VEYSEL ATACAN

  • Resimler
  • Araştırmalar
  • Yazılar
  • Videolar

En-Necm Suresi

  • Abdülbaki Gölpınarlı

    1-Andolsun yıldıza, inerken.

    2-Arkadaşınız, gerçekten ne saptı, ne ayrıldı.

    3-Ve kendi dileğiyle söz de söylemedi.

    4-Sözü, ancak vahyedilen şeyden ibaret.

    5-Ona öğretti kuvvetleri çok çetin.

    6-Kuvvetli biri; sonra doğruldu.

    7-Ve o, en yüce tanyerindeydi.

    8-Sonra yaklaştı, yakınlaştı.

    9-İki yay kadar kaldı araları, yahut daha da yakın.

    10-Derken kuluna vahyetti, ne vahyettiyse.

    11-Gönlü, gördüğünü yalanlamadı.

    12-Hala münakaşa mı edersiniz gördüğü şeyleri?

    13-Ve andolsun ki onu, inerken bir kere daha gördü.

    14-En son sidrenin yanında.

    15-Mev'a cenneti de yanındaydı.

    16-Sidreyi, o sırada neler bürümüş, kaplamıştı, neler.

    17-Gözü, ne kaydı, ne haddini aştı.

    18-Andolsun ki Rabbinin pek büyük delillerinden bir kısmını gördü.

    19-Siz de gördünüz mü, Lat'ı ve Uzza'yı?

    20-Ve üçüncü öbür putu, Menat'ı?

    21-Erkek evlatlar sizin de kızlar onun mu?

    22-Bu, pek insafsızca bir pay şimdi.

    23-Bunlar, ancak sizin taktığınız, atalarınızın taktığı adlardan başka bir şey değil, Allah, onlara ait kesin bir delil indirmemiştir, ancak zanna ve nefislerinin dileğine kapılmıştır onlar ve andolsun ki Rablerinden doğru yolu gösteren de gelmiştir.

    24-Yoksa insan, her umduğunu elde eder mi?

    25-Gerçekten de ahiret de Allah'ındır, dünya da.

    26-Ve göklerde nice melekler vardır ki Allah, dilediğine ve razı olduğuna şefaat etmeleri için izin vermedikçe şefaatleri, hiçbir şeye yaramaz.

    27-Şüphe yok ki ahirete inanmayanlar, meleklere dişi adları takıp duruyorlar.

    28-Onların, bu hususta hiçbir bilgisi yok, ancak zanna kapılıyorlar ve şüphe yok ki zan, gerçeğe karşı hiçbir şeye yaramaz.

    29-Artık yüz çevir, bizi anmadan yüz çevirenden ve ancak dünya yaşayışını isteyenden.

    30-İşte bilgide ulaşabildikleri şey bu; şüphe yok ki Rabbin, kendi yolundan çıkıp sapanı daha iyi bilir ve odur doğru yola gireni daha iyi bilen.

    31-Ve Allah'ındır ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde kötülük edenleri, yaptıklarına karşılık elbette cezalandırır ve iyilik edenlereyse yaptıklarından daha da iyi mükafat verir.

    32-Israr etmemek şartıyle küçük günahlardan başka suçların büyüklerinden ve çirkin şeylerden sakınanlara gelince: Şüphe yok ki Rabbinin yarlıgaması pek geniştir. O, sizi yeryüzünden yaratıp meydana getirdiği zaman ve siz, analarınızın karnında birer dölken de bilir; artık siz, kendinizi temize çıkarmaya kalkışmayın, o, kim çekinmededir, daha iyi bilir.

    33-Gördün mü artık yüz çevireni.

    34-Ve az bir şey verip sonra kısanı, nekeslik edeni?

    35-Gizli şeylere ait bilgi, onun katında mı da görmede.

    36-Yoksa Musa'nın sahifelerindeki şey bildirilmedi mi ona.

    37-Ve İbrahim'in sahifelerindeki, o İbrahim ki ahdine iyiden iyiye vefa etmişti.

    38-Hiçbir suçlu, bir başkasının suçunu yüklenemez.

    39-Ve gerçekten de insan, ancak çalıştığını elde eder.

    40-Ve şüphe yok ki çalıştığının karşılığı da gösterilir ona.

    41-Sonra da ona, en değerli mükafat verilir.

    42-Ve şüphe yok ki son varılacak tapı, Rabbinin tapısıdır.

    43-Ve şüphe yok ki odur adamakıllı güldüren ve ağlatan.

    44-Ve şüphe yok ki odur öldüren ve dirilten.

    45-Ve şüphe yok ki o halk etmiştir erkeği ve dişiyi.

    46-Bir katre sudan, o suyu çıkardığı zaman.

    47-Ve şüphe yok ki ikinci defa yaratış da ona aittir.

    48-Ve şüphe yok ki odur zengin eden ve sermaye veren.

    49-Ve şüphe yok ki odur Şi'ra yıldızının Rabbi.

    50-Ve şüphe yok ki odur önceden gelip geçen Âd'ı helak eden.

    51-Ve Semud'u da bırakmayan.

    52-Ve onlardan önceki Nuh kavmini de; şüphe yok ki onlar, daha da zalimdi ve daha da azgın.

    53-Lut kavminin şehirlerini de altüst edip yerle yeksan etti.

    54-Derken o şehirleri, örten örttü gitti.

    55-Artık Rabbinin hangi nimetinden şüphe etmedesin?

    56-Bu Peygamber, gelip geçen korkutuculardan bir korkutucu.

    57-Yaklaşacak, yaklaştı.

    58-Allah'tan başkası, çeviremez onu geri.

    59-Bu söze mi şaştınız siz?

    60-Ve gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.

    61-Ve siz oyalanıyorsunuz, gaflet ediyorsunuz.

    62-Artık secde edin Allah'a ve kullukta bulunun.

  • Ali Bulaç

    1-Battığı zaman yıldıza andolsun;

    2-Sahibiniz (arkadaşınız olan peygamber) sapmadı ve azmadı.

    3-O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.

    4-O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.

    5-Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir.

    6-(Ki O,) Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir. Hemen doğruldu.

    7-O, en yüksek bir ufuktaydı.

    8-Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi.

    9-Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı.

    10-Böylece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti.

    11-Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.

    12-Yine de siz gördüğü (şey) üzerinde onunla tartışacak mısınız?

    13-Andolsun, onu bir de diğer inişte görmüştü.

    14-Sidretü'l-Münteha'nın yanında.

    15-Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır.

    16-Sidreyi örten örtmekte iken,

    17-Göz kayıp-şaşmadı ve (sınırı) aşmadı.

    18-Andolsun, o, Rabbinin en büyük ayetlerinden olanı gördü.

    19-Gördünüz mü-haber verin; Lat ve Uzza'yı.

    20-Ve üçüncü (put) olan Menat'ı(n herhangi bir güçleri var mı)?

    21-Erkek (evlat) sizin, dişi O'nun mu?

    22-Eğer böyleyse, bu, çarpık bir paylaşma.

    23-Bu (putlar ise,) sizin ve atalarınızın (kendi istek ve öngörünüze göre) isimlendirdiğiniz (keyfi) isimlerden başkası değildir. Allah, onlarla ilgili 'hiçbir delil' indirmemiştir. Onlar, yalnızca zanna ve nefislerinin (alçak) heva (istek ve tutku) olarak arzu ettiklerine uyuyorlar. Oysa andolsun, onlara Rablerinden yol gösterici gelmiştir.

    24-Yoksa insana 'her arzu edip dilekte bulunduğu' şey mi var?

    25-İşte son da, ilk de (ahiret ve dünya) Allah'ındır.

    26-Göklerde nice melekler vardır ki, onların şefaatleri hiçbir şeyle yarar sağlamaz; ancak Allah'ın dileyip razı olduğu kimseye izin verdikten sonra başka.

