VEYSEL ATACAN

  • Resimler
  • Araştırmalar
  • Yazılar
  • Videolar

Sad Suresi

  • Abdülbaki Gölpınarlı

    1-Sad, andolsun şerefli Kur'an'a.

    2-Kafir olanlar, ululanmadalar ve isyan içindeler.

    3-Onlardan önce nice ümmetleri helak ettik de bağrışıp çığrıştılar ama kurtuluş vakti çoktan geçmişti.

    4-Onların cinsinden bir korkutucu geldi mi şaşıp kalırlar da kafirler derler ki: Bu, bir büyücü ve pek yalancı.

    5-Mabutları bir tek mabut mu kabul.etmiş? Gerçekten de bu, elbette pek şaşılacak şey.

    6-Ve ileri gelenlerinden.bir kısmı, kalkıp gitmiş ve yürüyün demiştir ve dayanın mabutlarınıza kulluk etmede; şüphe yok ki istenen şey de budur elbet.

    7-Biz bunu son dinlerin hiçbirinde duymadık, bu, ancak bir yalan.

    8-Kur'an, aramızdan ona mı indirildi? Hayır, onlar, benim vahyimden şüphedeler; hayır, onlar daha tatmadılar azabımı.

    9-Yoksa üstün ve vergisi bol Rabbinin hazineleri, onların yanında mı?

    10-Yahut da göklerin ve yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin saltanat ve tedbiri, onların mı? Öyleyse ağsınlar göklerin kapılarına.

    11-Bir ordudur onlar ki bölükbölük toplanmış ve buracıkta bozguna uğrayacaklar.

    12-Onlardan önce de Nuh'un ve Âd'ın ve ordular sahibi Firavun'un kavimleri, yalanladılar.

    13-Ve Semud'un kavmi ve Lut kavmi ve Ashabı Eyke; işte bunlardır bölükler.

    14-Her biri, peygamberleri ancak yalanladılar da azabı hak ettiler.

    15-Ve bunlar da bekliyorlar ancak o tek bağrışı ki vakti geldi miydi, gecikmesine, dönmesine imkan yok.

    16-Ve Rabbimiz derler, soru gününden önce tez ver azabımızı.

    17-Sabret ne derlerse ve an güçlükuvvetli kulumuz Davud'u, şüphe yok ki o, daima Rabbine dönen, tövbe eden bir kuldu.

    18-Şüphe.yok ki biz, dağları ram etmiştik ona, akşam ve kuşluk çağlarında, onunla beraber Rabbi tenzih ederlerdi.

    19-Ve kuşlar da toplanmıştı, hepsi de ona itaat ederdi.

    20-Ve onun saltanatını kuvvetlendirdik ve ona peygamberlik ve gerçekle batılı ayırt ediş bilgisini verdik.

    21-Sen, o davacılardan haber aldın mı? Hani Davud'un ibadet ettiği yerin duvarına tırmanmışlardı.

    22-Hani Davud'un tapısına girmişlerdi de Davud, onlardan pek korkmuştu; korkma demişlerdi, iki hısımız, birimiz, öbürünün hakkına tecavüz etti, adaletle hükmet aramızda, birimize meylederek hakkı aşma ve bizi dosdoğru yola sevket.

    23-Şüphe yok ki şu, benim kardeşimdir, doksan dokuz dişi koyunu var ve benimse bir tek dişi koyunum; öyleyken onu da bana ver dedi ve konuşmamızda beni alt da etti.

    24-Dedi ki: Senin dişi koyununu, kendi koyunlarına katmayı istemekle gerçekten de zulmetmiş sana ve şüphesiz ki ortakların çoğu, birbirinin hakkına tecavüz eder, ancak inanan ve iyi işlerde bulunanlar müstesna ve fakat bunlar da pek azdır ve Davud, biz, kendisini sınadık sandı da Rabbinden yarlıganma diledi ve eğilerek yere kapandı ve Rabbine döndü.

    25-Ve biz de onun bu.suçunu örttük ve şüphe yok ki onun, katımızda bir yakınlık derecesi ve dönüp geleceği güzel bir makamı vardı.

    26-Ey Davud, biz seni yeryüzüne hakim ettik, artık insanlar arasında, adaletle hükmet ve dileğine uyma ki seni Allah yolundan saptırır; Allah yolundan sapanlaraysa şiddetli bir azap var soru gününü unuttuklarından.

    27-Ve biz, göğü ve yeryüzünü ve ikisinin arasındakileri boş yere yaratmadık; bu, kafir olanların zannı; artık vay haline kafirlerin ateşten.

    28-İnananlarla iyi işlerde bulunanları, yeryüzündeki bozguncular gibi mi tutacağız, yahut çekinenlere, doğru yoldan çıkanlara ettiğimiz muameleyi mi yapacağız?

    29-Bir kitaptır bu ki onu, kutlu olarak sana indirdik, ayetlerini iyice bir düşünsünler aklı başında olanlar ve ondan öğüt alsınlar diye.

    30-Ve Davud'a.Süleyman'ı ihsan ettik, ne güzel bir kuldu, şüphe yok ki o, daima Rabbine dönen, tövbe eden bir kuldu.

    31-Hani ona, üç ayağının üstünde duran ve ön ayaklarından birini büküp tırnağını yere dayayan yürük atlar arzedilmişti öğleden sonra.

    32-Derken gerçekten de demişti, ben, güzel atları, Rabbimi anarak severim ve sonunda güneş, perde altına girmişti de.

    33-Getirin onları bana demişti, atlar getirilince de onların ayaklarını, boyunlarını okşamıya, yelerini taramaya koyulmuştu.

    34-Ve andolsun ki biz Süleyman'ı sınamıştık ve tahtının üstüne bir ölü koymuştuk, sonra o da tövbe edip Rabbine dönmüştü.

    35-Rabbim demişti, beni yarlıga ve bana öyle bir saltanat ver ki benden sonra hiçbir kimse nail olamasın o saltanata, şüphe yok ki senin vergin, ihsanın, boldur.

    36-Ve ona rüzgarı ram etmiştik de emriyle dilediği yere hafif hafif esip giderdi.

    37-Ve Şeytanlardan bütün mimarları ve dalgıçları da ram etmiştik ona.

    38-Ve bir başka kısmı da bukağılarla bağlanmıştı.

    39-Bu, bizim vergimizdir demiştik, istersen sayısız olarak sen de ihsan et; istersen elini yum, verme.

    40-Ve şüphe yok ki onun, katımızda bir yakınlık derecesi ve dönüp geleceği güzel bir makamı vardı.

    41-Ve an kulumuz Eyyub'u da, hani Rabbine nida.edip de demişti ki: Gerçekten de Şeytan beni yordu ve azaba uğrattı.

    42-Vur yere ayağını, bu yıkanılacak ve içilecek serin su işte demiştik.

    43-Ve ona ailesini de ve onlarla beraber daha bir mislini de, bizden bir rahmet ve aklı başında.olanlara da bir öğüt ve ibret olmak üzere verdik.

    44-Eline dedik, bir demet sap al da onunla vur ve yeminini.bozma. Şüphe yok ki biz onu, sabırlı bulduk, ne güzel bir kuldu ve şüphe yok ki o, daima Rabbine dönen, tövbe eden bir kuldu.

    45-Ve an kullarımız İbrahim'i ve İshak'ı ve Yakup'u ki ibadette kuvvetliydi bunlar, dinde gözleri açıktı.

    46-Biz onları, daima yurtları olan ahireti anma huyuyla yarattık da özleri temiz, ihlas sahibi kullar ettik.

    47-Ve şüphe yok ki onlar, katımızda, seçilmiş, hayırlı kişilerdendi elbet.

    48-Ve an İsmail'i, ElYesa'ı ve ZülKifl'i ve hepsi de hayırlı kişilerdendi.

    49-Ve bu, güzel bir anılıştır ve şüphe yok ki çekinenlere elbette dönülüp varılacak pek güzel bir yer var.

    50-Ebedi Adn cennetleri ki onlara açıktır kapıları.

    51-Oralarda yaslanıp oturacaklar, diledikleri birçok yemişler ve içecek şeyler, hemen sunulacak kendilerine.

    52-Ve yanlarında,.eşlerinden gözlerini ayırmayan huriler olacak ki her biri de eşit ve aynı yaşta.

    53-İşte bu, soru gününde size vaadedilen şey.

    54-Şüphe yok ki bu, elbette bizim.rızkımız, hem de öylesine ki bitip tükenmesi yok.

    55-Şu da var: Ve şüphe yok ki azgınlara elbette dönülüp gidilecek en kötü bir yer mevcut.

    56-Cehennem. Oraya atılırlar ve orası, gerçekten, yatılıp kalınacak ne de kötü yerdir.

    57-İşte budur azap, artık tatsınlar gayet sıcak ve gayet soğuk suları.

    58-Ve daha da buna eşit çeşitçeşit azaplar var.

    59-Bu topluluk, size uyup sizinle beraber cehenneme girenler; rahat yüzü görmesinler; onlar, mutlaka ateşe atılacaklar.

    60-Onlar da hayır diyecekler, asıl siz, rahat yüzü görmeyin; siz getirdiniz başımıza bunu, gerçekten de karar edilecek ne kötü yer.

    61-Rabbimiz diyecekler, kim bizi buna uğrattıysa ateşte, azabını bir kat daha arttır onun.

    62-Ve ne oldu bize ki diyecekler, kötü saydığımız erleri göremiyoruz?

    63-Onları alaya alırdururduk, yoksa gözümüzden mi kaçtılar?

    64-Şüphe yok ki cehennem ehlinin, birbirleriyle şu münakaşaları, gerçektir.

    65-De ki: Ben, ancak bir korkutucuyum ve yoktur tapacak bir ve her şeye üstün Allah'tan başka;

    66-Rabbidir göklerin ve yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin o üstün olan ve suçları, ceza vermeden önce ve tamamıyla örten.

    67-De ki: Bu Kur'an, en büyük bir haberdir.

    68-Siz ondan yüz çevirmedesiniz.

    69-En yüce melekler topluluğu, münakaşa ederlerken benim hiçbir bilgim yoktu.

    70-Bana vahyedilmede ve ben, ancak apaçık bir korkutucuyum.

    71-Hani Rabbin, meleklere, ben balçıktan bir insan yaratacağım demişti de.

    72-Onu tamamlayınca ve ona, ruhumdan üfürünce karşısında yerlere kapanıp secde etmişlerdi.

    73-Meleklerin hepsi birden secde etmişti.

    74-Ancak İblis secde etmemişti, ululanmıştı ve o, kafirlerden olmuştu.

    75-Ey İblis demişti, kudret ellerimle yarattığıma, ne mani oldu da secde etmedin? Ululuk mu satmadasın, yoksa yücelerden misin sen?

    76-O, ben demişti, ondan hayırlıyım, ateşten yarattın beni ve onuysa balçıktan halkettin.

    77-Çık git buradan hemen demişti, gerçekten de taşlanmışsın sen.

    78-Ve şüphe yok ki ceza gününedek benden lanet sana.

    79-Rabbim demişti, ölüleri dirilteceğin günedek öldürme beni.

    80-Gerçekten de demişti, sen, ölmeyenlere katıl.

    81-Bilinen vaktin gününe dek.

    82-Gerçek demişti, yüceliğine andolsun ki onların hepsini azdıracağım.

    83-Ancak içlerinden, ihlasa eren kulların müstesna.

    84-Bu gerçek demişti ve ben de gerçek olarak söylüyorum ki.

    85-Andolsun, dolduracağım cehennemi seninle ve sana uyanların hepsiyle.

    86-De ki: Ben, tebliğime karşılık, sizden bir ücret istemiyorum ve ben, kendiliğimden bir şey de istememekteyim.

    87-O, ancak alemlere bir öğüt.

    88-Onun doğruluğunu, bir müddet sonra mutlaka bilip anlayacaksınız.

  • Ali Bulaç

    1-Sad, Zikir dolu Kur'an'a andolsun;

    2-Hayır; o inkar edenler (boş) bir gurur ve bir parçalanma içindedirler.

    3-Biz kendilerinden önce, nice kuşakları yıkıma uğrattık da onlar feryad ettiler; ancak (artık) kurtulma zamanı değildi.

    4-İçlerinden kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar. Kafirler dedi ki: "Bu, yalan söyleyen bir büyücüdür."

    5-"İlahları bir tek ilah mı yaptı? Doğrusu bu, şaşırtıcı bir şey."

    6-Onlardan önde gelen bir grup: "Yürüyün, ilahlarınıza karşı (bağlılıkta) kararlı olun; çünkü asıl istenen budur" diye çekip gitti.

    7-"Biz bunu, diğer dinde işitmedik, bu, içi boş bir uydurmadan başkası değildir."

    8-"Zikir (Kur'an), içimizden ona mı indirildi?" Hayır, onlar Benim zikrimden bir kuşku içindedirler. Hayır, onlar henüz Benim azabımı tatmamışlardır.

    9-Yoksa, güçlü ve üstün olan, karşılıksız bağışlayan Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır?

    10-Yoksa göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların mülkü onların mı? Öyleyse, sebepler içinde (bir imkan ve güç bularak göğe) yükselsinler.

    11-Onlar, burada (çeşitli) fırkalardan olma bozguna uğratılmış bir ordu(durlar).

    12-Onlardan önce Nuh kavmi, Ad ve kazıklar sahibi Firavun da yalanlamıştı.

    13-Semud, Lut kavmi ile Eyke halkı da. İşte onlar (Allah'a karşı isyanda birleşen ve güç toplayan) fırkalar(dı).

    14-Hepsi de elçileri yalanladılar, böylece azapla-sonuçlandırmam (onlara) hak oldu.

    15-Bunlar da, (geldiğinde) bir anlık gecikmesi bile olmayan bir tek çığlıktan başkasını gözetlemiyorlar.

    16-(Alaylı alaylı) Dediler ki: "Rabbimiz, hesap gününden önce (azaptan bize vadettiğin) payımızı çabuklaştırıver."

    17-Sen onların söylediklerine karşı sabret ve Bizim güç sahibi kulumuz Davud'u hatırla; çünkü o, (her tutum ve davranışında Allah'a) yönelen biriydi.

    18-Doğrusu Biz dağlara boyun eğdirdik, akşam ve sabah kendisiyle birlikte (Allah'ı) tesbih ederlerdi.

    19-Ve toplanıp gelen kuşları da. Hepsi onunla (Allah'ı tesbih etmede uyum içinde) yönelip-dönmekte olanlar idi.

    20-Onun mülkünü güçlendirmiştik. Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik.

    21-Sana o davacıların haberi geldi mi? Hani mihraba (Davud'un bulunduğu yere girmek için) yüksek duvardan tırmanmışlardı.

    22-Davud'a girdiklerinde, o, onlardan ürkmüştü; dediler ki: "Korkma, iki davacıyız, birimiz diğerimize haksızlıkta bulundu. Şimdi sen aramızda hak ile hükmet, kararında zulme sapma ve bizi doğru yolun ortasına yöneltip-ilet."

    23-"Bu benim kardeşimdir, doksan dokuz koyunu vardır, benimse bir tek koyunum var. Buna rağmen "Onu da benim payıma (koyunlarıma) kat" dedi ve bana, konuşmada üstün geldi."

    24-(Davud) Dedi ki: "Andolsun senin koyununu, kendi koyunlarına (katmak) istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu, (emek ve mali güçlerini) birleştirip katan (ortak)lardan çoğu, birbirlerine karşı tecavüz ederler; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. Onlar da ne kadar azdır." Davud, gerçekten Bizim onu imtihan ettiğimizi sandı, böylece Rabbinden bağışlanma diledi ve rüku ederek yere kapandı ve (Bize gönülden) yönelip-döndü.

    25-Böylece onu bağışladık. Şüphesiz onun Bizim Katımız'da gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardır.

