük günah üzerinde ısrarlı davrananlardı.

    47-Ve derlerdi ki: "Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?"

    48-"Önceden gelip-geçmiş atalarımız da mı?"

    49-De ki: "Şüphesiz, öncekiler de ve sonrakiler de."

    50-"Bilinen bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır."

    51-Sonra gerçekten siz, ey sapık olan yalanlayıcılar,

    52-Şüphesiz zakkum olan bir ağaçtan yiyeceksiniz.

    53-Böylece karınları(nızı) ondan dolduracaksınız.

    54-Onun üzerine de alabildiğine kaynar sudan içeceksiniz.

    55-Üstelik 'içtikçe susayan hasta develerin' içişi gibi içeceksiniz.

    56-İşte bu, onların din (hesap ve ceza) gününde şölenleridir.

    57-Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik etmeyecek misiniz?

    58-Şimdi (rahimlere) dökmekte olduğunuz meniyi gördünüz mü?

    59-Onu sizler mi yaratıyorsunuz, yoksa Yaratıcı Biz miyiz?

    60-Sizin aranızda ölümü takdir eden Biziz ve Bizim önümüze geçilmiş değildir;

    61-(Yerinize) Benzerlerinizi getirip-değiştirme ve sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde-inşa etme konusunda.

    62-Andolsun, ilk inşa (yaratma)yı bildiniz; ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi?

    63-Şimdi ekmekte olduğunuz (tohum)u gördünüz mü?

    64-Onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz?

    65-Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız.

    66-(Şöyle de sızlanırdınız:) "Doğrusu biz, ağır bir borç altına girip-zorlandık."

    67-"Hayır, biz büsbütün yoksun bırakıldık."

    68-Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü?

    69-Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz?

    70-Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi?

    71-Şimdi yakmakta olduğunuz ateşi gördünüz mü?

    72-Onun ağacını sizler mi inşa ettiniz (yarattınız), yoksa onu inşa eden Biz miyiz?

    73-Biz onu hem bir öğüt ve hatırlatma (konusu), hem ihtiyacı olanlara bir meta kıldık.

    74-Şu halde büyük Rabbini ismiyle tesbih et.

    75-Hayır, yıldızların yer (mevki)lerine yemin ederim.

    76-Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir.

    77-Elbette bu, bir Kur'an-ı Kerim'dir.

    78-Saklanmış-korunmuş bir Kitap'ta (yazılı)dır.

    79-Ona, temizlenip-arınmış olanlardan başkası dokunamaz.

    80-Alemlerin Rabbinden indirilmedir.

    81-Şimdi siz bu sözü mü hor görüp-küçümsüyorsunuz?

    82-Ve rızkınızı (Kur'an'dan yararlanma nimetini bırakıp onu) mutlaka yalan saymaktan ibaret mi kılıyorsunuz?

    83-Hele can boğaza gelip dayandığında,

    84-Ki o sırada siz (sadece) bakıp-durursunuz,

    85-Biz ona sizden daha yakınız; ancak görmezsiniz.

    86-İşte o vakit, eğer ceza görmeyecek iseniz,

    87-Eğer doğru söylüyorsanız, onu, (çıkmakta olan canı) geri çevirsenize.

    88-Eğer o (ölecek kişi), yakın kılınan (mukarreb olan)lardan ise,

    89-Bu durumda rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle donatılmış cennet (onundur).

    90-Ve eğer "Ashab-ı Yemin"den ise,

    91-Artık, "Ashab-ı Yemin"den selam sana.

    92-Ve eğer o, yalanlayan sapıklardan ise,

    93-Artık (onun için) alabildiğine kaynar sudan bir şölen vardır.

    94-Ve çılgınca yanan ateşe bir atılma da.

    95-Şüphesiz bu, kesin bilgi ifade eden bir gerçektir (Hakku'l-Yakin).

    96-Öyleyse büyük Rabbini ismiyle tesbih et.

  • Diyanet İşleri Başkanlığı

    1-Kıyamet koptuğunda kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır.

    2-Kıyamet koptuğunda kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır.

    3-Kıyamet koptuğunda kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır.

    4-Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.

    5-Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.

    6-Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.

    7-Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.

    8-İyi işler işlediklerini belirtmek için, amel defterleri sağdan verilenler; ne mutlu o sağcılara!

    9-Kötülük işlediklerini belirtmek üzere, amel defterleri soldan verilenler; ne yazık o solculara!

    10-İyilik işlemekte önde olanlar, karşılıklarını almakta da önde olanlardır.

    11-Naim cennetlerinde Allah'a en çok yaklaştırılmış olanlar işte bunlardır.

    12-Naim cennetlerinde Allah'a en çok yaklaştırılmış olanlar işte bunlardır.

    13-Onların büyük kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.

    14-Onların büyük kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.

    15-Mücevheratla işlenmiş tahtlara karşılıklı olarak yaslanırlar.

    16-Mücevheratla işlenmiş tahtlara karşılıklı olarak yaslanırlar.

    17-Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.

    18-Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.

    19-Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.

    20-Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.

    21-Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.

    22-İşlediklerine karşılık olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gözlüler vardır. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.

    23-İşlediklerine karşılık olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gözlüler vardır. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.

    24-İşlediklerine karşılık olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gözlüler vardır. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.

    25-Sadece selama karşılık selam sözü işitirler.

    26-Defterleri sağdan verilenler; ne mutlu o sağcılara!

    27-Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

    28-Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

    29-Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

    30-Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

    31-Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

    32-Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

    33-Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

    34-Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.

    35-Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.

    36-Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.

    37-Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.

    38-Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.

    39-Bunların bir kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.

    40-Bunların bir kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.

    41-Defterleri soldan verilenler; ne yazık o solculara!

    42-İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.

    43-İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.

    44-İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.

    45-Çünkü onlar, bundan önce, dünyada, nimet içinde bulunurlar iken, büyük günah işlemekte direnir dururlardı.

    46-Çünkü onlar, bundan önce, dünyada, nimet içinde bulunurlar iken, büyük günah işlemekte direnir dururlardı.

    47-Şöyle söylerlerdi: "Öldüğümüzde, toprak ve kemik yığını olduğumuzda mı, biz mi tekrar dirileceğiz?"

    48-"Önce gelip geçmiş babalarımız da mı?"

    49-De ki: "Şüphesiz öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün belirli bir vaktinde toplanacaklardır."

    50-De ki: "Şüphesiz öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün belirli bir vaktinde toplanacaklardır."

    51-Sonra, siz ey sapıklar, yalanlayanlar!

    52-Doğrusu bir zakkum ağacından yiyeceksiniz.

    53-Karınlarınızı onunla dolduracaksınız;

    54-Onun üzerine kaynar su içeceksiniz;

    55-Hem de susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz;

    56-İşte onlara, ceza günü sunulacak konukluk budur.

    57-Sizi yaratan Biziz; hala tasdik etmez misiniz?

    58-Söyleyin; akıttığınız meniden insanı yaratan siz misiniz, yoksa Biz mi yaratmaktayız?

    59-Söyleyin; akıttığınız meniden insanı yaratan siz misiniz, yoksa Biz mi yaratmaktayız?

    60-Ölümü aranızda Biz tayin ettik; sizi ortadan kaldırıp benzerlerinizi yerinize getirmeyi, sizi bilmediğiniz şekilde var etmeyi dilesek kimse önümüze geçemez.

    61-Ölümü aranızda Biz tayin ettik; sizi ortadan kaldırıp benzerlerinizi yerinize getirmeyi, sizi bilmediğiniz şekilde var etmeyi dilesek kimse önümüze geçemez.

    62-And olsun ki, ilk yaratmayı bilirsiniz, yine de düşünmez misiniz?

