VEYSEL ATACAN

  • Resimler
  • Araştırmalar
  • Yazılar
  • Videolar

El-Hicr Suresi

  • Abdülbaki Gölpınarlı

    1-Elif lam ra, budur kitabın ve her şeyi açıklayan Kur'an'ın ayetleri.

    2-Nice demler gelecek ki kafirler, ne olur keşke biz de Müslüman olsaydık diyecekler.

    3-Bırak onları, yesinler, geçinsinler ve isteklere düşüp oyalansınlar, yakında bilecekler.

    4-Ve biz hiçbir şehri helak etmedik ki helak edeceğimiz zaman, malum ve mukadder olmasın.

    5-Hiçbir ümmet, ne helak edileceği zamanı mukadder vaktinden öne alabilir, ne de onu geciktirebilir.

    6-Ve derler ki: Ey kendisine Kur'an indirilen sen gerçekten de delisin.

    7-Gerçeklerdensen neden meleklerle gelmiyorsun bize?

    8-Biz melekleri, ancak hak ve gerçek olarak indiririz, indiririz ama o vakit de mühlet vermeyiz, göz açtırmayız kafirlere.

    9-Şüphe yok ki Kur'an'ı biz indirdik ve şüphe yok ki onu mutlaka koruyacağız.

    10-Andolsun ki senden önce, evvelki ümmetlere de peygamberler göndermiştik.

    11-Hiçbir peygamber göndermedik ki alay etmesinler onunla.

    12-Biz böylece, Kur'an'ı, yüreklerine kadar sokarız da.

    13-Gene ona inanmazlar ve gerçekten, eskilerin yoluyoradamı da böylece olup bitmiş, onlar da bu yüzden azaba uğrayıp gitmiştir.

    14-Onlara gökten bir kapı açsak da melekler, o kapıdan inip çıksalar.

    15-Bunu görürler de gene ancak derler, gözlerimiz bağlandı bizim, hatta büyülenmiş bir topluluğuz biz.

    16-Andolsun ki gökte burçlar halkettik ve göğü, seyredenlere bezedik.

    17-Ve onu, bütün taşlanmış Şeytanlardan koruduk.

    18-Ancak hırsızlama bir şey duymaya kalkışan olursa onun da ardından apaçık görünen bir ateş yalımıdır gönderdik.

    19-Yeryüzünü, enine boyuna döşedik ve orada metin dağlar yarattık ve oradan, taktirimize göre, her şeyi bitirdik.

    20-Orada sizin için de, sizin rızıklandırmadığınız mahlukat için de geçim sebepleri halkettik.

    21-Hiçbir şey yoktur ki hazineleri, katımızda olmasın ve biz onu ancak malum bir miktarda indiririz.

    22-Yüklü rüzgarlar gönderdik de gökten yağmur yağdırdık, suya kandırdık sizi ve onu koruyup saklayan siz değilsiniz.

    23-Ve şüphe yok ki ancak biz diriltiriz, biz öldürürüz ve biziz her şeye varis olan.

    24-Ve andolsun ki önce geçip gidenlerinizi de biliriz, sonraya kalanlarınızı da.

    25-Ve şüphe yok ki Rabbin, hepsini de haşreder; şüphe yok ki o, hüküm ve hikmet sahibidir ve her şeyi bilir.

    26-Andolsun ki biz Âdem'i, kuru, kokmuş, şekil ve suret verilmiş balçıktan yarattık.

    27-Şeytan'ıysa daha önce, yakıp öldürücü bir harareti olan ateşten yarattık.

    28-An o zamanı ki Rabbin, meleklere demişti: Gerçekten de ben, kuru, kokmuş, şekil ve suret verilmiş balçıktan bir insan yaratacağım.

    29-Onun yaratılışını tamamlayıp kemale getirerek ruhumdan ruh üfürünce derhal ona karşı secdeye kapanın.

    30-Meleklerin hepsi birden secde ettiler.

    31-Ancak İblis secde etmedi, secde edenlere katılmaktan çekindi.

    32-Ey İblis dedi, sana ne oldu da secde edenlere katılmaktan çekindin?

    33-Kuru, kokmuş, şekil ve suret verilmiş balçıktan yarattığın insana dedi, ben secde etmem.

    34-Çık buradan dedi, şüphe yok ki taşlanmış, kovulmuşsun sen.

    35-Ve gerçekten de din gününe dek lanet sana.

    36-Rabbim dedi, onların tekrar dirilecekleri güne dek mühlet ver, yaşat beni.

    37-Şüphe yok ki dedi, sen, mühlet verilmişlerdensin.

    38-Malum vaktin gelip çatacağı güne dek.

    39-Rabbim dedi, beni rahmetinden mahrum ettiğin gibi bende kötülükleri, yeryüzünde onlara bezeyecek, onları isyan ettirerek hepsini de rahmetinden mahrum edeceğim.

    40-Ancak ihlasa sahip edilmiş kulların müstesna.

    41-Tanrı, işte bu yol dedi, dosdoğru bana varan yol.

    42-Şüphe yok ki kullarıma hiçbir suretle gücün yetmez, ancak sana uyan azgınlara yeter senin gücün.

    43-Ve şüphe yok ki onların hepsine de vaadedilen yer, cehennemdir.

    44-Orasının yedi kapısı var, her kapıya da onlardan bir kısmı ayrılmıştır.

    45-Şüphe yok ki çekinenler, cennetlerde ve ırmak başlarındadır.

    46-Esenlikle emin olarak girin cennetlere.

    47-Gönüllerindeki kini, hasedi, ta kökünden söküp attık onların, kardeşlerdir, birbirlerine karşı tahtlar üstünde otururlar.

    48-Orada ne bir yorgunluk duyarlar, ne de oradan çıkarılırlar.

    49-Haber ver kullarıma, şüphe yok ki ben suçları örterim, rahimim.

    50-Ve şüphe yok ki azabım da pek elemli bir azaptır.

    51-Onları, İbrahim'e gelen misafirlerden de haberdar et.

    52-Hani, huzuruna girmişler de esenlik sana demişlerdi; o da, biz gerçekten de sizden korkuyoruz demişti.

    53-Korkma demişlerdi, biz sana, bilgi sahibi bir erkek evlat müjdeliyoruz.

    54-İhtiyarlık çağımda mı demişti, bana müjde veriyorsunuz? Neye istinaden müjde vermektesiniz bana?

    55-Sana öyle bir müjde veriyoruz ki gerçektir bu, sakın ümidini kesenlerden olma demişlerdi.

    56-O da Rabbinin rahmetinden demişti, ancak doğru yoldan sapanlardan başka kim ümit keser?

    57-Ey elçiler demişti, başka ne memuriyetiniz var?

    58-Biz demişlerdi, şüphe yok ki mücrim bir topluluğa gönderildik.

    59-Ancak Lut ve soyu müstesna; onların hepsini de mutlaka kurtaracağız.

    60-Yalnız karısını kurtarmayacağız, onun, helak olanlarla beraber şehirde kalmasını takdir ettik.

    61-Elçiler Lut ailesine geldikleri zaman.

    62-O, siz dedi tanınmamış kimselersiniz.

    63-Onlar, biz dediler, onların şüphe ettikleri şeyi getirdik.

    64-O gerçek haberle geldik sana ve biz doğru sözlüyüz.

    65-Gece yarısından sonra aileni yola çıkar, sen de artlarına düş, hiçbiriniz arkanıza bakmayın, emrolunacak yere geçingidin.

    66-Ve bu işi ona vahyettik de hiç şüphe yok ki dedik, sabah çağı bunların kökleri kesilir.

    67-Şehir halkı, birbirlerini müjdeleyerek misafirlerin yanına geldi.

    68-Lut, bunlar benim konuklarım dedi, onlara karşı utandırmayın beni.

    69-Allah'tan çekinin de mahzun etmeyin beni.

    70-Seni konuk kabul etmekten menetmedik miydi dediler.

    71-Lut, evlenecekseniz işte kızlarım, onları alın dedi.

    72-Ömrün hakkı için onlar, gafletten adeta sarhoştular, gaflet içinde şaşkın bir haldeydiler.

    73-Güneş doğduktan sonra onları bir bağırış, helak ediverdi.

    74-Ülkelerinin altını üstüne getirdik, üstlerine balçıktan meydana gelmiş taşlar yağdırdık.

    75-Şüphe yok ki bunda düşünenlere ibretler var.

    76-Ve şüphe yok ki o şehir, hala herkesin yol uğrağı olan bir yerde.

    77-Şüphe yok ki bunda, inananlar için bir delil var.

    78-Ashab-ı Eyke de gerçekten zalimdi.

    79-Öcaldık onlardan; iki şehir de apaçık görünmede, yol uğrağında hala.

    80-Ashabı Hicr de peygamberini inkar etti.

    81-Delillerimizi göstermiştik onlara, fakat onlardan yüz çevirmişlerdi.

    82-Ve evlerini dağlarda oyarlar, emin bir halde yaşarlardı.

    83-Sabah çağına erdikleri gibi bir bağırış yüzünden helak olup gittiler.

    84-Kazandıkları mal ve servet, azabı defedemedi onlardan.

    85-Ve biz, gökleri ve yeryüzünü abes olarak halketmedik ve kıyamet, mutlaka gelecektir, aldırış bile etme, bir hoşça vaz geç onlardan şimdilik.

    86-Şüphe yok ki Rabbin, her şeyi yaratandır ve her şeyi bilir.

    87-Andolsun ki biz sana, tekrarlanan yedi ayeti ve pek büyük olan Kur'an'ı verdik.

    88-Onlara verdiğimiz mala, evlada göz dikme, onlar için tasalanıp gam yeme, inananlara karşı kanadını indir, onları koru, onlara karşı mütevazı ol.

    89-Ve de ki: Hiç şüphe yok ki ben, gerçekten de bir korkutucuyum.

    90-Nitekim bölükbölük olanlara da indirmiştik.

    91-Öyle kişilerdi onlar ki Kuran'ı parçaparça ettiler; bir kısmına inandılar da bir kısmına inanmadılar.

    92-Andolsun Rabbine ki onların hepsine soracağız.

    93-Yaptıkları şeyleri.

    94-Artık sen emredildiğin şeyi açıkla ve şirk koşanlardan yüz çevir.

    95-O alaycılara karşı biz yeteriz sana.

    96-Onlar, Allah'tan başka tanrılar da kabul etmişlerdir; yakında bilip anlayacaklar.

    97-Ve andolsun biliriz ki şüphe yok, söyledikleri sözlerden yüreğin sıkılır.

    98-Artık Rabbine hamd ederek tenzih et ve secde edenlerden ol.

    99-Ve ölüm gelip çatıncaya dek Rabbine ibadet et.

  • Ali Bulaç

    1-Elif, Lam, Ra. Bunlar, Kitab'ın ve apaçık olan Kur'an'ın ayetleridir.

    2-O inkar edenler Müslüman olmayı nice kereler dileyecekler.

    3-Onları bırak; yesinler, yararlansınlar ve onları (boş) emel oyalayadursun. İlerde bileceklerdir.

    4-Biz, kendisi için bilinen (takdir edilmiş) bir kitap olmaksızın hiçbir ülkeyi yıkıma uğratmadık.

    5-Hiçbir ümmet, kendi ecelini ne öne alabilir, ne de onlar ertelenebilirler.

    6-Onlar: "Ey kendisine Kitap indirilen (Muhammed). Gerçekten sen cinlenmiş (bir deli)sin," dediler.

    7-"Eğer doğruyu söylüyor isen, bizlere melekleri getirmeli değil miydin?"

    8-Hak olmaksızın Biz melekleri indirmeyiz. O zaman da onlara göz açtırılmaz.

    9-Hiç şüphesiz, zikri (Kur'an'ı) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz.

    10-Andolsun, senden önce geçmiş topluluklara da elçiler gönderdik.

    11-Onlara herhangi bir elçi gelmeyegörsün, mutlaka onunla alay ederlerdi.

    12-Böylece Biz onu (alayı), suçlu-günahkarların kalplerine sokarız.

    13-Onlar ona (indirilen kitaba) inanmazlar, oysaki evvelkilerin sünneti geçmiştir.

    14-Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak, ordan yukarı yükselseler de,

    15-Mutlaka: "Gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyülenmiş bir topluluğuz" diyeceklerdir.

    16-Andolsun, gökte burçlar kıldık ve onu gözleyenler için süsledik.

    17-Ve onu her kovulan şeytandan koruduk.

    18-Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa, onu da parlak bir ateş izler.

    19-Yere (gelince,) onu döşeyip-yaydık, onda sarsılmaz-dağlar bıraktık ve onda herşeyden ölçüsü belirlenmiş ürünler bitirdik.

    20-Ve orda sizler için ve kendisine rızık vericiler olmadığınız kimseler (varlıklar ve canlılar) için geçimlikler kıldık.

    21-Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri Bizim Katımız'da olmasın; ancak onu belirlenmiş bir miktar olarak indiririz.

    22-Ve aşılayıcılar olarak rüzgarları gönderdik, böylece gökten su indirdik de sizleri suladık. Oysa siz onun hazine-koruyucuları değilsiniz.

    23-Şüphesiz Biz, gerçekten Biz yaşatır ve öldürürüz ve varis olanlar Biziz.

    24-Andolsun sizden öne (veya önceden) geçenleri bilmişizdir; ve (yine) andolsun, geride kalanları da bilmişizdir.

    25-Ve şüphesiz senin Rabbin, O, onları haşredecektir. Gerçekten O, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir.

    26-Andolsun, insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.

    27-Ve Cann'ı da daha önce 'nüfuz eden kavurucu' ateşten yaratmıştık.

    28-Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım."

    29-"Ona bir biçim verdiğimde ve ona Ruhum'dan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın."

    30-Böylece meleklerin tümü, topluca secde etti.

    31-Ancak İblis, secde edenlerle birlikte olmaktan kaçınıp-dayattı.

    32-Dedi ki: "Ey İblis, sana ne oluyor, secde edenlerle birlikte olmadın?"

    33-Dedi ki: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın beşere secde etmek için var değilim."

    34-Dedi ki: "Öyleyse ondan (cennetten) çık, çünkü sen kovulmuş-bulunmaktasın."

    35-"Ve şüphesiz, din gününe kadar lanet senin üzerinedir."

    36-Dedi ki: "Rabbim, öyleyse onların dirileceği güne kadar bana süre tanı."

