VEYSEL ATACAN

  • Resimler
  • Araştırmalar
  • Yazılar
  • Videolar

Es-Saffat Suresi

  • Abdülbaki Gölpınarlı

    1-Andolsun saf saf dizilenlere.

    2-Halkı kötülükten menedenlere.

    3-Kur'an okuyanlara.

    4-Şüphe yok ki mabudunuz birdir.

    5-Rabbidir göklerin ve yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin ve Rabbidir doğuların.

    6-Şüphe yok ki biz, yakın göğü ziynetlerle bezedik.

    7-Ve onu, her inatçı ve asi Şeytandan koruduk.

    8-En yüce melekler topluluğunun sözlerini duyamazlar ve her yandan sürülüp kovulurlar.

    9-Horhakir bir halde ve onlar içindir ardıarası kesilmeyen azap.

    10-Ancak hırsızlama bir söz duyan olursa hemen onun ardından da aydınlatıcı ve delip geçen bir ateştir atılır, onu yakar.

    11-Şimdi sor bir onlara, yaratılış bakımından onlar mı daha güçlükuvvetli, yoksa bizim diğer yarattıklarımız mı? Şüphe yok ki biz, onları cıvık bir balçıktan yarattık.

    12-Belki de şaştın sen ve alay eder onlar da.

    13-Ve öğüt verilince Kur'an'la öğüt almazlar.

    14-Ve bir delil gördüler mi alay etmeye kalkarlar.

    15-Ve derler ki: Bu, ancak apaçık bir büyüden başka bir şey değil.

    16-Ölüp toprak ve kemik olduktan sonra mı diriltileceğiz biz.

    17-Önceki atalarımız da mı diriltilecekler?

    18-De ki: Evet ve siz horhakir bir halde dirileceksiniz.

    19-Gerçekten de ancak bir tek bağrıştan ibarettir de birdenbire görüverirler ki dirilmişler.

    20-Ve yazıklar olsun bize derler, işte bugün, ceza günü.

    21-İşte bugün, sizin yalanlayıp durduğunuz ayırt ediş günü.

    22-Toplayın bir araya zulmedenleri, onlara eş olanları ve kulluk ettikleri şeyleri.

    23-Allah'ı bırakıp da, hepsine de o koca cehennemin yolunu gösterin.

    24-Ve durdurun onları, şüphe yok ki sorulacak onlardan.

    25-Ne oldu size de yardım etmiyorsunuz birbirinize?

    26-Hayır, bugün onlar, tamamıyla teslim olmuşlardır.

    27-Ve bir kısmı, bir kısmına yönelir de, birbirlerini sorumlu sayarlar.

    28-Gerçekten de derler, siz sağımızdan çıkagelir, iyilik ediyor görünürdünüz bize.

    29-Hayır derler öbürleri, siz inanmamıştınız.

    30-Ve size karşı bir gücümüzkuvvetimiz yoktu bizim, hayır, siz azgın kişilerdiniz.

    31-O yüzden de Rabbimizin, bize söylediği söz, gerçekleşti, şüphe yok ki azabı tadacağız elbet.

    32-Gerçekten sizi azdırdık biz, şüphe yok ki biz de azmıştık.

    33-Hiç şüphe yok ki bugün onlar, azapta ortaktırlar.

    34-Şüphe yok ki biz, suçlulara böyle yaparız işte.

    35-Şüphe yok ki onlara Allah'tan başka yoktur tapacak dendi mi ululanmaya kalkışırlardı.

    36-Ve biz derlerdi, deli bir şair için mabutlarımızı bırakalım mı?

    37-Hayır, o, gerçeği getirmiştir ve peygamberlerin gerçek olduğunu bildirmiştir.

    38-Hiç şüphe yok ki o elemli azabı tadacaksınız elbet.

    39-Ve ancak yaptığınız neyse onun karşılığı olarak cezalanacaksınız.

    40-Ancak ihlasa eren Allah kulları müstesna.

    41-Öyle kişilerdir onlar ki onlaradır malum rızık.

    42-Yemişler ve onlar, büyük derecelere nail olanlardır.

    43-Ebedi Naim cennetlerinde.

    44-Karşılıklı tahtlara otururlar.

    45-Kaynakları meydanda, akıp duran şarap ırmaklarından taslar sunulur onlara.

    46-Bembeyazdır o şarap, lezzetlidir içenlere.

    47-Orada ne bir sersemlik var, ne de sarhoş olurlar.

    48-Ve yanlarında, gözlerini kendi eşlerinden ayırmayan iri gözlü huriler var.

    49-Sanki kuş tüyleriyle örtülmüş yumurtalar.

    50-Bir kısmı, bir kısmına döner de bir birlerine sorarlar.

    51-Birisi söze gelir de der ki: Bir arkadaşım vardı.

    52-Sen de mi derdi, gerçek sayanlardansın.

    53-Ölüp bir yığın toprak ve kemik olduktan sonra mı soruya çekileceğiz, cezalanacağız?

    54-Der ki: Ne oldu o, bakıp gördünüz mü acaba?

    55-Derken kendisi bakıp görür ki o, cehennemin ta ortasında.

    56-Allah'a andolsun ki der, az kalmıştı, beni de helak edecektin.

    57-Ve Rabbimin nimeti olmasaydı ben de orada bulunanlardan olurdum.

    58-Biz artık ölmeyecek değil miyiz?

    59-İlk ölümümüzden sonra ve biz, azaba da uğramayacağız değil mi?

    60-Şüphe yok ki bu, elbette büyük bir kurtuluş, büyük bir kutluluk.

    61-Artık çalışanlar da böylesine çalışsınlar.

    62-Böyle bir nimete ve ziyafete ermek mi hayırlı, yoksa zakkum ağacından yemek mi?

    63-Şüphe yok ki biz onu, zulmedenleri sınamak için yarattık,

    64-Şüphe yok ki o, cehennemin ta dibinden çıkar.

    65-Tomurcukları Şeytanların başlarına benzer.

    66-Derken onlar, onu yerler de karınları şişer.

    67-Sonra da içimi bu zakkum gibi acı kaynar sular içerler.

    68-Sonra da gene cehennemdir dönüp varacakları yer.

    69-Şüphe yok ki onlar, atalarını, sapıtmış bir halde bulmuşlardı da.

    70-Onlar da, koşa koşa onların izlerini izlemişlerdi.

    71-Ve andolsun ki onlardan önce gelip geçenlerin de çoğu sapıtmıştı.

    72-Ve andolsun ki biz, onların içinden, korkutucular göndermiştik onlara.

    73-Bak da gör, korkutulanların sonucu ne oldu.

    74-Ancak ihlasa eren Allah kulları müstesna.

    75-Ve andolsun ki Nuh, bize nida etmişti, biz de ne güzel icabet etmiştik.

    76-Ve onu ve ailesini, pek büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık.

    77-Ve soyunu, yeryüzünde kalan bir soy haline getirdik.

    78-Ve sonradan gelenler arasında da ona iyi bir adsan verdik.

    79-Esenlik Nuh'a alemler içinde.

    80-Şüphe yok ki biz, böyle mükafatlandırırız iyilik edenleri.

    81-Şüphe yok ki o, inanan kullarımızdandı.

    82-Sonra da öbürlerini sulara boğduk.

    83-Ve şüphe yok ki İbrahim de onun taraftarlarındandı elbet.

    84-Hani Rabbine tertemiz bir yürekle gelmişti o.

    85-Hani atasına ve kavmine siz demişti, nelere kulluk ediyorsunuz?

    86-Allah'ı bırakıp da tamamıyla uydurma mabutlara mı tapmak istiyorsunuz?

    87-Âlemlerin Rabbine karşı zannınız ne?

    88-Derken yıldızlara bir bakmıştı da,

    89-Ben, demişti, gerçekten de hastayım.

    90-Derken, arkalarını çevirip gitmişlerdi onlar.

    91-Derken o da onların mabutları olan putlara gidip demişti ki: Neye yemek yemiyorsunuz?

    92-Ne oldu size, niçin konuşmuyorsunuz?

    93-Derken sağ eliyle vurup kırmıştı onları.

    94-Derken koşakoşa yanına gelmişlerdi.

    95-O demişti ki: Elinizde yontup yaptığınız şeylere mi kulluk ediyorsunuz?

    96-Halbuki sizi de Allah yaratmıştır, o yontup yaptığınız şeyleri de.

    97-Onun için bir yapı yapın da demişlerdi, atın onu ateşe.

    98-Ona bir düzen yapmak istemişlerdi de biz onları alçaltmıştık.

    99-Ve ben demişti, Rabbimin tapısına gidiyorum, o, doğru yolu gösterir bana.

    100-Rabbim, bana temiz kişilerden olmak şartıyla bir oğul ihsan et.

    101-Derken biz de ona tedbirle hareket eden ve aceleci olmayan bir oğul vereceğimizi müjdelemiştik.

    102-İbrahim'le beraber koşup gezecek çağa gelince İbrahim, oğulcağızım demişti, ben, rüyamda, seni kesiyorum gördüm, bir bak, düşün, sen ne dersin buna? O da babacığım demişti, ne emredildiyse sana, onu yap, Allah dilerse beni sabredenlerden bulursun.

    103-İkisi de teslim olunca onun alnını yere koymuştu.

    104-Ve biz, ona ey İbrahim diye nida etmiştik.

    105-Rüyanı gerçekleştirdik. Şüphe yok ki biz, böyle mükafatlandırırız iyilik edenleri.

    106-Şüphe yok ki bu, elbette apaçık bir sınamaydı.

    107-Ve onun yerine, kesilmek üzere büyük bir koç ihsan ettik.

    108-Ve sonradan gelenler arasında da ona iyi bir adsan verdik.

    109-Esenlik İbrahim'e.

    110-Biz, böyle mükafatlandırırız iyilik edenleri.

    111-Şüphe yok ki o, inanan kullarımızdandı.

    112-Ve ona, temiz kişilerden ve peygamber olacak İshak'ı müjdelemiştik.

    113-Onu da kutladık, İshak'ı da ve ikisinin de soyundan iyilik eden de var, apaçık nefsine zulmeden de.

    114-Ve andolsun ki biz, Musa'ya ve Harun'a nimetler verdik.

    115-İkisini ve kavimlerini, büyük bir sıkıntıdan kurtardık.

    116-Ve yardım ettik onlara da üst geldiler.

    117-Ve ikisine de her şeyi apaçık gösteren kitabı verdik.

    118-Ve ikisini de dosdoğru yola sevkettik.

    119-Ve ikisine de, sonradan gelenler arasında iyi bir adsan verdik.

    120-Esenlik Musa'ya ve Harun'a.

    121-Şüphe yok ki biz, böyle mükafatlandırırız iyilik edenleri;

    122-Şüphe yok ki ikisi de inanan kullarımızdandı.

    123-Ve şüphe yok ki İlyas, elbette peygamberlerdendi.

    124-Hani kavmine demişti ki: Çekinmez misiniz siz?

    125-Ba'l'i mi çağırırsınız da yaratıcıların en güzelini bırakırsınız.

    126-O Allah'tır ki Rabbinizdir sizin ve Rabbidir gelip geçmiş atalarınızın.

    127-Derken yalanladılar onu; şüphe yok ki tapımıza getirilecektir onlar.

    128-Ancak ihlasa eren Allah kulları müstesna.

    129-Ve sonradan gelenler arasında ona iyi bir adsan verdik.

    130-Esenlik İlyas'a ve ona uyanlara.

    131-Şüphe yok ki biz, böyle mükafatlandırırız iyilik edenleri.

    132-Şüphe yok ki o, inanan kullarımızdandı.

    133-Ve şüphe yok ki Lut da elbette peygamberlerdendi.

    134-Hani onu ve bütün ailesini kurtarmıştık.

    135-Ancak bir kocakarı, kalanlar arasındaydı.

    136-Sonra öbürlerinin kökünü kazıdık.

    137-Ve şüphe yok ki siz de onların yurtlarına uğramadasınız sabahları.

    138-Ve akşamları; hala mı akıl etmezsiniz?

    139-Ve şüphe yok ki Yunus da peygamberlerdendi elbet.

    140-Hani, yolcularla dolu bir gemiye kaçmıştı da.

    141-Derken kura çekmişlerdi de kur'a ona düşmüştü.

    142-Kınanmış bir haldeydi ki onu balık yutuvermişti.

    143-Eğer Rabbini tenzih edenlerden olmasaydı.

    144-Halkın tekrar dirileceği günedek balığın karnında kalırdı.

    145-Derken onu ıssız bir yere çıkardık ve o, hastaydı da.

    146-Ve ona gölge versin diye bir kabak fidanı bitirdik.

    147-Ve onu yüz bin kişiye, yahut daha da artmakta olan bir topluluğa peygamber olarak gönderdik.

    148-Derken inandılar da onları muayyen bir zamanadek yaşattık, geçindirdik.

    149-Artık sor onlara, kızlar, Rabbinin de.oğullar, onların mı?

    150-Yoksa melekleri kız halkettik de tanık mıydı onlar?

    151-Haberin olsun ki şüphe yok, onlar, bu sözü uydurup söylemedeler.

    152-Allah doğurdu demedeler ve şüphe yok ki onlar, yalancıdır elbet.

    153-Oğulları bırakmış da kızları mı seçmiş?

    154-Ne oluyor size, nasıl da hükmediyorsunuz?

    155-Öğüt almaz mısınız hala?

    156-Yoksa apaçık bir deliliniz mi var?

    157-Doğru söylüyorsanız getirin kitabınızı.

    158-Ve onunla cinler arasında bir.akRabalık uydurmadalar ve andolsun ki cinler de onun tapısına götürüleceklerini, orada hazır bulunacaklarını bilmişlerdir.

    159-Yücedir,.münezzehtir vasfettiklerinden.

    160-Ancak ihlasa eren Allah kulları müstesna.

    161-Gerçekten de ne siz, ne de kulluk ettikleriniz.

    162-Onları bir sınamaya uğratamazsınız.

    163-Ancak cehenneme girecek kişiyi azdıRabilirsiniz.

    164-Ve melekler derler ki: Bizden hiçbir fert yoktur ki onun malum ve muayyen bir makamı olmasın.

    165-Ve şüphe yok ki biz, safsaf dizilmişiz elbet.

    166-Ve şüphe yok ki biz, mabudumuzu tenzih ederiz elbet.

    167-Ve kafirler, gerçekten de diyorlardı.

    168-Katımızda evvelkilere ait bir kitap olsaydı.

    169-Elbette biz de ihlasa eren Allah kulları olurduk.

    170-Derken kitap geldi de inanmadılar ona, yakında ne olacaklarını bilecekler.

    171-Ve andolsun ki gönderilen kullarımıza şu sözü söylemiştik, şu hükmü takdir etmiştik.

    172-Şüphe yok ki onlar, elbette yardıma mazhar olacaklardır.

    173-Ve şüphe yok ki bizim ordumuz, elbette üstündür.

    174-Artık yüz çevir onlardan bir zamanadek.

    175-Hele bir bak, bir gözle onları, onlar da sonuçları neymiş, yakında görecekler.

    176-Azabımızın çabucak gelmesini mi istiyorlar?

    177-Fakat azabımız, yurtlarına gelip çökünce korkutulanlar, ne de kötü bir sabaha kavuşacaklar.

    178-Ve yüz çevir onlardan bir zamana dek.

    179-Ve bir bak, bir gözle, onlar da sonuçları neymiş, yakında görecekler.

    180-Yücedir, münezzehtir Rabbin ve yücelik, üstünlük ıssı Rab, onların vasfettiklerinden.

    181-Ve esenlik peygamberlere.

    182-Ve hamd, alemlerin Rabbi Allah'a.

  • Ali Bulaç

    1-Saflar halinde dizilenlere andolsun,

    2-Haykırıp sürükleyenlere,

    3-Zikir okuyanlara,

    4-Tartışmasız, sizin İlahınız gerçekten birdir.

    5-Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir, doğuların da Rabbidir.

    6-Şüphesiz Biz dünya göğünü 'çekici bir süsle', yıldızlarla süsleyip-donattık.

    7-Ve itaatten çıkmış her azgın şeytandan koruduk;

    8-Ki onlar, Mele'i A'la'ya kulak verip dinleyemezler, her yandan kovulup atılırlar;

    9-Uzaklaştırılırlar. Onlara kesintisiz bir azap vardır.

    10-Ancak (sözü hırsızlama) çalıp-kapan olursa, artık onu da delip geçen 'yakıcı bir alev' izler (ve yok eder).

    11-Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından onlar mı daha zorlu, yoksa Bizim yarattıklarımız mı? Doğrusu Biz onları, cıvık-yapışkan bir çamurdan yarattık.

    12-Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar.

    13-Kendilerine öğüt verildiğinde, öğüt almıyorlar.

    14-Bir ayet (mucize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar.

    15-"Bu, açıkça bir büyüden başkası değildir" dediler.

    16-"Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?"

    17-"Veya önceki atalarımız da mı?"

    18-De ki: "Evet, üstelik boyun bükmüş kimseler olarak (diriltileceksiniz).”

    19-İşte o, yalnızca bir tek çığlıktan ibarettir; artık kendileri (diriltilmiş olarak) bakıp duruyorlar.

    20-Derler ki: "Eyvahlar bize; bu, din günüdür."

    21-"Bu, sizin yalanladığınız (mü'mini kafirden, haklıyı haksızdan) ayırma günüdür."

    22-"Zulmedenleri, eşlerini ve taptıklarını biraraya getirip toplayın."

    23-"Allah'tan başka (taptıklarını); artık onları cehennemin yoluna yöneltip götürün."

    24-"Ve onları durdurup-tutuklayın, çünkü sorguya çekileceklerdir."

    25-(Onlara seslenilir:) "Ne oluyor size, birbirinizle (dünyada olduğu gibi) yardımlaşmıyorsunuz?"

    26-Hayır, bugün onlar teslim olmuşlardır.

    27-Kimi kimine yönelmiş olarak birbirlerine soruyorlar:

    28-"Gerçekten sizler bize sağdan (sağ duyudan ve haktan) yana gelip yanaşıyordunuz." derler.

    29-(Diğerleri de:) "Hayır" derler. "Zaten sizler mü'min kimseler değildiniz."

    30-"Bizim üzerinizde zorlayıcı hiçbir gücümüz yoktu; hayır siz (kendiniz) azgın bir kavimdiniz."

    31-"Böylece Rabbimiz'in sözü (yıkım ve azap va'di) üzerimize hak oldu. Şüphesiz, (azabı) tadıcılarız."

    32-"Evet, sizi azdırdık, çünkü biz de azgın kimselerdik."

    33-Artık o gün onlar azapta ortaktırlar.

    34-Doğrusu Biz, suçlu-günahkarlara böyle yaparız.

    35-Çünkü onlara: "Allah'tan başka İlah yoktur" denildiği zaman, büyüklük taslarlardı.

    36-Ve derlerdi ki: "Biz, ünlenmiş bir şair için ilahlarımızı terk mi edeceğiz?"

    37-Hayır, o, hakkı getirmiş ve gönderilen (elçi)leri de doğrulamıştı.

    38-Şüphesiz, siz, acı azabı tadıcılarsınız."

    39-Yaptıklarınızdan başkasıyla cezalandırılmayacaksınız.

    40-Ancak muhlis olan kullar başka.

    41-İşte onlar; onlar için bilinen bir rızık vardır.

    42-Çeşitli-meyveler. Onlar ikram görenlerdir.

    43-Nimetlerle donatılmış (naim) cennetlerde.

    44-Birbirlerine karşı, tahtlar üzerinde (otururlar).

    45-Kaynaktan (doldurulmuş) kadehlerle çevrelerinde dolaşılır.

    46-Bembeyaz; içenlere lezzet (veren bir içki).

    47-Onda ne bir gaile vardır, ne de kendilerinden geçip, akılları çelinir.

    48-Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır.

    49-Sanki onlar, saklı bir yumurta gibi (çarpıcı ve pürüzsüz).

    50-Böyleyken, kimi kimine yönelmiş olarak, birbirlerine soruyorlar:

    51-Bir sözcü der ki: "Benim bir yakınım vardı."

    52-"Derdi ki: Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?"

    53-"Bizler öldüğümüz, toprak ve kemikler olduğumuzda mı, gerçekten biz mi (yeniden diriltilip sonra da) sorguya çekilecekmişiz?"

    54-(Konuşan yanındakilere) Der ki: "Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?"

    55-Derken, bakıverdi, onu 'çılgınca yanan ateşin' tam ortasında gördü.

    56-Dedi ki: "Andolsun Allah'a, neredeyse beni de (şu bulunduğun yere) düşürecektin."

    57-"Eğer Rabbimin nimeti olmasaydı, muhakkak ben de (azap yerine getirilip) hazır bulundurulanlardan olacaktım.

    58-"Nasıl, biz ölecek olanlar değil miymişiz?"

    59-"Yalnızca birinci ölümümüzden başka (öyle mi)? Ve biz azaba uğratılacak olanlar değil miymişiz?"

    60-Şüphesiz, bu, asıl büyük 'kurtuluş ve mutluluğun' ta kendisidir.

    61-Böylece çalışanlar da bunun bir benzeri için çalışmalıdır.

    62-Nasıl, böyle bir konaklanma mı daha hayırlı yoksa zakkum ağacı mı?

    63-Doğrusu Biz, onu kafirler için bir fitne (bir imtihan konusu) kıldık.

    64-Şüphesiz o, ‘çılgınca yanan ateşin’ dibinde bitip çıkar.

    65-Onun tomurcukları, şeytanların başları gibidir.

    66-Artık gerçekten, ondan yiyecekler böylelikle karınlarını ondan dolduracaklar.