    26-"Ey Davud, gerçek şu ki, Biz seni yeryüzünde bir halife kıldık. Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, istek ve tutkulara (hevaya) uyma; sonra seni Allah'ın yolundan saptırır. Şüphesiz Allah’ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı şiddetli bir azap vardır."

    27-Biz gökyüzünü, yeryüzünü ve ikisi arasında bulunan şeyleri batıl olarak yaratmadık. Bu, inkar edenlerin zannıdır. Ateşten (görecekleri azaptan) dolayı vay o inkar edenlere.

    28-Yoksa Biz, iman edip salih amellerde bulunanları yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar gibi (bir) mi tutacağız? Ya da muttakileri facirler gibi (bir) mi tutacağız?

    29-(Bu Kur'an,) Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir Kitap'tır.

    30-Biz Davud'a Süleyman'ı armağan ettik. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah'a) yönelip-dönen biriydi.

    31-Hani ona akşama yakın, bir ayağını tırnağı üstüne diken, öbür üç ayağıyla toprağı kazıyan, yağız atlar sunulmuştu.

    32-O da demişti ki: "Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim." Sonunda bu atlar (koştular ve toz) perdesinin arkasına saklandılar.

    33-"Onları bana geri getirin" (dedi). Sonra (onların) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı.

    34-Andolsun, Biz Süleyman'ı imtihan ettik, tahtının üstünde bir ceset bıraktık. Sonra (eski durumuna) döndü.

    35-"Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin."

    36-Böylece rüzgarı onun buyruğu altına verdik. Onun emriyle dilediği yöne yumuşakça eserdi.

    37-Şeytanları da; her bina ustasını ve dalgıç olanı.

    38-Ve (kötülük yapmamaları için) sağlam kementlerle birbirine bağlanmış diğerlerini.

    39-"İşte bu, bizim vergimizdir. (Ey Süleyman) Artık sen de hesaba vurmaksızın, ver ya da tut."

    40-Şüphesiz, onun Bizim Katımız'da gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardır.

    41-Kulumuz Eyyub'u da hatırla. Hani o: "Herhalde şeytan, bana kahredici bir acı ve azap dokundurdu" diye Rabbine seslenmişti.

    42-"Ayağını depret. İşte yıkanacak ve içecek soğuk (su, diye vahyettik.).

    43-Katımız'dan ona bir rahmet ve temiz akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir benzerini de bağışladık.

    44-"Ve eline bir deste (sap) al, böylece onunla vur ve andını bozma." Gerçekten, Biz onu sabredici bulduk. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah'a) yönelip-dönen biriydi.

    45-Güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da hatırla.

    46-Gerçekten Biz onları, katıksızca (ahiretteki asıl) yurdu düşünüp-anan ihlas sahipleri kıldık.

    47-Ve gerçekten onlar, Bizim Katımız'da seçkinlerden ve hayırlı olanlardandır.

    48-İsmail'i, Elyesa'ı ve Zülkifl'i de hatırla. Hepsi de hayırlı olanlardandır.

    49-Bu, bir zikirdir. Şüphesiz muttakiler için, elbette varılacak güzel bir yer vardır.

    50-Adn cennetleri; kapılar onlara açılmıştır.

    51-İçinde yaslanıp-dayanmışlardır; orda birçok meyve ve şarap istemektedirler.

    52-Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş yaşıt kadınlar vardır.

    53-İşte hesap günü size va'dedilen budur.

    54-Şüphesiz bu, Bizim rızkımızdır, bitip tükenmesi de yok.

    55-Bu (böyle işte); gerçekten azgınlar için de muhakkak varılacak kötü bir yer vardır.

    56-Cehennem; onlar oraya girerler; ne kötü bir yataktır o.

    57-İşte bu; tatsınlar onu: Kaynar su ve irin.

    58-Ve onun şeklinden başka, çift çift (olan daha beter azaplar) vardır.

    59-(Müşrik olan hakim güçlere:) "İşte bu(nlar) da sizinle birlikte (küfür ve zulümde) göğüs gerenlerdir. Onlara bir merhaba (bile) yok. Çünkü onlar ateşe gireceklerdir." (denilir).

    60-(Onlara uyanlar) Derler ki: "Hayır, sizler; asıl size bir merhaba yok. Bunu (azabı) siz bizim önümüze sürdünüz. Ne kötü bir durak."

    61-Derler ki: "Rabbimiz, kim bunu bizim önümüze sürdüyse, ateşteki azabını kat kat arttır."

    62-Ve derler ki: "Bize ne oluyor ki, kendilerini şerir (kötü)lerden saydığımız adamları göremiyoruz."

    63-Biz onları bir alay konusu edinmiştik; yoksa gözler mi onlardan kaydı?"

    64-Bu, cehennem halkının birbiriyle çekişmesi kesin bir gerçektir.

    65-De ki: "Ben, yalnızca bir uyarıcıyım. Bir olan, kahreden Allah'tan başka bir İlah yoktur."

    66-"Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir, üstün ve güçlü olan, bağışlayandır."

    67-De ki: "Bu (Kur'an), büyük bir haberdir."

    68-Sizler ise, ondan yüz çeviriyorsunuz.

    69-"Mele-i Ala (yüce topluluk) tartışıp dururken, benim hiçbir bilgim yoktur."

    70-"Bana ancak, yalnızca apaçık bir uyarıcı olduğum vahyolunmaktadır."

    71-Hani Rabbin meleklere: "Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım" demişti.

    72-"Onu bir biçime sokup, ona Ruhum'dan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın."

    73-Meleklerin hepsi topluca secde etti;

    74-Yalnız İblis hariç. O büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu.

    75-(Allah) Dedi ki: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?"

    76-Dedi ki: "Ben ondan daha hayırlıyım; sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın."

    77-(Allah) Dedi ki: "Öyleyse ordan (cennetten) çık, artık sen kovulmuş bulunmaktasın."

    78-"Ve şüphesiz, din (kıyametteki hesap) gününe kadar Benim lanetim senin üzerinedir."

    79-Dedi ki: "Rabbim, öyleyse onların dirilecekleri güne kadar bana süre tanı."

    80-Dedi ki: "O halde, süre tanınanlardansın."

    81-"Bilinen vaktin gününe kadar."

    82-Dedi ki: "Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlaka azdırıp-kışkırtacağım."

    83-"Ancak onlardan, muhlis olan kulların hariç."

    84-(Allah) "İşte bu haktır ve Ben hakkı söylerim" dedi.

    85-"Andolsun, senden ve içlerinde sana tabi olacak olanlardan tümüyle cehennemi dolduracağım."

    86-(Ey Peygamber) De ki: "Ben, buna karşı sizden bir ücret istemiyorum ve (kendiliğinden) bir yükümlülük getirenlerden de değilim."

    87-"O (Kur'an), alemler için yalnızca bir zikir (öğüt ve hatırlatma)dir."

    88-"Gerçekten onun haberini bir zaman sonra öğreneceksiniz."

  • Diyanet İşleri Başkanlığı

    1-Sad. Öğüt veren Kuran'a and olsun ki, inkar edenler gurur ve ayrılık içindedirler.

    2-Sad. Öğüt veren Kuran'a and olsun ki, inkar edenler gurur ve ayrılık içindedirler.

    3-Onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Feryat ediyorlardı; oysa artık kurtulma zamanı değildi.

    4-Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaşmışlardı. İnkarcılar: "Bu, pek yalancı bir sihirbazdır; tanrıları tek bir tanrı mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir" demişlerdi.

    5-Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaşmışlardı. İnkarcılar: "Bu, pek yalancı bir sihirbazdır; tanrıları tek bir tanrı mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir" demişlerdi.

    6-Onlardan ileri gelenler: "Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur. Başka dinde de bunu işitmedik; bu ancak bir uydurmadır. Kuran, aramızda ona mı indirilmeliydi?" dediler. Hayır, bunlar Kuran'ımızdan şüphededirler. Hayır, azabımızı henüz tatmamışlardır.

    7-Onlardan ileri gelenler: "Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur. Başka dinde de bunu işitmedik; bu ancak bir uydurmadır. Kuran, aramızda ona mı indirilmeliydi?" dediler. Hayır, bunlar Kuran'ımızdan şüphededirler. Hayır, azabımızı henüz tatmamışlardır.

    8-Onlardan ileri gelenler: "Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur. Başka dinde de bunu işitmedik; bu ancak bir uydurmadır. Kuran, aramızda ona mı indirilmeliydi?" dediler. Hayır, bunlar Kuran'ımızdan şüphededirler. Hayır, azabımızı henüz tatmamışlardır.

    9-Yoksa, güçlü ve çok ihsan sahibi olan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır?

    10-Yahut, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların hükümranlığı onların elinde midir? Öyle ise sebeplere tevessül edip göğe yükselsinler!

    11-Onlar burada takım takım bozguna uğramış perişan bir ordudur.

    12-Onlardan önce Nuh milleti, Ad, sarsılmaz bir saltanatın sahibi Firavun, Semud, Lut milleti, Eykeliler de peygamberleri yalanlamıştı. İşte bunlar da peygamberlerine karşı birleşen topluluklardır.

    13-Onlardan önce Nuh milleti, Ad, sarsılmaz bir saltanatın sahibi Firavun, Semud, Lut milleti, Eykeliler de peygamberleri yalanlamıştı. İşte bunlar da peygamberlerine karşı birleşen topluluklardır.

    14-Hepsi peygamberleri yalanladı da azabımı hakettiler.

    15-Bunlar da ancak, bir an gecikmesi olmayan tek bir çığlık beklemektedirler.

    16-Onlar ise "Rabbimiz! Bizim payımızı hesap gününden önce ver" derler.

    17-Onların söylediklerine sabret; güçlü kulumuz Davud'u an; o, daima Allah'a yönelirdi.

    18-Doğrusu Biz, akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları, kuşları da toplu halde onun buyruğu altına vermiştik. Her biri ona yönelmekteydi.

    19-Doğrusu Biz, akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları, kuşları da toplu halde onun buyruğu altına vermiştik. Her biri ona yönelmekteydi.

    20-Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiştik. Ona hikmet ve kesin hüküm selahiyeti vermiştik.

    21-Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mabedin duvarına tırmanıp Davud'un yanına girmişlerdi de, o onlardan ürkmüştü. Şöyle demişlerdi: "Korkma, birbirinin hakkına tecavüz etmiş iki davacıyız; aramızda adaletle hükmet, ondan ayrılma, bizi doğru yola çıkar."

    22-Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mabedin duvarına tırmanıp Davud'un yanına girmişlerdi de, o onlardan ürkmüştü. Şöyle demişlerdi: "Korkma, birbirinin hakkına tecavüz etmiş iki davacıyız; aramızda adaletle hükmet, ondan ayrılma, bizi doğru yola çıkar."

    23-"Bu kardeşimin doksan dokuz dişi koyunu, benim de bir tek dişi koyunum vardır; O'nu da bana ver dedi ve tartışmada beni yendi."

    24-Davud: "And olsun ki, senin dişi koyununu kendi dişi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu ortakçıların çoğu birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. İnanıp yararlı iş işleyenler bunun dışındadır ki sayıları da ne kadar azdır!" demişti. Davud, Kendisini denediğimizi sanmıştı da, Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapanmış, tevbe etmiş, Allah'a yönelmişti.

    25-Böylece onu bağışlamıştık. Katımızda onun yakınlığı ve güzel bir geleceği vardır.

    26-Ey Davud! Seni şüphesiz yeryüzünde hükümran kıldık, o halde insanlar arasında adaletle hükmet, hevese uyma yoksa seni Allah'ın yolundan saptırır. Doğrusu, Allah'ın yolundan sapanlara, onlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin azap vardır.

    27-Göğü, yeri ve ikisinin arasında bulunanları boşuna yaratmadık. Bunun boşuna olduğu, inkar edenlerin sanısıdır. Vay ateşe uğrayacak inkarcıların haline!

    28-Yoksa, inanıp yararlı iş işleyenleri, yeryüzünde, bozguncular gibi mi tutarız? Yoksa, Allah'a karşı gelmekten sakınanları yoldan çıkanlar gibi mi tutarız?

    29-Sana indirdiğimiz bu Kitap mübarektir; ayetlerini düşünsünler, aklı olanlar da öğüt alsınlar.

    30-Davud'a Süleyman'ı bahşettik; o ne güzel bir kuldu! Doğrusu o daima Allah'a yönelirdi.

    31-Ona bir akşam üstü, çalımlı, cins koşu atları sunulmuştu.

    32-Süleyman: "Doğrusu ben bu iyi malları, Rabbimi anmayı sağladıkları için severim" demişti. Koşup, toz perdesi arkasında kayboldukları zaman: "onları bana getirin" dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başlamıştı.

    33-Süleyman: "Doğrusu ben bu iyi malları, Rabbimi anmayı sağladıkları için severim" demişti. Koşup, toz perdesi arkasında kayboldukları zaman: "onları bana getirin" dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başlamıştı.

    34-And olsun ki Süleyman'ı denedik, hükümranlığını zayıf düşürdük; sonra eski haline döndü.

    35-Süleyman: "Rabbim! Beni bağışla, bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver; Sen şüphesiz, daima bağışta bulunansın" dedi.

    36-Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik.

    37-Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik.

    38-Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik.

    39-"İşte Bizim bağışımız budur; ister ver, ister tut, hesapsızdır." dedik.

    40-Doğrusu onun katımızda yakınlığı ve güzel bir istikbali vardır.

    41-Kulumuz Eyyub'u da an; Rabbine: "Doğrusu şeytan bana yorgunluk ve azap verdi" diye seslenmişti.

    42-"Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su" dedik.

    43-Katımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere, ona tekrar ailesini ve geçmiş olanlarla bir mislini daha vermiştik.

    44-"Ey Eyyub! Eline bir demet sap alıp onunla vur, yeminini bozma" demiştik. Doğrusu Biz onu sabırlı bulmuştuk. Ne iyi kuldu, daima Allah'a yönelirdi.

    45-Güçlü ve anlayışlı olan kullarımız İbrahim, İshak ve Yakub'u da an.

    46-Biz onları ahiret yurdunu düşünen, içten bağlı kimseler kıldık.

    47-Doğrusu onlar katımızda seçkin, iyi kimselerdendirler.

    48-İsmail'i, Elyesa'ı, Zülkifl'i de an. Hepsi iyilerdendir.

    49-İşte bu güzel bir anmadır. Doğrusu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek vardır.

    50-Kapıları onlara açılmış Adn cennetleri vardır.

    51-Orada tahtlara yaslanmış olarak türlü meyveler ve içecekler isterler.

    52-Yanlarında, gözlerini eşlerine dikmiş yaşıt güzeller vardır.

    53-İşte bu hesap günü için, size söz verilenlerdir.

    54-Doğrusu, verdiğimiz bu rızıklar tükenecek değildir.

    55-Bu böyle; ama azgınlara kötü bir gelecek vardır.

    56-Cehenneme girerler; ne kötü bir konaktır!

    57-İşte bu kaynar su ve irindir, artık onu tatsınlar.

    58-Bunlara benzer daha başkaları da vardır...

    59-(İnkarcıların ileri gelenlerine denir ki;) "İşte şunlar sizinle beraber girecek olanlardır." (Derler ki;) "Onlar rahat yüzü görmesin. Behemehal ateşe gireceklerdir"

    60-(Onlara uyanlar;) "Hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin; bunu başımıza getiren sizsiniz; ne kötü bir duraktır!" derler.

    61-"Rabbimiz! Bunu kim başımıza getirdiyse, ateşte onun azabını kat kat artır" derler.

    62-Şöyle derler: "Kendilerini dünyada iken kötü saydığımız kimseleri burada niçin görmüyoruz?"