    63-Söyleyin, ektiklerinizi yerden bitirenler sizler misiniz, yoksa Biz mi bitiriyoruz?

    64-Söyleyin, ektiklerinizi yerden bitirenler sizler misiniz, yoksa Biz mi bitiriyoruz?

    65-Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; "Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık".

    66-Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; "Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık".

    67-Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; "Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık".

    68-Söyleyin; içtiğiniz suyu buluttan indirenler sizler misiniz yoksa onu Biz mi indiririz?

    69-Söyleyin; içtiğiniz suyu buluttan indirenler sizler misiniz yoksa onu Biz mi indiririz?

    70-Dileseydik onu acılaştırırdık; hala şükretmez misiniz?

    71-Söyleyin; yaktığınız ateşin ağacını var eden sizler misiniz, yoksa onu Biz mi var ederiz?

    72-Söyleyin; yaktığınız ateşin ağacını var eden sizler misiniz, yoksa onu Biz mi var ederiz?

    73-Biz onu bir ibret ve çölde konaklayanlar için yararlı kıldık.

    74-Öyleyse çok büyük Rabbinin adını tesbih et.

    75-Hayır; yıldızların yerleri üzerine yemin ederim; ki bunun ne büyük yemin olduğunu bir bilseniz!

    76-Hayır; yıldızların yerleri üzerine yemin ederim; ki bunun ne büyük yemin olduğunu bir bilseniz!

    77-Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.

    78-Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.

    79-Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.

    80-Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.

    81-Siz bu sözü mü hor görüyorsunuz?

    82-Rızkınıza şükredeceğiniz yere onu vereni mi yalanlıyorsunuz?

    83-Kişinin canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, Biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz.

    84-Kişinin canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, Biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz.

    85-Kişinin canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, Biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz.

    86-Siz dirilip yaptıklarınıza karşılık görmeyecekseniz ve eğer bu sözünüzde samimi iseniz, o çıkmak üzere olan canı geri çevirsenize!

    87-Siz dirilip yaptıklarınıza karşılık görmeyecekseniz ve eğer bu sözünüzde samimi iseniz, o çıkmak üzere olan canı geri çevirsenize!

    88-Eğer ölen o kişi, gözdelerden ise, rahatlık, hoşluk ve nimet cenneti onundur.

    89-Eğer ölen o kişi, gözdelerden ise, rahatlık, hoşluk ve nimet cenneti onundur.

    90-Eğer defteri sağdan verilenlerden ise,

    91-"Ey sağcılardan olan kişi, sana selam olsun!" denir.

    92-Eğer, sapık yalancılardan ise,

    93-Ona kaynar sudan konukluk sunulur.

    94-Cehenneme sokulur.

    95-Doğrusu kesin gerçek budur.

    96-Öyleyse çok büyük Rabbinin adını tesbih et.

  • Diyanet Vakfı

    1-Kıyamet koptuğu zaman,

    2-Ki onun oluşunu yalanlayacak hiçbir kimse yoktur;

    3-O, alçaltıcı, yükselticidir.

    4-Yer şiddetle sarsıldığı,

    5-Dağlar parçalandığı,

    6-Dağılıp toz duman haline geldiği,

    7-Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman,

    8-Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere!

    9-Soldakiler, ne bahtsızdırlar onlar!

    10-(Hayırda) önde olanlar, (ecirde de) öndedirler.

    11-İşte bunlar, (Allah'a) en yakın olanlardır,

    12-Naim cennetlerinde.

    13-(Onların) çoğu önceki ümmetlerden,

    14-Birazı da sonrakilerdendir.

    15-Cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler,

    16-Onların üzerlerinde karşılıklı olarak oturup yaslanırlar.

    17-Çevrelerinde, (hizmet için) ölümsüz gençler dolaşır;

    18-Main çeşmesinden doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle.

    19-Bu şaraptan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir.

    20-(Onlara) beğendikleri meyveler,

    21-Canlarının çektiği kuş etleri,

    22-İri gözlü huriler,

    23-Saklı inciler gibi.

    24-Yaptıklarına karşılık olarak (verilir).

    25-Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.

    26-Söylenen, yalnızca "selam, selam" dır.

    27-Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere!

    28-Düzgün kiraz ağacı,

    29-Meyveleri salkım salkım dizili muz ağaçları,

    30-Uzamış gölgeler,

    31-Çağlayarak akan sular,

    32-Sayısız meyveler içindedirler;

    33-Tükenmeyen ve yasaklanmayan.

    34-Ve kabartılmış döşekler üstündedirler.

    35-Gerçekten biz hurileri apayrı biçimde yeni yarattık.

    36-Onları, bakireler kıldık.

    37-Eşlerine düşkün ve yaşıt.

    38-Bütün bunlar sağdakiler içindir..

    39-Bunların birçoğu önceki ümmetlerdendir.

    40-Birçoğu da sonrakilerdendir.

    41-Soldakiler; ne yazık o soldakilere!

    42-İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,

    43-Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar;

    44-Serin ve hoş olmayan.

    45-Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefahete dalmışlardı.

    46-Büyük günahı işlemekte direnir dururlardı.

    47-Ve diyorlardı ki: Biz öldükten, toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?

    48-Önceki atalarımız da mı?

    49-De ki: Hem öncekiler hem de sonrakiler,

    50-Belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır!

    51-Sonra siz ey sapıklar, yalancılar!

    52-Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.

    53-Karınlarınızı ondan dolduracaksınız.

    54-Üstüne de kaynar sudan içeceksiniz.

    55-Susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.

    56-İşte ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur!

    57-Sizi biz yarattık. Tasdik etmeniz gerekmez mi?

    58-Söyleyin öyleyse, (rahimlere) döktüğünüz meni nedir?

    59-Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz?

    60-Aranızda ölümü takdir eden biziz. Ve biz, önüne geçilebileceklerden değiliz.

    61-Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir alemde tekrar var edelim diye (ölümü takdir ettik).

    62-Andolsun, ilk yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?

    63-Şimdi bana, ektiğinizi haber verin.

    64-Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?

    65-Dileseydik onu kuru bir çöp yapardık da şaşar kalırdınız.

    66-"Doğrusu borç altına girdik.

    67-Daha doğrusu, biz yoksul kaldık" (derdiniz).

    68-Ya içtiğiniz suya ne dersiniz?

    69-Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?

    70-Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?

    71-Söyleyin şimdi bana, tutuşturmakta olduğunuz ateşi,

    72-Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?

    73-Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlerin istifadesi için yarattık.

    74-Öyleyse ulu Rabbinin adını tesbih et.

    75-Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim ki,

    76-Bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir.

    77-Şüphesiz bu, değerli bir Kur'an'dır,

    78-Korunmuş bir kitaptır.

    79-Ona ancak temizlenenler dokunabilir.

    80-O, alemlerin Rabbinden indirilmiştir.

    81-Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?

    82-Allah'ın verdiği rızka karşı şükrü, onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz?

    83-Hele can boğaza dayandığı zaman,

    84-O vakit siz bakar durursunuz.

    85-(O anda) biz ona sizden daha yakınız, ama göremezsiniz.

    86-Madem ki ceza görmeyecekmişsiniz,

    87-Onu (canı) geri çevirsenize, şayet iddianızda doğru iseniz!

    88-Fakat (ölen kişi Allah'a) yakın olanlardan ise,

    89-Ona rahatlık, güzel rızık ve Naim cenneti vardır.

    90-Eğer o sağdakilerden ise,

    91-"Ey sağdaki! Sana selam olsun!"

    92-Ama yalanlayıcı sapıklardan ise,

    93-İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır!

    94-Ve (onun sonu) cehenneme atılmaktır.

    95-Şüphesiz ki bu, kesin gerçektir.

