VEYSEL ATACAN

  • Resimler
  • Araştırmalar
  • Yazılar
  • Videolar

Et-Tur Suresi

  • Abdülbaki Gölpınarlı

    1-Andolsun Tur'a.

    2-Ve yazılmış kitaba.

    3-Yayılmış kağıtta.

    4-Ve mamur eve.

    5-Ve yüceltilmiş tavana.

    6-Ve taşkın, coşkun, dalgalanıp duran denize.

    7-Şüphe yok ki Rabbinin azabı, yerine gelip olacak.

    8-Onu bir defedip gideren bulunmayacak.

    9-O gün gök, bir çalkantıya düşüp döner.

    10-Ve dağlar, yerlerinden oynayıp yürür.

    11-Artık yazıklar olsun o gün yalanlayanlara.

    12-Öyle kişilerdir onlar ki daldıkları batakta oynayıp dururlar.

    13-O gün itilip kakılarak cehenneme atılırlar.

    14-İşte budur yalanladığınız ateş.

    15-Bir büyü mü bu, yoksa görmüyor musunuz?

    16-Girin ona da artık sabredin, yahut etmeyin, birdir size; ancak yaptığınızın karşılığı olarak cezalanacaksınız.

    17-Şüphe yok ki çekinenler, cennetlerdedir ve nimetler içinde.

    18-Nimetlenirler orada Rablerinin verdiği nimetlerle ve Rableri korur onları koca cehennemin azabından.

    19-Yiyin ve için, afiyetler olsun, yaptığınız şeylere karşılık.

    20-Safsaf dizilmiş tahtlara dayanarak ve onları, iri gözlü hurilerle evlendiririz.

    21-Ve inananlarla soylarından, inanarak onlara uyanları, soylarından gelenlerle birleştirir, buluştururuz ve yaptıklarının mükafatından hiçbir şeyi eksiltmeyiz; herkes, kazancına bağlıdır.

    22-Ve onlara meyve ve gönüllerinin tam istediği et vereceğiz.

    23-Ve birbirlerine öyle bir kadeh sunarlar ki içtikleri şaRabın sonucunda ne boş şeylerden bahsediş var, ne günaha giriş.

    24-Ve öylesine genç hizmetçiler, etraflarında dönerdurur ki sanki onlar, haznelerde saklanmış inciler.

    25-Ve birbirlerine dönüp sorarlar, konuşurlar.

    26-Derler ki: Gerçekten de daha önce ehlimizin içinde, ilimizde, yurdumuzda, korku içindeydik biz.

    27-Derken Allah lutfetti bize ve korudu bizi ta iliklere işleyen sam yelinin azabından.

    28-Gerçekten de önceden onu çağırırdık; şüphe yok ki o, şanı yüce bir lütuf sahibidir, rahimdir.

    29-Artık öğüt ver, gerçekten de Rabbinin nimeti sayesinde sen, ne kahinsin, ne deli.

    30-Yoksa onlar, bir şair ki ölmesini, zamanın kötülüklerine uğramasını gözetiyoruz mu diyorlar?

    31-De ki: Gözetin bakalım, gerçekten ben de sizinle beraber gözetmedeyim.

    32-Yoksa bu sözleri akılları mı emrediyor onlara, yoksa azgın bir topluluk mu onlar?

    33-Yoksa onu kendisi uyduruyor mu diyorlar? Hayır, inanmamışlardır onlar.

    34-Artık buna benzer bir söz getirin meydana sözünüz doğruysa.

    35-Yoksa boşuboşuna mı yaratıldı onlar, yoksa onlar mı yaratıcılar?

    36-Yoksa gökleri ve yeryüzünü mü yarattı onlar? Hayır, iyideniyiye inanmamışlardır onlar.

    37-Yoksa onların yanında mı Rabbinin hazneleri, yoksa onlar sorumsuz bir saltanata mı sahip?

    38-Yoksa merdivenleri var da gökten mi duyuyorlar? Öyleyse duyanları, apaçık bir delil göstersin.

    39-Yoksa kızlar onların da erkek evlatları sizin mi?

    40-Yoksa onlardan ücret istiyorsun da bu yüzden ağır bir borca mı giriyorlar?

    41-Yoksa gizli şey, yanlarında da yazıyorlar mı?

    42-Yoksa bir düzen mi kurmak istiyorlar? Asıl düzene uğrayıp cezalanacaklar, kafir olanlar.

    43-Yoksa Allah'tan başka bir mabutları mı var? Şanı yücedir, münezzehtir Allah, şirk koşanların şirk koştukları şeylerden.

    44-Gökten bir parçanın düştüğünü görseler, birbiri üstüne yığılmış bulut derler.

    45-Artık bırak onları helak olacakları güne dek.

    46-Bir gündür o gün ki düzenleri, onlardan hiçbir şeyi gideremez ve onlara yardım da edilmez.

    47-Ve şüphe yok ki zulmedenlere, bundan başka azap da var ve fakat çoğu bilmez.

    48-Ve sabret Rabbinin hükmüne, gerçekten de gözümüzün altındasın sen ve Rabbine hamdederek tenzih et onu kalkınca.

    49-Ve geceleyin de onu tenzih et ve yıldızların batacağı sırada da.

  • Ali Bulaç

    1-Tur'a andolsun.

    2-Satır (satır) dizili kitaba,

    3-Yayılmış ince deri üzerine;

    4-Ma'mur eve,

    5-Yükseltilmiş tavana,

    6-Kabarıp, tutuşan denize,

    7-Şüphesiz senin Rabbinin azabı kesin olarak gerçekleşecektir.

    8-Onu uzaklaştırıp-engel olacak yoktur.

    9-O gün gök, sarsılıp çalkalanır.

    10-Ve dağlar (yerlerinden oynatan) bir yürüyüşle yürür.

    11-İşte o gün, yalanlayanların vay haline,

    12-Ki onlar, 'daldıkları saçma bir uğraşı' içinde oynayan-oyalananlardır.

    13-Cehennem ateşine, 'küçültücü bir sürüklenme ile ' sürüklenecekleri gün;

    14-(Onlara şöyle denir:) "İşte sizin yalanladığınız ateş budur."

    15-"Bu da bir büyü mü, yoksa siz mi görmüyorsunuz."

    16-"Girin ona; artık ister sabredin, ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz."

    17-Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nimet içindedirler;

    18-Rablerinin verdikleriyle 'sevinçli ve mutludurlar'. Rableri, kendilerini 'çılgınca yanan cehennemin' azabından korumuştur.

    19-"Yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyin ve için."

    20-Özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. Ve Biz onları iri-ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz.