    37-Dedi ki: "Öyleyse, sen (kendisine) süre tanınanlardansın."

    38-"Bilinen günün vaktine kadar."

    39-Dedi ki: "Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım."

    40-"Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna."

    41-(Allah) Dedi ki: "İşte bu, Bana göre dosdoğru olan yoldur."

    42-"Şüphesiz, kışkırtılıp-saptırılmışlardan sana uyanlar dışında, senin Benim kullarım üzerinde zorlayıcı hiçbir gücün yoktur."

    43-"Ve hiç şüphe yok, onların tümünün buluşma yeri cehennemdir."

    44-Onun yedi kapısı vardır; onlardan her bir kapı için bir grup ayrılmıştır.

    45-Gerçekten takva sahibi olanlar, cennetlerde ve pınar başlarındadır.

    46-Oraya esenlikle ve güvenlikle girin.

    47-Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar.

    48-Orda onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz ve onlar ordan çıkarılacak değildirler.

    49-Haber ver kullarıma; şüphesiz Ben, Ben bağışlayanım, esirgeyenim.

    50-Ve şüphesiz azabım; o acıklı bir azaptır.

    51-Onlara İbrahim'in konuklarından haber ver.

    52-Yanına girdiklerinde "Selam" demişlerdi. O da: "Biz sizden korkmaktayız" demişti.

    53-Dediler ki: "Korkma biz sana bilgin bir çocuk müjdelemekteyiz."

    54-Dedi ki: "Bana ihtiyarlık gelip-çökmüşken mi müjdeliyorsunuz? Beni ne ile müjdelemektesiniz?"

    55-Dediler ki: "Seni gerçekle müjdeledik; öyleyse umut kesenlerden olma."

    56-Dedi ki: "Sapıklar dışında Rabbinin rahmetinden kim umut keser?"

    57-Dedi ki: "Ey elçiler, (bunun dışında, diğer) işiniz ne?"

    58-Dediler ki: "Gerçekte biz, suçlu-günahkar olan bir topluluğa gönderildik."

    59-"Ancak Lut ailesi hariçtir; biz onların tümünü muhakkak kurtaracağız."

    60-"Ama karısını (kurtaracaklarımız) dışında tuttuk, o, geride kalanlardandır."

    61-Böylelikle elçiler Lut ailesine geldiklerinde,

    62-(Lut) Dedi ki: "Sizler gerçekten tanınmamış bir topluluksunuz."

    63-"Hayır" dediler. "Biz sana, onların hakkında kuşkuya kapıldıkları şeyle geldik."

    64-"Sana gerçeği getirdik, biz şüphesiz doğru söyleyenleriz."

    65-"Hemen aileni gecenin bir bölümünde yola çıkar, sen de onların ardından git ve sizden hiç kimse arkasına bakmasın; emrolunduğunuz yere gidin."

    66-Ve onlara şu emri verdik: "Sabaha çıkarlarken onların arkası mutlaka kesilecektir."

    67-Şehir halkı birbirlerine müjdeler vererek geldi.

    68-(Lut onlara) "Bunlar benim konuğumdur, beni utandırıp-dillere düşürmeyin" dedi.

    69-"Allah'tan korkup-sakının ve beni küçük düşürmeyin."

    70-Dediler ki: "Biz seni 'herkes(in işin)e karışmaktan' alıkoymamış mıydık?"

    71-Dedi ki: "Eğer yapmak-istiyorsanız, işte bunlar, benim kızlarım."

    72-Ömrüne andolsun ki, onlar, sarhoşlukları içinde kör-sersemdiler.

    73-Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıverdi.

    74-Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık.

    75-Elbette bunda 'derin bir kavrayışa sahip olanlar' için gerçekten ayetler vardır.

    76-O (şehir de) gerçekten bir yol üstünde (hala) durmaktadır.

    77-Elbette, bunda iman edenler için gerçekten ayetler vardır.

    78-Eyke halkı da gerçekten zalim-kimselerdi.

    79-Bundan dolayı onlardan intikam aldık; her ikisi de açıkça (gözler) ön(ün)dedir.

    80-Andolsun, Hicr halkı da gönderilen(elçi)leri yalanlamışlardı.

    81-Onlara ayetlerimizi vermiştik de ondan yüz çevirmişlerdi.

    82-Dağlardan güvenli evler yontuyorlardı.

    83-Derken, sabah vaktine girdiklerinde, onları o dayanılmaz-çığlık yakalayıverdi.

    84-Buna rağmen kazandıkları şeyler, (uğrayacakları sondan kurtulmak için) onlara yetmedi.

    85-Biz, gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakilerini hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık. Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak-gelmektedir; öyleyse (onlara karşı) güzel davranışlarla davran.

    86-Çünkü Rabbin, yaratan ve bilenin ta Kendisi'dir.

    87-Andolsun, sana çiftlerden yediyi ve büyük Kur'an'ı verdik.

    88-Sakın onlardan bazılarını yararlandırdığımız şeylere gözünü dikme, onlara karşı hüzne kapılma, mü'minler için de (şefkat) kanatlarını ger.

    89-Ve de ki: "Şüphe yok, ben apaçık bir uyarıcıyım."

    90-Parça ayırıcılarına indirdiğimiz gibi,

    91-Ki onlar Kur'anı parça-parça kıldılar.

    92-Rabbine andolsun, onların tümüne (bunu) soracağız.

    93-Yapmakta oldukları şeyleri.

    94-Öyleyse sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere aldırış etme.

    95-Şüphesiz o alay edenlere (karşı) Biz sana yeteriz.

    96-Ki onlar, Allah ile beraber başka İlahları (ortak) kılmaktadırlar; onlar yakında bilip-öğreneceklerdir.

    97-Andolsun, onların söylemekte olduklarına karşı senin göğsünün daraldığını biliyoruz.

    98-Sen Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol.

    99-Ve yakîn sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.

  • Diyanet İşleri Başkanlığı

    1-Elif, Lam, Ra. Bunlar Kitap'ın ve apaçık olan Kuran'ın ayetleridir.

    2-İnkar edenler, keşke müslüman olsaydık temennisinde bulunacaklardır.

    3-Bırak onları yesinler, zevk alsınlar; ümit onları avundursun; ilerde öğrenecekler.

    4-Yok ettiğimiz herhangi bir kasabanın elbette belli bir yazısı vardır.

    5-Hiçbir ümmet kendi süresini öne alamaz, geciktiremez de.

    6-Onlar: "Ey kendisine Kitap indirilen kimse! Sen mutlaka delisin. Doğrulardan isen melekleri bize getirsene" dediler.

    7-Onlar: "Ey kendisine Kitap indirilen kimse! Sen mutlaka delisin. Doğrulardan isen melekleri bize getirsene" dediler.

    8-Biz melekleri ancak gerekince indiririz. O takdirde de ceza görecekler asla geri bırakılmazlar.

    9-Doğrusu Kitap'ı Biz indirdik, onun koruyucusu elbette Biziz.

    10-And olsun ki, senden önce çeşitli ümmetlere peygamber göndermiştik.

    11-Onlara gelen her peygamberi alaya alıyorlardı.

    12-Aynı şekilde biz de Kitap'ı suçluların kalblerine sokarız, ama ona yine de inanmazlar. Oysa kendilerinden öncekilerin uğradıkları meydandadır.

    13-Aynı şekilde biz de Kitap'ı suçluların kalblerine sokarız, ama ona yine de inanmazlar. Oysa kendilerinden öncekilerin uğradıkları meydandadır.

    14-Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan çıkmağa koyulsalar: "Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik" derler.

    15-Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan çıkmağa koyulsalar: "Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik" derler.

    16-And olsun ki, gökte burçlar meydana getirdik, onları bakanlar için donattık.

    17-Onları, kovulmuş her şeytandan koruduk.

    18-Fakat kulak hırsızlığı yapan olursa, parlak bir ateş onu kovalar.

    19-Yeri yaydık, oraya sabit dağlar yerleştirdik, orada her şeyi bir ölçüye göre bitirdik.

    20-Orada sizin ve rızık veremeyeceğiniz kimseler için geçimlikler meydana getirdik.

    21-Hazinesi Bizim katımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Biz onu ancak belli bir ölçüye göre indiririz.

    22-Rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik; yukarıdan su indirdik de sizi onunla suladık. Yoksa siz onu toplayamazdınız.

    23-Doğrusu dirilten ve öldüren Biziz; hepsinin gerisinde de Biz kalırız.

    24-And olsun ki, sizden önce geçenleri biliriz; and olsun ki, geri kalanları da biliriz.

    25-Doğrusu Rabbin onları diriltip bir araya getirecektir. Şüphesiz O Hakim'dir, Herşeyi Bilen'dir.

    26-And olsun ki, insanı kuru balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattık.

    27-Cinleri de, daha önce, dumansız ateşten yarattık.

    28-'Rabbin meleklere: "Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın" demişti.

    29-'Rabbin meleklere: "Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın" demişti.

    30-Bunun üzerine, İblis'in dışında bütün melekler hemen secde ettiler. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi.

    31-Bunun üzerine, İblis'in dışında bütün melekler hemen secde ettiler. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi.

    32-Allah: "Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmaktan seni alıkoyan nedir?" dedi.

    33-O: "Balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattığın insana secde edemem" dedi.

    34-"Öyleyse defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lanet sanadır" dedi.

    35-"Öyleyse defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lanet sanadır" dedi.

    36-"Rabbim! Beni hiç olmazsa, tekrar dirilecekleri güne kadar ertele" dedi.

    37-Allah: "Sen, bilinen gün gelene kadar bırakılanlardansın" dedi.

    38-Allah: "Sen, bilinen gün gelene kadar bırakılanlardansın" dedi.

    39-"Rabbim! Beni saptırdığın için, and olsun ki yeryüzünde fenalıkları onlara güzel göstereceğim; halis kıldığın kulların bir yana, onların hepsini saptıracağım" dedi.

    40-"Rabbim! Beni saptırdığın için, and olsun ki yeryüzünde fenalıkları onlara güzel göstereceğim; halis kıldığın kulların bir yana, onların hepsini saptıracağım" dedi.

    41-'Allah şöyle dedi: "Benim gerekli kıldığım dosdoğru yol budur; kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır."

    42-'Allah şöyle dedi: "Benim gerekli kıldığım dosdoğru yol budur; kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır."

    43-"Ve Cehennem onların hepsinin toplanacağı yerdir."

    44-O cehennemin yedi kapısı olup, her kapıdan onların girecekleri ayrılmış bir kısım vardır.

    45-Allah'a karşı gelmekten sakınanlar ise, cennetlerde, pınar başlarındadırlar.

    46-"Oraya güven içinde, esenlikle girin" denilir.

    47-Biz onların gönüllerinde olan kini çıkardık, artık onlar sedirler üzerinde karşılıklı oturan kardeşlerdir.

    48-Onlar orada bir yorgunluk hissetmezler. Oradan çıkarılacak da değillerdir.

    49-Kullarıma Benim bağışlayan, merhamet eden olduğumu, azabımın can yakıcı bir azap olduğunu haber ver.

    50-Kullarıma Benim bağışlayan, merhamet eden olduğumu, azabımın can yakıcı bir azap olduğunu haber ver.

    51-Onlara İbrahim'in konuklarını da anlat:

    52-İbrahim'in yanına girdiklerinde selam vermişlerdi. O: "Doğrusu biz sizden korkuyoruz" demişti de: "Korkma, biz sana, bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik" demişlerdi.

    53-İbrahim'in yanına girdiklerinde selam vermişlerdi. O: "Doğrusu biz sizden korkuyoruz" demişti de: "Korkma, biz sana, bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik" demişlerdi.

    54-"Ben kocamışken bana müjde mi veriyorsunuz? Neye dayanarak müjdeliyorsunuz?" deyince:

    55-"Seni gerçekten müjdeliyoruz, umutsuzlardan olma" demişlerdi.

    56-"Zaten sapıklardan başka kim Rabbinin rahmetinden umudunu keser!" diyerek sormuştu: "Ey elçiler! İşiniz nedir?"

    57-"Zaten sapıklardan başka kim Rabbinin rahmetinden umudunu keser!" diyerek sormuştu: "Ey elçiler! İşiniz nedir?"

    58-Şöyle cevap vermişlerdi: "Biz şüphesiz suçlu bir millete gönderildik. Lut'un ailesi bunun dışındadır. Karısı hariç hepsini kurtaracağız. Karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk."

    59-Şöyle cevap vermişlerdi: "Biz şüphesiz suçlu bir millete gönderildik. Lut'un ailesi bunun dışındadır. Karısı hariç hepsini kurtaracağız. Karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk."

    60-Şöyle cevap vermişlerdi: "Biz şüphesiz suçlu bir millete gönderildik. Lut'un ailesi bunun dışındadır. Karısı hariç hepsini kurtaracağız. Karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk."

    61-Elçiler Lut'un ailesine gelince, Lut: "Doğrusu siz tanınmayan kimselersiniz" dedi.

    62-Elçiler Lut'un ailesine gelince, Lut: "Doğrusu siz tanınmayan kimselersiniz" dedi.

    63-"Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün" dediler.

    64-"Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün" dediler.

    65-"Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün" dediler.

    66-Böylece Lut'a bunların sonlarının kesilmiş olarak sabahlıyacaklarını bildirdik.

    67-Şehir halkı, sevinerek geldiler.

    68-Lut: "Bunlar benim konuklarımdır, onlara karşı beni rüsvay etmeyin, Allah'tan korkun, beni utandırmayın" dedi.

    69-Lut: "Bunlar benim konuklarımdır, onlara karşı beni rüsvay etmeyin, Allah'tan korkun, beni utandırmayın" dedi.

    70-"Biz sana kimseyi misafir kabul etmeyi yasak etmemiş miydik?" dediler.

    71-Lut: "Alacaksanız, işte benim kızlarım" dedi.

    72-Senin hayatına and olsun ki, onlar sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı.

    73-Tanyeri ağarırken, çığlık onları yakalayıverdi.

    74-Memleketlerini alt üst ettik, üzerlerine sert taş yağdırdık.

    75-Bunda, görebilen insanlar için ibretler vardır.

    76-O şehrin kalıntıları işlek yollar üzerinde hala durmaktadır.

    77-Bunda inananlar için ibret vardır.