    96-Öyleyse ulu Rabbinin adını tenzih ile an.

  • Edip Yüksel

    1-Kaçınılmaz olay gerçekleştiği zaman,

    2-Onun gerçekleşmesini artık yalanlayan çıkmaz.

    3-O alçaltıcıdır, yücelticidir.

    4-Yerin sallanıp sarsılacağı,

    5-Ve dağların paramparça edileceği zaman,

    6-Artık o toz duman haline gelmiştir.

    7-Sizler de üç bölüme ayrılırsınız.

    8-Mutlular ne kadar da mutludurlar!

    9-Mutsuzlar ne kadar da mutsuzdurlar!

    10-Bir de ileri geçen öncü elitler vardır.

    11-Onlar (Tanrı'ya) yaklaştırılanlardır.

    12-Nimet cennetlerinde (bahçelerinde)...

    13-Onların büyük bir kısmı önceki nesillerden,

    14-Küçük bir kısmı da sonraki nesillerdendir.

    15-Lüks mobilyalar üzerinde,

    16-Karşılıklı yaslanmışlardır.

    17-Onlara ölümsüz gençler servis yaparlar.

    18-Kaynaktan doldurulmuş bardaklar, sürahiler ve kadehlerle.

    19-Ne ara verirler ne de yorulurlar.

    20-Ve beğendikleri meyveler...

    21-Canlarının çektiği kuş etleri...

    22-Güzel eşler...

    23-Korunmuş inciler gibi...

    24-Yapmış olduklarına bir karşılık olarak verilir.

    25-Orada ne bir saçmalık, ne de günaha sokan bir söz işitmezler.

    26-Sadece, "Selam, selam," derler.

    27-Sağ tarafta olanlar sağ tarafta olacaklar!

    28-Dikensiz meyve ağaçları,

    29-Salkımları sarkmış muz ağaçları,

    30-Uzamış gölgeler,

    31-Fışkıran sular,

    32-Ve bol meyveler içindedirler.

    33-Bunlar ne tükenirler, ne de yasak edilirler!

    34-Ve onlar yükseltilmiş mobilyalar üzerindedirler.

    35-Biz kadınları yeniden biçimlendirdik.

    36-Onları, gençleştirdik.

    37-Mükemmel biçimde eşlenmişlerdir.

    38-Sağ tarafta olanlar içindir.

    39-Onların bir çoğu önceki nesillerdendir.

    40-Onların bir çoğu da sonraki nesillerdendir.

    41-Sol tarafta bulunanlar, sol tarafta olacaklardır.

    42-İşleyen ve kaynayan bir azap içindedirler.

    43-Sıcak gölgeler altındadırlar.

    44-Ne soğuktur, ne de yararlı.

    45-Bundan önce onlar konfor içinde şımarmışlardı.

    46-Büyük günahı işlemekte direniyorlardı.

    47-Diyorlardı ki, "Biz öldükten, toz ve kemiğe dönüştükten sonra mı diriltileceğiz?"

    48-"Önceki atalarımız da mı?"

    49-De ki, "Öncekiler de, sonrakiler de."

    50-"Bilinen günün buluşma anı için toplanacaklardır."

    51-"Sonra da siz, ey sapıtmışlar, ey yalanlayıcılar,"

    52-"Zakkum ağacından yiyeceksiniz."

    53-"Onunla karnınızı dolduracaksınız."

    54-"Ve üzerine kaynar su içeceksiniz."

    55-"Susamış devenin içişi gibi içeceksiniz."

    56-Yargı gününde işte böyle ağırlanacaklardır.

    57-Sizi biz yarattık, doğrulamanız gerekmez miydi?

    58-Attığınız meniye dikkat ettiniz mi?

    59-Siz mi onu yaratıyorsunuz, yoksa biz mi yaratıyoruz?

    60-Aranızda ölümünüzü önceden biz belirledik. Kimse bizi engelleyemez:

    61-Sizi başka nesillerle değiştirmekten, yahut sizi bilmediğiniz bir biçimde yaratmaktan....

    62-İlk yaratılışı biliyorsunuz. Öğüt almalı değil misiniz?

    63-Ektiğinize dikkat ettiniz mi?

    64-Siz mi onu yetiştiriyorsunuz, yoksa biz mi?

    65-Dileseydik onu samana çevirirdik de siz şaşardınız:

    66-"Borca girdik."

    67-"Doğrusu, yoksun bırakıldık."

    68-İçmekte olduğunuz suya dikkat ettiniz mi?

    69-Onu bulutlardan siz mi indiriyorsunuz, yoksa biz mi?

    70-Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmez misiniz?

    71-Yakmakta olduğunuz ateşe dikkat ettiniz mi?

    72-Onun ağacını siz mi başlattınız, yoksa biz mi başlatmaktayız?

    73-Kullananlar için biz onu bir ibret ve yararlı yaptık.

    74-Öyleyse Büyük Rabbinin ismini yücelt.

    75-Yıldızların yerlerine yemin ederim.

    76-Onun ne büyük bir yemin olduğunu bir bilseniz!

    77-Bu, onurlu bir Kuran'dır.

    78-Gizli bir kitaptadır.

    79-Onu ancak temizler kavrayabilir.

    80-Evrenlerin Rabbinden indirilmiştir.

    81-Siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?

    82-İnkar etmeyi iş mi ediniyorsunuz?

    83-Ya can boğaza dayandığı zaman?

    84-O anda siz bakınmaktasınız.

    85-Biz ona (can çekişene) sizden daha yakınız; ancak siz göremezsiniz.

    86-Yaptığınızın karşılığını görmeyeceğiniz doğruysa,

    87-Onu geri çevirsenize, eğer doğru sözlü iseniz?

    88-Ancak o, (bana) yaklaştırılanlardan ise-

    89-o zaman neşe, çiçekler ve nimet cennetleri...

    90-O, sağda olanlardan ise,

    91-"Sana sağdakilerden selam olsun!"

    92-Ama o yalanlayan sapıklardan ise-

    93-kaynar sudan bir ağırlanma-

    94-ve cehennemde yanma...

    95-Mutlak gerçek budur.

    96-Öyleyse Büyük Rabbinin ismini yücelt

  • Elmalılı Hamdi Yazır

    1-Olacak vak'a olduğu zaman

    2-Onun oluşunu yalanlayacak kimse yoktur.

    3-O, alçaltıcıdır, yükselticidir.

    4-Yer şiddetle sarsıldığı

    5-Dağlar serpildikçe serpildiği

    6-Dağılıp toz duman haline geldiği

    7-Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman

    8-Sağın adamları (var ya) ne mutludurlar onlar!

    9-Solun adamları ise ne uğursuzdurlar onlar!

    10-Önde olanlar (var ya), onlar öncüdürler.

    11-İşte o yaklaştırılanlar,

    12-Nimet cennetlerindedirler.

    13-Çoğu önceki ümmetlerden,

    14-Birazı da sonrakilerden.

    15-(Onlar) cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler.

    16-Karşılıklı olarak onların üzerinde yaslanırlar.

    17-Çevrelerinde, ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dolaşırlar.

    18-Kaynağından doldurulmuş, testiler, ibrikler ve kadehlerle.

    19-Ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir.

    20-Beğendikleri meyvalar,

    21-Canlarının çektiği kuş etleri,

    22-İri gözlü hûriler,

    23-Saklı inciler gibi,

    24-Yaptıklarına karşılık olarak verilir.

    25-Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.

    26-Duydukları söz, yalnız "selam", "selam" dır.

    27-Sağın adamları, nedir o sağın adamları!

    28-Dalbastı kirazlar,

    29-Meyva dizili muzlar,

    30-Uzamış gölgeler,

    31-Fışkıran sular.