    63-"Onları alaya alırdık; yoksa şimdi gözlere görünmezler mi?"

    64-İşte cehennemliklerin bu şekilde tartışması gerçektir.

    65-De ki: "Ben sadece bir uyarıcıyım. Gücü her şeye yeten tek Allah'tan başka tanrı yoktur."

    66-"Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi, güçlüdür, çok bağışlayandır."

    67-De ki: "Bu Kuran büyük bir haberdir, ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz."

    68-De ki: "Bu Kuran büyük bir haberdir, ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz."

    69-"Onlar tartışırlarken Melei Ala'daki bu olanlar hakkında bir bilgim yoktu."

    70-"Bana sadece vahyolunuyor; doğrusu ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."

    71-Rabbin meleklere şöyle demişti: "Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın."

    72-Rabbin meleklere şöyle demişti: "Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın."

    73-Bütün melekler secde etmişlerdi, fakat İblis; o, büyüklük taslamış ve inkarcılardan olmuştu.

    74-Bütün melekler secde etmişlerdi, fakat İblis; o, büyüklük taslamış ve inkarcılardan olmuştu.

    75-Allah: "Ey İblis, ellerimle (kudretimle) yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Böbürlendin mi? Yoksa gururlananlardan mısın?" dedi.

    76-İblis: "Ben ondan daha üstünüm. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın" dedi.

    77-Allah: "Defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Din (kıyamet/ceza) gününe kadar lanetim senin üzerinedir" dedi.

    78-Allah: "Defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Din (kıyamet/ceza) gününe kadar lanetim senin üzerinedir" dedi.

    79-"Rabbim! Dirilecekleri güne kadar beni (canımı almayı) ertele" dedi.

    80-Allah: "Sen bilinen güne kadar erteye bırakılanlardansın" dedi.

    81-Allah: "Sen bilinen güne kadar erteye bırakılanlardansın" dedi.

    82-İblis: "Senin kudretine and olsun ki, onlardan, sana içten bağlı olan kulların bir yana, hepsini azdıracağım" dedi.

    83-İblis: "Senin kudretine and olsun ki, onlardan, sana içten bağlı olan kulların bir yana, hepsini azdıracağım" dedi.

    84-Allah: "Doğrudur; işte Ben hakikati söylüyorum, sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım" dedi.

    85-Allah: "Doğrudur; işte Ben hakikati söylüyorum, sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım" dedi.

    86-De ki: "Buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Kendiliğimden bir şey iddia eden kimselerden de değilim."

    87-"Bu Kuran, ancak dünyalar için bir öğüttür."

    88-"Onun verdiği haberin doğruluğunu bir zaman sonra öğreneceksiniz."

  • Diyanet Vakfı

    1-Sad. Öğüt veren Kur'an'a yemin ederim ki,

    2-Küfredenler, (iddia ettiklerinin) aksine, birgurur ve tefrika içindedirler.

    3-Onlardan önce nice nesilleri helak ettik. O zaman feryat ettiler. Halbuki artık kurtulma zamanı değildi.

    4-Aralarından kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve kafirler: Bu pek yalancı bir sihirbazdır!

    5-Tanrıları, tek tanrı mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir! dediler.

    6-Onlardan ileri gelenler: Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur.

    7-Son dinde de bunu işitmedik. Bu, ancak bir uydurmadır.

    8-Kur'an aramızdan Muhammed'e mi indirildi? diyerek kalkıp yürüdüler. Belki, bunlar Kur'an'ım hakkında şüphe içine düştüler. Hayır! Azabımı henüz tatmadılar.

    9-Yoksa aziz ve lütufkar olan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır!

    10-Yahut göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların hükümranlığı onların elinde midir? Öyleyse (göklerin) yollarında yükselsinler (görelim)!

    11-Onlar, çeşitli guruplardan oluşmuş bir ordudur; işte şurada bozguna uğratılacaklardır.

    12-Onlardan önce Nuh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi Firavun da, yalanladılar.

    13-Semud, Lut kavmi ve Eyke halkı da (peygamberleri) yalanladılar. İşte bunlar da (peygamberlere karşı) birleşen topluluklardır.

    14-Onların her biri gönderilen peygamberleri yalanladılar da bu yüzden (kendilerine) azabım hak oldu.

    15-Bunlar da ancak, bir an gecikmesi olmayan korkunç bir ses beklemektedirler.

    16-Rabbimiz! Bizim payımızı hesap gününden önce ver, dediler.

    17-(Resulüm!) Onların söylediklerine sabret, kulumuz Davud'u, o kuvvet sahibi zatı hatırla. O, hep Allah'a yönelirdi.

    18-Biz, dağları onun emrine vermiştik. Akşam sabah onunla beraber tesbih ederlerdi.

    19-Kuşları da toplu halde onun emri altına vermiştik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi.

    20-Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiş; ona hikmet ve güzel konuşma vermiştik.

    21-(Ey Muhammed!), Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mabedin duvarına tırmanmışlardı.

    22-Davud'un yanına girmişlerdi de Davud onlardan korkmuştu. "Korkma! Biz birbirine hasım iki davacıyız, aramızda adaletle hükmet, haksızlık etme; bize doğru yolu göster" dediler.

    23-(Onlardan biri şöyle dedi:) Bu, kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Böyle iken "Onu da bana ver" dedi ve tartışmada beni yendi.

    24-Davud: Andolsun ki, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. Yalnız iman edip de iyi işler yapanlar müstesna. Bunlar da ne kadar az! dedi. Davud, kendisini denediğimizi sandı ve Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapandı, tevbe edip Allah'a yöneldi.

    25-Sonra bu tutumundan dolayı onu bağışladık. Kuşkusuz yanımızda onun yüksek bir makamı ve güzel bir geleceği vardır.

    26-Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet. Heva ve hevese uyma, sonra bu seni Allah'ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah'ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır.

    27-Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri biz boş yere yaratmadık. Bu, inkar edenlerin zannıdır. Vay o inkar edenlerin ateşteki haline!

    28-Yoksa biz, iman edip de iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya (Allah'tan) korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız?

    29-(Resulüm!) Sana bu mübarek Kitab'ı, ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.

    30-Biz Davud'a Süleyman'ı verdik. Süleyman ne güzel bir kuldu! Doğrusu o, daima Allah'a yönelirdi.

    31-Akşama doğru kendisine, üç ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağının üzerine diken çalımlı ve safkan koşu atları sunulmuştu.

    32-Süleyman: Gerçekten ben mal sevgisini, Rabbimi anmak için istedim, dedi. Nihayet güneş battı. (O zaman:) Onları (atları) tekrar bana getirin, dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.

    33-Süleyman: Gerçekten ben mal sevgisini, Rabbimi anmak için istedim, dedi. Nihayet güneş battı. (O zaman:) Onları (atları) tekrar bana getirin, dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.

    34-Andolsun biz Süleyman'ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bırakıverdik, sonra o, yine eski haline döndü.

    35-Süleyman: Rabbim! Beni bağışla; bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın, dedi.

    36-Bunun üzerine biz rüzgarı onun emrine verdik. Onun emriyle istediği yere yumuşacık akardı.

    37-Dalgıç ve yapı ustası şeytanları da.

    38-Ve daha diğerlerini de zincirlerde bağlı olarak (Onun emrine verdik.)

    39-"İşte bu bizim bağışımızdır. İster ver, ister (elinde) tut; hesapsızdır" dedik.

    40-Doğrusu onun, bizim katımızda büyük bir değeri ve güzel bir yeri vardır.

    41-(Resulüm!) Kulumuz Eyyub'u da an. O, Rabbine: Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi, diye seslenmişti.

    42-Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su (dedik).

    43-Bizden bir rahmet ve olgun akıl sahipleri için de bir ibret olmak üzere ona hem ailesini hem de onlarla beraber bir mislini bağışladık.

    44-Eline bir demet sap al da onunla vur, yeminini böyle yerine getir. Gerçekten biz Eyyub'u sabırlı (bir kul) bulmuştuk. O, ne iyi kuldu! Daima Allah'a yönelirdi.

    45-(Ey Muhammed!), Kuvvetli ve basiretli kullarımız İbrahim, İshak ve Ya'kub'u da an.

    46-Biz onları özellikle ahiret yurdunu düşünen ihlaslı kimseler kıldık.

    47-Doğrusu onlar bizim katımızda seçkin iyi kimselerdendir.

    48-İsmail'i, Elyesa'yı, Zülkifl'i de an. Hepsi de iyilerdendir.

    49-İşte bu, bir hatırlatmadır. Doğrusu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek vardır.

    50-Kapıları yalnızca kendilerine açılmış Adn cennetleri vardır.

    51-Onlar koltuklara yaslanıp kurularak orada bir çok meyveler ve içecekler isterler.

    52-Yanlarında, eşlerinden başkasına bakmayan, kendilerine yaşıt güzeller vardır.

    53-İşte, hesap günü için size vadolunan şeyler bunlardır.

    54-Şüphesiz bu, bizim verdiğimiz rızıktır. Ona bitmek ve tükenmek yoktur.

    55-Bu böyle; ama azgınlara kötü bir gelecek vardır.

    56-Onlar cehenneme girecekler. Orası ne kötü bir kalma yeridir.

    57-İşte bu; kaynar su ve irindir. Onu tatsınlar

    58-Buna benzer daha türlü türlü başkaları da vardır.

    59-(İnkarcıların liderlerine:) İşte bu sizinle beraber cehenneme girecek topluluktur (denildiğin de, liderler:) Onlar rahat yüzü görmesin (derler) Onlar mutlaka ateşe gireceklerdir.

    60-(Liderlere uyanlar ise:) Hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin! Onu bize siz sundunuz! Ne kötü bir yerdir! derler.

    61-Yine onlar: Rabbimiz! Bunu bizim önümüze kim getirdiyse onun ateşteki azabını iki kat artır! derler.

    62-(İnkarcılar) derler ki: Kendilerini dünyada iken kötülerden saydığımız kimseleri burada niçin görmüyoruz?

    63-Alaya aldığımız onlar değil miydi? Yoksa (buradalar da) onları gözden mi kaçırdık?

    64-İşte bu, cehennem ehlinin tartışması, şüphesiz bir gerçektir.

    65-(Resulüm!) De ki: Ben sadece bir uyarıcıyım. Tek ve kahhar olan Allah'tan başka bir tanrı yoktur.

    66-Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi (olan Allah) üstündür, çok bağışlayıcıdır.

    67-De ki: "Bu büyük bir haberdir."

    68-"Ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz."

    69-Onlar orada tartışırken benim mele-i a'la hakkında hiçbir bilgim yoktu.

    70-Ben ancak apaçık bir uyarıcı olduğum için bana vahyolunuyor.

    71-Rabbin meleklere demişti ki: Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım.

    72-Onu tamamlayıp, içine de ruhumdan üfürdüğüm zaman, derhal ona secdeye kapanın!

    73-Bütün melekler toptan secde ettiler.

    74-Yalnız İblis secde etmedi. O büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu.

    75-Allah! Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni meneden nedir? Böbürlendin mi, yoksa yücelerden misin? dedi.

    76-İblis: Ben ondan hayırlıyım! Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi.

    77-Allah: Çık oradan (cennetten)! Sen artık kovulmuş birisin.

    78-VE ceza gününe kadar lanetim senin üzerindedir! buyurdu.

    79-İblis: Ey Rabbim! O halde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver, dedi.

    80-Allah: "Haydi, sen mühlet verilenlerdensin."

    81-"O bilinen güne kadar" buyurdu.

    82-İblis: Senin mutlak kudretine andolsun ki, onların hepsini mutlaka azdıracağım."

    83-"Ancak onlardan ihlaslı kulların hariç" dedi.

    84-Allah buyurdu ki, "O doğru ben hep doğruyu söylerim."

    85-"Mutlaka sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım!."

    86-(Resulüm!) De ki: Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim.

    87-Bu Kur'an, ancak alemler için bir öğüttür.

    88-Onun verdiği haberin doğruluğunu bir zaman sonra çok iyi öğreneceksiniz.

  • Edip Yüksel

    1-SS; mesajı içeren bu Kuran'a andolsun.

    2-Doğrusu, inkar edenler kibir ve ayrılık içindedir.

    3-Onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Feryat ettiler, ancak artık kurtuluş zamanı değildi.

    4-Onlara, kendilerinden bir uyarıcının gelmesini yadırgadılar. İnkarcılar, "Bu pek yalancı bir büyücüdür," dediler,

    5-"Tanrıları tek tanrı mı yaptı? Bu, gerçekten çok tuhaf!"

    6-Onların liderleri öne fırladılar, "Yürüyün, tanrılarınıza bağlı kalın. Sizden istenen sadece budur."

    7-"Son dinde böylesini işitmedik. Bu bir uydurmadır."

    8-"Mesaj, neden aramızdan ona indirildi?" Aslında, onlar mesajımdan kuşku içindedirler. Hayır, onlar azabı henüz tatmadılar.

    9-Yoksa Üstün olan ve Bahşeden Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır?

    10-Yoksa göklerin, yerin ve aralarındakilerin yönetimi onlara mı aittir? Bırak, kendi kendilerini yüceltsinler.

    11-Aksine onlar parti parti yenilgiye uğramış bir ordudur.

    12-Onlardan önce Nuh halkı, Ad ve piramitler sahibi Firavun da yalanlamıştı.

    13-Semud, Nuh halkı ve Eykeliler de... Onlar partilerdi.

    14-Hepsi de elçileri yalanladılar ve cezamı hakkettiler.

    15-Bunlar, onması olmayan bir tek patlama bekliyorlar.

    16-Ve, "Rabbimiz, Hesap Gününden önce acele olarak payımızı ver," diye meydan okudular.

    17-Onların sözlerine karşı sabırlı ol, becerikli bir kulumuz olan Davud'u anımsa; o (Tanrı'ya) sürekli itaat ederdi.

    18-Dağları onun emrine vermiştik; onunla birlikte akşamleyin ve tan doğumu (Tanrı'yı) yüceltirlerdi.

    19-Kuşlar da toplanmıştı; hepsi onun buyruğunu izlerdi.

    20-Yönetimini güçlendirdik; ona bilgelik ve çok iyi bir yargılama gücü verdik.

    21-Davacıların haberi sana ulaştı mı? Hani mabedine tırmanmışlardı.

    22-Davud'un yanına girdiklerinde onlardan irkilmişti. "Korkma" demişlerdi, "Bir birinin hakkını çiğneyen iki davacı... Aramızda gerçeğe göre hüküm ver, haksızlık etme. Bize yolun ortasını göster."

    23-"Bu benim kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu, benim ise bir tek koyunum var. Böyle iken, "Onu da bana ver," dedi ve tartışmada bana üstün geldi.

    24-Dedi ki, "Senin koyununu kendi koyunlarına katmayı istemekle sana haksızlık etmiştir. Doğrusu, ortakçıların çoğu bir birinin hakkına el uzatır. İnanıp erdemli davrananlar bunun dışındadır, onlar ise sayıca ne kadar azdır!" Davud, kendisini sınadığımızı sanarak bağışlanma diledi, eğildi ve tevbe etti.

    25-Böylece onu bağışladık. Yanımızda onun yakınlığı ve güzel bir yeri vardır.

    26-Ey Davud, biz seni yeryüzünde yönetici kıldık. Halkın arasında adaletle yargı ver, hevesine ve duygularına kapılma, sonra seni ALLAH'ın yolundan saptırır. ALLAH'ın yolundan sapanlara, Hesap Gününü unuttukları için çetin bir ceza vardır.

    27-Göğü, yeri ve aralarındakileri boş yere yaratmadık. Bu inkar edenlerin sanısıdır. Kendilerini ateşe soktukları için inkar edenlere yazıklar olsun.

    28-İnanıp iyi davrananları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Erdemlilere, yoldan çıkanlar gibi mi davranacağız?

