VEYSEL ATACAN

  • Resimler
  • Araştırmalar
  • Yazılar
  • Videolar

El-Kamer Suresi

  • Abdülbaki Gölpınarlı

    1-Yaklaştı kıyamet ve yarıldı ay.

    2-Ve onlar, bir delil gördüler mi yüz çevirirler de sürüp giden bir büyü derler.

    3-Ve yalanlarlar ve dileklerine uyarlar ve her iş, kararlaştırılmıştır.

    4-Ve andolsun, öyle haberler geldi onlara ki o haberlerde onları vazgeçirecek, onlara öğüt verecek şeyler vardı.

    5-Yüksek hikmet vardı, derken korkutuşlar fayda vermedi gitti.

    6-Artık yüz çevir onlardan; o gün çağıran, hoşlanılmayan birşeye çağırır.

    7-Gözleri yerde, kabirlerden çıkarlar, sanki onlar, dağılmış çekirgelerdir.

    8-Yönelirler çağırana; kafirler, bugün derler, ne de zorlu gün.

    9-Onlardan önce Nuh kavmi de kulumuzu yalanlamıştı ve delil dediler ona, pek fena incittiler onu.

    10-Derken Rabbine dua etti: Şüphe yok ki altoldum ben, artık sen yardım et bana.

    11-Derken açtık göklerin kapılarını da şarıl şarıl ardı gelmez yağmurlar yağdırdık.

    12-Ve yerden de sular fışkırttık, derken sular, mukadder bir emre göre birleşti.

    13-Ve onu, tahtalardan yapılmış ve mıhlarla kenetlenmiş bir gemide taşıdık.

    14-Gözümüzün önünde akıp giderdi; bir mükafattı nankörlük görene.

    15-Ve andolsun ki bir delil olarak bıraktık onu, fakat bir ibret alan mı var?

    16-Derken nasıldı azabım benim ve korkutuşlarım?

    17-Ve andolsun öğüt ve ibret için Kur'an'ı kolaylaştırdık, fakat bir ibret alan mı var?

    18-Âd da yalanlamıştı, derken nasıldı azabım benim ve korkutuşlarım?

    19-Şüphe yok ki sürüp giden uğursuz bir günde onlara bir kasırgadır yolladık.

    20-Onları kökünden koparmadaydı, sanki köklerinden kopup baş aşağı devrilen hurma kütükleriydi onlar.

    21-Derken nasıldı azabım benim ve korkutuşlarım?

    22-Ve andolsun ki öğüt ve ibret için Kur'an'ı kolaylaştırdık, fakat bir ibret alan mı var?

    23-Semud da korkutucuları yalanladı.

    24-Derken bizden bir adama mı uyacağız dediler, gerçekten de o zaman elbette sapıklığa düşeriz, ateşlere yanarkavruluruz.

    25-Vahiy, içimizden gelegele ona mı geliyor? Hayır, o, yalancı kendini beğenmiş birisi.

    26-Yarın bilirler kimmiş yalancı kendini beğenmiş.

    27-Şüphe yok ki onları sınamak için dişi deveyi gönderiyoruz, artık gözetle onları ve dayan.

    28-Ve haber ver onlara, su, aralarında paylaştırılmıştır, her bölük, nöbetinde hazır olur, su alır.

    29-Derken arkadaşlarına seslendiler, derken kılıcını çekti de devenin ayaklarını kesti, öldürdü.

    30-Derken nasıldı azabım benim ve korkutuşlarım?

    31-Gerçekten de bir bağırış gönderdik onlara, derken hayvan ağılına konan çalıya çırpıya döndüler.

    32-Ve andolsun ki öğüt ve ibret için Kur'an'ı kolaylaştırdık, fakat bir ibret alan mı var?

    33-Lut kavmi de korkutucuları yalanladılar.

    34-Gerçekten de, Lut'un ailesi müstesna, onlara taş yağdıran bir yel gönderdik, Lut'un ailesini de bir seher çağı kurtardık.

    35-Katımızdan bir nimet olarak; işte böyle mükafatlandırırız şükredeni.

    36-Ve andolsun ki o, bizim helakimizle korkutmuştu onları da onlar, bu korkutuşlardan şüpheye düşmüşlerdi.

    37-Ve gerçekten de onun konuklarını istemişlerdi de biz, kör edivermiştik gözlerini, artık tadın azabımı ve korkutuşlarımın sonucunu.

    38-Ve andolsun ki bir sabah çağı üstlerine bir azap çöküvermişti onların.

    39-Artık tadın azabımı ve korkutuşlarımı.

    40-Ve andolsun ki öğüt ve ibret için Kur'an'ı kolaylaştırdık, fakat bir ibret alan mı var?

    41-Ve andolsun ki Firavun soyuna da korkutucular gelmişti.

    42-Bütün delillerimizi yalanladılar, derken onları üstün ve mutlak kudretli bir helak edişle helak ediverdik.

    43-Sizin kafirleriniz, onlardan hayırlı mı, yoksa kitaplarda bir kurtuluş mu var size?

    44-Yoksa biz, birbirine yardım eden bir topluluğuz mu derler?

    45-O topluluk, yakında bozguna uğrayacak ve ardını dönüp kaçacak.

    46-Onlara vaadedilen azabın mukadder zamanı kıyamettir ve kıyametin azabı, daha da zararlıdır ve daha da acı.

    47-Şüphe yok ki suçlular, sapıklık içinde ve yakıp kavuran ateşlerdedir.

    48-O gün, yüzüstü ateşe sürüklenip atılırlar; tadın bakalım, cehennemin yakışını.

    49-Şüphe yok ki biz; her şeyi, bilgimizde mukadder olduğu gibi ve zamanında yarattık.

    50-Ve bizim emrimiz, birdir, ancak bir göz kırpış, bir göz yumup açış gibi tezdir.

    51-Ve andolsun ki taraftarlarınızı da helak ettik, fakat bir ibret alan mı var?

    52-Ve işledikleri her şey, kitaplardadır.

    53-Ve küçük, büyük, hepsi de yazılıdır.

    54-Şüphe yok ki çekinenler, cennetlerdedir, ırmakların başlarında.

    55-Gerçeklik makamında, çok kudretli bir büyük padişah katında.

  • Ali Bulaç

    1-Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve ay yarıldı.

    2-Onlar bir ayet (mucize) görseler, sırt çevirirler ve: "(Bu,) Süregelen bir büyüdür" derler.

    3-Yalanladılar ve kendi heva (istek ve tutku)larına uydular; oysa her iş 'sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır.'

    4-Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi.

    5-(Ki her biri) Doruğunda-olgunlaşmış hikmettir. Fakat uyarmalar bir yarar sağlamıyor.

    6-Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çağırıcının 'ne tanınmış, ne görülmüş' bir şeye çağıracağı gün...

    7-Gözleri 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak', sanki 'yayılan' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.

    8-Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: "Bu, zorlu bir gün."

    9-Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nuh)u yalanladılar ve: "Delidir" dediler. O 'baskı altına alınıp engellenmişti.'

    10-Sonunda Rabbine dua etti: "Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kafir toplumdan) intikam al."

    11-Biz de 'bardaktan boşanırcasına akan' bir su ile göğün kapılarını açtık.

    12-Yeri de 'coşkun kaynaklar' halinde fışkırttık. Derken su, takdir edilmiş bir işe karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti.

    13-Ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık;

    14-Gözlerimiz önünde akıp-gitmekteydi. (Kendisi ve getirdikleri) İnkar edilmiş-nankörlük edilmiş olan (Nuh)a bir mükafaat olmak üzere.

    15-Andolsun, Biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?

    16-Şu halde Benim azabım ve uyarıp-korkutmam nasılmış?

    17-Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?

    18-Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?

    19-Biz, o uğursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine 'kulakları patlatan bir kasırga' gönderdik.