    32-Pek çok meyva arasında,

    33-Tükenmeyen ve yasaklanmayan

    34-Ve yükseltilmiş döşekler üstündedirler.

    35-Biz kadınları yeniden inşa ettik (yarattık).

    36-Onları bâkireler yaptık.

    37-Hep yaşıt sevgililer,

    38-Sağın adamları içindir.

    39-Bir çoğu öncekilerdendir.

    40-Bir çoğu da sonrakilerdendir.

    41-Solun adamları, nedir o solcular!

    42-İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar şu içinde,

    43-Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar.

    44-Ki ne serindir, ne de faydalı.

    45-Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefâhete dalmışlardı.

    46-Büyük günahı işlemekte ısrar ediyorlardı.

    47-Ve diyorlardı ki: "Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?"

    48-"Önceki atalarımızda mı?"

    49-De ki: "Öncekiler ve sonrakiler"

    50-"Belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır."

    51-Sonra siz, ey sapık yalanlayıcılar!

    52-Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.

    53-Karınlarınızı hep onunla dolduracaksınız.

    54-Üstüne de kaynar su içeceksiniz.

    55-Susuzluk illetine tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz.

    56-İşte ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur.

    57-Biz sizi yarattık; tasdik etmeniz gerekmez mi?

    58-Attığınız meniyi gördünüz mü?

    59-Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz?

    60-Aranızda ölümü takdir eden biziz ve bizim önümüze geçilmez.

    61-Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir yaratılışta tekrar var edelim diye (böyle yapıyoruz).

    62-Andolsun, ilk yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?

    63-Ektiğinizi gördünüz mü?

    64-Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?

    65-Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık. Hayret eder dururdunuz.

    66-"Doğrusu borç altına girdik."

    67-"Doğrusu, biz yoksul bırakıldık" (derdiniz).

    68-İçtiğiniz suya baktınız mı?

    69-Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?

    70-Dileseydik onu tuzlu yapardık. O halde şükretseniz ya!

    71-Yaktığınız ateşi gördünüz mü?

    72-Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?

    73-Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlere bir fayda yaptık.

    74-Öyleyse büyük Rabbinin adını yücelt.

    75-Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim.

    76-Bilirseniz bu büyük bir yemindir.

    77-O, elbette şerefli bir Kur'ân'dır.

    78-Korunmuş bir kitaptadır.

    79-Ona temizlenenlerden başkası el süremez.

    80-(O), âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.

    81-Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?

    82-Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz?

    83-Can boğaza dayandığı zaman

    84-Ki o zaman siz (ölmek üzere olana) bakar durursunuz.

    85-Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz.

    86-Eğer cezalandırılmayacak iseniz,

    87-Onu geri çevirsenize; şayet iddianızda doğru iseniz.

    88-Fakat ölen kişiye gelince, eğer o rahmete yaklaştırılanlardan ise,

    89-Ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.

    90-Eğer O, sağın adamlarından ise,

    91-"(Ey sağcı), sana sağcılardan selam!"

    92-Ama yalanlayıcı sapıklardan ise;

    93-İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır.

    94-Ve cehenneme atılma vardır.

    95-Kesin gerçek budur işte.

    96-Öyle ise Rabbini o büyük ismiyle tesbih et.

  • Suat Yıldırım

    1-O gerçek olan kıyamet gerçekleşince neler olacak neler!..

    2-Zaten onun olmasını yalanlayacak hiçbir delil olamaz. [70,1-2; 6,73]

    3-O kimini alçaltır, kimini yüceltir.

    4-Yer şiddetle sarsıldığı, [99,1; 22,1]

    5-Dağlar darmadağın edilip parçalandığı,

    6-Uçuşan toz zerreleri haline geldiği zaman...

    7-Sizler de üç sınıfa ayrılırsınız:

    8-Ashab-ı yemin ki ne ashab-ı yemin! Ne mutludur onlar!

    9-Ashab-ı şimal ki ne ashab-ı şimal! Ne bedbahttır onlar!

    10-İmanda, fazilette öncüler ki ne öncüler! Onlar herkesi geçerler. [35,32; 3,133; 57,21]

    11-İşte onlardır Allah'a en yakın olanlar. Naîm cennetlerindedir onlar.

    12-İşte onlardır Allah'a en yakın olanlar. Naîm cennetlerindedir onlar.

    13-Çoğu önceki ümmetlerden, biraz da sonrakilerden.

    14-Çoğu önceki ümmetlerden, biraz da sonrakilerden.

    15-Mücevheratla işlenmiş tahtlara yaslanarak karşılıklı otururlar.

    16-Mücevheratla işlenmiş tahtlara yaslanarak karşılıklı otururlar.

    17-Etraflarında, cennet şarabından dolu testiler, sürahiler, kadehlerle, ebedîliğe ermiş çocuklar dolaşıp hizmet ederler.

    18-Etraflarında, cennet şarabından dolu testiler, sürahiler, kadehlerle, ebedîliğe ermiş çocuklar dolaşıp hizmet ederler.

    19-Bu içkiden ötürü baş ağrısı çekmezler, sarhoş da olmazlar.

    20-Bir de... tercih edecekleri meyveler...

    21-Canlarının istediği kuş etleri...

    22-Ve gün görmemiş saklı inciler gibi güzel eşler...

    23-Ve gün görmemiş saklı inciler gibi güzel eşler...

    24-Bütün bunlar dünyada yaptıkları güzel işlere mükâfat olarak verilecek.

    25-Onlar cennette ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir laf işitmezler.

    26-İşittikleri söz, hep: “Selâm! selâm!” sesleridir.

    27-Ashab-ı yemin ki ne ashab-ı yemin! Ne mutludur onlar!

    28-Dalbastı kirazlar,

    29-Dolgun salkımlı muzlar,

    30-Yayılmış gölgeler... [4,57; 13,35; 77,41]

    31-Şarıl şarıl akan sular... [47,15]

    32-Tükenmeyen, eksilmeyen, hiçbir surette esirgenmeyen birçok meyveler içindedirler.

    33-Tükenmeyen, eksilmeyen, hiçbir surette esirgenmeyen birçok meyveler içindedirler.

    34-Onlara, pek değerli eşler de verdik. Biz o eşleri, yepyeni bir yaratılışla yaratıp, sûret ve sîretlerini son derece güzelleştirdik.

    35-Onlara, pek değerli eşler de verdik. Biz o eşleri, yepyeni bir yaratılışla yaratıp, sûret ve sîretlerini son derece güzelleştirdik.

    36-Böylece onları, ashab-ı yemin için bakire kızlar, kocalarına âşık yaşıtlar kıldık.

    37-Böylece onları, ashab-ı yemin için bakire kızlar, kocalarına âşık yaşıtlar kıldık.

    38-Böylece onları, ashab-ı yemin için bakire kızlar, kocalarına âşık yaşıtlar kıldık.

    39-Birçoğu önceki ümmetlerden, birçoğu da sonrakilerden.

    40-Birçoğu önceki ümmetlerden, birçoğu da sonrakilerden.

    41-Ashab-ı şimal ki ne ashab-ı şimal! Ne bedbahttır onlar!

    42-Onlar kızgın ateşte ve kaynar sularda...

    43-Ne serin, ne de faydalı olmayan, kapkara duman tabakası altındadırlar. [77,29-34]

    44-Ne serin, ne de faydalı olmayan, kapkara duman tabakası altındadırlar. [77,29-34]

    45-Çünkü onlar dünyada iken refah içinde şımarırlardı.

    46-O en büyük günahta, şirkte ısrar ederlerdi.

    47-Ve derlerdi ki: “Ölüp toprak olduktan ve çürümüş kemik haline geldikten sonra mı biz diriltilecekmişiz? Gelip geçmiş atalarımız da mı?”