    29-Sana indirdiğimiz bu kitap kutludur; ayetlerini incelesinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar.

    30-Davud'a, Süleyman'ı verdik. İyi bir kuldu, (Tanrı'ya) sürekli yönelen biriydi.

    31-Bir akşam, ona güzel koşu atları sunulmuştu.

    32-Dedi ki, "Mal ve mülk sevgisi beni Rabbimi anmaktan alıkoydu. Ta ki, o (güneş) bir örtünün ardından kayboldu."

    33-"Onları bana geri getirin," dedi, (veda etmek için) bacaklarını ve boyunlarını okşadı.

    34-Süleyman'ı böylece sınadık; onun hükümranlığına maddi zenginlik kattık; ancak o tümüyle (Tanrı'ya) yöneldi.

    35-Dedi ki, "Rabbim beni bağışla. Bana, benden sonra kimsenin ulaşamıyacağı bir yönetim ver. Sen Bahşedensin."

    36-Bunun üzerine komutuyla hareket eden rüzgarı onun emrine verdik. Dilediği yere yağmur yağdırırdı.

    37-Şeytanları da, yapı ustaları ve dalgıçlar olarak...

    38-Ve zincirlerle birbirine bağlı bekleyen yedekleri de...

    39-"Bu bizim bağışımızdır. İster ver, ister tut, tükenmez."

    40-Onun bizim yanımızda yakınlığı ve güzel yeri vardı.

    41-Kulumuz Eyyub'u an: "Rabbim, şeytan bana bitkinlik ve acı dokundurdu," diye Rabbine seslenmişti.

    42-"Ayağını yere vur. İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir kaynak."

    43-Çoluk çocuğunu bir katıyla birlikte ona geri verdik. Bu, akıl sahiplerine bizden bir rahmet ve mesajdır.

    44-"Şimdi eline bir değnek alıp yola çık. Yeminini bozma." Onu sabırlı bulduk. Ne iyi bir kul! Sürekli yönelirdi.

    45-Kullarımız İbrahim, İshak ve Yakub'u anımsa. Becerikli idiler, ileri görüşlü idiler.

    46-Salt ahireti düşündükleri için onları salt/dupduru kıldık.

    47-Onlar bizim yanımızda iyilerden seçilmiş kimselerdi.

    48-İsmail'i, Elyesa'ı ve Zülkifl'i de anımsa; hepsi iyilerdendi.

    49-Bu bir mesajdır: Erdemliler için güzel bir gelecek,

    50-Ve kapıları kendilerine açılmış Adn cennetleri vardır.

    51-Orada konfor içinde bol meyve ve içecek isterler.

    52-Yanlarında gözlerinin içine bakan yaşıtları vardır.

    53-Hesap Günü için size söz verilen budur.

    54-Bizim bu rızkımız tükenmez.

    55-Bu böyledir; azgınlar ise kötü bir yeri hakederler.

    56-Cehennemde yanarlar; ne kötü bir duraktır.

    57-İşte onu tatsınlar: Kaynar su ve irin.

    58-Bunlara benzer daha başkaları da vardır.

    59-"Bunlar sizinle birlikte paldır küldür sürüklenen bir gruptur." (denilince, cehennemdeki liderler:) "Onlar hoş gelmediler. Onlar ateşte yanacaklar."

    60-Onlar da derler ki, "Aslında siz hoş gelmediniz. Bizi bu duruma siz soktunuz; ne kötü bir son!"

    61-"Rabbimiz, kim bizi bu duruma soktuysa onun cezasını ateşte ikiye katlayarak arttır," diye eklerler.

    62-"Nasıl oluyor da kötü olarak saydığımız insanları göremiyoruz?"

    63-"Onlarla alay edip durduk. Yoksa onları gözlerimizden mi kaçırdık?"

    64-Cehennem halkının birbiriyle çekişmesi bir gerçektir.

    65-De ki, "Ben sadece bir uyarıcıyım. Tek ve Egemen olan ALLAH'tan başka bir tanrı yoktur."

    66-Göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbi; Üstündür, Bağışlayandır.

    67-De ki, "Bu, büyük bir haberdir."

    68-"Siz ise ondan yüz çeviriyorsunuz."

    69-"Onlar tartışırlarken Yüce Toplum'da neler olup bittiği hakkında bir bilgim yoktu."

    70-"Apaçık bir uyarıcı olduğum için bana vahyediliyor."

    71-Rabbin meleklere demişti ki, "Balçıktan bir insan yaratacağım."

    72-"Onu düzenlediğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman ona secdeye kapanın."

    73-Tüm melekler ona secdeye kapandı;

    74-Ancak İblis hariç. Büyüklük tasladı ve nankör oldu.

    75-"Ey İblis, ellerimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Büyüklük mü tasladın? Yoksa baş mı kaldırdın?" dedi.

    76-"Ben ondan daha üstünüm," dedi, "Beni ateşten yarattın, onu ise balçıktan yarattın."

    77-"Çık oradan," dedi, "Sen kovuldun."

    78-"Yargı Gününe kadar lanetimi hakettin."

    79-Dedi ki, "Rabbim, dirilecekleri güne dek beni ertele."

    80-Dedi ki, "Sana süre verilmiştir;"

    81-"Bilinen vaktin gününe kadar."

    82-Dedi ki, "Büyüklüğüne andolsun, tümünü azdıracağım."

    83-"Ancak onlardan kendilerini sadece sana adayan kulların hariç."

    84-Dedi ki, "Bu gerçektir ve ben sadece gerçeği söylerim:"

    85-"Cehennemi seninle ve onlardan seni izliyenlerle topluca dolduracağım."

    86-De ki, "Buna karşılık olarak sizden bir ücret istemiyorum. Ben bir sahtekar değilim."

    87-"Bu, tüm dünyaya bir mesajdır."

    88-"Ve onun haberlerini bir süre sonra öğreneceksiniz."

  • Elmalılı Hamdi Yazır

    1-Sâd. Bu zikirle dolu Kur'ân'a bak!

    2-O inkâr edenler bir gurur ve ayrılık içindedirler.

    3-Kendilerinden önce nicelerini helak ettik. Onlar çağrıştılar. Ama artık kurtuluş vakti değildi.

    4-İçlerinden kendilerine uyarıcı bir peygamber geldiğine şaştılar da kâfirler: "Bu bir sihirbazdır, yalancıdır" dediler.

    5-"İlâhları, bir tek ilâh mı kılmış? Bu gerçekten şaşılacak bir şey, çok tuhaf!"

    6-İçlerinden ileri gelenler fırladılar ve dediler ki: "İlâhlarınız üzerinde sabır ve sebat edin. Bu, gerçekten arzu edilen bir murad!"

    7-"Biz bunu başka bir dinde işitmedik, bu mutlaka bir uydurmadır."

    8-"Kur'ân aramızdan ona mı indirilmiş?" dediler. Doğrusu onlar benim Kur'ân'ımdan bir kuşku içindeler. Ve doğrusu onlar henüz azabımı tatmadılar.

    9-Yoksa sana o Kur'ân'ı veren çok güçlü ve ihsan sahibi Rabbinin hazineleri onların yanında mı?

    10-Yoksa bütün o göklerin, yerin ve aralarındakilerin mülkü onların mı? Öyle ise bütün imkanlarını seferber ederek yükselsinler de görelim!

    11-Onlar burada çeşitli partilerden (gruplardan) bozguna uğramış bir ordudur.

    12-Onlardan önce Nuh kavmi, Âd kavmi ve saltanat sahibi Firavun da yalanlamışlardı.

    13-Semûd kavmi, Lut kavmi ve Eykeliler (Şuayb kavmi) de yalanlamışlardı. İşte o çeşitli partiler bunlardır.

    14-Hepsi de gönderilen peygamberleri yalanladılar da azabım böyle hak oldu.

    15-Onlar da bir tek haykırışa bakıyorlar. Öyle ki onun gecikmesi de yoktur.

    16-Bir de: "Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce bizim azabdan payımızı acele ver" dediler.

    17-Şimdi sen onların dediklerine sabret de kuvvetli kulumuz Davud'u hatırla. Çünkü o, zikir ve tesbih ile bize yönelmişti.

    18-Biz, dağları onun emrine vermiştik. Akşamsabah onunla birlikte tesbih ederlerdi.

    19-Kuşları da toplu olarak onun emrine vermiştik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi.

    20-Biz onun mülkünü kuvvetlendirmiş ve kendisine hikmet ve hakkı batıldan ayırt etme kabiliyeti vermiştik.

    21-Bir de davacıların kıssası geldi mi sana? Hani surdan aşarak mihraba ulaşmışlardı.

    22-Davud'un yanına giriverdiler de onlardan telaşe düştü. Ona "Korkma!" dediler, biz iki davacıyız. Birimiz, birimize haksızlık etti. Şimdi sen aramızda hak ile hüküm ver ve aşırı gitme de bizi doğru yolun ortasına çıkar.

    23-Biri: "İşte bu benim kardeşim. Onun doksan dokuz dişi koyunu var, benim ise bir tek dişi koyunum var. Böyle iken: Onu da bana ver, dedi ve tartışmada beni yendi" diye anlattı.

    24-Davud dedi ki: "Doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına katmak istemesiyle sana zulmetmiştir. Gerçekten bir cemiyette yaşayanların çoğu mutlaka birbirlerine haksızlık ediyorlar. Ancak iman edip de salih amel işleyenler başka. Ama onlar da pek az." Davud, bizim kendisini imtihan ettiğimizi sanmıştı. Hemen Rabbinden mağfiret diledi, rüku ederek yere kapandı, tevbe ile Allah'a yöneldi.

    25-Biz de o zannettiği şeyi kendisine bağışladık. Şüphesiz yanımızda onun bir yakınlığı ve güzel bir dönüş yeri vardır.

    26-Ey Davud! Gerçekten biz seni yeryüzünde bir halife yaptık. Artık insanlar arasında hak ile hüküm ver. Keyfe, arzuya uyma ki, seni Allah yolundan saptırmasın. Çünkü Allah yolundan sapanlar, hesap gününü unuttukları için kendilerine çok şiddetli bir azab vardır.

    27-Hem o göğü, yeri ve aralarındakileri biz boşuna yaratmadık. O, kâfirlerin zannıdır. Onun için vay ateşe girecek olan kâfirlerin haline!

    28-Yoksa, iman edip de salih amel işleyenleri biz, o yeryüzündeki bozguncular gibi yapar mıyız? Yoksa o takva sahiplerini azgın günahkarlar gibi yapar mıyız?

    29-Bu, sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır ki, insanlar onun âyetlerini düşünsünler ve temiz akıl sahipleri ibret alsınlar.

    30-Bir de Davud'a Süleyman'ı bahşettik. Süleyman ne güzel kuldu. Çünkü o seslice tesbih edip Allah'a yönelirdi.

    31-Hani kendisine bir zaman akşam üstü iyi cins ve rahvan atlar gösterilmişti.

    32-"Ben, dedi, at sevgisini, Rabbimi anmaktan ötürü tercih ettim." Nihayet atlar perdenin arkasına gizlendi.

    33-"Geri getirin onları bana!" dedi ve artık onların bacaklarını, boyunlarını silmeye başladı.

    34-Andolsun ki Süleyman'ı imtihan da ettik ve tahtının üzerine bir ceset bıraktık. Sonra tekrar tevbe ile önceki haline döndü.

    35-Süleyman: "Ey Rabbim! Beni bağışla ve bana öyle bir mülk ihsan et ki, ardımdan hiç kimseye yaraşmasın. Şüphesiz, bütün dilekleri veren sensin." dedi.

    36-Bunun üzerine biz rüzgarı onun emrine verdik. Onun emriyle istediği yere yumuşacık akardı.

    37-Dalgıç ve yapı ustası şeytanları da.

    38-Ve daha diğerlerini de zincirlerde bağlı olarak (Onun emrine verdik).

    39-"İşte bu, bizim ihsanımızdır. Artık sen dilersen başkalarına ver veya verme. Bundan hesaba çekilmeyeceksin" dedik.

    40-Şüphesiz ki ona huzurumuzda bir yakınlık ve güzel bir makam vardır.

    41-Kulumuz Eyyub'u da an. Bir zaman o, Rabbine şöyle nida etmişti: "Meşakkat ve acı ile bana şeytan dokundu."

    42-(Biz ona): "Ayağını yere vur! İşte sana yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su" dedik.

    43-Ve ona, bütün ailesini ve beraberlerinde bir mislini daha tarafımızdan bir rahmet olarak bahşettik ki, akıl sahipleri için bir ibret olsun.

    44-(Bir de dedik ki): "Eline bir demet al da onunla (eşine) vur; yemininde durmamazlık etme." Doğrusu biz onu sabırlı bulduk. O ne güzel kul! O hakikaten daima Allah'a yönelmektedir.

    45-Kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da an. Onlar eller ve gözler sahipleri idiler.

    46-Çünkü biz onları temiz bir hasletle, hâlis yurt (ahiret) düşüncesine ermiş has kullarımızdan kılmışızdır.

    47-Çünkü onlar, nezdimizde seçilmiş en hayırlı kimselerdendir.

    48-İsmail'i, Elyasa'yı, Zü'lKifl'i de an. Hepsi de en hayırlı kimselerdendir.

    49-İşte bu bir öğüttür. Şüphesiz korunan müttakiler için herhalde güzel bir istikbal (güzel bir dönüş yeri) vardır.

    50-Bütün kapıları kendilerine açılmış olan Adn cennetleri vardır.

    51-İçlerine kurularak orada birçok yemişle, bambaşka bir içki isteyeceklerdir.

    52-Yanlarında da bakışları yalnız kocalarına dönük hep aynı yaşta dilberler vardır.

    53-O hesap günü için size vaad edilen işte budur.

    54-İşte bu, bizim rızkımız; muhakkak ki ona hiç tükenmek yoktur.

    55-Bu, böyledir. Şüphesiz azgınlar için de fena bir gelecek vardır.

    56-Cehennem! Ona yaslanacaklar, fakat o ne çirkin döşektir.

    57-İşte artık tatsınlar onu ki, o kaynar su ve irindir.

    58-Ve o şekilden çifter çifter tadacakları diğer acılar da vardır.

    59-İşte şunlar da sizin peşinize düşenlerdir. Onlara merhaba yok. Çünkü onlar cehenneme salınıyorlar.

    60-(Arkadan gelenler öncekilere:) Derler ki: "Hayır, asıl size merhaba yok. Çünkü cehennemi bize siz takdim ettiniz. Bakın o ne kötü yatak!"

    61-"Ey Rabbimiz! Bize bunu takdim edenin ateşteki azabını kat kat artır" derler.

    62-Bir de derler ki: "Kötülerden saydığımız birtakım adamları (fakir müminleri) niye göremiyoruz?"

    63-"Onları eğlence yerine tutmuştuk ha! Yoksa bu gözler onlardan kaydı mı?"

    64-Şüphesiz ki bu haktır. Ateş ehlinin birbiriyle tartışması muhakkak olacaktır.

    65-De ki: "Ben ancak korkuyu haber veren bir peygamberim. O tek ve kahredici olan Allah'tan başka tanrı da yoktur."

    66-"O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. O çok güçlüdür, çok bağışlayıcıdır."

    67-De ki: "Bu, bir büyük haberdir."

    68-"Siz ondan yüz çeviriyorsunuz."

    69-"Münakaşa ederlerken, benim melekler yüksek topluluğuna ait ne bilgim olabilirdi?"

    70-"Ancak ben açıktan açığa korkutmakla görevli olduğum için o bilgi bana vahyediliyor."

    71-Hani Rabbin meleklere demişti ki: "Ben çamurdan bir insan yaratmaktayım."

    72-"Onu tesviye edip, düzeltip de ruhumdan ona üfledim mi derhal ona secdeye kapanın."

