VEYSEL ATACAN

  • Resimler
  • Araştırmalar
  • Yazılar
  • Videolar

Ed-Duhan Suresi

  • Abdülbaki Gölpınarlı

    1-Ha mim.

    2-Andolsun her şeyi açıklayan Kur'an'a.

    3-Şüphe yok ki biz onu, kutlu bir gecede indirdik, şüphe yok ki biz, insanları korkuturuz.

    4-O gecede ayrılır, takdir edilir her hükmolunan iş.

    5-Bir iş ki katımızdan hükmolunur, şüphe yok ki biz göndermişizdir.

    6-Rahmet olarak Rabbinden; şüphe yok ki o, duyar, bilir.

    7-Rabbidir göklerin ve yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin. Adamakıllı inanır, iyice bilirseniz.

    8-Yoktur ondan başka tapacak, diriltir ve öldürür; Rabbinizdir ve Rabbidir gelip geçen atalarınızın.

    9-Hayır, onlar şüphe içindedir, alay edip dururlar.

    10-Artık gözetle gökyüzünden apaçık, gözle görünür bir dumanın geleceği günü.

    11-Bütün insanlara yayılır, budur elemli azap.

    12-Rabbimiz, bizden azabı, gider, şüphe yok ki inandık biz.

    13-Siz neredesiniz, öğüt alma nerede ve andolsun ki onlara, her şeyi açıklayan bir Peygamber geldi de.

    14-Sonra yüz çevirdiler ondan ve kendisine birşeyler öğretilmiş delinin biri dediler.

    15-Şüphe yok ki birazcık gidereceğiz azabı, fakat gene şüphe yok ki kafirliğe döneceksiniz.

    16-O gün pek şiddetli bir surette tutar, cezalandırırız, şüphe yok ki öc alırız biz.

    17-Ve andolsun ki onlardan önce Firavun'un kavmini de sınamıştık ve onlara güzel huylu bir peygamber gelmişti de.

    18-Allah'ın kullarını demişti, bana teslim edin, şüphe yok ki ben, emin bir peygamberim size.

    19-Ve Allah'a karşı yücelik satmaya kalkışmayın; şüphe yok ki ben size, apaçık bir delil getirdim.

    20-Ve şüphe yok ki ben Rabbime ve Rabbinize sığınırım beni taşlayıp öldürmenizden.

    21-Bana inanmıyorsanız bırakın tek başıma beni.

    22-Derken Rabbine dua edip şüphe yok ki bunlar demişti, mücrim bir topluluk.

    23-Artık kullarımla geceleyin yola düş, şüphe yok ki ardınızdan geleceklerdir.

    24-Deniz açılmışken öylece bırak, şüphe yok, onlar bir ordudur ki boğulacak.

    25-Nice bahçeler terkettiler ve nice akarsular.

    26-Ve tarlalar ve güzelim meclisler.

    27-Ve bolbol yeyip geçindikleri nice nimetler.

    28-Böyle işte ve onları miras verdik bir başka topluluğa.

    29-Derken ne gök ağladı onlara, ne yer ve mühlet de verilmedi onlara.

    30-Ve andolsun ki İsrailoğullarını aşağılatıcı bir azaptan kurtardık.

    31-Firavun'dan; şüphe yok ki o haddi aşanlardan yücelik satan, ululanan biriydi.

    32-Ve andolsun ki İsrailoğullarını, bilerek bütün alemlerden üstün olmak üzere seçtik.

    33-Ve onlara, apaçık nimetleri muhtevi deliller verdik.

    34-Gerçekten de şunlar elbette derler ki.

    35-İlk ölümümüzden başka ölüm yok bize ve biz, tekrar dirilmeyiz de.

    36-Doğru söylüyorsanız getirin babalarımızı bize.

    37-Bunlar mı daha hayırlıdır, yoksa Tubba' kavmiyle onlardan öncekiler mi? Helak ettik onları, şüphe yok ki mücrimlerdi onlar.

    38-Ve biz gökleri ve yeryüzünü ve ikisinin arasındakileri eğlence için, boşuboşuna yaratmadık.

    39-Biz onları, ancak gerçek olarak yarattık ve fakat çoğu bilmez.

    40-Ayrılma günü, gerçekten de hepsinin muayyen bir günüdür.

    41-O gün dostun dosta faydası olmaz ve onlar, bir yardım da görmezler.

    42-Ancak Allah kime acırsa o başka; şüphe yok ki odur üstün ve rahim.

    43-Şüphe yok ki zakkum ağacı.

    44-Suçluların yemeğidir.

    45-Erimiş bakıra, kurşuna benzer, karınlarda kaynar.

    46-Kaynar su gibi.

    47-Tutun onu da sürüyün koca cehennemin ta ortasına.

    48-Sonra da dökün kaynar suyu azab olarak tepesine.

    49-Tat, şüphe yok ki sen üstündün, kerem sahibiydin.

    50-Gerçekten de buydu şüphe ettiğiniz.

    51-Şüphe yok ki çekinenler, emin bir makamdadır.

    52-Cennetlerde ve akarsuların kıyılarında.

    53-İnce ve kalın ipekliler giyerler, karşıkarşıya otururlar.

    54-Böyle işte ve onları evlendiririz iri gözlü hurilerle.

    55-Orada emin bir halde her çeşit meyvelar isterler.

    56-İlk ölümden başka ölüm tatmazlar orada ve onları korur koca cehennemin azabından.

    57-Rabbinden bir lütuf ve ihsan olarak; budur o büyük kurtuluşun, murada erişin ta kendisi.

    58-Gerçekten de öğüt alsınlar diye Kur'an'ı senin dilinle indirdik, okuyuşunu da kolaylaştırdık.

    59-Artık gözetle, bekle; şüphe yok ki onlar da gözetlemedeler, beklemedeler.

  • Ali Bulaç

    1-Ha, Mim.

    2-Apaçık Kitab'a andolsun;

    3-Gerçekten Biz onu mübarek bir gecede indirdik, gerçekten Biz uyaranlarız.

    4-Ki onda (o gecede) her hikmetli iş ayrılır.

    5-Katımız'dan bir emir ile; doğrusu Biz, (insanlara elçi) gönderenleriz.

    6-Rabbinden bir rahmet olarak. Şüphesiz O, işitendir, bilendir.

    7-Eğer kesin bir bilgiyle inanıyorsanız (Allah), göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların Rabbidir.

    8-O'ndan başka İlah yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir, geçmiş atalarınızın da Rabbidir.

    9-Hayır, onlar şüphe içindedirler; oynayıp-oyalanıyorlar.

    10-Öyleyse sen, göğün açıkça bir duman getireceği günü gözle;

    11-(Bu duman) insanları sarıp-kuşatıverir. İşte bu, acı bir azaptır.

    12-"Rabbimiz, azabı üstümüzden açıp-gider; çünkü biz (artık) iman edicileriz."

    13-Onlar için öğüt alıp-düşünmek nerede? Onlara, açıklayan bir elçi gelmişti.

    14-Sonra, ondan yüz çevirdiler ve dediler ki: "(Bu,) Öğretilmiştir, bir delidir."

    15-Biz sizden bu azabı biraz açıp-gidereceğiz; (ama yine) dönecek olanlarsınız siz.

    16-Büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, elbette Biz intikam alacağız.

    17-Andolsun, Biz kendilerinden önce, Firavun'un kavmini de denedik. Onlara kerim bir elçi gelmişti;

    18-"Allah'ın kullarını bana teslim edin; gerçekten ben, sizin için güvenilir bir elçiyim" (demişti).

    19-"Allah'a karşı büyüklenmeyin; şüphesiz size apaçık, bir delil getiriyorum."

    20-"Ve doğrusu ben, sizin taşa tutmanızdan benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan (Allah)a sığındım."

    21-"Eğer bana inanmıyorsanız, bu durumda benden kopup-ayrılın."

    22-Sonunda Rabbine: "Gerçekten bunlar, suçlu-günahkar bir kavimdirler" diye dua etti.

    23-(Allah da:) "Öyleyse, kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, muhakkak takip edileceksiniz." (diye duasını kabul edip cevap verdi).

    24-"Denizi durgun ve açık bırak. Çünkü suda boğulacak bir ordudur."