    78-Eykeliler de, şüphesiz zalim kimselerdi.

    79-Bunun için onlardan da öç aldık. Hala her iki memleket de işlek bir yol üzerindedirler.

    80-And olsun ki, Hicr halkı peygamberi yalanlamışlardı.

    81-Onlara ayetlerimizi verdiğimiz halde, yüz çevirmişlerdi.

    82-Dağlarda, güven içinde olarak evler yontuyorlardı.

    83-Sabaha karşı çığlık onları yakalayıverdi.

    84-Yaptıkları kendilerine bir fayda sağlamadı.

    85-Biz, gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları gereğince yarattık. Kıyamet günü şüphesiz gelecektir. O halde yumuşak ve iyi davran.

    86-Doğrusu yaratan ve bilen ancak Rabbindir.

    87-And olsun ki, sana daima tekrarlanan yedi ayetli Fatiha'yı ve Kuran-ı Azim'i verdik.

    88-Kafirler içinde bazı kimselere verdiğimiz kat kat servete gözünü dikme, onlara üzülme; inananları kanatların altına al.

    89-De ki: "Doğrusu ben apaçık bir uyarıcıyım."

    90-Kuran'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen yahudi ve hıristiyanlara da nitekim Kitap indirmiştik; Rabbine and olsun ki hepsini, yaptıklarından sorumlu tutacağız.

    91-Kuran'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen yahudi ve hıristiyanlara da nitekim Kitap indirmiştik; Rabbine and olsun ki hepsini, yaptıklarından sorumlu tutacağız.

    92-Kuran'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen yahudi ve hıristiyanlara da nitekim Kitap indirmiştik; Rabbine and olsun ki hepsini, yaptıklarından sorumlu tutacağız.

    93-Kuran'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen yahudi ve hıristiyanlara da nitekim Kitap indirmiştik; Rabbine and olsun ki hepsini, yaptıklarından sorumlu tutacağız.

    94-Artık buyrulanı açıkça ortaya koy, puta tapanlara aldırış etme.

    95-Allah'la beraber başka bir tanrının bulunduğunu kabul eden alaycılara karşı şüphesiz Biz sana kafiyiz. Yakında ne olduğunu öğreneceklerdir.

    96-Allah'la beraber başka bir tanrının bulunduğunu kabul eden alaycılara karşı şüphesiz Biz sana kafiyiz. Yakında ne olduğunu öğreneceklerdir.

    97-And olsun ki, söyledikleri şeylerden senin gönlünün daraldığını biliyoruz.

    98-Rabbini hamd ile an, secde edenlerden ol ve ölünceye kadar Rabbine kulluk et.

    99-Rabbini hamd ile an, secde edenlerden ol ve ölünceye kadar Rabbine kulluk et.

  • Diyanet Vakfı

    1-Elif. Lam. Ra. Bunlar Kitab'ın ve apaçık bir Kur'an'ın ayetleridir.

    2-İnkar edenler zaman zaman, keşke biz de müslüman olsaydık, diye arzu ederler.

    3-Onları bırak; yesinler, eğlensinler ve boş ümit onları oyalaya dursun. (Kötü sonucu) yakında bilecekler!

    4-Helak ettiğimiz hiçbir ülke yoktur ki hakkında (bizce) bilinen bir yazgı olmasın.

    5-Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez, ve onu geciktiremez.

    6-Dediler ki: "Ey kendisine Kur'an indirilen (Muhammed)! Sen mutlaka bir mecnunsun!"

    7-"Eğer doğru söyleyenlerden idiysen, bize melekleri getirmeliydin."

    8-Biz melekleri ancak hak ile indiririz. O zaman onlara mühlet verilmez.

    9-Kur an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.

    10-Andolsun, senden önceki milletler arasında da elçiler gönderdik.

    11-Onlara bir peygamber gelmeyedursun, hemen onunla alay ederlerdi.

    12-İşte böylece biz onu, (inkarcılığı) suçluların kalplerine sokarız.

    13-Öncekilerin başına gelenlerden ders almaları gerekirken onlar hala buna (Kur'an'a) inanmıyorlar.

    14-Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar,

    15-"Gözlerimiz boyandı, daha doğrusu bize büyü yapılmıştır" derler.

    16-Andolsun, biz gökte birtakım burçlar yarattık ve seyr edenler için onu süsledik.

    17-Onları, taşlanmış (kovulmuş) her şeytandan koruduk.

    18-Ancak kulak hırsızlığı eden müstesna. Onun da peşine açık bir alev sütunu düşmüştür.

    19-Yeri uzatıp yaydık, orada sabit dağlar yerleştirdik, yine orada miktarı ve ölçüsü belirli olan şeyler bitirdik.

    20-Orada hem sizin için hem de rızıkları size ait olmayanlar için (gerekli) geçim vasıtaları yarattık.

    21-Her şeyin hazineleri yalnız bizim yanımızdadır. Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiririz.

    22-Biz, rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik ve gökten bir su indirdik de onunla su ihtiyacınızı karşıladık. (Biz bunları yapmasaydık) siz onu (yeterli) suyu depolayamazdınız.

    23-Şüphesiz biz diriltir ve biz öldürürüz! Ve her şeye biz varis oluruz.

    24-Andolsun biz, sizden önce gelip geçenleri de biliriz, geri kalanları da biliriz.

    25-Şüphesiz Rabbin onları (kıyamette) toplayacaktır. Çünkü O, hakimdir, alimdir.

    26-Andolsun biz insanı, (pişmiş) kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattık.

    27-Cinleri de daha önce zehirli ateşten yaratmıştık.

    28-Hani Rabbin meleklere demişti ki: "Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım."

    29-"Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan ütlediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!"

    30-Meleklerin hepsi de hemen secde ettiler.

    31-Fakat İblis hariç! O, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı.

    32-(Allah:) Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmayışının sebebi nedir? dedi.

    33-(İblis:) Ben kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattığın bir insana secde edecek değilim, dedi.

    34-Allah şöyle buyurdu: Öyle ise oradan çık! Artık kovuldun!

    35-Muhakkak ki kıyamet gününe kadar lanet senin üzerine olacaktır!

    36-(İblis:) Rabbim! Öyle ise, (varlıkların) tekrar dirileceği güne kadar bana mühlet ver, dedi.

    37-Allah buyurdu ki: "Sen mühlet verilenlerdensin"

    38-"Allah katında bilinen vaktin gününe kadar..."

    39-(İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!

    40-Ancak onlardan ihlaslı kulların müstesna.

    41-(Allah) şöyle buyurdu: "İşte bana varan dosdoğru yol budur."

    42-"Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin yoktur. Ancak azgınlardan sana uyanlar müstesna."

    43-Muhakkak cehennem, onların hepsine vadolunan yerdir.

    44-Cehennemin yedi kapısı vardır. Onlardan her kapı için birer gurup ayrılmıştır.

    45-(Allah'ın azabından korkup rahmetine sığınan) takva sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar.

    46-"Oraya emniyet ve selametle girin" (denilir, onlara).

    47-Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık; onlar artık köşkler üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olacaklar.

    48-Onlara orada hiçbir yorgunluk gelmeyecek ve onlar, oradan çıkarılmayacaklardır.

    49-(Resulüm!) Kullarıma, benim, çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğumu haber ver.

    50-Benim azabımın elem verici bir azap olduğunu da bildir.

    51-Onlara İbrahim'in misafirlerinden (meleklerden) de haber ver.

    52-Onun yanına girdikleri zaman, "selam" dediler. (İbrahim:) Biz sizden çekiniyoruz, dedi.

    53-Dediler ki: Korkma; biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz.

    54-(İbrahim:) Bana ihtiyarlık çökmesine rağmen beni müjdeliyor musunuz? Beni ne ile müjdeliyorsunuz? dedi.

    55-Sana gerçeği müjdeledik, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma! dediler.

    56-(İbrahim:) dedi ki: Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?

    57-"Ey elçiler! (Başka) ne işiniz var?" dedi.

    58-Dediler ki: "Biz, suçlu bir topluma (onları helak etmeye) gönderildik."

    59-"Ancak Lut ailesi hariç. Onların hepsini kurtaracağız."

    60-"(Fakat Lut'un) karısı müstesna; biz onun geri kalanlardan olmasını takdir ettik."

    61-Melek olan elçiler Lut ailesine gelince,

    62-Lut onlara: "Hakikaten siz tanınmayan kimselersiniz" dedi.

    63-Dediler ki: "Bilakis, biz sana, onların şüphe etmekte oldukları şeyi (azabı ve helakı) getirdik.

    64-Sana gerçeği getirdik; biz, hakikaten doğru söyleyenleriz.

    65-Gecenin bir bölümünde aile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından yürü. Sizden hiç kimse, sakın dönüp de ardına bakmasın, istenen yere gidin."

    66-Ona (Lut'a) şu hükmümüzü vahyettik: "Sabaha çıkarlarken mutlaka onların ardı kesilmiş olacaktır."

    67-Şehir halkı, birbirlerini kutlayarak, (meleklerin yanına) geldiIer.

    68-(Lut) onlara "Bunlar benim misafirimdir. Sakın beni utandırmayın;

    69-Allah'tan korkun, beni rezil etmeyin!" dedi.

    70-"Biz seni, elalemin işine karışmaktan men etmemiş miydik?" dediler.

    71-(Lut:) İşte kızlarım! (Düşündüğünüzü) yapacaksanız (onlarla evlenin), dedi.

    72-(Resulüm!) Hayatın hakkı için onlar, sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı.

    73-Güneş doğarken onları o korkunç ses yakaladı.

    74-Böylece ülkelerinin üstünü altına getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.

    75-İşte bunda ibret alanlar için işaretler vardır.

    76-Onlar hala gözler önünde duran bir yol üzerindedirler.

    77-Hakikaten bunda iman edenler için bir ibret vardır.

    78-Eyke halkı da gerçekten zalim idiler.

    79-Biz onlardan da intikam aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir.

    80-Andolsun, Hicr halkı da peygamberleri yalanlamıştı.

    81-Biz onlara mucizelerimizi vermiştik; fakat onlardan yüz çevirmişlerdi.

    82-Onlar, dağlardan emniyet içinde kalacakları evler oyarlardı

    83-Onları da sabaha çıkarlarken o korkunç ses yakaladı.

    84-Kazanmakta oldukları şeyler onlardan hiçbir zararı savmadı.

    85-Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri ancak hak ile yarattık. O saat (kıyamet), mutlaka gelecektir. Şimdilik onlara güzel muamele et.

    86-Şüphesiz Rabbin hakkıyla yaratan pek iyi bilendir.

    87-Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi ayeti ve yüce Kur'an'ı verdik.

    88-Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz dünya malına göz dikme, onlardan dolayı üzülme ve müminlere alçak gönüllü ol.

    89-De ki: Şüphesiz ben apaçık bir uyarıcıyım.

    90-Nitekim biz, (Kur'an'ı) kısımlara ayıranlara azabı indirmişizdir.

    91-Onlar, Kur'an'ı bölüp ayıranlardır.

    92-Rabbin hakkı için, mutlaka onların hepsini sorguya çekeceğiz.

    93-Yaptıklarından dolayı.

    94-Sana emrolunanı açıkça söyle ve ortak koşanlardan yüz çevir!

    95-(Seninle) alay edenlere karşı biz sana yeteriz.

    96-Onlar Allah ile beraber başka bir tanrı edinenlerdir. (Kimin doğru olduğunu) yakında bilecekler!

    97-Onların söyledikleri şeyler yüzünden senin canının sıkıldığını andolsun biliyoruz.

    98-Sen şimdi Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol!

    99-Ve sana yakin (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!

  • Edip Yüksel

    1-A. L. R. Bu (harfler) kitabın ve apaçık Kuran'ın mucizesidir.

    2-İnkar edenler, keşke müslüman olsaydık diye arzulayacaklardır.

    3-Bırak onları, yesinler, eğlensinler ve umutlarıyla oyalansınlar; mutlaka öğreneceklerdir.

    4-Biz hiç bir topluluğu belirlenmiş bir yazgı olmaksızın yok etmeyiz.

    5-Hiç bir toplum belirlenmiş süresini ne geçebilir, ne de gerisinde kalır.

    6-Dediler ki: "Ey kendisine zikir (mesaj) indirilmiş olan, sen bir delisin."

    7-"Doğru sözlü isen bize melekleri getirsene."

    8-Biz melekleri ancak belli bir amaç için göndeririz, o zaman da kimseye süre tanınmaz.

    9-Kuşkusuz zikri (mesajı) biz, evet biz indirdik ve onu koruyacak da elbette yine biziz.

    10-Senden önce, geçmiş topluluklara da elçiler gönderdik.

    11-Onlara her ne zaman bir elçi geldiyse onu alaya aldılar.

    12-İşte suçluların kalbine böyle (bir tavrı) sokarız.

    13-Nitekim, ona inanmazlar. Kendilerinden öncekilerin sünneti (adeti) de böyleydi.

    14-Onlara gökten bir kapı açsak ve onun içinde yükselecek olsalardı,

    15-"Gözlerimiz sarhoş edildi, büyülendik," diyeceklerdi.

    16-Gökte galaksiler yerleştirdik, ve gözleyenler için onları süsledik.

    17-Ve onları her kovulmuş şeytandan koruduk.

    18-Ancak onlardan kulak hırsızlığı eden olursa onu alevli bir ateş mermisi kovalar

    19-Yeryüzünü genişletip içine sağlam dağlar yerleştirdik ve orada her şeyi mükemmel bir ölçüye göre bitirdik.

    20-Orada hem sizin için ve hem sizin beslemediğiniz yaratıklar için yaşanacak bir ortam oluşturduk.

    21-Hiç bir şey yoktur ki onun hazineleri bizim yanımızda olmasın, ancak biz onu belirlenmiş bir ölçüyle indiririz.

    22-Rüzgarı aşılayıcı olarak gönderdik; gökten bir su indirip sizi onunla suladık. Oysa siz onu depo edemezdiniz.

    23-Biz, elbette biz diriltir ve öldürürüz, sonunda asıl varis olanlar da biziz.

    24-İlerleyenlerinizi de biliriz, geride kalanları da biliriz.

    25-Onları, senin Rabbin toplayacak. O Bilgedir, Bilendir.

    26-İnsanı, kurumuş, yıllanmış balçıktan yarattık.

    27-Cinleri de önceden, içe işleyen parlak ateşten yarattık.