    73-Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde ettiler.

    74-Yalnız İblis etmedi, büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu.

    75-Allah: "Ey İblis! O benim kudretimle yarattığıma secde etmene ne engel oldu? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yüksek derecelerde bulunanlardan mı oldun?" dedi.

    76-İblis dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın."

    77-Allah: "Hemen çık oradan, artık sen kovuldun."

    78-"Ve elbette lanetim ceza gününe kadar senin üzerindedir." buyurdu.

    79-İblis: "Ya Rab! O halde insanların diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver." dedi.

    80-Allah: "Haydi belirli bir vakte kadar mühlet verilenlerdensin" buyurdu.

    81-Allah: "Haydi belirli bir vakte kadar mühlet verilenlerdensin" buyurdu.

    82-İblis: "Öyle ise izzet ve şerefine yemin ederim ki, ben onların hepsini mutlaka aldatır, saptırırım."

    83-"Ancak içlerinden ihlas ile seçilmiş has kulların müstesna" dedi.

    84-Allah buyurdu ki: "O doğru, ben hep doğruyu söylerim."

    85-"Andolsun ki, cehennemi mutlaka senden ve onların sana uyanlarından, topunuzdan tıka basa dolduracağım."

    86-Ey Muhammed! De ki: "Ben o Kur'ân'a karşı sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben kendiliğimden bir şey de teklif etmiyorum."

    87-"O Kur'ân, bütün âlemler için bir zikir, bir öğüttür. "

    88-"Herhalde onun haberini bir zaman sonra bileceksiniz."

  • Suat Yıldırım

    1-Sâd. Bu şanlı şerefli Kur'ân hakkı için:

    2-(Kâfirler) Bu Kur'ân’ı onda şüpheye yer verecek herhangi bir taraf olduğundan değil, ama asıl kendileri Allah’a karşı kibir ve muhalefet taşıdıkları için inkâr ediyorlar.

    3-Biz onlardan önce nice nesilleri silip süpürdük. O zaman ne çığlıklar, ne feryatlar kopardılar! Ama kurtuluş zamanı çoktan geçmişti! [21,12-13]

    4-İçlerinden kendilerini uyarıp irşad edecek birinin gelmesine her nedense şaşırdılar ve o kâfirler: “Bu bir sihirbaz, bir yalancı! İşte tutmuş bunca ilahı bir tek ilah yapmış! Bu gerçekten şaşılacak, çok tuhaf bir şey!” dediler. [10,2]

    5-İçlerinden kendilerini uyarıp irşad edecek birinin gelmesine her nedense şaşırdılar ve o kâfirler: “Bu bir sihirbaz, bir yalancı! İşte tutmuş bunca ilahı bir tek ilah yapmış! Bu gerçekten şaşılacak, çok tuhaf bir şey!” dediler. [10,2]

    6-İçlerinden önde gelen eşraf takımı derhal harekete geçip “Hâla mı duruyorsunuz, kalkın yürüyüp gösteri yapın ve ilahlarınız konusunda direnip dayanacağınızı ilan edin! Bu, cidden yapılması gerken bir şeydir!” dediler.

    7-“Doğrusu biz bu tevhid inancını son dinde de görmedik. Bu sırf bir uydurma!”

    8-Biz bu kadar eşraf dururken, kitap gönderilecek bir o mu kalmış!” Hayır, hayır! Onlar Benim buyruklarım hakkında tam bir şüphe içindedirler, doğrusu onlar azabımı henüz tatmadılar. [43,31-32]

    9-O mutlak galip, her nimeti ve özellikle peygamberliği dilediğine ihsan eden Rabbinin rahmet hazineleri yoksa onların mı yanında? [4,53-55; 17,100]

    10-Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasında olan varlıkların hakimiyet ve yönetimi onlara mı ait? Haydi, ellerinden geliyorsa sebep ve vasıtalarını temin etsinler de göğe çıksınlar (âlemi oradan yönetsin, vahyi de isteklerine göre indirsinler!)

    11-Bunu yapmaları şöyle dursun, onlar birtakım döküntü bölüklerden oluşup buracıkta bozguna uğratılacak bozuk bir ordu!

    12-Onlardan önce Nûh, Âd toplumları ve ordular sahibi Firavun toplumu da Peygamberleri yalancı saydılar.Semûd ve Lût toplumları, Eykeliler de öyle yaptılar. İşte bunlar, peygamberlere karşı toplanan hiziplerdi.

    13-Onlardan önce Nûh, Âd toplumları ve ordular sahibi Firavun toplumu da Peygamberleri yalancı saydılar.Semûd ve Lût toplumları, Eykeliler de öyle yaptılar. İşte bunlar, peygamberlere karşı toplanan hiziplerdi.

    14-Bunların her biri peygamberlere yalancı demiş ve cezalarını hak etmişlerdi.

    15-Onların kabirlerden dirilmeleri sadece bir tek çağrıya bakar. Ses yayılır yayılmaz hemen kalkarlar.

    16-Bir de o kâfirler alayla şöyle dediler: “Ey bizim Rabbimiz, bizim azap payımızı hesap günü gelmeden çabuklaştır.”

    17-Onlar ne derlerse desinler sen sabret ve güçlü kuvvetli bir kulumuz olan Davud'u hatırla. Çünkü o daima Allah’a yönelirdi.

    18-Biz sabah akşam kendisiyle zikir ve ibadet etmeleri için dağları, toplu haldeki kuşları onun hizmetine vermiştik. Her biri onun âhengine katılır, beraber zikrederlerdi. [34,10]

    19-Biz sabah akşam kendisiyle zikir ve ibadet etmeleri için dağları, toplu haldeki kuşları onun hizmetine vermiştik. Her biri onun âhengine katılır, beraber zikrederlerdi. [34,10]

    20-Biz onun hakimiyetini güçlendirdik, ona hikmet, nübüvvet, isabetli karar verme ve meramını güzelce ifade etme kabiliyeti verdik.

    21-O mahkemeleşen hasımların olayından haberin oldu mu? Onlar mâbedin duvarına tırmanıp Davud'un yanına birden girince o, onlardan ürktü. Onlar da “Korkma! dediler, biz sadece birbirimize hakkı geçen iki dâvalıyız.Senden dileğimiz: Aramızda adaletle hükmet, haktan uzaklaşma ve bize tam doğruyu göster.” {KM, II Samuel 11; Mezmurlar 2,7}

    22-O mahkemeleşen hasımların olayından haberin oldu mu? Onlar mâbedin duvarına tırmanıp Davud'un yanına birden girince o, onlardan ürktü. Onlar da “Korkma! dediler, biz sadece birbirimize hakkı geçen iki dâvalıyız.Senden dileğimiz: Aramızda adaletle hükmet, haktan uzaklaşma ve bize tam doğruyu göster.” {KM, II Samuel 11; Mezmurlar 2,7}

    23-“Benim şu (din) kardeşimin doksan dokuz koyunu var, benimse bir tek koyunum! Böyle iken “onu da bana bırak!” dedi ve çenesiyle beni bastırdı.”

    24-Dâvud: “Doğrusu, senin tek koyununu, kendi koyunlarına katmak istemekle o sana haksızlık etmiştir. Zaten malda ortak olanların çoğu birbirlerine haksızlık ederler. Ancak gerçekten iman edip makbul ve güzel davranışlarda bulunanlar böyle yapmazlar. Onlar da o kadar azdır ki!”Davud kendisini imtihan ettiğimizi anladı, derhal Rabbinden mağfiret diledi, eğilip secdeye kapandı ve Allah'a yöneldi.

    25-Onun bu hatasını bağışladık. Muhakkak ki onun Bize yakınlığı ve güzel bir âkıbeti vardır.

    26-“Davud! Biz seni ülkede hükümdar yaptık, sen de insanlar arasında adaletle hükmet, keyfine uyma ki seni Allah yolundan saptırmasın. Allah yolundan sapanlara hesap gününü unuttukları için, şiddetli bir azap vardır.

    27-Biz göğü, yeri ve ikisinin arasındaki varlıkları gayesiz, boşuna yaratmadık. Bu sadece kâfirlerin bir zannı ve iddiasıdır. Artık o ateşten vay haline o kâfirlerin!

    28-Biz hiç, iman edip makbul ve güzel iş yapanlara, ülkede fesat çıkararak nizamı bozanlarla aynı muameleleri yapar mıyız? Yahut Allah'ı sayıp kötülüklerden sakınanları, yoldan çıkanlarla bir tutar mıyız?

    29-Biz sana feyizli ve bereketli bir kitap indirdik ki insanlar onun âyetlerini iyice düşünsünler ve aklı yerinde olanlar ders ve ibret alsınlar.

    30-(Bunları belirttikten sonra tekrar Davud'un kıssasına dönelim:) Davud’a evlat olarak Süleyman’ı ihsan ettik. Süleyman ne güzel kuldu! Hep Allah’a yönelirdi. [27,16]

    31-Hani bir gün ikindi vakti ona, durduğunda sakin, koştuğu zaman ise süratli safkan koşu atları gösterilmişti.

    32-Onlarla ilgilenip “Ben Rabbimi hatırlattıkları için güzel şeyleri severim.” dedi ve onlar gözden kayboluncaya dek onları seyredip durdu. Sonra: “Onları tekrar bana getirin!” deyip bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.

    33-Onlarla ilgilenip “Ben Rabbimi hatırlattıkları için güzel şeyleri severim.” dedi ve onlar gözden kayboluncaya dek onları seyredip durdu. Sonra: “Onları tekrar bana getirin!” deyip bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.

    34-Biz Süleyman'ı denemeye tâbi tuttuk ve tahtının üzerine bir cesed bıraktık. Sonra o, Allah’a sığınıp tekrar tahtına döndü.

    35-“Ya Rabbî!” dedi, “affet beni ve bana, benden sonra hiç kimseye nasib olmayacak bir hakimiyet lutfet. Çünkü Sen, lütufları son derece bol olan vehhabsın!”

    36-Biz rüzgârı onun emrine verdik. Rüzgâr, onun emriyle istediği yere tatlı tatlı eserdi. [21,81]

    37-Bina yapan, dalgıçlık yapan her şeytanı, bukağılarla bağlı olan başkalarını da onun hizmetine verdik. [21,82]

    38-Bina yapan, dalgıçlık yapan her şeytanı, bukağılarla bağlı olan başkalarını da onun hizmetine verdik. [21,82]

    39-Buyurduk: “Süleyman! İşte bu, sana ihsanımızdır. İster dağıt, ister yanında tut, bu hesapsızdır.”

    40-Muhakkak ki onun Bize yakınlığı ve güzel bir âkıbeti vardır.

    41-Kulumuz Eyyûb'u da hatırla! Hani o Rabbine: “Ya Rabbî, şeytan bana bir yorgunluk ve işkence dokundurdu.” diye yalvarmıştı. [65,3]

    42-Eyyûb'a: “Ayağını yere vur! dedik, İşte sana kullanıp yıkanacağın ve içeceğin soğuk bir su!”

    43-Nezdimizden bir rahmet ve sağduyu sahiplerine bir ibret olmak üzere ona; ailesini, çevresini ve onların bir mislini lütfettik.

    44-Bir de ona: “Eline bir demet sap al, onunla vur! Yemininden dönen durumuna düşme!” dedik. Doğrusu Biz onu pek sabırlı bulduk. Ne güzel kuldu o! O, gerçekten Allah'a yönelirdi. {KM, Eyub 2,8; 1,21-22}

    45-(Ey Resulüm) Kuvvetli ve basiretli olan o zatları; kullarımız İbrâhim, İshak ve Yâkub'u da an!

    46-Biz onları özellikle âhiret yurdunu düşünen ihlâslı kişiler kıldık.

    47-Üstelik onlar Bizim yanımızda seçkin ve hayırlı zatlardı.

    48-İsmâil, Elyasa ve Zülkifl'i de hatırla. Onların hepsi hayırlı insanlardı. [21,85; 6,86]

    49-İşte bu bir zikirdir, bir hatırlatmadır. Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir âkıbet vardır.

    50-O güzel yer: Kapıları yalnız kendilerine açılmış olan Adn cennetleridir.

    51-Onlar orada kanepelere dayanarak birçok meyveler ve içecekler isterler. [56,18]

    52-Onların beraberinde, gözleri kocalarından başkasını görmeyen yumuşak bakışlı, aynı yaşta güzeller vardır.

    53-Bunlar, hesap günü için size vâd olunan şeylerdir.

    54-Gerçekten bu, Bizim ihsan ettiğimiz bir nasiptir ki onun asla biteceği yoktur. [16,96; 11,108; 41,8; 13,35]

    55-İşte bu, mutlularadır. Ama azgınlara kötü bir âkıbet vardır ki o da girip yanacakları cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o!

    56-İşte bu, mutlularadır. Ama azgınlara kötü bir âkıbet vardır ki o da girip yanacakları cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o!

    57-Bu böyledir! İşte tatsınlar bakalım o kaynar suları ve irinleri!

    58-Bu böyledir! Daha bunlara benzer başka azaplar da vardır.

    59-İşte şunlar dünyada körü körüne maiyetinizde koşup giden güruhtur!“Merhaba!” olmasın onlara, rahat yüzü görmesin o zalimler!Zira onlar cehenneme gireceklerdir.

    60-Tâbi olanlar, onlara: “Hayır, asıl size merhaba olmasın, rahat yüzü görmeyin sizler! Bu azabı bize getiren sizsiniz. O ne kötü yerdir!” derler.

    61-Sonra hep birden dua edip derler ki: “Ya Rabbena, kim bunları önümüze yığdı ise, Sen onun azabını kat kat artır!” [7,38]

    62-Azgınlar: “Neden acaba, derler, dünyada kendilerini değersiz saydığımız birtakım adamları burada görmüyoruz? Aklımız sıra, onlarla alay ederdik! Yoksa gözlerimiz onlardan kaydı da onun için mi kendilerini göremiyoruz?”

    63-Azgınlar: “Neden acaba, derler, dünyada kendilerini değersiz saydığımız birtakım adamları burada görmüyoruz? Aklımız sıra, onlarla alay ederdik! Yoksa gözlerimiz onlardan kaydı da onun için mi kendilerini göremiyoruz?”

    64-İşte bu, yani cehennemliklerin dâvalaşması kesin bir gerçektir.

    65-De ki: “Ben sadece uyaran bir peygamberim. Şu kesin bir gerçektir ki tek hakim olan Allah'tan başka ilah yoktur.

    66-O göklerin, yerin ve ikisinin arasındaki varlıkların Rabbidir. Mutlak galiptir, çok mağfiret edendir.

    67-De ki: “Bu Kur'ân pek mühim bir mesajdır.

    68-Ama siz ona sırtınızı dönüyorsunuz.

    69-Mele-i Âla sakinleri tartışırlarken kendi aralarında neler konuştuklarına dair bilgim yoktur.

    70-Şu var ki: Bana sadece, açıkça uyarmak için gönderilen bir elçi olduğum vahyolunuyor.”

    71-Bir vakit Rabbin meleklere: “Ben,” dedi, “çamurdan bir beşer yaratacağım.”

    72-Onu iyice biçimlendirip ona Rûhumdan üfleyince hep birden, secde ediniz.” [2,34; 7,11; 15,29]

    73-Meleklerin hepsi secde ettiler.

    74-Lâkin İblis secde etmedi. O kibirlendi ve kâfirlerden oldu.

    75-Allah buyurdu: “İblis! Benim ellerimle yarattığım mahlûkuma neden secde etmedin? Gururlandın mı, yoksa kendini çok yükseklerde mi görüyorsun? {KM, Mezmurlar 119,73}

    76-İblis: “Ben ondan üstünüm, çünkü beni ateşten, onu ise topraktan yarattın.” dedi.