    25-Onlar nice bahçeler ve pınarlar terk etmişlerdi;

    26-(Nice) Ekinler, güzel konaklar,

    27-Ve içlerinde 'sevinç ve mutluluk içinde' yaşadıkları nimetler,

    28-İşte böyle; Biz bunları başka bir kavme miras olarak verdik.

    29-Onlar için ne gök, ne yer ağlamadı ve onlar (ın azabı) ertelenmedi.

    30-Andolsun, Biz İsrailoğulları'nı o alçaltıcı azaptan kurtardık.

    31-Firavun'dan. Çünkü, o, ölçüyü taşıran bir mütekebbirdi.

    32-Andolsun, Biz onları bir ilim üzere alemlere üstün kıldık.

    33-Ve onlara, her birinde açık birer imtihan bulunan ayetler verdik.

    34-Muhakkak, bunlar da diyorlar ki:

    35-"(Bütün herşey) Bizim yalnızca ilk ölümümüzdür; biz yeniden diriltilip-kaldırılacak değiliz."

    36-"Eğer doğru sözlüyseniz, şu halde atalarımızı getirin bakalım."

    37-Onlar mı hayırlı, yoksa Tübba' kavmi ve onlardan öncekiler mi? Biz onları yıkıma uğrattık. Çünkü onlar, suçlu-günahkardı.

    38-Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları bir ‘oyun ve oyalanma konusu’ olsun diye yaratmadık.

    39-Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler.

    40-Şüphesiz o (hakkı batıldan, haklıyı haksızdan) ayırma günü, hepsinin (hesaba çekilecekleri) vakitleridir.

    41-O gün, bir dost dosttan herhangi bir şeyle yarar sağlayamaz. Ve onlara yardım edilmez.

    42-Ancak Allah'ın rahmet ettiği başka. Şüphesiz O, üstün ve güçlü olandır, esirgeyendir.

    43-Doğrusu, o zakkum ağacı;

    44-Günahkar olanın yemeğidir.

    45-Pota gibi; karınlarda kaynar-durur;

    46-Kaynar-suyun kaynaması gibi.

    47-"Onu tutun da cehennemin orta yerine sürükleyin."

    48-"Sonra kaynar suyun azabından başının üstüne dökün;"

    49-"(Azabı) Tad; çünkü sen, (kendince) üstün, onurluydun."

    50-"Gerçekten bu, sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir."

    51-Muttakilere gelince; muhakkak onlar, güvenli bir makamdadırlar.

    52-Cennetlerde ve pınarlarda,

    53-Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler) giyinirler, karşılıklı (otururlar).

    54-İşte böyle; ve Biz onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.

    55-Orda, güvenlik içinde her türlü meyveyi istiyorlar;

    56-Orda, ilk ölümün dışında başka ölüm tadmazlar. Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur.

    57-Senin Rabbinden, bir fazl ve (lütuf) olarak. İşte büyük 'mutluluk ve kurtuluş' budur.

    58-Belki onlar öğüt alıp-düşünürler diye, Biz onu (Kur'an'ı), senin dilinle kolaylaştırdık.

    59-Öyleyse sen gözleyip-bekle; elbette onlar da gözleyip-bekliyorlar.

  • Diyanet İşleri Başkanlığı

    1-Ha, Mim.

    2-Apaçık olan Kitap'a and olsun ki, Biz onu, kutlu bir gecede indirdik. Doğrusu Biz, insanları uyarmaktayız.

    3-Apaçık olan Kitap'a and olsun ki, Biz onu, kutlu bir gecede indirdik. Doğrusu Biz, insanları uyarmaktayız.

    4-Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.

    5-Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.

    6-Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.

    7-Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.

    8-O'ndan başka tanrı yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbiniz önceki atalarınızın da Rabbidir.

    9-Ama inkarcılar, dirilmekten şüphededirler, bunu eğlenceye alırlar.

    10-Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle; bu, can yakan bir azabdır.

    11-Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle; bu, can yakan bir azabdır.

    12-İnsanlar: "Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır; doğrusu artık biz inananlarız" derler.

    13-Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, "Belletilmiş bir deli" demişlerdi.

    14-Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, "Belletilmiş bir deli" demişlerdi.

    15-Biz sizden azabı az bir süre için kaldıracağız, siz yine de eski inkarcılığınıza döneceksiniz.

    16-Onları çarptıkça çarpacağımız gün öcümüzü şüphesiz alırız.

    17-And olsun ki, onlardan önce, Firavun milletini denemiştik. Onlara gelen değerli bir peygamber demişti ki:

    18-"Ey Allah'ın kulları! Bana gelin, doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."

    19-"Allah'a karşı üstün gelmeye kalkışmayın; doğrusu ben size apaçık bir delil getirdim."

    20-"Beni taşlamanızdan ötürü, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım."

    21-"Bana inanmazsanız, başımdan çekilin."

    22-Bunlar, suçlu bir millet olduğu için, Rabbine yardım etmesi için yalvardı.

    23-Allah da şöyle buyurdu: "Kullarımı geceleyin yola çıkar; şüphesiz takip olunacaksınız."

    24-"Denizi sakin iken geride bırak, doğrusu onlar suda boğulacak bir ordudur."

    25-Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı.

    26-Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı.

    27-Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı.

    28-Bu böyledir; onları başka bir millete miras bıraktık.

    29-Gök ve yer, onlar için gözyaşı dökmedi, onlar erteye bırakılmamışlardı.

    30-And olsun ki, İsrailoğullarını, azgın bir zorba olan Firavun'un alçaltıcı azabından kurtardık.

    31-And olsun ki, İsrailoğullarını, azgın bir zorba olan Firavun'un alçaltıcı azabından kurtardık.

    32-And olsun ki, onların durumunu bilerek dünyaların üzerinde seçkin kıldık.

    33-Onlara, her birinde açıkça bir imtihan bulunan, mucizeler verdik.

    34-Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler.

    35-Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler.

    36-Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler.

    37-Bunlar mı daha üstün yoksa Tubba milleti ve onlardan öncekiler mi? Onları yok etmişizdir, çünkü onlar suçlu idiler.

    38-Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları oyun olsun diye yaratmadık.

    39-Biz onları, ancak ve ancak gerektiği gibi yarattık, ama insanların çoğu bilmezler.

    40-Doğrusu hüküm günü hepsinin bir arada bulunacağı gündür.

    41-O gün, dostun dosta hiçbir faydası olmaz, yardım da görmezler.

    42-Yalnız, Allah'ın merhamet ettiği kimseler bunların dışındadır. O, şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.

    43-Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.

    44-Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.

    45-Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.

    46-Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.

    47-"Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir.

    48-"Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir.

    49-"Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir.

    50-"Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir.

    51-Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlar ise, güvenli bir yerde, bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.

    52-Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlar ise, güvenli bir yerde, bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.

    53-İnce ipekten ve parlak atlastan giyinerek karşılıklı otururlar.

    54-Bu böyledir; onları iri siyah gözlü hurilerle eşlendiririz.

    55-Orada, güven içinde olarak her yemişi isteyebilirler.

    56-Orada, ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Rabbin lütfuyla onları cehennem azabından korumuştur. İşte büyük kurtuluş budur.

    57-Orada, ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Rabbin lütfuyla onları cehennem azabından korumuştur. İşte büyük kurtuluş budur.

    58-Biz, öğüt alırlar diye, Kuran'ı senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık. Sen bekle, onlar da beklemektedirler.

    59-Biz, öğüt alırlar diye, Kuran'ı senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık. Sen bekle, onlar da beklemektedirler.

  • Diyanet Vakfı

    1-Ha. Mim.

    2-Apaçık olan Kitab'a andolsun ki,

    3-Biz onu (Kur'an'ı) mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır.

    4-Her hikmetli işe o gecede hükmedilir.

    5-(Yani)katımızdan (verilen her) emir. Çünkü biz, peygamberler göndermekteyiz.

    6-Senin Rabb'inin acıması gereği olarak (gönderdiyimiz elçilere o gece emirlerimizi bir bir açıklar, vahiylerimizi bildiririz). Doğrusu o işitendir, bilendir.

    7-Eğer kesin olarak inanıyorsanız (bilin ki Allah), göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir.

    8-O'ndan başka ilah yoktur. (Her şeyi O) diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.

    9-Fakat onlar, şüphe içinde eğlenip duruyorlar.

    10-Şimdi sen, göğün, açık bir duman çıkaracağı günü gözetle.