    20-İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüp-kopmuş hurma kütükleriymiş gibi.

    21-Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?

    22-Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?

    23-Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı.

    24-Dediler ki: "Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir sapıklık (delalet) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz."

    25-"Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır."

    26-Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip-öğreneceklerdir.

    27-Gerçek şu ki Biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip-bekle ve sabret.

    28-"Ve onlara, suyun aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Su alış sırası (kiminse, o) hazır bulunsun."

    29-Derken arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağını kapıp 'hayvanı ayağından biçip yere devirdi.'

    30-Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?

    31-Çünkü Biz onların üzerine bir tek çığlık gönderdik. Böylece onlar, ağıldaki çalı-çırpı olan kuru ot gibi oluverdiler.

    32-Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?

    33-Lut kavmi de uyarıları yalanladı.

    34-Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azaptan ayrı tuttuk;) onları seher vakti kurtardık;

    35-Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte Biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz.

    36-Oysa andolsun, zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp-yalanlamakta direttiler.

    37-Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. "İşte azabımı ve uyarmamı tadın."

    38-Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azap yakalayıp-bastırıverdi.

    39-Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın.

    40-Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?

    41-Andolsun Firavun ailesi (ve çevresi ile kavmi)ne de uyarılar geldi.

    42-Onlar Bizim ayetlerimizin tümünü yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü, kudretli olanın yakalayışıyla yakalayıverdik.

    43-Sizin kafirleriniz onlardan daha hayırlı mıdır? Yoksa sizin için kitaplarda bir beraat mi var?

    44-"Biz, 'birbiriyle yardımlaşıp öcünü alan' bir toplumuz" mu diyorlar?

    45-Yakında o toplum bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.

    46-Daha doğrusu onlara va'dedilen (asıl azap) (kıyamet) saatidir. O saat, 'kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela' ve daha acıdır.

    47-Hiç şüphesiz suçlular-günahkarlar, bir sapmışlık (dalalet) ve çılgınlık içindedirler.

    48-Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenecekleri gün cehennemin dokunuşunu tadın" (denecek)

    49-Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık.

    50-Bizim emrimiz, bir göz kırpma gibi yalnızca 'bir keredir.'

    51-Andolsun Biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?

    52-Onların işlemiş oldukları herşey kitaplarda (yazılı)dır.

    53-Küçük, büyük herşey satır satır (yazılı)dır.

    54-Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nehir (çevresin)dedirler.

    55-Çok kudretli, mülkünün sonu olmayan (Allah)ın yanında doğruluk makamındadırlar.

  • Diyanet İşleri Başkanlığı

    1-Kıyamet saati yaklaşır, ay yarılır; onlar bir delil görünce hala yüz çevirirler ve: "Süregelen bir sihir" derler.

    2-Kıyamet saati yaklaşır, ay yarılır; onlar bir delil görünce hala yüz çevirirler ve: "Süregelen bir sihir" derler.

    3-Yalanlarlar da kendi heveslerine uyarlar. Ama her işin karar kılacağı bir sonucu vardır.

    4-And olsun ki, onları bu hallerinden vazgeçirecek nice haberler gelmiştir.

    5-Bu haberlerin her birinde üstün hikmet vardır; ama uyarmalar fayda vermiyor.

    6-Öyleyse onlardan yüz çevir; çağıran, görülmemiş ve tanınmamış bir şeye çağırdığı gün;

    7-Gözleri dalgın dalgın, çekirgeler gibi yayılmış, o çağırana koşarak kabirlerden çıkarlar. İnkarcılar: "Bu, zorlu bir gündür" derler.

    8-Gözleri dalgın dalgın, çekirgeler gibi yayılmış, o çağırana koşarak kabirlerden çıkarlar. İnkarcılar: "Bu, zorlu bir gündür" derler.

    9-Bu ortak koşanlardan önce Nuh milleti de yalanlamış, kulumuzu yalanlayarak: "Delidir" demişlerdi, yolu kesilmişti.

    10-O da: "Ben yenildim, bana yardım et" diye Rabbine yalvarmıştı.

    11-Biz de bunun üzerine gök kapılarını boşanan sularla açtık.

    12-Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık; her iki su, takdir edilen bir ölçüye göre birleşti.

    13-Onu, tahtadan yapılmış, mıhla çakılmış bir gemiye bindirdik; inkar edilmiş olan Nuh'a mükafat olarak verdiğimiz gemi nezaretimiz altında yüzüyordu.

    14-Onu, tahtadan yapılmış, mıhla çakılmış bir gemiye bindirdik; inkar edilmiş olan Nuh'a mükafat olarak verdiğimiz gemi nezaretimiz altında yüzüyordu.

    15-And olsun ki Biz, o gemiyi bir ibret olarak bıraktık; öğüt alan yok mudur?

    16-Benim azabım ve uyarmam nasılmış?

    17-And olsun ki Kuran'ı, öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?

    18-Ad milleti peygamberini yalanlamıştı; Benim azabım ve uyarmam nasılmış?

    19-Nitekim üzerlerine, insanları, sökülmüş hurma kütüğü gibi kopararak yere seren, dondurucu bir rüzgarı uğursuzluğu devam eden bir günde gönderdik.

    20-Nitekim üzerlerine, insanları, sökülmüş hurma kütüğü gibi kopararak yere seren, dondurucu bir rüzgarı uğursuzluğu devam eden bir günde gönderdik.

    21-Benim azabım ve uyarmam nasılmış?

    22-And olsun ki, Kuran'ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?

    23-Semud milleti uyaran peygamberleri yalanladı.

    24-"İçimizden bir insana mı uyacağız? O zaman biz sapıklık ve delilik etmiş oluruz. Kitap, aramızda, ona mı verilmiş? Hayır, o pek yalancı ve şımarığın biridir" dediler.

    25-"İçimizden bir insana mı uyacağız? O zaman biz sapıklık ve delilik etmiş oluruz. Kitap, aramızda, ona mı verilmiş? Hayır, o pek yalancı ve şımarığın biridir" dediler.

    26-Yarın, kimin pek yalancı ve şımarık olduğunu bileceklerdir.

    27-Doğrusu, onları denemek üzere dişi deveyi gönderen Biziz. Salih'e şöyle demiştik: "Onları gözetle ve sabret;

    28-Onlara, sıralarına göre suyun kendileriyle o deve aralarında pay edilmiş olunduğunu söyle."

    29-Ama bir arkadaşlarını çağırdılar, o da kılıcını alarak deveyi kesti.

    30-Benim azabım ve uyarmam nasılmış?

    31-Nitekim üzerlerine bir çığlık gönderdik de, ağılcıların kullandığı kurumuş ot gibi oldular.

    32-And olsun ki, Kuran'ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?

    33-Lut milleti uyaran peygamberleri yalanladı.

    34-Biz de üzerlerine taş yağdıran bir rüzgar gönderdik. Ancak, Lut'un taraftarlarını, katımızdan bir nimet olarak seher vakti kurtardık. Şükredene işte böyle mükafat veririz.

    35-Biz de üzerlerine taş yağdıran bir rüzgar gönderdik. Ancak, Lut'un taraftarlarını, katımızdan bir nimet olarak seher vakti kurtardık. Şükredene işte böyle mükafat veririz.

    36-Lut, and olsun ki, onları Bizim yakalamamızla uyarmıştı, ama onlar uyarmaları şüphe ile karşılayarak dinlemediler.

    37-And olsun ki, onlar Lut'un konukları olan melekleri elde etmeye kalkıştılar, bunun üzerine gözlerini kör ettik. "Azabımı ve uyarmalarımı dinlememenin sonucunu tadın" dedik.

    38-And olsun ki, sabah erken, önü alınmaz bir azap başlarına geldi.

    39-"Azabımı ve uyarmalarımı dinlememenin sonucunu tadın" dedik.

    40-And olsun ki, Kuran'ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?