    48-Ve derlerdi ki: “Ölüp toprak olduktan ve çürümüş kemik haline geldikten sonra mı biz diriltilecekmişiz? Gelip geçmiş atalarımız da mı?”

    49-De ki: “Öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün, belli vaktinde mutlaka toplanacaksınız.” [11,103-105]

    50-De ki: “Öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün, belli vaktinde mutlaka toplanacaksınız.” [11,103-105]

    51-Sonra siz ey yoldan sapanlar ve hak dini yalan sayanlar!

    52-Zakkum ağacının meyvesinden yiyecek,

    53-Karınlarınızı onunla dolduracak,

    54-Üstüne de kaynar su içeceksiniz!

    55-Hem de susamış develerin suya saldırışı gibi saldırarak içeceksiniz.

    56-İşte hesap gününde onlara ikram edilecek ziyafet! [18,107]

    57-Sizi yaratan Biz'iz, hâlâ bu gerçeği ikrar ve tasdik etmeyecek misiniz?

    58-Şimdi düşünsenize o akıttığınız meniyi! Onu yaratıp insan haline getiren siz misiniz, yoksa Biz miyiz?

    59-Şimdi düşünsenize o akıttığınız meniyi! Onu yaratıp insan haline getiren siz misiniz, yoksa Biz miyiz?

    60-Aranızda ölümü Biz takdir ettik. Sizi yok edip yerinize benzerlerinizi getirmeyi ve sizi bilemeyeceğiniz bir biçimde ve vasıfta yaratmayı dilersek, Bize mani olacak hiçbir güç yoktur.

    61-Aranızda ölümü Biz takdir ettik. Sizi yok edip yerinize benzerlerinizi getirmeyi ve sizi bilemeyeceğiniz bir biçimde ve vasıfta yaratmayı dilersek, Bize mani olacak hiçbir güç yoktur.

    62-Siz ilk yaratmayı pek iyi biliyorsunuz, artık düşünüp ibret almanız gerekmez mi? [30,27; 19,67; 36,77-79; 75,36-40]

    63-Ektiğiniz tohuma baksanıza! Siz mi onu yetiştiriyorsunuz Biz mi?

    64-Ektiğiniz tohuma baksanıza! Siz mi onu yetiştiriyorsunuz Biz mi?

    65-Eğer isteseydik onu kuru çöp haline getirirdik, siz de şaşıp kalır, pişman olurdunuz:

    66-“Eyvah! Emeklerimiz boşa gitti.”

    67-Hatta doğrusu biz rızıktan mahrum kaldık, sefalete mahkûm olduk.” derdiniz.

    68-Peki içtiğiniz suya ne dersiniz?

    69-Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa Biz mi?

    70-Dileseydik onu tuzlu da yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?

    71-Peki, yakmakta olduğunuz ateşe ne dersiniz?

    72-Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan Biz miyiz?

    73-Biz onu çölde, yolda bulunanlar ve muhtaçlar için hem bir ders, hem de istifade vesilesi kıldık.

    74-Öyleyse Ulu Rabbinin yüce adını tenzih et.

    75-Hayır! Vakit vakit inen Kur'ân’a yemin ederim ki,

    76-Eğer anlarsanız bu gerçekten büyük bir yemindir.

    77-Bu kitap, pek değerli, şerefli bir Kur'ân’dır.

    78-O iyi korunmuş bir kitapta, Levh-i Mahfuzdadır.

    79-Ona tertemiz (abdestli) olanlardan başkası dokunamaz.

    80-Rabbülâlemin tarafından indirilmiştir.

    81-Şimdi bu kelamı mı siz küçümsüyorsunuz?

    82-Bu nimete teşekkürünüz, onu yalan saymanız mı olmalıydı!

    83-Haydi görelim sizi, can boğaza geldiğinde,

    84-O vakit can çekişenin yanında bulunan sizler bakar durursunuz.

    85-Biz ise, ona sizden daha yakınız, ama siz göremezsiniz.

    86-Haydi bakalım eğer âhirette vereceğiniz hesap yoksa,

    87-İddianızda tutarlı iseniz, çıkmakta olan o rûhu geri döndürsenize!

    88-Ama eğer ölen kimse Allah'a yakın olanlardan ise, onun için rahatlık, güzel nasip ve naîm cenneti var.

    89-Ama eğer ölen kimse Allah'a yakın olanlardan ise, onun için rahatlık, güzel nasip ve naîm cenneti var.

    90-Eğer ashab-ı yeminden ise “Selâm sana ashab-ı yeminden!” denilecek. [41,30-32]

    91-Eğer ashab-ı yeminden ise “Selâm sana ashab-ı yeminden!” denilecek. [41,30-32]

    92-Ama eğer dini yalan sayan sapıklardan ise onun ziyafeti kaynar su, peşinden de cehenneme atılış olacak.

    93-Ama eğer dini yalan sayan sapıklardan ise onun ziyafeti kaynar su, peşinden de cehenneme atılış olacak.

    94-Ama eğer dini yalan sayan sapıklardan ise onun ziyafeti kaynar su, peşinden de cehenneme atılış olacak.

    95-İşte, hakkında hiç şüphe olmayan gerçek budur!

    96-O halde Ulu Rabbinin ismini tenzih et!

  • Süleyman Ateş

    1-Olacak vak'a olduğu (kıyamet koptuğu) zaman,

    2-Onun oluşunu yalanlayacak yoktur.

    3-O alçaltıcı, yükselticidir (yerleri alt üst eder),

    4-Yer şiddetliesarsıldığı,

    5-Dağlar serpildikçe serpildiği,

    6-Dağılan toz duman haline geldiği

    7-Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman;

    8-Sağın adamları (amel defterleri sağ tarafından verilenler), ne uğurlulardır onlar!

    9-Solun adamları (amel defterleri sol tarafından verilenler), ne uğursuzlardır onlar!

    10-Ve o sabıklar, sabıklar!

    11-İşte, onlardır (Allah'a) yaklaştırılanlar,

    12-Ni'met cennetlerinde.

    13-Çoğu öncekilerden,

    14-Birazı da sonrakilerden (olan bu insanlar),

    15-Altın ve cevahirle işlenmiş tahtlar üzerindedirler.

    16-Onların üzerinde karşılıklı yaslanırlar.

    17-Çevrelerinde, ebedi yaşamağa erdirilmiş gençler dolaşır;

    18-Akıp giden şarap kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle.

    19-(Bir şarap ki) Ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir.

    20-Beğendikleri meyva(lar),

    21-Canlarının çektiği kuş et(ler)i,

    22-İri gözlü huriler,

    23-Saklı inciler gibi;

    24-Yaptıklarına karşılık olarak.

    25-Orada ne boş bir söz ve ne de günaha sokan bir laf işitirler.

    26-Duydukları söz, yalnız "Selam, selam" dır.

    27-Sağın adamları, nedir o sağın adamları!

    28-(Onlar) Dikensiz kirazlar,

    29-(Kökünden tepesine kadar) meyva dizili muzlar,

    30-Uzamış gölge(ler),

    31-Fışkıran sular,

    32-Pek çok mevya arasında;

    33-Tükenmeyen ve yasaklanmayan!

    34-Ve yükseltilmiş döşekler üstündedirler.

    35-Biz (oradaki) kadınları da yeniden bir güzel inşa' etmişiz,

    36-Onları bakireler yapmışızdır.

    37-Hep yaşıt sevgililer;

    38-Sağın adamları için.

    39-(Bu sağcıların) Bir bölümü öncekilerdendir,

    40-Bir bölümü de sonrakilerdendir.