    11-Duman insanları bürüyecektir. Bu, elem verici bir azaptır.

    12-(İşte o zaman insanlar:) Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Doğrusu biz artık inanıyoruz (derler).

    13-Nerede onlarda öğüt almak? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti.

    14-Sonra ondan yüz çevirdiler ve: Bu, öğretilmiş bir deli! dediler.

    15-Biz azabı birazcık kaldıracağız, ama siz yine (eski halinize) döneceksiniz.

    16-Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız.

    17-Andolsun, kendilerinden önce biz, Firavun'un kavmini de imtihan etmiştik. Onlara şerefli bir elçi geldi. (Şöyle diyerek)

    18-"Allah'ın kulları! Bana gelin! Çünkü ben size (gönderilmiş) güvenilir bir resulüm"

    19-Allah'a karşı ululuk taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delil getiriyorum.

    20-Ben, beni taşlamanızdan, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a sığındım.

    21-Eğer bana inanmazsanız, hiç değilse yanımdan uzaklaşın.

    22-Bunun üzerine Musa: Bunlar suç işleyen bir toplumdur, diye Rabbine arzetti.

    23-Allah, O halde kullarımı geceleyin yola çıkar. Çünkü takip edileceksiniz, buyurdu.

    24-Denizi açık halde bırak. Çünkü onlar boğulacak bir ordudur.

    25-Onlar geride nice şeyler bıraktılar; bahçeler, çeimeler,

    26-Ekinler, güzel konaklar,

    27-Ve zevkü sefa sürdükleri nice nimetler!

    28-İşte böylece biz de onları başka bir topluma miras bıraktık.

    29-Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi.

    30-Andolsun biz, İsrailoğullarını o alçaltıcı azaptan kurtardık.

    31-Yani Firavun'dan. Çünkü o bir zorba idi, aşırı gidenlerdendi.

    32-Andolsun biz İsrailoğullarına, bilerek, (kendi zamanlarında) alemlerin üstünde bir imtiyaz verdik.

    33-Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan işaretler verdik.

    34-Onlar (müşrikler) diyorlar ki:

    35-"İlk ölümümüzden sonra bir şey yoktur. Biz diriltilecek değiliz."

    36-" Doğru söylüyorsanız, atalarımızı getirin."

    37-Bunlar mı daha hayırlı, yoksa Tübba' kavmi ile onlardan öncekiler mi? Onları yok ettik, çünkü onlar suçlu idiler.

    38-Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.

    39-Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.

    40-Şüphesiz (hakkı batıldan ayıran) hüküm günü, hepsinin bir arada buluşacağı gündür.

    41-O gün, dostun dosta hiçbir faydası olmaz, kendilerine yardım da edilmez.

    42-Ancak Allah'ın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz O, üstündür, merhametlidir.

    43-Şüphesiz zakkum ağacı,

    44-Günahkarların yemeğidir.

    45-O, karınlarda maden eriyiği kaynar.

    46-Sıcak suyun kaynaması gibi.

    47-(Allah zebanilere emreder): Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin!

    48-Sonra başına azap olarak kaynar su dökün!

    49-(Ve deyin ki:) Tat bakalım. Hani sen kendince üstündün, şerefliydin!

    50-İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir.

    51-Müttakiler ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar.

    52-Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.

    53-İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar.

    54-İşte böyle. Bunun yanısıra biz onları, iri gözlü hurilerle evlendiririz.

    55-Orada, güven içinde (canlarının çektiği) her meyveyi isterler.

    56-İlk tattıkları ölüm dışında, orada artık ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur (sürekli hayata kavuşmuşlardır).

    57-(Bunlar) Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir). İşte büyük kurtuluş budur.

    58-Biz onu (Kur'an'ı), öğüt alalar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık.

    59-(Yine de inanmayanların başlarına gelecekleri) bekle; onlar da beklemektedirler.

  • Edip Yüksel

    1-HH. M.

    2-Apaçık olan bu kitaba andolsun.

    3-Biz uyarmak için onu kutlu bir gecede indirdik.

    4-Onda tüm bilgelik işleri belirlenir.

    5-Katımızdan bir buyruktur; biz elçiler göndeririz.

    6-Rabbinden bir rahmet olarak. O İşitendir, Bilendir.

    7-Göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir. Kesin bir inanca sahipseniz...

    8-O'ndan başka tanrı yoktur. Yaşatır ve öldürür. Sizin de, önceki atalarınızın da Rabbidir.

    9-Doğrusu, onlar bir kuşku içinde oynamaktadırlar.

    10-Göğün apaçık bir dumanı getireceği günü gözetle.

    11-İnsanları çepeçevre saracaktır; bu acı bir azaptır.

    12-"Rabbimiz, bizden bu azabı kaldır; biz inanıyoruz."

    13-Mesaja aldırış etmediler. Halbuki kendilerine apaçık bir elçi gelmişti.

    14-Sonra ondan yüz çevirdiler ve, "Öğrenim görmüş bir deli!" dediler.

    15-Biz azabı birazcık kaldıracağız; ama siz yine döneceksiniz.

    16-Asıl o büyük yakalama ile yakaladığımızda öc alırız.

    17-Onlardan önce Firavun'un halkını sınamıştık; onlara şerefli bir elçi gitmişti:

    18-"Ey ALLAH'ın kulları, bana kulak verin. Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."

    19-"ALLAH'a karşı ululanmayın. Ben size apaçık bir delille gelmiş bulunuyorum."

    20-"Sizin beni taşlamanızdan, benim Rabbime ve sizin Rabbinize sığınıyorum."

    21-"Bana inanmıyorsanız, bari beni yalnız bırakın."

    22-Ve, "Bunlar suçlu bir topluluk,"diye Rabbine yalvardı.

    23-"Kullarımla geceleyin yola çık. Siz izleniyorsunuz."

    24-"Denizi yarılmış olarak terket. Onlar boğulmaya mahkum bir ordudur."

    25-Onlar geride neler bırakmışlardı: Bahçeler, pınarlar,

    26-Ekinler ve yüksek makamlar,

    27-Ve içinde sefa sürdükleri nice nimetler...

    28-Böylece hepsini başka bir topluluğa miras bıraktık.

    29-Ne gök ve ne de yer onlara ağladı; ertelenmediler de.

    30-İsrailoğullarını alçaltıcı zulümden kurtarmıştık;

    31-Firavun'dan. O, azgın bir diktatör idi.

    32-Tüm halkın arasından özellikle onları seçtik.

    33-Ve onlara, açık bir sınav olarak mucizeler verdik.

    34-Şunlar da diyorlar ki:

    35-"Sadece bir kez ölürüz; dirilecek değiliz."

    36-"Doğru sözlüler iseniz, atalarımızı geri getirin."

    37-Onlar mı, yoksa Tubba' halkı ve onlardan öncekiler mi daha iyidir? Suçlu oldukları için onları yok etmiştik.

    38-Biz, gökler, yer ve aralarındakileri oyun eğlence için yaratmadık.

    39-Biz onları ancak belli bir amaca göre yarattık. Ne var ki onların çoğu bilmezler.

    40-Hepsi Karar Günü topluca buluşacaklardır.

    41-O gün dost, dostunu hiç bir şeyden koruyamaz ve yardım da görmezler.

    42-Yalnız ALLAH'ın merhamet ettikleri hariç. O Üstündür, Rahimdir.

    43-Elbette, zakkum ağacı

    44-Günahkarın yiyeceğidir.

    45-Derişik asit gibi ve midelerde kaynayacaktır

    46-Sıcak suyun kaynaması gibi.

    47-Onu yakalayın ve cehennemin ortasına sürükleyin.

    48-Sonra başına kaynar su azabından dökün.

    49-"Tad bakalım; sen çok üstün ve şerefliydin!"

    50-"Bu, işte kuşkulanıp durduğunuz şeydir."

    51-Erdemli olanlar ise güvenlikli bir makamdadırlar.

    52-Bahçeler ve pınarlar içerisinde.

    53-İpek ve atlastan giysiler içinde karşılıklı otururlar.

    54-Bu böyledir; onlara güzel eşler vermişizdir.

    55-Tam bir güvenlik içinde her meyveyi isterler.

    56-Orada, ilk ölümden başka ölüm tatmazlar. Onları cehennem azabından korumuştur.

    57-Rabbinin bir lütfu olarak. İşte büyük zafer budur.