    67-Sonra kendileri için onun üzerinde kaynar su karıştırılmış bir içkileri de vardır.

    68-Sonra onların dönecekleri yer, elbette (yine) çılgınca yanan ateştir.

    69-Çünkü onlar, atalarını sapık kimseler olarak bulmuşlardı.

    70-Kendileri de onları izleri üzerinde koşturup-duruyorlardı.

    71-Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı.

    72-Andolsun, Biz onlara uyarıcılar göndermiştik.

    73-Uyarılanların nasıl bir sona uğradıklarına bir bak.

    74-Ancak muhlis olan kullar başka.

    75-Andolsun, Nuh Bize (dua edip) seslenmişti de, ne güzel icabet etmiştik.

    76-Onu ve ailesini, o büyük üzüntüden kurtarmıştık.

    77-Ve onun soyunu, (dünyada) onları da baki kıldık.

    78-Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.

    79-Alemler içinde selam olsun Nuh’a.

    80-Gerçekten Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.

    81-Şüphesiz o, Bizim mü’min olan kullarımızdandı.

    82-Sonra diğerlerini suda boğduk.

    83-Doğrusu İbrahim de onun (soyunun) bir kolundandır.

    84-Hani o, Rabbine arınmış (selim) bir kalp ile gelmişti.

    85-Hani babasına ve kavmine demişti ki: “Sizler neye tapıyorsunuz?”

    86-“Birtakım uydurma yalanlar için mi Allah’tan başka ilahlar istiyorsunuz?”

    87-“Alemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir?”

    88-Sonra yıldızlara bir göz attı.

    89-“Ben, doğrusu hastayım” dedi.

    90-Böylelikle arkalarını çevirip ondan kaçmaya başladılar.

    91-Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup: “Yemek yemiyor musunuz?” dedi.

    92-“Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?”

    93-Derken onların üstüne yürüyüp sağ eliyle bir darbe indirdi.

    94-Çok geçmeden (halkı) birbirine girmiş durumda kendisine yönelip geldiler.

    95-Dedi ki: “Yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?”

    96-“Oysa sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır.”

    97-Dediler ki: “Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın.”

    98-Böylelikle ona bir tuzak hazırlamak istediler. Oysa Biz, onları alçaltılmışlar kıldık.

    99-(İbrahim) Dedi ki: “Şüphesiz ben, Rabbime gidiciyim; O, beni hidayete erdirecektir.”

    100-“Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et.”

    101-Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik.

    102-Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): “Oğlum” dedi. “Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun.” (Oğlu İsmail) Dedi ki: “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaAllah, beni sabredenlerden bulacaksın.”

    103-Sonunda ikisi de (Allah’ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmail’i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı.

    104-Biz ona: “Ey İbrahim” diye seslendik.

    105-“Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.”

    106-Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı.

    107-Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik.

    108-Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.

    109-İbrahim’e selam olsun.

    110-Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.

    111-Şüphesiz o, Bizim mü’min olan kullarımızdandır.

    112-Biz ona, salihlerden bir peygamber olarak İshak’ı da müjdeledik.

    113-Ona ve İshak’a bereketler verdik. İkisinin soyundan, ihsanda bulunan (muhsin olan) da var, açıkça kendi nefsine zulmeden de.

    114-Andolsun, Biz Musa’ya ve Harun’a lütufta bulunduk.

    115-Onları ve kavimlerini o büyük üzüntüden kurtardık.

    116-Onlara yardım ettik, böylece üstün gelenler oldular.

    117-Ve ikisine anlatımı-açık kitabı verdik.

    118-Onları dosdoğru yola yöneltip-ilettik.

    119-Sonra gelenler arasında da ikisine (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.

    120-Musa’ya ve Harun’a selam olsun.

    121-Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.

    122-Şüphesiz ikisi, Bizim mü’min olan kullarımızdandılar.

    123-Gerçekten İlyas da, gönderilmiş (peygamber)lerdendi.

    124-Hani kendi kavmine demişti ki: “Siz korkup sakınmaz mısınız?”

    125-“Siz Ba’le tapıp da Yaratıcıların en güzeli (olan Allah’ı) mı bırakıyorsunuz?”

    126-“Allah ki, sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.”

    127-Fakat onu yalanladılar; bundan dolayı gerçekten onlar, (azap için getirilip) hazır bulundurulacak olanlardır.

    128-Ancak, muhlis olan kullar başka.

    129-Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.

    130-İlyas’a selam olsun.

    131-Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.

    132-Şüphesiz o, Bizim mü’min olan kullarımızdandı.

    133-Gerçekten Lût da gönderilmiş (elçi)lerdendi.

    134-Hani Biz onu ve ailesini topluca kurtarmıştık.

    135-Geride bırakılanlar arasında bir yaşlı kadın dışında.

    136-Sonra geride kalanları yerle bir ettik.

    137-Siz onların üstünden muhakkak geçip gidiyorsunuz; sabah vakti.

    138-Ve geceleyin. Yine de akıllanmayacak mısınız?

    139-Şüphesiz Yunus da gönderilmiş (elçi)lerdendi.

    140-Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.

    141-Böylece kur’aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.

    142-Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.

    143-Eğer (Allah’ı çokça) tesbih edenlerden olmasaydı,

    144-Onun karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar kalakalmıştı.

    145-Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.

    146-Ve üzerine, sık-geniş yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik.

    147-Onu yüzbin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (peygamber olarak) gönderdik.

    148-Sonunda ona iman ettiler, Biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık.

    149-Şimdi sen onlara sor: -Kızlar senin Rabbinin, erkek çocuklar onların mı?

    150-Yoksa onlar, şahidlik etmekteyken Biz melekleri dişiler olarak mı yarattık?

    151-Dikkat edin; gerçekten onlar, düzdükleri yalanlardan dolayı derler ki:

    152-“Allah doğurdu.” Onlar, hiç şüphesiz, muhakkak yalan söyleyenlerdir.

    153-(Allah,) Kızları, erkek çocuklara tercih mi etmiş?

    154-Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?

    155-Hiç mi öğüt alıp-düşünmüyorsunuz?

    156-Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var?

    157-Eğer doğru söylüyorsanız, öyleyse getirin kitabınızı.

    158-Onlar, Kendisi'yle (Allah ile) cinler arasında bir soy-bağı kurdular. Oysa andolsun, cinler de onların gerçekten (azap için getirilip) hazır bulundurulacaklarını bilmişlerdir.

    159-Onların nitelendirdiklerinden Allah Yücedir.

    160-Ancak muhlis olan kullar başka.

    161-Artık siz de, tapmakta olduklarınız da.

    162-O’na karşı kimseyi fitneye sürükleyecek değilsiniz.

    163-Ancak kendisi çılgınca yanan ateşe girecek olan başka (onu sürüklersiniz).

    164-(Melekler der ki:) “Bizden her birimiz için belli bir makam vardır.”

    165-“Biziz, o saflar halinde dizilmiş olanlar, gerçekten biziz.”

    166-“Biziz, o tesbih edenler de, gerçekten biziz.”

    167-Onlar (putatapıcılar), her ne kadar şöyle diyor idiyseler de:

    168-”Eğer yanımızda öncekilerden bir zikir (kitap) bulunmuş olsaydı.”

    169-“Gerçekten bizler de, Allah’ın muhlis olan kullarından olurduk.”

    170-Fakat (kitap gelince) onu tanımayıp-küfrettiler; yakında bileceklerdir.

    171-Andolsun, (peygamber olarak) gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir:

    172-Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır.

    173-Ve hiç şüphesiz; Bizim ordularımız, üstün gelecek olanlar onlardır.

    174-Öyleyse sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir.

    175-Ve onları seyret; (azabı) yakında göreceklerdir.

    176-Şimdi onlar, Bizim azabımızı mı acele istiyorlar?

    177-Fakat (azap) onların sahasına indiği zaman uyarılıp-korkutulanların sabahı ne kötü olur.

    178-Sen bir süreye kadar onlardan yüz çevir.

    179-Ve seyret; (azabı) yakında göreceklerdir.

    180-Üstünlük ve güç (izzet) sahibi olan senin Rabbin, onların nitelendirdiklerinden Yücedir.

    181-Gönderilmiş (peygamber)lere selam olsun.

    182-Ve alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.

  • Diyanet İşleri Başkanlığı

    1-Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.

    2-Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.

    3-Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.

    4-Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.

    5-Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.

    6-Şüphesiz Biz, yakın göğü bir süsle, yıldızlarla süsledik.

    7-Onu, inatçı her türlü şeytandan koruduk.

    8-Onlar yüce alemi asla dinleyemezler. Her yönden kovularak atılırlar. Onlara sürekli bir azap vardır.

    9-Onlar yüce alemi asla dinleyemezler. Her yönden kovularak atılırlar. Onlara sürekli bir azap vardır.

    10-Hele bir tek söz kapan olsun; delici bir alev onun peşine düşüverir.

    11-Allah'a eş koşanlara sor: Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa Bizim yarattığımız gökleri yaratmak mı? Aslında Biz kendilerini özlü ve yapışkan çamurdan yaratmışızdır.

    12-Evet; sen onlara şaşıyorsun, onlar da seni alaya alıyorlar.

    13-Onlara öğüt verildiğinde öğüt dinlemezler.

    14-Bir mucize gördüklerinde onu eğlenceye alırlar.

    15-"Bu apaçık bir sihirdir; öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman, önceki babalarımız yahut biz mi dirileceğiz?" derler.

    16-"Bu apaçık bir sihirdir; öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman, önceki babalarımız yahut biz mi dirileceğiz?" derler.

    17-"Bu apaçık bir sihirdir; öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman, önceki babalarımız yahut biz mi dirileceğiz?" derler.

    18-De ki: "Evet hem de zelil ve hakir olarak."

    19-Tek bir çığlık. Hemen bakıp kalırlar.

    20-Şöyle derler: "Vay bize! İşte bu ceza günüdür."

    21-Onlara: "İşte bu, yalanladığınız hüküm günüdür" denir.

    22-İlgililere şöyle emredilir: "Zulmedenleri, onlarla işbirliği edenleri ve Allah'ı bırakıp da taptıklarını derleyin. Onları cehennem yoluna koyun."

    23-İlgililere şöyle emredilir: "Zulmedenleri, onlarla işbirliği edenleri ve Allah'ı bırakıp da taptıklarını derleyin. Onları cehennem yoluna koyun."

    24-"Onları durdurun; çünkü kendilerinden daha da sorulacaktır."

    25-Şöyle sorulur: "Size ne oldu ki birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?"

    26-Hayır; bugün onların hepsi teslim olmuşlardır.

    27-Birbirlerine dönüp soruşurlar.

    28-İleri gelenlerine: "Doğrusu siz bize sureti hakdan görünürdünüz" derler.

    29-Onlar da şöyle derler: "Hayır; siz inanmış kimseler değildiniz."

    30-"Bizim sizin üstünüzde bir nüfuzumuz yoktu. Bilakis, azmış bir millettiniz."

    31-"Bu sebeple, Rabbimizin sözü aleyhimizde gerçekleşti. şüphesiz azabı tadacağız."

    32-"Sizi biz azdırmıştık, çünkü kendimiz azgındık".

    33-O gün hepsi azabda birleşirler.

    34-Doğrusu suçlulara böyle yaparız.

    35-Onlara: "Allah'tan başka tanrı yoktur" denildiği zaman şüphesiz büyüklenirler.

    36-"Deli bir şair yüzünden tanrılarımızı mı bırakalım?" derlerdi.

    37-Hayır; o, gerçeği getirmiş ve peygamberleri doğrulamıştı.

    38-Şüphesiz siz can yakıcı azabı tadacaksınız.

    39-Yaptığınızdan başka birşeyle cezalanmayacaksınız.

    40-Ancak Allah'a içten bağlı kullar bunun dışındadır.

    41-İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur.

    42-İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur.

    43-İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur.

    44-İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur.

    45-Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk bahşeden bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur.

    46-Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk bahşeden bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur.

    47-Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk bahşeden bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur.

    48-Yanlarında, örtülü yumurta gibi (bembeyaz), bakışlarını da yalnız eşlerine çevirmiş güzel gözlüler vardır.

    49-Yanlarında, örtülü yumurta gibi (bembeyaz), bakışlarını da yalnız eşlerine çevirmiş güzel gözlüler vardır.

    50-Birbirlerine dönüp sorarlar:

    51-İçlerinden biri şöyle der: "Benim bir dostum vardı, bana: 'Sen de mi, ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman dirilerek ceza göreceğimizi tasdik edenlerdensin?' derdi."

    52-İçlerinden biri şöyle der: "Benim bir dostum vardı, bana: 'Sen de mi, ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman dirilerek ceza göreceğimizi tasdik edenlerdensin?' derdi."

    53-İçlerinden biri şöyle der: "Benim bir dostum vardı, bana: 'Sen de mi, ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman dirilerek ceza göreceğimizi tasdik edenlerdensin?' derdi."

    54-Yanındakilere: "Siz onu bilir misiniz?" der.

    55-Bir bakar onu cehennemin ortasında görür.

    56-Ona der ki: "Allah'a and olsun ki, az kalsın beni de mahvedecektin."

    57-"Eğer Rabbimin lütfu olmasaydı ben de oraya götürülenlerden olurdum."

    58-"Birinci ölümden sonra bir daha ölmeyeceğiz değil mi? Azap da görmeyeceğiz ha?"

    59-"Birinci ölümden sonra bir daha ölmeyeceğiz değil mi? Azap da görmeyeceğiz ha?"

    60-İşte büyük kurtuluş şüphesiz budur.

    61-Çalışanlar bunun için çalışsın.

    62-Konukluk olarak bu mu iyidir, yoksa zakkum ağacı mı?

    63-Biz o ağacı, zalimler için bir dert yaptık.

    64-O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır.

    65-Tomurcukları şeytan başı gibidir.

    66-İşte cehennemlikler bundan yerler, karınlarını onunla doldururlar.

    67-Sonra, üzerine kaynar su katılmış içki şüphesiz onlar içindir.

    68-Doğrusu sonra dönecekleri yer yine cehennemdir.

    69-Onlar babalarını şüphesiz sapık kimseler olarak bulmuşlardı.

    70-Öyleyken yine de onların izlerinden kovalanırcasına koşturuyorlardı.

    71-Onlardan önce, evvelki ümmetlerin çoğu, and olsun ki sapıtmıştı.

    72-And olsun ki, içlerine uyarıcılar göndermiştik.

    73-Uyarıldığı halde yola gelmeyenlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!

    74-Allah'ın, O'na içten bağlanan kulları bunun dışındadır.

    75-And olsun ki, Nuh Bize seslenmişti de duasına ne güzel icabet etmiştik.

    76-Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.

    77-Ancak onun soyunu sürekli kıldık.

    78-Sonra gelenler içinde "Alemlerde, Nuh'a selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık.

    79-Sonra gelenler içinde "Alemlerde, Nuh'a selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık.

    80-İşte Biz iyi davrananları böyle mükafatlandırırız.

    81-Doğrusu o, bizim inanmış kullarımızdandı.

    82-Sonra, diğerlerini suda boğduk.

    83-İbrahim de şüphesiz O'nun yolunda olanlardandı.

    84-Nitekim Rabbine temiz bir kalple geldi.

    85-İbrahim babasına ve milletine şöyle demişti: "Nelere kulluk ediyorsunuz?"

    86-"Allah'ı bırakıp uydurma tanrılar mı istiyorsunuz?"

    87-"Alemlerin Rabbi hakkındaki sanınız nedir?"

    88-İbrahim yıldızlara bir göz attı ve "Ben rahatsızım" dedi.

    89-İbrahim yıldızlara bir göz attı ve "Ben rahatsızım" dedi.

    90-Onu bırakıp gittiler.

    91-O da onların tanrılarına gizlice yönelip: "Sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o, konuşmuyor musunuz?" dedi.

    92-O da onların tanrılarına gizlice yönelip: "Sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o, konuşmuyor musunuz?" dedi.

    93-Sonunda, üzerlerine yürüyüp kuvvetle vurdu.

    94-Bunun üzerine putperestler koşarak ona geldiler.

    95-İbrahim onlara şöyle söyledi: "Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa sizi de, yonttuklarınızı da Allah yaratmıştır."

    96-İbrahim onlara şöyle söyledi: "Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa sizi de, yonttuklarınızı da Allah yaratmıştır."

    97-Putperestler: "Onun için bir yapı yapın da onu oradan ateşin içine atın" dediler.

    98-Ona düzen kurmak istediler, ama Biz onları altettik.

    99-İbrahim: "Doğrusu ben Rabbim uğrunda sizi bırakıp gidiyorum; O beni doğru yola eriştirir" dedi.

    100-"Rabbim! Bana iyilerden olacak bir çocuk ver" diye yalvardı.

    101-Biz de ona yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik.

    102-Çocuk kendisinin yanısıra yürümeye başlayınca: "Ey oğulcuğum! Doğrusu ben uykuda iken seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?" dedi. "Ey babacığım! Ne ile emrolundunsa yap, Allah dilerse, sabredenlerden olduğumu göreceksin" dedi.

    103-Böylece ikisi de Allah' a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: "Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız" diye seslendik.

    104-Böylece ikisi de Allah' a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: "Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız" diye seslendik.

    105-Böylece ikisi de Allah' a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: "Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız" diye seslendik.

    106-Doğrusu bu apaçık bir deneme idi.

    107-Ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.

    108-Sonra gelenler içinde "İbrahim'e selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık.

    109-Sonra gelenler içinde "İbrahim'e selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık.

    110-İşte iyileri böylece mükafatlandırırız.

    111-Doğrusu o, inanmış kullarımızdandı.

    112-Ona, iyilerden olan İshak'ı peygamber olarak müjdeledik.

    113-Kendisini ve İshak'ı mübarek kıldık; ikisinin soyundan iyi olan da vardır, açıktan açığa kendisine yazık eden de vardır.

    114-And olsun ki Musa ve Harun'a da iyilikte bulunmuştuk.

    115-İkisini ve milletlerini büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık.

    116-Onlara yardım etmiştik de üstün gelmişlerdi.

    117-Her ikisine de, apaçık anlaşılan bir Kitap vermiştik.

    118-Her ikisini de doğru yola eriştirmiştik.

    119-Sonra gelenler içinde "Musa ve Harun'a selam olsun" diye iyi birer ün bıraktık.

    120-Sonra gelenler içinde "Musa ve Harun'a selam olsun" diye iyi birer ün bıraktık.

    121-Doğrusu Biz, iyileri böylece mükafatlandırırız.

    122-İkisi de şüphesiz inanmış kullarımızdandı.

    123-Doğrusu İlyas da peygamberlerdendir.

    124-Milletine: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Biçim verenlerin en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, önceki babalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da Baal putuna mı taparsınız?" demişti.

    125-Milletine: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Biçim verenlerin en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, önceki babalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da Baal putuna mı taparsınız?" demişti.

    126-Milletine: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Biçim verenlerin en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, önceki babalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da Baal putuna mı taparsınız?" demişti.

    127-Bunun üzerine onu yalanlamışlardı. Allah'ın O'na içten bağlı kulları bir yana, bunların hepsi cehenneme götürüleceklerdi.

    128-Bunun üzerine onu yalanlamışlardı. Allah'ın O'na içten bağlı kulları bir yana, bunların hepsi cehenneme götürüleceklerdi.

    129-Sonra gelenler içinde, "İlyas'a selam olsun" diye bir ün bıraktık.

    130-Sonra gelenler içinde, "İlyas'a selam olsun" diye bir ün bıraktık.

    131-Doğrusu Biz iyileri böylece mükafatlandırırız.

    132-O, inanmış kullarımızdandı.

    133-Şüphesiz Lut da peygamberlerdendir.

    134-Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, Lut'u ve ailesinin hepsini kurtarmıştık.

    135-Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, Lut'u ve ailesinin hepsini kurtarmıştık.

    136-Sonra diğerlerini yok etmiştik.

    137-Sabah akşam, onların yerleri üzerinden geçersiniz. Akletmez misiniz?

    138-Sabah akşam, onların yerleri üzerinden geçersiniz. Akletmez misiniz?

    139-Doğrusu Yunus da peygamberlerdendir.

    140-Dolu bir gemiye kaçmıştı.

    141-Gemide olanlarla karşılıklı kura çekmişti de yenilenlerden olmuştu, bu sebeple denize atılmıştı.

    142-Kendini kınarken onu bir balık yutmuştu.

    143-Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar diriltilecek güne kadar balığın karnında kalacaktı.

    144-Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar diriltilecek güne kadar balığın karnında kalacaktı.

    145-Halsiz bir halde iken kendisini sahile çıkardık.

    146-Onun için, geniş yapraklı bir bitki yetiştirdik.

    147-Onu, yüzbin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.

    148-Sonunda ona inandılar, bunun üzerine Biz de onları bir süreye kadar geçindirdik.

    149-Putperestlere sor, kızlar senin Rabbinin de erkekler onların mı?

    150-Yoksa melekleri kız olarak yarattığımızda onlar hazır mı idiler?

    151-Dikkat edin; doğrusu onlar yalan uydurup söylüyorlar, "Allah doğurdu" diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar.

    152-Dikkat edin; doğrusu onlar yalan uydurup söylüyorlar, "Allah doğurdu" diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar.

    153-Allah kızları, oğullara tercih mi etmiş?

    154-Ne oluyorsunuz? Ne biçim hükmediyorsunuz?

    155-Hiç düşünmez misiniz?

    156-Yoksa apaçık bir deliliniz mi var?

    157-Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin bakalım.

    158-Allah'la cinler (melekler) arasında da bir soy bağı icadettiler. And olsun ki, cinler de, kendilerinin (bunu söyleyenlerin) hesap yerine götürüleceklerini bilirler.