    21-İman edenler ve soyları kendilerini imanda izleyenler; Biz onların soylarını da kendilerine katıp-ekledik. Onların amellerinden hiçbir şeyi eksiltmedik. Her kişi kendi kazandığına karşılık bir rehindir.

    22-Onlara, istek duyup-arzuladıkları meyvelerden ve etten bol bol verdik.

    23-Orada bir kadeh kapışır-çekişirler ki, onda ne 'boş ve saçma bir söz', ne günaha sokma yoktur.

    24-Kendileri için (hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) 'sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl.'

    25-Kimi kimine dönüp sorarlar;

    26-Dediler ki: "Biz doğrusu daha önce, ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe edip-korkardık."

    27-"Şimdi Allah, bize lütufta bulundu ve 'hücrelere kadar işleyen kavurucu' azaptan korudu."

    28-"Şüphesiz, biz bundan önce O'na dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta Kendisi'dir."

    29-Şu halde sen, öğüt verip-hatırlat; çünkü sen, Rabbinin nimetiyle ne kahinsin, ne mecnun.

    30-Yoksa onlar: "Bir şairdir, biz ona zamanın (getireceği) felaketleri gözlüyoruz" mu diyorlar?

    31-De ki: "Siz gözetleyedurun; çünkü ben de sizinle birlikte gözetleyenlerdenim."

    32-Yoksa bunu kendilerine saçma-akılları mı emrediyor? Yoksa onlar azgın bir kavim midir?

    33-Yoksa: "Onu kendisi uydurup-söyledi" mi diyorlar? Hayır; onlar iman etmiyorlar.

    34-Şu halde, eğer doğru sözlüler iseler, benzeri bir söz getirsinler.

    35-Yoksa onlar, hiçbir şey olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa yaratıcılar kendileri mi?

    36-Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır; onlar, kesin bir bilgiyle inanmıyorlar.

    37-Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa üstün güç (herşeyin denetim ve yönetim) sahipleri kendileri midir?

    38-Yoksa onların bir merdivenleri mi var (ki) onunla (yükselip en yüce makamda konuşulanları) dinliyorlar? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin.

    39-Yoksa kızlar O'nun da, erkek-çocuklar sizin mi?

    40-Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun ki, haksız bir borçtan dolayı ağır bir yük altındalar?

    41-Yoksa gayb (bilgisi) onların katında mıdır, böylece yazıp-duruyorlar?

    42-Yoksa hileli-bir düzen mi kurmak istiyorlar? Fakat (asıl) ‘o inkar edenler hileli-düzene düşecek olanlardır.

    43-Yoksa onların, Allah'ın dışında başka bir ilahları mı var? Allah, onların şirk koştuklarından Yücedir.

    44-Eğer gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler bile: "Üst üste yığılmış bir buluttur." derler.

    45-Öyleyse sen onları (en dayanılmaz azapla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.

    46-O gün, ne hileli-düzenleri kendilerine herhangi bir şeyle yarar sağlayacak, ne yardım görecekler.

    47-Şüphesiz zulmedenlere bundan önce de bir azap vardır; ancak onların çoğu bilmiyorlar.

    48-Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, Bizim gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et.

    49-Gecenin bir bölümünde ve yıldızların batışının ardında da O'nu tesbih et.

  • Diyanet İşleri Başkanlığı

    1-Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.

    2-Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.

    3-Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.

    4-Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.

    5-Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.

    6-Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.

    7-Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.

    8-Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur.

    9-Göğün sarsıldıkça sarsılacağı, dağların yürüdükçe yürüyeceği gün; işte o gün, daldıkları yerde eğlenip oyalanarak kıyameti yalanlayanlara yazık olacak!

    10-Göğün sarsıldıkça sarsılacağı, dağların yürüdükçe yürüyeceği gün; işte o gün, daldıkları yerde eğlenip oyalanarak kıyameti yalanlayanlara yazık olacak!

    11-Göğün sarsıldıkça sarsılacağı, dağların yürüdükçe yürüyeceği gün; işte o gün, daldıkları yerde eğlenip oyalanarak kıyameti yalanlayanlara yazık olacak!

    12-Göğün sarsıldıkça sarsılacağı, dağların yürüdükçe yürüyeceği gün; işte o gün, daldıkları yerde eğlenip oyalanarak kıyameti yalanlayanlara yazık olacak!

    13-Cehennem ateşine itildikçe itildikleri gün, onlara: "İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur;

    14-Cehennem ateşine itildikçe itildikleri gün, onlara: "İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur;

    15-Bu bir büyü müdür, yoksa hala görmez misiniz? Girin oraya, sabretseniz de sabretmeseniz de artık birdir; ancak işlediklerinizin karşılığını görüyorsunuz" denir.

    16-Bu bir büyü müdür, yoksa hala görmez misiniz? Girin oraya, sabretseniz de sabretmeseniz de artık birdir; ancak işlediklerinizin karşılığını görüyorsunuz" denir.

    17-Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, şüphesiz, cennetlerde ve Rablerinin kendilerine verdikleriyle zevk duyarak nimetler içindedirler. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.

    18-Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, şüphesiz, cennetlerde ve Rablerinin kendilerine verdikleriyle zevk duyarak nimetler içindedirler. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.

    19-Onlara şöyle denir: "İşlediklerinizden ötürü, dizi dizi tahtlara yaslanarak afiyetle yiyin için." Onlara, ceylan gözlü eşler veririz.

    20-Onlara şöyle denir: "İşlediklerinizden ötürü, dizi dizi tahtlara yaslanarak afiyetle yiyin için." Onlara, ceylan gözlü eşler veririz.

    21-İnanan, soyları da inançta kendilerine uyan kimselere soylarını da katarız. Onların işlediklerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazancına bağlıdır.

    22-Cennette olanlara diledikleri meyve ve etten bol bol veririz.

    23-Orada kadeh tokuştururlar; fakat bunda ne bir saçmalama, ne de bir günaha girme vardır.

    24-Sedefteki inciler gibi olan gençler yanlarında dolaşırlar.

    25-Birbirlerine dönüp soruşurlar:

    26-"Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk; şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler.

    27-"Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk; şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler.

    28-"Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk; şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler.

    29-Öğüt ver; Rabbinin nimetiyle sen, ne kahinsin ne de delisin.

    30-Yoksa senin için şöyle mi derler: "Şairdir, zamanın onun aleyhine dönmesini gözlüyoruz."

    31-De ki: "Gözleyin, doğrusu ben de sizinle beraber gözlemekteyim."