    27-Gerçek şu ki, ahirete iman etmeyenler, melekleri dişi isimlerle isimlendiriyorlar.

    28-Oysa onların bununla ilgili hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, yalnızca zanna uymaktadırlar. Oysa gerçekte zan, haktan yana hiçbir yarar sağlamaz.

    29-Şu halde sen, Bizim zikrimize sırt çeviren ve dünya hayatından başkasını istemeyenden yüz çevir.

    30-İşte onların ilimden yana ulaşabildikleri (son sınır) budur. Şüphesiz, senin Rabbin; Kendi yolundan sapanı en iyi bilen O'dur ve hidayet bulanı da en iyi bilen O'dur.

    31-Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır; öyle ki, kötülükte bulunanları, yaptıkları dolayısıyla cezalandırır, güzel davranışta bulunanları da daha güzeliyle ödüllendirir.

    32-Ki onlar, ufak tefek günahlar dışında, günahın büyük olanından ve çirkin utanmazlıklardan kaçınırlar. Şüphesiz senin Rabbin, mağfireti geniş olandır. O, sizi daha iyi bilendir; hem sizi topraktan inşa ettiği (yarattığı) ve siz daha annelerinizin karnında cenin halinde bulunduğunuz zaman da. Öyleyse kendinizi temize çıkarıp-durmayın. O, sakınanı daha iyi bilendir.

    33-Şimdi, o yüz çevireni gördün mü?

    34-Azıcık verdi ve gerisini kaya gibi sımsıkı elinde tuttu.

    35-Gaybın ilmi onun yanında da o mu görüyor?

    36-Yoksa Musa'nın sahifelerinde olan kendisine haber verilmedi mi?

    37-Ve vefa eden İbrahim'in (sahifelerinde) olan...

    38-Doğrusu, hiçbir günahkar, bir başkasının günah yükünü yüklenmez.

    39-Şüphesiz insana kendi emeğinden başkası yoktur.

    40-Şüphesiz kendi emeği (veya çabası) görülecektir.

    41-Sonra ona en eksiksiz karşılık verilecektir.

    42-Elbette son varış Rabbine olacaktır.

    43-Doğrusu, güldüren ve ağlatan O'dur.

    44-Doğrusu, öldüren ve dirilten O'dur.

    45-Doğrusu, çiftleri; erkek ve dişiyi, yaratan O'dur.

    46-Bir damla sudan (döl yatağına) meni döküldüğü zaman.

    47-Gerçek şu ki, diğer diriltme (yeniden neş'et) de O'na aittir.

    48-Doğrusu, muhtaç olmaktan O kurtardı ve sermaye verip-hoşnut kıldı.

    49-Doğrusu, 'Şi'ra (yıldızı)nın' Rabbi O'dur.

    50-Doğrusu, önce gelen Ad (halkın)ı O yıkıma uğrattı.

    51-Semud'u da. Böylelikle (o halklardan kimseyi) bırakmadı.

    52-Daha önce Nuh kavmini de. Çünkü onlar, daha zalim ve daha azgındılar.

    53-Altı üstüne gelen (Lut kavminin) şehirlerini de O yerin dibine geçirdi.

    54-Böylece ona (o toplumun başına) sardırdığını sardırdı.

    55-Öyleyse, Rabbinin hangi nimetlerinden şüphe ediyorsun?

    56-Bu önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır.

    57-O yaklaşmakta olan yaklaştı.

    58-Onu Allah'ın dışında ortaya çıkaracak başka (hiçbir güç yoktur).

    59-Şimdi siz, bu sözden mi şaşkınlığa düşüyorsunuz?

    60-(Alayla) Gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.

    61-Ve şuursuzca baş kaldırıyorsunuz.

    62-Hemen, Allah'a secde edin ve (yalnızca O'na) kulluk edin.

  • Diyanet İşleri Başkanlığı

    1-Batmakta olan yıldıza and olsun ki,

    2-Arkadaşınız (Muhammed) sapmamış ve azmamıştır.

    3-O, kendiliğinden konuşmamaktadır.

    4-Onun konuşması ancak, bildirilen bir vahy iledir.

    5-Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş.

    6-Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş.

    7-Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş.

    8-Sonra yaklaşmış ve inmiştir.

    9-Araları iki yay aralığı kadar veya daha da yakın oldu.

    10-Allah o anda kuluna vahyedeceğini etti.

    11-Gözünün gördüğünü gönlü yalanlamadı.

    12-Ey inkarcılar! Onun gördüğü şey hakkında kendisi ile tartışır mısınız?

    13-And olsun ki o, Cebrail'i sınırın sonunda başka bir inişinde de görmüştür.

    14-And olsun ki o, Cebrail'i sınırın sonunda başka bir inişinde de görmüştür.

    15-Orada Me'va cenneti vardır.

    16-Sidre'yi bürüyen bürüyordu.

    17-Gözü oradan ne kaydı ve ne de onu aştı.

    18-And olsun ki Rabbinin varlığının büyük delillerini gördü.

    19-Ey inkarcılar! Şimdi Lat, Uzza ve bundan başka üçüncüleri olan Menat'ın ne olduğunu söyler misiniz?

    20-Ey inkarcılar! Şimdi Lat, Uzza ve bundan başka üçüncüleri olan Menat'ın ne olduğunu söyler misiniz?

    21-Demek erkekler sizin, dişiler Allah'ın mı?

    22-Öyleyse bu haksız bir paylaşma;

    23-Bunlar sizin ve babalarınızın taktığı adlardan başka bir şey değildir. Allah onları destekleyen bir delil indirmemiştir. Onlar sadece sanıya ve canlarının istediğine uymaktadırlar. Oysa onlara Rablerinden and olsun ki doğruluk rehberi gelmiştir.

    24-Yoksa, her umduğu şey insanın mıdır?

    25-Hayatın ilki de sonu da Allah'ındır.

    26-Allah, dilediğine ve hoşnut olduğuna izin vermedikçe, göklerde bulunan nice meleklerin şefaati bir şeye yaramaz.

    27-Doğrusu ahirete inanmayanlar, meleklere "dişi" adını takarlar.

    28-Oysa onların bu hususta bir bilgileri yoktur, sadece sanıya uyarlar. Sanı ise şüphesiz gerçeği ifade etmez.

    29-Bizi anmaktan yüz çevirenlere ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenlere aldırma.

    30-Bu onların ulaştıkları bilginin seviyesini gösterir. Doğrusu Rabbin yolundan sapmış olanı pek iyi bilir, doğru yolda olanı da çok iyi bilir.

    31-Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır ki O, kötülük yapanlara işlerinin karşılığını verir; iyi davrananlara, ufak tefek kabahatleri bir yana büyük günahlardan ve hayasızlıklardan kaçınanlara işlediklerinden daha iyisiyle karşılığını verir. Doğrusu Rabbinin bağışı boldur. Sizi yerden var ederken ve siz annelerinizin karınlarında cenin halinde iken sizleri çok iyi bilen O'dur. Kendinizi temize çıkarmayın. O, sakınanı çok iyi bilir.

    32-Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır ki O, kötülük yapanlara işlerinin karşılığını verir; iyi davrananlara, ufak tefek kabahatleri bir yana büyük günahlardan ve hayasızlıklardan kaçınanlara işlediklerinden daha iyisiyle karşılığını verir. Doğrusu Rabbinin bağışı boldur. Sizi yerden var ederken ve siz annelerinizin karınlarında cenin halinde iken sizleri çok iyi bilen O'dur. Kendinizi temize çıkarmayın. O, sakınanı çok iyi bilir.

    33-Yüz çevireni ve malından biraz verip sonra vermemekte direneni gördün mü?"

    34-Yüz çevireni ve malından biraz verip sonra vermemekte direneni gördün mü?"

    35-Görülmeyenin ilmi yanında da o mu görüyor?

    36-Yoksa Musa'nın ve sözünü yerine getiren İbrahim'in kitablarında olanlar kendisine bildirilmedi mi ki?