    41-Solun adamları (amel defterleri, sol tarafından verilenler), nedir o solcular!

    42-(Onlar) Delikçiklere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,

    43-Kara dumandan bir gölge altında,

    44-Ki ne serindir, ne faydalı.

    45-Çünkü onlar bundan önce varlık içinde şımartılmışlardı.

    46-Büyük günahı işlemekte ısrar ediyorlardı.

    47-Ve diyorlardı ki: "Biz öldükten, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?"

    48-Önceki atalarımız da mı?

    49-De ki: "Öncekiler de sonrakiler de."

    50-Belli bir günün buluşma vakti için mutlaka toplanacaklardır.

    51-Sonra siz de, ey sapık yalanlayıcılar (o zaman toplanacaksınız).

    52-(Suçlular) Mutlaka bir Zakkum ağacından yiyecekler,

    53-Onunla karınları(nı) dolduracaklar,

    54-Üzerine de kaynar su içeceklerdir.

    55-Susuzluk hastalığına tutulmuş develerin içişi gibi içeceklerdir!

    56-İşte ceza gününde onların ağırlanışı böyledir.

    57-Biz sizi yarattık; doğrulamanız gerekmez mi?

    58-Akıttığınız meniyi gördünüz mü?

    59-Siz mi onu yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcılar biz miyiz?

    60-Aranızda ölümü takdir eden biziz ve bizim önümüze geçilmiş değildir (kimse ölüme engel olamaz).

    61-(Size böyle ölümü takdir ettik) Ki sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi, bilmediğiniz bir biçimde yeniden inşa' edelim.

    62-Andolsun, ilk yaratmayı bildiniz, (bunu) düşünüp ibret almanız gerekmez mi?

    63-Ektiğinizi gördünüz mü?

    64-Siz mi onu bitiyorsunuz, yoksa bitirenler biz miyiz?

    65-Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık, sızlanıp dururdunuz:

    66-Biz borçlandık, (yaptığmız masraflar boşa gitti)!

    67-Doğrusu, biz yoksun bırakıldık! (derdiniz).

    68-İçtiğiniz suya baktınız mı?

    69-Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indirenler biz miyiz?

    70-Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şüketmeniz gerekmez mi?

    71-(İki dalı birbirine sürterek) Çıkardığınız ateşi gördünüz mü?

    72-Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratanlar biz miyiz?

    73-Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlere bir fayda yaptık.

    74-Öyleyse büyük Rabbinin adını yücelt.

    75-Yoo, yıldızların yerlerine yemin ederim,

    76-Bilirseniz, bu büyük bir yemindir.

    77-O, elbette değerli bir Kur'an'dır,

    78-Saklı bir Kitaptadır.

    79-Ki ona temizlerden başkası dokunmaz.

    80-(O), Alemlerin Rabbinden indirilmiştir.

    81-Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?

    82-(Kur'an'dan istifade edeceğiniz yerde) Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz (sizin ondan elde ettiğiniz nasib, sadece onu yalanlamanız mıdır)?

    83-Ya can boğaza dayandığı zaman?

    84-Ki siz de o zaman (can çekişen kimseye) bakıp durursunuz.

    85-Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz.

    86-Eğer (öldükten sonra) cezalandırılmayacaksanız

    87-(Bu sözünüzde doğru iseniz) o(çıkmakta olan ca)nı geri döndürsenize!

    88-(O can, Allah'a) Yaklaştırılanlardan ise,

    89-O'na rahatlık, güzel rızık ve ni'met cenneti var.

    90-Eğer sağcılardan (amel defteri sağ tarafından verilenlerden) ise,

    91-(Ey sağcı) Sana sağcılardan selam var!

    92-Ama yalanlayıcı sapıklardan ise;

    93-Kaynar sudan bir ziyafet,

    94-Ve cehenneme atılma var.

    95-Kesin gerçek budur işte.

    96-Öyleyse büyük Rabbinin adını tesbih et (O'nu, kendisine layık olmayan sıfatlardan tenzih eyle).

  • Yaşar Nuri Öztürk

    1-O beklenen müthiş olay olduğunda,

    2-Yoktur onun oluşunu yalanlayacak.

    3-Kimini alçaltır, kimini yükseltir.

    4-Yerküre bir sarsılışla sarsıldığında,

    5-Dağlar bir serpilişle serpildiğinde,

    6-Hepsi un-ufak olup dağılmıştır.

    7-Ve sizler, üç çift/sınıf oluvermişsinizdir.

    8-İşte uğur ve mutluluk yâranı. Nedir uğur ve mutluluk yâranı?

    9-İşte şomluk ve bunalım yâranı. Nedir şomluk ve bunalım yâranı?

    10-Ve oluşta önde gidenler, yarışta önde gidenler...

    11-İşte onlardır yaklaştırılanlar.

    12-Nimetlerle dolu bahçelerdedirler.

    13-Büyük kısmı öncekilerden,

    14-Az bir kısmı da sonrakilerden.

    15-Süslü, nakışlı tahtlar üzerinde,

    16-Onlar üstünde karşılıklı yan gelip yaslanırlar.

    17-Gencecik uşaklar dolanır çevrelerinde. Sürekli hizmete adanmışlardır.

    18-Sürahiler, ibrikler ve öz kaynağından içkilerle doldurulmuş kadehler eşliğinde.

    19-Ne başları döner ondan ne de akılları karışır.

    20-Ve meyveler, gönüllerince seçtiklerinden.

    21-Ve kuş eti iştahlarınca beğendiklerinden.

    22-Ve genç kadınlar, iri ve siyah gözlü.

    23-Titizlikle korunan inciler misali;

    24-Yaptıklarına karşılık olarak.

    25-Ne boş bir laf işitirler orada ne de günaha sokacak bir şey.

    26-Sadece "Selam, selam!" denir.

    27-Uğur ve mutluluk yâranı. Nedir uğur ve mutluluk yâranı?

    28-Dikensiz kirazlar,

    29-Meyve dizili muz ağaçları,

    30-Uzayan gölgeler,

    31-Akıp dökülen sular,

    32-Birçok meyveler arasındadırlar.

    33-Ne tükenir ne yasaklanır.

    34-Yükseğe yerleştirilmiş döşekler içinde.

    35-Biz kadınları da güzel bir biçimde yeniden yaratmış,

    36-Hepsini bakireler yapmışızdır,

    37-Yaşıt cilveli dilberler halinde,

    38-Uğur ve mutluluk yâranı için.

    39-Bir bölümü öncekilerden.

    40-Bir bölümü de sonrakilerden.

    41-Ve şomluk ve uğursuzluk yâranı. Nedir şomluk ve uğursuzluk yâranı?

    42-İliklere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,

    43-Simsiyah bir gölge altındadırlar.

    44-Ne serindir ne de cömert.

    45-Çünkü şomluk yâranı, bundan önce servet ve refahla şımaranlardı.

    46-O büyük günah üzerinde ısrar edip dururlardı.

    47-Ve şöyle derlerdi: "Ölünce mi, toprak ve kemik haline gelince mi, sahi o zaman mı yeniden diriltileceğiz?"

    48-"Önceki atalarımız da mı?"

    49-De ki: "Öncekiler de sonrakiler de."

    50-Bilinen bir günün buluşma vakti/buluşma yerinde mutlaka bir araya getirileceklerdir.

    51-Ve siz de ey sapık yalanlayıcılar!

    52-Zakkumdan bir ağaçtan mutlaka yiyeceksiniz/yiyecekler.

    53-Karınları dolduracaklar ondan,

    54-Üzerine içecekler kaynar sudan,

    55-Susuzluktan çıkmış develerin içişi gibi içecekler.

    56-Din gününde ağırlanışları böyledir.