    41-And olsun ki, Firavun erkanına uyaranlar geldi.

    42-Mucizelerimizin hepsini yalanladılar. Bunun üzerine onları güç ve kuvvet sahibi olana yakışır bir şekilde yakaladık.

    43-Sizin inkarcılarınız bunlardan daha mı üstündür? Yoksa Kitablarda size bir kurtuluş belgesi mi var?

    44-Yoksa: "Biz öç alabilecek bir topluluğuz" mu diyorlar?

    45-Toplulukları dağıtılacak, yüzgeri edileceklerdir.

    46-Kıyamet onların azap ile vadedildikleri gündür. O ne korkunç, ne acı bir gündür!

    47-Doğrusu suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler.

    48-Ateşe yüzüstü sürüldükleri gün, onlara: "Cehennemin dokunan azabını tadın" denir.

    49-Şüphesiz Biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır.

    50-Bizim buyruğumuz bir göz kırpması gibi anidir.

    51-And olsun ki, benzerlerinizi yok etti, öğüt alan yok mudur?

    52-İnsanların yaptıkları her şey kitablarda kayıtlıdır.

    53-Küçük ve büyük, hepsi satır satırdır.

    54-Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, güçlü hükümdarın katında, yüksek bir derecede, cennetlerde ferahlık ve aydınlık içindedirler.

    55-Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, güçlü hükümdarın katında, yüksek bir derecede, cennetlerde ferahlık ve aydınlık içindedirler.

  • Diyanet Vakfı

    1-Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.

    2-Onlar bir mucize görürlerse hemen yüz çevirirler ve: Eskiden beri devam edegelen bir büyüdür, derler.

    3-Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Halbuki her işin ulaşacağı yeri vardır.

    4-Andolsun onlara, kötülükten önleyecek nice önemli haberler gelmiştir.

    5-Bu büyük bir hikmettir. Fakat (yüz çevirene) uyarılar ne fayda verir!

    6-Çağıranın görülmemiş bir şeye çağırdığı gün, sen de onlardan yüz çevir.

    7-Sanki etrafa yayılmış çekirge sürüsü gibi bakışları perişan (utançtan yere bakar) bir halde kabirlerden çıkarlar.

    8-Davetçiye koşarlarken o esnada kafirler: Bu, çok çetin bir gündür! derler.

    9-Onlardan önce Nuh'un kavmi de yalanladı, hem de kulumuzun yalancı olduğunda ısrar ederek: O, delirdi, dediler. Ve (Nuh, davetten vazgeçmeye) zorlandı.

    10-Bunun üzerine, Rabbine: Ben yenik düştüm, bana yardım et! diyerek yalvardı.

    11-Biz de derhal nehir gibi devamlı akan bir su ile göğün kapılarını açtık.

    12-Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık. (Her iki) su, takdir edilmiş bir işin olması için birleşmişti.

    13-Nuh'u da tahtalardan yapılmış, çivilerle çakılmış gemiye bindirdik.

    14-İnkar edilmiş olana (Nuh'a) bir mükafat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.

    15-Andolsun ki onu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?

    16-Benim azabım ve uyarılarım nasılmış!

    17-Andolsun biz Kur'an'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt alan yok mu?

    18-Ad kavmi (Peygamberleri Hud'u) yalanladı da azabım ve tehdidim nasılmış (gördüler).

    19-Biz onların üstüne, uğursuzluğu devamlı bir günde dondurucu bir rüzgar gönderdik.

    20-O rüzgar, insanları, sökülmüş hurma kütükleri gibi yere seriyordu.

    21-Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!

    22-Andolsun biz Kur'an'ı düşünüp öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu?

    23-Semud kavmi de uyarıcıları yalanladı.

    24-"Aramızdan bir beşere mi uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık etmiş oluruz" dediler.

    25-"Vahiy, aramızda ona mı verildi? Hayır o, yalancı ve şımarığın biridir" (dediler.)

    26-Yarın onlar, yalancı ve şımarığın kim olduğunu bileceklerdir.

    27-Gerçekten onları imtihan etmek için dişi deveyi gönderen biziz. Sen onları gözetle ve sabret.

    28-Onlara, suyun aralarında paylaştırıldığını haber ver. Her biri kendi içme sırasında gelsin.

    29-Arkadaşlarını çağırdılar, o da (bundan cür'et alarak) kılıcını kaptı ve deveyi kesti.

    30-(Bu azgınlara) azabım ve uyarılarım nasıl oldu!

    31-Biz onların üzerlerine korkunç bir ses gönderdik. Hemen hayvan ağılına konan kuru ot gibi oluverdiler.

    32-Andolsun biz Kur'an'ı, anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alan yok mu?

    33-Lut'un kavmi de uyarıcı peygamberleri yalanladı.

    34-Biz de üstlerine taş (yağdıran bir fırtına) gönderdik. Ancak Lut ailesini seher vakti kurtardık.

    35-Katımızdan bir nimet olarak. Biz şükredeni işte böyle mükafatlandırırız.

    36-Andolsun ki, Lut onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu tehditleri kuşkuyla karşıladılar.

    37-Onlar Lut'un misafirlerine karşı kötülük yapmayı planlamışlardı. Hemen biz onların gözlerini silme kör ettik. "Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik).

    38-Bir sabah kendilerine, yakalarını bir daha bırakmayacak olan bir azap gelip çattı.

    39-İşte azabımı ve uyanlarımı tadın! (denildi).

    40-Andolsun biz Kur'an'ı, öğüt almak için kolaylaştırdık. O halde düşünüp ibret alan yok mu?

    41-Şüphesiz Firavun'un kavmine de uyarıcılar gelmişti.

    42-Lakin onlar bütün ayetlerimizi yalanladılar. Biz de onları güç ve kudretimize layık bir şekilde yakaladık.

    43-Şimdi sizin kafirleriniz, onlardan daha mı iyidirler? Yoksa kitaplarda sizin için bir berat mı var?

    44-Yoksa "Biz, intikam almağa gücü yeten bir topluluğuz" mu diyorlar?

    45-O topluluk yakında bozulacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır.

    46-Bilakis kıyamet onlara vadedilen asıl saattir ve o saat daha belalı ve daha acıdır.

    47-Şüphesiz suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler.

    48-O gün yüzüstü ateşe sürüklendiklerinde "Cehennemin elemini tadın!" denir.

    49-Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.

    50-Bizim buyruğumuz, bir anlık bakış gibi, bir tek sözden başka bir şey değildir.

    51-Andolsun biz, sizin benzerlerinizi hep helak ettik. Düşünüp ibret alan yok mu?

    52-Yaptıkları her şey kitaplarda (amel defterlerinde) mevcuttur.

    53-Küçük büyük her şey satır satır yazılmıştır.

    54-Takva sahipleri cennetlerde ve ırmakların kenarlarındadır.

    55-Güçlü ve Yüce Allah'ın huzurunda hak meclisindedirler.

  • Edip Yüksel

    1-Saat (dünyanın sonu) yaklaştı ve ay yarıldı.

    2-Bir mucize görseler yüz çevirirler ve, "Süregelen bir büyüdür" derler.

    3-Yalanladılar; arzularına ve tümüyle statükoya uydular.

    4-Oysa, kötülüklerini engelleyecek uyarılar dolu haberler kendilerine gelmiş bulunuyor.

    5-Bu üstün bir hikmettir; ancak uyarılar yarar sağlamıyor.

    6-Onlara aldırma; çağırıcının, görülmemiş ve tanınmamış bir şeye çağıracağı gün,

    7-Gözleri zillet içinde mezarlardan çıkarlar; tıpkı saçılmış çekirgeler gibi...

    8-Çağırıcıya doğru koşarlarken, inkarcılar, "Bu zorlu bir gündür," derler.

    9-Onlardan önce de Nuh'un halkı yalanlamıştı. Kulumuzu yalanlayıp, "Delidir" dediler. Nitekim o engellendi.