    37-Yoksa Musa'nın ve sözünü yerine getiren İbrahim'in kitablarında olanlar kendisine bildirilmedi mi ki?

    38-Hiç bir günahkar başkasının günah yükünü yüklenmez;

    39-İnsan ancak çalıştığına erişir.

    40-Onun çalışması şüphesiz görülecektir.

    41-Sonra ona karşılığı eksiksiz verilecektir.

    42-Doğrusu son varış Rabbinedir.

    43-Doğrusu, güldüren de ağlatan da O'dur.

    44-Doğrusu dirilten de öldüren de O'dur.

    45-Doğrusu, atıldığında meniden erkek ve dişiyi, iki çifti yaratan O'dur.

    46-Doğrusu, atıldığında meniden erkek ve dişiyi, iki çifti yaratan O'dur.

    47-Doğrusu ölümden sonra tekrar dirilten de O'dur.

    48-Doğrusu zengin eden de varlıklı kılan da O'dur.

    49-Doğrusu Şira yıldızının Rabbi O'dur.

    50-İlk Ad milletini, Semud milletini yok edip geri bırakmayan O'dur.

    51-İlk Ad milletini, Semud milletini yok edip geri bırakmayan O'dur.

    52-Daha önce de Nuh milletini yok eden O'dur; çünkü onlar çok zalim ve pek taşkın kimselerdi.

    53-Lut milletinin kasabalarını yere batıran, onları gömdükçe gömen O'dur.

    54-Lut milletinin kasabalarını yere batıran, onları gömdükçe gömen O'dur.

    55-Ey kişi! Rabbinin hangi nimetinden şüpheye düşersin?

    56-İşte ilk uyaranlar gibi bu da bir uyarandır.

    57-Kıyamet yaklaştıkça yaklaşmıştır.

    58-Onu Allah'tan başka ortaya koyacak yoktur.

    59-Bu söze mi şaşıyorsunuz?

    60-Gülüyorsunuz... Ağlamıyorsunuz.

    61-Habersiz oyalanmaktasınız.

    62-Artık secdeye varın, Allah'a kulluk edin.

  • Diyanet Vakfı

    1-Battığı zaman yıldıza andolsun ki;

    2-Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve batıla inanmadı.

    3-O, arzusuna göre de konuşmaz.

    4-O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.

    5-Çünkü onu güçlü kuvvetli biri (Cebrail) öğretti.

    6-Ve üstün yaratılışlı(melek), doğruldu:

    7-Kendisi en yüksek ufukta iken.

    8-Sonra (Muhammed'e) yaklaştı, (yere doğru)sarktı.

    9-O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.

    10-Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi.

    11-(Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı.

    12-Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız?

    13-Andolsun onu, önceden bir defa daha görmüştü,

    14-Sidretü'l-Münteha'nın yanında.

    15-Cennetü'l-Me'va da onun yanındadır.

    16-Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.

    17-Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.

    18-Andolsun o, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.

    19-Gördünüz mü o Lat ve Uzza'yı?

    20-Ve üçüncüleri olan ötekini, Menat'ı.

    21-Demek erkek size, dişi O'na öyle mi?

    22-O zaman bu, insafsızca bir taksim!

    23-Bunlar (putlar), sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Halbuki kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.

    24-Yoksa insan, her arzu ettiği şeye sahip mi olacaktır?

    25-Ahiret de dünya da Allah'ındır.

    26-Göklerde nice melek var ki onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah'ın izin vermesi dışında, bir işe yaramaz.

    27-Ahirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar.

    28-Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.

    29-Onun için sen bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselere yüz verme.

    30-İşte onların erişebilecekleri bilgi budur. Şüphesiz ki senin Rabbin, evet O, yolundan sapanı daha iyi bilir; O, hidayette olanı da çok iyi bilir.

    31-Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah'ındır. Bu, Allah'ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, güzel davrananları da daha güzeliyle mükafatlandırması içindir.

    32-Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada (bile), sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.

    33-Gördün mü arkasını döneni?

    34-Azıcık verip sonra vermemekte direneni?

    35-Acaba gaybın bilgisi kendi yanındadır da o görüyor mu?

    36-Yoksa kendisine haber verilmedi mi? Musa'nın sahifelerinde bulunan,

    37-Ve ahdine vefa gösteren İbrahim'in( sahifelerinde bulunan şu gerçekler):

    38-Gerçekten hiçbir günahkar, başkasının günah yükünü yüklenemez.

    39-Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.

    40-Ve çalışması da ileride görülecektir.

    41-Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.

    42-Ve şüphesiz en son varış Rabbinedir.

    43-Doğrusu güldüren de ağlatan da O'dur.

    44-Öldüren de dirilten de O'dur.

    45-Şurası muhakkak ki erkek ve dişiden ibaret olan iki çifti O yarattı.

    46-(Rahime) atıldığı zaman nutfeden.

    47-Şüphesiz tekrar diriltmek de O'na aittir.

    48-Zengin eden de yoksul kılan da O'dur.

    49-Doğrusu Şi'ra yıldızının Rabbi de O'dur.

    50-Ve şüphesiz ki önceki Âd kavmini O helak etti.

    51-Semud'u da (O helak etti) ve geriye hiçbir şey bırakmadı.

    52-Daha önce de çok zalim ve pek azgın, olan Nuh kavmini (helak etmişti).

    53-Altüst olan şehirleri de o böyle yaptı.

    54-Onların başına getireceğini getirdi!

    55-Şimdi Rabbinin nimetlerinin hangisinde şüpheye düşersin.

    56-İşte bu ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır.

    57-Yaklaşan yaklaştı.

    58-Onu (vaktini) Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur.

    59-Şimdi siz bu söze (Kur'an'a) mı şaşıyorsunuz?

    60-Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!

    61-Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız!

    62-Haydi Allah'a secde edip O'na kulluk edin!

  • Edip Yüksel

    1-Düşerken yıldızlara andolsun.

    2-Arkadaşınız (Muhammed) ne sapmıştır, ne de azmıştır.

    3-Ne de kendi kişisel arzusundan konuşmaktadır.

    4-O (Kuran) ancak ve ancak bildilen bir vahiydir.

    5-Onu, büyük güce sahip olan öğretmiştir.

    6-Üstün otoritenin sahibi göründü,

    7-En yüksek ufukta.

    8-Sonra inip yaklaştı.

    9-Mesafe iki yay kadar veya daha yakın oldu.

    10-Ve sonra kuluna ne bildirilecekse onu vahyetti.

    11-Gördüğünü gönlü yalanlamadı.

    12-Onun gördüğü hakkında kendisiyle tartışıyor musunuz?

    13-Onu bir kez daha görmüştü.

    14-En son noktada.

    15-Ki yanında barınılacak cennet vardır.

    16-Tüm bölge olağanüstü biçimde kuşatılmıştı.

    17-Göz şaşmadı, sınırı da aşmadı.

    18-Rabbinin büyük ayetlerini gördü.

    19-Gördünüz mü (dişi putlarınız olan) Lat ve Uzza'yı?

    20-Ve üçüncüleri olan Menat'ı?

    21-Erkekler sizin de dişiler O'nun mu?

    22-Ne de insafsız bir paylaşma!

    23-Onlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir ve ALLAH onlar için hiç bir delil indirmemiştir. Kendilerine, Rab'lerinde bir yol gösterici geldiği halde, sadece kuruntuları ve kişisel arzularını izliyorlar.

    24-İnsan her umduğuna kavuşacak mıdır?

    25-Son da ilk de ALLAH'ındır.

    26-Göklerdeki meleklerin bile şefaati bir yarar sağlamaz. Ancak ALLAH'ın dilediği kimse için izin vermesinden ve O'nun rızasına uygun olduktan sonra...

    27-Ahirete inanmıyanlar melekleri dişi olarak nitelendirmektedirler.