    77-Allah: “Defol oradan! Sen artık kovulmuş birisin. Lânetim de, hesap gününe kadar senin üstündedir.”

    78-Allah: “Defol oradan! Sen artık kovulmuş birisin. Lânetim de, hesap gününe kadar senin üstündedir.”

    79-“Ya Rabbî, bana insanların dirileceği güne kadar mühlet verir misin?” dedi.

    80-Allah: “Haydi sana mühlet verildi!”

    81-“Sen belirli bir vakte kadar izinlisin.”

    82-İblis: “Öyle ise, senin izzetine yemin ederim ki ben de onların hepsini şaşırtacağım. Ancak Senin ihlâsa erdirdiğin kullar bundan müstesnadır.” dedi. [17,62-65]

    83-İblis: “Öyle ise, senin izzetine yemin ederim ki ben de onların hepsini şaşırtacağım. Ancak Senin ihlâsa erdirdiğin kullar bundan müstesnadır.” dedi. [17,62-65]

    84-Allah buyurdu: “İşte bu doğru! Ben de şu hakikati söyleyeyim ki cehennemi, sen ve sana uyanlarla dolduracağım.”

    85-Allah buyurdu: “İşte bu doğru! Ben de şu hakikati söyleyeyim ki cehennemi, sen ve sana uyanlarla dolduracağım.”

    86-De ki: Ben de irşad ve risalet hizmetinden dolayı sizden bir ücret istemiyorum ve ben size kendiliğinden bir iddia içinde bulunan biri de değilim!” [32,13; 17,63]

    87-Bu Kur'ân, ancak bütün milletler için bir derstir.

    88-Onun verdiği haberin doğruluğunu bir süre sonra siz de pek iyi öğrenirsiniz. [6,19; 11,17]

  • Süleyman Ateş

    1-Sad, (uyarıcı) ve şanlı Kur'an'a andolsun ki,

    2-İnkar edenler bir gurur ve ayrılık içindedirler.

    3-Onlardan önce nice nesilleri helak ettik de feryad ettiler; fakat artık kurtuluş zamanı geçmişti.

    4-Onlara kendilerinden bir uyarıcı (peygamber) gelmesine hayret ettiler de o kafirler dediler ki: "Bu yalancı bir sihirbazdır."

    5-Tanrıları bir tek tanrı mı yaptı? Bu, cidden tuhaf bir şeydir.

    6-Onlardan bir grup fırladı: "Yürüyün tanrılarınıza bağlı kalın. Çünkü bu, arzu edilen bir şeydir."

    7-Biz bu(nun söylediği)ni (babalarımızın bağlı olduğu) öteki dinde işitmedik. Bu uydurmadan başka bir şey değildir.!

    8-O Zikr (uyarı, başka kimse kalmadı da) aramızdan ona mı indirildi? Doğrusu, onlar benim Zikr'imden yana şüphe içindedirler. Hayır, onlar henüz azabımı tadmadılar!..

    9-Yoksa daima üstün olan, çok lutufta bulunan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mı?

    10-Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü onların mı? Öyleyse sebepler (vasıtalar) içinde yükselsinler (vasıtalara binip göklere çıksınlar da oradan alemi yönetsinler, vahyi de kendi isteklerine göre indirsinler).

    11-(Onlar) Şurada bozguna uğratılacak derme çatma bir ordudur.

    12-Onlardan önce de Nuh kavmi, Ad (kavmi) ve kazıklar sahibi (temelleri kazık gibi yere çakılmış, yüksek pramitler yaptıran) Fir'avn da yalanlamıştı.

    13-Semud (kavmi), Lut kavmi ve Eyke halkı da (böyle yapmıştı). İşte onlar da (peygamberlere karşı birleşik) kabilelerdi.

    14-Hepsi de elçileri yalanladılar, benim cezamı hak ettiler.

    15-Bunlar(ın işi) de sadece geri dönmesi olmayan bir na'raya bakıyor.

    16-(Alay ederek) Dediler ki: "Rabbimiz, bizim (azab) payımızı hesap gününden önce, hemen ver."

    17-Onların dediklerine sabret de güçlü kulumuz Davud'u an; çünkü o (bize) çok başvururdu.

    18-Biz dağları onunla beraber (tesbih etmeleri için) boyun eğdirmiştik; akşam sabah onunla tesbih ederler (onun yaptığı tesbihle çınlarlar)dı.

    19-Toplanıp gelen kuşları da (ona ram etmiştik). Hepsi onun nağmesine katılır (beraber tesbih ederler)di.

    20-Onun mülkünü güçlendirmiştik, kendisine hikmet (peygamberlik, yüksek bilgi, hakkı batıldan ayırma, davaları çözme) ve açık, güzel konuşma (yeteneği) vermiştik.

    21-Sana davacıların haberi geldi mi? Hani odasının duvarına tırmanmışlardı,

    22-Davud'un yanına girmişlerdi de (Davud) onlardan korkmuştu: "Korkma, dediler, biz iki davacıyız. Birimiz, ötekinin hakkına saldırdı. Şimdi sen aramızda hak ile hükmet, (adaletten ayrılıp bize) zulmetme. Bizi yolun ortasına (adalete) götür."

    23-Bu kardeşimin doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Böyle iken Onu da bana ver" dedi ve konuşmada bana ağır bastı (onunla baş edemedim.)"

    24-(Davud) dedi ki: "And olsun (o) senin, koyununu kendi koyunlarına katmayı istemekle sana zulmetmiştir. Zaten (mallarını birbirine) karıştıran(ortak)ların çoğu birbirine zulmederler. Yalnız inanıp iyi işler yapanlar bunun dışındadır ki, onlar da ne kadar azdır!" Davud, (bu hükümle) kendisini denediğimizi (kendisine bir bela vereceğimizi) sandı da Rabbinden mağfiret diledi, eğilerek secdeye kapandı ve tevbe edip (bize) döndü.

    25-Biz de ondan bunu affettik. Yanımızda onun bir yakınlığı ve güzel bir geleceği vardır.

    26-Ey Davud, biz seni yeryüzünde (senden öncekilerin yerine) hükümdar yaptık. İnsanlar arasında adaletle hükmet; keyf(in)e uyma, sonra seni Allah'ın yolundan saptırır. Allah'ın yolundan sapanlar ise, hesap gününü unuttuklarından dolayı, çetin azaba uğrayacaklardır.

    27-Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık (bunlar bir tesadüf eseri değildir) bu, inkar edenlerin zannıdır, (onlar kainatın boş bir tesadüf eseri olduğunu söylerler). Ateşten vay hallerine o nankörlerin!

    28-Yoksa biz, inanıp iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Yoksa korunanları yoldan çıkanlar gibi mi tutacağız?

    29-Sana (bu) mübarek Kitabı indirdik ki ayetlerini düşünsünler ve sağduyu sahipleri öğüt alsınlar.

    30-Biz Davud'a Süleyman'ı armağan ettik, (Süleyman) ne güzel kuldu! Hep Allah'a başvururdu.

    31-Akşam üstü kendisine safin (görkemli) hızlı koşan (saf kan Arap) atları gösterilmişti.

    32-Ben, dedi, mal sevgisini, Rabbimi anmaktan (ötürü) tercih ettim. Nihayet bu atlar perde ile gizlendi (koşup dağın arkasına düşmekle gözden kayboldu).

    33-Onları bana getirin (dedi), bacaklarını ve boyunlarını okşamağa başladı.

    34-Andolsun Süleyman'ı denedik: Tahtının üstüne bir ceset bıraktık, sonra (bize) yöneldi.

    35-Rabbim, dedi, beni affet, bana, benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülk (hükümdarlık) ver. Çünkü Sensin o çok lutfeden, Sen!"

    36-Biz, rüzgarı ona boyun eğdirdik. Onun buyruğuyla, onun istediği yere tatlı tatlı eserdi.

    37-Ve şeytanları; her bina ustasını ve dalgıcı,

    38-Ve zincirlerle birbirine bağlanmış başka (şeytan)ları.

    39-Bu bizim ihsanımızdır. Artık dilediğine ver veya verme, hesapsızdır. (dedik).

    40-Onun için, bizim yanımızda bir yakınlık ve güzel bir gelecek de vardır.

    41-Kulumuz Eyyub'u da an: (O) Rabbine "Şeytan, bana bir yorgunluk ve azab dokundurdu" diye seslenmişti.

    42-Ayağını (yere) vur, işte yıkanacak ve içilecek serin (bir su), (dedik). (And it was said unto him): Strike the ground with thy foot. This (spring) is a cool bath and a refreshing drink.

    43-Ona bizden bir rahmet ve sağduyu sahiplerine bir ibret olarak ailesini ve onlarla beraber bir eşini daha armağan ettik.

    44-(Dedik ki): "Eline bir demet sap al, onunla vur da yeminini bozma." Gerçekten biz onu sabreden (bir kul) bulmuştuk. Ne güzel kuldu, o daima (bize) başvururdu.

    45-Kuvvetli ve basiretli kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Ya'kub'u da an.

    46-Biz onları ahiret yurdunu düşünme özelliğiyle temizleyip, kendimize halis (kul) yaptık.

    47-Onlar bizim yanımızda seçkinlerden, hayırlılardandır.

    48-İsma'il'i, Elyesa'ı, Zülkifil'i de an. Hepsi de iyilerdendir.

    49-Bu, bir hatırlamadır. Korunanlar için güzel bir gelecek vardır:

    50-Kapıları kendilerine açılmış Adn cennetleri.

    51-Orada (koltuklara) yaslanarak bir çok meyva ve içki isterler.

    52-Yanlarında da bakışlarını yalnız (kocalarına) diken (kendileriyle) yaşıt dilberler vardır.

    53-İşte, hesap günü için size söz verilen budur!

    54-Doğrusu bizim bu rızkımızın bitip tükenmesi yoktur!

    55-Bu böyledir; fakat azgınlara da en kötü bir gelecek vardır:

    56-Cehennem! Oraya girerler. Ne kötü bir döşektir o!

    57-İşte onu tadsınlar: Kaynar ve kokuşmuş sudur!

    58-Ve daha başka çeşit çeşit (azab) vardır.

    59-İşte şunlar da sizinle beraber (cehenneme) girecek olanlardır: "Onlara merhaba yok, (yerleri geniş olmasın, rahat yüzü görmesinler)! Onlar ateşe gireceklerdir."

    60-(Uyanlar, uyulanlara) Dediler ki: "Hayır, asıl size merhaba yok, (asıl siz rahat yüzü görmeyin), siz bunu bizim önümüze getirdiniz. Ne kötü durak (bu)!"

    61-(Ve hepsi birbiri aleyhine du'a ederek): "Rabbimiz, bunu bizim önümüze kim getirdiyse onun ateşteki azabını bir kat daha artır!" dediler.

    62-Bize ne oldu ki, (dünyada) kötülerden saydığımız adamları (burada) görmüyoruz? dediler.

    63-Hani onlarla alay ederdik. Yoksa gözler(imiz) mi onlardan kaydı, (onları gözden mi kaçırdık)?

    64-Bu, mutlaka gerçektir, ateş halkının tartışmasıdır (bunun olacağından asla şüphe yoktur).

    65-De ki: "Ben ancak bir uyarıcıyım. Tek ve (her şeyi) kahreden Allah'tan başka tanrı yoktur."

    66-O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir, daima üstündür, çok bağışlayandır.

    67-De ki: "O, büyük bir haberdir."

    68-(Ama gafletinizden dolayı) Siz ondan yüz çeviriyorsunuz.

    69-Yüce topluluk tartışırlarken (aralarında) neler geçtiği hakkında bir bilgim yoktu.

    70-Ben ancak apaçık bir uyarıcı olduğum için (bu bilgi) bana vahyediliyor.

    71-Rabbin meleklere demişti ki: "Ben çamurdan bir insan yaratacağım."

    72-Onu biçimlendirip ona ruhumdan üflediğim zaman derhal ona secdeye kapanın!

    73-Meleklerin hepsi tüm olarak secde ettiler.

    74-Yalnız İblis etmedi, büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu.

    75-(Rabbin ona) Dedi ki: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Büyüklük mü tasladın, yoksa yücelerden mi oldun?"

    76-Dedi: "Ben ondan iyiyim. Beni ateşten, onu çamurdan yarattın."

    77-Buyurdu ki: "Haydi çık oradan, sen kovuldun!"

    78-Ta ceza gününe kadar lanetim üzerinedir!

    79-Rabbim, dedi, öyleyse yeniden dirilecekleri güne kadar bana süre ver.

    80-Buyurdu: "Haydi sen süre verilenlerdensin."

    81-O belli vaktin gününe kadar. Until the day of the time appointed.

    82-(İblis) Dedi: "Senin izzet ve şerefine and olsun ki, onların tümünü azdıracağım."

    83-Yalnız onlardan ihlaslı kulların(a dokunmayacağım).

    84-Buyurdu ki: "Gerçektir (sen benim halis kullarımı kandıramazsın), ve ben gerçek olarak diyorum ki:

    85-Senden ve onlar içinde sana uyan kimselerden (gelenler ile) cehennemi dolduracağım!

    86-De ki: "Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Ve ben yapmacık yapanlardan, (uydurma şeylerle peygamberlik taslayanlardan) değilim."

    87-O (Kur'an), ancak bütün alemlere öğüttür.

    88-Bir süre sonra "Onun haberi(nin doğruluğu)nu gayet iyi bileceksiniz!"

  • Yaşar Nuri Öztürk

    1-Sâd. Zikir/öğüt/uyarı dolu Kur'an'a yemin olsun ki,

    2-İş hiç de onların sandığı gibi değil! O küfre sapanlar bir gurur, ayrılık ve bütünden kopuş içindedirler.

    3-Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik biz, bağrıştılar onlar, fakat kurtuluş yoktu; geçmişti zaman.

    4-Kendi içlerinden kendilerine bir uyarıcı geldi diye şaşıp kaldılar. Ve şöyle dedi bu nankörler: "Bu adam yalanlar düzen bir büyücü..."

    5-"İlahları bir tek tanrı mı yapmış? Bu, gerçekten hayret edilecek bir şey!"

    6-İçlerinden kodaman bir grup öne çıktı: "Haydi, yürüyün! İlahlarınıza sahip çıkmada kararlı davranın! Gerçek şu ki, istenip beklenen şey budur."

    7-"Öteki millette işitmedik böyle bir şey. Bu bir uydurmadan başka şey değildir."

    8-"Öğüt ve uyarı, içimizden ona mı indirildi?" Hayır, onlar benim zikrimden/Kur'an'ımdan kuşkulandılar. Hayır, onlar benim azabımı henüz tatmadılar.

    9-Yoksa Azîz, Vahhâb olan Rabbinin rahmetinin hazineleri onların katında mı?

    10-Yoksa göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların mülk ve saltanatı onların mı? Eğer öyleyse sebepler içinde yükselsinler.

    11-Kabilelerden oluşmuş, sözüm ona bir ordudur bu; şurada bozguna uğratılacaktır.

    12-Onlardan önce Nûh kavmi ve Âd da yalanlamıştı. Kazıklar sahibi Firavun da...

    13-Semûd, Lût kavmi, o sık ağaçları besleyen su kaynağının sahipleri Eykeliler de. İşte onlar da böyle hiziplerdi.

    14-Bunların hepsi, resulleri yalanlamaktan başka bir şey yapmadılar. Sonunda azabım hak oldu.

    15-Bunların beklediği de sadece, en küçük bir gecikmesi olmayan o müthiş titreşimli tek sestir.

    16-Şöyle dediler: "Rabbimiz, bizim payımızı/hesap defterimizi, hesap gününden önce çabucak ver!"

    17-Onların dediklerine sabret! O kuvvet sahibi kulumuz Davûd'u an! O, tespih nağmeleri döktüren bir kul idi.