    58-Öğüt alsınlar diye senin dilinle onu kolaylaştırdık.

    59-Öyleyse bekle; onlar da beklemektedirler.

  • Elmalılı Hamdi Yazır

    1-Hâ, mîm.

    2-O apaçık Kitab'a andolsun ki biz onu gerçekten mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz onunla insanları uyarmaktayız.

    3-O apaçık Kitab'a andolsun ki biz onu gerçekten mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz onunla insanları uyarmaktayız.

    4-O gecede her hikmetli iş tarafımızdan bir emirle ayrılır. Gerçekten biz Rabbin tarafından bir rahmet olarak peygamberler göndeririz. Şüphesiz ki O, herşeyi işitir ve bilir.

    5-O gecede her hikmetli iş tarafımızdan bir emirle ayrılır. Gerçekten biz Rabbin tarafından bir rahmet olarak peygamberler göndeririz. Şüphesiz ki O, herşeyi işitir ve bilir.

    6-O gecede her hikmetli iş tarafımızdan bir emirle ayrılır. Gerçekten biz Rabbin tarafından bir rahmet olarak peygamberler göndeririz. Şüphesiz ki O, herşeyi işitir ve bilir.

    7-Siz eğer kesin olarak inanıyorsanız, iyi bilin ki Allah göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir.

    8-Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. O hem yaşatır, hem öldürür. O sizin de Rabbiniz, sizden önceki babalarınızın da Rabbidir.

    9-Fakat kâfirler bir şüphe içinde oynayıp eğleniyorlar.

    10-Ey Muhammed! Şimdi sen göğün, insanları bürüyecek açık bir duman getireceği günü gözetle. Bu acı bir azabdır.

    11-Ey Muhammed! Şimdi sen göğün, insanları bürüyecek açık bir duman getireceği günü gözetle. Bu acı bir azabdır.

    12-O gün insanlar: "Ey Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Artık biz inanıyoruz" derler.

    13-Onlar için bunu düşünüp öğüt almak nerede? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir de peygamber gelmişti.

    14-Sonra onlar, o peygamberden yüz çevirdiler ve: "Bu öğretilmiş bir delidir." dediler.

    15-Biz o azabı sizden birazcık kaldırırız. Ama siz mutlaka eski halinize dönersiniz.

    16-Biz o büyük şiddetle çarptığımız gün mutlaka intikamımızı alırız.

    17-Andolsun ki, biz onlardan önce Firavun kavmini de denemiştik. Onlara çok kıymetli bir peygamber gelmişti.

    18-O peygamber onlara şöyle demişti: "Esaretiniz altındaki Allah'ın kullarını bana teslim edin. Çünkü ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.

    19-Allah'a karşı üstünlük taslamayın. Şüphesiz ki ben size apaçık bir delil getiriyorum.

    20-Gerçekten ben, beni taşlamanızdan dolayı benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım.

    21-Eğer siz bana iman etmezseniz hemen yanımdan uzaklaşın."

    22-Musa: "Şüphesiz ki bunlar suçlu bir kavimdir." diyerek yardım etmesi için Rabbine yalvardı.

    23-Allah buyurdu ki: "Kullarımı geceleyin yürüt. Çünkü siz takib edileceksiniz.

    24-Karşıya geçince denizi olduğu gibi açık bırak. Çünkü onlar suda boğulacak bir ordudur."

    25-Onlar neler bırakmışlardı, ne bahçeler, ne pınarlar!

    26-Ne ekinler, ne güzel kaynaklar,

    27-Ve içinde eğlenip durdukları nice nimetler ve refah!

    28-İşte böylece biz onları başka bir kavme miras bıraktık.

    29-Gök ve yer onların üzerine ağlamadı. Onlara mühlet de verilmedi.

    30-Andolsun ki biz İsrailoğullarını o aşağılayıcı azabdan kurtardık.

    31-Firavun'dan da kurtardık çünkü o üstünlük taslayıp haddi aşan bir zorbaydı.

    32-Andolsun ki biz onları bilerek o zamanki alemlere üstün kıldık.

    33-Biz onlara içinde apaçık bir imtihan bulunan mucizeler verdik.

    34-Gerçekten şu kâfirler diyorlar ki:

    35-"Bizim ilk ölümümüzden başka bir şey yoktur. Biz tekrar diriltilecek değiliz.

    36-Eğer siz doğru söyleyen kimselerseniz babalarınızı bize getirin."

    37-Onlar mı daha hayırlıdır, yoksa Tükba kavmi ile onlardan öncekiler mi? Biz onların hepsini de helak ettik. Çünkü onlar suçluydular.

    38-Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.

    39-Biz onları hak ve hikmetle yarattık. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.

    40-Şüphesiz ki hakkı batıldan ayırd etme günü onların hepsinin bir araya toplanacağı gündür.

    41-O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Onlara yardım da edilmez.

    42-Ancak Allah'ın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, çok merhamet edicidir.

    43-Gerçekten zakkum ağacı,

    44-Günahkârların yemeğidir.

    45-O pota gibi karınlarda kaynar.

    46-O, kızgın bir sıvının kaynaması gibidir.

    47-Allah meleklere şöyle emreder. "Şunu tutun da Cehennem'in ortasına sürükleyin."

    48-"Sonra onun başının üstüne kaynar su azabından dökün."

    49-Ona şöyle denir! "Tat bakalım azabı! hani sen kendine göre çok güçlü ve çok üstündün.

    50-İşte sizin inkâr edip durduğunuz şey budur."

    51-Şüphesiz ki kötülükten sakınanlar güvenli bir makamdadırlar.

    52-Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.

    53-Onlar ince ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyerek karşılıklı olarak otururlar.

    54-İşte böyle, biz onları ayrıca iri siyah gözlü hurilerle evlendiririz.

    55-Onlar orada güven içinde her çeşit meyveyi isteyebilirler.

    56-Onlar orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur.

    57-(Bunların hepsi) Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir.) İşte büyük kurtuluş budur.

    58-Biz Kur'ân'ı senin dilinle indirip kolaylaştırdık. Umulur ki onlar öğüt alırlar.

    59-Artık sen onların başlarına gelecekleri bekle: Çünkü onlar da bekleyip durmaktadırlar.

  • Suat Yıldırım

    1-Hâ, Mîm.

    2-Açık olan ve gerçeği açıklayan bu kitaba yemin ederim ki;

    3-Biz onu kutlu bir gecede indirdik. Çünkü Biz haktan yüz çevirenleri uyarırız. [97,1; 2,185]

    4-O, öyle bir gecedir ki her hikmetli iş, tarafımızdan bir emir ile, o zaman yazılıp belirlenir.Rabbinden bir rahmet olarak hep resuller göndermekteyiz. Muhakkak ki O, her şeyi hakkıyla işitir ve bilir.

    5-O, öyle bir gecedir ki her hikmetli iş, tarafımızdan bir emir ile, o zaman yazılıp belirlenir.Rabbinden bir rahmet olarak hep resuller göndermekteyiz. Muhakkak ki O, her şeyi hakkıyla işitir ve bilir.

    6-O, öyle bir gecedir ki her hikmetli iş, tarafımızdan bir emir ile, o zaman yazılıp belirlenir.Rabbinden bir rahmet olarak hep resuller göndermekteyiz. Muhakkak ki O, her şeyi hakkıyla işitir ve bilir.

    7-Yakin, kesin bilgi ve itmi'nan peşinde iseniz, bilin ki O, göklerin, yerin ve ikisi arasındaki varlıkların Rabbidir.O’ndan başka tanrı yoktur. Hayatı veren ve hayatı alıp öldüren de O’dur. Sizin ve daha önce gelmiş geçmiş atalarınızın da Rabbidir.

    8--Yakin, kesin bilgi ve itmi'nan peşinde iseniz, bilin ki O, göklerin, yerin ve ikisi arasındaki varlıkların Rabbidir.O’ndan başka tanrı yoktur. Hayatı veren ve hayatı alıp öldüren de O’dur. Sizin ve daha önce gelmiş geçmiş atalarınızın da Rabbidir.

    9-Fakat onlar şüphe içindedirler. Din gerçekleriyle alay edip eğlenirler.

    10-O halde sen göğün, bütün insanları saracak olan aşikâr bir duman çıkaracağı günü gözle. Bu, gayet acı bir azaptır.