    28-Rabbin meleklere, "Kurumuş, yıllanmış balçıktan bir insan yaratacağım," demişti.

    29-"Onu düzenleyip ona ruhumdan üflediğimde hemen onun için secdeye varın," demişti.

    30-Tüm melekler topluca secde ettiler;

    31-Ancak İblis (şeytan) hariç. Secde edenlerle beraber olmayı red etti.

    32-Dedi ki: "Seni secde edenlerle beraber olmaktan alıkoyan şey nedir, İblis?"

    33-Dedi ki: "Kurumuş, yıllanmış balçıktan yarattığın insana secde edecek değilim."

    34-(Tanrı:) "Öyleyse çık oradan; sen kovuldun!"

    35-"Yargı gününe kadar laneti hakkettin," dedi.

    36-"Rabbim, dirilecekleri güne kadar beni ertele," dedi.

    37-Dedi ki: "Tamam, sen ertelendin,"

    38-"Bilinen vaktin gününe kadar...."

    39-Dedi ki: "Rabbim, beni yoldan çıkarttığın için, onları yeryüzünde ayartıp topluca saptıracağım."

    40-"Kendilerini sadece sana adayanlar hariç."

    41-Dedi ki: "İşte benim değişmez yasam budur."

    42-"Elbette, sadece bana kulluk edenlere karşı bir gücün yoktur. Ancak sana uyan sapıklara gücün yeter."

    43-"Cehennem hepsinin buluşma yeridir."

    44-"Onun yedi kapısı vardır ve her bir kapı için onlardan belli bir pay vardır."

    45-Erdemliler ise bahçeler ve pınarlar içindedir.

    46-Oraya barış ve güvenlik içinde girin.

    47-Göğüslerindeki kıskançlığı kaldırırız; kardeşçe karşılıklı yerleştirilmiş koltuklar üzerindedirler.

    48-Orada onlara hiç bir yorgunluk dokunmaz ve oradan da çıkarılacak değillerdir.

    49-Kullarıma haber ver ki ben Bağışlayıcıyım, Rahimim.

    50-Ve azabım da çok acı bir azaptır.

    51-Onlara İbrahim'in konuklarından haber ver.

    52-Onun yanına varıp, "Selam!," demişlerdi. O da, "Biz sizden korkuyoruz," demişti.

    53-"Endişelenme, biz sana bilgin bir oğul müjdesini veriyoruz," demişlerdi.

    54-"İyice yaşlanmışken beni mi müjdeliyorsunuz! Beni ne ile müjdeliyorsunuz," dedi.

    55-"Sana gerçeği müjdeledik, umudunu kesme," dediler.

    56-"Sapıklardan başka Rabbinin rahmetinden kim umut keser," dedi.

    57-"Ey elçiler, göreviniz nedir," dedi.

    58-"Biz, suçlu bir topluma gönderildik;"

    59-"Ancak Lut'un ailesi hariç. Hepsini kurtaracağız."

    60-"Yalnız karısı hariç; onun geride kalanlardan olmasını kararlaştırdık," dediler.

    61-Elçiler, Lut'un ailesine geldiklerinde

    62-(Lut:) "Siz, bizce tanınmayan bir topluluksunuz," dedi.

    63-Dediler ki: " Onların kuşkulandıkları şeyi sana getirdik."

    64-"Sana gerçeği getirdik, biz elbette doğru konuşuyoruz."

    65-"Geceleyin ailenle birlikte çık. Arkalarından izle ve hiç biriniz arkaya bakmasın. Size emredilen yere gidin."

    66-'Şu halk, sabahleyin yok edilecektir' şeklindeki emri kendisine bildirdik.

    67-Kent halkı neşe içinde geldiler.

    68-"Bunlar konuklarımdır, sakın beni utandırmayın."

    69-"ALLAH 'tan korkun, beni rezil etmeyin," dedi.

    70-"İnsanlarla diyalog kurmaktan seni menetmemiş miydik," dediler.

    71-"İşte benim kızlarım," dedi, "İlla da istiyorsanız!"

    72-Ne yazık ki onlar, sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı.

    73-Tan ağarırken onları felaketli bir gürültü yakaladı.

    74-Onun altını üstüne getirdik. Üzerlerine çamurdan yapılmış sert taşlar indirdik.

    75-Bunda, inceleyip araştıranlar için dersler vardır.

    76-Ve o (yıkıntı kent), yol üzerinde durmaktadır.

    77-Bunda, inananlar için bir işaret vardır.

    78-Gerçekten Eyke halkı da zalimlerden idi.

    79-Onlardan öc aldık. Her ikisi de belgelenmiştir.

    80-Hicr halkı da elçileri yalanladı.

    81-Kendilerine ayetlerimizi verdik, fakat ondan yüz çevirdiler.

    82-Dağlardan güvenli evler yontuyorlardı.

    83-Sabahleyin onları da o korkunç gürültü yakaladı.

    84-Kazandıklarının hiç biri onları kurtaramadı.

    85-Biz, gökleri, yeri ve aralarındaki şeyleri belli bir amaç için yarattık. O saat (dünyanın sonu) elbette gelecektir, öyleyse onlara güzel ve yumuşak davran.

    86-Rabbin elbette Yaratandır, Bilendir.

    87-Biz sana yedi çifti ve büyük Kuran'ı verdik.

    88-Onlardan (elçilerden) bazılarına verdiklerimizi kıskanma ve onlardan (inkarcılardan) ötürü de üzülme. İnananlara kanatlarını indir.

    89-De ki: "Ben apaçık bir uyarıcıyım."

    90-Aynı şekilde o bölücülerle de ilgileneceğiz.

    91-Onlar ki Kuran'ı parçalara ayırdılar.

    92-Rabbine and olsun ki, hepsinden soracağız

    93-Yaptıkları şeylerden.

    94-Öyleyse sana emredileni açıkça ortaya koy ve müşriklere de aldırma.

    95-Alay edenlere karşı biz sana yeteriz.

    96-Onlar ki ALLAH ile beraber başka tanrılar oluşturdular. Yakında bilecekler.

    97-Söylediklerinden ötürü göğsünün daraldığını biliyoruz

    98-Rabbini yüceltip coşkuyla an ve yerlere kapan.

    99-Rabbine kulluk et ki kesin bir inanca sahip olasın.

  • Elmalılı Hamdi Yazır

    1-Elif, Lâm, Râ. Bunlar kitabın ve apaçık bir Kur'ân'ın âyetleridir.

    2-Bir zaman gelecek ki inkâr edenler, keşke müslüman olsaydık temennisinde bulunacaklardır.

    3-Onları bırak yesinler, içsinler, zevk alsınlar; arzu onları oyalasın ilerde bileceklerdir.

    4-Biz hiçbir memleketi (Allah katında) bilinen bir zamanı olmaksızın helak etmedik.

    5-Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez ve onu geciktiremez.

    6-Dediler ki: "Ey kendisine Kur'ân indirilen (Muhammed)! Sen mutlaka bir mecnunsun."

    7-"Eğer peygamberlik davanda doğru kimselerdensen, bize melekleri getirmeliydin."

    8-Biz o melekleri ancak, hak ile indiririz. Ve indirildikleri vakit de onlara (kâfirlere) hiç mühlet verilmez.

    9-Hiç şüphe yok ki, Kur'ân'ı biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız.

    10-Andolsun, senden önceki milletler arasında da peygamberler gönderdik.

    11-Onlara hiçbir peygamber gelmiyordu ki onunla alay etmiş olmasınlar.

    12-Biz o küfrü suçluların kalbine işte böyle sokarız.

    13-Kur'âna iman etmezler, halbuki öncekilerin sünneti (inanmadıkları için başlarına gelenler) gelip geçmiştir.

    14-Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar,

    15-"Gözlerimiz perdelendi, daha doğrusu bize büyü yapılmıştır" derler.

    16-Andolsun biz, gökte birtakım burçlar yarattık ve bakanlar için onu süsledik.

    17-Ve göğü taşlanan bütün şeytanlardan koruduk.

    18-Ancak kulak hırsızlığı eden şeytan hariç, onu apaçık bir alev sütunu takip eder.

    19-Yeryüzünü düzgün bir şekilde yarattık ve oraya sabit dağlar yerleştirdik. Orada hikmetle ölçülmüş her şeyden bitkiler bitirdik.

    20-Orada hem sizin için, hem de sizin rızıklarını veremediğiniz kimseler için geçim yollarını yarattık.

    21-Her şeyin hazineleri yalnız bizim yanımızdadır. Fakat biz, onu ancak ihtiyaca göre, belli ölçülerde veririz.

    22-Biz rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik ve gökten bir su indirip sizi onunla suladık. O suyu hazinelerde tutan da siz değilsiniz.

    23-Elbette biz diriltiriz ve biz öldürürüz! Ve hepsinin varisleri de biziz.

    24-Andolsun ki biz, içinizden İslâm'da öne geçmek isteyenleri de biliriz, geri kalmak isteyenleri de biliriz.

    25-Şüphesiz Rabbin O'dur ki, onları kıyamet gününde hesaba çekmek için toplayacaktır. O, hikmet sahibidir, bilendir.

    26-Andolsun ki biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.

    27-Cinleri de daha önce insan vücudunun gözeneklerinden geçebilen güçlü bir ateşten yarattık.

    28-Ey Peygamber! Rabbinin meleklere şöyle dediğini hatırla: "Ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş kokuşmuş çamurdan bir insan yaratacağım."

    29-Ben, onun yaratılışını tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın."

    30-Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde ettiler.

    31-Yalnız İblis hariç. O secde edenlerle beraber olmaktan çekinmişti.

    32-Allah buyurdu ki: "Ey İblis! Ne oluyor sana da, secde edenlerle beraber olmuyorsun?"

    33-İblis şöyle dedi: "Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde edemezdim."

    34-Allah şöyle buyurdu: "Öyle ise oradan çık! Sen, artık kovulmuş birisin."

    35-"Kıyamet gününe kadar lanet senin üzerindedir."

    36-İblis: "Rabbim! Öyle ise insanların kabirlerinden kaldırılacakları güne (kıyamete) kadar bana mühlet ver" dedi.

    37-Allah buyurdu ki: "Sen mühlet verilenlerdensin."

    38-"Allah katında bilinen vaktin gününe kadar..."

    39-İblis şöyle dedi: "Rabbim! Beni saptırdığın için, mutlaka ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!"

    40-"Ancak içlerinden ihlaslı kulların müstesnâdır."

    41-Allah şöyle buyurdu: "İşte bana ulaşan dosdoğru yol budur."

    42-"Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur."

    43-"Şüphesiz ki onların hepsine vaad edilen yer cehennemdir."

    44-"Cehennemin yedi kapısı vardır. O kapıların herbiri için birer grup ayrılmıştır."

    45-Allahtan korkanlar, elbette cennetlerde ve pınarların başındadırlar.

    46-Onlara: "Selametle güven içinde oraya girin" denir.

    47-Biz o cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak sevinç içinde karşılıklı koltuklara otururlar.

    48-Orada kendilerine hiçbir yorgunluk gelmeyecek. Oradan çıkarılacak da değillerdir.

    49-Kullarıma haber ver ki, gerçekten ben çok bağışlayıcı ve pek merhamet ediciyim.

    50-Bununla beraber azabım da çok acıklı bir azabdır. Bunları geçmişten bazı örneklerle açıklamak üzere:

    51-Hem o kullara, İbrahim'in misafirlerinden de haber ver.

    52-Hani melekler, İbrahim'in yanına girdikleri zaman, "selam" demişler, İbrahim de onlara: "Biz sizden korkuyoruz" demişti.

    53-Melekler: "Korkma! Gerçekten biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz" dediler.

    54-İbrahim dedi ki: "Bana ihtiyarlık gelmişken, beni mi müjdeliyorsunuz, neye dayanarak beni müjdeliyorsunuz?"

    55-Melekler: "Seni gerçekle müjdeliyoruz. Sakın Allah'ın rahmetinden ümidini kesenlerden olma!" dediler.

    56-İbrahim dedi ki: "Rabbimin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?"

    57-"Ey elçiler! Başka ne işiniz var?" dedi.

    58-Melekler şöyle dediler: "Biz suçlu bir kavmi cezalandırmak için gönderildik.

    59-Ancak Lût ailesi müstesnâdır. Biz, onların hepsini muhakkak kurtaracağız.

    60-Yalnız Lût'un karısı müstesnâ, çünkü onun helak edilenlerle birlikte yok edilmesini takdir ettik.

    61-Melek olan elçiler, Lût kavmine gelince,

    62-Lût dedi ki: "Doğrusu siz ürkülecek bir kavimsiniz."

    63-Elçiler dediler ki: "Bilakis biz sana onların şüphe ettiği azabı getirdik."

    64-"Sana gerçeği getirdik; biz elbette doğru söylüyoruz."

    65-"Gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar, sen de arkalarından yürü ve sizden kimse ardına bakmasın; istenen yere gidin."

    66-Biz, Lût'a şu kesin emri vahyettik: "Bu kâfirler sabaha çıkarken muhakkak kökleri kesilmiş olacaktır."

    67-Şehir halkı, insan şeklindeki güzel yüzlü melekleri görünce, onlara iğrenç işlerini yapabileceklerini düşünüp sevinerek geldiler.

    68-Lût, kavmine şöyle dedi: "Bunlar benim misafirlerimdir, beni rüsvay etmeyin."

    69-"Allah'tan korkun! Beni mahcub etmeyin."

    70-Lût kavmi şöyle dedi: "Biz sana kimsenin koruyuculuğunu yapmamanı söylememiş miydik?"

    71-Lût şöyle dedi: "İşte kızlarım! Düşündüğünüzü yapacaksanız (onlarla evlenin).

    72-Resulüm! Ömrüne yemin olsun ki gerçekten onlar, sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı.

    73-Güneş doğarken o korkunç çığlık onları yakaladı.

    74-Biz, onların şehirlerinin üstünü altına geçirdik ve üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.

    75-Gerçekten bunda, düşünen keskin anlayışlılar için ibretler vardır.

    76-Hem o Lût kavminin bulunduğu şehir harabesi bir yol üzerinde bulunmaktadır.

    77-Şüphesiz ki, bunda iman edenler için bir ibret vardır.

    78-Eyke halkı da gerçekten zalimlerdi.