    10-Rabbini çağırdı, "Ben yenildim; bana yardım et."

    11-Bunun üzerine göğün kapılarını boşanan sularla açtık.

    12-Yerden de pınarlar fışkırttık. Nihayet sular, daha önce belirlenmiş seviyeye ulaştılar.

    13-Onu ağaç lifleri ile (bağlanmış) kütükler üzerinde taşıdık.

    14-Reddedilmiş olan kişiye bir ödül olarak gözetimimiz altında akıp gidiyordu.

    15-Bunu bir ders olarak bıraktık. Öğüt alan yok mudur?

    16-Cezalandırmam ve uyarılarım nasılmış!

    17-Kuran'ı mesaj için kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?

    18-Ad da yalanladı. Cezalandırmam ve uyarılarım nasılmış!

    19-Uğursuzluk üstüne uğursuzluğa sahip bir günde üzerlerine vahşi bir rüzgar gönderdik.

    20-İnsanları, sanki köklerinden koparılmış hurma kötükleriymiş gibi yıkıyordu.

    21-Cezalandırmam ve uyarılarım nasılmış!

    22-Kuran'ı mesaj için kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?

    23-Semud da uyarıları yalanladı.

    24-Dediler ki, "Bizden bir insana mı uyalım? O zaman biz sapar ve cehenneme gireriz."

    25-"Mesaj aramızdan ona mı verildi? O, yalancı küstahın biridir."

    26-Yalancı küstahın kim olduğunu yarın öğreneceklerdir.

    27-Deveyi bir sınav olarak göndereceğiz. Onları gözetle, sabırlı ol.

    28-Onlara, suyun (deveyle) aralarında paylaşılacağını bildir. Her içim sırayla sunulacaktır.

    29-Bir arkadaşlarını çağırdılar, o da çekip (deveyi) kesti.

    30-Cezalandırmam ve uyarılarım nasılmış!

    31-Üzerlerine bir tek patlama gönderdik ve onlar ağılcının topladığı saman yığınına döndüler.

    32-Kuran'ı mesaj için kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?

    33-Lut halkı da uyarıları yalanlamıştı.

    34-Üzerlerine taş yağdıran bir fırtına gönderdik, yalnız Lut'un ailesini seher vakti kurtardık.

    35-Katımızdan bir iyilik olarak. Şükredeni işte böyle ödüllendiririz.

    36-Onları bu yakalayışımıza karşı uyarmıştı; ancak onlar uyarıları kuşkuyla karşıladılar.

    37-Onun konuklarına göz diktiler, biz de onları kör ettik. Azabımı ve uyarılarımı tadın bakalım.

    38-Ertesi gün, yaman bir azap sabahlarını kutladı.

    39-Azabımı ve uyarılarımı tadın bakalım.

    40-Kuran'ı mesaj için kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?

    41-Firavun'un erkanına da uyarıcılar gitmişti.

    42-Tüm mucizelerimizi yalanladılar ve biz de onları En üstün ve her şeye gücü yetenin yakalayışı gibi yakaladık.

    43-Sizin inkarcılarınız onlarınkinden daha mı iyi? Yoksa kitaplarda kendiniz için bir af ilanına mı rastladınız?

    44-Yoksa, "Biz, zafere ulaşacak bir cemaatiz" mi diyorlar?

    45-O cemaat bozguna uğratılacak; dönüp kaçacaklar.

    46-Saat onları beklemektedir, daha korkunç ve acıdır.

    47-Suçlular bir sapıklık ve cehennem içindedir.

    48-Yüzükoyun ateşe sürüklenecekleri gün: "Cehennemin dokunuşunu tadın."

    49-Biz her şeyi belli bir ölçüyle yaratmışızdır.

    50-Buyruğumuz göz kırpması gibi anidir.

    51-Sizin benzerlerinizi yok etmiştik. Yok mu öğüt alan?

    52-Tüm yaptıkları kitaplarda kayıtlıdır.

    53-Küçük ve büyük hepsi yazılmıştır.

    54-Erdemliler, cennetler (bahçeler) ve ırmaklar içindedir.

    55-Güçlü Kralın yanında onurlu makamlardadırlar.

  • Elmalılı Hamdi Yazır

    1-Kıyamet saati yaklaştı, Ay yarıldı.

    2-Bir mucize görseler hemen yüz çevirirler ve "süregelen bir büyüdür" derler.

    3-Yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Halbuki her iş yerini bulacaktır.

    4-Andolsun ki onlara (kötülükten) vazgeçirecek nice önemli haberler gelmiştir.

    5-Bunlar üstün bir hikmettir fakat uyarılar fayda vermiyor.

    6-Sen de onlardan yüz çevir ki, o gün çağırıcı, görülmedik müthiş bir şeye çağırır.

    7-Gözleri düşkün düşkün (zelil ve hakir) kabirlerinden çıkarlar, sanki yayılan çekirgeler gibidirler.

    8-O çağırana koşarak, kâfirler: "Bu çetin bir gündür." derler.

    9-Onlardan önce Nuh'un kavmi de yalanlamıştı. Kulumuzu yalanladılar ve: "Cinlenmiştir." dediler. Ve (Nuh davetten vazgeçmeye) zorlandı.

    10-Bunun üzerine Rabbine: "Ben yenik düştüm, bana yardım et!" diyerek yalvardı.

    11-Biz de boşalan bir su ile göğün kapılarını açtık.

    12-Yeri de kaynaklar halinde fışkırttık, derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti.

    13-Nuh'u da tahtalardan yapılmış, çivilerle (çakılmış gemi) üzerinde taşıdık.

    14-Nankörlük edilen (kulumuz)e bir mükafat olmak üzere (gemi), gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.

    15-Bunu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?

    16-Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (görsünler)

    17-Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

    18-Âd (kavmi) da yalanladı, azabım ve uyarılarım nasıl oldu?

    19-Biz onların üstüne, uğursuzluğu devam eden bir günde dondurucu bir rüzgar gönderdik.

    20-(O rüzgar) insanları, sökülmüş hurma kütükleri gibi yere seriyordu.

    21-Nasılmış benim azabım ve uyarım?

    22-Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

    23-Semûd da o uyarıları yalanladılar.

    24-"Bizden bir insana mı uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık içine düşmüş oluruz." dediler.

    25-"Zikir, aramızdan ona mı bırakıldı? Hayır o, yalancı, küstahın biridir" (dediler).

    26-Yarın onlar, yalancı, küstahın kim olduğunu bilecekler.

    27-Biz onlara, kendilerini imtihan etmek için dişi deveyi göndereceğiz. Onun için sen onları gözet ve sabırlı ol.

    28-Onlara suyun aralarında paylaştırılacağını haber ver; her içene düşen miktar, hazır kılınmıştır.

    29-Bunun üzerine arkadaşlarına bağırdılar. O da (bıçağı) çekerek (deveyi) kesti.

    30-Ama azabım ve uyarılarım nasıl oldu.

    31-Biz onların üzerine tek sayha (korkunç bir ses) gönderdik; ağılcının topladığı çalı çırpı kırıntıları gibi kırılıp dökülüverdiler.

    32-Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

    33-Lût kavmi de uyarıları yalanladı.

    34-Biz de onların üzerlerine (taşlar savuran) bir fırtına gönderdik. Yalnız Lût ailesini seher vakti kurtardık,

    35-Katımızdan bir nimet olarak. Biz şükredeni böyle mükafatlandırırız.

    36-(Lût), onları bizim yakalamamıza karşı uyarmıştı. Fakat ikazlara karşı kuşku duydular,

    37-Onun konuklarından murad almaya kalkıştılar. Biz de gözlerini siliverdik. "Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik).

    38-Sabah erken, onları kararlı bir azab yakaladı.

    39-"Azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik).