    28-Onların bu konuda bir bilgileri yoktur, sadece sanıları izlemektedirler ve sanılar gerçeğin yerini tutmaz.

    29-Mesajımızdan yüz çeviren ve dünya hayatından başkasını arzulamıyan kimseyi önemseme.

    30-İşte onların ulaştıkları bilgilerinin düzeyi budur. Elbette, Rabbin yolundan sapanı iyi bilir, doğru yolda olanı da iyi bilir.

    31-Göklerde ve yerde ne varsa ALLAH'ındır. Kötülük işleyenleri yaptıklarından dolayı cezalandıracaktır ve güzel davrananları da ödüllendirecektir.

    32-Onlar, büyük günahlardan ve kötülüklerden kaçınırlar, yalnız küçük suçlar işlerler. Rabbinin bağışlaması engindir. Sizi topraktan yaratırken ve annelerinizin karınlarında cenin (fetus) durumundayken sizi iyi bilmektedir. Öyleyse kendinizi (övüp) temize çıkarmayın. O, erdemlileri iyi bilir.

    33-Gördün mü o yüz çevireni?

    34-Ender olarak ve pek az verdi.

    35-Gizemlerin bilgisine mi sahiptir ki (geleceği) görüyor?

    36-Ona Musa'nın öğretisi hakkında bilgi verilmedi mi?

    37-Ve sözünü gerçekleştiren İbrahim'in?:

    38-Ki hiçbir kimse bir başkasının günah yükünü taşımaz,

    39-İnsan için ancak kendi çalışması vardır.

    40-Ve onun çalışması da yakında görülecektir.

    41-Sonra kendisine ödülü tam olarak verilecektir.

    42-Son varış Rabbinedir.

    43-O'dur seni güldüren ve ağlatan.

    44-O'dur öldüren ve dirilten.

    45-O'dur iki çifti yaratan; erkeği ve dişiyi...

    46-Atıldığı zaman bir damlacık meniden.

    47-O'na aittir tekrar yaratmak.

    48-O'dur Zengin eden, yoksul yapan.

    49-O'dur Şira galaksisinin Rabbi.

    50-O'dur helak eden eski Ad halkını,

    51-Semudu da bırakmadı,

    52-Ve ondan önce Nuh'un halkını da; onlar çok zalim ve çok azgın kimselerdi.

    53-Yıkılıp batırılmış olanlar (Sodom ve Gomora), en bayağılardı.

    54-Onları örten örttü.

    55-O halde Rabbinin hangi nimetlerinden kuşkulanırsın?

    56-Bu, eski uyarıcılardan bir uyarıcıdır.

    57-Kaçınılmaz olan yaklaşmıştır.

    58-ALLAH'tan başkası onu kaldıramaz.

    59-Bu sözü mü tuhaf karşılıyorsunuz?

    60-Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?

    61-Ve aylak aylak oyalanıyorsunuz?

    62-Haydi ALLAH'a secde edin, kulluk edin.

  • Elmalılı Hamdi Yazır

    1-İnmekte olan yıldıza andolsun ki,

    2-Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı, azmadı.

    3-O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz.

    4-O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildir.

    5-Onu, müthiş kuvvetleri olan biri öğretti

    6-(Ki o) akıl ve görüşünde kuvvetli (bir melek)dir. Hemen (gerçek meleklik şekliyle) doğruldu.

    7-O, en yüksek ufukta idi.

    8-Sonra (Cebrail ona) yaklaştı ve (aşağıya doğru) sarktı.

    9-Onunla arasındaki mesafe, iki yay kadar, yahut daha az kaldı.

    10-(Allah), kuluna verdiği vahyi verdi.

    11-Onun gördüğünü kalb(i) yalanlamadı.

    12-Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız.

    13-Andolsun onu bir kez daha görmüştü.

    14-Sidretü'lMüntehâ'nın yanında.

    15-Ki Cennetü'lMe'vâ onun yanındadır.

    16-Sidre'yi kaplayan kaplıyordu.

    17-(Peygamberin) gözü şaşmadı ve sınırı aşmadı.

    18-Andolsun ki o, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü.

    19-Siz de gördünüz değil mi o Lât ve Uzza'yı?

    20-Ve üçüncü olarak da öteki (put) Menat'ı?

    21-Size erkek O'na dişi öyle mi?

    22-Öyle ise bu çok insafsızca bir taksim.

    23-Onlar hiçbir şey değil, sırf sizin ve babalarınızın taktığınız (boş) isimlerdir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmedi. Onlar yalnız zanna ve nefislerin sevdasına uyuyorlar. Halbuki onlara Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.

    24-Yoksa her arzu ettiği şey, insanın kendisinin mi (olacak) dir?

    25-Son da ilk de (ahiret de dünya da) Allah'ındır.

    26-Göklerde nice melek var ki Allah'ın dileyip razı olduğuna izin vermeden önce onların şefaatları hiç bir işe yaramaz.

    27-Ahirete iman etmeyenler meleklere dişilerin adlarını takıp duruyorlar

    28-Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise, şüphesiz hakikat bakımından birşey ifade etmez.

    29-Onun için bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenlerden yüz çevir.

    30-İşte onların ilimden erişebilecekleri (son sınır) budur. Şüphesiz, Rabbin, yolundan sapanı da iyi bilir; O, hidayette olanı da iyi bilir.

    31-Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah'ındır. Akıbet (sonuçta) kötülük yapanları yaptıkları ile cezalandıracak, güzel davrananları da daha güzeliyle mükafatlandıracaktır.

    32-Onlar ki günahın büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınırlar, yalnız bazı küçük kusurlar hariç. Şüphesiz Rabbinin affı geniştir. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada, sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.

    33-Şimdi gördün mü O yüz çevireni?

    34-Azıcık verip (sonra vermemekte) direneni?

    35-Gaybın bilgisi kendi yanındadır da, o mu görüyor?

    36-Yoksa haber verilmedi mi Musa'nın sahifelerinde yazılı olanlar?

    37-Ve çok vefakâr olan İbrahim'in sahifelerindekiler?

    38-Ki hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenmez.

    39-Doğrusu insana çalışmasından başka bir şey yoktur.

    40-Ve çalışması da yakında görülecektir.

    41-Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.

    42-Ve şüphesiz en son varış, Rabbinedir.

    43-Doğrusu güldüren de ağlatan da O'dur.

    44-Öldüren de dirilten de O'dur.

    45-Şüphesiz erkeği, dişiyi iki eş yaratan O'dur,

    46-Atıldığı zaman bir nutfeden.

    47-Şüphesiz tekrar diriltmek de O'na aittir.

    48-Şüphesiz zengin eden de sermaye veren de O'dur.

    49-Doğrusu Şi'râ yıldızının Rabbi O'dur.

    50-O, helak etti önce gelen Âd'ı.

    51-Ve Semûd'u da bırakmadı.

    52-Önceden de Nuh kavmini (helak etmişti), çünkü onlar zulmetmiş ve azmıştı.

    53-Altı üstüne getirilmiş şehirleri devirip yıktı.

    54-Onları neler kapladı neler!

    55-O halde Rabbinin hangi nimetinden kuşku duyuyorsun.

    56-Bu da ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır.

    57-Yaklaşan yaklaştı.

    58-Onu Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur.

    59-Şimdi siz bu sözden mi hayret ediyorsunuz?

    60-Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?

    61-Ve siz mi kafa tutuyorsunuz ey gafiller?

    62-Haydi Allah için secdeye kapanın ve O'na kulluk edin.

  • Suat Yıldırım

    1-Kayan yıldıza yemin olsun ki.

    2-Arkadaşınız (Muhammed) yanılmadı, sapmadı, aldanmadı.

    3-O kendi heva ve hevesiyle konuşmuyor.

    4-O, kendisine vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir.