    32-Bunu onlara akılları mı buyuruyor? Yoksa onlar azgın bir millet midirler?

    33-Yahut: "Onu kendi uydurdu" diyorlar öyle mi? Hayır, inanmıyorlar.

    34-Eğer iddialarında samimi iseler Kuran'ın benzeri bir söz meydana getirsinler.

    35-Onlar, yaratan olmaksızın mı yaratıldılar yoksa yaratanlar kendileri midir?

    36-Yoksa gökleri ve yeri kendileri mi yarattılar? Hayır, Allah'a kesin olarak inanmıyorlar.

    37-Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa onlar mı işe hakimdirler?

    38-Yoksa, üzerine çıkıp vahiy dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin.

    39-Demek kızlar Allah'ın, oğullar sizin öyle mi?

    40-Yahut sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?

    41-Veya, görülmeyeni bilmek kendilerine aittir de, onlar mı yazıyorlar?

    42-Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Ama o tuzağa yakalanacak olanlar inkar edenlerdir.

    43-Yoksa Allah'tan başka bir tanrıları mı vardır? Allah, onların ortak koşmalarından münezzehtir.

    44-Gökten azap olarak düşen bir parça görseler: "Bulut kümesidir" derler.

    45-Çarpılacakları güne erişmelerine kadar onları bırak.

    46-O gün, düzenleri kendilerine bir fayda vermez; yardım da görmezler.

    47-Zulmedenlere, şüphesiz, bundan başka da azap vardır; fakat onların çoğu bilmezler.

    48-Rabbinin hükmü yerine gelinceye kadar sabret; doğrusu sen, Bizim nezaretimiz altındasın; kalkarken Rabbini överek tesbih et;

    49-Geceleyin ve yıldızlar kaybolurken de O'nu tesbih et.

  • Diyanet Vakfı

    1-Tur'a, andolsun ki,

    2-Satır satır yazılmış Kitab'a,

    3-Yayılmış ince deri üzerine,

    4-Beyt-i Ma'mur'a,

    5-Yükseltilmiş tavana(göğe),

    6-Kaynatılmış denize (bunlara andolsun ki),

    7-Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır.

    8-Ona engel olacak hiçbir şey yoktur.

    9-O gün gök sallanıp çalkalanır.

    10-Dağlar yürüdükçe yürür.

    11-Yalanlayanların vay haline o gün!

    12-Ki onlar daldıkları batıl içinde oyalanıp duranlardır.

    13-O gün cehennem ateşine itilip atılırlar:

    14-"İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur!" denilir.

    15-Bir büyü müdür bu, yoksa görmüyor musunuz?

    16-Girin oraya, sabretseniz de sabretmeseniz de artık sizin için birdir. Siz ancak yaptıklarınızın karşılığına çarptırılacaksınız.

    17-Şüphesiz (kötülüklerden) korunanlar cennetlerde ve nimet içindedirler.

    18-Rablerinin kendilerine verdikleriyle sefa sürerler, (Zira) Rableri onları, cehennem azabından korumuştur.

    19-Onlara: Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için (denilir).

    20-" Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak"Onları, ceylan gözlü hurilerle evlendirmişizdir:

    21-İman eden ve soylarından gelenlerde, imanda kendilerine tabi olanlar (var ya)! İşte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların amellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes kazandıklarına karşı bir rehindir.

    22-Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik.

    23-Orada karşılıklı kadeh tokuştururlar, ama burada (içki yüzünden) ne saçmalama vardır ne de günaha girme.

    24-Hizmetlerine verilmiş, (kabuğunda) saklı inci gibi gençler etraflarında dönüp dolaşırlar.

    25-Cennettekiler birbirlerine dönüp sorarlar:

    26-Derler ki: "Daha önce biz, aile çevremiz içinde bile (ilahi azaptan) korkardık."

    27-"Allah bize lütfetti de bizi vücudun içine işleyen azaptan korudu."

    28-"Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur."

    29-(Resulüm!) Sen öğüt ver. Rabbinin lütfuyla sen ne bir kahinsin, ne de bir deli.

    30-Yoksa onlar: (O,) bir şairdir; onun, zamanın felaketlerine uğramasını bekliyoruz mu diyorlar?

    31-De ki: Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

    32-Onlara akılları mı bunu emreder, yoksa onlar, azgın bir topluluk mudur?

    33-Yahut "Onu kendisi uydurdu!" mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler.

    34-Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz getirsinler.

    35-Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?

    36-Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır! Onlar bir türlü anlayıp inanmazlar.

    37-Yahut Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hakim olan kendileri midir?

    38-Yoksa onların, üzerine çıkıp gizli sırları dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, açık bir delil getirsinler.

    39-Yoksa kızlar O'nun, oğullar da sizin mi?

    40-Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç altında eziliyorlar mı?

    41-Yoksa gayba ait bilgiler kendi yanlarında da, onlar mı yazıyorlar?

    42-Yahut bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar, inkar edenlerdir.

    43-Veya onların Allah'tan başka bir tanrısı mı var? Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır.

    44-Gökten düşen bir kütle görseler "Üst üste yığılmış bulutlardır" derler.

    45-Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak.

    46-O gün planları kendilerine hiçbir fayda vermez ve yardım da görmezler.

    47-Şüphesiz zulmedenlere, ondan başka da azap vardır. Fakat çokları bilmezler.

    48-Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalktığın zaman da Rabbini hamd ile tesbih et.

    49-Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra da O'nu tesbih et.

  • Edip Yüksel

    1-Andolsun Tur'a,

    2-Kaydedilmiş kitaba,

    3-Ki parşömen üzerinde yayımlanmış.

    4-Sık sık ziyaret edilen Eve (Kabe'ye),

    5-Yükseltilmiş tavana,

    6-Ve kaynatılmış denize...

    7-Rabbinin cezalandırması kesinlikle gerçekleşecektir.

    8-Onu engelleyecek hiç bir güç yoktur.

    9-O gün gök sallanıp sarsılacak,

    10-Dağlar yürütülüp silinecek,

    11-Yalanlayanların vay haline o gün!

    12-Onlar ki bir bataklıkta oynamaktadırlar.

    13-Cehennem ateşine itildikleri gün:

    14-İşte, yalanlamakta olduğunuz Ateş budur.

    15-Bu bir büyü müdür, yoksa siz mi görmüyorsunuz?

    16-Orda yanın. İster sabredin, ister sabretmeyin sizin için değişmeyecektir. Yaptığınızın karşılığını görmektesiniz.

    17-Erdemliler bahçeler ve nimetler içindedir.