    159-Allah onların vasıflandırmalarından münezzehtir.

    160-Allah'ın içten bağlı kulları bunların dışındadır.

    161-Sizler ve taptığınız şeyler, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıcı değilsiniz.

    162-Sizler ve taptığınız şeyler, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıcı değilsiniz.

    163-Sizler ve taptığınız şeyler, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıcı değilsiniz.

    164-Melekler şöyle derler: "Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah'ı tesbih edenleriz."

    165-Melekler şöyle derler: "Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah'ı tesbih edenleriz."

    166-Melekler şöyle derler: "Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah'ı tesbih edenleriz."

    167-Putperestler: "Öncekilerde olduğu gibi bizde de bir kitap olsaydı, Allah'ın O'na içten bağlanan kulları olurduk" derlerdi.

    168-Putperestler: "Öncekilerde olduğu gibi bizde de bir kitap olsaydı, Allah'ın O'na içten bağlanan kulları olurduk" derlerdi.

    169-Putperestler: "Öncekilerde olduğu gibi bizde de bir kitap olsaydı, Allah'ın O'na içten bağlanan kulları olurduk" derlerdi.

    170-Böyleyken O'nu inkar ettiler. Ama bileceklerdir.

    171-And olsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir.

    172-Onlar şüphesiz yardım göreceklerdir.

    173-Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir.

    174-Bir süreye kadar onlara aldırış etme.

    175-Onlara inecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir.

    176-Azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar?

    177-O azap, yurtlarına indiğinde, uyarılan fakat yola gelmeyenlerin sabahı ne kötü olur!

    178-Bir süreye kadar onlardan yüz çevir.

    179-İnecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir.

    180-Senin güçlü olan Rabbin, onların vasıflandırmalarından münezzehtir.

    181-Ve selam, peygamberleredir.

    182-Hamd de Alemlerin Rabbi Allah'adır.

  • Diyanet Vakfı

    1-Saf saf dizilenlere,

    2-O haykırıp sürenlere,

    3-Ve o zikir okuyanlara,

    4-Yemin ederim ki, ilahınız birdir.

    5-O, hem göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi, hem de doğuların Rabbidir.

    6-Biz yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla süsledik.

    7-Ve (gökyüzünü) itaat dışına çıkan her şeytandan koruduk.

    8-Onlar, artık mele-i a'la'ya (yüce topluluğa) kulak veremezler. Her taraftan taşlanırlar.

    9-Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli bir azap vardır.

    10-Ancak (meleklerin konuşmalarından) bir söz kapan olursa, onu da delip geçen bir parlak ışık takip eder.

    11-Şimdi sor onlara! Yaratma bakımından onlar mı daha zor, yoksa bizim yarattığımız (insanlar) mı? Şüphesiz biz kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık.

    12-Hayır, sen şaşıyorsun. Halbuki onlar alay ediyorlar.

    13-Kendilerine öğüt verildiği vakit öğüt almazlar.

    14-Bir mucize görseler alay ederler.

    15-Bu ancak açık bir büyüdür, derler.

    16-"Gerçekten biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, diriltileceğiz?"

    17-"İlk atalarımızda mı (diriltilecek)?"

    18-De ki: Evet, hem de hor ve hakir olarak (diriltileceksiniz).

    19-O (diriltme) korkunç. bir sesten ibaret olacak, o anda hemen onların gözleri açılıp etrafa bakacaklar.

    20-(Durumu gören kafirler:) Eyvah bize! Bu ceza günüdür, derler.

    21-İşte bu; yalanlamış olduğunuz hüküm günüdür.

    22-(Allah, meleklerine emreder:) "Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve tapmış olduklarını toplayın".

    23-"Allah'tan başka. Onlara cehennemin yolunu gösterin".

    24-"Onları tutuklayın, çünkü onlar sorguya çekilecekler!

    25-Size ne oldu ki birbirinize yardım etmiyorsunuz?

    26-Evet, onlar o gün zilletle boyun eğeceklerdir.

    27-(İşte bu duruma düştükleri vakit) onlardan bir kısmı, diğerlerine yönelir, birbirlerini sorumlu tutmaya çalışırlar.

    28-(Uyanlar, uydukları adamlara:) Siz bize sağdan gelirdiniz (sureti haktan görünürdünüz) derler.

    29-(Ötekiler de:) "Bilakis, derler, siz inanan kimseler değildiniz".

    30-"Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu. Fakat siz kendiniz azgın bir toplum idiniz."

    31-"Onun için Rabbimizin hükmü bize hak oldu. Biz (hak ettiğimiz cezayı) mutlaka tadacağız."

    32-"Biz sizi azdırdık. Çünkü kendimiz de azmıştık."

    33-Şüphesiz o gün onlar azapta ortaktırlar.

    34-İşte biz, suçlulara böyle yaparız.

    35-Çünkü onlara: Allah'tan başka tanrı yoktur, denildiği zaman kibirle direnirlerdi.

    36-"Mecnun bir şair için biz tanrılarımızı bırakacak mıyız?" derlerdi.

    37-Hayır! O, gerçeği getirdi ve peygamberleri de doğruladı.

    38-Kuşkusuz siz acı azabı tadacaksınız.

    39-Çekeceğiniz ceza yapmakta olduğunuzdan başka bir şeyin cezası değildir.

    40-(Bu azaptan) Ancak Allah'ın halis kulları istisna edilecek.

    41-Bunlar için bilinen bir rızık vardır.

    42-(Türlü türlü) meyveler vardır. Ve onlar ağırlanırlar.

    43-Naim cennetlerinde.

    44-Tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar.

    45-Onlara pınardan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır.

    46-Berraktır, içenlere lezzet verir.

    47-O içkide ne sersemletme vardır ne de onunla sarhoş olurlar.

    48-Yanlarında güzel bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş, iri gözlü eşler vardır.

    49-Onlar, gün yüzü görmemiş yumurta gibi bembeyazdır.

    50-İşte o zaman, birbirlerine dönerek (dünyadaki hallerini) soracaklar.

    51-İçlerinden biri: "Benim, bir arkadaşım vardı" der.

    52-Derdi ki: Sen de (dirilmeye) inananlardan mısın?

    53-Biz ölüp kemik, sonra da toprak haline geldiğimiz zaman (diriltilip) cezalanacak mıyız?

    54-(O zat, dünyada geçmiş olan hadiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teala orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vakıf mısınız? dedi.

    55-( İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü.

    56-"Yemin ederim ki, sen az daha beni de helak edecektin.

    57-Rabbimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (cehenneme) getirilenlerden olurdum" dedi.

    58-Birinci ölümümüz hariç, bir daha biz ölmeyecek miyiz?

    59-Yalnız ilk ölümümüz, başka ölüm yok ve biz azaba da uğratılmayacağız ha?!"

    60-Şüphesiz bu, büyük kurtuluştur.

    61-Çalışanlar, böylesi bir kurtuluş için çalışsınlar.

    62-Şimdi ziyafet olarak, cennet ehli için anılan bu nimetler mi daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı?.

    63-Biz onu (zakkumu) zalimler için bir fitne (imtihan) kıldık.

    64-Zira o, cehennemin dibinde bitip yetişen bir ağaçtır.

    65-Tomurcukları sanki şeytanların başları gibidir.

    66-(Cehennemdekiler) ondan yerler ve karınlarını ondan doldururlar.

    67-Sonra zakkum yemeğinin üzerine onlar için, kaynar su karıştırılmış bir içki vardır.

    68-Sonra kesinlikle onların dönüşü, çılgın ateşe olacaktır.

    69-Kuşkusuz onlar atalarını dalalette buldular.

    70-Şimdi de kendileri onların peşlerinden koşturuyorlar.

    71-Andolsun ki, onlardan önce eski milletlerin çoğu dalalete düştü.

    72-Kuşkusuz, biz onlara uyarıcılar göndermiştik.

    73-Uyarılanların akıbetinin ne olduğuna bir bak!

    74-Allah'ın ihlaslı kulları müstesna.

    75-Andolsun, Nuh bize yalvarıp yakardı. Biz de duayı ne güzel kabul ederiz!

    76-Kendisini ve ailesini büyük felaketten kurtardık.

    77-Biz yalnız Nuh'un soyunu kalıcı kıldık.

    78-Sonradan gelenler içinde ona iyi bir nam bıraktık

    79-Bütün alemlerden Nuh'a selam olsun!

    80-İşte biz iyileri böyle mükafatlandırırız.

    81-Zira o, bizim inanmış kullarımızdan idi.

    82-Nihayet ötekileri (inanmayanları) suda boğduk.

    83-Şüphesiz İbrahim de onun (Nuh'un) milletinden idi.

    84-Çünkü Rabbine kalb-i selim ile geldi.

    85-Hani o, babasına ve kavmine: Siz kime kulluk ediyorsunuz? demişti.

    86-"Allah'tan başka bir takım uydurma ilahlar mı istiyorsunuz?"

    87-"O halde alemlerin Rabbi hakkındaki görüşünüz nedir?"

    88-Bunun üzerine İbrahim yıldızlara şöyle bir baktı.

    89-Ben hastayım, dedi.

    90-Ona arkalarını dönüp gittiler.

    91-Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz?

    92-Neden konuşmuyorsunuz? dedi.

    93-Bunun üzerine, yanlarına gelip sağ eliyle vurdu (kırıp geçirdi.)

    94-(Putperestler) koşarak İbrahim'e geldiler.

    95-İbrahim: Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz!

    96-Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi.

    97-Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! dediler.

    98-Böylece ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz onları alçaklardan kıldık.

    99-(Oradan kurtulan İbrahim:) "Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek".

    100-O: "Rabbim! Bana salihlerden olacak bir evlat ver", dedi.

    101-İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik.

    102-Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.

    103-Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca:

    104-Biz ona: " Ey İbrahim!" diye seslendik.

    105-Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükafatlandırırız.

    106-Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır.

    107-Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik.

    108-Geriden gelecekler arasında ona (iyi birnam) bıraktık:

    109-İbrahim'e selam! dedik.

    110-Biz iyileri böyle mükafatlandırırız.

    111-Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.

    112-Salihlerden bir peygamber olarak O'na (İbrahim'e) İshak'ı müjdeledik.

    113-Kendisini ve İshak'ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik. Lakin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak.

    114-Andolsun biz Musa'ya da Harun'a da nimetler verdik.

    115-Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.

    116-Kendilerine yardım ettik de galip gelen onlar oldu.

    117-Her ikisine de apaçık anlaşılan bir kitabı (Tevrat'ı) verdik.

    118-Her ikisini de doğru yola ilettik.

    119-Sonra gelenler içinde, namlarına şunu bıraktık.

    120-Musa ve Harun'a selam olsun.

    121-Doğrusu biz, iyileri böylece mükafatlandırırız.

    122-Şüphesiz, ikisi de mümin kullarımızdandı.

    123-İlyas da şüphe yok ki, peygamberlerdendi.

    124-(İlyas) milletine: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

    125-Yaratanların en iyisini bırakıp da Ba'l'e mi taparsınız? demişti.

    126-"Sizin de Rabbiniz, sizden önce gelen atalarınızın da Rabbi olan Allah'ı?"

    127-Bunun üzerine İlyas'ı yalanladılar. Onun için onların hepsi (cehenneme) götürüleceklerdir.

    128-Ancak Allah'ın ihlaslı kulları müstesna.

    129-Sonra gelenler içinde, kendisine bir ün bıraktık,

    130-"İlyas'a selam!" dedik.

    131-Şüphesiz biz, iyileri işte böyle mükafatlandırırız.

    132-Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandı.

    133-Lut da elbette peygamberlerdendi.

    134-Hani biz Lut'u ve ailesinin hepsini kurtardık.

    135-Ancak geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında,

    136-Sonra diğerlerini yok ettik.

    137-(Ey insanlar!) Siz onların yanlarından geçip gidiyorsunuz: sabahleyin

    138-Ve geceleyin. Hala akıllanmayacak mısınız?

    139-Doğrusu Yunus da gönderilen peygamberlerdendi.

    140-Hani o, dolu bir gemiye binip kaçmıştı.

    141-Gemide olanlarla karşılıklı kur'a çektiler de kaybedenlerden oldu.

    142-Yunus kendini kınayıp dururken onu bir balık yuttu.

    143-Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı,

    144-Tekrar diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.

    145-Halsiz bir vaziyette kendisini dışarı çıkardık.

    146-Ve üstüne (gölge yapması için) kabak türünden geniş yapraklı bir nebat bitirdik.

    147-Onu, yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.

    148-Sonunda ona iman ettiler, bunun üzerine biz de onları bir süreye kadar yaşattık.

    149-Putperestlere sor: Kızlar Rabbinin de erkekler onların mı?

    150-Yoksa biz melekleri onların gözü önünde kız olarak mı yarattık?

    151-Dikkat edin, kesinlikle yalan uydurup söylüyorlar ki;

    152-"Allah doğurdu" diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar.

    153-Allah, kızları oğullara tercih mi etmiş!

    154-Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz?

    155-Hiç düşünmüyor musunuz?

    156-Yoksa sizin açık bir deliliniz mi var?

    157-Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin!

    158-Allah ile cinler arasında da bir soy birliği uydurdular. Andolsun, cinler de kendilerinin hesap yerine götürüleceklerini bilirler.

    159-Allah, onların isnat edegeldiklerinden yücedir, münezzehtir.

    160-Allah'ın ihlasa erdirilmiş kulları müstesnadır (onlar azap görmeyeceklerdir).

    161-Sizler ve taptığınız şeyler!

    162-Hiçbiriniz, Allah'a karşı azdırıp saptıramazsınız.

    163-Cehenneme girecek kimseden başkasını.

    164-"(Melekler şöyle derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır."

    165-" Şüphesiz biz, orada sıra sıra dururuz."

    166-"Ve şüphesiz Allah'ı tesbih ederiz."

    167-"Putperestler şöyle diyorlardı".

    168-"Eğer öncekilere verilenlerden bizde de bir kitap olsaydı",

    169-"Mutlaka Allah'ın ihlaslı kulları olurduk!".

    170-İşte şimdi onu inkar ettiler. Ama ileride bileceklerdir!

    171-Andolsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir:

    172-Onlar mutlaka zafere ulaşacaklardır.

    173-Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir.

    174-Onun için sen bir süreye kadar onlara aldırma.

    175-Onların halini gör, onlar da görecekler.

    176-Azabımızı acele mi istiyorlar?

    177-Azap yurtlarına indiğinde, uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) sabahı ne kötü olur!

    178-Sen bir zamana kadar onlara aldırma.

    179-Onların halini gör, onlar da göreceklerdir.

    180-Senin izzet sahibi Rabbin, onların isnat etmekte oldukları vasıflardan yücedir, münezzehtir.

    181-Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun!

    182-Alemlerin Rabbi olan Allah'a da hamd olsun!

  • Edip Yüksel

    1-And olsun sıralar halinde dizenlere,

    2-İtekleyip sürenlere,

    3-Ve mesajı okuyanlara...

    4-Ki sizin Tanrınız birdir.

    5-Göklerin, yerin ve her ikisinin arasında bulunanların Rabbidir, doğuların Rabbidir.

    6-Biz en aşağıdaki göğü gezegenler ile süsleyip,

    7-Her türlü inatçı şeytana karşı bir koruma yaptık.

    8-Yüce topluluğu dinleyemezler; her yandan atılırlar.

    9-Kovulurlar; sürekli bir azabı hakketmişlerdir.

    10-Bir söz kapan olursa, onu, delici bir ışın izler.

    11-Sor onlara, "Yaratılış bakımından onlar mı daha çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı?" Onları yapışkan bir balçıktan yarattık.

    12-Sen hayranlık duyarken onlar alay ediyorlar.

    13-Kendilerine hatırlatıldığında öğüt almıyorlar.

    14-Bir delil gördüklerinde onu alaya alıyorlar.

    15-Derler, "Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir."

    16-"Ölüp, toprak ve kemik olduktan sonra mı, biz mi diriltilecekmişiz?"

    17-"Hatta bizden önceki atalarımız da mı?"

    18-De ki, "Evet, hem de horlanarak."

    19-O, bir tek dokunmadır. O zaman (kalkıp) bakınırlar.

    20-"Vay halimize!" derler, "Bu Yargı Günüdür."

    21-Bu, sizin yalanlamış olduğunuz karar günüdür.

    22-Zalimleri toplayın. Eşlerini ve,

    23-ALLAH'tan başka taptıklarını... Onlara cehennemin yolunu gösterin.

    24-Ve durdurun onları; sorguya çekileceklerdir.

    25-"Neden bir birinize yardım etmiyorsunuz?"

    26-Hayır, o gün tümüyle teslim olmuşlardır.

    27-Dönüp birbirlerini sorgularlar.

    28-"Siz bize sağ yanımızdan yaklaşıyordunuz," derler.

    29-Derler ki, "Aslında siz inanmış kimseler değildiniz."

    30-"Bizim sizin üzerinizde her hangi bir gücümüz yoktu. Aksine siz azmış bir topluluktunuz."

    31-"Rabbimizin hakkımızdaki sözü gerçekleşti, artık tadacağız."

    32-"Biz azmıştık. Sizi de azdırdık."

    33-Böylece, o gün onlar azabta ortaktırlar.

    34-Biz suçlulara böyle yaparız.

    35-Kendilerine "La ilahe illa ALLAH" denildiğinde büyükleniyorlardı.

    36-"Tanrılarımızı deli bir şair için mi terkedeceğiz?" diyorlardı.

    37-Doğrusu, o, gerçeği getirmiş ve elçileri doğrulamıştır. Yine O diriltecektir. O her türlü yaratmayı bilendir.

    38-Siz elbette acı azabı tadacaksınız.

    39-Sadece yapmış olduklarınızın karşılığını görüyorsunuz.

    40-Kendilerini sadece ALLAH'a adamış kulları hariç.

    41-Onlar bilinen bir rızkı haketmişlerdir.

    42-Meyvelerle ağırlanacaklardır.

    43-Nimet cennetlerinde.

    44-Karşılıklı koltuklar üzerinde.

    45-Onlara pınarlardan doldurulmuş kadehler sunulur.

    46-Durudur, içenlere zevk ve lezzet verir.

    47-Onda ne başağrısı ne de sarhoşluk vardır.

    48-Yanlarında da, gözlerinin içine bakan güzel eşler...

    49-Kornumuş yumurtalar gibidirler.

    50-Birbirlerine dönüp soruşurlar.

    51-İçlerinden biri der ki, "Benim bir arkadaşım vardı."

    52-"Şöyle konuşurdu, 'Sen de doğruluyor musun?"

    53-"Biz toprak ve kemik olduktan sonra mı, biz mi dirileceğiz?"

    54-(Yanındakilere,) "Bakar mısınız?" der.

    55-Baktığında, onu cehennemin ortasında bulur.

    56-"ALLAH'a andolsun, az kalsın sen beni de mahfedecektin," der.

    57-"Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de şimde seninle birlikte olurdum."

    58-"(Sana göre), biz öldüğümüzde,"

    59-"İlk ölüm hariç, cezalandırılmayacaktık hani?"

    60-İşte büyük zafer budur.

    61-Çalışanlar bunun için çalışmalı.

    62-Bu mu daha iyi bir duraktır, yoksa zakkum ağacı mı?

    63-Biz onu zalimler için bir test kıldık.

    64-O, cehennemin dibinden çıkan bir ağaçtır.

    65-Tomurcukları şeytanların başı gibidir.

    66-Onlar ondan yiyerek karınlarını doyuracaklar.

    67-Bunun üstüne onlar için cehennemi bir kokteyl vardır.

    68-Sonra dönüşleri yine cehennemedir.

    69-Onlar, atalarını sapık kimseler olarak bulmuşlardı.

    70-Ve onların izlerini körükörüne izliyorlardı.

    71-Kendilerinden önce de niceleri aynı şekilde sapmıştı.

    72-İçlerinden uyarıcılar göndermiştik.

    73-Uyarılanların sonunun nasıl olduğuna bir bak.

    74-Kendilerini sadece ALLAH'a adayan kulları hariç.

    75-Nuh bize seslenmişti de ne güzel karşılık vermiştik.

    76-Onu ve ailesini o büyük felaketten kurtarmıştık.

    77-Onun soyunu ise yaşattık.

    78-Ve biz onu daha sonrakiler için bıraktık.

    79-Tarih boyunca Nuh'a selam.

    80-Biz güzel davrananları işte böyle ödüllendiririz.

    81-O, bizim inanan kullarımızdandı.

    82-Sonra diğerlerini boğduk.

    83-İbrahim onun bir kolundan idi.

    84-Rabbine tertemiz bir kalp ile gelmişti.

    85-Babasına ve halkına, "Neye tapıyorsunuz?" demişti.

    86-"ALLAH'ın dışında, uyduruk tanrılar mı istiyorsunuz?"

    87-"Evrenlerin Rabbini ne zannediyorsunuz?"

    88-Yıldızlara bir göz attı.

    89-"Bıktım, yoruldum artık," dedi.

    90-Onlar da onu bırakıp gittiler.

    91-Sonra, tanrılarına yöneldi ve "Yemez misiniz?" dedi.

    92-"Neyiniz var, neden konuşmuyorsunuz?"

    93-Ve üzerlerine yürüyüp tüm gücüyle vurdu.

    94-Hemen ona doğru koşuştular

    95-Dedi ki, "Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?".

    96-"ALLAH, sizi de ve yaptığınız şeyleri de yaratandır."

    97-Dediler ki, "Onun için bir yapı kurun ve onu ateşe atın."

    98-Onun için bir plan düşündüler, fakat biz onları altettik.