    5-Onu kendisine pek güçlü ve kuvvetli, o üstün akıl ve kemal sahibi olan (melek Cebrail) öğretti. [81,19-21]Melek kendi aslî sûretine girip doğruldu. İşte o zaman kendisi en yüce ufukta idi.

    6-Onu kendisine pek güçlü ve kuvvetli, o üstün akıl ve kemal sahibi olan (melek Cebrail) öğretti. [81,19-21]Melek kendi aslî sûretine girip doğruldu. İşte o zaman kendisi en yüce ufukta idi.

    7-Onu kendisine pek güçlü ve kuvvetli, o üstün akıl ve kemal sahibi olan (melek Cebrail) öğretti. [81,19-21]Melek kendi aslî sûretine girip doğruldu. İşte o zaman kendisi en yüce ufukta idi.

    8-Sonra yaklaştı ve iyice sarktı. Öyle ki araları yayın iki ucu arası kadar veya daha az kaldı.

    9-Sonra yaklaştı ve iyice sarktı. Öyle ki araları yayın iki ucu arası kadar veya daha az kaldı.

    10-O da kuluna vahyetmek istediği her şeyi vahyetti.

    11-Gözlerinin gördüğünü kalbi yalan saymadı.

    12-Şimdi siz kalkmış da onun gördükleri hakkında şüphe edip kendisiyle münakaşa mı ediyorsunuz?

    13-Onun bir başka inişini Sidretu'l-Müntehanın yanında görmüştü.

    14-Onun bir başka inişini Sidretu'l-Müntehanın yanında görmüştü.

    15-Me'va cenneti de onun yanındadır.

    16-O dem ki Sidre'yi bir feyiz sarıyor, sardıkça sarıyordu...

    17-Peygamberin gözü kaymadı, şaşmadı, aşmadı da.

    18-Vallahi gördü, hem de Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü! [20,23]

    19-Şimdi baksanıza şu Lât'a, Uzza’ya! Ve bir de şu geride olan üçüncüleri Menat’a!

    20-Şimdi baksanıza şu Lât'a, Uzza’ya! Ve bir de şu geride olan üçüncüleri Menat’a!

    21-Erkek evlatlar size, kızlar O'na olsun, öyle mi?

    22-O zaman bu insafsız bir taksim olmaz mı?

    23-Aslında bu putlar sizin ve atalarınızın uydurduğu, kuru isimlerden, boş lafızlardan başka bir şey değildir. Allah onların tanrılıklarına delil olabilecek hiçbir şey indirmemiştir. Onlar sadece zanlarına ve nefislerinin heva ve heveslerine uyarlar. Halbuki onlara Rab'leri tarafından uyacakları mükemmel Rehber çoktan gelmiş bulunuyor!

    24-Ne o, insanoğlu kurduğu her hülyaya, içinden geçen her şeye nail olur mu sanıyor? [4,123]

    25-Hayır, öyle değil! Âhiret hayatı da, dünya hayatı da Allah'ın elindedir. Kime ve neyi vereceğini, Kendisi takdir eder.

    26-Nitekim göklerde nice melaike var ki, Allah'ın dilediği ve razı olduğu kimseler hakkında geçerli olması için izin çıkmadıkça, onların şefaatleri asla fayda vermez. [2,255; 34,23]

    27-Evet, âhirete inanmayanlardır ki melaikeyi Allah'ın kızları iddia ederek onlara kız isimleri takarlar. [43,19]

    28-Onların buna dair hiçbir bilgileri yoktur. Sadece ve sadece zanna tâbi oluyorlar. Oysa zan, hakikat karşısında ne ifade eder ki!

    29-O halde Bizi anmaktan, bu Yüce Kitabımızı dinlemekten uzak duran ve dünya zevkinden başka bir şey istemeyen kimseleri sen de bir tarafa bırak!

    30-Onların bilgi seviyesi ancak bu kadardır; bildikleri bilecekleri budur. Senin Rabbin, kimin Allah'ın yolundan saptığını, kimin doğru yolda yürüdüğünü pek iyi bilir.

    31-Göklerde ne var, yerde ne varsa hep Allah'ındır. Böyle olduğu için, sapanı ve doğru yolda olanı pek iyi bildiği, yaptıklarını kaydettiği içindir ki, kötülük işleyenleri, yaptıklarının karşılığı ile cezalandırarak, iyi hareket edenlere de en güzel mükâfatı verecektir. [53,32; 4,31]

    32-O iyiler, ufak kusur ve günahlardan olmasa da, büyük günahlardan, aşikâr hayasızlıklardan kaçınırlar. Senin Rabbinin mağfireti boldur. O sizi topraktan yaratırken ve siz annelerinizin karınlarında döl halinde iken mayanızın ne olduğunu gayet iyi bilir. Öyleyse kendinizi temize çıkarmayın, övünüp durmayın. Çünkü kimin Allah'ı daha çok sayıp O’na karşı gelmekten sakındığını O pek iyi bilmektedir. [39,53; 4,39]

    33-Şimdi iyice dikkat edin şu sırtını çevirip uzaklaşana! [75,31-32]

    34-Azıcık verip de sonra cimrilik ederek vermeyene!

    35-Gaypların bilgisi onun yanındadır da onları kendisi mi görüyor?

    36-Yoksa o Mûsâ'nın ve o çok vefalı İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin semeresi de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O’dur güldüren ve ağlatan; O’dur öldüren ve yaşatan. [2,124; 16, 123; 35,18; 36,12; 9,105]

    37-Yoksa o Mûsâ'nın ve o çok vefalı İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin semeresi de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O’dur güldüren ve ağlatan; O’dur öldüren ve yaşatan. [2,124; 16, 123; 35,18; 36,12; 9,105]

    38-Yoksa o Mûsâ'nın ve o çok vefalı İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin semeresi de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O’dur güldüren ve ağlatan; O’dur öldüren ve yaşatan. [2,124; 16, 123; 35,18; 36,12; 9,105]

    39-Yoksa o Mûsâ'nın ve o çok vefalı İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin semeresi de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O’dur güldüren ve ağlatan; O’dur öldüren ve yaşatan. [2,124; 16, 123; 35,18; 36,12; 9,105]

    40-Yoksa o Mûsâ'nın ve o çok vefalı İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin semeresi de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O’dur güldüren ve ağlatan; O’dur öldüren ve yaşatan. [2,124; 16, 123; 35,18; 36,12; 9,105]

    41-Yoksa o Mûsâ'nın ve o çok vefalı İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin semeresi de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O’dur güldüren ve ağlatan; O’dur öldüren ve yaşatan. [2,124; 16, 123; 35,18; 36,12; 9,105]

    42-Yoksa o Mûsâ'nın ve o çok vefalı İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin semeresi de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O’dur güldüren ve ağlatan; O’dur öldüren ve yaşatan. [2,124; 16, 123; 35,18; 36,12; 9,105]

    43-Yoksa o Mûsâ'nın ve o çok vefalı İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin semeresi de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O’dur güldüren ve ağlatan; O’dur öldüren ve yaşatan. [2,124; 16, 123; 35,18; 36,12; 9,105]

    44-Yoksa o Mûsâ'nın ve o çok vefalı İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin semeresi de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O’dur güldüren ve ağlatan; O’dur öldüren ve yaşatan. [2,124; 16, 123; 35,18; 36,12; 9,105]

    45-Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O'na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onları ne azaplar, ne musîbetler, neler kapladı neler! [86,6-7; 69,6-7; 26,73]

    46-Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O'na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onları ne azaplar, ne musîbetler, neler kapladı neler! [86,6-7; 69,6-7; 26,73]

    47-Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O'na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onları ne azaplar, ne musîbetler, neler kapladı neler! [86,6-7; 69,6-7; 26,73]

    48-Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O'na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onları ne azaplar, ne musîbetler, neler kapladı neler! [86,6-7; 69,6-7; 26,73]

    49-Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O'na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onları ne azaplar, ne musîbetler, neler kapladı neler! [86,6-7; 69,6-7; 26,73]

    50-Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O'na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onları ne azaplar, ne musîbetler, neler kapladı neler! [86,6-7; 69,6-7; 26,73]

    51-Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O'na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onları ne azaplar, ne musîbetler, neler kapladı neler! [86,6-7; 69,6-7; 26,73]

    52-Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O'na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onları ne azaplar, ne musîbetler, neler kapladı neler! [86,6-7; 69,6-7; 26,73]

    53-Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O'na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onları ne azaplar, ne musîbetler, neler kapladı neler! [86,6-7; 69,6-7; 26,73]

    54-Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O'na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onları ne azaplar, ne musîbetler, neler kapladı neler! [86,6-7; 69,6-7; 26,73]

    55-Artık, ey insan, şimdi Rabbinin hangi nimetinde şüphe edersin?