    18-Rab'lerinin kendilerine vermiş olduğu şeylerden zevk duyarlar. Rab'leri onları cehennem azabından korumuştur.

    19-Yapmış olduklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için.

    20-Dizilmiş koltuklara yaslanmışlardır ve onları güzel eşlerle eşlendirmişizdir.

    21-Soyları tarafından izlenen inananlara soylarını da katarız ve onların yaptıklarından hiç bir şeyi eksiltmeyiz. Herkes kazanmış olduğu şeylerin bir ipoteğidir.

    22-Onlara canlarının istediği meyveden ve etten bol bol veririz.

    23-Orada birbirlerinden kadeh kapışırlar, onda ne bir saçmalama, ne de bir günaha girme vardır.

    24-Çevrelerinde, inciler gibi korunmuş kendilerine ait hizmetkarlar (servis için) dolaşıp durur.

    25-Birbirlerine dönüp geçmişi anarlar:

    26-"Daha önce halkımızın arasında çekinirdik," derler,

    27-"ALLAH bize iyilik etti de bizi içe işleyen azaptan korudu."

    28-"Biz daha önce O'na yalvarırdık; O, İyilik edendir, Rahimdir."

    29-Sen öğüt ver. Rabbinin sana olan iyiliği sayesinde sen ne bir kahinsin, ne de deli.

    30-Yoksa, "O bir şairdir, onun ölmesini bekliyoruz." mu diyorlar?

    31-De ki, "Bekleyedurun; ben de sizinle birlikte beklemekteyim."

    32-Bunları rüyalarının etkisiyle mi söylüyorlar, yoksa onlar haddi aşan bir topluluk mudur?

    33-Yoksa, "Onu kendi uydurdu" mu diyorlar? Hayır, onlar inanmazlar.

    34-Doğru sözlüler iseler bunun benzeri bir hadis getirsinler.

    35-Onlar yokluktan mı yaratıldılar? Yoksa yaratanlar kendileri mi?

    36-Gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Doğrusu, onlar kesin bir inanca sahip olmazlar.

    37-Yoksa Rabbinin hazineleri onların mı yanındadır? Onlar mı kontrol etmektedirler?

    38-Yoksa üzerine çıkıp (vahyi) dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyicileri açık bir delil getirsin.

    39-Yoksa kızlar O'na, oğullar size mi?

    40-Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bu onlara ağır bir borç mu yüklüyor?

    41-Yoksa gizemlerin bilgisine mi sahipler ve onu kendileri mi yazıyorlar?

    42-Yoksa bir planı mı uygulamak istiyorlar? Halbuki kafirlerin kendileri bir plana mahkum edilmiştir.

    43-Yoksa ALLAH'tan başka tanrıları mı vardır? ALLAH onların ortak koştuklarından yücedir.

    44-Gökten bir parçanın düştüğünü görseler, "Bulut kümesidir!" derler.

    45-Çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak.

    46-O gün, planları kendilerini hiç bir şeyden korumayacak ve yardım da görmeyeceklerdir.

    47-Zulmedenlere bunun dışında bir ceza daha vardır, fakat çokları bilmezler.

    48-Rabbinin hükmü gerçekleşinceye kadar sabret sen gözlerimiz önündesin ve kalktığın zaman Rabbini överek yücelt.

    49-Geceleyin ve yıldızlar kaybolurken O'nu yücelt.

  • Elmalılı Hamdi Yazır

    1-Andolsun Tûr'a,

    2-Yayılmış ince deri üzerine, satır satır yazılmış kitaba,

    3-Yayılmış ince deri üzerine, satır satır yazılmış kitaba,

    4-Ma'mur eve,

    5-Yükseltilmiş tavana,

    6-Kaynatılmış denize, (andolsun ki)

    7-Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır.

    8-Ona engel olacak (hiçbir şey de) yoktur.

    9-O gün gök, bir çalkanış çalkalanır

    10-Dağlar da bir yürüyüş yürür.

    11-Vay haline o gün yalanlayanların!

    12-Ki onlar, daldıkları bir batak (bâtıl)da oynayıp duruyorlar.

    13-O gün onlar cehennem ateşine itilip kakılacaklar.

    14-(Onlara): "İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur" (denilecek).

    15-"Bu da mı bir sihir? Yoksa siz görmüyor musunuz?

    16-Girin oraya, ister sabredin ister etmeyin artık sizin için birdir. Siz hep yaptıklarınıza göre cezalandırılacaksınız" (denilecek).

    17-Şüphesiz (günahlardan) korunanlar da cennetlerde, nimetler içindedirler.

    18-Rablerinin kendilerine verdiği ile zevk ü sefâ sürerler. Rableri onları, cehennem azabından korumuştur.

    19-(Onlara): "Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için" (denilir.)

    20-Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Ayrıca biz onları ceylan gözlü hûrilerle evlendirdik.

    21-İman edip zürriyetleri de iman ile kendilerine tâbi olanlar (yok mu?); işte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Kendilerinin amellerinden birşey de eksiltmedik. Herkes kendi kazandığına bağlıdır.

    22-Onlara canlarının istediği meyvalar ve etlerden bol bol verdik.

    23-Orada bir kadeh kapışırlar ki, onda ne bir saçmalama vardır, ne de günaha sokma.

    24-Kendilerine ait bir takım hizmetçiler de onların etrafında dönerler. Bu gençler sanki sedefleri içine gizlenmiş inci gibidirler.

    25-Birbirlerine yönelip soruyorlar.

    26-Ve diyorlar ki: "Gerçekte biz daha önce (dünya hayatında) âilemiz içinde (âkibetimizden) korkardık".

    27-"Allah bize lutfetti de bizi (vücûdun) içine işleyen (kavurucu) azabdan korudu."

    28-"Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur."

    29-(Ey Muhammed!) sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde sen ne kâhinsin, ne de mecnûn.

    30-Yoksa onlar (senin için): "Bir şâirdir, zamanın felaketlerine çarpılmasını gözetliyoruz." mu diyorlar?

    31-De ki: Bekleyin, çünkü ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

    32-Onların akılları mı bunu emreder yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?

    33-Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? Hayır onlar inanmıyorlar.

    34-Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz meydana getirsinler.

    35-Yoksa onlar, hiçbir şey olmadan (yani yaratıcısız) mı yaratıldılar? Yoksa kendileri yaratıcı mıdırlar?

    36-Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar düşünüp hakikati anlamazlar.

    37-Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yahut hâkim (her şeyin yöneticisi) kendileri midir?

    38-Yoksa kendilerine mahsus (üzerine çıkıp sırları) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, açık bir delil getirsin.

    39-Demek kızlar O'na, oğullar size öyle mi?