    79-Biz Eyke halkından da intikâm aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir.

    80-Şüphesiz ki, Hıcr halkı da peygamberleri yalanladılar.

    81-Biz, onlara âyetlerimizi vermiştik de onlar, yüz çeviriyorlardı

    82-Onlar, dağlardan emniyetli emniyetli evler yontuyorlardı.

    83-Onları da sabahleyin korkunç bir çığlık yakaladı.

    84-Kazanmakta oldukları şeyler, onlardan hiçbir zararı savmadı.

    85-Biz gökleri, yeri ve aralarındaki varlıkları ancak hak ve hikmetle yarattık ve elbette ki, kıyamet kopacaktır. (Ey Peygamber!) Şimdi sen onlara yumuşak davran ve güzel muamele et.

    86-Şüphesiz Rabbin kemaliyle yaratandır ve iyi bilendir.

    87-Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi âyeti (Fatihayı) ve yüce Kur'ân'ı verdik.

    88-Sakın o kâfirlerden birtakımlarına verip de kendilerini zevklendirdiğimiz şeye (mal ve servete) heveslenip göz dikeyim deme. Onlardan dolayı üzülme. Müminlere merhamet kanatlarını indir.

    89-De ki: "Şüphesiz ben apaçık bir uyarıcıyım."

    90-(İnanmazsanız başınıza) tıpkı o taksimcilere (yahudi ve hıristiyanlara) indirdiğimiz azap gibi (bir azab inecektir).

    91-Onlar, Kur'ân'ın bir kısmına inanıp bir kısmına inanmayarak onu kısım kısım böldüler.

    92-Rabbin hakkı için biz, mutlaka onların hepsini yaptıklarından dolayı hesaba çekeceğiz.

    93-Rabbin hakkı için biz, mutlaka onların hepsini yaptıklarından dolayı hesaba çekeceğiz.

    94-Şimdi sen emrolunduğunu açıkça tebliğ et. Müşriklerden yüz çevir.

    95-Muhakkak ki alay edenlere karşı biz sana yeteriz.

    96-Onlar Allah ile birlikte başkasını ilâh edinenlerdir. Onlar yakında bileceklerdir.

    97-Gerçekten biliriz ki, onların söylediklerine göğsün daralıyor.

    98-O halde Rabbini hamd ile tesbih et. Ve secde edenlerden ol.

    99-Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.

  • Suat Yıldırım

    1-Elif Lâm Râ. Bunlar kitabın ve Kur'ân-ı Mübin’in âyetleridir.

    2-Bir zaman olur kâfirler, “Keşke vaktiyle Müslüman olmuş olsaydık!” diye çok hasret çekerler. [6,27]

    3-Bırak onları, yesin içsinler, zevklerine düşsünler, arzu ve emelleri kendilerini oyalaya dursun. Yakında bilecekler! [77,46]

    4-Bizim imha ettiğimiz her memleket hakkında mutlaka daha önce kararlaştırılmış, malum bir vaade vardır.

    5-Hiç bir ümmet vaadesini ne öne alabilir, ne erteleyebilir.

    6-O kâfirler, alay ederek: “Ey o kendisine kitap indirilmiş olan dediler; mutlaka sen bir delisin!Eğer iddianda tutarlı isen, ne diye bize o melekleri getirip göstermiyorsun?” [23,70; 43,53; 25,21-22] {KM, Markos 3,22; Matta 11,18}

    7-O kâfirler, alay ederek: “Ey o kendisine kitap indirilmiş olan dediler; mutlaka sen bir delisin!Eğer iddianda tutarlı isen, ne diye bize o melekleri getirip göstermiyorsun?” [23,70; 43,53; 25,21-22] {KM, Markos 3,22; Matta 11,18}

    8-Biz o melekleri ancak hikmet gereğince göndeririz. Ama o zaman da, kendilerine hiç mühlet verilmez, derhal işleri bitirilir, mahvolup giderler.

    9-Hiç şüphe yok ki o zikri, Kur'ân’ı Biz indirdik, onu koruyacak olan da Biz’iz. [5,67]

    10-Senden önce gelip geçen milletlere de Biz Peygamberler gönderdik. Ama onlara hiç bir resul gelmedi ki onunla alay etmiş olmasınlar.

    11-Senden önce gelip geçen milletlere de Biz Peygamberler gönderdik. Ama onlara hiç bir resul gelmedi ki onunla alay etmiş olmasınlar.

    12-Biz böylece o inkâr ve alayı suçluların kalplerine sokarız. Geçmiş ümmetlerin başlarına gelen felaketler ibret teşkil ettiği halde yine de onlar iman etmezler.

    13-Biz böylece o inkâr ve alayı suçluların kalplerine sokarız. Geçmiş ümmetlerin başlarına gelen felaketler ibret teşkil ettiği halde yine de onlar iman etmezler.

    14-Hatta o kâfirlere gökten bir kapı açsak, onlar da yukarı yükselip çıksalar, yine de “Galiba gözlerimiz bağlandı, belki de büyüye tutulduk!” derler.

    15-Hatta o kâfirlere gökten bir kapı açsak, onlar da yukarı yükselip çıksalar, yine de “Galiba gözlerimiz bağlandı, belki de büyüye tutulduk!” derler.

    16-Gerçekten Biz, gökte burçlar yarattık ve onları seyredenler için yıldızlarla süsledik.Hem onu kovulmuş her şeytandan koruduk. Ancak kulak hırsızlığı edenler olursa, onu da parlak bir ışık kovalar. [25,61; 85,1; 26,212; 37,8-10] {KM, Luka 10,18}

    17-Gerçekten Biz, gökte burçlar yarattık ve onları seyredenler için yıldızlarla süsledik.Hem onu kovulmuş her şeytandan koruduk. Ancak kulak hırsızlığı edenler olursa, onu da parlak bir ışık kovalar. [25,61; 85,1; 26,212; 37,8-10] {KM, Luka 10,18}

    18-Gerçekten Biz, gökte burçlar yarattık ve onları seyredenler için yıldızlarla süsledik.Hem onu kovulmuş her şeytandan koruduk. Ancak kulak hırsızlığı edenler olursa, onu da parlak bir ışık kovalar. [25,61; 85,1; 26,212; 37,8-10] {KM, Luka 10,18}

    19-Yeri de yaydık, genişlettik ve oraya sağlam dağlar çaktık ve orada hikmetle ölçülmüş olarak her türlü nebatı yetiştirdik. [37,6] {KM, Tekvin 3,24}

    20-Orada hem siz insanlar için, hem rızkını sizin vermediğiniz daha nice yaratıklar için geçimlikler meydana getirdik.

    21-Hiçbir şey yoktur ki onu meydana getiren hazinelerin anahtarları elimizde olmasın. Biz onu ancak belirli bir ölçü ile indiririz.

    22-Aşılayıcı Rüzgârlar gönderdik. Derken gökten yağmur indirip onunla sizi suladık.Halbuki o suyu hazinelerde depolayan da sizler değilsiniz. [39,21; 56,68-74; 16,10; 67,30]

    23-Muhakkak ki hayatı veren de Biz'iz, hayatı geri alıp öldüren de ve elbette hepsine vâris olacak, hepsinden sonraya kalacak olan baki de Biz’iz.

    24-Doğrusu sizden, önden gidenleri de, geri kalanları da Biz pek iyi biliriz.

    25-Senin Rabbin, elbette onları mahşerde toplayacaktır. Çünkü O hakîmdir, alîmdir (tam hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyi bilir).

    26-Biz insanı kara çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. [55,14-15; 6,2]

    27-Cinleri de daha önce, zehirli ateşten yaratmıştık.

    28-Ve hani Rabbin meleklere: “Ben, demişti, kuru çamurdan, şekillenmiş bir çamurdan bir beşer yaratacağım.”

    29-“Bu itibarla, Ben onu düzenlediğim insan şekline koyduğum ve içine ruhumdan üflediğim zaman, derhal onun önünde secdeye kapanınız.” [2,34; 7,11; 38,72]

    30-İblis hariç bütün melekler secdeye kapandılar. O ise kibirlenip, secde edenler arasında yer almadı.

    31-İblis hariç bütün melekler secdeye kapandılar. O ise kibirlenip, secde edenler arasında yer almadı.

    32-Allah İblis'e: “Sen niye secde edenlerle beraber olmadın?” diye sordu.

    33-“Benim,” dedi, “kuru çamurdan şekillenmiş balçıktan yarattığın bir beşere secde etmem mümkün değildir.” [2,34; 7,12; 17,62] [38,76]

    34-Allah şöyle buyurdu: “O halde, defol buradan! Çünkü sen kovuldun, ve bu lânet, hesap gününe kadar senin üzerinde devam edecektir.”

    35-Allah şöyle buyurdu: “O halde, defol buradan! Çünkü sen kovuldun, ve bu lânet, hesap gününe kadar senin üzerinde devam edecektir.”

    36-“Ya Rabbî!” dedi, “O halde insanların diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver!”

    37-“Haydi, buyurdu, belirli bir güne kadar sana müsaade edildi.”

    38-“Haydi, buyurdu, belirli bir güne kadar sana müsaade edildi.”

    39-İblis dedi ki: “Ya Rabbî! Beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki ben de dünyada onlara günahları süsleyeceğim ve senin ihlasa erdirdiğin kulların müstesna, onların hepsini azdıracağım” [17,62; 38,82-83]

    40-İblis dedi ki: “Ya Rabbî! Beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki ben de dünyada onlara günahları süsleyeceğim ve senin ihlasa erdirdiğin kulların müstesna, onların hepsini azdıracağım” [17,62; 38,82-83]

    41-Allah buyurdu: “Bu seçkin kullarımın tuttuğu yol, işte Ben'im gözettiğim dosdoğru yoldur.” [16,9; 1,6-7]

    42-“Şüphesiz Benim o seçkin kullarım üzerinde senin hiçbir nüfûzun yoktur, ancak senin peşine takılmış şaşkın azgınlar başka!”

    43-Şüphesiz cehennem de o azgınların hepsinin varacakları yerdir. Oranın yedi kapısı vardır ve her kapıdan kimlerin gireceği belirlenmiştir.

    44-Şüphesiz cehennem de o azgınların hepsinin varacakları yerdir. Oranın yedi kapısı vardır ve her kapıdan kimlerin gireceği belirlenmiştir.

    45-Şeytana uymaktan korunan müttakiler ise cennetlerde ve pınar başlarındadırlar.

    46-“Esenlikle, emin olarak girin oraya!” (denir onlara).

    47-Onların kalplerindeki kini söküp çıkarmışızdır. Dost ve kardeş olarak, divanlar üzerinde karşı karşıya otururlar.

    48-Orada kendilerine hiç bir zahmet ve meşakkat dokunmaz, oradan hiç çıkarılmazlar.

    49-Kullarıma haber ver ki (günahları örten) gafur, (ihsanı bol olan) rahîm Ben'im.Bununla beraber azabım da elîm mi elîm!

    50-Kullarıma haber ver ki (günahları örten) gafur, (ihsanı bol olan) rahîm Ben'im.Bununla beraber azabım da elîm mi elîm!

    51-Onlara İbrâhim'in misafirlerinden de bahset. [11,69; 51,24] {KM, Tekvin 18. bölüm}

    52-Onun yanına girdiklerinde “Selam!” dediler. İbrâhim: “Biz sizden korkuyoruz.” dedi.

    53-“Korkma!” dediler. “Biz sana (büyüdüğünde âlim olacak) bir oğlunuzun dünyaya geleceğini müjdeliyoruz.” [52,28]

    54-“Beni mi müjdeliyorsunuz?” dedi. “Bana ihtiyarlık gelip çatmışken, artık beni nasıl tebşir edersiniz?”

    55-“Sana gerçeği müjdeledik, onun için ümit kesenlerden olma!” dediler.

    56-O da: “Rabbinin rahmetinden, hak yoldan sapanlardan başka kim ümit keser ki?” dedi.

    57-Ve ilâve etti: “Ey elçiler, bundan başka işiniz nedir? sorabilir miyim?”

    58-“Haberin olsun!” dediler, “Biz, Lut'un ailesi dışında suçlu bir topluluğu cezalandırmak için gönderildik; onun karısı hariç tüm ailesini kurtaracağız. Zira eşinin suçlularla beraber kalmasını gerekli gördük.”

    59-“Haberin olsun!” dediler, “Biz, Lut'un ailesi dışında suçlu bir topluluğu cezalandırmak için gönderildik; onun karısı hariç tüm ailesini kurtaracağız. Zira eşinin suçlularla beraber kalmasını gerekli gördük.”

    60-“Haberin olsun!” dediler, “Biz, Lut'un ailesi dışında suçlu bir topluluğu cezalandırmak için gönderildik; onun karısı hariç tüm ailesini kurtaracağız. Zira eşinin suçlularla beraber kalmasını gerekli gördük.”

    61-Elçiler Lut'un evine gelince O: “Doğrusu, siz ürkülecek kimselersiniz.” dedi.

    62-Elçiler Lut'un evine gelince O: “Doğrusu, siz ürkülecek kimselersiniz.” dedi.

    63-“Yok” dediler, “Biz sana, onların şüphe ettikleri cezayı getirdik ve sana emr-i Hak ile geldik, emin ol biz sadık kimseleriz.Hemen gecenin sonunda aileni yola çıkar, sen de arkalarından git, içinizden hiç kimse dönüp ardına bakmasın, size emredilen yere geçin gidin.” [15,8; 11,65]

    64-“Yok” dediler, “Biz sana, onların şüphe ettikleri cezayı getirdik ve sana emr-i Hak ile geldik, emin ol biz sadık kimseleriz.Hemen gecenin sonunda aileni yola çıkar, sen de arkalarından git, içinizden hiç kimse dönüp ardına bakmasın, size emredilen yere geçin gidin.” [15,8; 11,65]

    65-“Yok” dediler, “Biz sana, onların şüphe ettikleri cezayı getirdik ve sana emr-i Hak ile geldik, emin ol biz sadık kimseleriz.Hemen gecenin sonunda aileni yola çıkar, sen de arkalarından git, içinizden hiç kimse dönüp ardına bakmasın, size emredilen yere geçin gidin.” [15,8; 11,65]

    66-Ona şu kesin emri vahyettik: “Sabaha çıkarlarken onların kökü kesilmiş olacaktır!” [11,81]

    67-Şehir halkı da misafirlerin geldiğini duyup eğlenmek için gelmişlerdi.