    99-Dedi ki, "Ben Rabbime gidiyorum; O bana yol gösterir."

    100-"Rabbim, bana erdemli birini bağışla."

    101-Biz de ona yumuşak huylu bir erkek çocuk bağışladık.

    102-Onunla birlikte çalışma çağına varınca, "Oğlum," dedi, "Rüyamda seni boğazlamam gerektiğini görüyorum. Ne düşünüyorsun?" "Babacığım," dedi, "Sana emredileni uygula. ALLAH dilerse beni sabırlı bulacaksın."

    103-Böylece ikisi de teslim oldu ve onu alnı üzerine yıktı.

    104-Kendisine, "İbrahim!" diye seslendik,

    105-"Sen rüyanı uyguladın." İyileri böyle ödüllendiririz.

    106-Gerçekten bu apaçık bir sınavdı.

    107-Ve biz ona fidye olarak büyük bir kurban verdik.

    108-Sonrakiler için onun tarihini koruduk.

    109-İbrahim'e selam olsun.

    110-Biz iyi davrananları böyle ödüllendiririz.

    111-O, bizim inanan kullarımızdandı.

    112-Ona İshak'ı müjdeledik, erdemlilerden bir peygamber olarak.

    113-Ona da İshak'a da lütufta bulunduk. Kuşkusuz, ikisinin de soyundan hem iyi davrananlar var, hem kendisine zulmedenler.

    114-Biz Musa'ya ve Harun'a iyilikte bulunmuştuk.

    115-İkisini ve halklarını o büyük felaketten kurtardık.

    116-Onlara yardım ettik de üstün geldiler.

    117-Ve o ikisine apaçık anlaşılan kitabı verdik.

    118-Her ikisini doğru yola ilettik.

    119-O ikisinin tarihini sonrakiler için koruduk.

    120-Musa'ya ve Harun'a selam (barış) olsun.

    121-Biz, iyi davrananları işte böyle ödüllendiririz.

    122-O ikisi bizim inanan kullarımızdandı.

    123-İlyas elçilerden biriydi.

    124-Halkına, "Erdemli olmayacak mısınız?" dedi.

    125-En güzel Yaratanı bırakıp Ba'le mi taparsınız?

    126-ALLAH sizin ve geçmişteki atalarınızın Rabbidir.

    127-Onu yalanladılar; onlar hesaba çekileceklerdir.

    128-Kendilerini sadece ALLAH'a adayan kulları hariç.

    129-Sonrakiler için onun tarihini koruduk.

    130-İlyasin'e salam olsun.

    131-İyi davrananları biz böyle ödüllendiririz.

    132-O bizim inanan kullarımızdandı.

    133-Lut da elçilerden biriydi.

    134-Onu ve ailesini topluca kurtardık.

    135-Ancak geride kalan yaşlı kadın hariç.

    136-Sonra diğerlerini yok ettik.

    137-Siz yıkıntılarının yanından geçiyorsunuz; sabahleyin,

    138-Ve geceleyin. Aklınızı kullanmaz mısınız?

    139-Yunus da elçilerden biriydi.

    140-Dolu bir gemiye kaçmıştı.

    141-Karşı çıktı ve kayanlardan oldu.

    142-Balık onu yuttu, bundan o sorumluydu.

    143-(Tanrı'yı) anıp düşünmeseydi,

    144-Diriliş Gününe kadar onun karnında kalacaktı.

    145-Onu çöl gibi bir sahile attık, yorgun ve bitkin...

    146-Ve onun için orada geniş yapraklı ağaç yetiştirdik.

    147-Biz onu yüzbin veya daha çok kişiye gönderdik.

    148-İnandılar, biz de onları bir süreye kadar geçindirdik.

    149-Sor onlara, kızları senin Rabbine, erkekleri kendilerine mi ayırıyorlar?"

    150-Yoksa melekleri, onların gözü önünde dişi olarak mı yarattık?

    151-Aslında onlar uydurdukları yüzünden diyorlar ki:

    152-"ALLAH doğurdu." Onlar yalancıdırlar.

    153-Kızları erkeklere mi tercih etti?

    154-Size ne oldu, nasıl karar veriyorsunuz?

    155-Öğüt almaz mısınız?

    156-Yoksa apaçık bir delile mi sahipsiniz?

    157-Doğruysanız kitabınızı getirin.

    158-Hatta O'nunla cinler arasında bir akrabalık uydurdular. Halbuki cinler sorguya çekileceklerini bilirler.

    159-ALLAH onları yakıştırmalarından çok Yücedir.

    160-Kendilerini sadece ALLAH'a adayan kulları hariç.

    161-Siz ve tapmakta olduklarınız,

    162-O'na karşı kimseyi saptıramazsınız.

    163-Ancak cehennemde yanacaklar hariç.

    164-Her birimizin belli bir görevi vardır.

    165-Biz, dizenleriz,

    166-Biz, anıp yüceltenleriz.

    167-Diyorlardı ki,

    168-"Yanımızda öncekilerden bir uyarı bulunsaydı,"

    169-"Kendimizi ALLAH'a adar, sadece O'na kul olurduk."

    170-Böylece onu inkar ettiler; ileride bilecekler.

    171-Elçilikle görevli kullarımız için söz verilmiştir.

    172-Onlar elbette zafere ulaşacaklar.

    173-Bizim ordumuz kesinlikle üstün gelecektir.

    174-Öyleyse bir süre için onlara aldırış etme.

    175-Onları seyret; onlar da görecekler.

    176-Azabımıza mı meydan okuyorlar?

    177-Yurtlarına inince uyarılanların sabahı ne kötü olur!

    178-Bir süreye kadar onlara aldırış etme.

    179-Onları gözle; onlar da görecekler.

    180-Üstünlük ve onurun sahibi olan Rabbin, onların nitelemelerinden çok yücedir.

    181-Gönderilmiş elçilere selam olsun.

    182-Evrenlerin Rabbi olan ALLAH'a övgüler olsun.

  • Elmalılı Hamdi Yazır

    1-Andolsun o saf bağlayıp duranlara.

    2-O haykırıp da sürenlere.

    3-Ve o yolda zikir okuyanlara.

    4-Ki sizin ilâhınız birdir.

    5-O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir, bütün doğuların da Rabbidir.

    6-Gerçekten biz dünya göğünü (o yakın göğü) bir zinetle, yıldızlarla süsledik.

    7-Onu her inatçı şeytandan koruduk.

    8-Onlar yüksek (melekler) topluluğunu dinleyemezler. Her taraftan kovulup atılırlar.

    9-Uzaklaştırılırlar. Onlara ardı arkası kesilmez bir azab vardır.

    10-Ancak kulak hırsızlığı yapanlar olur. Onu da yakıcı bir alev takip eder.

    11-Şimdi onlara sor: "Yaradılışça kendileri mi daha çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı?" Gerçekten biz onları cıvık bir çamurdan yarattık.

    12-Fakat sen onlara şaşıyorsun, ama onlar (seninle) eğleniyorlar.

    13-Kendilerine hatırlatıldığında da düşünmüyorlar.

    14-Bir mucize gördükleri zaman da eğlenceye alıyorlar.

    15-Ve diyorlar ki: "Bu apaçık büyüden başka bir şey değildir."

    16-"Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman mı biz tekrar dirilecekmişiz?"

    17-"Önceki atalarımız da mı?.."

    18-De ki: "Evet, hem de sizler çok aşağılanmış olarak (dirileceksiniz)."

    19-Çünkü O (sura üfürmek) zorlu bir kumandadan ibarettir ki, derhal onların gözleri açılıverir.

    20-"Eyvah bizlere! İşte bu hesap günüdür." derler.

    21-(Onlara): "İşte bu, sizin yalanlamakta olduğunuz (iyi ve kötüyü) ayırt etme günüdür" denir.

    22-Toplayın mahşere o zulmedenleri, eşlerini ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri. Toplayın da götürün onları sırata (cehennem köprüsüne) doğru.

    23-Toplayın mahşere o zulmedenleri, eşlerini ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri. Toplayın da götürün onları sırata (cehennem köprüsüne) doğru.

    24-Ve durdurun onları, çünkü sorguya çekilecekler.

    25-(Onlara): "Ne oldu sizlere de yardımlaşmıyorsunuz?" (denilir.)

    26-Hayır, bugün onlar teslim olmuşlardır.

    27-Onlar, birbirine dönmüş soruşuyorlar.

    28-Onlar: "Siz bize (uğurlu görünerek) sağdan gelir dururdunuz" derler.

    29-(İleri gelenler de) derler ki: "Hayır, siz inanmamıştınız."

    30-"Bizim de size karşı bir gücümüz yoktu. Fakat siz azmış bir kavimdiniz."

    31-"Onun için üzerimize Rabbimizin azab sözü hak oldu. Şüphesiz azabımızı tadacağız."

    32-"Evet biz, sizi kışkırttık. Çünkü biz azgındık."

    33-O halde hepsi o gün azabda ortaktırlar.

    34-İşte biz günahkarlara böyle yaparız.

    35-Çünkü onlar, kendilerine: "Allah'tan başka ilâh yoktur" denildiği zaman kafa tutuyorlardı.

    36-Ve: "Biz, hiçbir mecnun (deli) şair için ilâhlarımızı bırakır mıyız?" diyorlardı.

    37-Hayır o, hak ile geldi ve bütün peygamberleri tasdik etti.

    38-Elbette siz o acı azabı tadacaksınız.

    39-Bununla beraber başka değil, hep yaptığınız amellerinizle cezalandırılacaksınız.

    40-Sadece Allah'ın ihlaslı kulları müstesnadır.

    41-İşte onlar için belli bir rızık vardır.

    42-Meyveler (vardır), Naîm cennetlerinde onlara hep ikram edilir.

    43-Meyveler (vardır), Naîm cennetlerinde onlara hep ikram edilir.

    44-(Onlar) Karşılıklı tahtlar üzerindedirler.

    45-İçenlere lezzet veren, pınardan doldurulmuş bembeyaz bir kadehle onların etrafında dolaşılır.

    46-İçenlere lezzet veren, pınardan doldurulmuş bembeyaz bir kadehle onların etrafında dolaşılır.

    47-Onda ne bir zararlı sonuç vardır, ne de sarhoşluk verir.

    48-Yanlarında iri gözlü, bakışlarını kocalarından başkalarına çevirmeyen hanımlar vardır.

    49-Sanki onlar örtülüp saklanmış yumurta gibidirler.

    50-Derken birbirine dönüp sorarlar:

    51-İçlerinden bir sözcü der ki: "Gerçekten benim bir arkadaşım vardı."

    52-Derdi ki: "Sen gerçekten inananlardan mısın?"

    53-"Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman biz hakikaten cezalanacak mıyız?"

    54-"Siz onu tanır mısınız?" der.

    55-Derken bakınır ve onu cehennemin ta ortasında görür.

    56-Ona şöyle der: "Allah'a yemin ederim ki, doğrusu sen az daha beni helak edecektin."

    57-"Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de bu tutuklananlardan olacaktım."

    58-"Nasılmış bak. Biz ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek miymişiz? Biz azaba uğratılmayacak mıymışız?

    59-"Nasılmış bak. Biz ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek miymişiz? Biz azaba uğratılmayacak mıymışız?

    60-İşte bu büyük kurtuluştur.

    61-Çalışanlar işte böyle bir kurtuluş için çalışsınlar.

    62-Nasıl, bu mu daha hayırlı konukluk için, yoksa zakkum ağacı mı?

    63-Gerçekten biz onu zalimler için bir fitne (imtihan) yaptık.

    64-O bir ağaçtır ki cehennemin dibinde çıkar.

    65-Tomurcukları şeytanların başları gibidir.

    66-Mutlaka onlar, ondan yiyecekler de karınlarını bundan dolduracaklardır.

    67-Sonra üzerine onlar için kaynar bir içecek vardır.

    68-Sonra da dönecekleri yer, şüphesiz cehennemdir.

    69-Çünkü onlar, atalarını sapıklıkta buldular.

    70-Şimdi de kendileri onların izlerinde koşturuyorlar.

    71-Andolsun ki, onlardan öncekilerin çoğu sapıklıkta idiler.

    72-Gerçekten biz onlara içlerinden uyarıcı peygamberler de gönderdik.

    73-Sonra da bak o uyarılanların sonu nasıl oldu?

    74-Ancak Allah'ın ihlas ile seçilen kulları başka.

    75-Andolsun ki Nuh bize seslenip dua etmişti de biz de ne güzel kabul etmiştik.

    76-Biz hem onu, hem ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık.

    77-Hem onun neslini bâki kalanlar kıldık.

    78-Hem de sonradan gelenler içinde güzel bir namını bıraktık.

    79-Bütün âlemler içinde Nuh'a selam olsun.

    80-İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.

    81-Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.

    82-Sonra diğerlerini suda boğduk.

    83-Şüphesiz ki İbrahim de onun kolundandı.

    84-Çünkü o, Rabbine tertemiz bir kalb ile gelmişti.

    85-O babasına ve kavmine şöyle demişti: "Siz nelere tapıyorsunuz?"

    86-"Yalancılık etmek için mi Allah'tan başka ilâhlar istiyorsunuz?"

    87-"Siz âlemlerin Rabbini ne zannediyorsunuz?"

    88-Derken yıldızlara bir baktı da: "Ben gerçekten hastayım" dedi.

    89-Derken yıldızlara bir baktı da: "Ben gerçekten hastayım" dedi.

    90-O zaman arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler.

    91-Derken bir kurnazlıkla onların ilâhlarına vardı da, "Buyursanıza, yemez misiniz?" dedi.

    92-(Cevap vermediklerini görünce de): "Neyiniz var da konuşmuyorsunuz?" (dedi).

    93-Nihayet bir yolunu bulup onlara kuvvetli bir darbe indirdi.

    94-Bunun üzerine birbirlerine girerek ona yürüdüler.

    95-İbrahim dedi ki: "A, siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?"

    96-"Halbuki sizi de yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır."

    97-Onlar: "Haydin onun için bir yapı yapın da onu ateşe atın." dediler.

    98-Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de kendilerini daha alçak düşürdük.

    99-Bir de dedi ki: "Ben Rabbime gidiyorum, o bana yolunu gösterir."

    100-"Ey Rabbim! Bana salihlerden (bir oğul) ihsan et!"

    101-Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik.

    102-Oğlu, yanında koşacak çağa gelince: "Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?" dedi. Çocuk da: "Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi.

    103-Ne zaman ki ikisi de bu şekilde Allah'a teslim oldular, İbrahim oğlunu şakağı üzerine yatırdı.

    104-Biz de ona şöyle seslendik: "Ey İbrahim! "

    105-"Rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki, biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız."

    106-"Şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı." (dedik)

    107-Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.

    108-Kendisine sonradan gelenler içinde iyi bir nâm bıraktık.

    109-Selam olsun İbrahim'e...

    110-İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.

    111-Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.

    112-Ona bir de salihlerden bir peygamber olmak üzere İshak'ı müjdeledik.

    113-Hem ona hem İshak'a bereketler verdik. Her ikisinin neslinden de hem iyilik yapanlar var, hem de açıkça kendi nefsine zulmedenler var.

    114-Andolsun ki biz Musa ile Harun'a da nimetler verdik.

    115-Hem kendilerini ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.

    116-Hem yardım ettik onlara da, galip gelenler onlar oldular.

    117-Hem kendilerine o belli kitabı (Tevrat'ı) verdik.

    118-Kendilerini doğru yola çıkardık.

    119-Sonrakiler içinde onlara iyi bir nam bıraktık:

    120-Selam olsun, Musa ile Harun'a.

    121-İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.

    122-Çünkü onların ikisi de bizim mümin kullarımızdandı.

    123-Şüphesiz İlyas da gönderilen peygamberlerdendir.

    124-Hani o kavmine: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da "Ba'l'e" (Ba'l ismindeki puta) mi yalvarıyorsunuz?" dedi.

    125-Hani o kavmine: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da "Ba'l'e" (Ba'l ismindeki puta) mi yalvarıyorsunuz?" dedi.

    126-Hani o kavmine: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da "Ba'l'e" (Ba'l ismindeki puta) mi yalvarıyorsunuz?" dedi.

    127-Fakat onlar, onu yalanladılar. Bu yüzden onlar mutlaka (cehennemde) hazır bulundurulacaklardır.

    128-Ancak Allah'ın ihlaslı kulları müstesna.

    129-Ona da sonrakiler içinde şunu bıraktık:

    130-Selam olsun İlyâsîn'e.

    131-İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.

    132-Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.

    133-Şüphesiz Lût da gönderilen peygamberlerdendir.

    134-Hani biz onu ve ailesinin tamamını kurtarmıştık.

    135-Ancak geride kalıp batanlar içinde kalan yaşlı bir kadın hariç.

    136-Sonra diğerlerini helak etmiştik.

    137-Ve siz elbette sabahleyin ve geceleyin onlara uğrar ve üzerlerinden geçersiniz. Hâlâ akıl edip düşünmez misiniz?

    138-Ve siz elbette sabahleyin ve geceleyin onlara uğrar ve üzerlerinden geçersiniz. Hâlâ akıl edip düşünmez misiniz?

    139-Şüphesiz Yunus da gönderilen peygamberlerdendir.

    140-Hani o bir zaman dolu bir gemiye kaçmıştı.

    141-(Oradakilerle) kur'a çekmiş de kaydırılanlardan (yenilenlerden) olmuştu.

    142-Derken (denize atılmış ve) kendisini balık yutmuştu. (Kendi nefsini) kınıyordu.

    143-Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı, yeniden dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.

    144-Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı, yeniden dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.

    145-Biz onu hasta bir halde bir alana çıkardık.

    146-Üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.

    147-Biz onu (Yunus'u) yüz bin veya daha çok insana peygamber olarak gönderdik.

    148-O zaman ona iman ettiler de biz onları bir zamana kadar yaşattık.

    149-Şimdi sor o seninkilere: Kızlar, Rabbinin de, oğlanlar onların mı?

    150-Yoksa biz melekleri dişi yaratmışız da onlar şahit mi bulunuyorlarmış?

    151-Ha!.. Onlar, şüphesiz uydurdukları iftiralarından dolayı: "Allah doğurdu" derler. Hiç şüphesiz onlar, yalancıdırlar.

    152-Ha!.. Onlar, şüphesiz uydurdukları iftiralarından dolayı: "Allah doğurdu" derler. Hiç şüphesiz onlar, yalancıdırlar.

    153-(Allah) kızları oğullara tercih mi etmiş?

    154-Size ne oldu? Nasıl hükmediyorsunuz?

    155-Hiç düşünmüyor musunuz?

    156-Yoksa sizin için açık bir delil mi var?

    157-O halde, eğer doğru söylüyorsanız getirin kitabınızı.

    158-Onlar, Allah ile cinler arasında bir neseb (hısımlık bağı) uydurdular. Oysa andolsun cinler bilirler ki, o yalancılar mutlaka cehenneme götürüleceklerdir.

    159-Allah, onların yakıştırdıkları vasıflardan münezzeh ve yücedir.

    160-Fakat Allah'ın ihlas ile seçilen kulları başka (onlar, Allah'ı böyle şirk ile vasıflamazlar).

    161-Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız.

    162-Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız.

    163-Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız.

    164-(Melekler): "Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!" derler.

    165-(Melekler): "Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!" derler.

    166-(Melekler): "Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!" derler.

    167-(Müşrikler) şöyle diyorlardı: "Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk."

    168-(Müşrikler) şöyle diyorlardı: "Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk."

    169-(Müşrikler) şöyle diyorlardı: "Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk."

    170-Fakat şimdi onu inkâr ettiler. Ama ilerde bileceklerdir.

    171-Andolsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir: "Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır ve elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir."

    172-Andolsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir: "Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır ve elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir."

    173-Andolsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir: "Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır ve elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir."

    174-Onun için sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir.

    175-Onlara (inecek azabı) gözetle. Yakında onlar da göreceklerdir.

    176-Ya şimdi onlar, bizim azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar?

    177-Fakat (azabımız) onların sahasına indiği zaman, (o acı sonuçla) uyarılanların sabahı ne kötüdür!

    178-Yine sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir.

    179-(İnecek azabı) gözetle! Yakında onlar da göreceklerdir.

    180-Senin güç ve kuvvet sahibi Rabbin, onların yakıştırdıkları vasıflardan münezzeh ve yücedir.

    181-Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun.

    182-Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.

  • Suat Yıldırım

    1-Yemin ederim o saf saf dizilenlere,[37,165]

    2-Sevk-u idare edip menedenlere,

    3-Kitap okuyanlara ki [77,5-6]

    4-Sizin ilahınız bir tek İlahtır.

    5-O, hem göklerin, yerin ve ikisi arasında olan bütün varlıkların, hem de Güneş'in bütün doğuş yerlerinin Rabbidir. [70,40; 55,17]

    6-Biz yere en yakın semayı yıldızlarla süsledik. [67,5; 15,16-18]

    7-Ve orayı her türlü şeytandan koruduk.

    8-Onlar Mele-i Âla'ya yükselip dinleyemezler ve her taraftan bombardımana tutulurlar.

    9-Dinlemeye kalksalar kovulup atılırlar. Hem onlar için devamlı bir azap vardır.

    10-Ne var ki içlerinden birisi bir söz kırıntısı kapmayı başarırsa, derhal yakıcı ve delici bir ışın onu kovalar. [15,8-12]

    11-Onlara bir sor bakalım: Kendileri mi yaratılışça daha güçlü kuvvetli, yoksa Bizim diğer yarattıklarımız mı? Doğrusu Biz onları, yapışkan bir çamurdan yarattık. [40,57]

    12-Ne var ki sen onların haşri inkâr etmelerine şaşırıyorsun, onlar ise seninle alay ederler.