    57-Sizi biz yarattık, biz! Tasdik etseydiniz olmaz mıydı?

    58-Akıttığınız meniyi gördünüz mü?

    59-Siz mi yaratıyorsunuz onu, yoksa yaratıcılar bizler miyiz?

    60-Ölümü aranızda biz takdir ettik. Biz önüne geçilecekler değiliz.

    61-Yerinize diğer benzerlerinizi getireceğiz ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden oluşturacağız.

    62-Yemin olsun, ilk yaratışı/yaratılışı bildiniz. Peki düşünüp ibret alsanız olmaz mı?

    63-Ekmekte olduğunuzu gördünüz mü?

    64-Siz mi bitiriyorsunuz onu, yoksa bitirenler bizler miyiz?

    65-Dileseydik, onu kuru bir çöp haline getirirdik de başlardınız şu şekilde gevelemeye:

    66-"Vallahi, kayba uğrayıp borçlandık."

    67-"Doğrusu mahrum bırakıldık biz."

    68-Şu içmekte olduğunuz suya baktınız mı?

    69-Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indirenler bizler miyiz?

    70-Dileseydik, onu tuzlu yapıverirdik. Peki şükretmeniz gerekmez mi?

    71-Çakıp çakıp çıkardığınız o ateşi gördünüz mü?

    72-Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratıp oluşturan bizler miyiz?

    73-Biz onu hem bir ibret hem de çöl yolcularına bir nimet kıldık.

    74-O halde o yüce Rabbinin adını tespih et!

    75-İş onların sandığı gibi değil! Yıldızların doğup batma, kayıp düşme noktalarına yemin ediyorum.

    76-Ve eğer bilirseniz, gerçekten büyük bir yemindir bu.

    77-O, kesinlikle şerefli bir Kur'an'dır.

    78-Titizlikle saklanan bir Kitap'tadır.

    79-Ona, arındırılmışlardan başkası dokunmaz.

    80-Âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir.

    81-Şimdi siz, bu sözü mü kirletip küçümseyeceksiniz/bu sözle mi alttan alıp gevşek davranacaksınız/bu sözle mi yağcılık edeceksiniz?

    82-Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz?

    83-Ya o canın boğaza gelip dayandığı zaman!

    84-İşte o zaman siz bakakalırsınız!

    85-Biz ona sizden daha yakınız, ama siz görmezsiniz.

    86-Madem ceza görmeyecek kişilersiniz,

    87-Eğer doğru sözlülerseniz, onu geri çevirsenize.

    88-Eğer o, yaklaştırılanlardan ise;

    89-Rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle dolu cennet var ona.

    90-Eğer kutlu, uğurlu kişilerdense,

    91-"Selam sana kutlu ve uğurlu kişilerden!" denir ona.

    92-Eğer yalanlayan sapıklardansa;

    93-Kaynar sudan bir ziyafet,

    94-Ve cehenneme salıverilme var ona.

    95-İşte budur, o tartışmasız, o kesin gerçek!

    96-Artık, o yüce Rabbinin adını tespih et!

  • ARAPÇA

    1-بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ إِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ

    (iẕâ veḳa`ati-lvâḳi`ah.)

    2-لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌ

    (leyse livaḳ`atihâ kâẕibeh.)

    3-خَافِضَةٌ رَّافِعَةٌ

    (ḫâfiḍatür râfi`ah.)

    4-إِذَا رُجَّتِ الْأَرْضُ رَجًّا

    (iẕâ rucceti-l'arḍu raccâ.)

    5-وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَسًّا

    (vebüsseti-lcibâlü bessâ.)

    6-فَكَانَتْ هَبَاءً مُّنبَثًّا

    (fekânet hebâem mümbeŝŝâ.)

    7-وَكُنتُمْ أَزْوَاجًا ثَلَاثَةً

    (veküntüm ezvâcen ŝelâŝeh.)

    8-فَأَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ

    (feaṣḥâbü-lmeymeneti mâ aṣḥâbü-lmeymeneh.)

    9-وَأَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ

    (veaṣḥâbü-lmeş'emeti mâ aṣḥâbü-lmeş'emeh.)

    10-وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ

    (vessâbiḳûne-ssâbiḳûn.)

    11-أُولَـٰئِكَ الْمُقَرَّبُونَ

    (ülâike-lmüḳarrabûn.)

    12-فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ

    (fî cennâti-nne`îm.)

    13-ثُلَّةٌ مِّنَ الْأَوَّلِينَ

    (ŝülletüm mine-l'evvelîn.)

    14-وَقَلِيلٌ مِّنَ الْآخِرِينَ

    (veḳalîlüm mine-l'âḫirîn.)

    15-عَلَىٰ سُرُرٍ مَّوْضُونَةٍ

    (`alâ sürurim mevḍûneh.)

    16-مُّتَّكِئِينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِلِينَ

    (müttekiîne `aleyhâ müteḳâbilîn.)

    17-يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ

    (yeṭûfü `aleyhim vildânüm müḫalledûn.)

    18-بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍ

    (biekvâbiv veebârîḳa veke'sim mim me`în.)

    19-لَّا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنزِفُونَ

    (lâ yüṣadde`ûne `anhâ velâ yünzifûn.)

    20-وَفَاكِهَةٍ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ

    (vefâkihetim mimmâ yeteḫayyerûn.)

    21-وَلَحْمِ طَيْرٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ

    (velaḥmi ṭayrim mimmâ yeştehûn.)

    22-وَحُورٌ عِينٌ

    (veḥûrun `în.)

    23-كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ

    (keemŝâli-llü'lüi-lmeknûn.)

    24-جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

    (cezâem bimâ kânû ya`melûn.)

    25-لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا

    (lâ yesme`ûne fîhâ lagvev velâ te'ŝîmâ.)

    26-إِلَّا قِيلًا سَلَامًا سَلَامًا

    (illâ ḳîlen selâmen selâmâ.)

    27-وَأَصْحَابُ الْيَمِينِ مَا أَصْحَابُ الْيَمِينِ

    (veaṣḥâbü-lyemîni mâ aṣḥâbü-lyemîn.)

    28-فِي سِدْرٍ مَّخْضُودٍ

    (fî sidrim maḫḍûd.)

    29-وَطَلْحٍ مَّنضُودٍ

    (veṭalḥim menḍûd.)

    30-وَظِلٍّ مَّمْدُودٍ

    (veżillim memdûd.)

    31-وَمَاءٍ مَّسْكُوبٍ

    (vemâim meskûb.)

    32-وَفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ

    (vefâkihetin keŝîrah.)

    33-لَّا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍ

    (lâ maḳṭû`ativ velâ memnû`ah.)

    34-وَفُرُشٍ مَّرْفُوعَةٍ

    (vefüruşim merfû`ah.)

    35-إِنَّا أَنشَأْنَاهُنَّ إِنشَاءً

    (innâ enşe'nâhünne inşââ.)

    36-فَجَعَلْنَاهُنَّ أَبْكَارًا

    (fece`alnâhünne ebkârâ.)

    37-عُرُبًا أَتْرَابًا

    (`uruben etrâbâ.)

    38-لِّأَصْحَابِ الْيَمِينِ

    (liaṣḥâbi-lyemîn.)

    39-ثُلَّةٌ مِّنَ الْأَوَّلِينَ

    (ŝülletüm mine-l'evvelîn.)

    40-وَثُلَّةٌ مِّنَ الْآخِرِينَ

    (veŝülletüm mine-l'âḫirîn.)

    41-وَأَصْحَابُ الشِّمَالِ مَا أَصْحَابُ الشِّمَالِ

    (veaṣḥâbü-şşimâli mâ aṣḥâbü-şşimâl.)