    68-“Bunlar benim misafirlerim!” dedi, “Ne olur beni mahcûp etmeyin. Allah'tan korkun da beni rüsvay etmeyin.”

    69-“Bunlar benim misafirlerim!” dedi, “Ne olur beni mahcûp etmeyin. Allah'tan korkun da beni rüsvay etmeyin.”

    70-Onlarsa: “Biz seni elalemin işine karışmaktan menetmemiş miydik (şunu bunu korumak sana mı kalmış!)” dediler.

    71-Lût: “Eğer evlenmek isterseniz, işte kızlarım, onlarla evlenebilirsiniz” dedi.

    72-(Resulüm!) “Hayatın hakkı için onlar, kendilerini öylesine kaybetmişlerdi ki sarhoşlukları içinde sürünüp gitmekte idiler.”

    73-Güneş doğarken o korkunç ses bastırıverdi onları!

    74-Bir anda şehirlerinin üstünü altına çevirdik. Pişirilmiş çamurdan yapılmış taş yağmuruna tuttuk onları!

    75-Elbette bunda işaretten anlayanlar için alınacak nice ibretler vardır.

    76-Hem o şehir harabesi uğrak bir yol üzerindedir.

    77-Elbette bunda, iman edecekler için çok ibretler vardır.

    78-Eyke halkı da zalim mi zalim bir halk idi.

    79-Onlara da hak ettikleri cezayı verdik. Bu her iki şehir harabesi de uğrak bir yol üzerindedir.

    80-Hicr halkı da peygamberleri yalancı saydı.

    81-Onlara delil ve mûcizelerimizi verdik, ama onlar bu delillerden yüz çevirdiler [41,17]

    82-Dağlarda evler yontarak güven içinde bulunuyorlardı.

    83-Bir sabah o korkunç ses bastırıverdi onları!

    84-Kazanıp ele geçirdikleri mal ve imkânlar hiçbir fayda vermedi kendilerine.

    85-Öyle ya, Biz gökleri, yeri ve bu ikisinin aralarında bulunan varlıkları elbette boşuna değil, gerçek bir gaye ve hikmetle yarattık.Hiç şüphe yok ki o kıyamet saati gelip çatacaktır. Öyleyse müsamaha ile tatlılıkla davran onlara. [23,115-116; 38,27; 53,31; 43,89]

    86-Elbette senin Rabbin mükemmel yaratan ve her şeyi hakkıyla bilendir. [36,81-83]

    87-Şu kesin ki biz sana Seb-i mesânî ile şu yüce Kur'ân’ı verdik.

    88-Sakın o kâfirlerden bir kısmına geçici bir zevk olarak verdiğimiz dünya nimetlerine göz dikme!Onların iman etmemelerinden ötürü üzülme ve müminlere kol kanat ger, onları şefkatle koru. [20,131; 26,215; 9,128] {KM, Çıkış 18,15-16}

    89-Ve de ki: “Sizleri bekleyen felakete karşı sizi açıkça uyarıyorum.”

    90-Tıpkı o bölüşenlerin, O Kur'ân’ı parça parça edenlerin başlarına indirdiğimiz felaket gibi.

    91-Tıpkı o bölüşenlerin, O Kur'ân’ı parça parça edenlerin başlarına indirdiğimiz felaket gibi.

    92-Rabbin hakkı için, onların hepsini sorguya çekeceğiz!

    93-Onları yaptıkları işlerden sorumlu tutacağız.

    94-Şimdi sen, sana ne emredilmişse onu açıkça onlara söyle.O müşriklere aldırma! [54,6; 68,10]

    95-Seninle alay edenlerin haklarından gelmeye Biz yeteriz.

    96-Onlar Allah'tan başka tanrı uyduruyorlar ama yaptıklarının sonucunu yakında öğrenecekler!

    97-Onların bu kabil iddialarından ötürü senin canının sıkıldığını çok iyi biliyoruz.

    98-Ama sen Rabbini hamd ile tenzih et ve secde edenlerden ol.

    99-Sana ölüm gelip çatıncaya kadar da Rabbine ibadet et. [74, 46-47]

  • Süleyman Ateş

    1-Elif lam ra. Şunlar Kitabın ve apaçık Kur'an'ın ayetleridir.

    2-Bir zaman gelir ki nankörlük edenler, "Keşke müslüman olsaydılar" diye arzu ederler.

    3-Bırak onlar yesinler, eğlensinler; arzu onları oyalasın. Yakında (yaptıklarının kötü sonucunu) bileceklerdir.

    4-Biz hiçbir kenti yok etmedik ki, onun mutlaka bilinen bir yazısı olmasın (helak ettiğimiz her ülkenin yazılmış, tesbit edilmiş bir süresi vardır. O süre dolunca onları yok etmişizdir).

    5-Hiçbir millet ne süresini geçebilir, ne de (ondan) geri kalır (her kavim mutlaka, kendileri için belirtilmiş sürede helak olur).

    6-Dediler ki: "Ey kendisine Zikir (Kitap) indirilmiş olan, sen mutlaka cinlenmişsin!"

    7-Eğer doğrulardansan, bize melekleri getirsene!

    8-Biz, melekleri ancak hak ile (hikmet gereğince) indiririz, o zaman da kendilerine asla göz açtırılmaz, (derhal işleri bitirilir, mahvolup giderler).

    9-O Zikri (Kitap)ı biz indirdik biz; ve O'nun koruyucusu da elbette biziz!

    10-Andolsun, senden önceki milletlerin kolları içine de elçiler gönderdik.

    11-Onlara hiçbir elçi gelmezdi ki, onunla alay etmesinler.

    12-İşte biz o(Tanrı Zikri)ni suçluların kalblerine böyle sokarız.

    13-Kendilerinden öncekilerin sünneti (inkarcıların mahvedileceği yasası) geçtiği halde yine de ona inanmazlar.

    14-Onlara gökten bir kapı açsak da oraya çıkacak olsalardı:

    15-Herhalde gözlerimiz döndürüldü, biz büyülenmiş bir topluluğuz, derlerdi.

    16-Andolsun biz, gökte burçlar yaptık. Ve onu bakanlar için süsledik.

    17-Ve onu, her recim (taşlanmış, kovulmuş uydurma sözler atan) şeytandan koruduk.

    18-Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ışın kovalar.

    19-Arzı da yaydık, oraya sağlam dağlar attık ve orada ölçülü mütenasib şeyler bitirdik.

    20-Orada sizin için ve (beslediğinizi sandığınız, fakat aslında) sizin beslemediğiniz kimseler için geçimlikler var ettik.

    21-Hiçbir şey yoktur ki onun hazineleri, bizim yanımızda olmasın, ama biz onu, bilinen bir miktar ile indiririz.

    22-Rüzgarları, aşılayıcı olarak gönderdik de gökten su indirdik, böylece sizi suladık. Onu depolayan siz değilsiniz.

    23-Biziz, elbette biz ki, yaşatır, öldürürüz; gerçek varis olan da biziz (her faninin mülkü bize geçer. Ölmeyen, daima kalan yalnız biziz).

    24-Andolsun, sizden önce geçenleri de bildik, sonra gelenleri de bildik.

    25-Gerçekten onları toplayacak olan, Rabbindir. O hükümdardır bilendir.

    26-Andolsun biz insanı pişmemiş çamurdan, değişmiş cıvık balçıktan yarattık.

    27-Cinne gelince onu da (insandan) daha önce, (vücudun gözeneklerine) nüfuz eden kavurucu ateşten yarattık.

    28-Bir zaman Rabbin meleklere demişti ki: "Ben kupkuru çamurdan, değişken balçıktan bir insan yaratacağım!"

    29-Onu düzenle(yip insan şekline koydu)ğum ve ona ruhumdan üflediğim zaman hemen ona secdeye kapanın!

    30-Meleklerin hepsi topluca secde ettiler.

    31-Yalnız İblis, secde edenlerle beraber olmayı kabul etmedi.

    32-(Allah): "Ey İblis, nen var ki, sen secde edenlerle beraber olmadın?" dedi.

    33-(İblis): "Ben bir çamurdan, değişken bir balçıktan yarattığın insana secde edemem!" dedi.

    34-(Allah): "Öyleyse çık oradan (meleklerin içinden çık), dedi, çünkü sen kovuldun!"

    35-Ta ceza gününe kadar üzerine la'net edilecektir!

    36-(İblis): "Rabbim, dedi bari tekrar dirilecekleri güne kadar beni(m canımı almayı) ertele!"

    37-(Allah): "Haydi, dedi, sen ertelenmişlerdensin!"

    38-O bilinen vaktin gününe kadar!

    39-(İblis): "Rabbim, dedi, beni azdırmandan ötürü andolsun ki, ben de yer yüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini azdıracağım.

    40-Ancak içlerinden kendilerine ihlas verilen kulların hariç. (Benim azdırmam, onları etkilemez.)

    41-(Allah) buyurdu ki: "İşte bana varan doğru yol budur."

    42-Benim halis kullarıma karşı senin bir gücün yoktur. Ancak sana uyan azgınlar(ı azdırabilirsin).

    43-Cehennem o (şeytana uya)nların hepsinin buluşma yeridir.

    44-Onun yedi kapısı vardır. Her kapıya, onlardan bir bölüm ayrılmıştır.

    45-(Şeytana uymaktan, küfür ve isyandan) korunanlar ise cennetlerde, pınar başlarındadırlar.

    46-(Onlara): "Oraya esenlikle, güven içinde girin!" (denilir).

    47-Onların göğüslerindeki kini çıkarıp atmışızdır; (hepsi) kardeşler olarak divanlar üzerinde karşı karşıya oturur (sohbet eder)ler.

    48-Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değillerdir.

    49-(Ey Muhammed), kullarıma haber ver: İşte ben öyle bağışlayan, öyle esirgeyenim.

    50-Fakat benim azabım da çok acı bir azabdır.

    51-Onlara İbrahim'in konuklarından haber ver;

    52-Onun yanına girmişler: "Selam" demişlerdi. O da: "Biz sizden korkuyoruz." dedi.

    53-Korkma dediler, biz sana bilgin bir çocuk(un olacağını) müjdeleriz!

    54-Bana ihtiyarlık dokunduktan sonra mı beni müjdelediniz? Ne tuhaf bir şey ile müjdeliyorsunuz beni? dedi.

    55-Sana gerçeği müjdeledik, umut kesenlerden olma! dediler. They said: We bring thee good tidings in truth. So be not thou of the despairing.

    56-Sapıklardan başka kim Rabbinin rahmetinden umut keser? dedi.

    57-(İbrahim gelenlerin Hak elçileri melekler olduklarını anlayınca): "Ey elçiler, dedi, işiniz nedir?"

    58-Biz suç işleyen bir kavme gönderildik, dediler.

    59-Yalnız Lut ailesi suçlu değildir. Biz onların hepsini kurtaracağız."

    60-Ancak karısı hariç. Onun da (suçlularla beraber) kalanlardan olmasını uygun gördük.

    61-Elçiler Lut ailesine geldiklerinde:

    62-(Lut): "Siz hiç tanınmamış kimselersiniz!" dedi.

    63-Dediler ki: "Doğrusu, biz onların, hakkında şüphe ettikleri((tanrı azabı)nı sana getirdik,"

    64-Sana gerçeği getirdik, biz elbette doğru söyleyenleriz!

    65-Hemen gecenin bir parçasında aileni yürüt, sen de arkalarından git, içinizden hiç kimse ardına dönüp bakmasın. Emredildiğiniz yere gidin!

    66-Ona: "Şunlar sabaha girerlerken arkaları kesilecektir!" buyruğunu bildirdik.

    67-(Lut kavminin oturduğu Sodom) Kent(inin) halkı, (Lut'un genç konuklarını duyup) sevinerek geldiler.

    68-(Lut onlara): "Bunlar benim konuğumdur, dedi, beni mahcubetmeyin!"

    69-(Ne olur), Allah'tan korkun, beni rezil etmeyin!

    70-Seni alemlerden (başkalarının işine karışmaktan) menetmemiş miydik? dediler.

    71-Eğer yapacaksanız, işte kızlarım. dedi.

    72-Senin ömrüne andolsun ki, onlar, sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı.

    73-Güneşin doğma zamanına girerlerken korkunç ses onları yakaladı.

    74-O kentin üstünü altına getirdik ve üzerlerine de çamurdan pişmiş taşlar yağdırdık.

    75-Şüphesiz bunda işaretten anlayanlara (nice) ibretler vardır.

    76-Ve o (kent, herkesin gelip geçtiği) bir yol üzerinde durmaktadır.

    77-Elbette bunda inananlar için bir ibret vardır.

    78-Gerçekten Eyke halkı da zalim kimselerdi.

    79-Onlardan da öcümüzü aldık, her ikisi de (Sodom da, Eyke de) hala (yol üzerinde, gözler) ön(ün) de apaçık durmaktadır.

    80-Andolsun Hicr halkı (Semud kavmi) de peygamberleri yalanladılar.

    81-Onlara ayetlerimizi verdik, ama onlardan yüz çeviriyorlardı.

    82-Dağlardan güvenli evler yontuyorlardı.

    83-Sabaha girerlerken onları da (o) korkunç ses yakaladı.

    84-Kazandıkları, kendilerinden hiçbir şeyi savamadı.

    85-Biz gökleri yeri ve bunlar arasında bulunanları hak ile yarattık; (gerçeğin ortaya çıkacağı) o sa'at, mutlaka gelecektir! Şimdi sen güzel bir hoşgörü ile hareket et.

    86-Yaratan, bilen ancak Rabbindir..

    87-Andolsun sana ikililerden yedi ve bu büyük Kur'an'ı verdik.

    88-Onlardan bazı çiftlere (sınıflara) verdiğimiz dünyalığa gözlerini dikme ve (sana inanmadıkları için) onlara üzülme. Mü'minlere kanadını indir, (onlara karşı mütevazi, şefkatli davran).

    89-Ve: "Ben, ancak ben, apaçık bir uyarıcıyım!" de.

    90-(Siz bilirsiniz, inanmazsanız Allah'ın azabı başınıza inecektir.) Tıpkı o bölücülere (veya and içenlere) indirdiğimiz gibi (sizin başınıza da azab indiririz)!

    91-Onlar ki Kur'an'ı bölük bölük ettiler.