    13-Kendilerine nasihat edildiğinde uyarmaları dikkate almazlar.

    14-Gerçeği gösteren bir delil veya bir mûcize görseler, başkalarını da onunla alay etmeye çağırır ve “Bu, derler, besbelli bir sihir! Demek biz öldükten, hem de çürümüş kemik ve toz toprak haline geldikten sonra, biz mi dirilecek mişiz! Gelmiş geçmiş babalarımız ve dedelerimiz de mi dirilecekler!”

    15-Gerçeği gösteren bir delil veya bir mûcize görseler, başkalarını da onunla alay etmeye çağırır ve “Bu, derler, besbelli bir sihir! Demek biz öldükten, hem de çürümüş kemik ve toz toprak haline geldikten sonra, biz mi dirilecek mişiz! Gelmiş geçmiş babalarımız ve dedelerimiz de mi dirilecekler!”

    16-Gerçeği gösteren bir delil veya bir mûcize görseler, başkalarını da onunla alay etmeye çağırır ve “Bu, derler, besbelli bir sihir! Demek biz öldükten, hem de çürümüş kemik ve toz toprak haline geldikten sonra, biz mi dirilecek mişiz! Gelmiş geçmiş babalarımız ve dedelerimiz de mi dirilecekler!”

    17-Gerçeği gösteren bir delil veya bir mûcize görseler, başkalarını da onunla alay etmeye çağırır ve “Bu, derler, besbelli bir sihir! Demek biz öldükten, hem de çürümüş kemik ve toz toprak haline geldikten sonra, biz mi dirilecek mişiz! Gelmiş geçmiş babalarımız ve dedelerimiz de mi dirilecekler!”

    18-De ki: “Evet, diriltilecek, hem de zelil ve perişan bir vaziyette diriltileceksiniz!

    19-Bu iş için sadece bir tek emir yeter! Bir de bakarsınız ki hepsi dirilmiş, etraflarına bakınıyorlar.

    20-“Eyvah, bize!” derler, “İşte bize bahsedilen hesap günü!”

    21-Melekler de: “Evet, evet bu, sizin yalan saydığınız hüküm günüdür!” derler.

    22-Yüce Allah meleklere şöyle emreder: “O zalim müşrikleri, yoldaşlarını ve Allah'tan başka putlaştırdıkları nesneleri toplayın ve hepsini doğru cehenneme sevk edin! Hem tutuklayın onları, çünkü sorguya çekilecekler!” [17,97]

    23-Yüce Allah meleklere şöyle emreder: “O zalim müşrikleri, yoldaşlarını ve Allah'tan başka putlaştırdıkları nesneleri toplayın ve hepsini doğru cehenneme sevk edin! Hem tutuklayın onları, çünkü sorguya çekilecekler!” [17,97]

    24-Yüce Allah meleklere şöyle emreder: “O zalim müşrikleri, yoldaşlarını ve Allah'tan başka putlaştırdıkları nesneleri toplayın ve hepsini doğru cehenneme sevk edin! Hem tutuklayın onları, çünkü sorguya çekilecekler!” [17,97]

    25-Ne oldu size, neden birbirinize yardım etmiyorsunuz?

    26-Doğrusu bugün onlar birbirini yardımdan mahrum bırakıp azaba teslim etmişler, acz içinde kıvranmaktadırlar.

    27-Birbirlerine dönüp itham ederek karşılıklı soru yöneltirler. [40,47-48; 34,31-33]

    28-Tâbi olanlar önderlerine: “Siz, derler, bize (en çok önem verdiğimiz taraftan), sağ cihetten gelir, ısrarla size tâbi olmamızı isterdiniz?”

    29-“Hayır, bilakis! derler öbürleri, siz zaten iman eden kimseler değildiniz. Hem bizim, sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu ki! Bilakis, siz azgın bir gürûh idiniz!”“Ne dersek boş! Artık Rabbimizin azap hükmü hakkımızda kesinleşti. Biz hak ettiğimiz cezayı mutlaka tadacağız. Evet, sizi biz kışkırttık, çünkü biz de azmış durumdaydık.”

    30-“Hayır, bilakis! derler öbürleri, siz zaten iman eden kimseler değildiniz. Hem bizim, sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu ki! Bilakis, siz azgın bir gürûh idiniz!”“Ne dersek boş! Artık Rabbimizin azap hükmü hakkımızda kesinleşti. Biz hak ettiğimiz cezayı mutlaka tadacağız. Evet, sizi biz kışkırttık, çünkü biz de azmış durumdaydık.”

    31-“Hayır, bilakis! derler öbürleri, siz zaten iman eden kimseler değildiniz. Hem bizim, sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu ki! Bilakis, siz azgın bir gürûh idiniz!”“Ne dersek boş! Artık Rabbimizin azap hükmü hakkımızda kesinleşti. Biz hak ettiğimiz cezayı mutlaka tadacağız. Evet, sizi biz kışkırttık, çünkü biz de azmış durumdaydık.”

    32-“Hayır, bilakis! derler öbürleri, siz zaten iman eden kimseler değildiniz. Hem bizim, sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu ki! Bilakis, siz azgın bir gürûh idiniz!”“Ne dersek boş! Artık Rabbimizin azap hükmü hakkımızda kesinleşti. Biz hak ettiğimiz cezayı mutlaka tadacağız. Evet, sizi biz kışkırttık, çünkü biz de azmış durumdaydık.”

    33-O halde o gün hepsi azap çekmekte müşterektirler.

    34-İşte Biz suçlulara böyle davranırız.

    35-Çünkü onlara “Allah'tan başka ilah yok!” denildiğinde, kibirlenip kafa tutarlar ve: “Deli bir şairin sözüne bakarak hiç biz ilahlarımızı bırakır mıyız, olacak iş mi bu?” derlerdi.

    36-Çünkü onlara “Allah'tan başka ilah yok!” denildiğinde, kibirlenip kafa tutarlar ve: “Deli bir şairin sözüne bakarak hiç biz ilahlarımızı bırakır mıyız, olacak iş mi bu?” derlerdi.

    37-Hayır! o deli değildir. O size gerçeğin ta kendisini getiren ve bütün peygamberleri tasdik eden bir resuldür. [41,433; 21,92]

    38-Siz yarın âhirette elbette o acı azabı tadacaksınız. Ama aslında siz sadece yaptıklarınızın karşılığını göreceksiniz (yoksa size bundan fazla bir azap verilmeyecek).

    39-Siz yarın âhirette elbette o acı azabı tadacaksınız. Ama aslında siz sadece yaptıklarınızın karşılığını göreceksiniz (yoksa size bundan fazla bir azap verilmeyecek).

    40-(Lâkin Allah'ın) ihlasa erdirdiği kulları, yaptıklarının mükâfatını, kat kat fazlasıyla alacaklardır. [103;1-3; 95,4-6; 19,71-72; 74,38]

    41-Onların, tarife hacet olmayan, her yönden mükemmel bir nasipleri vardır, onlara meyveler vardır. Ve onlar hep izzet ve ikramla ağırlanırlar.

    42-Onların, tarife hacet olmayan, her yönden mükemmel bir nasipleri vardır, onlara meyveler vardır. Ve onlar hep izzet ve ikramla ağırlanırlar.

    43-Naim cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde otururlar. Kaynağından taze doldurulmuş, berrak mı berrak, içenlere pek hoş gelen, içinde zararlı ve sersemletici şey olmayan, sarhoş da etmeyen içecekler, dolu dolu kadehlerle etraflarında fır dönen hizmetçiler tarafından ikram edilir. [56,17-19; 78,34]

    44-Naim cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde otururlar. Kaynağından taze doldurulmuş, berrak mı berrak, içenlere pek hoş gelen, içinde zararlı ve sersemletici şey olmayan, sarhoş da etmeyen içecekler, dolu dolu kadehlerle etraflarında fır dönen hizmetçiler tarafından ikram edilir. [56,17-19; 78,34]

    45-Naim cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde otururlar. Kaynağından taze doldurulmuş, berrak mı berrak, içenlere pek hoş gelen, içinde zararlı ve sersemletici şey olmayan, sarhoş da etmeyen içecekler, dolu dolu kadehlerle etraflarında fır dönen hizmetçiler tarafından ikram edilir. [56,17-19; 78,34]

    46-Naim cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde otururlar. Kaynağından taze doldurulmuş, berrak mı berrak, içenlere pek hoş gelen, içinde zararlı ve sersemletici şey olmayan, sarhoş da etmeyen içecekler, dolu dolu kadehlerle etraflarında fır dönen hizmetçiler tarafından ikram edilir. [56,17-19; 78,34]

    47-Naim cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde otururlar. Kaynağından taze doldurulmuş, berrak mı berrak, içenlere pek hoş gelen, içinde zararlı ve sersemletici şey olmayan, sarhoş da etmeyen içecekler, dolu dolu kadehlerle etraflarında fır dönen hizmetçiler tarafından ikram edilir. [56,17-19; 78,34]

    48-Yanlarında, kocalarından başkasının yüzüne bakmayan, yumuşak bakışlı, güzel gözlü, gün yüzü görmemiş yumurtanın pembe beyaz renginde eşleri de olacaktır.

    49-Yanlarında, kocalarından başkasının yüzüne bakmayan, yumuşak bakışlı, güzel gözlü, gün yüzü görmemiş yumurtanın pembe beyaz renginde eşleri de olacaktır.

    50-Birbirleriyle sohbete girerler.

    51-Derken biri der ki: “Sahi, benim de yakın bir arkadaşım vardı. Yanıma gelir, iğneli iğneli “Sen de mi, derdi, bu masala inananlar arasında yer alıyorsun? Yani biz ölüp çürümüş kemik, toz toprak haline geldikten sonra, biz mi dirilip hesap vereceğiz, buna da inanılır mı?”

    52-Derken biri der ki: “Sahi, benim de yakın bir arkadaşım vardı. Yanıma gelir, iğneli iğneli “Sen de mi, derdi, bu masala inananlar arasında yer alıyorsun? Yani biz ölüp çürümüş kemik, toz toprak haline geldikten sonra, biz mi dirilip hesap vereceğiz, buna da inanılır mı?”

    53-Derken biri der ki: “Sahi, benim de yakın bir arkadaşım vardı. Yanıma gelir, iğneli iğneli “Sen de mi, derdi, bu masala inananlar arasında yer alıyorsun? Yani biz ölüp çürümüş kemik, toz toprak haline geldikten sonra, biz mi dirilip hesap vereceğiz, buna da inanılır mı?”

    54-“Şimdi ister misiniz onu size göstereyim?” Onlar da arzu edince, derhal bir tarama yapıp onu cehennemin tam ortasında bulur.“Vallahi, nerdeyse beni de düştüğün o helâke sürükleyecektin! Rabbimin hidâyet nimeti yetişmeseydi, eli kolu kelepçeli getirilip o azaba atılanlardan olacaktım!” [7,43]

    55-“Şimdi ister misiniz onu size göstereyim?” Onlar da arzu edince, derhal bir tarama yapıp onu cehennemin tam ortasında bulur.“Vallahi, nerdeyse beni de düştüğün o helâke sürükleyecektin! Rabbimin hidâyet nimeti yetişmeseydi, eli kolu kelepçeli getirilip o azaba atılanlardan olacaktım!” [7,43]

    56-“Şimdi ister misiniz onu size göstereyim?” Onlar da arzu edince, derhal bir tarama yapıp onu cehennemin tam ortasında bulur.“Vallahi, nerdeyse beni de düştüğün o helâke sürükleyecektin! Rabbimin hidâyet nimeti yetişmeseydi, eli kolu kelepçeli getirilip o azaba atılanlardan olacaktım!” [7,43]

    57-“Şimdi ister misiniz onu size göstereyim?” Onlar da arzu edince, derhal bir tarama yapıp onu cehennemin tam ortasında bulur.“Vallahi, nerdeyse beni de düştüğün o helâke sürükleyecektin! Rabbimin hidâyet nimeti yetişmeseydi, eli kolu kelepçeli getirilip o azaba atılanlardan olacaktım!” [7,43]

    58-Sonra cennetteki arkadaşlarına dönerek: “O ilk ölümümüzden sonra artık bize burada ölüm olmayacak değil mi, o azap bize hiç ulaşmayacak değil mi? Ne güzel! Şükürler olsun! İşte kurtuluş, işte büyük başarı diye buna derler. Çalışanlar, asıl, böyle bir başarı elde etmek için çalışsınlar!”

    59-Sonra cennetteki arkadaşlarına dönerek: “O ilk ölümümüzden sonra artık bize burada ölüm olmayacak değil mi, o azap bize hiç ulaşmayacak değil mi? Ne güzel! Şükürler olsun! İşte kurtuluş, işte büyük başarı diye buna derler. Çalışanlar, asıl, böyle bir başarı elde etmek için çalışsınlar!”

    60-Sonra cennetteki arkadaşlarına dönerek: “O ilk ölümümüzden sonra artık bize burada ölüm olmayacak değil mi, o azap bize hiç ulaşmayacak değil mi? Ne güzel! Şükürler olsun! İşte kurtuluş, işte büyük başarı diye buna derler. Çalışanlar, asıl, böyle bir başarı elde etmek için çalışsınlar!”

    61-Sonra cennetteki arkadaşlarına dönerek: “O ilk ölümümüzden sonra artık bize burada ölüm olmayacak değil mi, o azap bize hiç ulaşmayacak değil mi? Ne güzel! Şükürler olsun! İşte kurtuluş, işte büyük başarı diye buna derler. Çalışanlar, asıl, böyle bir başarı elde etmek için çalışsınlar!”

    62-“Şimdi iyi düşünün!” buyurur Yüce Allah, “Sonuç olarak böylesi bir mutluluk mu iyidir, yoksa zakkum ağacı mı? Biz onu zalimler için bir dert ve azap yaptık.O öyle bir ağaçtır ki cehennemin ta dibinden çıkar. Meyveleri: sanki şeytanların başları!” [23,20; 56,51-52; 17,60]

    63-“Şimdi iyi düşünün!” buyurur Yüce Allah, “Sonuç olarak böylesi bir mutluluk mu iyidir, yoksa zakkum ağacı mı? Biz onu zalimler için bir dert ve azap yaptık.O öyle bir ağaçtır ki cehennemin ta dibinden çıkar. Meyveleri: sanki şeytanların başları!” [23,20; 56,51-52; 17,60]

    64-“Şimdi iyi düşünün!” buyurur Yüce Allah, “Sonuç olarak böylesi bir mutluluk mu iyidir, yoksa zakkum ağacı mı? Biz onu zalimler için bir dert ve azap yaptık.O öyle bir ağaçtır ki cehennemin ta dibinden çıkar. Meyveleri: sanki şeytanların başları!” [23,20; 56,51-52; 17,60]

    65-“Şimdi iyi düşünün!” buyurur Yüce Allah, “Sonuç olarak böylesi bir mutluluk mu iyidir, yoksa zakkum ağacı mı? Biz onu zalimler için bir dert ve azap yaptık.O öyle bir ağaçtır ki cehennemin ta dibinden çıkar. Meyveleri: sanki şeytanların başları!” [23,20; 56,51-52; 17,60]

    66-İşte o zalimler bunları yer ve karınlarını tıka basa doldururlar.

    67-Zakkum yemeğinin üstüne, barsakları parçalayan irin karışık kaynar su içerler.

    68-Sonra dönüşleri, şüphesiz ateşe olacaktır.

    69-Onlar atalarını haktan sapmış durumda buldular.

    70-Bunlar da onların izlerinde koşmaya can atıyorlar.

    71-Daha önce yaşayan insanların ekserisi de yoldan sapmışlardı. Biz de onları uyarıp gerçeği gösteren peygamberler göndermiştik.

    72-Daha önce yaşayan insanların ekserisi de yoldan sapmışlardı. Biz de onları uyarıp gerçeği gösteren peygamberler göndermiştik.

    73-İşte bak ve düşün: O uyarılanların âkıbeti nice oldu?

    74-Ancak, içlerinden Allah'ın imana ve ihlasa muvaffak kıldığı kullar, elçileri dinleyip o kötü âkıbetten kurtuldular.

    75-Nitekim Nûh Bize yalvardı da, Biz onun duasını ne de güzel kabul buyurduk!

    76-Onu, ailesini ve yanındaki müminleri o müthiş felaketten kurtardık.

    77-Hayatta kalıp payidar olmayı da onun soyuna has kıldık.

    78-Sonraki nesiller içinde de ona iyi bir nam bıraktık:

    79-“Bütün milletler içinden selam var Nûh'a!”

    80-Biz iyileri işte böyle ödüllendiririz!

    81-Gerçekten o, Bizim tam inanmış has kullarımızdandı.

    82-Sonra da öbürlerini, o zalim kâfirleri suda boğduk.

    83-İbrâhim de, şüphesiz onun taraftarlarından biriydi.

    84-O, Rabbine tertemiz bir kalb ile yöneldi.

    85-Babasına ve halkına şöyle dedi: “Nedir bu tapındığınız nesneler? İlle de bir iftira, bir yalan olsun diye mi Allah'tan başka mâbud arıyorsunuz!Siz Rabbülâlemin’i ne zannediyorsunuz?

    86-Babasına ve halkına şöyle dedi: “Nedir bu tapındığınız nesneler? İlle de bir iftira, bir yalan olsun diye mi Allah'tan başka mâbud arıyorsunuz!Siz Rabbülâlemin’i ne zannediyorsunuz?

    87-Babasına ve halkına şöyle dedi: “Nedir bu tapındığınız nesneler? İlle de bir iftira, bir yalan olsun diye mi Allah'tan başka mâbud arıyorsunuz!Siz Rabbülâlemin’i ne zannediyorsunuz?

    88-Bir bayram günü, İbrâhim halkın içinde iken yıldızlara bir göz atıp: “Ben, galiba hastayım!” dedi.

    89-Bir bayram günü, İbrâhim halkın içinde iken yıldızlara bir göz atıp: “Ben, galiba hastayım!” dedi.

    90-Derhal onun yanından uzaklaştılar.

    91-O da çaktırmadan putların yanına sokuldu. Onlara takdim edilmiş öylece duran yemekleri görünce: “Buyursanıza, neden yemiyorsunuz?” Neyiniz var, neden konuşmuyorsunuz?” dedi.

    92-O da çaktırmadan putların yanına sokuldu. Onlara takdim edilmiş öylece duran yemekleri görünce: “Buyursanıza, neden yemiyorsunuz?” Neyiniz var, neden konuşmuyorsunuz?” dedi.

    93-Hiddetini tutamıyarak iyice yaklaşıp putlara kuvvetli bir darbe indirdi.

    94-Bunu haber alan halk telaşla ve sür'atle onun yanına gittiler.

    95-O da: “Â! Siz ellerinizle yonttuğunuz bu heykellere mi tapıyorsunuz? Halbuki sizi de yaptığınız şeyleri de yaratan Yüce Allah'tır.” dedi.

    96-O da: “Â! Siz ellerinizle yonttuğunuz bu heykellere mi tapıyorsunuz? Halbuki sizi de yaptığınız şeyleri de yaratan Yüce Allah'tır.” dedi.

    97-Sonunda: “Haydin, dediler, onun için bir odun yığını hazırlayın da onu ateşin içine atın!.”

    98-Ona tuzak hazırlamak istediler, ama Biz heveslerini kursaklarında bıraktık. Asıl kendilerini perişan ettik.

    99-İbrâhim dedi ki: “Ben, Rabbimin gitmemi emrettiği yere doğru gidiyorum, O elbet bana yol gösterecektir.”

    100-“Ya Rabbî, salih evlatlar lütfet bana!”

    101-Biz de ona aklı başında bir oğul müjdeledik.

    102-Çocuk büyüyüp yanında koşacak çağa erişince bir gün ona: “Evladım, dedi, ben rüyamda seni kurban etmeye giriştiğimi görüyorum, nasıl yaparız bu işi, sen ne dersin bu işe!”Oğlu: “Babacığım! dedi, hiç düşünüp çekinme, sana Allah tarafından ne emrediliyorsa onu yap. Allah'ın izniyle benim de sabırlı, dayanıklı biri olduğumu göreceksin!”. [19,54-55] {KM, Çıkış 13,2;

    103-Her ikisi de Allah'ın emrine teslim olup, İbrâhim oğlunu şakağı üzere yere yatırıp, Biz de ona: “İbrâhim! Rüyanın gereğini yerine getirdin (onu kurban etmekten seni muaf tuttuk)” deyince (onları büyük bir sevinç kapladı). Biz iyileri işte böyle ödüllendiririz!

    104-Her ikisi de Allah'ın emrine teslim olup, İbrâhim oğlunu şakağı üzere yere yatırıp, Biz de ona: “İbrâhim! Rüyanın gereğini yerine getirdin (onu kurban etmekten seni muaf tuttuk)” deyince (onları büyük bir sevinç kapladı). Biz iyileri işte böyle ödüllendiririz!

    105-Her ikisi de Allah'ın emrine teslim olup, İbrâhim oğlunu şakağı üzere yere yatırıp, Biz de ona: “İbrâhim! Rüyanın gereğini yerine getirdin (onu kurban etmekten seni muaf tuttuk)” deyince (onları büyük bir sevinç kapladı). Biz iyileri işte böyle ödüllendiririz!

    106-Bu, gerçekten pek büyük bir imtihandı. [53,37]

    107-Oğluna bedel ona büyük bir kurbanlık verdik.

    108-Sonraki nesiller içinde ona da iyi bir nam bıraktık: ki o da, bütün milletler tarafından şöyle denilmesidir:

    109-“Selam olsun İbrâhim'e!”

    110-Biz iyileri işte böyle ödüllendiririz!