    18-Dağları onunla birlikte buyruk altına almıştık: Akşam-sabah birlikte tespih ederlerdi.

    19-Kuşlar da toplu halde onunla beraberdi. Hepsi, onun tespih nağmelerine katılırdı.

    20-Mülk ve yönetimini güçlendirmiştik. Kendisine hikmet ve hakla bâtılı ayıran söz etme yeteneği vermiştik.

    21-Geldi mi sana, o çekişme hikâyesinin haberi? Hani, o hasımlar, duvarı aşarak mihraba ulaşmışlardı.

    22-Davûd'un yanına girmişledi de onlardan korkmuştu. "Korkma, dediler, biz iki davacıyız. Birimiz ötekinin hakkını çiğnedi. Şimdi sen, aramızda hak ile hükmet, adaletsizlik etme. Bizi yolun denge noktasına ilet.!

    23-"Şu benim kardeşimdir. Kendisinin doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Buna rağmen, onu da bana ver dedi ve tartışmada bana galip geldi."

    24-Davûd dedi ki: "Vallahi, senin bir tek koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana zulmetmiş. Zaten ortaklardan birçoğu birbiri aleyhine haksızlık ve zulme sapar. İman edip hakka ve barışa yönelik işler yapanlar böyle değildir. Ama onlar da pek azdır." Davûd, kendisini imtihan ettiğimizi düşündü; hemen Rabbinden af diledi; rükû ederek yerlere eğildi ve Allah'a yöneldi.

    25-Biz de ondan o günahı affettik. Katımızdan onun için bir yakınlık ve güzel bir gelecek var.

    26-Ey Davûd, seni yeryüzünde bir halife yaptık. Artık insanlar arasında hakla hükmet; geçici hevese uyma ki, seni Allah yolundan saptırmasın. Allah yolundan sapanlar için, hesap gününü unutmuş olmaları yüzünden şiddetli bir azap vardır.

    27-Biz şu göğü ve yeri ve ikisi arasındakileri boşuna yaratmadık. Böyle düşünmek, küfre sapanların sanısıdır. Vay hallerine o inkârcıların, ateş yüzünden!

    28-Yoksa biz, iman edip hakka ve barışa yönelik işler yapanları, yeryüzünde fesat çıkaranlarla aynı mı tutacağız? Yoksa takva sahiplerini, arsız sapıklar gibi mi yapacağız?

    29-Kutsal/bereketli bir Kitap bu; sana indirdik ki onu, ayetlerini derin derin düşünsünler ve öğüt alabilsin temiz özlüler.

    30-Davûd'a Süleyman'ı armağan ettik. Ne güzel kul! Hep Allah'a sığınır, yakarırdı.

    31-Akşam üstü kendisine, üç ayak üzerine basıp bir ayağını tırnak üstüne diken saf kan koşu atları sunulmuştu.

    32-Dedi: "Servet sevgisini, Rabbimi anmak için benimsedim." Nihayet Güneş perde ardına çekildi.

    33-"Geri getirin bana onları!" dedi. Bacaklarını, boyunlarını sıvazlamaya başladı.

    34-Yemin olsun ki biz, Süleyman'ı imtihan ettik, tahtının üstüne bir ceset bıraktık da o, tövbe ile Allah'a yöneldi.

    35-Şöyle yakardı: "Rabbim, affet beni! Benden sonra kimseye yaraşmayacak bir mülk/saltanat ver bana! Kuşkusuz sensin, evet sensin Vahhâb!

    36-Bunun üzerine, rüzgârı onun emrine verdik; onun emriyle onun istediği yere uysal uysal/tatlı tatlı akıp giderdi.

    37-Şeytanları da onun emrine verdik. Hepsi bina ustası ve dalgıçtı.

    38-Ve demirlerle birbirine bağlı diğerlerini...

    39-Bu, bizim lütfumuzdur; ister ver, ister elinde tut. Hesap yok...

    40-Ve gerçeken, katımızda onun bir yakınlığı ve güzel bir geleceği vardı.

    41-Kulumuz Eyyûb'u da an! Hani, Rabbine şöyle seslenmişti: "Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu."

    42-"Ayağını yere vur! İşte yıkanacak bir yer, işte içilecek soğuk bir su!..." dedik.

    43-Ona bizden bir rahmet ve özü temizlere bir hatırlatma olarak, ailesini ve beraberlerinde, benzerlerini bağışladık.

    44-"Eline bir demet sap al da onunla vur ve yeminine ters düşmüş olma!" dedik. Biz onu sabırlı bulduk. Ne güzel kuldu o! Bize yönelen, yakaran biriydi o.

    45-Güçlü-kuvvetli, bakış ve görüş sahibi kullarımız İbrahim, İshak ve Yakub'u da an!

    46-Biz onları, yurdu düşünme özellikleriyle yücelen tertemiz kullar yaptık.

    47-Ve bizim katımızda onlar seçkin, hayırlı kimselerdendi.

    48-İsmail'i, Elyese'i, Zülkifll'i de an! Hepsi seçkinlerdendi.

    49-Bir hatırlatmadır bu! Korunup sakınanlar için elbette güzel bir gelecek vardır.

    50-Kapıları kendilerine açılmış Adn cennetleri.

    51-Orada, yaslanmış olarak birçok meyve ve içecek isterler.

    52-Yanlarında, bakışlarını eşlerine yöneltmiş yaşıt dilberler vardır.

    53-Hesap günü için size vaat edilen işte budur.

    54-İşte bu, bizim verdiğimiz rızıktır elbette. Bitip tükenmesi yoktur onun.

    55-Bu, budur! Azgınlara da kötü bir gelecek vardır elbette!

    56-İçine dalacakları cehennem! Ne kötü döşektir o!

    57-İşte burada! Hadi, tatsınlar onu: Kaynar su, kokuşmuş irin.

    58-Ve o türden bir başkası daha: Çifter çifter.

    59-Şöyle denilir: "İşte sizinle birlikte direnişe geçen bir grup. 'Merhaba' yok onlara! Onlar ateşe salınıyorlar."

    60-Dediler: "Hayır, size merhaba yok. Onu siz önümüze çıkardınız. Ne kötü durak yeridir o!"

    61-Şöyle yakardılar: "Rabbimiz, bunu bizim önümüze çıkaranın ateşteki azabını bir kat daha artır."

    62-Şöyle dediler: "Şer temsilcilerinden saydığımız adamları, acaba neden görmüyoruz?"

    63-"Onları alaya alırdık; yoksa gözler onlardan kaydı mı?"

    64-İşte bu, kesin gerçektir. Ateş halkının çekişmesi gerçekleşecektir.

    65-De ki: "Ben, sadece bir uyarıcıyım. O Vâhid ve Kahhâr Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur."

    66-"Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Rabbi'dir O. Azîz ve Gaffâr..."

    67-De ki: "Büyük bir haberdir o."

    68-"Yüz çevirip duruyorsunuz ondan."

    69-"Onlar tartışırlarken, o yüce konsey hakkında benim hiçbir bilgim yoktu."

    70-"Bana, sadece açık bir uyarıcı olduğum vahyediliyor."

    71-Hani, Rabbin meleklere şöyle demişti: "Ben çamurdan bir insan yaratacağım."

    72-"Onu kıvama erdirip içine ruhumdan üflediğimde, önünde secde ederek eğilin!"

    73-Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde etmişlerdi.

    74-İblis etmemişti. O, kibre sapmış ve inkârcılardan olmuştu.

    75-Allah dedi: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan neydi? Burnu büyüklük mü ettin, yoksa yücelenlerden mi oldun?"

    76-İblis dedi: "Ben ondan hayırlıyım! Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın."

    77-Buyurdu: "Hadi, çık oradan! Sen kovulmuş birisin."

    78-"Din gününe kadar lanetim üzerinedir."

    79-Dedi: "Rabbim, o halde insanların diriltileceği güne kadar bana süre ver."

    80-Buyurdu: "Peki, süre verilenlerdensin."

    81-"O bilinen güne kadar."

    82-Dedi: "Kudret ve şerefine yemin olsun ki, onların tümünü azdıracağım."

    83-"İçlerinden sadece samimi, seçkin kullar dışta kalacaktır."

    84-Buyurdu: "İşte bu doğru! Ben de yalnız doğruyu söylerim."

    85-"Gerçek şu ki, ben cehennemi seninle ve onlardan sana uyanlarla tamamen dolduracağım."

    86-De ki: "Tebliğime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Ben size kendiliğimden/zorlamayla yükümlülük getirenlerden de değilim."

    87-Bu, âlemler için bir Zikir'den başka şey değildir.

    88-Yemin olsun, bir süre sonra onun haberini bileceksiniz.

  • ARAPÇA

    1-بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ ص ۚ وَالْقُرْآنِ ذِي الذِّكْرِ

    (ṣâd. velḳur'âni ẕi-ẕẕikr.)

    2-بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي عِزَّةٍ وَشِقَاقٍ

    (beli-lleẕîne keferû fî `izzetiv veşiḳâḳ.)

    3-كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّن قَرْنٍ فَنَادَوا وَّلَاتَ حِينَ مَنَاصٍ

    (kem ehleknâ min ḳablihim min ḳarnin fenâdev velâte ḥîne menâṣ.)

    4-وَعَجِبُوا أَن جَاءَهُم مُّنذِرٌ مِّنْهُمْ ۖ وَقَالَ الْكَافِرُونَ هَـٰذَا سَاحِرٌ كَذَّابٌ

    (ve`acibû en câehüm münẕirum minhüm. veḳâle-lkâfirûne hâẕâ sâḥirun keẕẕâb.)

    5-أَجَعَلَ الْآلِهَةَ إِلَـٰهًا وَاحِدًا ۖ إِنَّ هَـٰذَا لَشَيْءٌ عُجَابٌ

    (ece`ale-l'âlihete ilâhev vâḥidâ. inne hâẕâ leşey'ün `ucâb.)

    6-وَانطَلَقَ الْمَلَأُ مِنْهُمْ أَنِ امْشُوا وَاصْبِرُوا عَلَىٰ آلِهَتِكُمْ ۖ إِنَّ هَـٰذَا لَشَيْءٌ يُرَادُ

    (venṭaleḳa-lmeleü minhüm eni-mşû vaṣbirû `alâ âlihetiküm. inne hâẕâ leşey'üy yürâd.)

    7-مَا سَمِعْنَا بِهَـٰذَا فِي الْمِلَّةِ الْآخِرَةِ إِنْ هَـٰذَا إِلَّا اخْتِلَاقٌ

    (mâ semi`nâ bihâẕâ fi-lmilleti-l'âḫirah. in hâẕâ ille-ḫtilâḳ.)

    8-أَأُنزِلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ مِن بَيْنِنَا ۚ بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ مِّن ذِكْرِي ۖ بَل لَّمَّا يَذُوقُوا عَذَابِ

    (eünzile `aleyhi-ẕẕikru mim beyninâ. bel hüm fî şekkim min ẕikrî. bel lemmâ yeẕûḳû `aẕâb.)

    9-أَمْ عِندَهُمْ خَزَائِنُ رَحْمَةِ رَبِّكَ الْعَزِيزِ الْوَهَّابِ

    (em `indehüm ḫazâinü raḥmeti rabbike-l`azîzi-lvehhâb.)

    10-أَمْ لَهُم مُّلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ فَلْيَرْتَقُوا فِي الْأَسْبَابِ

    (em lehüm mülkü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehümâ. felyerteḳû fi-l'esbâb.)

    11-جُندٌ مَّا هُنَالِكَ مَهْزُومٌ مِّنَ الْأَحْزَابِ

    (cündüm mâ hünâlike mehzûmüm mine-l'aḥzâb.)

    12-كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ ذُو الْأَوْتَادِ

    (keẕẕebet ḳablehüm ḳavmü nûḥiv ve`âdüv vefir`avnü ẕü-l'evtâd.)

    13-وَثَمُودُ وَقَوْمُ لُوطٍ وَأَصْحَابُ الْأَيْكَةِ ۚ أُولَـٰئِكَ الْأَحْزَابُ

    (veŝemûdü veḳavmü lûṭiv veaṣḥâbü-l'eykeh. ülâike-l'aḥzâb.)

    14-إِن كُلٌّ إِلَّا كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ عِقَابِ

    (in küllün illâ keẕẕebe-rrusüle feḥaḳḳa `iḳâb.)

    15-وَمَا يَنظُرُ هَـٰؤُلَاءِ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً مَّا لَهَا مِن فَوَاقٍ

    (vemâ yenżuru hâülâi illâ ṣayḥatev vâḥidetem mâ lehâ min fevâḳ.)

    16-وَقَالُوا رَبَّنَا عَجِّل لَّنَا قِطَّنَا قَبْلَ يَوْمِ الْحِسَابِ

    (veḳâlû rabbenâ `accil lenâ ḳiṭṭanâ ḳable yevmi-lḥisâb.)

    17-اصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَاذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُودَ ذَا الْأَيْدِ ۖ إِنَّهُ أَوَّابٌ

    (iṣbir `alâ mâ yeḳûlûne veẕkür `abdenâ dâvûde ẕe-l'eyd. innehû evvâb.)

    18-إِنَّا سَخَّرْنَا الْجِبَالَ مَعَهُ يُسَبِّحْنَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِشْرَاقِ

    (innâ seḫḫarne-lcibâle me`ahû yüsebbiḥne bil`aşiyyi vel'işrâḳ.)

    19-وَالطَّيْرَ مَحْشُورَةً ۖ كُلٌّ لَّهُ أَوَّابٌ

    (veṭṭayra maḥşûrah. küllül lehû evvâb.)

    20-وَشَدَدْنَا مُلْكَهُ وَآتَيْنَاهُ الْحِكْمَةَ وَفَصْلَ الْخِطَابِ

    (veşedednâ mülkehû veâteynâhü-lḥikmete vefaṣle-lḫiṭâb.)

    21-وَهَلْ أَتَاكَ نَبَأُ الْخَصْمِ إِذْ تَسَوَّرُوا الْمِحْرَابَ

    (vehel etâke nebeü-lḫaṣm. iẕ tesevveru-lmiḥrâb.)

    22-إِذْ دَخَلُوا عَلَىٰ دَاوُودَ فَفَزِعَ مِنْهُمْ ۖ قَالُوا لَا تَخَفْ ۖ خَصْمَانِ بَغَىٰ بَعْضُنَا عَلَىٰ بَعْضٍ فَاحْكُم بَيْنَنَا بِالْحَقِّ وَلَا تُشْطِطْ وَاهْدِنَا إِلَىٰ سَوَاءِ الصِّرَاطِ

    (iẕ deḫalû `alâ dâvûde fefezi`a minhüm ḳâlû lâ teḫaf. ḫaṣmâni begâ ba`ḍunâ `alâ ba`ḍin faḥküm beynenâ bilḥaḳḳi velâ tüşṭiṭ vehdinâ ilâ sevâi-ṣṣirâṭ.)

    23-إِنَّ هَـٰذَا أَخِي لَهُ تِسْعٌ وَتِسْعُونَ نَعْجَةً وَلِيَ نَعْجَةٌ وَاحِدَةٌ فَقَالَ أَكْفِلْنِيهَا وَعَزَّنِي فِي الْخِطَابِ

    (inne hâẕâ eḫî lehû tis`uv vetis`ûne na`cetev veliye na`cetüv vâḥidetün feḳâle ekfilnîhâ ve`azzenî fi-lḫiṭâb.)