    92-Senin Rabbin hakkı için biz onların hepsine mutlaka soracağız:

    93-Yaptıkları şeylerden.

    94-Sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve ortak koşanlara aldırma.

    95-O alay edenlere karşı biz sana yeteriz.

    96-O, Allah ile beraber başka tanrı tutanlar, yakında (yaptıklarının sonucunu) bileceklerdir!

    97-Andolsun onların söylediklerine senin göğsünün daraldığını (canının sıkıldığını) biliyoruz.

    98-Sen Rabbini hamd ile tesbih et (O'nu övecek sözlerle an, subhanallahi velhamdulillah de) ve secde edenlerden ol.

    99-Ve Rabbine kulluk et ki sana yakin gelsin (kesin bilgiye eresin)!

  • Yaşar Nuri Öztürk

    1-Elif, Lâm, Râ. İşte sana o Kitap'ın ve açık anlatımlı Kur'an'ın ayetleri.

    2-O küfre batmış olanlar zaman zaman, keşke Müslüman olsaydılar diye derin bir özlem duyarlar.

    3-Bırak onları yesinler, nimetlenip zevk etsinler ve sonu gelmez arzu kendilerini oyalasın. Ama yakında bilecekler.

    4-Biz hiçbir yurt ve medeniyeti, belirlenmiş bir yazgısı olmaksızın ortadan kaldırmadık.

    5-Hiçbir ümmet kendisi için belirlenen sürenin ne önüne geçebilir ne de o süreyi geriletebilir.

    6-Şöyle haykırdılar: "Hey! Kendisine o zikir/Kur'an indirilen! Sen gerçekten tam bir delisin."

    7-"Hadi getirsene bize o melekleri, eğer doğru sözlülerdensen!"

    8-Biz o melekleri ancak ve ancak hak üzere, hak bir yolla indiririz. Ve o zaman inkârcılara göz açtırılmaz.

    9-Hiç kuşkusuz, o zikiri/Kur'an'ı biz indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz.

    10-Yemin olsun ki, senden öncekilerin o ilk kümeleri içine de nebiler gönderdik biz!

    11-Onlara bir Tanrı elçisi gelir gelmez, onunla mutlaka alay ederlerdi.

    12-Biz ona, günaha batmışların gönüllerinde böyle bir yol veririz.

    13-Ona inanmazlar. Oysaki, öncekilerin yol ve yöntemleri gözlerinin önünden geçmiştir.

    14-Üzerlerine gökten bir kapı açsak da oradan yükseliyor olsalardı.

    15-Kesinlikle şöyle diyeceklerdi: "Bizim gözlerimiz döndürüldü, bakışlarımız sarhoş edildi. Belki de biz büyüye çarptırılmış bir toplumuz."

    16-Yemin olsun, biz gökte burçlar oluşturduk ve onu/onları, seyredenler için süsledik.

    17-Ve onu/onları, her kovulup taşlanmış şeytandan koruduk.

    18-Ancak kulak hırsızlığı eden olur; onun peşine de parlak bir ateş alevi düşer.

    19-Yeri yayıp döşedik, ona kuvvetli dağlar diktik ve içinde ölçülü/ahenkli her şeyden bitirdik.

    20-Orada sizin için ve rızıklandırıcısı siz olmadığınız kimse için geçimlikler yarattık.

    21-Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri bizim yanımızda olmasın. Ama biz onu ancak belirli bir ölçüde/bir kaderle indiririz.

    22-Rüzgârları dölleyiciler olarak gönderdik; gökten bir su indirdik de onunla sizi suvardık. Onun depolayıcıları siz değilsiniz.

    23-Biz, elbette biz, hayat veriyoruz; biz öldürüyoruz. Ve biziz Vâris olanlar/mirasçı kalanlar.

    24-Yemin olsun, sizin önden gidenlerinizi bilmişizdir; yemin olsun, geriye kalanları da bilmişizdir.

    25-Hiç kuşkusuz, Rabbindir, evet O'dur onları haşredecek olan. Hakîmdir O, Alîm'dir.

    26-Yemin olsun, biz insanı; kuru çamurdan, değişken-cıvık bir balçıktan yarattık.

    27-Cini/İblis'i de daha önce kavurucu ateşten yaratmıştık.

    28-Hatırla o zamanı ki Rabbin meleklere, "Ben, kupkuru bir çamurdan, değişken, cıvık balçıktan bir insan yaratacağım." demişti.

    29-"Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın."

    30-Meleklerin tümü, toplu halde secde ettiler.

    31-İblis müstesna. O, secde edenlerle beraber olmaya karşı çıktı.

    32-Allah dedi: "Ey İblis! Sana ne oluyor da secde edenlerle beraber olmuyorsun?"

    33-Dedi: "Kuru bir çamurdan, değişken-cıvık bir balçıktan yarattığın bir insana secde etmek için var olmadım."

    34-Buyurdu: "Öyleyse çık oradan, çünkü kovuldun."

    35-"Din gününe kadar üzerinde lanet var."

    36-Dedi: "Rabbim, onların diriltileceği güne kadar bana süre ver."

    37-Buyurdu: "Hadi, süre verilenlerdensin."

    38-"Bilinen vaktin gününe kadar..."

    39-Dedi: "Rabbim! Beni azdırmana yemin ederim ki, yeryüzünde onlar için mutlaka süslemeler yapacağım ve onların tümünü kesinlikle azdıracağım."

    40-"İçlerinden riyaya sapmamış, samimi kulların müstesna."

    41-Buyurdu: "İşte bana varan dosdoğru yol budur."

    42-"Benim kullarım aleyhine senin elinde hiçbir güç/kanıt olmayacak. Azgınların seni izleyenleri müstesna."

    43-Cehennem onların tümünün şaşmaz buluşma yeridir.

    44-Yedi kapısı vardır onun. Her kapıya onlardan bir bölük ayrılmıştır.

    45-Sakınılması gereken şeylerden sakınanlar ise cennetlerde pınarlar içindedir.

    46-"Güvene kavuşmuş olarak selamla girin oraya."

    47-Göğüslerindeki düşmanlığı çekip almışızdır. Köşkler/divanlar üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olmuşlardır.

    48-Orada kendilerine zahmet/yorgunluk dokunmaz. Oradan çıkarılmazlar da.

    49-Haber ver kullarıma: Hiç kuşkusuz benim, evet benim, Gafûr ve Rahîm.

    50-Ama acıklı azabın ta kendisidir benim azabım.

    51-Onlara İbrahim'in misafirlerinden bahset.

    52-Hani onun yanına girmişlerdi de "Selam!" demişlerdi. O da "Biz sizden korkuyoruz." diye konuşmuştu.

    53-"Korkma! Biz sana bilgin bir oğlan müjdeliyoruz." dediler.

    54-Dedi: "İhtiyarlık yakama yapıştıktan sonra mı bana müjde veriyorsunuz! Neye dayanarak müjde veriyorsunuz?"

    55-Dediler: "Hakk'a dayanarak müjdeledik sana, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma."

    56-Dedi: "Sapıtmışlardan başka kim ümit keser Rabbin rahmetinden!"

    57-"Amacınız nedir ey elçiler?" diye sordu.

    58-Dediler: "Biz günahkâr bir topluluğa gönderildik."

    59-"Yalnız Lût'un ailesi suçlu değildir. Biz onların hepsini kurtaracağız."

    60-"Lût'un karısı hariç. O günahkârlarla geride kalacaktır. Öyle takdir ettik."

    61-Elçiler Lût ailesine geldiklerinde,

    62-Lût: "Siz tanınmayan kimselersiniz." dedi.

    63-Dediler: "Sana öyle bir şey getirdik ki, onun hakkında kuşkulanıp duruyorlardı."

    64-"Sana gerçeği getirdik. Biz, özü-sözü doğru olanlarız."

    65-"Gecenin bir yerinde aileni yola çıkar. Sen de arkalarından onları izle. Hiçbiriniz geri dönüp bakmasın. Emredildiğiniz yere kadar gidin."

    66-Ona şu emri bir hüküm olarak ilettik: Şunlar, kökleri kesilmiş olarak sabahlayacaklardır.

    67-Şehir halkı geldi. Muştulanmış olmanın sevincini yaşıyorlardı.

    68-Lût dedi: "Bunlar benim konuklarımdır, aman beni utandırmayın!"

    69-"Allah'tan korkun, beni rezil etmeyin."

    70-Dediler: "Seni elâlemin işiyle uğraşmaktan men etmemiş miydik?"

    71-Lût dedi: "Eğer bir şey yapacaksanız, işte kızlarım!"

    72-Senin ömrüne yemin olsun ki onlar, kendi sersemlikleri içinde bocalıyorlardı.

    73-Nihayet o korkunç titreşimli ses, onları güneş doğarken yakaladı.

    74-O kentin üstünü altına getirdik/üst düzeydekileri alt düzeye indirdik. Ve üzerlerine pişmiş çamurdan taşlar yağdırdık.

    75-Hiç kuşkusuz, bunda, işaretlerden anlam çıkaranlar için ibretler vardır.

    76-O kentin izleri/işaretleri, hâlâ işleyen bir yol üzerindedir.

    77-İnananlar için bunda elbette bir ibret vardır.

    78-Eyke halkı da gerçekten zalim insanlardı.

    79-Onlardan intikam aldık. Her ikisi önde, belirgin bir biçimde durmaktadır.

    80-Yemin olsun, Hicr halkı da gönderilen elçileri yalanladı.

    81-Ayetlerimizi onlara verdik ama onlardan yüz çeviriyorlardı.

    82-Dağlardan güvenli güvenli evler yontuyorlardı.

    83-Korkunç titreşimli ses onları da sabaha girecekleri sırada yakaladı.

    84-Kazanıp durdukları şeylerin kendilerine hiçbir yararı olmadı.

    85-Biz gökleri, yeri ve bunların arasındakileri hak olarak yarattık. O saat elbette gelecektir. Şimdi sen, uzanan elleri tut, güzel davran.

    86-Kuşkusuz senin Rabbin, evet o, Hallâk'tır, hiç durmadan yaratır; en iyi şekilde bilir.

    87-Yemin olsun ki, biz sana ikişerlerden/ikililerden/iç içe kıvrımlar halindeki çift mânalılardan yedi taneyi ve şu büyük Kur'an'ı verdik.

    88-Sakın, onlardan bazı çiftlere verdiğimiz nimet ve zevklere gözlerini dikme. Onlar için tasalanma da. Müminler için kanadını indir sen!

    89-Ve de ki: "Ben, evet ben, apaçık konuşan bir uyarıcıyım!"

    90-Aynı şekilde, o bölücülere/yemin edip duranlara da beyyineler indirmiştik.

    91-Onlar ki Kur'an'ı parça parça/bölük bölük/falcılık aracı yaptılar.

    92-Rabbine yemin olsun ki, biz onları toplu halde sorgu suale çekeceğiz/hepsinden mutlaka hesap soracağız;

    93-Yapıp ettiklerinden...

    94-Emrolunduğun şeyi, kafalarını çatlatırcasına tebliğ et; şirke bulaşmışlara aldırma.

    95-Alay edip eğlenenlere karşı biz sana yeteriz.

    96-Allah ile beraber başka tanrılar benimseyenler yakında bilecekler.

    97-Yemin olsun ki, onların söyledikleri yüzünden senin göğsünün daraldığını biliyoruz.

    98-Şimdi sen, Rabbine hamt ile tespih et ve secde edenlerden ol!

    99-Sana şaşmaz ve kesin bilgi gelinceye kadar Rabbine ibadet et!

  • ARAPÇA

    1-بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ الر ۚ تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْآنٍ مُّبِينٍ

    (elif-lâm-râ. tilke âyâtü-lkitâbi veḳur'ânim mübîn.)

    2-رُّبَمَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْ كَانُوا مُسْلِمِينَ

    (rubemâ yeveddü-lleẕîne keferû lev kânû müslimîn.)

    3-ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْأَمَلُ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ

    (ẕerhüm ye'külû veyetemette`û veyülhihimü-l'emelü fesevfe ya`lemûn.)

    4-وَمَا أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا وَلَهَا كِتَابٌ مَّعْلُومٌ

    (vemâ ehleknâ min ḳaryetin illâ velehâ kitâbüm ma`lûm.)

    5-مَّا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ

    (mâ tesbiḳu min ümmetin ecelehâ vemâ yeste'ḫirûn.)

    6-وَقَالُوا يَا أَيُّهَا الَّذِي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ إِنَّكَ لَمَجْنُونٌ

    (veḳâlû yâ eyyühe-lleẕî nüzzile `aleyhi-ẕẕikru inneke lemecnûn.)

    7-لَّوْ مَا تَأْتِينَا بِالْمَلَائِكَةِ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ

    (lev mâ te'tînâ bilmelâiketi in künte mine-ṣṣâdiḳîn.)

    8-مَا نُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ إِلَّا بِالْحَقِّ وَمَا كَانُوا إِذًا مُّنظَرِينَ

    (mâ nünezzilü-lmelâikete illâ bilḥaḳḳi vemâ kânû iẕem münżarîn.)

    9-إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ

    (innâ naḥnü nezzelne-ẕẕikra veinnâ lehû leḥâfiżûn.)

    10-وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ فِي شِيَعِ الْأَوَّلِينَ

    (veleḳad erselnâ min ḳablike fî şiye`i-l'evvelîn.)

    11-وَمَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ

    (vemâ ye'tîhim mir rasûlin illâ kânû bihî yestehziûn.)

    12-كَذَٰلِكَ نَسْلُكُهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ

    (keẕâlike neslükühû fî ḳulûbi-lmücrimîn.)

    13-لَا يُؤْمِنُونَ بِهِ ۖ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ الْأَوَّلِينَ

    (lâ yü'minûne bihî veḳad ḫalet sünnetü-l'evvelîn.)

    14-وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا مِّنَ السَّمَاءِ فَظَلُّوا فِيهِ يَعْرُجُونَ

    (velev fetaḥnâ `aleyhim bâbem mine-ssemâi feżallû fîhi ya`rucûn.)

    15-لَقَالُوا إِنَّمَا سُكِّرَتْ أَبْصَارُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَّسْحُورُونَ

    (leḳâlû innemâ sükkirat ebṣârunâ bel naḥnü ḳavmüm mesḥûrûn.)