    11-O halde sen göğün, bütün insanları saracak olan aşikâr bir duman çıkaracağı günü gözle. Bu, gayet acı bir azaptır.

    12-İşte o zaman insanlar: “Ey ulu Rabbimiz, bizden bu azabı kaldır, çünkü artık iman ediyoruz!” derler. [6,27; 14,44]

    13-Onlar nerede, iman nerede! Onlar ibret alan, hisse kapan insanlar değil.Böyle olmadıkları için, gerçekleri apaçık anlatan Peygamber geldiği halde ona sırtlarını döndüler de: “Bu, başkaları tarafından bir şeyler belletilmiş delinin teki!” dediler.

    14-Onlar nerede, iman nerede! Onlar ibret alan, hisse kapan insanlar değil.Böyle olmadıkları için, gerçekleri apaçık anlatan Peygamber geldiği halde ona sırtlarını döndüler de: “Bu, başkaları tarafından bir şeyler belletilmiş delinin teki!” dediler.

    15-Azabı üzerinizden biraz kaldıracağız, fakat siz yine eski halinize döneceksiniz. [6,28; 23,75; 10,98; 7,88-89]

    16-Ama o müthiş satvetle kendilerini yakalayacağımız gün, onlardan tam intikam alırız. [89, 21-24; 34,51-54]

    17-Biz onlardan önce Firavun'un halkını da imtihan ettik, onlara da pek değerli bir resul gelip demişti ki: “Ey Allah’ın kulları, benim hakkımı verin, yani tebliğimi dinleyin; çünkü ben size gönderilen güvenilir bir elçiyim.

    18-Biz onlardan önce Firavun'un halkını da imtihan ettik, onlara da pek değerli bir resul gelip demişti ki: “Ey Allah’ın kulları, benim hakkımı verin, yani tebliğimi dinleyin; çünkü ben size gönderilen güvenilir bir elçiyim.

    19-Sakın Allah'a baş kaldırmayın, zira ben size apaçık bir delil getiriyorum.Beni taşlayıp öldürmenizden, benim de sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığınıyorum.Bana inanmıyorsanız, bari beni kendi halime bırakın (bana kötülük etmeyin).”

    20-Sakın Allah'a baş kaldırmayın, zira ben size apaçık bir delil getiriyorum.Beni taşlayıp öldürmenizden, benim de sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığınıyorum.Bana inanmıyorsanız, bari beni kendi halime bırakın (bana kötülük etmeyin).”

    21-Sakın Allah'a baş kaldırmayın, zira ben size apaçık bir delil getiriyorum.Beni taşlayıp öldürmenizden, benim de sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığınıyorum.Bana inanmıyorsanız, bari beni kendi halime bırakın (bana kötülük etmeyin).”

    22-Onlar kabul etmeyince Rabbine şöyle yalvardı: “Ya Rabbî, onlar suçlu bir güruh! (Onları sana havale ettim, Sen onların hakkından gel.)”

    23-Yüce Allah buyurdu: “Mümin kullarımla geceleyin çıkıp git. Muhakkak ki sizi takip edeceklerdir. Denizi yarıp maiyetini geçirdikten sonra, onu olduğu gibi açık bırak. Çünkü onlar boğulacak bir ordudur.

    24-Yüce Allah buyurdu: “Mümin kullarımla geceleyin çıkıp git. Muhakkak ki sizi takip edeceklerdir. Denizi yarıp maiyetini geçirdikten sonra, onu olduğu gibi açık bırak. Çünkü onlar boğulacak bir ordudur.

    25-Geride neler bırakmadılar neler!... Ne bağlar, bahçeler, ne pınarlar, ne çiftlikler... Ne güzel güzel konaklar, ne makamlar, içinde zevk-u safa sürdükleri ne nimetler!... [26,59; 7,137]

    26-Geride neler bırakmadılar neler!... Ne bağlar, bahçeler, ne pınarlar, ne çiftlikler... Ne güzel güzel konaklar, ne makamlar, içinde zevk-u safa sürdükleri ne nimetler!... [26,59; 7,137]

    27-Geride neler bırakmadılar neler!... Ne bağlar, bahçeler, ne pınarlar, ne çiftlikler... Ne güzel güzel konaklar, ne makamlar, içinde zevk-u safa sürdükleri ne nimetler!... [26,59; 7,137]

    28-İşte böyle oldu! Sonra bütün bunları, başka bir topluma miras bıraktık. Merhamete lâyık olma haklarını kaybettiklerinden, perişan hallerine gök de ağlamadı, yer de ağlamadı. Artık onlara yeni bir mühlet de verilmedi. [26,59; 7,137]

    29-İşte böyle oldu! Sonra bütün bunları, başka bir topluma miras bıraktık. Merhamete lâyık olma haklarını kaybettiklerinden, perişan hallerine gök de ağlamadı, yer de ağlamadı. Artık onlara yeni bir mühlet de verilmedi. [26,59; 7,137]

    30-Böylece, İsrailoğullarını gerçekten zelil eden, aşağılayan o işkenceden, Firavun'un işkencesinden kurtardık. Doğrusu, bu adam, haddini aşan, büyüklük taslayan zorbanın teki idi.

    31-Böylece, İsrailoğullarını gerçekten zelil eden, aşağılayan o işkenceden, Firavun'un işkencesinden kurtardık. Doğrusu, bu adam, haddini aşan, büyüklük taslayan zorbanın teki idi.

    32-Mûsâ'ya bağlı olanları da, durumlarını bilerek, o devirdeki bütün insanlara üstün kıldık.

    33-Onlara, açık ve zahir nimetleri ortaya koyan nice mûcizevî haller verdik.

    34-(Mekke müşrikleri ise), derler ki: “Biz bir kere öldük mü iş biter, artık dirilmemiz mümkün değil. Ama siz dirilme iddianızda tutarlı iseniz, daha önce gelip geçmiş atalarımızı diriltin de görelim!”

    35-(Mekke müşrikleri ise), derler ki: “Biz bir kere öldük mü iş biter, artık dirilmemiz mümkün değil. Ama siz dirilme iddianızda tutarlı iseniz, daha önce gelip geçmiş atalarımızı diriltin de görelim!”

    36-(Mekke müşrikleri ise), derler ki: “Biz bir kere öldük mü iş biter, artık dirilmemiz mümkün değil. Ama siz dirilme iddianızda tutarlı iseniz, daha önce gelip geçmiş atalarımızı diriltin de görelim!”

    37-Onlar mı daha güçlü kuvvetli, yoksa Tübba' halkı ve onlardan önceki toplumlar mı? Belli ki onlar daha güçlü idiler. Ama ağır suçlar işlediklerinden imha ettik onları!

    38-Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındaki varlıkları eğlenmek için yaratmadık!

    39-Evet, onları hak ve hikmetle, ciddî maksat ve gayelerle yarattık, ama onların çoğu bunu anlamazlar.

    40-Muhakkak ki bütün hesapların görüleceği o karar günü, hepsinin buluşacağı gündür.

    41-O gün dost dosta fayda veremez. Allah'ın merhametine mazhar olanlar dışında, kimseye yardım da edilmez. O, gerçekten azîzdir, rahîmdir (üstün kudret sahibidir, merhamet ve ihsanı boldur). [23,101; 70,10-11]

    42-O gün dost dosta fayda veremez. Allah'ın merhametine mazhar olanlar dışında, kimseye yardım da edilmez. O, gerçekten azîzdir, rahîmdir (üstün kudret sahibidir, merhamet ve ihsanı boldur). [23,101; 70,10-11]

    43-Muhakkak ki zakkum ağacı, günahkârların yiyeceğidir.

    44-Muhakkak ki zakkum ağacı, günahkârların yiyeceğidir.

    45-Kaynar su nasıl fokurdarsa, o da erimiş maden gibi karınlarında fokurdar.

    46-Kaynar su nasıl fokurdarsa, o da erimiş maden gibi karınlarında fokurdar.