    40-Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?

    41-Yoksa gayb kendilerinin yanında da onlar mı yazıyorlar?

    42-Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o küfredenlerin kendileri tuzağa düşeceklerdir.

    43-Yoksa onların Allah'tan başka bir ilâhı mı var? Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır.

    44-Gökten bir parçanın düştüğünü görseler, "Üst üste yığılmış bulutlardır." derler.

    45-Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları (kendi hallerine) bırak.

    46-O gün hiçbir tedbirlerinin kendilerine zerre kadar faydası olmayacak ve hiçbir şekilde yardım da görmeyeceklerdir.

    47-Şüphesiz o zulmedenlere ondan başka da azab vardır. Fakat çokları bilmezler.

    48-Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalktığın zaman Rabbini hamd ile tesbih et.

    49-Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışında da O'nu tesbih et

  • Suat Yıldırım

    1-Tur'a (o dağa)

    2-İnce deri üzerine yazılmış o kitaba.

    3-İnce deri üzerine yazılmış o kitaba.

    4-Beyt-i Ma'mûr’a

    5-O pek yüksek tavan, gök kubbeye.

    6-Ağzına kadar dolu okyanusa yemin olsun ki:

    7-Rabbinin cezası mutlaka vuku bulacaktır.

    8-Onu önleyecek hiç bir kuvvet yoktur.

    9-Gün gelecek, gök şiddetle çalkalanacak.

    10-Dağlar sür'atle yürüyecektir.

    11-O gün, hakkı yalan sayıp Peygambere yalancı diyenlerin vay hallerine!

    12-Onlar ki daldıkları batıl içinde oynayıp dururlar.

    13-O gün onlar cehenneme şiddetle itilirler.

    14-İşte, denilir, alın size yalan saydığınız ateş!

    15-Haydi söyleyin bakalım, bu da mı sihir, yoksa siz mi görmüyormuşsunuz?

    16-Girin oraya! İster dayanın, ister dayanamayın, artık hepsi bir!Siz sadece ne yaptıysanız onun karşılığını bulacaksınız.

    17-Müttakiler ise cennetlerde nimet içindedirler.

    18-Rab'lerinin kendilerine verdikleriyle sefa sürerler. Rab’leri onları yakıcı ateşin azabından korumuştur.

    19-Ve onlara denilir ki: “Dünyada yaptığınız güzel davranışlardan ötürü: “Yiyin, için, afiyetler olsun!” Onlar sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Kendilerine temiz ve güzel hurileri de eş yaparız. [37,44]

    20-Ve onlara denilir ki: “Dünyada yaptığınız güzel davranışlardan ötürü: “Yiyin, için, afiyetler olsun!” Onlar sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Kendilerine temiz ve güzel hurileri de eş yaparız. [37,44]

    21-Kendileri iman edip zürriyetleri de iman ile kendilerinin izinden gidenlerin nesillerini de kendilerine kavuştururuz.Onların emeklerinden hiçbir şeyin mükâfatını eksiltmeyiz. Onlardan her biri kazandığı güzel neticeleri ile daimdir. [74,38-40; 13,23]

    22-Onlara canlarının istediği meyve ve et çeşitlerinden bol bol veririz. [56,20-21] {KM, Matta 8,11; Luka 13,29; Vahiy 19,9}

    23-Onlar orada içecek kadehleri kapşırlar ki bunları içmede ne saçma sapan konuşma olur, ne de günaha girilir.

    24-Etraflarında kendi hizmetlerine tahsis edilmiş, sedef içinde saklı inci gibi pırıl pırıl civanlar dolaşır.

    25-Birbirlerinin yanına gelip şöyle sorup sohbet etmeye başlarlar.

    26-Biz dünyada, ailemiz içinde iken sonumuzdan endişe ederdik. Ama şükürler olsun ki Allah bize lütfetti ve bizi, o kavuran ateşten korudu.

    27-Biz dünyada, ailemiz içinde iken sonumuzdan endişe ederdik. Ama şükürler olsun ki Allah bize lütfetti ve bizi, o kavuran ateşten korudu.

    28-Çünkü biz daha önce Allah'a dua ve ibadet eder, bizi ateşten korumasını niyaz ederdik. Gerçekten O, berr’dir, rahîmdir (hayırların kaynağıdır, merhamet ve ihsanı boldur).

    29-Ey Resulüm, sen irşad ve nasihatina devam et! Sen Rabbinin ihsanı sayesinde kâfirlerin iddia ettikleri gibi kâhin de değilsin, deli de değilsin.

    30-Ne o, yoksa onlar senin hakkında: “Ne olacak? Şairin biri! Feleğin onun başına neler getireceğini göreceğiz” mi diyorlar?

    31-De ki: “Bekleyin bakalım! Ben de sizin fecî âkıbetinizi bekliyorum.”

    32-Akılları mı kendilerinden bunu istiyor, yoksa onlar azgın bir toplum olduklarından mı böyle yapıyorlar?

    33-Yahut Kur'ân’ı “kendi uydurdu” mu diyorlar? Hayır! Onlar bu iddialarında samimî değiller. Onların inanmaya niyetleri yok da onun için bu kabîl sözler sarf ediyorlar.

    34-O halde bu iddialarında tutarlı iseler Kur'ân gibi bir söz getirsinler bakalım!

    35-Onlar bir Yaratan olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa kendi kendilerini mi yarattılar?

    36-Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar kesin bilgiye ulaşmaya gitmezler.

    37-Yoksa Rabbinin hazineleri onların mı yanında? Yoksa kâinatı onlar mı yönetiyorlar?

    38-Yoksa onların yükselmelerini sağlayan bir merdivenleri, kuleleri var da o sayede mi göklerin haberlerini dinliyorlar? Öyleyse o haber dinleyenleri kim ise, meleklerin sözlerini dinlediğine dair kesin bir delil getirsin!

    39-Yoksa kız çocukları O'nun da, erkekler sizin mi?

    40-Yoksa onlardan vahyi tebliğ, risalet ve irşad hizmetlerinden ötürü bir ücret istiyorsun da, onlar ağır bir borç yükü altında eziliyorlar mı?

    41-Yoksa gayba dair bilgiler kendilerinin elinin altındadır da, onlar oradan istedikleri tarzda yazıp kopyalıyorlar mı?

    42-Yoksa onlar bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Şunu bilsinler ki: Asıl kapana kısılacak olanlar, o kâfirler olacaklar.

    43-Yoksa onların Allah'tan başka bir tanrıları mı var? Allah onların iddia ettikleri ortaklardan münezzeh ve yücedir.