    111-Gerçekten o Bizim tam inanmış has kullarımızdandı.

    112-Biz de ona, salih kişilerden, üstelik peygamber olacak bir evladı, İshak'ı müjdeledik.

    113-Kendisine de İshak'a da feyiz ve bereketler verdik. Onların neslinden gelenler arasında iyi davranan da var, kendi nefsine açıkça zulmeden de!

    114-Biz Mûsa ile Harun'a da nübüvvet vererek ihsanda bulunduk. [21,48]

    115-Onları da, milletlerini de müthiş bir gaileden kurtardık.

    116-Hem onlara yardım ettik de, galip gelenler onlar oldular.

    117-Kendilerine gerçekleri apaçık gösteren o kitabı verdik.

    118-Onları doğru yola ilettik!

    119-Sonraki nesiller içinde onlara da iyi bir nam bıraktık.

    120-“Selam olsun Mûsâ ile Harun'a”

    121-Biz iyileri işte böyle ödüllendiririz!

    122-Gerçekten onlar, Bizim tam inanmış has kullarımızdandı.

    123-İlyas da şüphesiz resullerdendi.

    124-Hani o halkına şöyle demişti: Siz hâla şirkten ve günahlardan sakınmayacak mısınız? Sizin de, gelip geçmiş atalarınızın da Rabbi olan Allah'ı, o Mükemmel Yaradanı bırakıp hâla Ba’l’e tapmaya mı devam edeceksiniz? {KM, I Krallar 18,24-40}

    125-Hani o halkına şöyle demişti: Siz hâla şirkten ve günahlardan sakınmayacak mısınız? Sizin de, gelip geçmiş atalarınızın da Rabbi olan Allah'ı, o Mükemmel Yaradanı bırakıp hâla Ba’l’e tapmaya mı devam edeceksiniz? {KM, I Krallar 18,24-40}

    126-Hani o halkına şöyle demişti: Siz hâla şirkten ve günahlardan sakınmayacak mısınız? Sizin de, gelip geçmiş atalarınızın da Rabbi olan Allah'ı, o Mükemmel Yaradanı bırakıp hâla Ba’l’e tapmaya mı devam edeceksiniz? {KM, I Krallar 18,24-40}

    127-Fakat bunlar onu yalancı saydılar. Bundan ötürü de, onlar tutuklanıp hesap günü mutlaka yargılanacak ve cehenneme götürüleceklerdir.

    128-Ancak Allah'ın ihlasa erdirdiği kulları böyle olmaz.

    129-Sonraki nesiller içinde ona da iyi bir nam bıraktık. “Selam olsun İlyas'a!”

    130-Sonraki nesiller içinde ona da iyi bir nam bıraktık. “Selam olsun İlyas'a!”

    131-Biz iyileri işte böyle ödüllendiririz!

    132-Gerçekten o bizim tam inanmış has kullarımızdandı.

    133-Lût da şüphesiz, resullerdendi.

    134-Onun suçlu kentini cezalandırırken, geride kalanlar arasında yer alan yaşlı eşi hariç, kendisini ve ailesini kurtardık.

    135-Onun suçlu kentini cezalandırırken, geride kalanlar arasında yer alan yaşlı eşi hariç, kendisini ve ailesini kurtardık.

    136-Sonra da ötekileri imha ettik.

    137-Siz de sabah akşam onların diyarlarına uğrarsınız. Hâla aklınızı kullanmayacak mısınız?

    138-Siz de sabah akşam onların diyarlarına uğrarsınız. Hâla aklınızı kullanmayacak mısınız?

    139-Yûnus da şüphesiz resullerdendi.

    140-Hani o, Rabbinden izinsiz kaçıp yolcusunu doldurmuş gemiye kendini atmıştı.

    141-Kur'a çekmiş, kur’ada kaybedenlerden olunca denize atılmıştı.

    142-O yaptığından ötürü pişman bir vaziyette iken balık onu yutuverdi.

    143-Şayet Allah'ı çok zikreden, ibadetli kimselerden olmasaydı, tâ mahşere kadar onun karnında kalırdı.

    144-Şayet Allah'ı çok zikreden, ibadetli kimselerden olmasaydı, tâ mahşere kadar onun karnında kalırdı.

    145-Derken Biz onu ağaçsız çıplak bir sahile attık, o bitkin bir halde idi.

    146-Üzerine gölge yapması için, orada asma kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.

    147-Biz onu yüz bin nüfuslu bir şehre göndermiştik, hatta gittikçe nüfusları artıyordu da. {KM, Yunus 4,11}

    148-Yûnus onları tekrar hakka çağırınca, bu sefer iman ettiler. Biz de belirli bir süreye kadar onları hayattan istifade ettirdik.

    149-Onlara (Mekkelilere) sor bakalım: (hâla şirklerine devam edip) kız evlatları senin Rabbine, erkek evlatları da kendilerine mi isnad edecekler? [16,58; 53,21-22; 43,19; 17,40]

    150-Yoksa Biz melekleri dişi yaratmışız da onlar buna şahit mi olmuşlar?

    151-Haberiniz olsun ki onlar sırf iftira ederek “Allah doğurdu” derler. Onlar yalancıların ta kendileridirler.

    152-Haberiniz olsun ki onlar sırf iftira ederek “Allah doğurdu” derler. Onlar yalancıların ta kendileridirler.

    153-Allah kızları oğullara tercih mi etmiş?

    154-Ne olmuş size, aklınızı mı kaybettiniz? Ne biçim hüküm veriyorsunuz öyle!

    155-Hâla düşünüp Allah'ın bundan münezzeh olduğunu anlamayacak mısınız?

    156-Ne o, yoksa sizin açık bir deliliniz mi var?

    157-Eğer iddianızda tutarlı iseniz getirin o kitabınızı!

    158-Bir de tutup Allah ile melekler arasında bir soy bağı uydurdular! Ama o melekler, bunu iddia eden müşriklerin yargılanıp cehenneme tıkılacaklarını pek iyi bilirler.

    159-Ve şöyle derler: “Allah onların iddia ettikleri şeylerden münezzehtir, çok yücedir.”

    160-Ancak Allah'ın ihlasa erdirdiği kulları böyle olmaz, cehenneme götürülmezler.

    161-“Ey müşrikler! Ne siz, ne de sizin Allah'tan başka ibadet ettikleriniz, -ille de cehenneme girmek isteyen kimseler hariç- Allah’a yönelmek isteyen herhangi bir kulu yoldan çıkaracak bir kuvvete sahip değilsiniz.”

    162-“Ey müşrikler! Ne siz, ne de sizin Allah'tan başka ibadet ettikleriniz, -ille de cehenneme girmek isteyen kimseler hariç- Allah’a yönelmek isteyen herhangi bir kulu yoldan çıkaracak bir kuvvete sahip değilsiniz.”

    163-“Ey müşrikler! Ne siz, ne de sizin Allah'tan başka ibadet ettikleriniz, -ille de cehenneme girmek isteyen kimseler hariç- Allah’a yönelmek isteyen herhangi bir kulu yoldan çıkaracak bir kuvvete sahip değilsiniz.”

    164-“Bizim her birimizin belli bir makamı ve yeri vardır.

    165-Saf saf dizilenler biziz.[37,1]

    166-Allah'ı zikredip O’nu tenzih edenler biziz.” [21,26-29]

    167-Müşrikler önceleri: “Eğer, derlerdi, daha önceki milletlere verilen kitap gibi bir kitap bizde de olsaydı, Biz de yalnız Allah'a ibadet eden halis kullarından olurduk.” [35,42; 6,156-157]

    168-Müşrikler önceleri: “Eğer, derlerdi, daha önceki milletlere verilen kitap gibi bir kitap bizde de olsaydı, Biz de yalnız Allah'a ibadet eden halis kullarından olurduk.” [35,42; 6,156-157]

    169-Müşrikler önceleri: “Eğer, derlerdi, daha önceki milletlere verilen kitap gibi bir kitap bizde de olsaydı, Biz de yalnız Allah'a ibadet eden halis kullarından olurduk.” [35,42; 6,156-157]

    170-Ama şimdi onu red ve inkâr ettiler;Fakat yakında öğrenirler!

    171-Şu kesindir ki, Biz resul olarak gönderdiğimiz kullarımıza söz verdik ki onlar yardımımıza mazhar olacaklar ve Bizim ordumuz mutlaka galip gelecektir. [58,21; 40,5]

    172-Şu kesindir ki, Biz resul olarak gönderdiğimiz kullarımıza söz verdik ki onlar yardımımıza mazhar olacaklar ve Bizim ordumuz mutlaka galip gelecektir. [58,21; 40,5]

    173-Şu kesindir ki, Biz resul olarak gönderdiğimiz kullarımıza söz verdik ki onlar yardımımıza mazhar olacaklar ve Bizim ordumuz mutlaka galip gelecektir. [58,21; 40,5]

    174-Artık bir süre sen onlardan uzak dur!

    175-Onları gözetle! Zaten kendileri de başlarına geleceği yakında göreceklerdir.

    176-Şimdi onlar azabımızın çarçabuk başlarına gelmesini gerçekten istiyorlar mı?

    177-Eğer öyleyse, şunu bilsinler ki, azap onların yurtlarına inerse, o uyarılıp da yola gelmeyenlerin varacakları sabah çok fena bir sabah olacaktır!

    178-Artık sen bir süre onlardan uzak dur.

    179-Başlarına inecek azabı gözetle! Zaten kendileri de yakında gerçeği göreceklerdir.

    180-İzzet ve kudret Rabbi olan senin Rabbin, onların bütün batıl iddialarından münezzehtir, yücedir.Selam bütün peygamberleredir.Bütün hamdler âlemlerin Rabbi Allah'adır.

    181-İzzet ve kudret Rabbi olan senin Rabbin, onların bütün batıl iddialarından münezzehtir, yücedir.Selam bütün peygamberleredir.Bütün hamdler âlemlerin Rabbi Allah'adır.

    182-İzzet ve kudret Rabbi olan senin Rabbin, onların bütün batıl iddialarından münezzehtir, yücedir.Selam bütün peygamberleredir.Bütün hamdler âlemlerin Rabbi Allah'adır.

  • Süleyman Ateş

    1-Andolsun o sıra sıra dizilenlere,

    2-Bağırıp sürenlere,

    3-Zikir okuyanlara,

    4-Ki Tanrınız, birdir.

    5-Göklerin, yerin ve bunlar arasında bulunanların Rabbi, doğuların da Rabbidir.

    6-Biz en yakın göğü bir zinetle, yıldızlarla süsledik.

    7-Ve (onu) ita'at dışına çıkan her türlü şeytandan koruduk.

    8-O (şeyta)nlar mele-i A'layı (yüce melekler topluluğunu) dinleyemezler; her yandan kendilerine (ışınlar) atılır.

    9-Kovulurlar. Onlar için sürekli bir azab vardır.

    10-Yalnız (yüce topluluktan) bir söz kapan olursa, onu da delici bir şihab (ışın)izler.

    11-Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından kendileri mi daha çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı? Biz kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık.

    12-Hayır sen (bu muhteşem kudrete) hayran kaldın; onlarsa (seninle) alay ediyorlar.

    13-Kendilerine öğüt verilse öğüt almıyorlar.

    14-Bir mu'cize görseler, alay ediyorlar.

    15-Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değildir. diyorlar.

    16-Yani biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, biz mi diriltilecek mişiz?

    17-Evvelki atalarımız da mı?

    18-De ki: "Evet siz aşağılanarak (diriltileceksiniz)!"

    19-O (iş) sadece korkunç bir sesten ibarettir: Hemen onlar (diriltilmiş olarak) bakıyorlardır.

    20-Vah bize, bu ceza günüdür! dediler.

    21-Bu, yalanlamakta olduğunuz hüküm günüdür!

    22-(Yüce Allah meleklerine emreder): "Toplayın o zalimleri, onların eşlerini ve taptıklarını."

    23-Allah'tan başka. Onları cehennemin yoluna götürün!

    24-Durdurun onları, çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.

    25-Size ne oldu ki birbirinize yardım etmiyorsunuz?

    26-(Başları öne eğik, utançtan yüzleri kızarmış. Cevap verecek durumda değillerdir). Hayır, onlar o gün teslim olmuşlardır.

    27-Birbirlerine döndüler, soruyorlar.

    28-(Uyanlar, uydukları adamlara) Dediler ki: "Siz bize sağdan gelir(güvendiğimiz yandan bize sokulup vesvese verir)diniz."

    29-(Ötekiler de): "Hayır, dediler, zaten siz kendiniz inanan insanlar değildiniz."

    30-Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu. Siz kendiniz azgın bir toplum idiniz.

    31-Artık Rabbimizin sözü bize hak oldu. Biz (hak ettiğimiz cezayı mutlaka) tadacağız!

    32-Sizi azdırdık, çünkü biz kendimiz azmıştık(siz de bize uyunca azmış oldunuz).

    33-O gün onlar azab (çekme)de ortaktırlar.

    34-İşte biz, suçlulara böyle yaparız.

    35-Çünkü onlara: "Allah'tan başka tanrı yoktur!" dendiği zaman büyüklük taslarlardı.

    36-Cinlenmiş bir şair için biz tanrılarımızı mı terk edeceğiz? derlerdi.

    37-Hayır, o (ne şairdi, ne mecnun. O) gerçeği getirmiş ve elçileri de doğrulamıştı.

    38-Siz acı azabı tadacaksınız!

    39-Sadece yaptığınız (işler)le cezalanıyorsunuz!

    40-Ancak Allah'ın halis kulları bu cezanın dışındadır.

    41-Onlar için bilinen bir rızık vardır.

    42-(Türlü türlü) Meyvalar. Ve onlar ağırlanırlar.

    43-Ni'met cennetlerinde.

    44-Tahtlar üzerinde, karşılıklı otururlar.

    45-Önlerinde akan kaynaktan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır.

    46-Berrak, içenlere lezzet veren bir içki.

    47-Onda ne sersemletme var, ne onunla sarhoş olurlar.

    48-Yanlarında da, yalnız kendilerine göz dikmiş iri gözlü eşler vardır.

    49-Saklı yumurta gibi bembeyaz eşler.

    50-Bunlar birbirine dönmüş soruyorlar:

    51-Onlardan bir sözcü: "Benim, dedi, bir arkadaşım vardı."

    52-Derdi ki: 'Sen doğrulayanlardan mısın?

    53-Biz ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, biz mi (diriltilip yaptığımız işlere göre) cezalanacağız?' "

    54-(Sonra yanındakilere): "Bakar mısınız?" dedi.

    55-Baktı onu cehennemin ortasında gördü.

    56-Tallahi, dedi, sen az daha beni de alçaltacaktın.

    57-Rabbimin ni'meti olmasaydı, şimdi ben de (oraya) getirilenlerden olurdum.

    58-Biz bir daha ölmeyecek miyiz der.

    59-Yalnız ilk ölümümüz, başka ölüm yok ve biz azaba da uğratılmayacağız ha?!

    60-Gerçekten büyük başarı ve mutluluk budur!

    61-Çalışanlar bunun için çalışsınlar.

    62-(Nasıl) Ağırlanmak için bu mu hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı?

    63-Biz onu zalimler için bir fitne (sınav) yaptık.

    64-O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır.

    65-Tomurcukları, şeytanların başları gibidir.

    66-Onlar ondan yiyecekler ve karınlarını onunla dolduracaklardır.

    67-Sonra onların, bunun üzerine kaynar su karıştırılmış bir içkileri vardır.

    68-Sonra dönecekleri yer, elbette cehennemdir.

    69-Çünkü onlar babalarını sapık kimseler buldular.

    70-Kendileri de onların izlerinde koşturuyorlar.

    71-Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı.

    72-Biz onların içine de uyarıcılar göndermiştik.

    73-Bak, o uyarılanların sonu nice oldu.

    74-Ancak Allah'ın halis kulları o azabın dışında kaldılar.

    75-Andolsun Nuh bize yalvarmıştı da ne güzel kabul buyurmuştuk!

    76-Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.

    77-Yalnız onun zürriyetini kalıcılar yaptık (onlardan başka hepsini helak ettik).

    78-Sonra gelenler arasında ona (iyi bir ün) bıraktık:

    79-Alemler içinde Nuh'a selam olsun (bütün insanlar onu esenlikle anarlar).

    80-İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.

    81-Çünkü o bizim, inanan kullarımızdandı.

    82-Sonra ötekilerini suda boğduk.

    83-İbrahim de onun kolundan idi.

    84-Zira Rabbine tertemiz bir kalb getirmişti.

    85-Babasına ve kavmine: "Neye tapıyorsunuz?" demişti.

    86-Allah'tan başka uydurma tanrılar mı istiyorsunuz?

    87-Alemlerin Rabbi hakkında zannınız nedir (ki O'na böyle ortaklar koştunuz)?

    88-Yıldızlara bir göz attı:

    89-Ben hastayım, dedi.

    90-Bunun üzerine arkalarını dönüp ondan kaçtılar.

    91-O da gizlice onların tanrılarına sokuldu: "Yemez misini?" dedi.

    92-Neyiniz var ki konuşmuyorsunuz?

    93-Ve gizlice üzerlerine yürüyüp sağ eliyle onlara kuvvetli bir darbe indirdi.

    94-(Puta, tapanlar, döndüklerinde putlarını kırılmış görünce) Hemen koşarak ona gittiler.

    95-(Elinizle) Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? dedi.

    96-Oysa sizi de, yaptığınız(bu şeyler)i de Allah yaratmıştır.

    97-Onun için bir bina yapın da onu (o binada) ateşe atın dediler.

    98-Ona bir tuzak kurmak istediler, biz de (onların tuzaklarını boşa çıkardık), onları alçak düşürdük.

    99-(İbrahim) Dedi ki: "Ben Rabbime gideceğim, O, beni doğru yola iletecek."

    100-Rabbim, bana iyilerden (bir çocuk) lutfet!

    101-Ona halim bir erkek çocuk müjdeledik.

    102-(Çocuk) Onun yanında koşma çağına erişince (İbrahim ona): "Yavrum, dedi, ben uykuda görüyorum ki ben seni kesiyorum; (düşün) bak, ne dersin?" (Çocuk): "Babacığım, sana emredileni yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın." dedi.

    103-İkisi de böylece (Allah'ın emrine) teslim olup (İbrahim, kurban etmek için) çocuğu alnı üzerine yıkınca,

    104-Biz ona: "İbrahim!" diye ünledik.

    105-Sen rüyayı doğruladın, işte biz, güzel davrananları böyle mükafatlandırırız!

    106-Gerçekten bu, apaçık bir sınav idi.

    107-Ve fidye olarak ona büyük bir kurbanlık verdik.

    108-Sonra gelenler arasında ona (iyi bir ün) bıraktık.

    109-(İleride gelecek nesiller): "İbrahim'e selam olsun!" (diyeceklerdi.)

    110-İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.

    111-Çünkü o bizim mü'min kullarımızdandı.

    112-Biz ona İshak'ı, iyilerden bir peygamber olarak müjdeledik.

    113-Kendisine de, İshak'a da bereketler verdik. Onların neslinden (gelenler arasında) iyi hareket eden de var, açıkça kendisine zulmeden de.

    114-Andolsun Musa'ya ve Harun'a da lutuflarda bulunduk.

    115-Onları ve kavimlerini büyük sıkıntıdan kurtardık.

    116-Onlara yardım ettik de üstün gelenler kendileri oldular.

    117-Onlara açık ifadeli Kitabı verdik.

    118-Ve onları doğru yola ilettik.

    119-Ve sonra gelenler arasında onlara (iyi bir ün) bıraktık.

    120-(Hep): "Musa'ya ve Harun'a selam olsun!" (diyeceklerdi).

    121-İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.

    122-Çünkü ikisi de bizim inanan kullarımızdandı.

    123-İlyas da elçilerdendi.

    124-Kavmine demişti ki: "(Allah'ın azabından) Korunmaz mısınız?"

    125-Ba'l'e yalvarıyorsunuz da, bırakıyor musunuz, yaratıcıların en güzelini?"

    126-Sizin Rabbiniz ve önceki atalarınızın Rabbi olan Allah'ı?

    127-Onu yalanladılar, bundan dolayı onlar (azaba) getirileceklerdir.

    128-Yalnız Allah'ın halis kulları azab dışındadırlar.

    129-Biz, sonra gelenler arasında ona (İlyas'a da iyi bir ün) bıraktık:

    130-İlyas'a selam olsun.

    131-İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.

    132-Çünkü o bizim mü'min kullarımızdandı.

    133-Lut da gönderilen elçilerdendi.

    134-Onu ve ailesini kurtardık.

    135-Yalnız (azabda) kalacaklar arasında bulunan acuze bir kadın hariç.

    136-Sonra ötekileri kırdık (geçirdik).

    137-Siz onların yanlarından geçip gidiyorsunuz; sabahleyin,

    138-Ve geceleyin. Düşünmüyor musunuz?

    139-Yunus da gönderilen elçilerdendi.

    140-Dolu gemiye kaçmıştı.

    141-(Yükü fazla oluğundan gemi taşıyamamış, yolculardan birini denize atmak gerekmişti. Birini atmak üzere gemidekilerle) Kur'a çekti. (Yunus) Yenilenlerden oldu. (Kur'a kendisine isabet etti).

    142-(Yunus, Rabbinden izinsiz olarak kavminden ayrıldığı için) Kendi kendisini kınarken (denize attılar) balık onu yuttu.

    143-Eğer tesbih edenlerden olmasaydı,

    144-(İnsanların) Yeniden diriltilecekleri güne kadar balığın karnında kalırdı.