    40-Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

    41-Şüphesiz Firavun ailesine de uyarıcı peygamberler geldi.

    42-Lakin onlar bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları çok kuvvetli ve kudretli bir yakalayışla yakaladık. Bu kıssalardan hisseye gelince;

    43-Şimdi sizin kâfirleriniz, onlardan hayırlı mı? Yoksa kitaplarda sizin için bir beraet mi var?

    44-Yoksa "Biz birbirimize yardım eden bir topluluğuz." mu diyorlar?

    45-Her halde o topluluk bozulacak ve geriye dönüp kaçacaklardır.

    46-Bilakis kıyamet onlara vaad edilen asıl saattir. Saat cidden çok feci ve acıdır.

    47-Muhakkak ki suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler.

    48-O gün yüzleri üstü ateşte sürüklenecekler, "Cehennemin dokunuşunu tadın!" (denilecek).

    49-Haberiniz olsun ki, biz her şeyi bir kadere göre yarattık.

    50-Buyruğumuz yalnız bir tekdir, göz açıp yumma gibidir.

    51-Andolsun biz, sizin benzerlerinizi hep helak ettik. Öğüt alan yok mudur?

    52-İşledikleri her şey, kitaplarda mevcuttur.

    53-Küçük, büyük hepsi satır satır yazılmıştır.

    54-Takva sahipleri cennetlerde, nur içindedirler.

    55-Güçlü padişahın huzurunda doğruluk koltuklarındadırlar.

  • Suat Yıldırım

    1-Kıyamet saati yaklaştı, Ay bölündü.

    2-Ama o müşrikler her ne zaman bir mûcize görseler sırtlarını döner: “Bu, kuvvetli ve devamlı bir büyüdür!” derler.

    3-Onlar hakkı yalan saydılar, heva ve heveslerine uydular. Halbuki her iş gibi bu nübüvvetin de kararlaştırılmış bir sonu elbette vardır.

    4-Oysa onlara kendilerini inkârdan vazgeçirecek ibretler ihtiva eden nice olaylar bildirilmişti!

    5-Bunlar son derece üstün hikmettir. Ama ne fayda! Uyarmalar kâr etmiyor. [6,149; 10,101]

    6-Sen de şimdi onları kendi hallerine terk et. Gün gelir bir münâdî, hiç de hoşa gitmeyen, insanın görür görmez kaçacağı bir yere çağırır.

    7-Gözleri korkudan önlerine eğildikçe eğilmiş, dehşet içinde mezarlarından çıkar, yayılmış çekirgeler gibi her tarafı dalga dalga kaplarlar.

    8-Boyunlarını, çağıran münâdîye doğru uzatmış vaziyette, kâfirler: “Bugün çok zorlu bir gün, işimiz bitik!” derler.

    9-Kendilerinden önce Nûh kavmi de Peygamberi yalancı saydı ve: “Bu delinin teki!” dediler. Onu incittiler, tebliğini engellediler.

    10-O da: “Ya Rabbî, ben mağlubum, artık Sen bana yardım et!” dedi.

    11-Biz de derhal, boşalan bir su ile göğün kapılarını açtık.

    12-Yeri pınar pınar fışkırttık. Öyle ki her iki su kütlesi, takdir edilen o işin olması için birleşti.

    13-Biz Nuh'u, levha halindeki tahtalar ve çivilerle yapılmış gemiye bindirdik. [7,64] {KM, Tekvin 6,14}

    14-O kadri bilinmemiş değerli insana, bir mükâfat olarak gemi, Bizim inayetimiz altında akıp gidiyordu.

    15-Biz bir ibret olsun diye, o gemiyi geriye bıraktık. Haydi, var mı ibret alan? [36,41-42]

    16-Nasılmış Benim cezalandırmam ve tehdidim! Görsünler bakalım!

    17-Yemin olsun: Biz, ders alınsın diye Kur'ân’ın anlaşılmasını kolaylaştırdık. Haydi var mı düşünen ve ibret alan? [38,29; 19,97]

    18-Âd kavmi de Peygamberlerini yalancı saydı. Nasılmış Benim cezalandırmam ve tehdidim! Görsünler bakalım!

    19-Biz onların üstüne o pek talihsiz günde, her şeyi söküp atan bir kasırga gönderdik.

    20-Öyle ki insanları, kökü sökülmüş, içi boş hurma kütükleri gibi fırlatıp atıyordu.

    21-Nasılmış Benim cezalandırmam ve tehdidim, görsünler bakalım!

    22-Yemin olsun: Biz ders alınsın diye Kur'ân’ın anlaşılmasını kolaylaştırdık. Haydi var mı düşünen ve ibret alan?

    23-Semûd kavmi de Peygamberlerini yalancı saydılar ve: “Yani biz,” dediler, “içimizden bir adamın peşinden mi gideceğiz? Böyle yaparsak doğrusu sapıtmış ve çıldırmış oluruz! Ne o, yani bu kitap, içimizden bula bula onu mu buldu, o mu buna lâyık görülmüş? Hiç de öyle değil, bilakis o, yalancının, küstahın tekidir!”

    24-Semûd kavmi de Peygamberlerini yalancı saydılar ve: “Yani biz,” dediler, “içimizden bir adamın peşinden mi gideceğiz? Böyle yaparsak doğrusu sapıtmış ve çıldırmış oluruz! Ne o, yani bu kitap, içimizden bula bula onu mu buldu, o mu buna lâyık görülmüş? Hiç de öyle değil, bilakis o, yalancının, küstahın tekidir!”

    25-Semûd kavmi de Peygamberlerini yalancı saydılar ve: “Yani biz,” dediler, “içimizden bir adamın peşinden mi gideceğiz? Böyle yaparsak doğrusu sapıtmış ve çıldırmış oluruz! Ne o, yani bu kitap, içimizden bula bula onu mu buldu, o mu buna lâyık görülmüş? Hiç de öyle değil, bilakis o, yalancının, küstahın tekidir!”

    26-Biz de Peygamberleri Salih'e dedik ki: “Sen hiç üzülme! Asıl kimin yalancı ve küstah olduğunu yarın öğrenirler!”

    27-“Biz imtihan etmek için onlara bir deve göndereceğiz. Şimdi sen onların ne yapacağını bekle ve eziyetlerine sabret.”

    28-“Hem onlara bildir ki su, aralarında nöbetleşe olacak, her su nöbetinde, sahibi hazır bulunacaktır.” [26,155]

    29-Onlar en yakın arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağı çıkarıp deveyi kesti.

    30-Nasılmış Benim cezalandırmam ve tehdidim! Görsünler bakalım!

    31-Biz onlara bir sayha, müthiş bir ses gönderdik, davar ağılındaki kuru ot ve çırpı gibi oldular.

    32-Yemin olsun, Biz, ders alınsın diye Kur'ân’ın anlaşılmasını kolaylaştırdık. Haydi var mı düşünen ve ibret alan?

    33-Lût kavmi de peygamberlerini yalancı saydılar.

    34-Biz de Lût'un ailesi dışında, hepsinin üzerine taş savuran bir fırtına gönderdik. Onları ise, tarafımızdan bir nimet olarak seher vakti kurtardık. İşte şükredenleri Biz böyle ödüllendiririz.

    35-Biz de Lût'un ailesi dışında, hepsinin üzerine taş savuran bir fırtına gönderdik. Onları ise, tarafımızdan bir nimet olarak seher vakti kurtardık. İşte şükredenleri Biz böyle ödüllendiririz.

    36-Lût onları Bizim yakalarından tutup azaba çarptıracağımızı söyleyerek tehdit etmişti. Ama onlar uyarmalara karşı şüpheye düştüler.