    42-فِي سَمُومٍ وَحَمِيمٍ

    (fî semûmiv veḥamîm.)

    43-وَظِلٍّ مِّن يَحْمُومٍ

    (veżillim miy yaḥmûm.)

    44-لَّا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ

    (lâ bâridiv velâ kerîm.)

    45-إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَٰلِكَ مُتْرَفِينَ

    (innehüm kânû ḳable ẕâlike mütrafîn.)

    46-وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنثِ الْعَظِيمِ

    (vekânû yüṣirrûne `ale-lḥinŝi-l`ażîm.)

    47-وَكَانُوا يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ

    (vekânû yeḳûlûne eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn.)

    48-أَوَآبَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ

    (eveâbâüne-l'evvelûn.)

    49-قُلْ إِنَّ الْأَوَّلِينَ وَالْآخِرِينَ

    (ḳul inne-l'evvelîne vel'âḫirîn.)

    50-لَمَجْمُوعُونَ إِلَىٰ مِيقَاتِ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ

    (lemecmû`ûne ilâ mîḳâti yevmim ma`lûm.)

    51-ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا الضَّالُّونَ الْمُكَذِّبُونَ

    (ŝümme inneküm eyyühe-ḍḍâllûne-lmükeẕẕibûn.)

    52-لَآكِلُونَ مِن شَجَرٍ مِّن زَقُّومٍ

    (leâkilûne min şecerim min zeḳḳûm.)

    53-فَمَالِئُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ

    (femâliûne minhe-lbüṭûn.)

    54-فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَمِيمِ

    (feşâribûne `aleyhi mine-lḥamîm.)

    55-فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْهِيمِ

    (feşâribûne şürbe-lhîm.)

    56-هَـٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدِّينِ

    (hâẕâ nüzülühüm yevme-ddîn.)

    57-نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ

    (naḥnü ḫalaḳnâküm felevlâ tüṣaddiḳûn.)

    58-أَفَرَأَيْتُم مَّا تُمْنُونَ

    (eferaeytüm mâ tümnûn.)

    59-أَأَنتُمْ تَخْلُقُونَهُ أَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ

    (eentüm taḫlüḳûnehû em naḥnü-lḫâliḳûn.)

    60-نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ

    (naḥnü ḳaddernâ beynekümü-lmevte vemâ naḥnü bimesbûḳîn.)

    61-عَلَىٰ أَن نُّبَدِّلَ أَمْثَالَكُمْ وَنُنشِئَكُمْ فِي مَا لَا تَعْلَمُونَ

    (`alâ en nübeddile emŝâleküm venünşieküm fî mâ lâ ta`lemûn.)

    62-وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْأَةَ الْأُولَىٰ فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ

    (veleḳad `alimtümü-nneş'ete-l'ûlâ felevlâ teẕekkerûn.)

    63-أَفَرَأَيْتُم مَّا تَحْرُثُونَ

    (eferaeytüm mâ taḥruŝûn.)

    64-أَأَنتُمْ تَزْرَعُونَهُ أَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ

    (eentüm tezra`ûnehû em naḥnü-zzâri`ûn.)

    65-لَوْ نَشَاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَامًا فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ

    (lev neşâü lece`alnâhü ḥuṭâmen feżaltüm tefekkehûn.)

    66-إِنَّا لَمُغْرَمُونَ

    (innâ lemugramûn.)

    67-بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ

    (bel naḥnü maḥrûmûn.)

    68-أَفَرَأَيْتُمُ الْمَاءَ الَّذِي تَشْرَبُونَ

    (eferaeytümü-lmâe-lleẕî teşrabûn.)

    69-أَأَنتُمْ أَنزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ أَمْ نَحْنُ الْمُنزِلُونَ

    (eentüm enzeltümûhü mine-lmüzni em naḥnü-lmünzilûn.)

    70-لَوْ نَشَاءُ جَعَلْنَاهُ أُجَاجًا فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ

    (lev neşâü ce`alnâhü ücâcen felevlâ teşkürûn.)

    71-أَفَرَأَيْتُمُ النَّارَ الَّتِي تُورُونَ

    (eferaeytümü-nnâra-lletî tûrûn.)

    72-أَأَنتُمْ أَنشَأْتُمْ شَجَرَتَهَا أَمْ نَحْنُ الْمُنشِئُونَ

    (eentüm enşe'tüm şeceratehâ em naḥnü-lmünşiûn.)

    73-نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعًا لِّلْمُقْوِينَ

    (naḥnü ce`alnâhâ teẕkiratev vemetâ`al lilmuḳvîn.)

    74-فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ

    (fesebbiḥ bismi rabbike-l`ażîm.)

    75-فَلَا أُقْسِمُ بِمَوَاقِعِ النُّجُومِ

    (felâ uḳsimü bimevâḳi`i-nnücûm.)

    76-وَإِنَّهُ لَقَسَمٌ لَّوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ

    (veinnehû leḳasemül lev ta`lemûne `ażîm.)

    77-إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ

    (innehû leḳur'ânün kerîm.)

    78-فِي كِتَابٍ مَّكْنُونٍ

    (fî kitâbim meknûn.)

    79-لَّا يَمَسُّهُ إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ

    (lâ yemessühû ille-lmüṭahherûn.)

    80-تَنزِيلٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ

    (tenzîlüm mir rabbi-l`âlemîn.)

    81-أَفَبِهَـٰذَا الْحَدِيثِ أَنتُم مُّدْهِنُونَ

    (efebihâẕe-lḥadîŝi entüm müdhinûn.)

    82-وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ

    (vetec`alûne rizḳaküm enneküm tükeẕẕibûn.)

    83-فَلَوْلَا إِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَ

    (felevlâ iẕâ belegati-lḥulḳûm.)

    84-وَأَنتُمْ حِينَئِذٍ تَنظُرُونَ

    (veentüm ḥîneiẕin tenżurûn.)

    85-وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنكُمْ وَلَـٰكِن لَّا تُبْصِرُونَ

    (venaḥnü aḳrabü ileyhi minküm velâkil lâ tübṣirûn.)

    86-فَلَوْلَا إِن كُنتُمْ غَيْرَ مَدِينِينَ

    (felevlâ in küntüm gayra medînîn.)

    87-تَرْجِعُونَهَا إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ

    (terci`ûnehâ in küntüm ṣâdiḳîn.)

    88-فَأَمَّا إِن كَانَ مِنَ الْمُقَرَّبِينَ

    (feemmâ in kâne mine-lmüḳarrabîn.)

    89-فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَعِيمٍ

    (feravḥuv verayḥânüv vecennâtü ne`îm.)

    90-وَأَمَّا إِن كَانَ مِنْ أَصْحَابِ الْيَمِينِ

    (veemmâ in kâne min aṣḥâbi-lyemîn.)

    91-فَسَلَامٌ لَّكَ مِنْ أَصْحَابِ الْيَمِينِ

    (feselâmül leke min aṣḥâbi-lyemîn.)

    92-وَأَمَّا إِن كَانَ مِنَ الْمُكَذِّبِينَ الضَّالِّينَ

    (veemmâ in kâne mine-lmükeẕẕibîne-ḍḍâllîn.)

    93-فَنُزُلٌ مِّنْ حَمِيمٍ

    (fenüzülüm min ḥamîm.)

    94-وَتَصْلِيَةُ جَحِيمٍ

    (vetaṣliyetü ceḥîm.)

    95-إِنَّ هَـٰذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَقِينِ

    (inne hâẕâ lehüve ḥaḳḳu-lyeḳîn.)

    96-فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ

    (fesebbiḥ bismi rabbike-l`ażîm.)

İçerik korumalıdır. Sağ tıklama işlevi devre dışı bırakıldı.