    145-(Ama balığın karnında bizi andı, tesbih etti, biz de) Onu hasta bir halde ağaçsız, çıplak bir yere attık.

    146-Ve üzerine (gölge yapması için) Bir asma kabak ağacı bitirdik.

    147-Ve onu yüz bin insana, ya da daha fazla olanlara elçi gönderdik.

    148-İnandılar, biz de onları bir süreye kadar geçindirdik.

    149-Şimdi onlara sor: Rabbine kızlar, onlara da oğlanlar mı?

    150-Yoksa biz melekleri, onların gözleri önünde dişi mi yarattık (ki meleklerin dişi olduğunu söylüyorlar)?

    151-İyi bilin, onlar iftiraları yüzünden diyorlar ki:

    152-Allah doğurdu. Onlar elbette yalancıdırlar.

    153-(Allah) Kızları seçip oğlanlara tercih mi etmiş?

    154-Size ne oldu, nasıl hüküm veriyorsunuz?

    155-Hiç mi düşünmüyorsunuz?

    156-Yoksa sizin, (meleklerin, Allah'ın kızları oldukları hakkında) açık bir deliliniz mi var?

    157-Eğer doğru iseniz Kitabınızı getirin.

    158-Allah ile cinler arasında bir nesep, (bir soy bağlantısı) uydurdular. Oysa cinler de kendilerinin (yüce divana) getirileceklerini bilmişlerdir.

    159-Haşa Allah, onların taktıkları sıfatlardan (münezzehtir), yücedir.

    160-Fakat Allah'ın temiz kulları hariç (onlar azaba sokulmayacaklardır).

    161-(Ey inkarcılar) Ne siz, ne de taptıklarınız,

    162-Kandırıp Allah'ın yolundan çıkaramazsınız;

    163-Cehenneme girecek olandan başkasını.

    164-Bizden herkesin belli bir makamı vardır.

    165-Biziz, o saf saf dizilenler, biz.

    166-Biziz, o tesbih edenler, biz.

    167-Gerçi o(ortakkoşa)nlar şöyle diyorlardı:

    168-Eğer yanımızda öncekiler(e gelen Kitap'lar)dan bir uyarı olsaydı.

    169-Elbette biz, Allah'ın halis kulları olurduk!

    170-Ama o uyarıyı inkar ettiler, yakında (inkar etmelerinin sonunun nasıl olacağını) bileceklerdir.

    171-Gönderilen elçi kullarımıza şu sözümüz geçmişti:

    172-Mutlaka zafere ulaştırılanlar kendileri olacaktır.

    173-Ve galip gelenler, mutlaka bizim ordumuz olacaktır!

    174-Bir süreye kadar onlardan dön (onların sözlerine aldırış etme).

    175-Onları gözetle. Yakında (başlarına neler geleceğini) göreceklerdir.

    176-Bizim azabımızı mı acele istiyorlar?

    177-Fakat o azab yurtlarına indiği zaman uyarılmış olanların sabahı ne kötü olur!

    178-Bir süreye kadar onları kendi hallerine bırak.

    179-Ve (bekle de) gör, onlar da göreceklerdir.

    180-Kudret ve şeref sahibi Rabbin, onların nitelendirmelerinden yücedir.

    181-Selam, gönderilen elçilere,

    182-Hamd, alemlerin Rabbi Allah'a!

  • Yaşar Nuri Öztürk

    1-Yemin olsun o saf bağlayıp dizilenlere/o saflar tutturup sıraya dizilenlere-o kanatlarını açıp toplayarak uçanlara,

    2-O haykırarak sevk edenlere/o göğüs gererek durduranlara,

    3-O Zikir okuyanlara,

    4-Ki sizin ilahınız hiç kuşkusuz bir ve tektir.

    5-Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir O; doğuların da Rabbidir O.

    6-Biz o yakın göğü bir süsle, yıldızlarla süsleyip donattık.

    7-Ve her türlü inatçı-âsi şeytandan koruduk.

    8-Onlar ne kadar çırpınsalar da o yüce konseyi dinleyemezler. Ve her taraftan atışa tutulurlar;

    9-Kovulurlar. Ve onlar için, yakalarını bırakmayan bir azap vardır.

    10-Yüce konseyden bir söz çalıp çarpan olabilirse de onun peşine hemen delici, alevli bir yıldız takılır.

    11-Şimdi sor onlara: Yaratış ve yaratılış bakımından onlar mı daha güçlüdür, yoksa bizim yarattığımız şuurlular mı? Gerçek şu ki, biz onları bir cıvık çamurdan yarattık.

    12-Ama sen şaşırdın, onlarsa alay ediyorlar.

    13-Düşünüp taşınmaya çağrıldıklarında düşünmüyorlar.

    14-Bir ayetle yüzyüze geldiklerinde, dudak büküp eğleniyorlar.

    15-Şöyle dediler: "Bu, apaçık bir büyüden başka şey değildir."

    16-"Öldüğümüz, toprak ve kemik haline geldiğimiz zaman mı? Biz gerçekten diriltilecek miyiz?"

    17-"Önceki atalarımız da mı?"

    18-De ki: "Evet! Ve, siz de! Aşağılanmış, ezilmiş olarak."

    19-Müthiş bir komut sesidir O. Onlar öylece bakakalacaklar.

    20-Şöyle derler: "Vay başımıza! Din günüdür bu!"

    21-O yalanlayıp durduğunuz ayrım günüdür bu.

    22-Toplayın o zulmedenleri; eşlerini de. O tapınıp durmuş olduklarını da toplayın:

    23-Allah'tan başka tapınmış olduklarını. Sürün onları cehennemin yoluna.

    24-Durdurun onları, çünkü hepsi sorguya çekilecekler.

    25-Neniz var da birbirinize yardım etmiyorsunuz?

    26-Edemezler! Bugün hepsi teslim bayrağını çekmiş durumdadır.

    27-Birbirlerine dönerek bir şeyler sorup duruyorlar.

    28-Dediler: "Siz bize sağ taraftan geliyordunuz."

    29-Ötekiler dediler: "Hayır, siz zaten inanmıyordunuz?"

    30-"Bizim size karşı bir sultamız yoktu. İşin esası şu ki siz azmış bir topluluktunuz."

    31-"Rabbimizin sözü üzerimize hak oldu. Tadacağımızı elbette tadacağız."

    32-"Sizi saptırıp azdırmıştık. Çünkü biz de sapıp azmış kişilerdik."

    33-Onlar o gün azap içinde ortaklık kurmuşlardır.

    34-İşte böyle yaparız biz suçlulara/günahkârlara.

    35-Onlar, kendilerine, "Allah'tan başka ilah yoktur" dendiğinde, kibirleniyorlardı.

    36-Ve şöyle diyorlardı: "Mecnun bir şair yüzünden ilahlarımızı mı terk edeceğiz?"

    37-Hayır, öyle değil! O, hakkı getirmişti. Diğer peygamberleri de tasdik etmişti.

    38-Yemin olsun, siz o acıklı azabı mutlaka tadacaksınız!

    39-Ve yalnız, yapıp ettiklerinizin karşılığıyla cezalandırılacaksınız.

    40-Allah'ın içtenliğe erdirilmiş temiz kulları başkadır.

    41-Onlar için belirlenmiş bir rızık vardır.

    42-Çeşit çeşit meyveler vardır. İkramla karşılanan kişilerdir onlar.

    43-Nimetlerle dolu cennetlerdedirler.

    44-Karşılıklı koltuklar üzerindedirler.

    45-Kaynaktan doldurulmuş kadehler dolandırılır çevrelerinde.

    46-Bembeyaz, içenlere lezzet sunan kadehler.

    47-Sersemletme/baş ağrısı yok onda. Sarhoş da olmazlar ondan.

    48-Yanlarında, gözlerini onlara dikmiş, iri gözlü dilberler vardır.

    49-Korunmuş yumurtalar gibidir onlar.

    50-Birbirlerine dönüp bir şeyler sorarlar.

    51-İçlerinden bir sözcü şöyle der: "Benim yakın bir arkadaşım vardı."

    52-Derdi ki: "Sen gerçekten şunu tasdik edenlerden misin?"

    53-"Biz, ölüp toprak ve kemik haline geldikten sonra, gerçekten cezalandırılacak mıyız?"

    54-Dedi: "Siz de bir araştırır mısınız?"

    55-Araştırdı, nihayet onu cehennemin ta ortasında gördü.

    56-Dedi: "Vallahi, az kalsın sen beni de buralara düşürecektin."

    57-"Rabbimin nimeti olmasaydı, kesinlikle ben de şurada toplananlar arasına girmiş olacaktım."

    58-"Peki, biz artık ölmeyecek miyiz?"

    59-"Sadece ilk ölümümüz; azaba da uğratılmayacağız, öyle mi?"

    60-Doğrusu bu, büyük başarının ta kendisidir.

    61-Çalışanlar, böylesi için çalışsınlar.

    62-Ödül ve ikram olarak, bu mu daha hayırlı yoksa zakkum ağacı mı?

    63-O ağaç ki, zalimler için onu bir fitne yaptık.

    64-Cehennemin ta dibinden çıkan bir ağaçtır o.

    65-Tomurcukları tıpkı şeytanların başlarıdır.

    66-Onlar ondan mutlaka yiyecekler ve karınlarını onunla dolduracaklar.

    67-Sonra onların, o yedikleri üzerine kaynar su karıştırılmış bir içecekleri vardır.

    68-Sonra onların dönüşleri doğrudan doğruya cehennemedir.

    69-Çünkü onlar, babalarını sapıtmış kişiler halinde bulmalarına rağmen,

    70-Kendileri de hâlâ onların eserleri ardınca koşturuyorlar.

    71-Yemin olsun, daha önce ilk nesillerin çoğu da sapmıştı.

    72-Yemin olsun, onların içlerinde uyarıcılar görevlendirmiştik.

    73-Bir bak, nasıl oldu uyarılanların sonu!

    74-Ancak Allah'ın samimi, temiz kulları kurtuldu.

    75-Yemin olsun, Nûh bize yakarmıştı da ne güzel karşılık vermiştik biz.

    76-Ve kurtarmıştık onu da ailesini de o büyük sıkıntıdan.

    77-Onun zürriyetini, evet onları kalıcılar yaptık.

    78-Sonrakiler içinde, ona işaret eden bir şey bıraktık.

    79-Selam olsun Nûh'a âlemler içinde!

    80-İşte böyle ödüllendiririz biz, güzel düşünüp güzel davrananları.

    81-O, bizim inanan kullarımızdandı.

    82-Sonra ötekileri boğuverdik.

    83-Hiç kuşkusuz, İbrahim de onun grubundandı.

    84-Rabbine, tertemiz bir kalple gelmişti.

    85-Babasına ve toplumuna sormuştu: "Siz neye kulluk/ibadet ediyorsunuz?"

    86-"Allah'ın berisinden birtakım uydurma ilahları mı istiyorsunuz?"

    87-"Âlemlerin Rabbi hakkında düşünceniz nedir?"

    88-Bu arada İbrahim yıldızlara bir göz attı,

    89-Şöyle dedi: "Ben hastayım!"

    90-Bunun üzerine ondan gerisin geri kaçtılar.

    91-O da onların ilahlarının yanına sokulup dedi: "Bir şey yemez misiniz?"

    92-"Neniz var ki, konuşmuyorsunuz!"

    93-İyice yanlarına sokulup sağ eliyle bir darbe indirdi.

    94-Bir süre sonra, halkı koşarak İbrahim'e geldi.

    95-İbrahim dedi: "Elinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?"

    96-"Oysaki sizi de yaptığınız şeyleri de Allah yaratmıştır."

    97-Dediler: "Şunun için bir bina yapın da bunu ateşin ortasına fırlatın!"

    98-Ona tuzak kurmak istediler ama, biz onları sefiller, reziller haline getirdik.

    99-İbrahim dedi: "Kuşkunuz olmasın ki ben Rabbime gideceğim, O bana kılavuzluk edecek."

    100-"Rabbim, bana iyilik/barış sevenlerden birini lütfet!"

    101-Bunun üzerine biz, İbrahim'e yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik.

    102-Çocuk onunla birlikte koşacak yaşa gelince, İbrahim dedi: "Yavrucuğum, uykuda/düşte görüyorum ki ben seni boğazlıyorum. Bak bakalım sen ne görürsün/sen ne dersin?" "Babacığım, dedi, emrolduğun şeyi yap! Allah dilerse beni sabredenlerden bulacaksın."

    103-Böylece ikisi de teslim olup İbrahim onu şakağı üzerine yatırınca,

    104-Biz şöyle seslendik: "Ey İbrahim!"

    105-"Sen rüyayı gerçekleştirdin. İşte biz, güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz."

    106-"Bu, hiç kuşkusuz apaçık imtihanın ta kendisiydi."

    107-Ve ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.

    108-Sonra gelenler içinde onu hatırlatan bir şey bıraktık.

    109-Selam olsun İbrahim'e!

    110-Böyle ödüllendiririz biz, güzellik sergileyenleri!

    111-O da bizim inanan kullarımızdandı.

    112-Biz ona, hayrı ve barışı sevenlerden bir peygamber olan İshak'ı müjdeledik.

    113-Ona da İshak'a da bereketler lütfettik. Onların zürriyetlerinden iyi düşünüp iyi davranan da var, öz benliğine açıkça zulmeden de var.

    114-Yemin olsun, biz Mûsa ve Hârun'a da lütufta bulunduk.

    115-Onları ve toplumlarını büyük sıkıntıdan kurtardık.

    116-Onlara yardım ettik de galip gelenler kendileri oldular.

    117-Onlara, açık-seçik bilgi sunan Kitap'ı verdik.

    118-Her ikisini dosdoğru yola kılavuzladık.

    119-Sonradan gelenler içinde, her ikisini hatırlatan bir şey bıraktık.

    120-Selam olsun Mûsa'ya ve Hârun'a!

    121-Güzel düşünüp güzel davrananları biz böyle ödüllendiririz!

    122-O ikisi de bizim inanan kullarımızdandı.

    123-İlyas da elbette ki peygamberlerdendi.

    124-O da toplumuna şöyle demişti: "Hâlâ korkup sakınmıyor musunuz?"

    125-"Bal'e yalvarıp yakarıyor, yaratıcıların en güzelini bırakıyor musunuz?"

    126-"Sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbi olan Allah'ı terk mi ediyorsunuz?"

    127-Sonunda onu yalanladılar. Bu yüzden onlar mutlaka huzura getirileceklerdir.

    128-Allah'ın samimi, seçkin kulları müstesna.

    129-Sonrakiler içinde İlyas'ı hatırlatacak bir şey de bıraktık.

    130-Selam olsun İlyas'a!

    131-Güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz biz.

    132-Bizim inanan kullarımızdandı o.

    133-Hiç kuşkusuz, Lût da peygamberlerdendi.

    134-Onu ve ailesini toptan kurtarmıştık biz.

    135-Ancak terk edilenler içinde kalan kocakarı hariç.

    136-Sonra ötekileri yerle bir ettik.

    137-Kuşkusuz ki, siz onların yanından sabahları geçiyorsunuz.

    138-Geceleyin de. Hâlâ aklınızı işletmeyecek misiniz?

    139-Yûnus da gönderilen elçilerdendi.

    140-Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.

    141-Sonra kura çekti de kaybedenlerden oldu.

    142-Derken, kendisini balık yutmuştu. O kendi kendini kınayıp duruyordu.

    143-Eğer tespih edenlerden olmasaydı.

    144-İnsanların diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalacaktı.

    145-Bir süre sonra onu, çıplak araziye attık. Hastalanmıştı.

    146-Üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.

    147-Onu yüzbin kişiye yahut daha fazla olanlara elçi olarak gönderdik.

    148-Onlar inandılar. Biz de onları bir vakte kadar nimetlendirdik.

    149-Şimdi sor şunlara: "Kızlar Rabbinin de oğlanlar onların mı?"

    150-Yoksa biz, melekleri, bunların tanıklık ettikleri bir sırada, dişiler olarak mı yarattık?

    151-Dikkat edin, onlar, iftiralarının bir eseri olarak mutlaka şöyle diyecekler:

    152-"Allah doğurdu!" Vallahi onlar yalancıdırlar.

    153-Allah, kızları oğlanlara tercih mi etmiş?

    154-Ne oluyor size, o nasıl hüküm veriyorsunuz?

    155-Hâlâ düşünüp ibret almıyor musunuz?

    156-Yoksa apaçık bir kanıtınız mı var?

    157-Eğer doğru sözlülerseniz, hadi getirin kitabınızı!

    158-Allah'la cinler arasında bir nesep oluşturdular. Yemin olsun, cinler de bilmiştir kendilerinin Allah huzuruna mutlaka getirileceklerini/cinler de bilmiştir, bunların Allah'ın huzuruna mutlaka çıkarılacaklarını.

    159-Allah arınmıştır bunların nitelemelerinden.

    160-Allah'ın samimi, seçkin kulları, bunların yaptıklarından uzaktır.

    161-Siz ve kulluk ettiğiniz şeyler,

    162-O'na karşı kimseyi fitneye düşüremezsiniz.

    163-Cehenneme salınacak olan müstesna.

    164-Bizim, istisnasız herbirimizin bilinen bir makamı vardır.

    165-O saf saf dizilenler elbette biziz.

    166-O durmadan tespih edenler elbette biziz.

    167-O inkârcılar şunu da söylüyorlardı:

    168-"Eğer katımızda öncekilere verilenlerden bir öğüt/bir düşündürücü olsaydı,

    169-Elbette biz de Allah'ın samimi kullarından olurduk."

    170-Fakat ardından onu inkâr ettiler. Yakında bilecekler.

    171-Yemin olsun, elçi olarak gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz hükümleşmişti:

    172-Onlar, yardım görenlerin ta kendileri olacaklar.

    173-Ordularımız, galip gelenlerin ta kendileri olacaklar.

    174-Bir vakte kadar onlardan yüz çevir!

    175-Gözün, üstlerinde olsun; yakında görecekler.

    176-Azabımız gelsin diye acele mi ediyorlar?

    177-Azap, yurtlarına indiğinde, uyarılanların sabahı ne kötü olacaktır!

    178-Yüz çevir onlardan belli bir vakte kadar!

    179-Ve gör neler olacak. Onlar da görecekler.

    180-Senin Rabbinin, o ululuk ve kudretin Rabbinin şanı yücedir onların verdiği sıfatlardan...

    181-Selam olsun tüm hak elçilerine!...

    182-Hamt olsun âlemlerin Rabbi Allah'a!...

  • ARAPÇA

    1-بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ وَالصَّافَّاتِ صَفًّا

    (veṣṣâffâti ṣaffâ.)

    2-فَالزَّاجِرَاتِ زَجْرًا

    (fezzâcirâti zecrâ.)

    3-فَالتَّالِيَاتِ ذِكْرًا

    (fettâliyâti ẕikrâ.)

    4-إِنَّ إِلَـٰهَكُمْ لَوَاحِدٌ

    (inne ilâheküm levâḥid.)

    5-رَّبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِ

    (rabbü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehümâ verabbü-lmeşâriḳ.)

    6-إِنَّا زَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِزِينَةٍ الْكَوَاكِبِ

    (innâ zeyyenne-ssemâe-ddünyâ bizînetini-lkevâkib.)

    7-وَحِفْظًا مِّن كُلِّ شَيْطَانٍ مَّارِدٍ

    (veḥifżam min külli şeyṭânim mârid.)

    8-لَّا يَسَّمَّعُونَ إِلَى الْمَلَإِ الْأَعْلَىٰ وَيُقْذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٍ

    (lâ yessemme`ûne ile-lmelei-l'a`lâ veyuḳẕefûne min külli cânib.)

    9-دُحُورًا ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ

    (düḥûrav velehüm `aẕâbüv vâṣib.)

    10-إِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ

    (illâ men ḫaṭife-lḫaṭfete feetbe`ahû şihâbün ŝâḳib.)

    11-فَاسْتَفْتِهِمْ أَهُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَم مَّنْ خَلَقْنَا ۚ إِنَّا خَلَقْنَاهُم مِّن طِينٍ لَّازِبٍ

    (festeftihim ehüm eşeddü ḫalḳan em men ḫalaḳnâ. innâ ḫalaḳnâhüm min ṭînil lâzib.)

    12-بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَ

    (bel `acibte veyesḫarûn.)

    13-وَإِذَا ذُكِّرُوا لَا يَذْكُرُونَ

    (veiẕâ ẕükkirû lâ yeẕkürûn.)

    14-وَإِذَا رَأَوْا آيَةً يَسْتَسْخِرُونَ

    (veiẕâ raev âyetey yestesḫirûn.)

    15-وَقَالُوا إِنْ هَـٰذَا إِلَّا سِحْرٌ مُّبِينٌ

    (veḳâlû in hâẕâ illâ siḥrum mübîn.)

    16-أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ

    (eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn.)

    17-أَوَآبَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ

    (eveâbâüne-l'evvelûn.)

    18-قُلْ نَعَمْ وَأَنتُمْ دَاخِرُونَ

    (ḳul ne`am veentüm dâḫirûn.)

    19-فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ فَإِذَا هُمْ يَنظُرُونَ

    (feinnemâ hiye zecratüv vâḥidetün feiẕâ hüm yenżurûn.)

    20-وَقَالُوا يَا وَيْلَنَا هَـٰذَا يَوْمُ الدِّينِ

    (veḳâlû yâ veylenâ hâẕâ yevmü-ddîn.)

    21-هَـٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِ الَّذِي كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ

    (hâẕâ yevmü-lfaṣli-lleẕî küntüm bihî tükeẕẕibûn.)