    44-Şayet kendilerinin kötü bir maksatla istedikleri gibi gökten bir parçanın düştüğünü görseler, inatlarından ötürü “Bunlar üst üste yığılmış bulutlardır.” derler. Kendilerine ceza olarak gönderildiğini inkâr ederler.

    45-O halde sen onları, darbe yiyip çarpılacakları güne kadar kendi hallerine bırak!

    46-O gün hile ve tuzakları kendilerine asla fayda sağlamaz ve yardım da görmezler.

    47-Muhakkak ki o zalimlere bundan başka azap da vardır; fakat onların çoğu bunu bilmezler. [32,21]

    48-Rabbinin hükmü yerine gelinceye kadar sabret. Çünkü sen Bizim himayemiz altındasın. Namaza kalktığında Rabbini hamd ile tenzih et. Geceleyin de, gecenin sonunda yıldızların batışının ardından da O'na ibadet edip tenzih et.

    49-Rabbinin hükmü yerine gelinceye kadar sabret. Çünkü sen Bizim himayemiz altındasın. Namaza kalktığında Rabbini hamd ile tenzih et. Geceleyin de, gecenin sonunda yıldızların batışının ardından da O'na ibadet edip tenzih et.

  • Süleyman Ateş

    1-Andolsun Tur'a (Musa'nın vahiy aldığı Sina Dağı'na).

    2-Satır satır yazılmış Kitaba;

    3-Yayılmış ince deri üzerine,

    4-Ma'mur (bakımlı, şen) Ev (Ka'be'y)e,

    5-Yükseltilmiş tavana (göğe),

    6-Kaynatılmış denize (bunlara andolsun ki),

    7-Rabbinin azabı mutlaka vukubulacaktır;

    8-Ona engel olacak bir şey yoktur.

    9-O gün gök, bir çalkalanış çalkanır,

    10-Dağlar bir yürüyüş yürür ki!..

    11-Yalanlayanların vay haline o gün!

    12-O daldıkları batıl içinde oynayıp duranlar,

    13-O gün (şöyle denilerek) cehennem ateşine kakılırlar:

    14-İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur!

    15-(Nasıl) Şimdi bu, büyümüymüş, yoksa siz mi görmüyor muşsunuz?

    16-Girin ona, ister dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Ancak yaptıklarınıza göre cezalandırılacaksınız.

    17-Korunanlar da cennetlerde, ni'met içindedirler.

    18-Rablerinin kendilerine verdikleriyle sefa sürerler. Rableri onları, cehennem azabından korumuştur.

    19-Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için;

    20-Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak. Onları, iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.

    21-Kendileri inanmış, zürriyetleri de imanda kendilerine uymuş olan kimselerin zürriyetlerini de kendilerine katmışızdır; kendi ameller(inin sevab)ından da hiçbir şey eksiltmemişizdir. Herkes kendi kazandığına bağlıdır.

    22-Ve onlara canlarının istediği meyvadan ve etten bol bol vermişizdir.

    23-Orada bir kadeh kapışırlar ki içinde ne saçmalama var, ne de günaha sokma.

    24-Çevrelerinde de kendilerine mahsus, sedef içinde saklı inci gibi civanlar dolaşır (hizmet eder).

    25-Birbirlerine dönmüş soruyorlar:

    26-Daha önce biz ailemiz içinde (iken sonumuzdan) korkardık. dediler.

    27-Allah bize lutfetti de bizi o delikçiklere işleyen azabdan korudu.

    28-Biz bundan önce yalnız O'na yalvarır(bizi korumasını O'ndan niyaz eder)dik. Çünkü iyilik eden, esirgeyen O'dur, O.

    29-(Ey Muhammed), Sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin ni'meti sayesinde sen ne kahinsin, ne de mecnun.

    30-Yoksa onlar (senin hakkında): "Bir şa'irdir, zamanın felaketlerine çarpılmasını gözetliyoruz" mu diyorlar?

    31-De ki: "Gözetleyin, ben de sizinle beraber gözetleyenlerdenim. (Bakalım hangimiz felaketlere çarpılacağız?)"

    32-Akılları mı bunu kendilerine emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?

    33-Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? Hayır, onlar inanmıyorlar.

    34-Doğru iseler haydi onun gibi bir söz getirsinler.

    35-Yoksa kendileri, hiçbir şey olmadan (raslantı sonucu olarak) mı yaratıldılar? Yoksa yaratanlar kendileri midir?

    36-Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır, onlar düşünüp de inanmazlar.

    37-Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yahut hakim olan (her şeyi istedikleri gibi yöneten) kendileri midir?

    38-Yoksa onların, (göğe çıkıp meleklerin sözlerini ve onlara vahyedileni) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, (meleklerin sözlerini dinlediklerine) açık bir delil getirsin.

    39-Yoksa kızlar O'na, oğullar size mi?

    40-Yoksa sen onlardan (vahiyleri duyurmana karşı) bir ücret istiyorsun da onlar, ağır bir borç yükü altında mı kalmışlardır?

    41-Yoksa gayb (görülmeyen bilgi) kendilerinin yanındadır da kendileri mi (oradan istediklerini) yazıyorlar?

    42-Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar, o inkar edenlerin kendileridir.

    43-Yoksa onların Allah'tan başka bir tanrısı mı var? Allah'ın şanı onların ortak koştuklarından yücedir.

    44-Gökten bir parçanın düştüğünü görseler, (yine inatlarından): "Üst üste yığılmış bulutlardır" derler.

    45-Korkudan bayılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları.

    46-O gün, tuzakları kendilerine hiçbir yarar sağlamaz ve onlara yardım da edilmez.

    47-Zulmedenlere, bundan başka bir azab da vardır. Fakat çokları bilmezler.

    48-Rabbinin hükmüne sabret, çünkü sen, gözlerimizin önündesin (korumamız altındasın), Kalktığın zaman Rabbini övgü ile an.

    49-Gecenin bir kısmında ve yıldızların ardından da O'nu tesbih et.

  • Yaşar Nuri Öztürk

    1-Yemin olsun Tûra,

    2-Satır satır yazılmış Kitap'a,

    3-Ki açılıp yayılmış ince deri üzerine yazılmıştır.

    4-Yemin olsun düzenli bir biçimde bakılan o eve,

    5-Yemin olsun yükseltilmiş tavana,

    6-Yemin olsun o alevlerle kaynatılıp köpürtülmüş denize,

    7-Ki hiç kuşkusuz, senin Rabbinin azabı meydana gelecektir.

    8-Ona engel olacak hiçbir şey yoktur.