    56-İşte bu Peygamber de, önceki rehberlerden ve uyaranlardan biridir. O yaklaşan (kıyamet) yaklaştı. O gelmeden, ne zaman olacağını bildirecek, geldiğinde de onu giderecek Allah'tan başka kimse yoktur. [46,9]

    57-İşte bu Peygamber de, önceki rehberlerden ve uyaranlardan biridir. O yaklaşan (kıyamet) yaklaştı. O gelmeden, ne zaman olacağını bildirecek, geldiğinde de onu giderecek Allah'tan başka kimse yoktur. [46,9]

    58-İşte bu Peygamber de, önceki rehberlerden ve uyaranlardan biridir. O yaklaşan (kıyamet) yaklaştı. O gelmeden, ne zaman olacağını bildirecek, geldiğinde de onu giderecek Allah'tan başka kimse yoktur. [46,9]

    59-Şimdi siz bu söze mi şaşırıyorsunuz? Hep gülüyorsunuz, ama ağlamıyorsunuz. Üstelik kafa tutuyor, oyalanıyorsunuz. Haydi artık (bırakın bu gafleti de) Allah'a secde ve ibadet edin!

    60-Şimdi siz bu söze mi şaşırıyorsunuz? Hep gülüyorsunuz, ama ağlamıyorsunuz. Üstelik kafa tutuyor, oyalanıyorsunuz. Haydi artık (bırakın bu gafleti de) Allah'a secde ve ibadet edin!

    61-Şimdi siz bu söze mi şaşırıyorsunuz? Hep gülüyorsunuz, ama ağlamıyorsunuz. Üstelik kafa tutuyor, oyalanıyorsunuz. Haydi artık (bırakın bu gafleti de) Allah'a secde ve ibadet edin!

    62-Şimdi siz bu söze mi şaşırıyorsunuz? Hep gülüyorsunuz, ama ağlamıyorsunuz. Üstelik kafa tutuyor, oyalanıyorsunuz. Haydi artık (bırakın bu gafleti de) Allah'a secde ve ibadet edin!

  • Süleyman Ateş

    1-Aşağı kayan yıldıza andolsun ki:

    2-Arkadaşınız sapmadı, azmadı.

    3-O heva'dan konuşmaz.

    4-O(nun okuduğu Kur'an) kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir.

    5-Onu, mühtiş kuvvetleri olan biri öğretti;

    6-Üstün akıl sahibi (melek). Doğruldu;

    7-Kendisi yüksek ufukta iken.

    8-Sonra yaklaştı, (yere doğru) sarktı.

    9-(Muhammed ile arasındaki mesafe) İki yay uzunluğu kadar, yahut daha az kaldı.

    10-Kuluna, vahyettiğini vahyetti.

    11-Gönül gördüğünde yanılmadı (yalan söylemedi, gerçeği gördü).

    12-Onun gördüğünden kuşku mu duyuyorsunuz?

    13-Andolsun, onu bir inişinde daha görmüştü;

    14-Sidretü'l-Münteha(uzak ağaç)ın yanında,

    15-Ki onun yanında oturulacak bahçe vardır.

    16-Sidre'yi kaplayan kaplıyordu.

    17-(Muhammed'in) Göz(ü) şaşmadı ve azmadı.

    18-Andolsun, Rabbinin büyük ayetlerinden bazılarını gördü.

    19-Gördünüz mü o Lat ve 'Uzza'yı?

    20-Ve üçüncü(leri olan) öteki (put) Menat'ı?

    21-Demek erkek size, kadın Allah'a mı?

    22-O halde bu insafsızca bir taksim!

    23-Onlar, sizin ve babalarınızın, (tanrı) diye isimlendirdiğiniz (boş, kavramsız) isimlerden başka bir şey değildir. Allah, onlara hiçbir güç (tanrı oldukları hakkında hiçbir delil) indirmemiştir. O(putlara tapa)nlar zanna ve nefislerin hevesine uyuyorlar. Oysa kendilerine, Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.

    24-Yoksa insan, her arzu ettiğine sahip mi olacaktır?

    25-Son da ilk de (ahiret de, dünya da) Allah'ındır.

    26-Göklerde nice melek var ki onların şefa'ati hiçbir işe yaramaz. Meğer Allah'ın dilediği ve razı olduğu kimseye izin verdikten sonra olsun (ancak o zaman şefa'atin faydası olur).

    27-Ahirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar.

    28-Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise haktan hiçbir gerçek kazandırmaz. (Zan ile gerçeğe ulaşılmaz.)

    29-Bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden yüz çevir.

    30-İşte onların erişebilecekleri bilgi (sınırı) budur. (Bundan ötesine akılları ermez). Şüphesiz Rabbin, yolundan sapanı da iyi bilir ve O, yola geleni de iyi bilir.

    31-Göklerde ve yerde bulunan herşey Allah'ındır. (Bunları yaratmıştır) Ki kötülük edenleri, yaptıklarıyle cezalandırsın, güzel davrananları da güzellikle mükafatlandırsın.

    32-Onlar, günahın büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınırlar, yalnız bazı küçük hatalar işleyebilirler. Şüphesiz Rabbinin affı geniştir (O kendisine yönelen kulunu affeder). O sizi daha iyi bilir: Gerek sizi topraktan inşa ettiği, gerek annelerinizin karınlarında bulunduğunuz zaman biçim verdiği sırada (sizin her halinizi bilmiştir), artık kendinizi övüp yüceltmeyin, çünkü O, korunanı daha iyi bilir.

    33-Gördün mü şu adamı ki arkasını döndü?

    34-Azıcık verdi, gerisini elinde sıkı sıkı tuttu?

    35-Gayb'ın bilgisi kendi yanında da o mu (alemin esrarını) görüyor?

    36-Yoksa kendisine haber mi verilmedi: Musa'nın sahifelerinde bulunan,

    37-Ve çok vefalı İbrahim'in (sahifelerinde bulunan şu gerçekler):

    38-Ki hiçbir günahkar, başkasının günah yükünü yüklenmez.

    39-İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur.

    40-Ve çalışması da yakında görülecektir.

    41-Sonra ona tastamam karşılığı verilecektir.

    42-Ve sonunda senin Rabbine varılacaktır.

    43-Güldüren de O'dur, ağlatan da O'dur.

    44-Öldüren de O'dur, yaşatan da O'dur.

    45-O yarattı iki çifti: erkeği ve dişiyi,

    46-Atıldığı zaman nutfe(sperm)den.

    47-Şüphesiz tekrar yaratmak da O'nun işidir.

    48-Zengin eden O'dur, bol verip memnun eden O.

    49-(Taptıkları) Şi'ra(yıldızı)nın Rabbi O'dur.

    50-O helak etti, önce gelen 'Ad'ı,

    51-Semud'u, komadı (onları).

    52-Önceden de Nuh kavmini (helak etmişti). Çünkü onlar daha zalim ve azgın idiler.

    53-Altı üstüne getirilen kentleri (Lut kavminin oturduğu bölgeleri) devirip yıktı.