    16-وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِي السَّمَاءِ بُرُوجًا وَزَيَّنَّاهَا لِلنَّاظِرِينَ

    (veleḳad ce`alnâ fi-ssemâi bürûcev vezeyyennâhâ linnâżirîn.)

    17-وَحَفِظْنَاهَا مِن كُلِّ شَيْطَانٍ رَّجِيمٍ

    (veḥafiżnâhâ min külli şeyṭânir racîm.)

    18-إِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُّبِينٌ

    (illâ meni-steraḳa-ssem`a feetbe`ahû şihâbüm mübîn.)

    19-وَالْأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ شَيْءٍ مَّوْزُونٍ

    (vel'arḍa medednâhâ veelḳaynâ fîhâ ravâsiye veembetnâ fîhâ min külli şey'im mevzûn.)

    20-وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَايِشَ وَمَن لَّسْتُمْ لَهُ بِرَازِقِينَ

    (vece`alnâ leküm fîhâ me`âyişe vemel lestüm lehû birâziḳîn.)

    21-وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلَّا عِندَنَا خَزَائِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُ إِلَّا بِقَدَرٍ مَّعْلُومٍ

    (veim min şey'in illâ `indenâ ḫazâinüh. vemâ nünezzilühû illâ biḳaderim ma`lûm.)

    22-وَأَرْسَلْنَا الرِّيَاحَ لَوَاقِحَ فَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَسْقَيْنَاكُمُوهُ وَمَا أَنتُمْ لَهُ بِخَازِنِينَ

    (veerselne-rriyâḥa levâḳiḥa feenzelnâ mine-ssemâi mâen feesḳaynâkümûh. vemâ entüm lehû biḫâzinîn.)

    23-وَإِنَّا لَنَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ

    (veinnâ lenaḥnü nuḥyî venümîtü venaḥnü-lvâriŝûn.)

    24-وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَقْدِمِينَ مِنكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَأْخِرِينَ

    (veleḳad `alimne-lmüstaḳdimîne minküm veleḳad `alimne-lmüste'ḫirîn.)

    25-وَإِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْ ۚ إِنَّهُ حَكِيمٌ عَلِيمٌ

    (veinne rabbeke hüve yaḥşüruhüm. innehû ḥakîmün `alîm.)

    26-وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ

    (veleḳad ḫalaḳne-l'insâne min ṣalṣâlim min ḥameim mesnûn.)

    27-وَالْجَانَّ خَلَقْنَاهُ مِن قَبْلُ مِن نَّارِ السَّمُومِ

    (velcânne ḫalaḳnâhü min ḳablü min nâri-ssemûm.)

    28-وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِّن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ

    (veiẕ ḳâle rabbüke lilmelâiketi innî ḫâliḳum beşeram min ṣalṣâlim min ḥameim mesnûn.)

    29-فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ

    (feiẕâ sevveytühû venefaḫtü fîhi mir rûḥî feḳa`û lehû sâcidîn.)

    30-فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ

    (fesecede-lmelâiketü küllühüm ecme`ûn.)

    31-إِلَّا إِبْلِيسَ أَبَىٰ أَن يَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ

    (illâ iblîs. ebâ ey yekûne me`a-ssâcidîn.)

    32-قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا لَكَ أَلَّا تَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ

    (ḳâle yâ iblîsü mâ leke ellâ tekûne me`a-ssâcidîn.)

    33-قَالَ لَمْ أَكُن لِّأَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ

    (ḳâle lem ekül liescüde libeşerin ḫalaḳtehû min ṣalṣâlim min ḥameim mesnûn.)

    34-قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ

    (ḳâle faḫruc minhâ feinneke racîm.)

    35-وَإِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ إِلَىٰ يَوْمِ الدِّينِ

    (veinne `aleyke-lla`nete ilâ yevmi-ddîn.)

    36-قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِي إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ

    (ḳâle rabbi feenżirnî ilâ yevmi yüb`aŝûn.)

    37-قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنظَرِينَ

    (ḳâle feinneke mine-lmünżarîn.)

    38-إِلَىٰ يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ

    (ilâ yevmi-lvaḳti-lma`lûm.)

    39-قَالَ رَبِّ بِمَا أَغْوَيْتَنِي لَأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ وَلَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ

    (ḳâle rabbi bimâ agveytenî leüzeyyinenne lehüm fi-l'arḍi veleugviyennehüm ecme`în.)

    40-إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ

    (illâ `ibâdeke minhümü-lmuḫleṣîn.)

    41-قَالَ هَـٰذَا صِرَاطٌ عَلَيَّ مُسْتَقِيمٌ

    (ḳâle hâẕâ ṣirâṭun `aleyye müsteḳîm.)

    42-إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ إِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاوِينَ

    (inne `ibâdî leyse leke `aleyhim sülṭânün illâ meni-ttebe`ake mine-lgâvîn.)

    43-وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ أَجْمَعِينَ

    (veinne cehenneme lemev`idühüm ecme`în.)

    44-لَهَا سَبْعَةُ أَبْوَابٍ لِّكُلِّ بَابٍ مِّنْهُمْ جُزْءٌ مَّقْسُومٌ

    (lehâ seb`atü ebvâb. likülli bâbim minhüm cüz'üm maḳsûm.)

    45-إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ

    (inne-lmütteḳîne fî cennâtiv ve`uyûn.)

    46-ادْخُلُوهَا بِسَلَامٍ آمِنِينَ

    (üdḫulûhâ biselâmin âminîn.)

    47-وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ إِخْوَانًا عَلَىٰ سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ

    (veneza`nâ mâ fî ṣudûrihim min gillin iḫvânen `alâ sürurim müteḳâbilîn.)

    48-لَا يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ

    (lâ yemessühüm fîhâ neṣabüv vemâ hüm minhâ bimuḫracîn.)

    49-نَبِّئْ عِبَادِي أَنِّي أَنَا الْغَفُورُ الرَّحِيمُ

    (nebbi' `ibâdî ennî ene-lgafûru-rraḥîm.)

    50-وَأَنَّ عَذَابِي هُوَ الْعَذَابُ الْأَلِيمُ

    (veenne `aẕâbî hüve-l`aẕâbü-l'elîm.)

    51-وَنَبِّئْهُمْ عَن ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ

    (venebbi'hüm `an ḍayfi ibrâhîm.)

    52-إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا قَالَ إِنَّا مِنكُمْ وَجِلُونَ

    (iẕ deḫalû `aleyhi feḳâlû selâmâ. ḳâle innâ minküm vecilûn.)

    53-قَالُوا لَا تَوْجَلْ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ عَلِيمٍ

    (ḳâlû lâ tevcel innâ nübeşşiruke bigulâmin `alîm.)

    54-قَالَ أَبَشَّرْتُمُونِي عَلَىٰ أَن مَّسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ

    (ḳâle ebeşşertümûnî `alâ em messeniye-lkiberu febime tübeşşirûn.)

    55-قَالُوا بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُن مِّنَ الْقَانِطِينَ

    (ḳâlû beşşernâke bilḥaḳḳi felâ teküm mine-lḳâniṭîn.)

    56-قَالَ وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِ إِلَّا الضَّالُّونَ

    (ḳâle vemey yaḳneṭu mir raḥmeti rabbihî ille-ḍḍâllûn.)

    57-قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ

    (ḳâle femâ ḫaṭbüküm eyyühe-lmürselûn.)

    58-قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَىٰ قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ

    (ḳâlû innâ ürsilnâ ilâ ḳavmim mücrimîn.)

    59-إِلَّا آلَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ أَجْمَعِينَ

    (illâ âle lûṭ. innâ lemüneccûhüm ecme`în.)

    60-إِلَّا امْرَأَتَهُ قَدَّرْنَا ۙ إِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِرِينَ

    (ille-mraetehû ḳaddernâ innehâ lemine-lgâbirîn.)

    61-فَلَمَّا جَاءَ آلَ لُوطٍ الْمُرْسَلُونَ

    (felemmâ câe âle lûṭini-lmürselûn.)

    62-قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ

    (ḳâle inneküm ḳavmüm münkerûn.)

    63-قَالُوا بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُوا فِيهِ يَمْتَرُونَ

    (ḳâlû bel ci'nâke bimâ kânû fîhi yemterûn.)

    64-وَأَتَيْنَاكَ بِالْحَقِّ وَإِنَّا لَصَادِقُونَ

    (veeteynâke bilḥaḳḳi veinnâ leṣâdiḳûn.)

    65-فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِّنَ اللَّيْلِ وَاتَّبِعْ أَدْبَارَهُمْ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنكُمْ أَحَدٌ وَامْضُوا حَيْثُ تُؤْمَرُونَ

    (feesri biehlike biḳiṭ`im mine-lleyli vettebi` edbârahüm velâ yeltefit minküm eḥadüv vemḍû ḥayŝü tü'merûn.)

    66-وَقَضَيْنَا إِلَيْهِ ذَٰلِكَ الْأَمْرَ أَنَّ دَابِرَ هَـٰؤُلَاءِ مَقْطُوعٌ مُّصْبِحِينَ

    (veḳaḍaynâ ileyhi ẕâlike-l'emra enne dâbira hâülâi maḳṭû`um muṣbiḥîn.)

    67-وَجَاءَ أَهْلُ الْمَدِينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ

    (vecâe ehlü-lmedîneti yestebşirûn.)

    68-قَالَ إِنَّ هَـٰؤُلَاءِ ضَيْفِي فَلَا تَفْضَحُونِ

    (ḳâle inne hâülâi ḍayfî felâ tefḍaḥûn.)

    69-وَاتَّقُوا اللَّهَ وَلَا تُخْزُونِ

    (vetteḳu-llâhe velâ tuḫzûn.)

    70-قَالُوا أَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَمِينَ

    (ḳâlû evelem nenheke `ani-l`âlemîn.)

    71-قَالَ هَـٰؤُلَاءِ بَنَاتِي إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ

    (ḳâle hâülâi benâtî in küntüm fâ`ilîn.)

    72-لَعَمْرُكَ إِنَّهُمْ لَفِي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ

    (le`amruke innehüm lefî sekratihim ya`mehûn.)

    73-فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِقِينَ

    (feeḫaẕethümu-ṣṣayḥatü müşriḳîn.)

    74-فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن سِجِّيلٍ

    (fece`alnâ `âliyehâ sâfilehâ veemṭarnâ `aleyhim ḥicâratem min siccîl.)

    75-إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِّلْمُتَوَسِّمِينَ

    (inne fî ẕâlike leâyâtil lilmütevessimîn.)

    76-وَإِنَّهَا لَبِسَبِيلٍ مُّقِيمٍ

    (veinnehâ lebisebîlim müḳîm.)

    77-إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِّلْمُؤْمِنِينَ

    (inne fî ẕâlike leâyetel lilmü'minîn.)

    78-وَإِن كَانَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ لَظَالِمِينَ

    (vein kâne aṣḥâbü-l'eyketi leżâlimîn.)

    79-فَانتَقَمْنَا مِنْهُمْ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٍ مُّبِينٍ

    (fenteḳamnâ minhüm. veinnehümâ lebiimâmim mübîn.)

    80-وَلَقَدْ كَذَّبَ أَصْحَابُ الْحِجْرِ الْمُرْسَلِينَ

    (veleḳad keẕẕebe aṣḥâbü-lḥicri-lmürselîn.)

    81-وَآتَيْنَاهُمْ آيَاتِنَا فَكَانُوا عَنْهَا مُعْرِضِينَ

    (veâteynâhüm âyâtinâ fekânû `anhâ mü`riḍîn.)

    82-وَكَانُوا يَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا آمِنِينَ

    (vekânû yenḥitûne mine-lcibâli büyûten âminîn.)

    83-فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُصْبِحِينَ

    (feeḫaẕethümu-ṣṣayḥatü muṣbiḥîn.)

    84-فَمَا أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ

    (femâ agnâ `anhüm mâ kânû yeksibûn.)

    85-وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ ۗ وَإِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ ۖ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَمِيلَ

    (vemâ ḫalaḳne-ssemâvâti vel'arḍa vemâ beynehümâ illâ bilḥaḳḳi. veinne-ssâ`ate leâtiyetün faṣfeḥi-ṣṣafḥa-lcemîl.)

    86-إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلَّاقُ الْعَلِيمُ

    (inne rabbeke hüve-lḫallâḳu-l`alîm.)

    87-وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَ

    (veleḳad âteynâke seb`am mine-lmeŝânî velḳur'âne-l`ażîm.)

    88-لَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِّنْهُمْ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِنِينَ

    (lâ temüddenne `ayneyke ilâ mâ metta`nâ bihî ezvâcem minhüm velâ taḥzen `aleyhim vaḫfiḍ cenâḥake lilmü'minîn.)

    89-وَقُلْ إِنِّي أَنَا النَّذِيرُ الْمُبِينُ

    (veḳul innî ene-nneẕîru-lmübîn.)

    90-كَمَا أَنزَلْنَا عَلَى الْمُقْتَسِمِينَ

    (kemâ enzelnâ `ale-lmuḳtesimîn.)

    91-الَّذِينَ جَعَلُوا الْقُرْآنَ عِضِينَ

    (elleẕîne ce`alü-lḳur'âne `iḍîn.)

    92-فَوَرَبِّكَ لَنَسْأَلَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ

    (feverabbike lenes'elennehüm ecme`în.)

    93-عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ

    (`ammâ kânû ya`melûn.)

    94-فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَأَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِكِينَ

    (faṣda` bimâ tü'meru vea`riḍ `ani-lmüşrikîn.)

    95-إِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِئِينَ

    (innâ kefeynâke-lmüstehziîn.)

    96-الَّذِينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَـٰهًا آخَرَ ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ

    (elleẕîne yec`alûne me`a-llâhi ilâhen âḫar. fesevfe ya`lemûn.)

    97-وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّكَ يَضِيقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَ

    (veleḳad na`lemü enneke yeḍîḳu ṣadruke bimâ yeḳûlûn.)

    98-فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُن مِّنَ السَّاجِدِينَ

    (fesebbiḥ biḥamdi rabbike veküm mine-ssâcidîn.)

    99-وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّىٰ يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ

    (va`büd rabbeke ḥattâ ye'tiyeke-lyeḳîn.)

İçerik korumalıdır. Sağ tıklama işlevi devre dışı bırakıldı.