    9-O gün gök bir çalkanışla çalkanır.

    10-Ve dağlar bir yürüyüşle yürür.

    11-Vay hallerine o gün, yalanlayanların,

    12-Ki onlar bir batağa dalmış oynamaktadırlar.

    13-O gün cehenneme bir kakılışla kakılırlar.

    14-"İşte budur yalanlayıp durduğunuz ateş!"

    15-"Bu da mı büyü?! Yoksa siz mi görmüyordunuz?"

    16-"Dalın ona! Artık ister sabredin ister sabretmeyin. Sizin için hepsi birdir. Siz ancak yapıp ettiğiniz şeylerin karşılığıyla yüzyüze geleceksiniz."

    17-Korunup sakınanlar; cennetler, nimetler içindedir.

    18-Rablerinin kendilerine verdikleriyle keyif çatarlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.

    19-"Yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak afiyetle yiyin, için;

    20-Art arda dizilmiş koltuklar üzerinde yaslanmış olarak." Ve biz onları parlak, iri gözlü hurilerle eşleştirmişizdir.

    21-İman edip zürriyetleri de imanda kendilerine uyanların, soy-soplarını da kendilerine katmışızdır. Ve kendi amellerinden kendilerinin hiçbir şeyini eksiltmemişizdir. Her kişi, kazandığı karşılığında bir rehindir.

    22-Biz onlara canlarının çektiği meyveden ve etten ikram ettik.

    23-Orada bir kadeh tokuştururlar ki, içinde ne bir boş laf var ne de günaha sokuş.

    24-Çevrelerinde, kendilerine özgülenmiş genç uşaklar dolaşır; sanki sedeflerinde saklı inciler.

    25-Birbirlerine dönüp soruşurlar. Ve derler:

    26-"Daha önce biz, ailemiz içinde endişe ile ürperiyorduk."

    27-"Allah bize lütufta bulundu ve bizi o iliklere işleyen azaptan korudu."

    28-"Biz önceden O'na yakarıyorduk. Çünkü O'dur Berr, cömertçe iyilik eden; O'dur rahmeti sınırsız olan."

    29-Artık hatırlat, öğüt ver! Rabbinin nimetine yemin olsun ki, sen ne kâhinsin ne de cin çarpmış.

    30-Yoksa şöyle mi diyorlar: "O bir şairdir. Zamanın ölüm getiren felaketine çarpılmasını bekliyoruz."

    31-De ki: "Bekleyin! Doğrusu sizinle beraber ben de bekleyenlerdenim."

    32-Acaba bunu onlara hayalleri mi emrediyor yoksa bunlar azmış bir topluluk mu?

    33-Yoksa, "Onu uydurdu" mu diyorlar! Hayır, iman etmiyorlar.

    34-Eğer doğru sözlü iseler, onun benzeri bir hadis/söz getirsinler.

    35-Yoksa onlar hiçbir şeysiz mi yaratıldılar? Yoksa bizzat kendileri mi yaratıcıdır?

    36-Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattı? Hayır, onlar gerekli bilgiye ulaşamıyorlar!

    37-Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mı? Yoksa güç ve egemenlik sahibi onlar mı?

    38-Yoksa onlara özgü bir merdiven var da onun üzerinde mi dinliyorlar? Eğer böyleyse, dinleyenleri açık bir kanıt getirsin.

    39-Yoksa kızlar O'na, oğullar size mi?

    40-Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bir borç yüzünden onlar, yük altına mı giriyorlar?

    41-Yoksa gayb yanlarında da yazıp duruyorlar mı?

    42-Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Doğrusu şu ki, o inkâr edenlerin kendileri tuzağa yakalanmışlardır.

    43-Yoksa Allah'tan başka bir ilahları mı var? Uzaktır Allah, onların ortak koştuklarından.

    44-Gökten bir parçanın düştüğünü görseler şöyle derler: "Üstüste yığılmış bulutlar!"

    45-Bayılıp yere serilecekleri günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları!

    46-O gün, tuzakları kendilerine bir yarar sağlamayacak; onlara yardım da edilmeyecek!

    47-Zulmedenler için bundan başka bir azap da vardır. Fakat onların çokları bilmiyorlar.

    48-Rabbinin hükmüne sabret! Kuşkusuz, sen bizim gözlerimizin önündesin. Kalktığında, Rabbinin hamdiyle tespih et!

    49-Gecenin bir bölümünde ve yıldızların ardından da O'nu tespih et!

  • ARAPÇA

    1-بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ وَالطُّورِ

    (veṭṭûr.)

    2-وَكِتَابٍ مَّسْطُورٍ

    (vekitâbim mesṭûr.)

    3-فِي رَقٍّ مَّنشُورٍ

    (fî raḳḳim menşûr.)

    4-وَالْبَيْتِ الْمَعْمُورِ

    (velbeyti-lma`mûr.)

    5-وَالسَّقْفِ الْمَرْفُوعِ

    (vessaḳfi-lmerfû`.)

    6-وَالْبَحْرِ الْمَسْجُورِ

    (velbaḥri-lmescûr.)

    7-إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَاقِعٌ

    (inne `aẕâbe rabbike levâḳi`.)

    8-مَّا لَهُ مِن دَافِعٍ

    (mâ lehû min dâfi`.)

    9-يَوْمَ تَمُورُ السَّمَاءُ مَوْرًا

    (yevme temûru-ssemâü mevrâ.)

    10-وَتَسِيرُ الْجِبَالُ سَيْرًا

    (vetesîru-lcibâlü seyrâ.)

    11-فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

    (feveylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.)

    12-الَّذِينَ هُمْ فِي خَوْضٍ يَلْعَبُونَ

    (elleẕîne hüm fî ḫavḍiy yel`abûn.)

    13-يَوْمَ يُدَعُّونَ إِلَىٰ نَارِ جَهَنَّمَ دَعًّا

    (yevme yüde``ûne ilâ nâri cehenneme da``â.)

    14-هَـٰذِهِ النَّارُ الَّتِي كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ

    (hâẕihi-nnâru-lletî küntüm bihâ tükeẕẕibûn.)

    15-أَفَسِحْرٌ هَـٰذَا أَمْ أَنتُمْ لَا تُبْصِرُونَ

    (efesiḥrun hâẕâ em entüm lâ tübṣirûn.)

    16-اصْلَوْهَا فَاصْبِرُوا أَوْ لَا تَصْبِرُوا سَوَاءٌ عَلَيْكُمْ ۖ إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

    (iṣlevhâ faṣbirû ev lâ taṣbirû. sevâün `aleyküm. innemâ tüczevne mâ küntüm ta`melûn.)