    24-قَالَ لَقَدْ ظَلَمَكَ بِسُؤَالِ نَعْجَتِكَ إِلَىٰ نِعَاجِهِ ۖ وَإِنَّ كَثِيرًا مِّنَ الْخُلَطَاءِ لَيَبْغِي بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَقَلِيلٌ مَّا هُمْ ۗ وَظَنَّ دَاوُودُ أَنَّمَا فَتَنَّاهُ فَاسْتَغْفَرَ رَبَّهُ وَخَرَّ رَاكِعًا وَأَنَابَ ۩

    (ḳâle leḳad żalemeke bisüâli na`cetike ilâ ni`âcih. veinne keŝîram mine-lḫuleṭâi leyebgî ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍin ille-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti veḳalîlüm mâ hüm. veżanne dâvûdü ennemâ fetennâhü festagfera rabbehû veḫarra râki`av veenâb.)

    25-فَغَفَرْنَا لَهُ ذَٰلِكَ ۖ وَإِنَّ لَهُ عِندَنَا لَزُلْفَىٰ وَحُسْنَ مَآبٍ

    (fegafernâ lehû ẕâlik. veinne lehû `indenâ lezülfâ veḥusne meâb.)

    26-يَا دَاوُودُ إِنَّا جَعَلْنَاكَ خَلِيفَةً فِي الْأَرْضِ فَاحْكُم بَيْنَ النَّاسِ بِالْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعِ الْهَوَىٰ فَيُضِلَّكَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ ۚ إِنَّ الَّذِينَ يَضِلُّونَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ بِمَا نَسُوا يَوْمَ الْحِسَابِ

    (yâ dâvûdü innâ ce`alnâke ḫalîfeten fi-l'arḍi faḥküm beyne-nnâsi bilḥaḳḳi velâ tettebi`i-lhevâ feyüḍilleke `an sebîli-llâh. inne-lleẕîne yeḍillûne `an sebîli-llâhi lehüm `aẕâbün şedîdüm bimâ nesû yevme-lḥisâb.)

    27-وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاءَ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا بَاطِلًا ۚ ذَٰلِكَ ظَنُّ الَّذِينَ كَفَرُوا ۚ فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا مِنَ النَّارِ

    (vemâ ḫalaḳne-ssemâe vel'arḍa vemâ beynehümâ bâṭilâ. ẕâlike żannü-lleẕîne keferû. feveylül lilleẕîne keferû mine-nnâr.)

    28-أَمْ نَجْعَلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَالْمُفْسِدِينَ فِي الْأَرْضِ أَمْ نَجْعَلُ الْمُتَّقِينَ كَالْفُجَّارِ

    (em nec`alü-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti kelmüfsidîne fi-l'arḍ. em nec`alü-lmütteḳîne kelfüccâr.)

    29-كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ مُبَارَكٌ لِّيَدَّبَّرُوا آيَاتِهِ وَلِيَتَذَكَّرَ أُولُو الْأَلْبَابِ

    (kitâbün enzelnâhü ileyke mübârakül liyeddebberû âyâtihî veliyeteẕekkera ülü-l'elbâb.)

    30-وَوَهَبْنَا لِدَاوُودَ سُلَيْمَانَ ۚ نِعْمَ الْعَبْدُ ۖ إِنَّهُ أَوَّابٌ

    (vevehebnâ lidâvûde süleymân. ni`me-l`abd. innehû evvâb.)

    31-إِذْ عُرِضَ عَلَيْهِ بِالْعَشِيِّ الصَّافِنَاتُ الْجِيَادُ

    (iẕ `uriḍa `aleyhi bil`aşiyyi-ṣṣâfinâtü-lciyâd.)

    32-فَقَالَ إِنِّي أَحْبَبْتُ حُبَّ الْخَيْرِ عَن ذِكْرِ رَبِّي حَتَّىٰ تَوَارَتْ بِالْحِجَابِ

    (feḳâle innî aḥbebtü ḥubbe-lḫayri `an ẕikri rabbî. ḥattâ tevârat bilḥicâb.)

    33-رُدُّوهَا عَلَيَّ ۖ فَطَفِقَ مَسْحًا بِالسُّوقِ وَالْأَعْنَاقِ

    (ruddûhâ `aleyy. feṭafiḳa mesḥam bissûḳi vel'a`nâḳ.)

    34-وَلَقَدْ فَتَنَّا سُلَيْمَانَ وَأَلْقَيْنَا عَلَىٰ كُرْسِيِّهِ جَسَدًا ثُمَّ أَنَابَ

    (veleḳad fetennâ süleymâne veelḳaynâ `alâ kürsiyyihî ceseden ŝümme enâb.)

    35-قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكًا لَّا يَنبَغِي لِأَحَدٍ مِّن بَعْدِي ۖ إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ

    (ḳâle rabbi-gfir lî veheb lî mülkel lâ yembegî lieḥadim mim ba`dî. inneke ente-lvehhâb.)

    36-فَسَخَّرْنَا لَهُ الرِّيحَ تَجْرِي بِأَمْرِهِ رُخَاءً حَيْثُ أَصَابَ

    (feseḫḫarnâ lehü-rrîḥa tecrî biemrih ruḫâen ḥayŝü eṣâb.)

    37-وَالشَّيَاطِينَ كُلَّ بَنَّاءٍ وَغَوَّاصٍ

    (veşşeyâṭîne külle bennâiv vegavvâṣ.)

    38-وَآخَرِينَ مُقَرَّنِينَ فِي الْأَصْفَادِ

    (veâḫarîne müḳarranîne fi-l'aṣfâd.)

    39-هَـٰذَا عَطَاؤُنَا فَامْنُنْ أَوْ أَمْسِكْ بِغَيْرِ حِسَابٍ

    (hâẕâ `aṭâünâ femnün ev emsik bigayri ḥisâb.)

    40-وَإِنَّ لَهُ عِندَنَا لَزُلْفَىٰ وَحُسْنَ مَآبٍ

    (veinne lehû `indenâ lezülfâ veḥusne meâb.)

    41-وَاذْكُرْ عَبْدَنَا أَيُّوبَ إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الشَّيْطَانُ بِنُصْبٍ وَعَذَابٍ

    (veẕkür `abdenâ eyyûb. iẕ nâdâ rabbehû ennî messeniye-şşeyṭânü binuṣbiv ve`aẕâb.)

    42-ارْكُضْ بِرِجْلِكَ ۖ هَـٰذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ

    (ürkuḍ biriclik. hâẕâ mugteselüm bâridüv veşerâb.)

    43-وَوَهَبْنَا لَهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُم مَّعَهُمْ رَحْمَةً مِّنَّا وَذِكْرَىٰ لِأُولِي الْأَلْبَابِ

    (vevehebnâ lehû ehlehû vemiŝlehüm me`ahüm raḥmetem minnâ veẕikrâ liüli-l'elbâb.)

    44-وَخُذْ بِيَدِكَ ضِغْثًا فَاضْرِب بِّهِ وَلَا تَحْنَثْ ۗ إِنَّا وَجَدْنَاهُ صَابِرًا ۚ نِّعْمَ الْعَبْدُ ۖ إِنَّهُ أَوَّابٌ

    (veḫuẕ biyedike ḍigŝen faḍrib bihî velâ taḥneŝ. innâ vecednâhü ṣâbirâ. ni`me-l`abd. innehû evvâb.)

    45-وَاذْكُرْ عِبَادَنَا إِبْرَاهِيمَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ أُولِي الْأَيْدِي وَالْأَبْصَارِ

    (veẕkür `ibâdenâ ibrâhîme veisḥâḳa veya`ḳûbe üli-l'eydî vel'ebṣâr.)

    46-إِنَّا أَخْلَصْنَاهُم بِخَالِصَةٍ ذِكْرَى الدَّارِ

    (innâ aḫlaṣnâhüm biḫâliṣatin ẕikra-ddâr.)

    47-وَإِنَّهُمْ عِندَنَا لَمِنَ الْمُصْطَفَيْنَ الْأَخْيَارِ

    (veinnehüm `indenâ lemine-lmuṣṭafeyne-l'aḫyâr.)

    48-وَاذْكُرْ إِسْمَاعِيلَ وَالْيَسَعَ وَذَا الْكِفْلِ ۖ وَكُلٌّ مِّنَ الْأَخْيَارِ

    (veẕkür ismâ`île velyese`a veẕe-lkifl. veküllüm mine-l'aḫyâr.)

    49-هَـٰذَا ذِكْرٌ ۚ وَإِنَّ لِلْمُتَّقِينَ لَحُسْنَ مَآبٍ

    (hâẕâ ẕikr. veinne lilmütteḳîne leḥusne meâb.)

    50-جَنَّاتِ عَدْنٍ مُّفَتَّحَةً لَّهُمُ الْأَبْوَابُ

    (cennâti `adnim müfetteḥatel lehümü-l'ebvâb.)

    51-مُتَّكِئِينَ فِيهَا يَدْعُونَ فِيهَا بِفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ وَشَرَابٍ

    (müttekiîne fîhâ yed`ûne fîhâ bifâkihetin keŝîrativ veşerâb.)

    52-وَعِندَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ أَتْرَابٌ

    (ve`indehüm ḳâṣirâtu-ṭṭarfi etrâb.)

    53-هَـٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِيَوْمِ الْحِسَابِ

    (hâẕâ mâ tû`adûne liyevmi-lḥisâb.)

    54-إِنَّ هَـٰذَا لَرِزْقُنَا مَا لَهُ مِن نَّفَادٍ

    (inne hâẕâ lerizḳunâ mâ lehû min nefâd.)

    55-هَـٰذَا ۚ وَإِنَّ لِلطَّاغِينَ لَشَرَّ مَآبٍ

    (hâẕâ. veinne liṭṭâgîne leşerra meâb.)

    56-جَهَنَّمَ يَصْلَوْنَهَا فَبِئْسَ الْمِهَادُ

    (cehennem. yaṣlevnehâ. febi'se-lmihâd.)

    57-هَـٰذَا فَلْيَذُوقُوهُ حَمِيمٌ وَغَسَّاقٌ

    (hâẕâ felyeẕûḳûhü ḥamîmüv vegassâḳ.)

    58-وَآخَرُ مِن شَكْلِهِ أَزْوَاجٌ

    (veâḫaru min şeklihî ezvâc.)

    59-هَـٰذَا فَوْجٌ مُّقْتَحِمٌ مَّعَكُمْ ۖ لَا مَرْحَبًا بِهِمْ ۚ إِنَّهُمْ صَالُو النَّارِ

    (hâẕâ fevcüm muḳteḥimüm me`aküm. lâ merḥabem bihim. innehüm ṣâlü-nnâr.)

    60-قَالُوا بَلْ أَنتُمْ لَا مَرْحَبًا بِكُمْ ۖ أَنتُمْ قَدَّمْتُمُوهُ لَنَا ۖ فَبِئْسَ الْقَرَارُ

    (ḳâlû bel entüm. lâ merḥabem biküm. entüm ḳaddemtümûhü lenâ. febi'se-lḳarâr.)

    61-قَالُوا رَبَّنَا مَن قَدَّمَ لَنَا هَـٰذَا فَزِدْهُ عَذَابًا ضِعْفًا فِي النَّارِ

    (ḳâlû rabbenâ men ḳaddeme lenâ hâẕâ fezidhü `aẕâben ḍi`fen fi-nnâr.)

    62-وَقَالُوا مَا لَنَا لَا نَرَىٰ رِجَالًا كُنَّا نَعُدُّهُم مِّنَ الْأَشْرَارِ

    (veḳâlû mâ lenâ lâ nerâ ricâlen künnâ ne`uddühüm mine-l'eşrâr.)

    63-أَتَّخَذْنَاهُمْ سِخْرِيًّا أَمْ زَاغَتْ عَنْهُمُ الْأَبْصَارُ

    (etteḫaẕnâhüm siḫriyyen em zâgat `anhümü-l'ebṣâr.)

    64-إِنَّ ذَٰلِكَ لَحَقٌّ تَخَاصُمُ أَهْلِ النَّارِ

    (inne ẕâlike leḥaḳḳun teḫâṣumü ehli-nnâr.)

    65-قُلْ إِنَّمَا أَنَا مُنذِرٌ ۖ وَمَا مِنْ إِلَـٰهٍ إِلَّا اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ

    (ḳul innemâ ene münẕir. vemâ min ilâhin ille-llâhü-lvâḥidü-lḳahhâr.)

    66-رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الْعَزِيزُ الْغَفَّارُ

    (rabbü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehüme-l`azîzü-lgaffâr.)

    67-قُلْ هُوَ نَبَأٌ عَظِيمٌ

    (ḳul hüve nebeün `ażîm.)

    68-أَنتُمْ عَنْهُ مُعْرِضُونَ

    (entüm `anhü mü`riḍûn.)

    69-مَا كَانَ لِيَ مِنْ عِلْمٍ بِالْمَلَإِ الْأَعْلَىٰ إِذْ يَخْتَصِمُونَ

    (mâ kâne liye min `ilmim bilmelei-l'a`lâ iẕ yaḫteṣimûn.)

    70-إِن يُوحَىٰ إِلَيَّ إِلَّا أَنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُّبِينٌ

    (iy yûḥâ ileyye illâ ennemâ ene neẕîrum mübîn.)

    71-إِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِّن طِينٍ

    (iẕ ḳâle rabbüke lilmelâiketi innî ḫâliḳum beşeram min ṭîn.)

    72-فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ

    (feiẕâ sevveytühû venefaḫtü fîhi mir rûḥî feḳa`û lehû sâcidîn.)

    73-فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ

    (fesecede-lmelâiketü küllühüm ecme`ûn.)

    74-إِلَّا إِبْلِيسَ اسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِرِينَ

    (illâ iblîs. istekbera vekâne mine-lkâfirîn.)

    75-قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا مَنَعَكَ أَن تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّ ۖ أَسْتَكْبَرْتَ أَمْ كُنتَ مِنَ الْعَالِينَ

    (ḳâle yâ iblîsü mâ mene`ake en tescüde limâ ḫalaḳtü biyedeyy. estekberte em künte mine-l`âlîn.)

    76-قَالَ أَنَا خَيْرٌ مِّنْهُ ۖ خَلَقْتَنِي مِن نَّارٍ وَخَلَقْتَهُ مِن طِينٍ

    (ḳâle ene ḫayrum minh. ḫalaḳtenî min nâriv veḫalaḳtehû min ṭîn.)

    77-قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ

    (ḳâle faḫruc minhâ feinneke racîm.)

    78-وَإِنَّ عَلَيْكَ لَعْنَتِي إِلَىٰ يَوْمِ الدِّينِ

    (veinne `aleyke la`netî ilâ yevmi-ddîn.)

    79-قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِي إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ

    (ḳâle rabbi feenżirnî ilâ yevmi yüb`aŝûn.)

    80-قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنظَرِينَ

    (ḳâle feinneke mine-lmünżarîn.)

    81-إِلَىٰ يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ

    (ilâ yevmi-lvaḳti-lma`lûm.)

    82-قَالَ فَبِعِزَّتِكَ لَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ

    (ḳâle febi`izzetike leugviyennehüm ecme`în.)

    83-إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ

    (illâ `ibâdeke minhümü-lmuḫleṣîn.)

    84-قَالَ فَالْحَقُّ وَالْحَقَّ أَقُولُ

    (ḳâle felḥaḳḳ. velḥaḳḳa eḳûl.)

    85-لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنكَ وَمِمَّن تَبِعَكَ مِنْهُمْ أَجْمَعِينَ

    (leemleenne cehenneme minke vemimmen tebi`ake minhüm ecme`în.)

    86-قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُتَكَلِّفِينَ

    (ḳul mâ es'elüküm `aleyhi min ecriv vemâ ene mine-lmütekellifîn.)

    87-إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ

    (in hüve illâ ẕikrul lil`âlemîn.)

    88-وَلَتَعْلَمُنَّ نَبَأَهُ بَعْدَ حِينٍ

    (veleta`lemünne nebeehû ba`de ḥîn.)

İçerik korumalıdır. Sağ tıklama işlevi devre dışı bırakıldı.