    47-Allah Zebanîlere: “Tutun onu da, buyurur, cehennemin ta ortasına sürükleyin.Sonra da başının üstünden kaynar su dökün!”ve deyin ki: “Tat bakalım! Hani üstündün, kudretliydin, asildin!”İşte hakkında şüphe ve mücadele ettiğiniz o gerçek budur. [52,13-15]

    48-Allah Zebanîlere: “Tutun onu da, buyurur, cehennemin ta ortasına sürükleyin.Sonra da başının üstünden kaynar su dökün!”ve deyin ki: “Tat bakalım! Hani üstündün, kudretliydin, asildin!”İşte hakkında şüphe ve mücadele ettiğiniz o gerçek budur. [52,13-15]

    49-Allah Zebanîlere: “Tutun onu da, buyurur, cehennemin ta ortasına sürükleyin.Sonra da başının üstünden kaynar su dökün!”ve deyin ki: “Tat bakalım! Hani üstündün, kudretliydin, asildin!”İşte hakkında şüphe ve mücadele ettiğiniz o gerçek budur. [52,13-15]

    50-Allah Zebanîlere: “Tutun onu da, buyurur, cehennemin ta ortasına sürükleyin.Sonra da başının üstünden kaynar su dökün!”ve deyin ki: “Tat bakalım! Hani üstündün, kudretliydin, asildin!”İşte hakkında şüphe ve mücadele ettiğiniz o gerçek budur. [52,13-15]

    51-Müttakiler güvenli bir makamdadırlar:Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giymiş olarak karşılıklı otururlar.Hem Biz onları güzel gözlü hurilerle evlendiririz.Onlar canlarının çektiği her meyveden rahatlıkla isterler.İlk ölüm dışında artık orada ölüm tatmazlar.Allah kendilerini, tarafından bir lütuf eseri olarak cehennem azabından korur.İşte en büyük mutluluk, en büyük başarı budur!

    52-Müttakiler güvenli bir makamdadırlar:Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giymiş olarak karşılıklı otururlar.Hem Biz onları güzel gözlü hurilerle evlendiririz.Onlar canlarının çektiği her meyveden rahatlıkla isterler.İlk ölüm dışında artık orada ölüm tatmazlar.Allah kendilerini, tarafından bir lütuf eseri olarak cehennem azabından korur.İşte en büyük mutluluk, en büyük başarı budur!

    53-Müttakiler güvenli bir makamdadırlar:Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giymiş olarak karşılıklı otururlar.Hem Biz onları güzel gözlü hurilerle evlendiririz.Onlar canlarının çektiği her meyveden rahatlıkla isterler.İlk ölüm dışında artık orada ölüm tatmazlar.Allah kendilerini, tarafından bir lütuf eseri olarak cehennem azabından korur.İşte en büyük mutluluk, en büyük başarı budur!

    54-Müttakiler güvenli bir makamdadırlar:Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giymiş olarak karşılıklı otururlar.Hem Biz onları güzel gözlü hurilerle evlendiririz.Onlar canlarının çektiği her meyveden rahatlıkla isterler.İlk ölüm dışında artık orada ölüm tatmazlar.Allah kendilerini, tarafından bir lütuf eseri olarak cehennem azabından korur.İşte en büyük mutluluk, en büyük başarı budur!

    55-Müttakiler güvenli bir makamdadırlar:Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giymiş olarak karşılıklı otururlar.Hem Biz onları güzel gözlü hurilerle evlendiririz.Onlar canlarının çektiği her meyveden rahatlıkla isterler.İlk ölüm dışında artık orada ölüm tatmazlar.Allah kendilerini, tarafından bir lütuf eseri olarak cehennem azabından korur.İşte en büyük mutluluk, en büyük başarı budur!

    56-Müttakiler güvenli bir makamdadırlar:Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giymiş olarak karşılıklı otururlar.Hem Biz onları güzel gözlü hurilerle evlendiririz.Onlar canlarının çektiği her meyveden rahatlıkla isterler.İlk ölüm dışında artık orada ölüm tatmazlar.Allah kendilerini, tarafından bir lütuf eseri olarak cehennem azabından korur.İşte en büyük mutluluk, en büyük başarı budur!

    57-Müttakiler güvenli bir makamdadırlar:Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giymiş olarak karşılıklı otururlar.Hem Biz onları güzel gözlü hurilerle evlendiririz.Onlar canlarının çektiği her meyveden rahatlıkla isterler.İlk ölüm dışında artık orada ölüm tatmazlar.Allah kendilerini, tarafından bir lütuf eseri olarak cehennem azabından korur.İşte en büyük mutluluk, en büyük başarı budur!

    58-Biz Kur'ân’ı, insanlar iyi anlayıp ibret alsınlar diye, senin dilinle indirerek anlaşılmasını kolaylaştırdık.

    59-O halde neticeyi bekle!Zaten onlar da senin başına bir felaket gelmesini can atarak beklemektedirler. [58,21; 40,51-52]

  • Süleyman Ateş

    1-Ha mim.

    2-Apaçık Kitaba andolsun ki,

    3-Biz onu mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz, uyarıcıyız.

    4-Her hikmetli emir, o gecede ayırdedilir;

    5-Katımızdan (verilen her) emir. Çünkü biz elçi göndericiyiz.

    6-Senin Rabbinin acıması gereği olarak (gönderdiğimiz elçilere o gece emirlerimizi açıklar, vahiylerimizi bildiririz). Doğrusu O, işitendir, bilendir.

    7-Eğer kesin olarak inanıyorsanız (bilin ki Allah), göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir.

    8-O'ndan başka tanrı yoktur, yaşatır, öldürür. Sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.

    9-Ama onlar, şüphe içinde oynuyorlar.

    10-Göğün, açık bir duman getireceği günü gözetle.

    11-(Duman) İnsanları sarar. Bu, acı bir azabdır.

    12-Rabbimiz, bizden azabı kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz derler.

    13-Artık onlar nasıl düşünüp öğüt alacaklar (öğüt alma zamanı geçti)? Oysa kendilerine apaçık bir elçi gelmişti.

    14-Ondan yüz çevirdiler: "Bu, öğretilmiştir, cinlenmiştir" dediler.

    15-Biz sizden azabı birazcık kaldırırız ama siz yine (inkarınıza) dönersiniz.

    16-O gün büyük vuruşla vururuz; zira biz öc alıcıyız!

    17-Andolsun, onlardan önce Fir'avn toplumunu da (imkanlar vererek) sınadık. Onlara değerli bir elçi geldi, (şöyle diyerek):

    18-Allah'ın kullarını bana teslim edin; çünkü ben sizin için güvenilir bir elçiyim.

    19-Allah'a karşı ululanmayın. Ben size apaçık bir delil getiriyorum.

    20-Ben, beni taşla(yıp öldür)menizden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan(Allah)a sığındım.

    21-Eğer bana inanmadınızsa bari ben(im yolum)dan çekilin.

    22-Sonra (Musa): "Bunlar, suç işleyen bir toplumdur!" diye Rabbine du'a etti.

    23-(Allah): "O halde kullarımı geceleyin yürüt. Çünkü takibedileceksiniz" (dedi).

    24-Denizi (yarıp toplumunu geçirdikten sonra olduğu gibi) açık bırak. Çünkü onlar boğulacak bir ordudur.

    25-Onlar geride nice şeyler bıraktılar: Bahçeler, çeşmeler.

    26-Ekinler, güzel makamlar!

    27-Ve zevkü sefa sürdükleri nice ni'metler!

    28-İşte böyle oldu ve biz onları başka bir topluma miras verdik.

    29-Onlara gök ve yer ağlamadı. Ve kendilerine fırsat da verilmedi.

    30-Andolsun biz, İsrail oğullarını o küçültücü azabdan kurtardık:

    31-Fir'avn'dan. Çünkü o, (insanları ezip) ululanan, sınırı aşanlardan biri idi.

    32-Andolsun biz, onları bir bilgiye göre alemlere üstün kıldık.

    33-Onlara, içinde açık bir sınav bulunan ayetler verdik.

    34-Şunlar (Kureyş kafirleri) de diyorlar ki:

    35-İlk ölümümüzden sonra bir şey yoktur. Biz diriltilecek değiliz.

    36-Doğru söylüyorsanız, babalarımızı getirin.

    37-Onlar mı hayırlı, yoksa Tubba' kavmi ve onlardan önce gelen(kavim)ler mi? Suç işledikleri için biz onların hepsini helak ettik.

    38-Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları eğlenmek için yaratmadık!

    39-Onları sadece gerçek bir sebeple, (hikmetli bir gaye ile) yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.

    40-(Hakkın batıldan ayrılacağı) Hüküm günü, hepsinin varacağı gündür.

    41-O gün dost, dostundan bir şey savamaz. Ve onlara yardım da edilmez.