    54-Onların üstüne neler çöktü, neler!

    55-O halde Rabbinin hangi ni'metinden kuşku duyuyorsun?

    56-Bu (Kur'an veya peygamber) de ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.

    57-O yaklaşıcı, yaklaştı.

    58-Onu Allah'tan başka açacak (geldiği zaman kaldıracak, vaktini erteleyecek veya onun ne zaman geleceğini belirleyecek) kimse yoktur.

    59-Şimdi siz bu söze mi hayret ediyorsunuz?

    60-Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?

    61-Ve siz baş kaldırıyorsunuz?

    62-Haydi Allah'a secde edin ve kulluk edin!

  • Yaşar Nuri Öztürk

    1-Yemin olsun inip çıktığı zaman yıldıza/fışkırıp çıktığı zaman çimene/süzülüp aktığı zaman Ülker Yıldızı'na/aşağı indiği zaman o parçalar halinde ağır ağır gelene,

    2-Ki arkadaşınız ne saptı ne de azdı.

    3-O; kuruntudan, keyfinden konuşmuyor.

    4-İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir o.

    5-Kuvvetleri çok müthiş olan belletip öğretti onu ona.

    6-Akıl, güzellik ve güç sahibidir. Doğrulup dikildi.

    7-En yüksek ufuktadır o.

    8-Sonra iyice yaklaştı ve sarktı,

    9-İki yayın beraberliği gibi, belki ondan da yakındı.

    10-Böylece vahyetti kuluna vahyettiğini.

    11-Kalp yalanlamadı gördüğünü.

    12-Onun gördüğü şey hakkında kuşkuya düşüp onunla çekişiyor musunuz?

    13-Yemin olsun ki onu bir başka inişte de görmüştü.

    14-Son sınır ağacı, Sidretül Münteha yanında.

    15-O ağacın yanındadır sığınılacak bahçe.

    16-O vakit kuşatıp sarıyordu Sidre'yi kuşatıp saran,

    17-Göz ne kayıp şaştı ne azıp haddi aştı.

    18-Yemin olsun ki Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.

    19-Gördünüz mü Uzza'yı, Lât'ı.

    20-Ve ötekini, üçüncüsü olan Menât'ı.

    21-Erkek size, dişi Allah'a mı?

    22-İşte bu, insafsız bir bölüştürme.

    23-Bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka şeyler değildir. Onlar hakkında Allah bir kanıt indirmemiştir. Onlar, sadece sanıya, bir de nefislerin hoşlandığı şeylere uyuyorlar. Yemin olsun, onlara hidayet Rablerinden gelmiştir.

    24-İnsan için, her özleyip hayal ettiği var mı acaba?

    25-Sonrası da öncesi de/âhiret de dünya da Allah'ındır.

    26-Göklerde nice melekler var ki, şefaatleri hiçbir işe yaramaz. Allah'ın, dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesinden sonraki durum müstesna.

    27-O âhirete inanmayanlar, meleklere mutlaka dişilerin adlarını takarlar.

    28-Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Yalnızca sanıya uyuyorlar. Sanı ise haktan hiçbir şey kazandırmaz.

    29-Bizim zikrimizden/Kur'an'ımızdan yüz çeviren ve iğreti dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden, sen de yüz çevir.

    30-Onların, ilimden ulaşacakları şey işte budur. Kuşkusuz, yolundan sapmış olanı Rabbin çok iyi bilir. Hidayet üzere yürüyeni de en iyi O bilir.

    31-Göklerde ne var yerde ne varsa Allah'ındır. Bu, Allah'ın; yaptıklarıyla kötülük sergileyenleri cezalandırması, güzel davranıp güzel düşünenleri de güzellikle ödüllendirmesi içindir.

    32-Öyle kişilerdir ki onlar, günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi en iyi bilen O'dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zaman. O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; kimin sakındığını en iyi bilen O'dur.

    33-O yüz geri döneni gördün mü?

    34-Azıcık verdi, sona inatla sıkıca tuttu.

    35-Gaybın bilgisi onun yanında da o mu görüyor?

    36-Yoksa haber verilmedi mi ona, Mûsa'nın sayfalarındakiler?

    37-Ve o çok vefalı İbrahim'in sayfalarındakiler...

    38-Gerçek şu ki, hiçbir günahkâr bir başka günahkârın yükünü sırtlamaz.

    39-Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur.

    40-Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir.

    41-Sonra karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir.

    42-Hiç kuşkusuz, son varış Rabbinedir.

    43-Hiç kuşkusuz, güldüren de O'dur, ağlatan da...

    44-Hiç kuşkusuz, öldüren de O'dur, dirilten de...

    45-Hiç kuşkusuz, iki çifti, erkeği ve dişiyi yaratan O'dur;

    46-Meni halinde atıldığı zaman bir spermden...

    47-Hiç kuşkusuz, o ikinci oluşum da O'nun işidir.

    48-Hiç kuşkusuz, zenginlik veren de O'dur, nimete boğan da...

    49-Hiç kuşkusuz, Şi'ra yıldızının/şuurlanmanın Rabbi de O'dur.

    50-Hiç kuşkusuz, daha önceden gelmiş olan Âd'ı helâk etti.

    51-Semûd'u da. Böylece geriye bir şey bırakmadı.

    52-Daha önce de Nûh kavmini. Çünkü onlar, evet onlar zulmettiler, azdılar.

    53-Altı üstüne gelmiş kentleri de yere geçirdi O.

    54-Sarıp doladı onlara, sarıp doladığını.

    55-Peki, Rabbinin nimetlerinden hangisinde kuşkuya düşüyorsun?

    56-Bu da ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.

    57-Yaklaşmakta/yaklaşacak olan yaklaştı.

    58-Onu Allah'tan başka kaldıracak/uzaklaştıracak yok.

    59-Şimdi siz bu sözden mi hayrete düşüyorsunuz?

    60-Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz.

    61-Ve siz, kibirlenip kafa tutarak sersemce somurtuyorsunuz.

    62-Artık Allah için secdeye kapanın, ibadet edin/iş yapıp değer üretin!

  • ARAPÇA

    1-بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَىٰ

    (vennecmi iẕâ hevâ.)

    2-مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ

    (mâ ḍalle ṣâḥibüküm vemâ gavâ.)

    3-وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَىٰ

    (vemâ yenṭiḳu `ani-lhevâ.)

    4-إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَىٰ

    (in hüve illâ vaḥyüy yûḥâ.)

    5-عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَىٰ

    (`allemehû şedîdü-lḳuvâ.)

    6-ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوَىٰ

    (ẕû mirrah. festevâ.)

    7-وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَىٰ

    (vehüve bil'üfüḳi-l'a`lâ.)

    8-ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ

    (ŝümme denâ fetedellâ.)

    9-فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ

    (fekâne ḳâbe ḳavseyni ev ednâ.)

    10-فَأَوْحَىٰ إِلَىٰ عَبْدِهِ مَا أَوْحَىٰ

    (feevḥâ ilâ `abdihî mâ evḥâ.)

    11-مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَىٰ

    (mâ keẕebe-lfüâdü mâ raâ.)

    12-أَفَتُمَارُونَهُ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ

    (efetümârûnehû `alâ mâ yerâ.)

    13-وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ

    (veleḳad raâhü nezleten uḫrâ.)

    14-عِندَ سِدْرَةِ الْمُنتَهَىٰ

    (`inde sidrati-lmüntehâ.)

    15-عِندَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَىٰ

    (`indehâ cennetü-lme'vâ.)

    16-إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ

    (iẕ yagşe-ssidrate mâ yagşâ.)

    17-مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ

    (mâ zâga-lbeṣaru vemâ ṭagâ.)

    18-لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَىٰ

    (leḳad raâ min âyâti rabbihi-lkübrâ.)

    19-أَفَرَأَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزَّىٰ

    (eferaeytümü-llâte vel`uzzâ.)