    37-Onlar Lût'un misafirlerine karşı niyetlerini bozdular, onlarla yalnız kalmak için gidip gidip geldiler. Biz de gözlerini silme kör ettik. Haydi tadın Benim cezalandırmamı ve tehditlerimi! [11,77-83; 15,61-74] {KM, Tekvin 19,11}

    38-Bir sabah kendilerini, yakalarını hiç bırakmayacak bir azap bastırıverdi.

    39-Haydi tadın Benim cezalandırmamı ve tehditlerimi!

    40-Yemin olsun: Biz, ders alınsın diye Kur'ân’ın anlaşılmasını kolaylaştırdık. Haydi, var mı düşünen ve ibret alan?

    41-Firavun hanedanına da uyaran peygamberler geldi.

    42-Onlar âyet ve delillerimizin hepsini yalan saydılar. Biz de onları mutlak galip, tam muktedir olan Allah'ın şanına yaraşır tarzda cezalandırdık.

    43-Şimdi söyleyin (ey Mekkeliler!) Sizin kâfirleriniz onlardan daha mı güçlüdür! Yoksa ilahî kitaplarda sizin ebedî olan âhirette kurtulacağınıza dair berat senedi mi var?

    44-Ne o, “Biz tam dayanışma halinde olan, muzaffer bir topluluğuz” mu diyorlar?

    45-İyi bilsinler: Onların toplu kuvvetleri bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.

    46-Daha doğrusu, onların asıl buluşma zamanları, kıyamet saatidir.Kıyamet saatinin dehşeti ise tarif edilemeyecek kadar müthiş ve acıdır!

    47-Mücrimler tam bir şaşkınlık ve çılgınlık içindedirler.

    48-O gün cehennemde yüzleri üstü süründürülürler ve kendilerine: “Tadın cehennemin temâsını!” denilir.

    49-Muhakkak ki Biz her şeyi bir kaderle, bir ölçü ile yarattık. [25,2; 87,1-3]

    50-Bizim emrimiz sadece bir kere, hem de göz açıp kapama gibi pek hızlıdır.

    51-Gerçekten Biz sizin nice benzerlerinizi imha ettik! Haydi var mı düşünen ve ibret alan?

    52-Onların yaptıkları her şey, defterlerde kayıtlıdır.Küçük, büyük her şey, satır satır yazılıdır. [82,10-11]

    53-Onların yaptıkları her şey, defterlerde kayıtlıdır.Küçük, büyük her şey, satır satır yazılıdır. [82,10-11]

    54-Ama müttakiler ise cennetlerde, bahçelerde ve ırmak kenarındadırlar.

    55-Son derece kuvvetli o Hükümdarın, hak ve dürüstlük meclisinde yerlerini alırlar.

  • Süleyman Ateş

    1-O sa'at yaklaştı, ay yarıldı.

    2-Bir mu'cize görecek olsalar yüz çevirirler ve "Süregelen bir büyüdür" derler.

    3-Yalanladılar, nefislerinin heveslerine uydular. Halbuki her iş, yerini bulacaktır (Allah'ın kararına kimse engel olamaz).

    4-Andolsun, onlara, (batılda kalmalarını) önleyecek (ibret verici olayları anlatan) haberler geldi.

    5-Bunlar üstün hikmettir! Ama uyarılar fayda vermiyor.

    6-Öyleyse sen de onlardan yüz çevir; o çağırıcının görülmemiş, tanınmamış bir şeye çağıracağı gün,

    7-Gözleri düşkün düşkün (zillet ve dehşet içinde) kabirlerden çıkarlar; tıpkı yayılan çekirgeler gibidirler.

    8-Boyunlarını, çağırana doğru uzatmış koşarlarken, kafirler: "Bu çetin bir gündür!" derler.

    9-Onlardan önce Nuh'un kavmi de yalanlamıştı. Kulumuzu yalanladılar ve: "Cinlenmiştir" dediler. Ve o(na çeşitli eziyetler yapılarak tebliğden) menedildi.

    10-Bunun üzerine Rabbine: "Ben yenik düştüm, yardım et!" diye yalvardı.

    11-Biz de boşalan bir su ile göğün kapılarını açtık.

    12-Yeri kaynaklar halinde fışkırttık, (göğün ve yerin) su(ları) takdir edilmiş bir işin olması için birleşti.

    13-Nuh'u da tahtalar ve çiviler(le yapılmış gemi) üzerinde taşıdık.

    14-(Kendisine karşı) Nankörlük edilen(kulumuz)a (bizden) bir mükafat olmak üzere (gemi), gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.

    15-Bunu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?

    16-Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (görsünler diye).

    17-Andolsun biz, Kur'an'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

    18-Ad da yalanladı, ama azabım ve uyarılarım nasıl oldu?

    19-Biz onların üstüne uğursuz mu uğursuz bir günde uğultulu bir kasırga saldık.

    20-İnsanları sanki köklerinden sökülmüş hurma kütükleri imişler gibi koparıp deviriyordu.

    21-Benim azabım ve uyarılarım nasıl oldu?

    22-Andolsun biz Kur'an'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

    23-Semud da uyarıları yalandı:

    24-Bizden bir insana mı uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık içine düşmüş oluruz dediler.

    25-Zikir, aramızdan ona mı bırakıldı? Hayır o, yalancı küstahın biridir!

    26-(Salih'e dedik ki): Yarın onlar, yalancı, küstahın kim olduğunu bilecekler.

    27-Biz onlara, kendilerini sınamak için dişi deveyi göndereceğiz. Hele sen onları gözetle, sabret.

    28-Onlara, suyun aralarında paylaştırılacağını, (bir gün devenin, bir gün de kendilerinin su içme nöbeti olacağını) haber ver; içme sırası kiminse o gelip suyunu alsın.

    29-Bir arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağı çekip (deveyi) kesti.

    30-Ama azabım ve uyarılarım nasıl oldu?

    31-Biz onların üzerine tek sayha (korkunç bir ses) gönderdik; ağılcının topladığı kuru ot gibi kırılıp döküldüler.

    32-Andolsun Biz Kur'an'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

    33-Lut'un kavmi de uyarıları yalanladı.

    34-Biz de üstlerine (taşlar savuran) bir fırtına gönderdik, yalnız Lut ailesini seher vakti kurtardık;

    35-Katımızdan bir ni'met olarak. Biz şükredeni böyle mükafatlandırırız.

    36-Lut, onları bizim yakalamamıza karşı uyarmıştı, fakat uyarılara karşı kuşku duydular.

    37-Onun (güzel delikanlılar şeklinde görünen melek) konuklarından murad almağa kalkıştılar. Biz de gözlerini siliverdik: "Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!"

    38-Sabah erken, onları kararlı bir azab yakaladı.

    39-Azabımı ve uyarılarımı(n akıbetini) tadın!

    40-Andolsun biz Kur'an'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

    41-Fir'avn'ın kavmine de uyarılar gelmiştir.

    42-Bütün ayetlerimizi yalanladılar. Biz de onları, galib ve güçlü(padişah)ın yakalaması gibi yakaladık.

    43-Şimdi sizin kafirleriniz, ötekilerinizden hayırlı mı? Yoksa Kitaplarda sizin için bir beraet (inkarınızdan dolayı size sorumsuzluk) mu var?

    44-Yoksa "Biz muzaffer (yenilmez) bir topluluğuz" mu diyorlar?

    45-O topluluk bozulacak ve geriye dönüp kaçacaklardır.

    46-Hayır, buluşma zamanları o (uyarıldıkları) sa'attir. O sa'at cidden çok feci ve acıdır;

    47-Suçlular bir sapıklık ve çılgınlık içindedir.

    48-O gün yüzükoyun ateşe sürüklenecekler: "Cehennemin dokunuşunu tadın!" diye.

    49-Biz her şeyi bir kadere (bir düzene, ölçüye, plana) göre yarattık.

    50-Bizim buyruğumuz yalnız bir tektir, göz açıp yumma gibidir.

    51-Andolsun biz sizin benzerlerinizi hep helak ettik. Öğüt alan yok mudur?