    42-Ancak Allah'ın acıdığı kimseler (kurtulur). Şüphesiz O, üstündür esirgeyendir.

    43-Zakkum ağacı,

    44-Günahkarların yemeğidir.

    45-Pota gibi karınlarda kaynar.

    46-Sıcak suyun kaynaması gibi.

    47-(Allah, zebanilere emreder): "Tutun onu, cehennemin ortasına sürükleyin."

    48-Sonra başının üstüne kaynar su azabından dökün!

    49-Tad, zira sen kendince üstündün, şerefliydin.

    50-İşte o kuşkulanıp durduğunuz şey budur!"

    51-Korunanlar ise güvenli bir makamdadır.

    52-Bahçelerde ve çeşme başlarında.

    53-İnce ipekten ve parlak atlastan giysiler giyerek karşılıklı otururlar.

    54-Ayrıca onları, iri gözlü hurilerle de evlendirmişizdir.

    55-Orada, güven içinde, her meyveyi isterler.

    56-Orada ilk ölümden başka ölüm tadmazlar (sürekli yaşarlar). Ve (Allah) onları cehennem azabından korumuştur.

    57-Rabbinden bir lutuf olarak (bu ni'metler kendilerine verilmiştir). İşte, o büyük başarı budur.

    58-Biz o(Kur'a)nı senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar.

    59-Biraz bekle, onlar da beklemektedirler (yakında başlarına neler geleceğini göreceklerdir).

  • Yaşar Nuri Öztürk

    1-Hâ, Mîm.

    2-O ayan-beyan gösteren Kitap'a yemin olsun ki,

    3-Biz onu kutlu/bereketli bir gecede indirdik. Hiç kuşkusuz, biz uyarıcılarız.

    4-Hikmetlerle dolu her iş ve oluş o gecede ayırt edilir,

    5-Katımızdan bir emir olarak. Hiç kuşkusuz biz, resuller göndeririz,

    6-Senin Rabbinden bir rahmet olarak. Hiç kuşkusuz O, gereğince duyan, gereğince bilendir.

    7-Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Rabbidir O, eğer görürcesine biliyor iseniz.

    8-Tanrı yoktur O'ndan başka! Diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir O, önceki atalarınızın da Rabbidir,

    9-İş, onların sandığı gibi değil! Bir kuşku içinde oynayıp oyalanmaktadırlar.

    10-Artık sen göğün açıkça izlenen bir duman getireceği günü gözle.

    11-İnsanları kuşatıp sarar. İnletici bir azaptır bu.

    12-"Ey Rabbimiz, kaldır bizden bu azabı. Biz gerçekten müminleriz."

    13-Nerede onlarda öğüt almak? Yemin olsun, delillerle açıklayan bir resul gelmişti onlara.

    14-Ama ondan yüz çevirdiler ve şöyle dediler: "Eğitilmiş bir mecnun!"

    15-Biz azabı biraz kaldırırız; siz eski halinize tekrar dönersiniz.

    16-Gün gelir, en büyük vuruşla vururuz biz. Şu bir gerçek ki, intikam da alırız biz!

    17-Kudretimize yemin olsun ki, onlardan önce Firavun'un kavmini de ince bir imtihana çektik de, asil ve onurlu bir resul geldi onlara.

    18-Şöyle sesleniyordu: "Ey Allah'ın kulları, bana gelin! Çünkü ben sizin için güvenilir bir resulüm."

    19-"Allah'a karşı ululuk taslamayın! Ben size apaçık bir kanıt getirmekteyim."

    20-"Ben, beni taşlamınzdan Rabbim ve Rabbinize sığındım."

    21-"Bana inanmadınızsa bari benden uzak durun!"

    22-Sonra Rabbine, "Bunlar suç işleyen bir topluluktur." diye yakardı.

    23-Bunun üzerine, Allah buyurdu: "O halde kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz."

    24-"Denizi açık bırak, çünkü onlar, boğulmaya mahkûm edilmiş bir ordudur."

    25-Geriye nice bahçeler, nice pınarlar bıraktılar.

    26-Nice ekinler, nice seçkin makamlar.

    27-İçinde zevk sürdükleri nice nimetler.

    28-İşte böyle! Onlara başka bir toplumu mirasçı kıldık.

    29-Gök de ağlamadı onlar için yer de. Yüzlerine bakılmadı bile!

    30-Yemin olsun, İsrailoğullarını, rezil edici bir azaptan kurtardık.

    31-Firavun'dan kurtardık. Firavun, haddi aşanların büyüklük taslayanlarından biriydi.

    32-Yemin olsun, biz onları bir ilim sayesinde âlemlere üstün kılmıştık.

    33-Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan ayetler vermiştik.

    34-Şimdi, şunlar tutmuş diyorlar ki:

    35-"İlk ölümümüzden başkası yok! Biz diriltilecek filan değiliz!"

    36-"Eğer doğru sözlülerseniz, atalarımızı geri getirin!"

    37-Onlar mı hayırlı yoksa Tübba' halkıyla onlardan önce gelenler mi? Onları helâk ettik; çünkü onlar, suç işlemiş insanlardı.

    38-Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri eğlenmek için yaratmadık.

    39-İkisini de, sadece gerçeği göstermek üzere yarattık. Ama onların çokları bilmiyorlar.

    40-Hiç kuşkusuz, ayrım günü, hepsinin buluşma zamanıdır/buluşma yeridir.

    41-Bir gündür ki o, dostun dosta yararı olmaz. Onlara yardım da edilmez.

    42-Allah'ın rahmet ettiği kimse müstesna. Allah Azîz'dir, Rahîm'dir.

    43-Şu bir gerçek ki zakkum ağacı,

    44-Suçluların yemeğidir.

    45-Erimiş maden misali, karınlarda kaynar.

    46-Sıcak suyun kaynaması gibi...

    47-"Tutun onu, cehennemin tam ortasına götürün!"

    48-"Sonra başının üstüne, kaynar su azabından dökün!"

    49-"Tat bakalım! Hani sen onurluydun, seçkindin."

    50-"İşte budur o kuşkulanıp durduğunuz şey."

    51-Korunup sakınanlar, güvenli bir makamdadır;

    52-Bahçelerde, pınar başlarında.

    53-İnce ipekten, parlak atlastan giymiş olarak, karşılıklı oturmaktadırlar.

    54-İşte böyle! Onları iri gözlü hurilerle de eşleştirmişizdir.

    55-Orada, güvenli bir biçimde her türlü meyveyi isterler.

    56-Orada, ilk ölüm dışında ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur.

    57-Rabbinden bir lütuf olarak böyledir. İşte budur o büyük başarı.

    58-Biz o Kur'an'ı senin dilinle/senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alabilsinler.

    59-Artık, beklemeye geç! Çünkü onlar da beklemekteler.

  • ARAPÇA

    1-بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ حم

    (ḥâ-mîm.)

    2-وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ

    (velkitâbi-lmübîn.)

    3-إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةٍ مُّبَارَكَةٍ ۚ إِنَّا كُنَّا مُنذِرِينَ

    (innâ enzelnâhü fî leyletim mübâraketin innâ künnâ münẕirîn.)

    4-فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ

    (fîhâ yüfraḳu küllü emrin ḥakîm.)

    5-أَمْرًا مِّنْ عِندِنَا ۚ إِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ

    (emram min `indinâ. innâ künnâ mürsilîn.)

    6-رَحْمَةً مِّن رَّبِّكَ ۚ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

    (raḥmetem mir rabbik. innehû hüve-ssemî`u-l`alîm.)

    7-رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ

    (rabbi-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehümâ. in küntüm mûḳinîn.)

    8-لَا إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ ۖ رَبُّكُمْ وَرَبُّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ

    (lâ ilâhe illâ hüve yuḥyî veyümît. rabbüküm verabbü âbâikümü-l'evvelîn.)

    9-بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ يَلْعَبُونَ

    (bel hüm fî şekkiy yel`abûn.)

    10-فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَاءُ بِدُخَانٍ مُّبِينٍ

    (ferteḳib yevme te'ti-ssemâü bidüḫânim mübîn.)

    11-يَغْشَى النَّاسَ ۖ هَـٰذَا عَذَابٌ أَلِيمٌ

    (yagşe-nnâs. hâẕâ `aẕâbün elîm.)