    22-احْشُرُوا الَّذِينَ ظَلَمُوا وَأَزْوَاجَهُمْ وَمَا كَانُوا يَعْبُدُونَ

    (uḥşürü-lleẕîne żalemû veezvâcehüm vemâ kânû ya`büdûn.)

    23-مِن دُونِ اللَّهِ فَاهْدُوهُمْ إِلَىٰ صِرَاطِ الْجَحِيمِ

    (min dûni-llâhi fehdûhüm ilâ ṣirâṭi-lceḥîm.)

    24-وَقِفُوهُمْ ۖ إِنَّهُم مَّسْئُولُونَ

    (veḳifûhüm innehüm mes'ûlûn.)

    25-مَا لَكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ

    (mâ leküm lâ tenâṣarûn.)

    26-بَلْ هُمُ الْيَوْمَ مُسْتَسْلِمُونَ

    (bel hümü-lyevme müsteslimûn.)

    27-وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ

    (veaḳbele ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍiy yetesâelûn.)

    28-قَالُوا إِنَّكُمْ كُنتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَمِينِ

    (ḳâlû inneküm küntüm te'tûnenâ `ani-lyemîn.)

    29-قَالُوا بَل لَّمْ تَكُونُوا مُؤْمِنِينَ

    (ḳâlû bel lem tekûnû mü'minîn.)

    30-وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُم مِّن سُلْطَانٍ ۖ بَلْ كُنتُمْ قَوْمًا طَاغِينَ

    (vemâ kâne lenâ `aleyküm min sülṭân. bel küntüm ḳavmen ṭâgîn.)

    31-فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَا ۖ إِنَّا لَذَائِقُونَ

    (feḥaḳḳa `aleynâ ḳavlü rabbinâ. innâ leẕâiḳûn.)

    32-فَأَغْوَيْنَاكُمْ إِنَّا كُنَّا غَاوِينَ

    (feagveynâküm innâ künnâ gâvîn.)

    33-فَإِنَّهُمْ يَوْمَئِذٍ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ

    (feinnehüm yevmeiẕin fi-l`aẕâbi müşterikûn.)

    34-إِنَّا كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ

    (innâ keẕâlike nef`alü bilmücrimîn.)

    35-إِنَّهُمْ كَانُوا إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا إِلَـٰهَ إِلَّا اللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ

    (innehüm kânû iẕâ ḳîle lehüm lâ ilâhe ille-llâhü yestekbirûn.)

    36-وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُو آلِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَّجْنُونٍ

    (veyeḳûlûne einnâ letârikû âlihetinâ lişâ`irim mecnûn.)

    37-بَلْ جَاءَ بِالْحَقِّ وَصَدَّقَ الْمُرْسَلِينَ

    (bel câe bilḥaḳḳi veṣaddeḳa-lmürselîn.)

    38-إِنَّكُمْ لَذَائِقُو الْعَذَابِ الْأَلِيمِ

    (inneküm leẕâiḳu-l`aẕâbi-l'elîm.)

    39-وَمَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

    (vemâ tüczevne illâ mâ küntüm ta`melûn.)

    40-إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ

    (illâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.)

    41-أُولَـٰئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَّعْلُومٌ

    (ülâike lehüm rizḳum ma`lûm.)

    42-فَوَاكِهُ ۖ وَهُم مُّكْرَمُونَ

    (fevâkih. vehüm mükramûn.)

    43-فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ

    (fî cennâti-nne`îm.)

    44-عَلَىٰ سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ

    (`alâ sürurim müteḳâbilîn.)

    45-يُطَافُ عَلَيْهِم بِكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍ

    (yüṭâfü `aleyhim bike'sim mim me`în.)

    46-بَيْضَاءَ لَذَّةٍ لِّلشَّارِبِينَ

    (beyḍâe leẕẕetil lişşâribîn.)

    47-لَا فِيهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنزَفُونَ

    (lâ fîhâ gavlüv velâ hüm `anhâ yünzefûn.)

    48-وَعِندَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ عِينٌ

    (ve`indehüm ḳâṣirâtu-ṭṭarfi `în.)

    49-كَأَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَّكْنُونٌ

    (keennehünne beyḍum meknûn.)

    50-فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ

    (feaḳbele ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍiy yetesâelûn.)

    51-قَالَ قَائِلٌ مِّنْهُمْ إِنِّي كَانَ لِي قَرِينٌ

    (ḳâle ḳâilüm minhüm innî kâne lî ḳarîn.)

    52-يَقُولُ أَإِنَّكَ لَمِنَ الْمُصَدِّقِينَ

    (yeḳûlü einneke lemine-lmüṣaddiḳîn.)

    53-أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَدِينُونَ

    (eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemedînûn.)

    54-قَالَ هَلْ أَنتُم مُّطَّلِعُونَ

    (ḳâle hel entüm müṭṭali`ûn.)

    55-فَاطَّلَعَ فَرَآهُ فِي سَوَاءِ الْجَحِيمِ

    (feṭṭale`a feraâhü fî sevâi-lceḥîm.)

    56-قَالَ تَاللَّهِ إِن كِدتَّ لَتُرْدِينِ

    (ḳâle tellâhi in kitte letürdîn.)

    57-وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبِّي لَكُنتُ مِنَ الْمُحْضَرِينَ

    (velevlâ ni`metü rabbî leküntü mine-lmuḥḍarîn.)

    58-أَفَمَا نَحْنُ بِمَيِّتِينَ

    (efemâ naḥnü bimeyyitîn.)

    59-إِلَّا مَوْتَتَنَا الْأُولَىٰ وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ

    (illâ mevtetene-l'ûlâ vemâ naḥnü bimü`aẕẕebîn.)

    60-إِنَّ هَـٰذَا لَهُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

    (inne hâẕâ lehüve-lfevzü-l`ażîm.)

    61-لِمِثْلِ هَـٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ

    (limiŝli hâẕâ felya`meli-l`âmilûn.)

    62-أَذَٰلِكَ خَيْرٌ نُّزُلًا أَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّومِ

    (eẕâlike ḫayrun nüzülen em şeceratü-zzeḳḳûm.)

    63-إِنَّا جَعَلْنَاهَا فِتْنَةً لِّلظَّالِمِينَ

    (innâ ce`alnâhâ fitnetel liżżâlimîn.)

    64-إِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ فِي أَصْلِ الْجَحِيمِ

    (innehâ şeceratün taḫrucü fî aṣli-lceḥîm.)

    65-طَلْعُهَا كَأَنَّهُ رُءُوسُ الشَّيَاطِينِ

    (ṭal`uhâ keennehû ruûsü-şşeyâṭîn.)

    66-فَإِنَّهُمْ لَآكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِئُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ

    (feinnehüm leâkilûne minhâ femâliûne minhe-lbüṭûn.)

    67-ثُمَّ إِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًا مِّنْ حَمِيمٍ

    (ŝümme inne lehüm `aleyhâ leşevbem min ḥamîm.)

    68-ثُمَّ إِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَإِلَى الْجَحِيمِ

    (ŝümme inne merci`ahüm leile-lceḥîm.)

    69-إِنَّهُمْ أَلْفَوْا آبَاءَهُمْ ضَالِّينَ

    (innehüm elfev âbâehüm ḍâllîn.)

    70-فَهُمْ عَلَىٰ آثَارِهِمْ يُهْرَعُونَ

    (fehüm `alâ âŝârihim yühra`ûn.)

    71-وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ أَكْثَرُ الْأَوَّلِينَ

    (veleḳad ḍalle ḳablehüm ekŝeru-l'evvelîn.)

    72-وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا فِيهِم مُّنذِرِينَ

    (veleḳad erselnâ fîhim münẕirîn.)

    73-فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنذَرِينَ

    (fenżur keyfe kâne `âḳibetü-lmünẕerîn.)

    74-إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ

    (illâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.)

    75-وَلَقَدْ نَادَانَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ الْمُجِيبُونَ

    (veleḳad nâdânâ nûḥun feleni`me-lmücîbûn.)

    76-وَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ

    (venecceynâhü veehlehû mine-lkerbi-l`ażîm.)

    77-وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُ هُمُ الْبَاقِينَ

    (vece`alnâ ẕürriyyetehû hümü-lbâḳîn.)

    78-وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ

    (veteraknâ `aleyhi fi-l'âḫirîn.)

    79-سَلَامٌ عَلَىٰ نُوحٍ فِي الْعَالَمِينَ

    (selâmün `alâ nûḥin fi-l`âlemîn.)

    80-إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ

    (innâ keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.)

    81-إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ

    (innehû min `ibâdine-lmü'minîn.)

    82-ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ

    (ŝümme agraḳne-l'âḫarîn.)

    83-وَإِنَّ مِن شِيعَتِهِ لَإِبْرَاهِيمَ

    (veinne min şî`atihî leibrâhîm.)

    84-إِذْ جَاءَ رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ

    (iẕ câe rabbehû biḳalbin selîm.)

    85-إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَاذَا تَعْبُدُونَ

    (iẕ ḳâle liebîhi veḳavmihî mâẕâ ta`büdûn.)

    86-أَئِفْكًا آلِهَةً دُونَ اللَّهِ تُرِيدُونَ

    (eifken âliheten dûne-llâhi türîdûn.)

    87-فَمَا ظَنُّكُم بِرَبِّ الْعَالَمِينَ

    (femâ żannüküm birabbi-l`âlemîn.)

    88-فَنَظَرَ نَظْرَةً فِي النُّجُومِ

    (feneżara nażraten fi-nnücûm.)

    89-فَقَالَ إِنِّي سَقِيمٌ

    (feḳâle innî seḳîm.)

    90-فَتَوَلَّوْا عَنْهُ مُدْبِرِينَ

    (fetevellev `anhü müdbirîn.)

    91-فَرَاغَ إِلَىٰ آلِهَتِهِمْ فَقَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ

    (ferâga ilâ âlihetihim feḳâle elâ te'külûn.)

    92-مَا لَكُمْ لَا تَنطِقُونَ

    (mâ leküm lâ tenṭiḳûn.)

    93-فَرَاغَ عَلَيْهِمْ ضَرْبًا بِالْيَمِينِ

    (ferâga `aleyhim ḍarbem bilyemîn.)

    94-فَأَقْبَلُوا إِلَيْهِ يَزِفُّونَ

    (feaḳbelû ileyhi yeziffûn.)

    95-قَالَ أَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَ

    (ḳâle eta`büdûne mâ tenḥitûn.)

    96-وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ

    (vellâhü ḫaleḳaküm vemâ ta`melûn.)

    97-قَالُوا ابْنُوا لَهُ بُنْيَانًا فَأَلْقُوهُ فِي الْجَحِيمِ

    (ḳâlü-bnû lehû bünyânen feelḳûhü fi-lceḥîm.)

    98-فَأَرَادُوا بِهِ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْأَسْفَلِينَ

    (feerâdû bihî keyden fece`alnâhümü-l'esfelîn.)

    99-وَقَالَ إِنِّي ذَاهِبٌ إِلَىٰ رَبِّي سَيَهْدِينِ

    (veḳâle innî ẕâhibün ilâ rabbî seyehdîn.)

    100-رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ

    (rabbi heb lî mine-ṣṣâliḥîn.)

    101-فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَلِيمٍ

    (febeşşernâhü bigulâmin ḥalîm.)

    102-فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ إِنِّي أَرَىٰ فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ فَانظُرْ مَاذَا تَرَىٰ ۚ قَالَ يَا أَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ ۖ سَتَجِدُنِي إِن شَاءَ اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ

    (felemmâ belega me`ahü-ssa`ye ḳâle yâ büneyye innî erâ fi-lmenâmi ennî eẕbeḥuke fenżur mâẕâ terâ. ḳâle yâ ebeti-f`al mâ tü'mer. setecidünî in şâe-llâhü mine-ṣṣâbirîn.)

    103-فَلَمَّا أَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَبِينِ

    (felemmâ eslemâ vetellehû lilcebîn.)

    104-وَنَادَيْنَاهُ أَن يَا إِبْرَاهِيمُ

    (venâdeynâhü ey yâ ibrâhîm.)

    105-قَدْ صَدَّقْتَ الرُّؤْيَا ۚ إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ

    (ḳad ṣaddaḳte-rru'yâ. innâ keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.)

    106-إِنَّ هَـٰذَا لَهُوَ الْبَلَاءُ الْمُبِينُ

    (inne hâẕâ lehüve-lbelâü-lmübîn.)

    107-وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ

    (vefedeynâhü biẕibḥin `ażîm.)

    108-وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ

    (veteraknâ `aleyhi fi-l'âḫirîn.)

    109-سَلَامٌ عَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ

    (selâmün `alâ ibrâhîm.)

    110-كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ

    (keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.)

    111-إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ

    (innehû min `ibâdine-lmü'minîn.)

    112-وَبَشَّرْنَاهُ بِإِسْحَاقَ نَبِيًّا مِّنَ الصَّالِحِينَ

    (vebeşşernâhü biisḥâḳa nebiyyem mine-ṣṣâliḥîn.)

    113-وَبَارَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلَىٰ إِسْحَاقَ ۚ وَمِن ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِّنَفْسِهِ مُبِينٌ

    (vebâraknâ `aleyhi ve`alâ isḥâḳ. vemin ẕürriyyetihimâ muḥsinüv veżâlimül linefsihî mübîn.)

    114-وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَارُونَ

    (veleḳad menennâ `alâ mûsâ vehârûn.)

    115-وَنَجَّيْنَاهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ

    (venecceynâhümâ veḳavmehümâ mine-lkerbi-l`ażîm.)

    116-وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ

    (veneṣarnâhüm fekânû hümü-lgâlibîn.)

    117-وَآتَيْنَاهُمَا الْكِتَابَ الْمُسْتَبِينَ

    (veâteynâhüme-lkitâbe-lmüstebîn.)

    118-وَهَدَيْنَاهُمَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ

    (vehedeynâhüme-ṣṣirâṭa-lmüsteḳîm.)

    119-وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِي الْآخِرِينَ

    (veteraknâ `aleyhimâ fi-l'âḫirîn.)

    120-سَلَامٌ عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَارُونَ

    (selâmün `alâ mûsâ vehârûn.)

    121-إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ

    (innâ keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.)

    122-إِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ

    (innehümâ min `ibâdine-lmü'minîn.)

    123-وَإِنَّ إِلْيَاسَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ

    (veinne ilyâse lemine-lmürselîn.)

    124-إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَلَا تَتَّقُونَ

    (iẕ ḳâle liḳavmihî elâ tetteḳûn.)

    125-أَتَدْعُونَ بَعْلًا وَتَذَرُونَ أَحْسَنَ الْخَالِقِينَ

    (eted`ûne ba`lev veteẕerûne aḥsene-lḫâliḳîn.)

    126-اللَّهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ

    (allâhe rabbeküm verabbe âbâikümü-l'evvelîn.)

    127-فَكَذَّبُوهُ فَإِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ

    (fekeẕẕebûhü feinnehüm lemuḥḍarûn.)

    128-إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ

    (illâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.)

    129-وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ

    (veteraknâ `aleyhi fi-l'âḫirîn.)

    130-سَلَامٌ عَلَىٰ إِلْ يَاسِينَ

    (selâmün `alâ ilyâsîn.)

    131-إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ

    (innâ keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.)

    132-إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ

    (innehû min `ibâdine-lmü'minîn.)

    133-وَإِنَّ لُوطًا لَّمِنَ الْمُرْسَلِينَ

    (veinne lûṭal lemine-lmürselîn.)

    134-إِذْ نَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ

    (iẕ necceynâhü veehlehû ecme`în.)

    135-إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ

    (illâ `acûzen fi-lgâbirîn.)

    136-ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ

    (ŝümme demmerne-l'âḫarîn.)

    137-وَإِنَّكُمْ لَتَمُرُّونَ عَلَيْهِم مُّصْبِحِينَ

    (veinneküm letemürrûne `aleyhim muṣbiḥîn.)

    138-وَبِاللَّيْلِ ۗ أَفَلَا تَعْقِلُونَ

    (vebilleyl. efelâ ta`ḳilûn.)

    139-وَإِنَّ يُونُسَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ

    (veinne yûnüse lemine-lmürselîn.)

    140-إِذْ أَبَقَ إِلَى الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ

    (iẕ ebeḳa ile-lfülki-lmeşḥûn.)

    141-فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ الْمُدْحَضِينَ

    (fesâheme fekâne mine-lmüdḥaḍîn.)

    142-فَالْتَقَمَهُ الْحُوتُ وَهُوَ مُلِيمٌ

    (felteḳamehü-lḥûtü vehüve mülîm.)

    143-فَلَوْلَا أَنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُسَبِّحِينَ

    (felevlâ ennehû kâne mine-lmüsebbiḥîn.)

    144-لَلَبِثَ فِي بَطْنِهِ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ

    (lelebiŝe fî baṭnih ilâ yevmi yüb`aŝûn.)

    145-فَنَبَذْنَاهُ بِالْعَرَاءِ وَهُوَ سَقِيمٌ

    (fenebeẕnâhü bil`arâi vehüve seḳîm.)

    146-وَأَنبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِّن يَقْطِينٍ

    (veembetnâ `aleyhi şeceratem miy yaḳṭîn.)

    147-وَأَرْسَلْنَاهُ إِلَىٰ مِائَةِ أَلْفٍ أَوْ يَزِيدُونَ

    (veerselnâhü ilâ mieti elfin ev yezîdûn.)

    148-فَآمَنُوا فَمَتَّعْنَاهُمْ إِلَىٰ حِينٍ

    (feâmenû femetta`nâhüm ilâ ḥîn.)

    149-فَاسْتَفْتِهِمْ أَلِرَبِّكَ الْبَنَاتُ وَلَهُمُ الْبَنُونَ

    (festeftihim elirabbike-lbenâtü velehümü-lbenûn.)

    150-أَمْ خَلَقْنَا الْمَلَائِكَةَ إِنَاثًا وَهُمْ شَاهِدُونَ

    (em ḫalaḳne-lmelâikete inâŝev vehüm şâhidûn.)

    151-أَلَا إِنَّهُم مِّنْ إِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَ

    (elâ innehüm min ifkihim leyeḳûlûn.)

    152-وَلَدَ اللَّهُ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ

    (velede-llâhü veinnehüm lekâẕibûn.)

    153-أَصْطَفَى الْبَنَاتِ عَلَى الْبَنِينَ

    (aṣṭafe-lbenâti `ale-lbenîn.)

    154-مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ

    (mâ leküm. keyfe taḥkümûn.)

    155-أَفَلَا تَذَكَّرُونَ

    (efelâ teẕekkerûn.)

    156-أَمْ لَكُمْ سُلْطَانٌ مُّبِينٌ

    (em leküm sülṭânüm mübîn.)

    157-فَأْتُوا بِكِتَابِكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ

    (fe'tû bikitâbiküm in küntüm ṣâdiḳîn.)

    158-وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَبًا ۚ وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ إِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ

    (vece`alû beynehû vebeyne-lcinneti nesebâ. veleḳad `alimeti-lcinnetü innehüm lemuḥḍarûn.)

    159-سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ

    (sübḥâne-llâhi `ammâ yeṣifûn.)

    160-إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ

    (illâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.)

    161-فَإِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ

    (feinneküm vemâ ta`büdûn.)

    162-مَا أَنتُمْ عَلَيْهِ بِفَاتِنِينَ

    (mâ entüm `aleyhi bifâtinîn.)

    163-إِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ الْجَحِيمِ

    (illâ men hüve ṣâli-lceḥîm.)

    164-وَمَا مِنَّا إِلَّا لَهُ مَقَامٌ مَّعْلُومٌ

    (vemâ minnâ illâ lehû meḳâmüm ma`lûm.)

    165-وَإِنَّا لَنَحْنُ الصَّافُّونَ

    (veinnâ lenaḥnu-ṣṣâffûn.)

    166-وَإِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ

    (veinnâ lenaḥnü-lmüsebbiḥûn.)

    167-وَإِن كَانُوا لَيَقُولُونَ

    (vein kânû leyeḳûlûn.)

    168-لَوْ أَنَّ عِندَنَا ذِكْرًا مِّنَ الْأَوَّلِينَ

    (lev enne `indenâ ẕikram mine-l'evvelîn.)

    169-لَكُنَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ

    (lekünnâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.)

    170-فَكَفَرُوا بِهِ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ

    (fekeferû bih. fesevfe ya`lemûn.)

    171-وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَلِينَ

    (veleḳad sebeḳat kelimetünâ li`ibâdine-lmürselîn.)

    172-إِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنصُورُونَ

    (innehüm lehümü-lmenṣûrûn.)

    173-وَإِنَّ جُندَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ

    (veinne cündenâ lehümü-lgâlibûn.)

    174-فَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّىٰ حِينٍ

    (fetevelle `anhüm ḥattâ ḥîn.)

    175-وَأَبْصِرْهُمْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ

    (veebṣirhüm fesevfe yübṣirûn.)

    176-أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ

    (efebi`aẕâbinâ yesta`cilûn.)

    177-فَإِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَاءَ صَبَاحُ الْمُنذَرِينَ

    (feiẕâ nezele bisâḥatihim fesâe ṣabâḥu-lmünẕerîn.)

    178-وَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّىٰ حِينٍ

    (vetevelle `anhüm ḥattâ ḥîn.)

    179-وَأَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ

    (veebṣir fesevfe yübṣirûn.)

    180-سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ

    (sübḥâne rabbike rabbi-l`izzeti `ammâ yeṣifûn.)

    181-وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ

    (veselâmün `ale-lmürselîn.)

    182-وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

    (velḥamdü lillâhi rabbi-l`âlemîn.)

İçerik korumalıdır. Sağ tıklama işlevi devre dışı bırakıldı.