    52-İşledikleri her şey, Kitaplarda mevcuttur.

    53-Küçük, büyük hepsi satır satır yazılmıştır.

    54-Korunanlar cennetlerde ırmaklar(ın kenarın)dadırlar.

    55-Güçlü padişahın huzurunda doğruluk koltuklarında(memnunluk içinde)dirler.

  • Yaşar Nuri Öztürk

    1-Saat yaklaştı, Ay yarıldı.

    2-Bir ayet-alâmet görseler yüz çeviriyorlar ve şöyle diyorlar: "Sürüp giden bir büyüdür bu!"

    3-Yalanladılar; kendi heves ve kuruntularına uydular. Oysaki her iş ve oluş karara, ölçüye ve düzene bağlanmıştır.

    4-Yemin olsun ki, onlara haberlerden, içinde ihtar, sakındırma ve tehdit bulunanı gelmiştir.

    5-Doruk noktaya çıkmış, isabeti tartışmasız bir hikmettir o. Ama uyarılar yarar sağlamıyor.

    6-O halde yüz çevir onlardan sen de; o çağırıcının alışılmadık/ürpertirci şeye çağırdığı günde,

    7-Kaymış olarak gözleri, çıkarlar kabirlerden. Sanki çekirgelerdir, çıvgın mı çıvgın!

    8-Boyunları büküktür çağıranın önünde. Derler ki o küfre saplananlar: "Çok zorlu bir gün bu!"

    9-Onlardan önce Nûh kavmi yalanlamıştı. Yalanladılar kulumuzu ve "Mecnundur bu!" dediler. Ve durduruldu kulumuz.

    10-Bunun üzerine yakardı Rabbine, "Yenilgiye uğradım işte, yardım et!" diye...

    11-Biz de açtık gök kapılarını seller gibi akan bir su ile.

    12-Ve yardık/fışkırttık yeryüzünü pınar pınar. Sonunda kesin ölçülere bağlanmış bir oluş üzere birleşti sular.

    13-Ve taşıdık onu levhalar ve çivilerden oluşturulan şey üstünde.

    14-Akıp gidiyordu gözlerimizin önünde, bir ödül olarak nankörlüğe uğratılan kişi için.

    15-Yemin olsun ki, biz onu bir ibret ve işaret olarak arkaya bıraktık. Yok mu araştırıp öğüt alacak?

    16-Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!

    17-Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!

    18-Âd da yalanlamıştı. Ama nasıl oldu azabım ve uyarılarım!

    19-Biz onların üzerine uğursuzluğu kesiksiz bir günde, dondurucu/uğultulu bir kasırga gönderdik.

    20-İnsanları, köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibi kaldırıp atıyordu.

    21-Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!

    22-Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?

    23-Semûd da uyarıları yalanlamıştı.

    24-Şöyle demişlerdi: "İçimizden bir tek insana mı uyacağız? Vallahi böyle bir durumda biz, sapıklık ve çılgınlık içine düşeriz."

    25-"Aramızdan öğüt ona mı verildi? Hayır, o yalancı küstahın biridir."

    26-Yarın bilecekler, kimmiş yalancı küstah!

    27-Bir imtihan aracı olarak kendilerine dişi deveyi göndereceğiz. Artık gözetle onları ve sabret!

    28-Suyun, aralarında bölüştürüleceğini onlara bildir. Her su alış/içiş nöbetledir/içilecek her miktar hazırlanmıştır.

    29-Arkadaşlarını çağırdılar, o da hançerini kapıp deveyi boğazladı.

    30-Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!

    31-Biz, onlar üzerine bir tek ses gönderdik de ağılcının serptiği kuru ot gibi kırılıp ufalandılar.

    32-Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!

    33-Lût kavmi de uyarıları yalanladı.

    34-Biz de üzerlerine çakıl taşları fırlatan bir rüzgâr gönderdik. Sadece Lût'un ailesini, seher vakti kurtarmıştık,

    35-Katımızdan bir nimet olarak. Şükredeni işte böyle ödüllendiririz biz.

    36-Yemin olsun, Lût onları bizim yakalayışımız hakkında uyarmıştı da onlar, uyarılarla ilgili olarak kuşkulanıp çekişmişlerdi.

    37-Yemin olsun, Lût'un misafirlerinden nefislerini tatmin etmek istemişlerdi de onların gözlerini silme kör etmiştik. Hadi, tadın azabımı ve uyarılarımı?

    38-Yemin olsun, sabahleyin erkenden, kararlı ve oturaklı bir azap yakaladı onları.

    39-Hadi, tadın azabımı ve uyarılarımı!

    40-Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!

    41-Yemin olsun, Firavun hanedanına da uyarılar gelmişti.

    42-Ayetlerimizin tümünü yalanladılar da biz de onları onurlu ve güçlü birine yaraşır bir yakalayışla yakaladık.

    43-Sizin kâfirleriniz, ötekilerden hayırlı mı? Yoksa zübürlerinde/kutsallaştırılmış hizip kitaplarında sizin için bir beraat/dokunulmazlık mı var?

    44-Yoksa, "Biz, yardımlaşan/yenilmez bir topluluğuz" mu diyorlar?

    45-O topluluk, bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar.

    46-Hayır, buluşma zamanları kıyamet saatidir. Ne korkunç, ne acıdır o saat!

    47-Kuşkusuz, suçlular, şaşkınlık ve çılgınlık içindedir.

    48-O gün yüzleri üstüne ateşe sürüklenirler. "Cehennemin dokunuşunu tadın bakalım!"

    49-Şu bir gerçek ki, biz herşeyi bir ölçüye göre/bir kaderle yarattık.

    50-Emrimiz bir tektir, bir göz kırpma gibidir.

    51-Yemin olsun, biz sizin benzerlerinizi hep yok ettik. Fakat düşünen mi var?

    52-Onların yapmış oldukları her şey defterlerdedir.

    53-Küçük-büyük tümü, satır satır yazılmıştır.

    54-Korunup sakınanlar; bahçelerde, nehir kıyılarındadır.

    55-Güçlü bir padişahın/bir Melîk'in katında, özü-sözü birlere has oturma yerlerinde...

  • ARAPÇA

    1-بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ اقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانشَقَّ الْقَمَرُ

    (iḳterabeti-ssâ`atü venşeḳḳa-lḳamer.)

    2-وَإِن يَرَوْا آيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُّسْتَمِرٌّ

    (veiy yerav âyetey yü`riḍû veyeḳûlû siḥrum müstemirr.)

    3-وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءَهُمْ ۚ وَكُلُّ أَمْرٍ مُّسْتَقِرٌّ

    (vekeẕẕebû vettebe`û ehvâehüm veküllü emrim müsteḳirr.)

    4-وَلَقَدْ جَاءَهُم مِّنَ الْأَنبَاءِ مَا فِيهِ مُزْدَجَرٌ

    (veleḳad câehüm mine-l'embâi mâ fîhi müzdecer.)

    5-حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ ۖ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُ

    (ḥikmetüm bâligatün femâ tugni-nnüẕür.)

    6-فَتَوَلَّ عَنْهُمْ ۘ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ إِلَىٰ شَيْءٍ نُّكُرٍ

    (fetevelle `anhüm. yevme yed`u-ddâ`i ilâ şey'in nükür.)

    7-خُشَّعًا أَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْأَجْدَاثِ كَأَنَّهُمْ جَرَادٌ مُّنتَشِرٌ

    (ḫuşşe`an ebṣâruhüm yaḫrucûne mine-l'ecdâŝi keennehüm cerâdüm münteşir.)

    8-مُّهْطِعِينَ إِلَى الدَّاعِ ۖ يَقُولُ الْكَافِرُونَ هَـٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌ

    (mühti`îne ile-ddâ`. yeḳûlü-lkâfirûne hâẕâ yevmün `asir.)