    20-وَمَنَاةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَىٰ

    (vemenâte-ŝŝâliŝete-l'uḫrâ.)

    21-أَلَكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْأُنثَىٰ

    (elekümü-ẕẕekeru velehü-l'ünŝâ.)

    22-تِلْكَ إِذًا قِسْمَةٌ ضِيزَىٰ

    (tilke iẕen ḳismetün ḍîzâ.)

    23-إِنْ هِيَ إِلَّا أَسْمَاءٌ سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَاؤُكُم مَّا أَنزَلَ اللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ ۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْأَنفُسُ ۖ وَلَقَدْ جَاءَهُم مِّن رَّبِّهِمُ الْهُدَىٰ

    (in hiye illâ esmâün semmeytümûhâ entüm veâbâüküm mâ enzele-llâhü bihâ min sülṭân. iy yettebi`ûne ille-żżanne vemâ tehve-l'enfüs. veleḳad câehüm mir rabbihimü-lhüdâ.)

    24-أَمْ لِلْإِنسَانِ مَا تَمَنَّىٰ

    (em lil'insâni mâ temennâ.)

    25-فَلِلَّهِ الْآخِرَةُ وَالْأُولَىٰ

    (felillâhi-l'âḫiratü vel'ûlâ.)

    26-وَكَم مِّن مَّلَكٍ فِي السَّمَاوَاتِ لَا تُغْنِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا إِلَّا مِن بَعْدِ أَن يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَن يَشَاءُ وَيَرْضَىٰ

    (vekem mim melekin fi-ssemâvâti lâ tugnî şefâ`atühüm şey'en illâ mim ba`di ey ye'ẕene-llâhü limey yeşâü veyerḍâ.)

    27-إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلَائِكَةَ تَسْمِيَةَ الْأُنثَىٰ

    (inne-lleẕîne lâ yü'minûne bil'âḫirati leyüsemmûne-lmelâikete tesmiyete-l'ünŝâ.)

    28-وَمَا لَهُم بِهِ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ ۖ وَإِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا

    (vemâ lehüm bihî min `ilm. iy yettebi`ûne ille-żżanne. veinne-żżanne lâ yugnî mine-lḥaḳḳi şey'â.)

    29-فَأَعْرِضْ عَن مَّن تَوَلَّىٰ عَن ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ إِلَّا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا

    (fea`riḍ `am men tevellâ `an ẕikrinâ velem yürid ille-lḥayâte-ddünyâ.)

    30-ذَٰلِكَ مَبْلَغُهُم مِّنَ الْعِلْمِ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدَىٰ

    (ẕâlike mebleguhüm mine-l`ilm. inne rabbeke hüve a`lemü bimen ḍalle `an sebîlihî vehüve a`lemü bimeni-htedâ.)

    31-وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ لِيَجْزِيَ الَّذِينَ أَسَاءُوا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذِينَ أَحْسَنُوا بِالْحُسْنَى

    (velillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍi liyecziye-lleẕîne esâü bimâ `amilû veyecziye-lleẕîne aḥsenû bilḥusnâ.)

    32-الَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ إِلَّا اللَّمَمَ ۚ إِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِ ۚ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنشَأَكُم مِّنَ الْأَرْضِ وَإِذْ أَنتُمْ أَجِنَّةٌ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ ۖ فَلَا تُزَكُّوا أَنفُسَكُمْ ۖ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقَىٰ

    (elleẕîne yectenibûne kebâira-l'iŝmi velfevâḥişe ille-llemem. inne rabbeke vâsi`u-lmagfirah. hüve a`lemü biküm iẕ enşeeküm mine-l'arḍi veiẕ entüm ecinnetün fî büṭûni ümmehâtiküm. felâ tüzekkû enfüseküm. hüve a`lemü bimeni-tteḳâ.)

    33-أَفَرَأَيْتَ الَّذِي تَوَلَّىٰ

    (eferaeyte-lleẕî tevellâ.)

    34-وَأَعْطَىٰ قَلِيلًا وَأَكْدَىٰ

    (vea`ṭâ ḳalîlev veekdâ.)

    35-أَعِندَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرَىٰ

    (e`indehû `ilmü-lgaybi fehüve yerâ.)

    36-أَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا فِي صُحُفِ مُوسَىٰ

    (em lem yünebbe' bimâ fî ṣuḥufi mûsâ.)

    37-وَإِبْرَاهِيمَ الَّذِي وَفَّىٰ

    (veibrâhime-lleẕî veffâ.)

    38-أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ

    (ellâ teziru vâziratüv vizra uḫrâ.)

    39-وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَىٰ

    (veel leyse lil'insâni illâ mâ se`â.)

    40-وَأَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرَىٰ

    (veenne sa`yehû sevfe yürâ.)

    41-ثُمَّ يُجْزَاهُ الْجَزَاءَ الْأَوْفَىٰ

    (ŝümme yüczâhü-lcezâe-l'evfâ.)

    42-وَأَنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ الْمُنتَهَىٰ

    (veenne ilâ rabbike-lmüntehâ.)

    43-وَأَنَّهُ هُوَ أَضْحَكَ وَأَبْكَىٰ

    (veennehû hüve aḍḥake veebkâ.)

    44-وَأَنَّهُ هُوَ أَمَاتَ وَأَحْيَا

    (veennehû hüve emâte veaḥyâ.)

    45-وَأَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنثَىٰ

    (veennehû ḫaleḳa-zzevceyni-ẕẕekera vel'ünŝâ.)

    46-مِن نُّطْفَةٍ إِذَا تُمْنَىٰ

    (min nuṭfetin iẕâ tümnâ.)

    47-وَأَنَّ عَلَيْهِ النَّشْأَةَ الْأُخْرَىٰ

    (veenne `aleyhi-nneş'ete-l'uḫrâ.)

    48-وَأَنَّهُ هُوَ أَغْنَىٰ وَأَقْنَىٰ

    (veennehû hüve agnâ veaḳnâ.)

    49-وَأَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرَىٰ

    (veennehû hüve rabbü-şşi`râ.)

    50-وَأَنَّهُ أَهْلَكَ عَادًا الْأُولَىٰ

    (veennehû ehleke `âden-l'ûlâ.)

    51-وَثَمُودَ فَمَا أَبْقَىٰ

    (veŝemûde femâ ebḳâ.)

    52-وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ أَظْلَمَ وَأَطْغَىٰ

    (veḳavme nûḥim min ḳabl. innehüm kânû hüm ażleme veaṭgâ.)

    53-وَالْمُؤْتَفِكَةَ أَهْوَىٰ

    (velmü'tefikete ehvâ.)

    54-فَغَشَّاهَا مَا غَشَّىٰ

    (fegaşşâhâ mâ gaşşâ.)

    55-فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكَ تَتَمَارَىٰ

    (febieyyi âlâi rabbike tetemârâ.)

    56-هَـٰذَا نَذِيرٌ مِّنَ النُّذُرِ الْأُولَىٰ

    (hâẕâ neẕîrum mine-nnüẕüri-l'ûlâ.)

    57-أَزِفَتِ الْآزِفَةُ

    (ezifeti-l'âzifeh.)

    58-لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ اللَّهِ كَاشِفَةٌ

    (leyse lehâ min dûni-llâhi kâşifeh.)

    59-أَفَمِنْ هَـٰذَا الْحَدِيثِ تَعْجَبُونَ

    (efemin hâẕe-lḥadîŝi ta`cebûn.)

    60-وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَ

    (vetaḍḥakûne velâ tebkûn.)

    61-وَأَنتُمْ سَامِدُونَ

    (veentüm sâmidûn.)

    62-فَاسْجُدُوا لِلَّهِ وَاعْبُدُوا ۩

    (fescüdû lillâhi va`büdû.)

İçerik korumalıdır. Sağ tıklama işlevi devre dışı bırakıldı.