    17-إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَعِيمٍ

    (inne-lmütteḳîne fî cennâtiv vene`îm.)

    18-فَاكِهِينَ بِمَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ وَوَقَاهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ

    (fâkihîne bimâ âtâhüm rabbühüm. veveḳâhüm rabbühüm `aẕâbe-lceḥîm.)

    19-كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

    (külû veşrabû henîem bimâ küntüm ta`melûn.)

    20-مُتَّكِئِينَ عَلَىٰ سُرُرٍ مَّصْفُوفَةٍ ۖ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ

    (müttekiîne `alâ sürurim maṣfûfeh. vezevvecnâhüm biḥûrin `în.)

    21-وَالَّذِينَ آمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُم بِإِيمَانٍ أَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَا أَلَتْنَاهُم مِّنْ عَمَلِهِم مِّن شَيْءٍ ۚ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَهِينٌ

    (velleẕîne âmenû vettebe`athüm ẕürriyyetühüm biîmânin elḥaḳnâ bihim ẕürriyyetehüm vemâ eletnâhüm min `amelihim min şey'. küllü-mriim bimâ kesebe rahîn.)

    22-وَأَمْدَدْنَاهُم بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ

    (veemdednâhüm bifâkihetiv velaḥmim mimmâ yeştehûn.)

    23-يَتَنَازَعُونَ فِيهَا كَأْسًا لَّا لَغْوٌ فِيهَا وَلَا تَأْثِيمٌ

    (yetenâza`ûne fîhâ ke'sel lâ lagvun fîhâ velâ te'ŝîm.)

    24-وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌ لَّهُمْ كَأَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ مَّكْنُونٌ

    (veyeṭûfü `aleyhim gilmânül lehüm keennehüm lü'lüüm meknûn.)

    25-وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ

    (veaḳbele ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍiy yetesâelûn.)

    26-قَالُوا إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِي أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ

    (ḳâlû innâ künnâ ḳablü fî ehlinâ müşfiḳîn.)

    27-فَمَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا وَوَقَانَا عَذَابَ السَّمُومِ

    (femenne-llâhü `aleynâ veveḳânâ `aẕâbe-ssemûm.)

    28-إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلُ نَدْعُوهُ ۖ إِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّحِيمُ

    (innâ künnâ min ḳablü ned`ûh. innehû hüve-lberru-rraḥîm.)

    29-فَذَكِّرْ فَمَا أَنتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍ

    (feẕekkir femâ ente bini`meti rabbike bikâhiniv velâ mecnûn.)

    30-أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَّتَرَبَّصُ بِهِ رَيْبَ الْمَنُونِ

    (em yeḳûlûne şâ`irun neterabbeṣu bihî raybe-lmenûn.)

    31-قُلْ تَرَبَّصُوا فَإِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُتَرَبِّصِينَ

    (ḳul terabbeṣû feinnî me`aküm mine-lmüterabbiṣîn.)

    32-أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلَامُهُم بِهَـٰذَا ۚ أَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ

    (em te'müruhüm aḥlâmühüm bihâẕâ em hüm ḳavmün ṭâgûn.)

    33-أَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُ ۚ بَل لَّا يُؤْمِنُونَ

    (em yeḳûlûne teḳavveleh. bel lâ yü'minûn.)

    34-فَلْيَأْتُوا بِحَدِيثٍ مِّثْلِهِ إِن كَانُوا صَادِقِينَ

    (felye'tû biḥadîŝim miŝlihî in kânû ṣâdiḳîn.)

    35-أَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ أَمْ هُمُ الْخَالِقُونَ

    (em ḫuliḳû min gayri şey'in em hümü-lḫâliḳûn.)

    36-أَمْ خَلَقُوا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ ۚ بَل لَّا يُوقِنُونَ

    (em ḫaleḳu-ssemâvâti vel'arḍ. bel lâ yûḳinûn.)

    37-أَمْ عِندَهُمْ خَزَائِنُ رَبِّكَ أَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَ

    (em `indehüm ḫazâinü rabbike em hümü-lmüṣayṭirûn.)

    38-أَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ فِيهِ ۖ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُم بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ

    (em lehüm süllemüy yestemi`ûne fîh. felye'ti müstemi`uhüm bisülṭânim mübîn.)

    39-أَمْ لَهُ الْبَنَاتُ وَلَكُمُ الْبَنُونَ

    (em lehü-lbenâtü velekümü-lbenûn.)

    40-أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُم مِّن مَّغْرَمٍ مُّثْقَلُونَ

    (em tes'elühüm ecran fehüm mim magramim müŝḳalûn.)

    41-أَمْ عِندَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ

    (em `indehümü-lgaybü fehüm yektübûn.)

    42-أَمْ يُرِيدُونَ كَيْدًا ۖ فَالَّذِينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَكِيدُونَ

    (em yürîdûne keydâ. felleẕîne keferû hümü-lmekîdûn.)

    43-أَمْ لَهُمْ إِلَـٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ ۚ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ

    (em lehüm ilâhün gayru-llâh. sübḥâne-llâhi `ammâ yüşrikûn.)

    44-وَإِن يَرَوْا كِسْفًا مِّنَ السَّمَاءِ سَاقِطًا يَقُولُوا سَحَابٌ مَّرْكُومٌ

    (veiy yerav kisfem mine-ssemâi sâḳiṭay yeḳûlû seḥâbüm merkûm.)

    45-فَذَرْهُمْ حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي فِيهِ يُصْعَقُونَ

    (feẕerhüm ḥattâ yülâḳû yevmehümü-lleẕî fîhi yuṣ`aḳûn.)

    46-يَوْمَ لَا يُغْنِي عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ

    (yevme lâ yugnî `anhüm keydühüm şey'ev velâ hüm yünṣarûn.)

    47-وَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا عَذَابًا دُونَ ذَٰلِكَ وَلَـٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

    (veinne lilleẕîne żalemû `aẕâben dûne ẕâlike velâkinne ekŝerahüm lâ ya`lemûn.)

    48-وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَإِنَّكَ بِأَعْيُنِنَا ۖ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ حِينَ تَقُومُ

    (vaṣbir liḥukmi rabbike feinneke bia`yüninâ vesebbiḥ biḥamdi rabbike ḥîne teḳûm.)

    49-وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَإِدْبَارَ النُّجُومِ

    (vemine-lleyli fesebbiḥhü veidbâra-nnücûm.)

İçerik korumalıdır. Sağ tıklama işlevi devre dışı bırakıldı.