    9-كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ

    (keẕẕebet ḳablehüm ḳavmü nûḥin fekeẕẕebû `abdenâ veḳâlû mecnûnüv vezdücira.)

    10-فَدَعَا رَبَّهُ أَنِّي مَغْلُوبٌ فَانتَصِرْ

    (fede`â rabbehû ennî maglûbün fenteṣir.)

    11-فَفَتَحْنَا أَبْوَابَ السَّمَاءِ بِمَاءٍ مُّنْهَمِرٍ

    (fefetaḥnâ ebvâbe-ssemâi bimâim münhemir.)

    12-وَفَجَّرْنَا الْأَرْضَ عُيُونًا فَالْتَقَى الْمَاءُ عَلَىٰ أَمْرٍ قَدْ قُدِرَ

    (vefeccerne-l'arḍa `uyûnen felteḳe-lmâü `alâ emrin ḳad ḳudir.)

    13-وَحَمَلْنَاهُ عَلَىٰ ذَاتِ أَلْوَاحٍ وَدُسُرٍ

    (veḥamelnâhü `alâ ẕâti elvâḥiv vedüsür.)

    14-تَجْرِي بِأَعْيُنِنَا جَزَاءً لِّمَن كَانَ كُفِرَ

    (tecrî bia`yüninâ. cezâel limen kâne küfira.)

    15-وَلَقَد تَّرَكْنَاهَا آيَةً فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ

    (veleḳat teraknâhâ âyeten fehel mim müddekir.)

    16-فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ

    (fekeyfe kâne `aẕâbî venüẕür.)

    17-وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ

    (veleḳad yesserne-lḳur'âne liẕẕikri fehel mim müddekir.)

    18-كَذَّبَتْ عَادٌ فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ

    (keẕẕebet `âdün fekeyfe kâne `aẕâbî venüẕür.)

    19-إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِي يَوْمِ نَحْسٍ مُّسْتَمِرٍّ

    (innâ erselnâ `aleyhim rîḥan ṣarṣaran fî yevmi naḥsim müstemirr.)

    20-تَنزِعُ النَّاسَ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ مُّنقَعِرٍ

    (tenzi`u-nnâse keennehüm a`câzü naḫlim münḳa`ir.)

    21-فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ

    (fekeyfe kâne `aẕâbî venüẕür.)

    22-وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ

    (veleḳad yesserne-lḳur'âne liẕẕikri fehel mim müddekir.)

    23-كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِالنُّذُرِ

    (keẕẕebet ŝemûdü binnüẕür.)

    24-فَقَالُوا أَبَشَرًا مِّنَّا وَاحِدًا نَّتَّبِعُهُ إِنَّا إِذًا لَّفِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ

    (feḳâlû ebeşeram minnâ vâḥiden nettebi`uhû innâ iẕel lefî ḍalâliv vesü`ur.)

    25-أَأُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ مِن بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ أَشِرٌ

    (eülḳiye-ẕẕikru `aleyhi mim beyninâ bel hüve keẕẕâbün eşir.)

    26-سَيَعْلَمُونَ غَدًا مَّنِ الْكَذَّابُ الْأَشِرُ

    (seya`lemûne gadem meni-lkeẕẕâbü-l'eşir.)

    27-إِنَّا مُرْسِلُو النَّاقَةِ فِتْنَةً لَّهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْ

    (innâ mürsilü-nnâḳati fitnetel lehüm ferteḳibhüm vaṣṭabir.)

    28-وَنَبِّئْهُمْ أَنَّ الْمَاءَ قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْ ۖ كُلُّ شِرْبٍ مُّحْتَضَرٌ

    (venebbi'hüm enne-lmâe ḳismetüm beynehüm. küllü şirbim muḥteḍar.)

    29-فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطَىٰ فَعَقَرَ

    (fenâdev ṣâḥibehüm fete`âṭâ fe`aḳara.)

    30-فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ

    (fekeyfe kâne `aẕâbî venüẕür.)

    31-إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَكَانُوا كَهَشِيمِ الْمُحْتَظِرِ

    (innâ erselnâ `aleyhim ṣayḥatev vâḥideten fekânû keheşîmi-lmuḥteżir.)

    32-وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ

    (veleḳad yesserne-lḳur'âne liẕẕikri fehel mim müddekir.)

    33-كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ

    (keẕẕebet ḳavmü lûṭim binnüẕür.)

    34-إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّا آلَ لُوطٍ ۖ نَّجَّيْنَاهُم بِسَحَرٍ

    (innâ erselnâ `aleyhim ḥâṣiben illâ âle lûṭ. necceynâhüm biseḥar.)

    35-نِّعْمَةً مِّنْ عِندِنَا ۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِي مَن شَكَرَ

    (ni`metem min `indinâ. keẕâlike neczî men şekera.)

    36-وَلَقَدْ أَنذَرَهُم بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ

    (veleḳad enẕerahüm baṭşetenâ fetemârav binnüẕür.)

    37-وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَن ضَيْفِهِ فَطَمَسْنَا أَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ

    (veleḳad râvedûhü `an ḍayfihî feṭamesnâ a`yünehüm feẕûḳû `aẕâbî venüẕür.)

    38-وَلَقَدْ صَبَّحَهُم بُكْرَةً عَذَابٌ مُّسْتَقِرٌّ

    (veleḳad ṣabbeḥahüm bükraten `aẕâbüm müsteḳirr.)

    39-فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ

    (feẕûḳû `aẕâbî venüẕür.)

    40-وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ

    (veleḳad yesserne-lḳur'âne liẕẕikri fehel mim müddekir.)

    41-وَلَقَدْ جَاءَ آلَ فِرْعَوْنَ النُّذُرُ

    (veleḳad câe âle fir`avne-nnüẕür.)

    42-كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذْنَاهُمْ أَخْذَ عَزِيزٍ مُّقْتَدِرٍ

    (keẕẕebû biâyâtinâ küllihâ feeḫaẕnâhüm aḫẕe `azîzim muḳtedir.)

    43-أَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِّنْ أُولَـٰئِكُمْ أَمْ لَكُم بَرَاءَةٌ فِي الزُّبُرِ

    (eküffâruküm ḫayrum min ülâiküm em leküm berâetün fi-zzübür.)

    44-أَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَمِيعٌ مُّنتَصِرٌ

    (em yeḳûlûne naḥnü cemî`um münteṣir.)

    45-سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ

    (seyühzemü-lcem`u veyüvellûne-ddübüra.)

    46-بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ أَدْهَىٰ وَأَمَرُّ

    (beli-ssâ`atü mev`idühüm vessâ`atü edhâ veemerr.)

    47-إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ

    (inne-lmücrimîne fî ḍalâliv vesü`ur.)

    48-يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ

    (yevme yüsḥabûne fi-nnâri `alâ vucûhihim. ẕûḳû messe seḳara.)

    49-إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ

    (innâ külle şey'in ḫalaḳnâhü biḳader.)

    50-وَمَا أَمْرُنَا إِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ

    (vemâ emrunâ illâ vâḥidetün kelemḥim bilbeṣar.)

    51-وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا أَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ

    (veleḳad ehleknâ eşyâ`aküm fehel mim müddekir.)

    52-وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ

    (veküllü şey'in fe`alûhü fi-zzübür.)

    53-وَكُلُّ صَغِيرٍ وَكَبِيرٍ مُّسْتَطَرٌ

    (veküllü ṣagîriv vekebîrim müsteṭar.)

    54-إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍ

    (inne-lmütteḳîne fî cennâtiv veneher.)

    55-فِي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِندَ مَلِيكٍ مُّقْتَدِرٍ

    (fî maḳ`adi ṣidḳin `inde melîkim muḳtedir.)

İçerik korumalıdır. Sağ tıklama işlevi devre dışı bırakıldı.