    12-رَّبَّنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ إِنَّا مُؤْمِنُونَ

    (rabbene-kşif `anne-l`aẕâbe innâ mü'minûn.)

    13-أَنَّىٰ لَهُمُ الذِّكْرَىٰ وَقَدْ جَاءَهُمْ رَسُولٌ مُّبِينٌ

    (ennâ lehümü-ẕẕikrâ veḳad câehüm rasûlüm mübîn.)

    14-ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَّجْنُونٌ

    (ŝümme tevellev `anhü veḳâlû mü`allemüm mecnûn.)

    15-إِنَّا كَاشِفُو الْعَذَابِ قَلِيلًا ۚ إِنَّكُمْ عَائِدُونَ

    (innâ kâşifü-l`aẕâbi ḳalîlen inneküm `âidûn.)

    16-يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرَىٰ إِنَّا مُنتَقِمُونَ

    (yevme nebṭişü-lbaṭşete-lkübrâ. innâ münteḳimûn.)

    17-وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَاءَهُمْ رَسُولٌ كَرِيمٌ

    (veleḳad fetennâ ḳablehüm ḳavme fir`avne vecâehüm rasûlün kerîm.)

    18-أَنْ أَدُّوا إِلَيَّ عِبَادَ اللَّهِ ۖ إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ

    (en eddû ileyye `ibâde-llâh. innî leküm rasûlün emîn.)

    19-وَأَن لَّا تَعْلُوا عَلَى اللَّهِ ۖ إِنِّي آتِيكُم بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ

    (veel lâ ta`lû `ale-llâh. innî âtîküm bisülṭânim mübîn.)

    20-وَإِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُمْ أَن تَرْجُمُونِ

    (veinnî `uẕtü birabbî verabbiküm en tercümûn.)

    21-وَإِن لَّمْ تُؤْمِنُوا لِي فَاعْتَزِلُونِ

    (veil lem tü'minû lî fa`tezilûn.)

    22-فَدَعَا رَبَّهُ أَنَّ هَـٰؤُلَاءِ قَوْمٌ مُّجْرِمُونَ

    (fede`â rabbehû enne hâülâi ḳavmüm mücrimûn.)

    23-فَأَسْرِ بِعِبَادِي لَيْلًا إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ

    (feesri bi`ibâdî leylen inneküm müttebe`ûn.)

    24-وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْوًا ۖ إِنَّهُمْ جُندٌ مُّغْرَقُونَ

    (vetruki-lbaḥra rahvâ. innehüm cündüm mugraḳûn.)

    25-كَمْ تَرَكُوا مِن جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ

    (kem terakû min cennâtiv ve`uyûn.)

    26-وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ

    (vezürû`iv vemeḳâmin kerîm.)

    27-وَنَعْمَةٍ كَانُوا فِيهَا فَاكِهِينَ

    (vena`metin kânû fîhâ fâkihîn.)

    28-كَذَٰلِكَ ۖ وَأَوْرَثْنَاهَا قَوْمًا آخَرِينَ

    (keẕâlik. veevraŝnâhâ ḳavmen âḫarîn.)

    29-فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاءُ وَالْأَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنظَرِينَ

    (femâ beket `aleyhimü-ssemâü vel'arḍu vemâ kânû münżarîn.)

    30-وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُهِينِ

    (veleḳad necceynâ benî isrâîle mine-l`aẕâbi-lmühîn.)

    31-مِن فِرْعَوْنَ ۚ إِنَّهُ كَانَ عَالِيًا مِّنَ الْمُسْرِفِينَ

    (min fir`avn. innehû kâne `âliyem mine-lmüsrifîn.)

    32-وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلَىٰ عِلْمٍ عَلَى الْعَالَمِينَ

    (veleḳadi-ḫternâhüm `alâ `ilmin `ale-l`âlemîn.)

    33-وَآتَيْنَاهُم مِّنَ الْآيَاتِ مَا فِيهِ بَلَاءٌ مُّبِينٌ

    (veâteynâhüm mine-l'âyâti mâ fîhi belâüm mübîn.)

    34-إِنَّ هَـٰؤُلَاءِ لَيَقُولُونَ

    (inne hâülâi leyeḳûlûn.)

    35-إِنْ هِيَ إِلَّا مَوْتَتُنَا الْأُولَىٰ وَمَا نَحْنُ بِمُنشَرِينَ

    (in hiye illâ mevtetüne-l'ûlâ vemâ naḥnü bimünşerîn.)

    36-فَأْتُوا بِآبَائِنَا إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ

    (fe'tû biâbâinâ in küntüm ṣâdiḳîn.)

    37-أَهُمْ خَيْرٌ أَمْ قَوْمُ تُبَّعٍ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ أَهْلَكْنَاهُمْ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِمِينَ

    (ehüm ḫayrun em ḳavmü tübbe`iv velleẕîne min ḳablihim. ehleknâhüm. innehüm kânû mücrimîn.)

    38-وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِبِينَ

    (vemâ ḫalaḳne-ssemâvâti vel'arḍa vemâ beynehümâ lâ`ibîn.)

    39-مَا خَلَقْنَاهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَـٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

    (mâ ḫalaḳnâhümâ illâ bilḥaḳḳi velâkinne ekŝerahüm lâ ya`lemûn.)

    40-إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ مِيقَاتُهُمْ أَجْمَعِينَ

    (inne yevme-lfaṣli mîḳâtühüm ecme`în.)

    41-يَوْمَ لَا يُغْنِي مَوْلًى عَن مَّوْلًى شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ

    (yevme lâ yugnî mevlen `am mevlen şey'ev velâ hüm yünṣarûn.)

    42-إِلَّا مَن رَّحِمَ اللَّهُ ۚ إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

    (illâ mer raḥime-llâh. innehû hüve-l`azîzü-rraḥîm.)

    43-إِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِ

    (inne şecerate-zzeḳḳûm.)

    44-طَعَامُ الْأَثِيمِ

    (ṭa`âmü-l'eŝîm.)

    45-كَالْمُهْلِ يَغْلِي فِي الْبُطُونِ

    (kelmühl. yaglî fi-lbüṭûn.)

    46-كَغَلْيِ الْحَمِيمِ

    (kegalyi-lḥamîm.)

    47-خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ إِلَىٰ سَوَاءِ الْجَحِيمِ

    (ḫuẕûhü fa`tilûhü ilâ sevâi-lceḥîm.)

    48-ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِهِ مِنْ عَذَابِ الْحَمِيمِ

    (ŝümme ṣubbû fevḳa ra'sihî min `aẕâbi-lḥamîm.)

    49-ذُقْ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْكَرِيمُ

    (ẕuḳ. inneke ente-l`azîzü-lkerîm.)

    50-إِنَّ هَـٰذَا مَا كُنتُم بِهِ تَمْتَرُونَ

    (inne hâẕâ mâ küntüm bihî temterûn.)

    51-إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي مَقَامٍ أَمِينٍ

    (inne-lmütteḳîne fî meḳâmin emîn.)

    52-فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ

    (fî cennâtiv ve`uyûn.)

    53-يَلْبَسُونَ مِن سُندُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُّتَقَابِلِينَ

    (yelbesûne min sündüsiv veistebraḳim müteḳâbilîn.)

    54-كَذَٰلِكَ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ

    (keẕâlik. vezevvecnâhüm biḥûrin `în.)

    55-يَدْعُونَ فِيهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ آمِنِينَ

    (yed`ûne fîhâ bikülli fâkihetin âminîn.)

    56-لَا يَذُوقُونَ فِيهَا الْمَوْتَ إِلَّا الْمَوْتَةَ الْأُولَىٰ ۖ وَوَقَاهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ

    (lâ yeẕûḳûne fîhe-lmevte ille-lmevtete-l'ûlâ. veveḳâhüm `aẕâbe-lceḥîm.)

    57-فَضْلًا مِّن رَّبِّكَ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

    (faḍlem mir rabbik. ẕâlike hüve-lfevzü-l`ażîm.)

    58-فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ

    (feinnemâ yessernâhü bilisânike le`allehüm yeteẕekkerûn.)

    59-فَارْتَقِبْ إِنَّهُم مُّرْتَقِبُونَ

    (ferteḳib innehüm mürteḳibûn.)

İçerik korumalıdır. Sağ tıklama işlevi devre dışı bırakıldı.